18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 21 ŞUBAT 2011 PAZARTES [email protected] 16 KÜLTÜR Berlin Film Festivali’nde büyük ödül Altın Ayı’ya değer görülen İranlı yönetmen Asgar Ferhadi: ‘Kahramanlık değil, film yapıyorum’ Kültür Servisi 61. Uluslararası Berlin Film Festivali’nde “Nadir ile Simin: Bir Ayrılık” adlı yapıtıyla büyük ödül Altın Ayı’nın sahibi olan İranlı yönetmen Asgar Ferhadi, ödül töreninde yaptığı konuşmaya, Cafer Penahi’den söz ederek başladı. Ferhadi, bir süre önce İran’da 6 yıl hapis cezasına çarptırılan, film çekmesi ve yurtdışına çıkması 20 yıl süreyle yasaklanan Penahi’yi hatırlatmak istediğini söyleyerek “Bu sorunun çözüleceğine gerçekten inanıyor ve Penahi’nin gelecek yıl burada, bu sahnede olacağına inanıyorum” dedi. 2009’daki Berlin Film Festivali’nde de “Elly Hakkında” adlı yapıtıyla En İyi Yönetmen seçilmiş olan Ferhadi, “İran’daki durum hakkında ne düşüyorsunuz?” sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Ya benden söylememi istediğiniz şeyi söyler ve başımı belaya sokarım, bir daha film yapamam... Ya da izin verildiği kadarını söyler ve film yapmaya devam ederim. Ben film yapmayı tercih ediyorum. Ben bir kahraman değil, bir film yönetmeniyim. Politik görüşlerimi, açıklamalar yaparak değil, film yaparak ifade ediyorum. Sahneye çıkıp bir şeyler söylesem, bir şeyleri değiştirebilir miyim? Ama filmlerim bir şeyleri değiştirebilir.” Berlin’e gelmeden önce de, Altın Ayı’yı aldıktan sonra da Penahi’yle konuştuğunu söyleyen Ferhadi’nin Altın Ayı’ya değer görülen filminde, çatırdayan bir evliliğin öyküsü anlatılırken, İran’da aşırı dinsel tutuculuk ile kentlerde yaşayan eğitimli insanların değişen değerleri arasındaki çatışma irdeleniyor. 1972’de İsfahan’da doğan Asgar Ferhadi, genç yaşlarda edebiyat, tiyatro ve sinemayla ilgilendi. İran Genç Sinema Derneği’nde kurslara devam ettikten sonra, 1998’de Tahran Üniversitesi’nin film yönetmenliği bölümünde yüksek lisansını yaptı. Öte yandan, bu yıl Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı’nın Ferhadi’nin “Nadir ile Simin: Bir Ayrılık” adlı filmine verilmesinin yanı sıra, En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Erkek Oyuncu ödüllerine toplu olarak aynı filmin kadın ve erkek oyuncularının değer görülmesi, AlAsgar Ferhadi man medyasında “İran sinemasının zaferi” olarak nitelendi ve bazı gazeteler bu yılın Berlinale’sini “İran Berlinale’si” olarak Sareh Bayat (üstte) En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü Sarina Ferhadi ile paylaştı. tanımladı. 12. yaşını kutlayan ‘Ekşi Sözlük’ün kurucusu Sedat Kapanoğlu yaklaşımını açıkladı ‘Bilginin otoritesi bilgiyi tüketen’ 1999’da kurulan ‘Ekşi Sözlük’ün bugün 33 bin yazarı ve 6 milyon ziyaretçisi var. Sitenin yazar ve ziyaretçilerinin çoğunluğunu 1825 yaş arası üniversite öğrencileri oluşturuyor. MELTEM YILMAZ Tuhaf bir aşk hikâyesi Seyfi Teoman’ın ‘Bizim Büyük Çaresizliğimiz’ filmi Berlin Film Festivali’nde gösterildi MARTİNA PRİESSNER kşi Sözlük, geçen günlerde Hilton Otel’de gerçekleştirdiği bir organizasyonla, 12. yaşını kutladı. 1999’da Sedat Kapanoğlu tarafından kurulan, bugünse 33 bin yazarıyla 6 milyon ziyaretçisi bulunan sitenin bu kadar popüler bir hal almasını tek cümleyle özetliyor Kapanoğlu: “Fikirlerimizin dinlenmesini istiyorduk.” Ekşi Sözlük, çoğunluğu 1825 yaş arası üniversite öğrencilerinden oluşan, kayıtlı yazarların sübjektif yorumlarıyla genişleyen ve kurulduğu günden bu yana giderek popülerleşen bir ağ sayfası. Sitenin kurucusu Sedat Kapanoğlu ile bu 12 yılda sitede, dolayısıyla Türkiye’deki üniversite öğrencisi profilinde yaşanan değişimi konuşmak üzere buluştuk. Kapanoğlu, sitenin gün geçtikçe popülerleşmesiyle birlikte “içerideki” kaygıların, “daha çok insana hitap ederken neler söylenmeli” üzerine yoğunlaştığına dikkat çekiyor öncelikle, “Popüler dünyaya hitabı görüyorsunuz artık. Bunun dışında saf kitleleri gaza getiren girişlerle bunları ‘yiyen’ saf kitlenin nüfusu arttı” diyerek. Sitenin belli bir kesimi temsil ettiği, örneğin muhafazakâr görüşlerin kendine yer bulamadığı yönündeki eleştirileri konu E şuyoruz. “Herkes kendi görüşünün yer almadığından şikâyetçi. Açıkçası burada benim bir savunma yapmam kadar saçma bir şey olamaz. Bu konuda kaygısı olan siteye girip kaygılarını dindirebilir” diyen Kapanoğlu, diğer yandan sitede, nefret söyleminde bulunan yazarlara yaptırım uygulandığını, ancak daha önemlisi, Ekşi Sözlük yazarlarının nefret söylemi tanımı üzerinde çalıştıklarını ve sonucu kamuoyuyla paylaşarak uzun vadede nefret söylemi farkındalığı yaratmayı amaçladıklarını kaydediyor. ENÇLER DAHA TEPK SEL’ Siteye bugüne kadar açılan dava sayısı 40’ın üzerinde, biri hariç hepsi kazanılmış, ancak Kapanoğlu’na göre bu konuda ABD rahatlığına sahip olmamamız son derece can sıkıcı. Sitede en çok ilgi gören başlıkların bir ünlünün ölümünün ardından açılanlar ile “Aşk” olduğunu belirten Kapanoğlu, kurulduğu günden bu yana siteye en çok rağbet gösterilen döneminse 12 Eylül referandumu öncesi ol ‘G duğunu söylüyor ve ekliyor: “Normalde popüler diziler, maçlar ve yarışma programları sırasında coşuyoruz. Bu tür etkinlikleri, TV yerine yalnızca sözlükten takip edenler de azımsanmayacak sayıda.” Kapanoğlu’nun, geçen 12 yılda, sitenin içeriği ile kayıtlı kullanıcılardaki değişime ilişkin gözlemleriyse önemli: “Ekşi Sözlük ilk zamanlarında, underground kültürü seven insanların merkezindeydi. Oysa şimdi, ana akımın kenarında duruyor. Haliyle pop kültüre yakınsamanın da etkilerini göz ardı etmemek lazım. Buna rağmen, siyasete inanılmaz bir ağırlık geldiğini söyleyebiliriz. Bu hem 80’ler antipolitizminden gitgide sıyrılmanın hem de popülerleşmenin bir sonucu. Gençliğin daha tepkisel, değişime daha aracı olabileceğinin bilincinde olduğunu, siyasetin dokunulmazlıktan çıktığını rahatça söyleyebilirim.” Kapanoğlu, Ekşi Sözlük’ün bir tür “referans kaynağı” haline geldiğini, bu durumu, örneğin Wikipedia’nın referans alınmasından çok daha sağlıklı bulduğunu söyleyerek “Ekşi Sözlük, ‘Hey burası süper bir ansiklopedidir’ girizgâhı yerine ‘burada yazan hiçbir şey doğru değildir’ önkabuluyle geldiğiniz bir yer. Haliyle algınız açık, filtreleriniz açık. Bana göre olması gereken de tam olarak budur: Bilginin otoritesi bilgiyi tüketendir, onu veren değil” diyor. Talep, tepki, tehdit K apanoğlu, siteye reklam seçiminde muhafazakâr davrandıklarını, “Türkiye’de okumaya hevesli bu kadar insan bulmuşken okuma keyfini bozacak hiçbir şeye kalkışmıyoruz” diyerek açıklıyor. Bugüne kadar kendisine gelen bazı “talepleri” ise “O siteyi kapayın yoksa biz kapatırız, reisimize yazılanları sileceksiniz, Almanya’da benzerini açmak istiyorum yardımcı olur musunuz?” şeklinde özetliyor. İnci Sözlük’ü ise, “Anonimlik ihtiyacının bir başka yansıması o da. Toplumun başka türlü bir aynası” olarak değerlendiriyor. C MY B C MY B BERLİN Seyfi Teoman’ın ikinci uzun metrajlı filmi “Bizim Büyük Çaresizliğimiz”, Uluslararası Berlin Film Festivali’nin yarışma bölümünde gösterildi. Barış Bıçakçı’nın aynı adlı romanından beyazperdeye uyarlanan film, birbirlerini okul yıllarından beri tanıyan Ender ve Çetin’in ilişkisi üzerine kurulu. Trafik kazasında anne ve babasını kaybeden çok yakın bir arkadaşlarının kızkardeşi Nihal, iki dostun evine taşınır. Olayın şokunu üzerinden atamayan Nihal kısa sürede, Ender ve Çetin’in hayatına beklenmedik bir şekilde girer. İkisi de genç kıza âşık olur. İlk filmi “Tatil Kitabı” da 2008’de Berlinale’de gösterilen yönetmen Seyfi Teoman, sorularımızı yanıtladı. Filminiz, alışılagelmiş aile kavramını köklü bir şekilde sorguluyor. Aile sizin için ne anlama geliyor? Aile denince akla hemen sosyolojik bir kategori, çekirdeğini anne, baba ve çocukların oluşturduğu bir yapı geliyor. Benim içinse aile insanı kucaklayan bir olgu, kabahatin ne kadar büyük olursa hep affedilirsin ailede. Böyle bakınca aileye çok olumlu bir anlam yüklemek mümkün. Ender ve Çetin de bir aile oluşturuyor aslında, tek fark, içinde doğmadıkları kendi ailelerini kendilerinin seçmiş olmaları. Ender ve Çetin hayatlarını uzun yıllardır evli bir çift gibi paylaşıyorlar. Onları tutan bağ sevgi mi yoksa dostluk mu? Yoksa bu kategorilerle açıklamak mümkün değil mi? Film, insan ilişkilerini belli bir çekmeceye göre değerlendiren, belirli kategorilere göre düşünen anlayışın yol açtığı sorunları anlatıyor. Bu çekmeceler bir kenarda bırakıldığı takdirde ilişkileri yaşamak daha kolay oluyor. İster dostluk, ister sevgi diyelim, ama bir ad konunca eksik kalan bir yanı hep olacak. Ender ve Çetin’in ilişkisinde kesin olan tek şey aralarında cinsel bir ilişki olmaması. Niye yok? Eşcinsel bir çift o kadar da sıradışı olmazdı. Ama bence cinsellik olmadan da iki insanın bu kadar derin bir ilişki yaşaması mümkün. Eş cinsel bir hikâye olsaydı, onu da ona göre anlatırdım. Birbirlerine dokunuyorlar, birbirlerine sarılıyorlar, bunu açıkça yaşıyorlar. Buna rağmen aralarında bastırılmış bir cinsellik olduğunu söyleyemem. Ender ve Çetin tavırlarında son derece dürüst figürler. Nihal’e âşık olduklarında bile bu durumu istismar etmeye kalkışmıyorlar. Bunun sizin düşündüğünüz farklı bir toplum vizyonuna eş düştüğünü söylemek ne kadar mümkün? Evet, bu bir vizyon, ama bunun mümkün olabileceğini de düşünüyorum. İkisi de farklı erkek tiplerini simgeliyorlar. Biri entelektüel, diğeri ise hayata gülümseyerek bakan birisi. Bu anlamda da etle tırnak gibiler. Nihal’e âşık olduklarında bile kendi ilişkilerinin geleceğini kesinlikle sorgulamaya kalkışmıyorlar. Çok güçlü bir kişiliğe sahip olan iki insan söz konusu burada. Erkeğe özgü bir şekilde iktidara sahip olmak istemiyorlar. Erkek olmanın alternatif bir yolu da olabilmeli diye düşünüyorum. Diğer her filmde içlerinden biri Nihal’le yatar ve aralarında bir çatışma başlardı. Hikâyeyi böyle anlatmak kolay olurdu. Senaryoyu yazarken buna karar vermiş olsaydım, kahramanları sadece istismar etmiş olacaktım.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle