25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 KASIM 2011 CUMA 6 HABERLER Kartal’ın CHP’li Belediye Başkanı Dr. Öz, muhalefet belediyelerine yapılan baskınlara meydan okuyor: ‘Gelirlerse hoş gelirler’ LEYLA TAVŞANOĞLU Anıt İnsan DÜN ilginç bir gün yaşandı Türkiye’de. Cumhuriyetin kurucusu ölümünün 73. yıldönümü dolayısıyla anılıyordu. Saatler 9.05’i gösterince yine sirenler çaldı ve insanlar yine saygı duruşuna geçti, yıllardır hep yapageldikleri gibi. Görünürde herhangi bir olağanüstülük yoktu ama sanki göze görünmediği, sesi duyulmadığı halde neredeyse somut olarak hissedilen bir elektrikli akım gezinir gibi oldu bütün beyinlerde. Belki her anma töreninde yaşanan bir duyguydu böylesi. Fakat bu defaki kadar yoğun hissedileni hiç olmamıştı. Törenlerde hep merak edildi; acaba neden? Son günlerdeki terör ölümleriyle deprem üzüntülerinden kaynaklanan karamsarlığın yarattığı bir aydınlık özlemi mi, tam ifade edilmeyen korkuların etkisiyle uyanan yeni bir kurtarıcı beklentisi miydi bu? 940’lı yılların Ankarası’nda Rasat Tepe denen yöne bakıldığında müthiş bir yapım etkenliği göze çarpardı: Durmadan dönen vinçler, gidip gelen kamyonlar, karınca yorulmazlığıyla çalışan insanlar… Başkent, kurucusuna ebedi bir dinlenme yeri yapabilmekle meşguldu. Öyle bir yer olmalıydı ki bu, yalnız büyük bir anıtın mimarlık estetiğiyle değil, maddenin, mermerin, tuncun dayanıklılığıyla yüzyıllar boyu dimdik kalsın. Belki bir karşıdevrim vandallığına karşı önlem alma endişesinin de payı vardı bu çabada. Ama n’oldu? Anıt insan unutturulmak isteniyordu, unutuldu mu? Zihinlerden silinmesine çalışıldı, silindi mi? Hatta son yıllarda onu anımsatacak ve düşündürecek yıldönümleri aksatılmaya, törenler durdurulmaya, entipüften nedenlerle yasaklanmaya çalışıldı da, başarıldı mı? u çeşit davranışlarla o anıt insanın adını tarih sayfalarından silip vatanının taşından kazıyabileceklerini düşünenlerin ya da Cumhuriyeti ters yüz etmeye heveslenenlerin yanılgısı şurada: Bu öyle bir anıt ki, temelinde onun uluslaştırdığı insanların cumhuriyetçi inancı yatıyor. Karamsarlığa gerek yok. Böyle bir inanç, zihinlere tekrar aşılanmak istenen safsataların ülkeyi Cumhuriyet öncesi karanlıklara sürüklemesine izin vermeyecektir. CHP’li Kartal Belediyesi de kendi yağıyla kavrulmaya çalışan yerel yönetimlerden birisi. Kartal Belediye Başkanı Dr. Altınok Öz, yıllarını Kartal halkının sağlığına adamış, SSK Kartal Hastanesi Başhekimliği yapmış bir tıp insanı. Çekirdekten gelme bir siyasetçi ve CHP’li. Dr. Öz, hükümetin muhalefet belediyelerine yaptığı baskılar ve polis baskınlarıyla ilgili olarak meydan okuyor ve “Gelirlerse hoş gelirler” diyor. Bir de partisinin üst yönetimine şu mesajı veriyor: “Yerel yönetimlerle genel siyaset ayağında bir arıza var. Bu sorun çözülürse mesele kalmaz. Partimiz iktidara yürür.” CHP’li belediyelerin sürekli taciz edilmesine ve polis ve maliye müfettişlerinin baskınlarına uğramalarına ilişkin ne düşünüyorsunuz? Kartal Belediyesi’nde durum nedir? ALTINOK ÖZ Sırayla ziyaret edeceklerini söylediler, ama şu ana kadar böyle bir baskına uğramadık. Burada iki konu var. Birincisi, seçimlerden önce siyasi iktidar bunu deklare etti. “Bendensin ya da yoksun” dedi. Bunun böyle olacağı belliydi. Onun için de sürpriz değil. Bu yapılan siyaseten de doğru değil. O zaman bizim yapmamız gereken duyarlı olmak, iktidarın eline koz vermemek, kendi işimize bakmaktır. Zaten yerel yöneticiler genel siyasetin dışında yerel siyasetle, yerel halkın gereksinmeleriyle uğraşırlar. Biz sosyal demokratız. Sosyal demokrat ilkelerle belediyecilik, yerel yöneticilik anlayışı içinde hareket etmek durumundayız. Bütün bunlara rağmen bizi ziyaret edebilirler. Ziyaret ederlerse de hoş gelirler. Ama Maltepe örneğinde polisin yanlış tutumu var. Savcının, arkadaşlar burada ifade versinler, istemine sanki suçlularmış gibi polisin oraya gitmesi, polisten önce basının belediyenin önüne gidip naklen yayın yapması, bunların hepsinin organize işler olduğunu ve bu işin ‘Silivrivari’ olduğunu söylemek lazım. CHP’li belediyelere organize bazı işler yapıldığını görüyoruz. Dolayısıyla bu yapılanları hoş karşılamak mümkün değil. Ne kadar iyi olursanız olun, yok edici bir davranışı kabullenmek mümkün değil. Bunlara karşı önlem almak da zor. Peki, ne yapılmalı? ÖZ Bu yapılanlardan dolayı sıkıntıya düşmeyeceğiz, korkmayacağız, çekinmeyeceğiz, yolumuza devam edeceğiz. Halkımıza da doğruları anlatmaya çalışacağız. Unutmasınlar ki tek kutuplu dünyanın o tek kutbu bir gün gelir başlarına yıkılır. Dolayısıyla, özgür düşünen bir yapı içinde diğer düşünen insanların da var olduğunu kabullenmedikleri takdirde sıkıntıyı kendileri çeker. Seçimlerden önceki TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in “Ya bendensin ya da onlardan,” sözlerine atıf yaptınız. Bu sözlerle hükümetin muhalefet partisi belediyelerine hiçbir şekilde yardım yapmayacağını taahhüt etmesi anlamı çıkmıyor mu? ÖZ Önemli değil. Biz yardım istemiyoruz. Gölge etmesinler, partizanlık yapmasınlar yeter. Bizim yerel yönetici olarak sadece istediğimiz, yönettiğimiz ilçenin yararına olan işlere evet desinler. Evet, bu doğru ama sizden geldiği için bu projeyi kabul edemeyiz gibi bir anlayış içinde olmasınlar. Öte yandan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın burada hakkını yemeyelim. Çünkü aklı başında projelerimizin hiçbirine hayır demedi. Ben Kartal Belediye Başkanı olarak götürdüğüm ve doğru olduğuna inandığım projelere, “Siyasetin üstünde bakalım” diyerek onay verdiğini açıklamak isterim. Sırayla ziyaret edeceklerini söylediler ama şu ana kadar böyle bir baskına uğramadık. Burada iki konu var. Birincisi, seçimlerden önce siyasi iktidar bunu deklare etti. “Bendensin ya da yoksun” dedi. Bunun böyle olacağı belliydi. Onun için de sürpriz değil. Ziyaret ederlerse de hoş gelirler. Ama Maltepe örneğinde polisin yanlış tutumu var. Polisten önce basının belediyenin önüne gidip naklen yayın yapması, bunların hepsinin organize işler olduğunu ve bu işin ‘Silivrivari’ olduğunu söylemek lazım. ‘Siyaseti bırakırdım’ Sizce bir yerel yönetici kendi yerelinde başarılı mı olmaya çalışmalı yoksa daha yüksek siyasete mi sıvanmalı? ÖZ Yerel yöneticiliğin özelliği ayrı, yüksek siyaset yapmanın özelliği ayrı. Kendi adıma konuşabilirim. Yerel yönetici olarak daha başarılı olacağımı düşünüyorum. Onun için genel siyasette hiç yerimin olmadığına inanıyorum. Üreticisiniz. Ürettiğinizi halka sunuyorsunuz. Halk bunu beğenirse büyük keyif alıyorsunuz. Bir önceki mesleğimde de böyleydi. Ameliyatı yapıyordum. Ameliyatta hasta şifaya çıktığı zaman ne kadar mutlu oluyorsanız yerel yönetimde de yaptığınız güzel icraatın sonucunu keyifle izlemenin hazzını yaşıyorsunuz. Onun için genel siyaset bana göre değil. Hedefim de o değil. Zaten bana genel siyasete girmem telkin edilmeye çalışıldığında herhalde siyaseti bırakırdım. 1 5 puan yükselmeyi başarı olarak göremem 2009 yerel seçimleri CHP’nin genel siyasette önünü açabildi mi? ÖZ Açamadı. Açamadığı da 2010 seçim sonuçlarından belli oldu. Diyebilirsiniz ki CHP’nin oyu son seçimlerde beş puan yükseldi. Ben onu başarı olarak göremem. Bakın, CHP’nin Anadolu yakasında Kadıköy, Kartal, Maltepe, Ataşehir, Adalar belediyeleri var. Buna rağmen oy artışı olmadıysa bunun kusurunu yerel yönetimlerde değil, yerel yönetimlerin yaptıkları icraatın halka yayılmasındaki eksiklikte aramak lazım. Biz il bazında sandık sandık çok iyi bir seçim analizi yaptık. Hastalığın nerede ve nasıl olduğunu teşhis ettik. Yerel yönetimlerle genel siyaset ayağında bir arıza var. Bu giderildiği zaman sorun da ortadan kalkacaktır. Önümüzde gelecek yerel seçime kadar iki buçuk yıllık bir dönem var. Bu dönemde sorunlar ortadan kaldırıldığı takdirde mesele kalmaz. Genel merkezde, İstanbul il yönetiminde, ülke çapında sürekli iktidar mücadelesine son verilip CHP dinginleşirse sorunlar çözülür. Siyasi istikrarın olmadığı yerde yerel yönetim ne yaparsa yapsın icraatlarını halka yaymada arızalar olur. Bu da sandığa yansır. B Ergenekon terfi ettirdi ‘Yolumuza devam edeceğiz’ ‘İşi kraldan çok kralcılar bozuyor’ Muhalif belediyelerin sıkıntıları var. Diyorlar ki: “Ana arterlerde gereken hizmet verilmediği için halk bizi suçluyor. Ama ana arterler bizim yetki ve sorumluluk alanlarımıza girmiyor. Buralar büyükşehir belediyesinin sorumluluğunda. Halk sıkıştırıp oralara hizmet götürmeye çalıştığımızda da büyükşehir belediyesi tarafından engelleniyoruz.” Siz bu konuda ne söylemek istersiniz? ÖZ Bu tespit doğru. Biz benzer olayları Kartal’da da yaşadık. Biz seçildikten sonraki sekiz aylık dönemde Kartal sahilindeki çöp temizlenmedi. Halk da bunu bizden bildi. Ama o zaman sabrettik. Sorun yapmadık. Daha sonra büyükşehir belediye başkanıyla konuştuğumuzda da kraldan çok kralcıların işi bu hale getirdiklerini anladım. Böylece sorun ortadan kalktı. Bu sorunu hâlâ yaşayan arkadaşlar var. Zaman zaman biz başka sorunlarla karşılaşıyoruz. Örneğin Kartal Meydanı’nı kullanırken... Meydanlar büyükşehirin yetkisinde denilerek alakasız kişi ve kurumlara meydan tahsis ediliyor. Bir örnek: Sultanbeyli Karadenizliler Derneği Kartal Meydanı’nda bir ay boyunca etkinlik yapıyor. Sultanbeyli Karadenizlilerin Kartal’da ne işi var? Sultanbeyli merkezde yapsınlar. İkinci olayda da sesimizi çıkarmadık. Üçüncüsü merkezi Küçükçekmece’de olan bir vakfın Kartal’da etkinlik yapmaya kalkmasıydı. Ufak bir çatışma oldu. Sonra ortalık yatıştı. Ama bu arada 30 Ağustos yaklaşıyordu. 30 Ağustos Zafer Bayramı törenleri için büyükşehir belediyesine başvurduk. Ama büyükşehir zabıtası, meydanın o gün başka bir kuruma tahsis edildiği için bize izin veremeyeceklerini bildirdi. Milli bayram nedeniyle o gün meydanı bize tahsis edemezlermiş. İşe bakın. Sonuçta yanlışlarını anladılar. Sizce bu neyi gösteriyor? ÖZ Üst yönetimin değil, aradakilerin işi ne kadar siyasete bulaştırmak istediklerini gösteriyor. Onun için biz üst yöneticiler işleri hiçbir zaman siyasete alet ettirmememiz lazım. Alttan gelen baskılara da kulak asmamak gerekiyor. Anlaşarak, konuşarak meseleleri halletmeliyiz. Çünkü halk, Kartal’ı CHP’li, büyükşehiri de AKP’li bir belediyeye teslim etmiştir. Dolayısıyla karşılıklı anlayış içinde yönetmek ve birbirimizle diyalog kurmak zorundayız. Arıza olduğu zaman da arızayı gidermek durumundayız. Büyükşehir belediye başkanına rağmen partizanlık yapıp işini yapmayan pek çok kişi, fren koyanlar var. Çok büyük bir mücadele veriliyor. Ama sonuçta biz daha çok çalışmak, daha iyi hizmet etmek ve sonunda büyükşehiri kendi partimizin alması için yollar aramak zorundayız. Bütün bu sıkıntıları aşmanın yolu sızlanmak değil, budur. Sizce bir siyasi parti yereldeki gücünü genel siyasette de gösterebilir mi? ÖZ Gösterebilir de, gösteremeyebilir de... Yerel yönetim halkına çok güzel işler yapabilir. Bunun bir de siyasi ayağı var. Siyasi ayağı eksikse, siyasi ayak kendi yaptıklarını halka güzel anlatamıyorsa o zaman siyaset yapılan güzel işlerden nemalanamayacak demektir. Yani, yerel yönetici kendini yukarı doğru tırmandırır, ama mensubu olduğu siyasi parti ondan yeteri kadar nasibini alamaz. İktidara giden yol o uyumun, birlikteliğin sağlanmasından geçiyor ki orada yerel yöneticiler kadar partiyi yönetenlere de büyük sorumluluk düşüyor. Yani o eşgüdüm doğru sağlandığı takdirde yerel siyaset genel siyasetin önünü açar mı demek istiyorsunuz? ÖZ Yüzde yüz olumlu etki yapar. 30 ilin emniyet müdürü değişti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ait atama kararnamesi dün Resmi Gazete’de yayımlandı. Kararname ile 30 ilin emniyet müdürü değişirken 17 kentin emniyet müdürü de merkeze çekildi. Soruşturma geçiren müdürler merkeze çekilirken Ergenekon soruşturmasını yürüten müdürler terfi etti. Kararnameye göre, Ergenekon soruşturmasını baştan bu yana yürüten ve haziran ayında 1. sınıf emniyet müdürlüğüne terfi eden eski İstanbul Emniyeti Müdür Yardımcısı Tufan Ergüder Hakkâri Emniyet Müdürlüğü’ne atandı. Yine aynı operasyonları yöneten Mustafa Aktaş ise Tokat İl Emniyet Müdürü oldu. İstanbul’da birçok narkotik operasyonunu yürüten Mehmet Likoğlu da Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü’ne getirildi. Rize’ye istihbarat ve terör uzmanı olan Hüseyin Yenice getirildi. BursaBeşiktaş maçı öncesinde çıkan olayları bastıramayan Bursa Emniyet Müdürü Halil Yılmaz Ankara’ya çekildi. Tekirdağ Emniyet Müdürü Necdet Çelikbilek de merkeze çağrıldı. Bir vatandaşı dövdüğü iddia edilen Çelikbilek hakkında sahte belge hazırladığı için soruşturma açılmıştı. Organize suç örgütü soruşturması kapsamında gözaltına alınan ve daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Niğde Emniyet Müdürü Yusuf Albayrak da merkeze çekildi. İnce’den bedelli eleştirisi ? ANKARA(Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Atatürk’ü anma töreninde gazetecilere bedelli askerlikle ilgili açıklamada bulundu. İnce, “Hükümet tarafından hazırlanan projeyi doğru bulmuyorum. Terör devam ederken köylü, fakir fukara çocukları al bayrağa sarılıp ailelerine geri gelirken böyle bir proje doğru bir proje değil. Bunu şu anda, şu aşamasıyla, bu haliyle doğru bulmuyorum” dedi. Sözleşmeye göre mayınları 2014 sonuna dek temizlemesi gereken hükümet 2016 açıklaması yaptı AKP Ottawa Sözleşmesi’ni deliyor BARKIN ŞIK Hırkasını Baykal’a fırlattı ? ANTALYA (Cumhuriyet) Eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Kurban Bayramı’nın 4. günü Kemer’de partililerle bayramlaştı. Baykal, sohbet esnasında söz alan Erdal Saltık tarafından protesto edildi. Kemer ilçesinde 4 beldeden başarı beklerken 2’sini kaybettiklerini ve bunun sorumlusunun Baykal olduğunu savunan Saltık, sırtındaki hırkayı Baykal’ın yüzüne fırlattı. O esnada telefonu ile ilgilenen Baykal durumun farkına varamazken CHP Antalya İl Başkanı Özer Ülken hırkayı Deniz Baykal’ın yüzüne gelmeden yakaladı. ANKARA Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Suriye sınırındaki mayınların 2016 yılına kadar temizleneceğini açıkladı. Ancak, Türkiye’nin AKP hükümeti döneminde imza koyduğu ve mayınların temizlenmesini öngören Ottawa Sözleşmesi’ne göre, Türkiye’nin en son 2014 yılına kadar topraklarındaki mayınları temizlemesi gerekiyordu. Sözleşmeye göre, Türkiye’nin iç hukukuna cezai yaptırımlar getirmesi gerekiyor. Türkiye Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi işlemine 2012 yılında başlanacak ve 2016 yılında tamamlanacak. Ancak, Türkiye’nin taraf olduğu ve “Ottawa Sözleşmesi” olarak bilinen, “Anti Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme” 1 Mart 2004 tarihinde yürürlüğe girdi. Sözleşme, taraf devletlerin, stoklarındaki mayınları dört yıl, döşenmiş mayınları da en geç on yıl içerisinde sökülerek imha etmesini öngörüyor. Türkiye ise sözleşmeyi delerek 2014 yerine 2016 yılında mayın temizleme işini tamamlayacak. Sözleşme, taahhütlerin yerine getirilmesi için cezai düzenlemelerin yapılmasını da istiyor. “Ulusal uygulama yöntemleri” başlıklı sözleşmedeki hüküm şöyle: “Taraf devletlerin her biri, yetkisi veya denetimi altındaki kişiler tarafından veya bölgelerde yapılan, bu sözleşmeye tabi olan taraf devletlere yasaklanmış olan faaliyetleri engellemek ve ortadan kaldırmak için, cezai yaptırımlar da dahil olmak üzere, gerekli bütün yasal, idari ve diğer önlemleri alacaktır.” Türkiye bugüne kadar Ottawa Sözleşmesi doğrultusunda iç hukukuna cezai yaptırım getirmedi. Yaşanacak iki yıllık gecikme nedeniyle sözleşmenin delinmesinin ne tür sonuçlar do ğuracağı net olarak bilinmiyor. Cizre Çobanbey arasındaki 527 kilometre uzunluğundaki sınır hattı boyunca temizlenecek mayınlı arazi ise 4 bölgeye ayrıldı. Mayın miktarına göre büyükten küçüğe doğru söz konusu bölgeler şöyle: “Akçakale Çobanbey, Nusaybin Ceylanpınar, Cizre Nusaybin, Ceylanpınar Akçakale.” 911 kilometrelik Türkiye Suriye sınırının geriye kalan iki bölgesi Çobanbey Hassa ile Hassa Denizgören bölgeleri, birinci ihale sonrasında düzenlenecek ikinci bir ihale ile te C MY B C MY B güncel değil Mayın haritaları mizlenecek. Milli Savunma Bakanlığı’nın yaptığı firmaların tespitine yönelik duyurunun ardından, ihaleye girecek firmaların dosyalarının NATO İkmal ve Bakım Teşkilatı’na (NAMSA) gönderileceği belirtiliyor. Suriye sınırındaki 517 kilometre uzunluğunda, ortalama 350 metre derinliğindeki 178 milyon 500 bin metrekarelik alandan toplam 615 bin 449 adet mayın çıkarılması planlanıyor. TSK’nin elindeki mayın haritaları, yağışlar, toprak kaymaları gibi doğal olaylar nedeniyle güncelliğini yitirmiş bulunuyor. Söz konusu durum mayınların temizlenmesi işini zorlaştırıyor. Almanya’da çifte vatandaşlığa ret ? Haber Merkezi Alman meclisi, ülkede yaşayan Türkleri çok yakından ilgilendiren vatandaşlık yasasının yenilenmesine ilişkin yasa değişikliğini reddetti. Yasa tasarısı, yabancıların Almanya’da doğan çocuklarına sürekli olarak çifte vatandaşlık verilmesini öngörüyordu. Yeşiller Partisi ve Sol Parti tarafından Alman vatandaşlığına geçişlerin kolaylaştırılması için sunulan karar tasarıları da mecliste reddedildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle