18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 26 ŞUBAT 2011 CUMARTES 6 HABERLER Tartışmalı soruşturmaları yürüten, kritik konularda hüküm verenler Yargıtay ve Danıştay üyeliklerine atandı HSYK ‘görevini’ yaptı KURULDAN ELEŞT R LERE TEPK İLHAN TAŞCI ANKARA Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), yasa değişikliğiyle üye sayıları arttırılan Yargıtay’a 160, Danıştay’a ise 51 yeni üye atadı. Atananlar arasında kozmik odada arama yapan Kadir Kayan, cemaat soruşturmasını yapan başsavcıyı “uyaran” Ceza İşleri Genel Müdürü Çetin Şen, hâkim ve savcılar hakkında telefon dinleme kararları aldıran başmüfettişler ve bakanlık bürokratları dikkat çekti. Yargıtay’a seçilen 160 üyeden yalnızca dördünün, Danıştay’ın yeni 51 üyesinden ise sadece birinin kadın olması da yüksek yargıdaki “ayrımcılığı” ortaya koydu. HSYK, Yargıtay ve Danıştay’ın yeni üyelerini belirlemek üzere yaptığı çalışmalarını önceki gece tamamladı. HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici başkanlığında toplanan kurul, Yargıtay için 4 bin 984 aday arasından 160, Danıştay için 544 aday arasından 51 üye seçti. Seçilenler arasında kamuoyunun yakından tanıdığı, kritik soruşturma, dava ve kararlarda imzası bulunan isimler öne çıktı. Yargıtay’a üye seçilen bazı isimler şöyle: Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında Genelkurmay Seferberlik Tetkik Kurulu’nun gizli belgelerin bulunduğu kozmik odaya girerek 26 gün süren inceleme yapan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Kayan. İsmailağa ve Gülen cemaatlerine yönelik soruşturmayı yürüten dönemin Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’i arayarak “böyle soruşturmaların insanın başını derde sokacağı” uyarısında bulunan Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürü Şen. Şen, bu görüşmeyle ilgili olarak “Gözaltına alınanlar arasında çok sayıda çocuk da olduğu bilgisi aktarılınca, özellikle çocuklarla ilgili konuların hassasiyeti nedeniyle dikkatli olunmasının faydalı olacağı tarafımca ifade edilmiştir” diyerek kendini savunmuştu. Ancak gözaltına alınan çocuk olmadığı ortaya çıkmıştı. Aralarında Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu ve Sincan hâkimi Osman Kaçmaz’ın da bulunduğu çok sayıda yargıç ve savcıyla ilgili soruşturma yaparak telefonlarının dinlenmesi kararlarını aldıran Adalet Başmüfettişleri Mehmet Arı ile İbrahim Kır. Balyoz soruşturması kapsamındaki tutukluluklara ilişkin tahliye istemlerini reddeden, albay Dursun Çiçek hakkında tutuklama kararı veren İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi İdris Asan. Ergenekon soruşturması ve İr CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU TİP 50 Yaşında Türkiye İşçi Partisi tam elli yaşında. Benim kuşağım sosyalizme gözlerini Türkiye İşçi Partisi’yle açtı. Bu partiyle bilinç ve yürek bağımız öylesine güçlüdür ki, aradan geçmiş olan yarım yüzyıl, partiye üye olduğumuz 1960 başlarının sıcak duygularını, o sevgi ve dayanışma günlerinin anılarını ve izlenimlerini eskitemedi. Tam tersine, ben ve benim gibi düşünenler, Türkiye İşçi Partisi’nden yoksun olmanın acısını ve özlemini her an duymaktayız. 1965 seçimlerinde ülke genelinde aldığı yüzde 3 oranındaki oyla 15 milletvekili kazanmayı başaran bu parti yaşayabilse, yaşatılsa, bugün Türkiye solunun da, bütünüyle Türkiye’nin de görünümü bambaşka olabilirdi… Ben Türkiye İşçi Partisi’ne, partinin kuruluşunun hemen sonrasında üye olanlardanım. Bu tarih, büyük olasılıkla, 1962 başlarıdır. Yani 20. yaşıma henüz ayak bastığım günler… O tarihten sonra, parti bölünüp parçalanıncaya kadar geçen süreçlerde, bu demektir ki 60’lı yılların sonlarına kadar, attığımız her adımın, alıp verdiğimiz her nefesin Türkiye İşçi Partisi’yle ilgili olduğunu söylemem abartı sayılmamalıdır. Yaşamımın ilk sürgününe, Ankara Sıkı Yönetim Komutanlığı’nca, öğrencisi olduğum üniversitede Türkiye İşçi Partisi’ni savunan bir bildirinin yazılıp dağıtılmasına “elebaşılık” ettiğim için gönderildim. 4 Temmuz 1965 tarihli Bursa kurultayında ölümün eşiğinden dönenlerden biri de bendim. 1960’ların ilk sosyalist gençlik dergisi “Dönüşüm”ü Kızılay Bulvarı’nda emperyalizm karşıtı sosyalist sloganlarla satarken, faşist çetelerin saldırısına uğrayan ve polis tarafından defalarca gözaltına alınan Türkiye İşçi Partili gençlerin öncüleri arasındaydım… 1965’ten sonraki süreçlerde ise her şey ne yazık ki hızla bozulup dağılmaya yöneldi… Bunun başlıca sorumlusu, hiç kuşkusuz, partinin seçim başarısından ve Meclis’teki “performans”ından ürküntüye kapılan egemen sınıflardı. İlk iş olarak, seçimlerde “milli bakiye” sistemine son verdiler. Bunun yanı sıra, mitinglerde, gösterilerde, parti kurultaylarında, öğrenci hareketleri içinde kışkırtıcı ajanlar cirit atmaya başladı. Lenin’in, “sosyalizmin çocukluk hastalığı” dediği (dilimize belki “aşırı solculuk” diye çevrilebilecek) “goşizm” bunlara eşlik etmede gecikmedi. Parti önderleri ve “eski tüfek”ler arasındaki çatışmalar da başlangıçtaki birliğin bozulmasının başlıca etkenlerinden oldu. 12 Mart muhtırası sonrası faşizan dönemde, 21 Temmuz 1971 tarihinde de yaşamına son verildi. Bugün Türkiye solunun özlemi, her şeyden çok, Türkiye İşçi Partisi gibi, işçi önderlerini ve belli başlı sosyalist aydınları birleştiren ortak bir çatı altında buluşmak olmalıdır… Fakat ne yazık ki, günümüz koşullarında bu, gerçekleşmesi neredeyse olanaksız bir hayal olarak görünüyor… Türkiye İşçi Partili yıllara, dinmeyen bir özlemle… Bir not: Bu yazıyı, şimdi yazacağım satırlarla kirletmek istemezdim. Fakat ne yazık ki, okurlarımdan özür dileyerek, bunu yapmak zorundayım ve tam zamanıdır. Sözünü ettiğim 60’lı yıllarda, aramızda dolaşan, bizlerden birkaç yıl daha yaşlı Ahmet adında biri vardı. Onu, yine sözünü ettiğim hiçbir parti çalışmasında, hiçbir eylemde görmezdik. Kendisine, sanırım ilk gençlik yıllarını yaşamış olduğu Suadiye’de, müziğe ve dansa ilgisi nedeniyle “Tango Ahmet” denildiğini öğrenmiştik. Herhangi bir siyasal etkinlik içinde görülmemesine karşın, siyaset konuşulduğunda mangalda kül bırakmayan biriydi. Bu Tango Ahmet kısa süre önce anılarını yazıp yayınlamış. Bu kitap, bana hakaret edilen bölümler bulunduğunu öğrenmesem, hiçbir biçimde ilgimi çekmezdi. Nitekim bu satırları yazdıktan sonra da onu layık olduğu yere, çöp sepetine göndereceğim. Tango Ahmet’in iddiasına göre, ben ve bir arkadaşım, onu ve bir arkadaşını bir yazıyla “ihtilalci komünist” olarak “ihbar” etmişiz. Kime? Türkiye İşçi Partisi İl Başkanlığı’na. Tango Ahmet çirkin iddiasını, burada tekrar etmeme değmeyecek yalan, safsata ve saptırmalarla ve daha da çirkinleşerek, şiirimi ve kişiliğimi dili döndüğünce aşağılamaya çalışarak sürdürüyor. İşin aslı ise şöyledir: Sözünü ettiğim bu kişi, özellikle polislerin de bulunduğunu bildiğimiz meyhanelerde, sesini ve sözünü sakınmaksızın, güya üyesi de olduğu Türkiye İşçi Partisi’ni aşağılayarak, içinde sıkça “ihtilal” sözünü geçirdiği nutuklar atmaktaydı. Sonuçta, benim gibi gençlik kolundan ve partinin gerçek emekçisi bir arkadaşımla, partiye gelebilecek bir zarar konusunda bu ve benzer kişilere uyarıda bulunulması için bu durumu il başkanlığına bir yazıyla bildirmeye karar verdik, kararımızı gerçekleştirdik. Tango Ahmet’in iddia ettiği gibi bu yazıda “ihtilalci komünist” gibi saçma sapan bir deyim yoktu ve olamazdı da... Tango Ahmet, gerçekten de bir “kurt”u anımsatan irkiltici görüntüsü ve sesiyle, kışkırtıcı bir ajanmışçasına meyhanelerde “ihtilal” çığırtkanlığı yaparken, ben, yukarıda sıraladığım etkinliklerin yanı sıra, dilimize Rusçadan ilk Lenin biyografisini çevirmekteydim. Tango Ahmet’in yazısındaki başkaca yalan ve pisliklerle bu yazıyı daha fazla uzatmak istemiyor, kendisini, belki kışkırtıcı bir ajan değilse bile, aşağılık ve onur yoksunu bir iftiracı, acımaya bile değmeyecek zavallı bir ruh hastası olmakla niteliyorum. Bu sözlerimi dava konusu yaparsa çok memnun olacağım. Çünkü böyle bir dava bana, elli yıl sonra yönelttiği “muhbir” sıfatını suratına tükürme olanağı sağlayacak. A.B. HASAN GERÇEKER: DA RELER SANAL OLAB L R Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, “Yeni seçilen arkadaşlarımız inşallah Yargıtayımıza güç katacaklar. Hep birlikte sorunlarımızı bir an önce çözmeye çalışacağız” dedi. Sadece yeni kurulan dairelere üye seçimiyle sorunların çözülemeyeceğine dikkati çeken Gerçeker, bina ve personel gibi sorunların da çözüme kavuşturulması gerektiğini kaydetti. Yargının temel sorunları halledilmeden bölge adliye mahkemelerinin kurulmasının geçici bir tedbir olarak kalacağını ifade eden Gerçeker, “Bu sene 6 daire kurarsınız, seneye aynı iş yükü, dava geleceği için yeni daireler kurmak zorunluluğu doğacak. İstinaf konusunda adımlar atıldı. Bunların bir an önce faaliyete geçmesi lazım” diye konuştu. Yargıtay Başkanı Gerçeker, “Fiziki koşullar oluşturulmadan daireler kurarsanız, bu daireler ancak sanal daireler olarak kalır” ifadelerini kullandı. ‘Hiçbir merci emir veremez’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Ahmet Hamsici, Danıştay’a yeni seçilen üyelerle ilgili tepkilere ilişkin “Danıştay da dahil olmak üzere hiçbir organ, makam, merci veya kişi kurula emir ve talimat veremez” ifadesini kullandı. Hamsici, HSYK’nin internet sitesinde yer alan açıklamasında, Danıştay Başkanı Mustafa Birden’in bazı üyelerle Anıtkabir ziyareti sırasında, HSYK’yi suçlayan ifadeler kullanması sebebiyle açıklama yapılmasına gerek duyulduğunu belirtti. Seçimlerin Danıştay Yasası’na göre yapıldığını belirterek “Seçilen üyeler, Danıştay üyeliği için gerekli olan şartların tamamını taşımaktadır” diyen Hamsici, bu üyelerin bir başka yerden ya da kurumdan getirilmiş olmayıp idari yargı içerisinde aktif olarak çalışan birinci sınıf hâkim ve savcılar olduğunu kaydetti. Hamsici, “Ayrıca, seçilen üyelerin sicil durumları incelendiğinde; tamamının birinci sınıf oldukları, hiçbirinin sicillerinde en küçük bir olumsuzluk bulunmadığı, müfettiş ve başkanlar tarafından düzenlenen değerlendirme formlarının tamamının iyi veya pekiyi olduğu, Danıştay üyeliğine seçilmelerine engel hiçbir hususun bulunmadığı, en gencinin cumhurbaşkanlığı için seçilme yaşı olan 40 yaşında olduğu, hukuki bilgi, birikim ve çalışmaları itibarıyla Danıştay üyeliğini hak ettikleri görülecektir” dedi. İthamların, somut dayanaktan yoksun, haksız ve önyargılı olduğunu savunan Hamsici, HSYK’nin anayasal bir kurum olarak tamamen bağımsız olduğunu vurguladı. Hamsici, Danıştay da dahil olmak üzere hiçbir organ, makam, merci veya kişinin kurula emir ve talimat veremeyeceğini, iradesini vesayet altına alamayacağını belirtti. Atamaları Ata’ya şikâyet ettiler Danıştay Başkanı Mustafa Birden ve üyeler, dün Anıtkabir’i ziyaret etti. Birden, Anıtkabir Özel Defteri’ne “Büyük beklentilerle yeniden oluşturulan HSYK’nin yargıyı daha bağımsız, tarafsız ve teminatlı statüye taşımadığını, aksine önceki durumundan daha geriye götürdüğünü, yaptığı seçim ve atamalarla çok kısa sürede gördük. Yargının siyasallaşmasının devletin temeline vereceği zarar konusunda herkesi daha dikkatli olmaya çağırıyoruz” diye yazdı. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) tica ile Mücadele Eylem Planı soruşturmasında da yer alan Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Yönder. Gazetemiz yazarı Uğur Mumcu ve diğer faili meçhullerin kovuşturulduğu Umut davası ile Sivas katliamı davasına da bakan mahkeme üyelerinden Halit Dönmez. Şemdinli’deki Umut Kitabevi’nin bombalanmasına ilişkin davanın görüldüğü Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olan ve eski HSYK’nin Bakırköy hâkimliğine atadığı İlhan Kaya. Atabeyler ve Küre (Sauna çetesi) soruşturmalarını yürüten Ankara Savcısı Dilaver Kahveci, Malatya Zirve Yayınevi katliamı davasına bakan 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Eray Gürtekin. Devrimci Karargâh soruşturmasını yürüten ve bu kapsamda Hanefi Avcı’yı sorgulayan savcı Kadir Altınışık. Anayasa referandumunda evet oyu verenleri gaflet içinde olmakla suçlayan ADD Başkanı Tansel Çölaşan’ı Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek’e 5 bin TL tazminat ödemeye mahkum eden hâkim Eyüp Sarıcalar, HSYK Teftiş Kurulu Başkanı Selahattin Atalay, HSYK Genel Sekreter Yardımcısı Nevzat Karababa, Gökçek’i imar kirliliği davasında beraat ettiren hâkim Mehmet Tanrıseven, Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili İbrahim Özyurt. Demokratik açılım tartışmalarının en yoğun olduğu dönemde İmralı Cezaevi’nin bağlı olduğu dönemin Bursa başsavcısı olan Aydın Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Er, Manisa Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Kemal Semercioğlu, Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Demirdağ, Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Daire Başkanı Dursun Murat Cevher ve Bilgi İşlem Daire Başkanı Ali Kaya da bürokrasiden seçilen isimler arasında yer aldı. İstanbul Dünya Ticaret Merkezi (İDTM) ile CNR Fuarcılık arasındaki fuar salonlarının tahliyesine ilişkin davalarda rüşvet alındığı iddiasıyla Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Hasan Erdoğan’ın Yüce Divan’da yargılanması kararıyla sonuçlanan yargıda rüşvet soruşturmasını yürüten HSYK Başmüfettişi Halit Kıvrıl. HSYK’den bir ilk HSYK, üye seçiminin oylama yönteminde bir ilki uyguladı. Geçmişte, önce Yargıtay ya da Danıştay üyeliğine aday adayı olan isimler üzerinden tartışma ve değerlendirmeler yapılıp ardından da isim bazında oylamaya geçilerek en çok oyu alan üyeler sıralanır ve seçilirdi. Ancak bu seçimde, kurul öncelikle her üyenin kendi adayını belirlemesi yöntemini oylayarak kabul etti. İkinci aşamada her HSYK üyesi Yargıtay’a seçilecek 160, Danıştay’a seçilecek 51 kişilik listesini oluşturdu. Bu listeler kurul başkanlığında toplandı. Bunlar içerisinden en çok oyu alan 320 kişi dışındakiler elendi. HSYK üyeleri bu kez de 320 kişilik listeden hareketle 160 kişinin adını yeniden yazdı. Böylelikle en çok oyu alan 160 kişi Yargıtay, 51 kişi de Danıştay üyesi seçildi. DEVR MC KARARGÂH DOSYASI Kılıç’a gün boyu takip İstanbul Haber Servisi Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın, bulunduğu konumdan yararlanarak şüpheli Necdet Kılıç ve arkadaşlarının özel işlerini takip ettiği öne sürüldü. “Devrimci Karargâh örgütü”ne ilişkin hazırlanan iddianamenin ek klasörlerinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün örgütün çalışmaları hakkındaki raporu da yer aldı. Devrimci Karargâh’a ilişkin üçüncü iddianamenin 48 adet delil klasörü DVD ortamında sanık avukatlarına verildi. Kurtuluş davası sanığı, örgüt üyesi olduğu iddiasıyla tutuklanan Kılıç, iddianamenin delil klasörlerinde yer alan telefon görüşmelerine göre, polislerce adım adım takip edilmiş. Kılıç, hakkındaki fiziki takibin her adımını Hanefi Avcı’ya bildirmiş. Devrimci Karargâh örgütüne ilişkin İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün 132 sayfalık değerlendirmesi de klasörlerinde yer aldı. Örgüt üyelerinin, şifreli eposta yazışmalarına göre, uçak kaçırma planı yaptıkları, epostalarda Sabiha Gökçen Havalimanı’yla, uçak bakımı konusunda belgelerin ele geçtiği ileri sürüldü. AKP il ve ilçe başkanlarının fotoğraflarının ve parti teşkilatlarının adreslerini gösterir krokilerin ve bazı askeri servis araçlarının plakaları, geçiş güzergâhları ve bu güzergâhlara ait 23 adet haritanın ele geçirildiği ifade edildi. Cihaner dosyası sil baştan Yargıtay 11. Ceza Dairesi, bakanlıktan soruşturma izni alınmadığı gerekçesiyle, Cihaner dava dosyasını tekrar Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay 11. Ceza Dairesi, eski Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in “örgüt üyeliği” suçlamasıyla yargılandığı davada, Adalet Bakanlığı’ndan soruşturma izni alınmadığı gerekçesiyle, dava dosyasını tekrar Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Dairenin bu kararı, Cihaner’in makamının basılması, gözaltına alınıp, tutuklanmasının da “hukuka uygun” olmadığı anlamını da taşıyor. Yargıtay 11. Ceza Dairesi’ndeki duruşmaya sanıklar Cihaner, Ali Tapan, Şenol Bozkurt, Orhan Esirger, Nedim Ersan, Erkin Erkut, Recep Gençoğlu, Şinasi Demir, Sabri Barkın İnce, Yaşar Baş, Kıvılcım Üstel ve avukatları katıldı. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Yargıtay 11. Ceza Dairesi ile İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi arasındaki olumlu görev uyuşmazlığının çözümüne ilişkin kararı Daire Başkanı Ersan Ülker tarafından okundu. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Cihaner’in üzerine yüklenen suçun, kişisel suç kapsamında değil “görev suçu kapsamında” kabul ettiğine işaret eden Ülker, hâkim ve savcıların görev suçlarına ilişkin soruşturma ve kovuşturmalarının Hâkimler ve Savcılar Yasası uyarınca yapılması gerektiğinin vurgulandığını söyledi. Cihaner’in “Ergenekon terör örgütüne üye olmak” iddiasıyla yargılandığı davada Adalet Bakanlığı’ndan soruşturma izni alınmadığını, bu usul eksikliğinin de Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararında vurgulandığını belirten Ülker, Cihaner ve diğer sanıklar hakkında açılan dava dosyasının ayrılarak Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine karar verildiğini bildirdi. Dava dosyası Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilecek. Başsavcılık, Cihaner’in yargılanması için Adalet Bakanlığından soruşturma izni talep edecek. Bakanlığın soruşturma izni vermesi durumunda Erzincan’a en yakın ağır ceza mahkemesi başkanlığı olan Tunceli Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı son soruşturma yapılması kararı verirse hazırlanan iddianame Yargıtay’a gönderilecek. Daire ayrıca daha önceki duruşmalarda istenilen belgeleri zamanında göndermeyen sorumlular hakkındaki soruşturmalara ilişkin evrakların da ilgili mahkeme ve Cumhuriyet savcılıklarına gönderilmesine karar verdi. Cihaner hakkında, “Görevi kötüye kullanmak, imar kirliğine neden olmak ve evrakta sahtecilik” iddialarıyla açılan davaya ise Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nde devam edilecek. ‘HUKUK B LMEYE GEREK YOKTU’ Cihaner yaptığı açıklamada, kendilerinin ilk günden itibaren öne sürdüğü usul eksikliğinin dairece kabul edildiğini belirterek “Bugünkü sonuca ulaşmak için hukuk bilmeye gerek yoktu, Türkçe bilmek yeterliydi. Bu olay Türkiye’de yargının, Yargıtay’ın ve Danıştay’ın yeniden dizaynının gerekli olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur” dedi. Kendisi ve diğer sanıkları mağdur edenlerden bakanlığın ve HSYK’nin hesap sormasını isteyen Cihaner, yargılanma hakkının bile ellerinden alındığını öne sürdü. Cihaner, Yargıtay ve Danıştay’a üye seçimlerini de eleştirerek “HSYK’nin yargıya seçtiği üyelerle yargının taşeronlaştırılması devam ediyor. Seçilen üyeler içerisinde sadece 4 kadın var. Seçimin nasıl yapıldığını iyi anlamamız gerekiyor” diye konuştu. Avcı iddiaları yalanladı Tutuklu bulunan Hanefi Avcı, “Haliç’te Yaşayan Simonlar” kitabını yazarken bazı gazetecilerden yardım aldığı ve yönlendirildiği iddialarının gerçek olmadığını söyledi. Silivri’de 2. Ergenekon davasını izleyen basın mensuplarına yazılı bir açıklama gönderen Avcı, 10 yıl kadar önce bir arkadaşının yanında kısa karşılaşmasının haricinde Soner Yalçın ile hiç tanışıklığı ve irtibatı olmadığını vurguladı. [email protected] Faks: (0212) 343 72 64 C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle