18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 21 ŞUBAT 2011 PAZARTES [email protected] 10 DIŞ BASIN Cumhurbaşkanı Gül’ün İran gezisinin arkasında BAE’nin yerini almak üzere yapılan hesaplar dikkat çekiyor DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Ankara’nın gözü 10 milyar dolarda ürkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onlarca işadamından oluşan kalabalık bir ekonomik heyet eşliğinde İran’a yaptığı 3 günlük gezi çeşitli yönleri ve açılardan incelenmelidir. Gezinin ilk boyutu ikili ilişkiler ve iki ülkenin son yıllardaki yakınlaşması yönünden incelenebilir. Son yıllarda Türkiye’nin iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi, İran ile daha yakın ilişkiler kurmak için çaba sarf etmektedir. Türkiye’nin (Brezilya ile birlikte) BM’de İran aleyhine alınan 4. yaptırım kararına olumsuz oy kullanması, Ankara’nın bu politikasının somut örneğidir. Bin Ali’nin Dikta Rejimi ve Destekçileri... Tunus’ta üniversite diplomalı, ne ki çok sayıda benzeri binlerce genç gibi işsiz ve yoksuldu. Günlük ekmeğini kazanmak için derme çatma barakasında sebze meyve satmaya çalışıyordu. Ama Bin Ali’nin polisleri bunu ona çok gördüler, barakayı yerle bir ettiler. Onurlu ve dikbaşlı genç üniversiteli yapılanları hazmedemedi ve kendini ateşe vererek yaşamını noktaladı. Ancak sarsıntı sürüyor, nasıl sonuçlanacağını ise kestirmek olanaksız. Buozizi’nin yaktığı ateş sokağa dökülen halkın direncini tetikleyerek kısa sürede Bin Ali’niin 23 yıllık dikta, soygun ve talan rejiminin sonunu getirdi ve ‘satrap’ çareyi ülke dışına kaçmakta buldu. Ardından Buozizi’nin ateşi Mısır başta olmak üzere tüm Mağrip halklarını sokağa dökerek diktaya karşı direnmesini sağladı. Bu şu anda Mısır’ın 30 yıllık diktatörü Mübarek rejiminin de sonu oldu. Libya’da, Ürdün’de, Yemen’de direnç sürüyor. Sıra hangi despotta bilinmiyor. Ne ki kesin olan hareketin sürdüğü. Şu sıralar Tunus ve Mısır’da demokrasiye geçişin sancıları yaşanıyor. Asıl zor olan da bu. Halkın öfkeli direnci azılı diktatörleri saf dışı etmeyi başarmışsa da Mağrip ülkelerinde demokrasi geleneğinin zerresinin bulunmadığı ortada. Korkumuz, giden Bin Ali ya da Mübarek’in yerine yenilerinin gelmesidir. Sürüp giden karmaşadan sağlıklı bir rejimin çıkması ise kolay görünmüyor. Ne var ki hızla gelişen olayların hayhuyunda gerek Tunus, gerekse de Mısır’da sağlıklı bir demokrasiye geçmek zor. Ama bu ülkelerdeki dikta rejimlerinin oluşması ve bunca yıl sürmesinde örneğin Tunus’ta eski sömürgeci Fransa’nın, Mısır’da stratejik çıkarları bulunan Birleşik Devletler’in Mısır’a her yıl beş milyar doları aşan yardımda bulunması bu ülkede diktanın oluşmasını ve de devamını sağlamıştır. Tunus, öğrenim düzeyi yüksek laik bir ülkedir. Ayrıca eski sömürgeci Fransa’ya coğrafi açıdan yakın ve uzun yıllar her türlü sosyal yükümlülüklerden arındırılmış ucuz ve denetimli düşük ücretler Fransız patronlarının her zaman iştahını kabartmıştır. Olayların patlak verdiği günlerde Fransız L’Humanite gazetesi bu noktanın önemle altını çizdiği araştırmasına, “Tunus Fransız patronlarının cennetidir” başlığı atmıştır (27.01.2011). Gerçekten de Fransız şirketlerinin Tunus’ta 1250 şubesi bulunmaktadır. Bu şirketlerde 110 bin Tunuslu işçi çalışmaktadır. Fransız şirketleri uzun süredir skandal boyutlarında ucuz işçi ücretlerinin yanı sıra işçilerin sosyal haklarıyla ilgili yükümlülüklerden de bütünüyle azadedir ve vergi kalkanlarıyla da koruma altındadırlar. Ücretler daha önce de belirtildiği gibi Fransa’daki ücretlerden beş ila on kat daha ucuzdur. Tunus ayrıca Fransız şirketlerine Afrika’ya el atmaları konusunda da avantaj sağlamaktadır. Özetle anılan araştırmada da önemle altı çizildiği gibi Fransız patron kuruluşu Medef’in Tunus komitesi başkanı Eric Hayet’e göre iki ülkenin patronları bu ayrıcalıklı işbirliğinden fazlasıyla mutlu olduklarını saklamamaktadır. Gerçekten de ülkede hiçbir sektör Fransız yatırımcılarının ilgi alanı dışında değildir. Turizm, otomotiv, sigorta bankacılığı vb... Telekom, Total önde gelen Fransız şirketleri arasındadır. Fransız şirketleri ayrıca özelleştirmede de Tunus’a yardımcı olmuşlar, halka ait ne varsa haraç mezat yandaşlara peşkeş çekilmesinde önemli rol oynamışlardır. Benimsenen bu liberal şok tedavisi ise başta Bin Ali ve eşi olmak üzere Trabelsi ailesinin tümünün Karun kadar zenginleşmesine yol açmıştır. Bin Ali’nin ülkesini terk etmesinden az bir süre öncesine kadar Fransız yönetimleri az ekonomik avantajlar karşılığında uzun yıllar ülkede süren baskı rejimini görmezlikten gelmişler, dahası son güne kadar Bin Ali’ye destek olmuşlardır. Fransa’nın önde gelen siyasetçileri IMF Başkanı Dominique StraussKahn dahil Bin Ali tarafından ödüllendirilmişlerdir. Başkan Sarkozy’nin de Bin Ali’nin sıkı dostları arasında yer aldığı kimse için sır değildir. Tunuslu diktatöre son dakikaya kadar desteklerini sürdürmüşler, ‘satrap’ın ülkeyi terk etmesinin ardından ise hızla duruma adapte olmanın yolunu tutmuşlardır. T S on yıllarda İranBirleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki ticari denge BAE lehine yaklaşık 10 milyar dolar olmuştur. Halbuki BAE kendi başına herhangi bir mal veya hizmeti İran’a ihraç etmemiş, sadece aracı rolü oynamıştır... Bu para, İran’a giren malların pahalı olmasına sebep olup İran halkının cebinden çıkmıştır. Geldiğimiz noktada BAE, ABD’nin baskısı sonucu, İran’a karşı yeni kısıtlamalar getirince, Türkiye, “BAE’nin yerini neden ben doldurmayayım ve milyarlarca dolar parayı neden kendi ekonomime enjekte etmeyeyim?” deyip meydana girmiştir. Ancak İran ve Türkiye arasındaki ilişkilerin diğer yönü Türk devlet adamlarının rakam ve sayı hesaplamalarına geri dönüyor. Türkiye’nin İslamcı Başbakanı Tayyip Erdoğan hükümeti, bölgede hesap bilen hükümetlerden biridir ve ülkenin dış politikasının temel taşını pragmatik politika ve ekonomik kalkınma üzerine kurmuştur. Bu sebepten dolayı Erdoğan hükümeti ekonomik sıçrayış için daha uygun atmosfer hazırlamak amacıyla geçen yıllarda Ermenistan ile olan tarihi ihtilafının üzerine kalem çekip, Yunanistan’la gerilimi giderip, Çin, Hindistan ve Rusya ile ilişkilerini geliştirip, yeni bölgesel müttefikler bulup, Ortadoğu politikasında daha girişken olmuştur. Türkiye bu politikada önemli ölçüde başarı da elde etmiştir. İran ile ilişkilerin geliştirilmesi, Türkiye’nin bu politikası doğrultusunda incelenebilir. Ankara ve Tahran’ın kazançları Ankara yönetimi, İran tarafının zayıf noktalarını, yeteneklerini ve eksikliklerini tanır ve şu anki koşullarda Tahran ile ilişkilerden iki veya daha çok yönlü çıkar sağlayacağını bilir. Şu anki durumda İran ile ilişkilerin geliştirilmesi Türkiye için birkaç ayrıcalıklı ve belirgin özellikler sağlamaktadır. Şöyle ki: 1 Bu ülke, İran ile Avrupa şirketleri arasında etkileşim ve geçit kapısı rolünü üstlenirse cebine büyük paralar girer. Türkiye bu rolü yaparsa Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve özellikle Dubai’nin yerini doldurur ve İran’a mal girişi ve yeniden ihracat kapısı konumuna gelir. 2. Ankara, İran’a yapılan ekonomik yaptırım baskılarından dolayı, Tahran’dan geliştirdiği siyasi ve ekonomik ilişkiler için çoklu tavizler alabilir. 3. Türkiye, İran’la geliştirilmiş ilişkilerini, Batılı ülkelerle (ABD, Avrupa Birliği ve hatta İsrail) olan diyaloğunda etkili bir araç olarak kullanabilir. Bu denklemin diğer tarafında İran’ın bu ekonomik ilişkilerin geliştirilmesinde elde edeceği en önemli menfaatler aşağıdaki iki hususta özetlenebilir: 1. İstemeyerek ve mecburi olarak İran’la ilişkilerini kesmek zorunda kalan Avrupalı şirketlerle ticari bağlarını korumak için bir imkân oluşması ve yaptırımların etkisizleştirilmesi. 2. Türkiye ile ekonomik ve siyasi ilişkilerin gelişmesi ile yaptırımları başarısız ilan eden İran’ın kazanacağı siyasi imaj. Böylece İran ve Türkiye arasında gelişen ilişkiler denkleminin her iki tarafına baktığımızda, ilişkilerin İran için faydasız olmadığını, ancak Türkiye’nin daha fazla kârlı olduğunu itiraf etmeliyiz. Bu hususlar değerlendirildiğinde Gül’ün neden sırf ekonomik bir heyetle Tahran’a geldiği anlaşılabilir. gerçekten halk hareketi mi? olduğunu görürüz. Burada, kesinlikle bizim yerli turizmimizin elde edeceği avantajlardan falan söz etmiyorum. Mısır’ın ve bütün endisini ilerici gören çevreler, bütün Ortadoğu’nun istikrarsızlığa sürüklenmesi hafta sonu boyunca, Hüsnü demek, bu bölgelerdeki “ilerici” Mübarek’in istifasını kutladı. Onlara güçlerin, ABD ve AB’yi, bu bölgeye göre iyi, bir kez daha kötüyü ek kaynaklar akıtmasını yenmişti. Hatta Ruslara, Mısır rotesto istemelerine neden olacak. olaylarından ders çıkarmaları eden Böylelikle, Batı’nın Rusya’nın gerektiği anlatılıyordu. Genel kalabalıkları “demokratikleşmesi” için olarak söyleyecek olursak, her harcayabileceği kaynaklar, halkın kendisiyle zaman olduğu gibi, dünyada dünyanın başka bir bölgesi budalaların sayısı çok fazla. özdeşleştirmek, ne için seferber edilmiş olacak. Mısır olaylarının sonuçları kadar doğrudur?.. Diğer taraftan Mısırlılar, yeterince tartışıldığı için Protestocular halkın İslamcı güçlerin kaynaklarını, burada bunlara girmeyelim. sadece bir kendi üzerlerine çekecek. Mısır’ın kaostan çıkması bu bölümüdür. Bununla beraber, burada başka sefer kolay olmayacak. Dünün Üstelik de son bir konuyu, tamamıyla teorik turizm cennetinin bir terorizm bir konuyu gündeme getirmek cehennemine dönüşmesi de derece ufak bir istiyorum. Protesto eden ihtimal dahilinde. Üstelik, bu bölümü. kalabalıkları halkın kendisiyle olayların öncesinde de yeterince özdeşleştirmek, ne kadar doğrudur? sorunlu bir bölge olan Ortadoğu, bu Mübarek’i halkın devirdiğini söylemek, sefer tam bir kara deliğe dönüşme ne kadar gerçekçi? Siyasi anlamda, halk nedir olasılığıyla karşı karşıya. Bizim ucuz yurtdışı seyahatine düşkün vatandaşlarımızınsa, Şarm sorusuna, halkın, vatandaşlar topluluğu, yani, belli bir devletin bütün vatandaşlarının el Şeyh’te tatil yapmayı uzunca bir süre için toplamı diyebiliriz. Halkı bu şekilde akıllarından çıkarmaları gerekecek. Fakat, tanımladığımızda halkın iradesinin en doğru Rusya açısından bakarsak, gelişmelerin şekilde, seçim döneminde ortaya çıktığını ülkemiz için pek çok olumlu yönünün VİTALİ İVANOV Mısır’da yaşananlar P Taşeronluktan elde edilen para Bu arada, İran ekonomisinin, hatta özel sektörünün bile ithalat ve ihracat ve dış dünya ile bağlantı için taşeron ve aracıya ihtiyaç duyması maceranın en üzücü tarafıdır. Eğer dün ve bugün BAE’li şeyhler bu rolü oynadıysa, bugün yaptırımların şiddetinin artmasıyla, Türkiye’nin akıllı bir şekilde bu rolü üstlendiği görülüyor. Son yıllarda İran BAE arasındaki ticari denge BAE lehine yaklaşık 10 milyar dolar olmuştur. Halbuki BAE kendi başına herhangi bir mal veya hizmet İran’a ihraç etmemiştir ve sadece aracı rolü oynamıştır. Aslında bu 10 milyar dolar taşeronluktan elde ettikleri havadan paradır. Bu para, İran’a giren malların pahalı olmasına sebep olup İran halkının cebinden çıkmıştır. Geldiğimiz noktada BAE, ABD’nin baskısı sonucu, İran’a karşı yeni kısıtlamalar getirince, Türkiye, “BAE’nin yerini neden ben doldurmayayım ve milyarlarca dolar parayı neden kendi ekonomime enjekte etmeyeyim?” deyip meydana girmiştir. Ve bu arada aracılık maliyetlerine katlanan İran halkı olmuştur. Onlar için paralarının güneydeki Arap komşuya yahut batıdaki Türk komşuya gitmesi fark eder mi? Önemli olan bu bedel ve maliyetleri bizim ödememizdir ve bu paranın bizim cebimizden çıkmasıdır... Ve bu geniş sofradan beslenen komşular ne kadar mutlular! Farsçadan çeviren: Ekber Karabağ (Asriran internet sitesi, 15 Şubat 2011) K söylemek gerekir. Fakat, bu durumda da, oy kullanmayanları da hesaba katmak gerekecektir. Zira, oy kullanmayı reddetmek de bir seçimdir. Protestocu kalabalıklarsa, halkın sadece bir bölümüdür. Üstelik de son derece ufak bir bölümü. Seksen milyon nüfuslu Mısır’da, protestolara katılanların sayısı, sadece on binli rakamlarla ifade ediliyordu. Böyle olunca, bu kalabalığın halkın iradesini temsil ettiği söylenebilir mi? Tabii ki hayır. Halk bu kişilere ne zaman ve ne şekilde kendisini temsil etme yetkisini verdi ki? Sokak kalabalıkları, iktidarı gasp etmeyi hedefler. Vatandaşların bir bölümü bu gaspı destekler, bir bölümü ise desteklemez. Fakat halkın çoğunluğu, böyle durumlarda direniş göstermez; sessiz kalmayı tercih eder. Halk, iktidar değişimini meşrulaştıracak olan seçim veya referanduma kadar, kendi iradesini ortaya koymaz. Bu nedenle, Mübarek’i halkın devirmediğini söylemek gerekiyor. Evet, “sokak kalabalığı” yerine “halk”tan bahsetmek, kulağa hoş geliyor. Pek çok kişi de, bu terimleri bilinçli olarak birbirine karıştırıyor. Fakat yine de kavramları doğru telaffuz etmek gerek. Rusçadan çeviren: Deniz Berktay (İzvestiya gazetesi, Rusya, 14 Şubat 2011) T.C. İLAN FATİH 4. SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Sayı: 2010/638 Esas Davacı Maliye Hazinesi’ni temsilen İstanbul Muhakemat Müdürlüğü tarafından açılan Mirasçılık Belgesi İstemi davası nedeniyle; Fatih ilçesi, Fatma Sultan Mahallesi, 1862 ada, 20 parsel sayılı 1024/5760 hisse maliki muris İsmail oğlu Esat’ın yasal mirasçılarının tüm araştırmalara rağmen kayıtlarına ulaşılamadığı ve tespit edilemediğinden, murisin mirasçılarının iş bu ilanın asıldığı tarihten itibaren 1 yıl içinde İslam oğlu Esat mirasçısı olduklarına dair mahkememize müracaat etmesi aksi takdirde TMK’nin 594. maddesi gereğince mirasçıların miras sebebiyle istihkak davası açma hakları saklı kalmak üzere hazinenin mirasçı olduğuna dair gerekli kararın yokluğunda verileceği hususu ilanen tebliğ olunur. 04/02/2011 Basın: 11725 KARABURUN İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI DOSYA NO: 2010/111 ESAS Gayrimenkulün tapu kaydı, cinsi, evsafı ve kıymeti: TAPU KAYDI: İzmir ili, Karaburun İlçesi, Merkez Mah. Akkavak Mevkii Ada 172, Parsel 2, Cilt 17, Sayfa. 1655 de kayıtlı 1955 m2 yüzölçümlü tarla vasıflı taşınmazdır. İMAR DURUMU: Konu taşınmaz imar planı sınırları dışında kalmaktadır. ADRESİ: Karaburun ilçesi Merkez Mah. Akkavak mevki KARABURUN/İZMİR ÖZELLİKLERİ: Satışa konu taşınmaz, Karaburun ilçesi Merkez Mahalle, Akkavak Mevkiinde 28.30.F.M. Pafta 172 ada 2 parselin 1955 m2 tarla olduğu, imar planı dışında tarımsal alanda bulunduğunu, kadastral yola cephesi olduğunu ana yola 200 metrelik ham bozuk bir yol ile bağlı bulunduğunu, ilçe merkezine 6 km uzaklıkta olduğunu, deniz manzarası bulunmaktadır. MUHAMMEN BEDELİ : 17.595,00 TL. SATIŞ ŞARTLARI 1Taşınmazın birinci satışı, 05/04 /2011 günü, saat 14 : 00 ile 14:10 arasında, Karaburun Adliyesi Karaburun İcra Müdürlüğünde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış ve paylaştırma masraflarını geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla, taşınmazın ikinci artırması 15/04 /2011 günü, saat: 14,00 ile : 14,10 arasında, Karaburun Adliyesi Karaburun İcra Müdürlüğünde açık artırmaya çıkarılacaktır. İkinci artırmada ise rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve tahmin edilen kıymetin %40’nı satış ve paylaştırma masraflarını geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. 2Artırmaya iştirak edeceklerin tahmin edilen kıymetin %20 si nispetinde nakit veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. Alıcı istediğinde İİK. Md.130 gereğince 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. İhale damga vergisi, K.D.V, tapu alım harcı ve masrafları, gayrimenkulün teslim masrafları alıcıya aittir. Tapu satım harcı, taşınmazın aynından doğan birikmiş vergiler ile tellaliye resmi satış bedelinden ödenir. 3Taşınmazı satın alanlar, ihaleye alacağına mahsuben iştirak etmemiş olmak kaydıyla, ihalenin feshi talep edilmiş olsa bile, satış bedelini derhal veya İİK. md.130’uncu maddeye göre verilen süre içinde nakden ödemek zorundadırlar. 4 İpotek sahibi alacaklılar ile diğer ilgililerin (*) ve irtifak hakkı sahiplerinin bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair iddialarını dayanağı belgeler ile 15 gün içerisinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu siciliyle sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 5 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içerisinde ödenmezse İİK.nun 133.maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve temerrüt faizinden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. Bu fark varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 6 İşbu satışın gazetede yayınlanan ilanı, tapuda adresi olmayanlar için İİK m 127 gereğince tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan ve tebliğ olunur. 7 Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairemizde açık olup, masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 8 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderacaatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2010/111 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 26/01/2011 *ilgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dâhildir. (Basın: 11762) C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle