18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 KASIM 2011 CUMA CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 19 ‘Şimdi saat kaç?’ TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı 30 yaşında! Nasıl da “uçuyor” zaman! Daha dündü sanki… Faşist darbenin dişlileri insanı, insan yaşamını, insan onurunu paralayıp yok ederken, bir avuç yayıneviyle başlamıştı İstanbul Kitap fuarları. Yıl 1982. Bu fuar sığınaktı, cankurtarandı, umuttu, direnişti. Bugün 30 ülkenin katılımıyla uluslararası nitelikte dünyanın en saygın kitap fuarlarından biri… Yarın, (12 Kasım) açılıyor. Bu yılki fuarın Onur Yazarı Ferit Edgü… TÜYAP 30. Kitap Fuarı’nın Onur Yazarı Ferit Edgü: Araştırma, Gelişme ve Bilim… Dünkü Cumhuriyet’in ekonomi sayfasında, Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince’nin çeşitli açılardan önem taşıyan bir saptaması yer aldı. İki, üç ay önce Dünya Bankası başkanı ile yaptıkları sohbetten söz eden Sayın Ersin Özince, şöyle diyor : “…oturduk tartıştık. Herkes Türkiye’de en önem verilmesi gereken konunun eğitim olduğu konusunda mutabık kaldı. İşlerimize katma değer için ArGe lazım, ArGe için kaliteli üniversite ve bilim insanı lazım. Bilim adamına kalkıp bankacıdan az para verirseniz olmaz.” Sayın Özince, araştırma ve gelişme için olmazsa olmaz niteliğini taşıyan bir noktadan, “kaliteli üniversite ve bilim insanı”nın gerekliliğinden nasıl bir ülkede söz ediyor? Resmi rakamlara göre, 170 civarında üniversitesi bulunan bir ülkede. Bu üniversitelerin küçümsenmeyecek bir bölümünü de “vakıf üniversiteleri” oluşturmakta. Peki o zaman bu saptama veya yakınmada bir “tuhaflık” yok mu? Başka bir deyişle, Türkiye’nin en büyük birkaç bankasından birinin yönetim kurulu başkanı, 170 üniversitesi bulunan bir ülkede nasıl olur da kaliteli üniversitenin ve kaliteli bilim insanının gerekliliğini özellikle vurgulama lüzumunu hissetmiş olabilir? Bir defa şunu hemen belirtelim ki, Sayın Özince’nin saptaması, özünde yaşamsal önem taşıyan bir gerçeği dile getiriyor: Türkiye, sayısı iki yüze doğru yol almakta olan üniversitelerinin varlığına rağmen, kaliteli üniversite ve kaliteli bilim adamı sıkıntısı çekmektedir. Bunun nedeni, sözü edilen sayıların bir kalitenin değil, fakat yalnızca bir enflasyonun göstergesi olmasıdır. Böyle bir enflasyon ortamında ise bilimin ilerlemesi değil, ancak giderek artan bir hızla gerilemesi beklenilebilir. Bilimin dünyadaki ilerlemeye ayak uyduramadığı yerde ise ekonominin belli sınırların dışına çıkabilmesi, hele hele dünyada geçerli kalite standartlarına ulaşabilmesi söz konusu değildir. Türkiye Cumhuriyeti, bugün 170 üniversitesi ile bilim ve teknoloji üreten değil, yalnızca “ithal eden” bir ülke durumundadır. Böyle olması ise 1953’te “resmen” kapatılan Köy Enstitülerinden günümüzün vakıf üniversitelerine kadar uzanan çizginin, ulusal eğitim politikası bağlamında tam bir gerileme çizgisini belirlemesiyle son derece uyumludur. Bir ülke düşününüz ki, ortaöğrenimine yıllar boyunca gerekli yatırımları yapmaktan kaçındıktan sonra, bu öğrenimin ve asıl önemlisi, onu izleyecek yükseköğrenimin kaderini tamamen özel girişimcilerin, yani “dershane” sahiplerinin eline bırakmış olsun! Bu, gerçekte devlet yönünden içler acısı bir itiraftan başka bir şey değildir. Bu itirafıyla devlet, ulusuna şöyle demiştir: “Ey millet! Benim artık ortaöğrenime ayıracak daha fazla param yok. Çocuklarınız bugünkü durumuyla ortaöğrenim kurumlarında üniversite giriş sınavlarını kazanabilecek donanımı elde edemiyorlarsa, siz de onları dershanelere gönderin!” Bu yakınlarda sıkça sözü edilen “Dershaneler Cenneti Türkiye” işte böyle bir “itiraf”ın pompalamasıyla oluşturulmuş bir Türkiye’dir. Yazımda bir suçun suçlu tarafından kabulü anlamına gelen “itiraf” sözcüğünü bilerek kullandım; çünkü eğitimi, anayasası gereği bir “görev” olarak üstlenmiş bir devletin bu görevi yerine getirmemesi ya da yeterince önemsememesi, ancak bir “suç” olabilir. Kaliteli bilim adamı eksikliğine gelince, onu bir dahaki yazımda ele alacağım. Düşün içindeki gerçek Benim için Ferit Edgü çağdaş Türk edebiyatının en önemli adı, en güçlü kalemi. (Hani doğrusu kibarlık edip, en güçlülerinden “biri” demek içimden gelmedi!) Eserleri üzerine bugüne dek sayısız araştırma ve tez yayımlandı. Eleştirmenler çeşitli hükümler verdi. Kitapları birçok dile çevrildi. “Bir Gemide” adlı kitabıyla 1979 Sait Faik Armağanı, “Ders Notları” ile 1979 Türk Dil Kurumu Ödülü, “Eylülün Gölgesinde Bir Yazdı” ile 1988 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü aldı. Bir gazete yazısında benim bunlara ekleyebileceğim pek bir şey olamaz… Ancak şunu söyleyebilirim: Onun eseri bir bütündür… Çok yönlü kültür birikimi, resim sanatıyla, dünya edebiyatıyla içli dışlılığı… Evrenselliğe pupa yelken yolculuğu ile yerel olanın derinine inmesi… Çağdaş olanı, geleneksel olanla ve tarih bilinciyle buluşturması… Bunlar gibi nice özellikler, onun çokyönlülüğüne işaret etse de eserinin bir bütün olduğunu gözden kaçırmamalı. Bu bütün, düşün içindeki gerçeği; gerçeğin içindeki düşü aramaktır… Sakın ha, düş deyince “rüyayı” kastettiğim sanılmasın… O gözleri açık düş gücünü kullanıyor. Bunu yaparken insan ruhuna, insan ruhunun derinliklerine, farklı coğrafyalara tarihlere, farklı edebiyat eserlerine, farklı kültürlere yolculuklara çıkıyor. Bu yolculukta sözcüklerle dille didişiyor, kendiyle ve çevresiyle hesaplaşıyor. Roman, öykü, şiir, de Ferit Edgü söyledikleri kadar söylemedikleriyle de “anlatan” bir yazar. neme… Hiç fark etmez. Özüslupbiçem, yok öyle bir derdi! Yalınlık, doğallık ve son yıllarda yoğunlaştığı minimalizm… Ama yine de varsa yoksa (tekrarlıyorum) düşün içindeki gerçeği; gerçeğin içindeki düşü aramak… O / Hakkâri’de Bir Mevsim, Kimse, Ah Minel Aşk; Ders Notları, Abidin, Doğu Öyküleri, Nijinski Öyküleri, Van Gogh Yüz Yıl Sonra, Biçimler Renkler Sözcükler, Kaçkınlar, Yazmak Eylemi (Bir Siyasal / Toplumsal Olay Üzerine 101 Çeşitleme), Şimdi Saat Kaç, Leş (Toplu Öyküler), Yaralı Zaman (Bir Doğu Yolculuğundan Notlar), Sözlü /Yazılı, Buluşmalar ve daha niceleri… (Sel Yayıncılık, Can Yayınları, Ada Yayınları) Bütün bu kitaplar tanığımdır… Yaşamında Güzel Sanatlar’dan edebiyata savrulduğu gibi, Paris’te geçirdiği uzun yıllar sonunda Hakkâri’nin Pirkanis köyüne savruldu. Okulu olmayan köye öğretmen oldu. Ve yeniden doğdu. Sait Faik, Melih Cevdet, Oktay Rifat, Marquez, Sartre, Borges, Beckett, Genet, Alfred Jerry ve Demir Özlü, Orhan Duru, Onat Kutlar hepsi akrabasıydı, aynı ailedendiler… Ama en çok Kafka yakasını bırakmadı… Abidin Dino, Yüksel Arslan, Bedri Rahmi, Eren Eyüboğlu, Füreya, Aliye Berger, Füreya, Fikret Mualla can dostlarıdır; Rembrant, Bacon; Goya, Picasso, Matisse, Giacometti arkadaşları… ‘Niçin Yazıyorum?’ Bana soracak olursanız, Ferit Edgü’nün tüm yazma eylemi, “Niçin yazıyorum” sorusuna yanıt aramak içindir. Zaten o, oldum olası, yanıtları değil soruları yeğlemiştir. Uyumu değil çatışmayı; gölleri değil okyanusları, rüzgârı değil fırtınaları, uçakla çıkılan değil, masa başı kalemle çıkılan yolculukları; bulmayı değil aramayı yeğlediği gibi… Tıpkı onun için çağdaşlığın yolu geleceği düşlemek kadar geçmişi düşünmekten geç tiği gibi… Benim kestirmeden söylediğimi o kendince soruyor. “Şimdi Saat Kaç” adlı kitabındaki “Susmuyordu, Ağlıyordu” yazısında. “Bazı yazarlar vardır, yazı masasının başına oturduklarında kendilerine ilk sordukları soru: ‘Niçin yazıyorum?’dur. Doğrusu, yazmak için binbir neden varsa, yazmamak için biniki neden vardır bu tür yazarlar için: Yazmak çözülmüş bir sorun değil, her yazmaya oturuşta çözülmesi gereken sorunlar yumağıdır.” Dedikten sonra şöyle devam eder: “Yazar, her şeyi bilen, çözümleri ve bileşimleri gerçekleştirmiş, çıkacağı yolculuğun haritasını çizmiş; pusulasını, usturlabı, basınç ve derinlikölçerini yedeğine almış kişi değildir. Böylesi bir yolculukta bunların işine pek fazla yaramayacağını bilir. Dahası kendisini yanıltacaklarını, yanlış yol gösterebileceklerini düşünür. Can yeleği de yoktur bu tür yazarların. Okyanusa açılmayı aklına koymuş bile olsa. Tüm güvencesi kendisidir. Bir de kendisi gibi böylesi yolculuklara çıkmış olanlar. Ama bu güvenceye sahip olmak için, geceyle tan ağartısı arasındaki çizgide ilk ve son sorusunu sormak gerekliliğini duyar: Niçin yazmak?” Şu son paragraftan da anlaşılacağı gibi Ferit Edgü’nün eserlerinin ipuçları, açılımları, yüreğinize ve aklınıza dokunuşları, sadece ve sadece o eserin içindedir. O nedenle şimdi tam da Ferit Edgü kitaplarını okumak zamanıdır. Akrebi ve yelkovanı olmayan bir saate bakıp, kendinize “Şimdi saat kaç” diye sorma zamanı… Dilerim Ferit Edgü, niçin yazıyorum, sorusunun yanıtını bulmaz da, o hep yazmaya, bizler de onu okumaya devam ederiz! Assange’ın yaşamöyküsü operada Kültür Servisi Avustralyalı internet aktivisti, WikiLeaks adlı internet sitesinin editörü ve sözcüsü Julian Assange’ın yaşamöyküsünü konu alan bir opera hazırlanıyor. Avustralyalı oyun yazarı Ron Elisha’nın, Assange’ın yaşamını ele alan ve geçen haziran ayında Sydney’de sahnelenen “Paslanmaz Çelik Sıçan” adlı oyundan sonra, bu kez, Melbourne’deki Avustralya Operası, Assange’ın yaşamını temel alan bir operanın hazırlıkları içinde. Avustralya Operası’nın sanat yönetmeni Lyndon Terracini’nin önerisiyle girişilen operanın müziklerini besteci Jonathan Dreyfus yazıyor. Kurucusu olduğu WikiLeaks aracılığıyla, Küba’daki ABD üssü Guantanamo’da esirlere uygulanan muamaleye ilişkin kurallar, Kenya’daki yargısız infazlar, Afganistan ve Irak savaşlarındaki sivil ölümleriyle ilgili ABD diplomatik belgelerini yayımlayan Assange’ın, provaları sürmekte olan operada “insan” yanıyla işleneceği vurgulanıyor. Bu arada Assange’ın hayatını anlatan “Onaylanmamış Otobiyografi” de, tüm dünyayla birlikte bu ay Türkiye’de de raflardaki yerini alacak. ‘Çırağan Okumaları’nın konuğu Sadık Yalsızuçanlar Kültür Servisi Çırağan Palace Kempinski’nin Mayıs 2009’dan bu yana Kalem Kültür işbirliği ile düzenlediği ‘Çırağan Okumaları’nın kasım ayı konuğu Sadık Yalsızuçanlar. Sadık Yalsızuçanlar, ‘Çırağan Okumaları’nda, Menderes’le beraber Yassıada’da yargılanıp idama mahkum edilen Tevfik İleri’nin hayatını anlattığı ‘Vefa Apartmanı’ndan bölümler okuyacak. 14 Kasım Pazartesi günü saat 19.00’da gerçekleştirilecek ‘Çırağan Okumaları’na herkes davetli. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle