24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 11 EK M 2011 SALI 6 HABERLER MİT ve Genelkurmay, içinde dinleme istasyonları bulunan garnizonun devri için görüşüyor ‘Bayrak’ müzakeresi BARKIN ŞIK ANKARA Genelkurmay Elektronik Sistemler Başkanlığı’na (GES) bağlı olarak faaliyet gösteren ve içinde dinleme istasyonları bulunan Bayrak Garnizonu’nun MİT’e devri için başlayan müzakerelerin sürdüğü öğrenildi. Genelkurmay ve MİT arasında yapılan görüşmelerde, istihbaratın toplanması ve paylaşımı ile ilgili teknik konuların ele alındığı belirtildi. GES Komutanlığı’nın olanaklarının MİT’e devri geçen mart ayında gündeme gelmişti. Bayrak Garnizonu yönetiminin MİT’te olması, ancak askeri istihbarat birimlerinin buradaki varlığını sürdürmesi bekleniyor. 12 Eylül darbesinin planlama ve muhabere işlemlerinin yürütülmesinden dolayı harekâtın ismiyle yani ‘Bayrak’ Garnizonu ismiyle anılan GES Komutanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülke ordularına karşı istihbarat toplaması için 1950’li yıllarda oluşturulmaya başlandı. Garnizon, Genelkurmay Başkanlığı’nda Muhabere ve Elektronik Bilgi Sistemleri (MEBS) Başkanlığı’na bağlı olarak görev yapan, tugay seviyesinde bir birlik. Soğuk Savaş döneminde öncelikli görevi Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı’na karşı istihbarat toplamak olan garnizondaki dinleme cihazları ve antenler, Afganistan’dan Somali’ye kadar Türk birlikleriyle doğrudan kriptolu haberleşmeyi sağlayacak, Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu ülkelerinde elektronik izleme yapacak, uydu ve yer sistemlerine sahip. Askeri elektronik istihbarat üssü olan GES’teki ileri teknoloji ürünü izleme ve dinleme cihazlarının, istihbarat toplamakla görevli diğer kurumlar olan MİT, Emniyet ve Jandarma da bulunmuyor. GES’in elindeki uydu ve yer antenleriyle Türkiye’nin içi ve yakın çevresinde dinleyemeyeceği telefon ve izlemeye alamayacağı elektronik cihazın bulunmadığı iddia ediliyor. SON DÖNEMDEK DD ALAR Yıllarca Türkiye’nin en gizli askeri üslerinden biri olarak bilinen GES Komutanlığı’nın bu özelliği, son soruşturmalar çerçevesinde değişmişti. 2008 Şubat’ında dönemin GES Komutanı Tuğgeneral Münir Erten’e ait olduğu öne sürülen ve Kuzey Irak’a başlatılacak sınır ötesi harekâttan bahsedilen bir telefon konuşmasının kaydı, internette yayımlanmıştı. Son olarak, TSK’nin gizli bilgilerini fuhuş tuzakları dahil çeşitli yöntemlerle elde edip menfaat karşılığı satmakla suçlanan casusluk şebekesi soruşturması çerçevesinde, Ekim 2010’da GES Komutanlığı’nda da arama yapılmıştı. Kırmızı Liste’de Bir Ülke Savaşçı bir dünyada yaşamanın ekonomik maliyeti nedir? Birileri bunu düzenli olarak hesap ediyor ve yayımlıyor. Barış ve Ekonomi Enstitüsü, 2011 raporunun sonuç değerlendirmesinde, hem bazı noktalara dikkat çekiyor hem de barışa uzaklığın dünyada maliyeti hesaplarını yapıyor. Baskıda olan yeni kitabım “AKP’nin 10 Yılı, Uluslararası Göstergelerle Türkiye” içinde bir bölüm olarak bulunuyor bu konu! İktidarın “savaşçı dili”, konuyu köşeye taşıdı! Sadece 2010’da şiddetin (silahlanmanın) küresel ekonomiye maliyeti 8.12 trilyon dolar olmuş! İlk büyük krizde dünyada batan paralardan daha çok bir miktar bu! Eğer 2010 yılında dünya tamamen barışçıl olsaydı, ek ekonomik aktivitelerin etki derecesi yaklaşık olarak 8.12 trilyon dolar daha fazla olacaktı: Silahlanmada yüzde 25’lik bir azalma, en azından 2 trilyon dolarlık bir barış payı/getirisi olarak ekonomiye geri dönecekti. Uzmanlar diyor ki, 2 trilyon dolarla iklim değişikliğinin etkileri giderilebilirdi; Yunanistan, Portekiz ve İrlanda’nın kamu borçları yok edilirdi; dünyadaki büyük felaketlerden sonra ortaya çıkan zararlar karşılanırdı... Biraz daha geniş zamandan bakarsak: 20062010 dönemi içinde, askerileşmenin, barıştan uzaklaşmanın toplam maliyeti 37.58 trilyon dolar! Rapor, yurttaşlar ve kendi hükümetleri arasında çatışmaların arttığını saptıyor. Organize iç çatışmaların düzeyi, terörist eylemlerin potansiyeli ve toplumda şiddetin artma potansiyeli yükselmiş. 33 ülkede şiddet içeren protesto vb. amaçlı gösterilerin arttığı, ayrıca şiddet içeren suçların ve her 100 bin kişiye düşen polis ve güvenlik elemanı sayısının birçok ülkede arttığı saptanıyor. Türkiye herhalde bu konuda rekor kırıyor! Enstitünün (Institute for Economics and Peace) bir de “Küresel Barış Göstergesi” bulunuyor.. Ülkelerin sıralaması, barışa yakınlığı veya uzaklığı, en az 23 alt gösterge göz önüne alınarak sayısal veriyle derecelendiriliyor... 1’e en yakınlık ülkeleri barışçı; 1’den uzaklaşma derecesi ise ülkeleri barıştan uzaklaştırıyor. Beşincisi yayımlanan 2011 Küresel Barış Göstergesi’ndeki bulgular, huzursuz bir dünyada yaşadığımızın canlı kanıtları. Pek çok ülkede şiddet, savaş, saldırı, terör, suikast... 33 ülkede şiddet eğilimli gösteriler, 23 ülkede terör saldırıları... Bunların büyük çoğunluğu, kendi dilimize çevirirsek, tabii ki dünya kapitalizmine ve diktatörlüklere karşı ezilenlerin başkaldırısı! Ama bu başkaldırı, iktidarların “güvenlik önlemlerini” arttırıyor! Türkiye dünya barış göstergelerinde 127. sırada! Yani barışa, birinci sırada bulunan İrlanda’ya 127 ülke uzaktayız! Türkiye’nin Somali ile güncel ilişkisini biliyoruz. Yoksulluktan kırılan bir ülke; Başbakan ve artistler, şarkıcılar oraya akın ettiler! Türkiye’de Somali’ye yardım kampanyaları sürüyor. Ama Türkiye ile Somali arasında, Dünya Barış Göstergesi’ne göre, başka bir yakın bağ daha var: İki ülke de “Kırmızı Liste Ülkeleri” arasında... Tek farkımız, bu Kırmızı Liste’de Somali’nin sonuncu, bizim ise 127. olmamız! Kırmızı Liste Ülkeleri: 124. Venezüella; 125. Guatemala; 126. Sri Lanka; 127 Türkiye; 128 Cote D’lvoire ve devamla Cezayir, Moritanya, Etiyopya, Burundi, Myanmar, Gürcistan, Hindistan, Filipinler, Lübnan, Yemen, Kolombia, Zimbabve, Çad, Nijerya, Libya, Merkezi Afrika Cumhuriyeti, İsrail, Pakistan, Rusya Federasyonu, Kongo, Kore, Kuzey, Afganistan, Sudan, Irak, Somali... Liste başına, başka kıstasları da göz önüne alarak (dünya egemenliği, askeri potansiyel olarak saldırganlık gücü vb.), ABD’yi koyardım! ABD listede 82. sırada. (Barışa en yakın ülkelerin ilk 10 sırası: İzlanda, Yeni Zelanda, Japonya, Danimarka, Çek Cumhuriyeti, Avusturya, Finlandiya, Kanada, Norveç, Slovenya.) Türkiye’yi Kırmızı Liste’ye sokan ve 127. sıraya yükselten sorunlar nedir? 23 alt göstergede verilen notlar... Bu alt göstergeler arasında şunlar var: İçdış çatışmalar, yerinden edilen insanların oranı; insan haklarının çiğnenme düzeyi; terörist eylemler potansiyeli, 100 bin kişiye düşen katil sayısı; şiddet olaylarının düzeyi, şiddet içeren gösterilerin düzeyi, 100 bin kişiye düşen tutuklu sayısı, 100 bin kişiye düşen iç güvenlik ve polis sayısı, 100 bin kişiye düşen asker sayısı, 100 bin kişi başına ağır klasik silah dışsatımı, 100 bin kişi başına ağır klasik silah dışalımı; hafif silahlara kolay ulaşım; askeri sofistike yetenek... Baskıdaki kitabımdan alıyorum: Bu verilerden görüyoruz ki ülke askerileşiyor, dışta ve içte çatışmalar içinde, toplumun korunmasında ve güvenliğinde ciddi sorunlar var. Asker ve polis gücümüz ve silahlanmamız fazla, toplumda polisiye olaylar fazla, üstelik bu iktidar yeni silah yasasıyla silahlanma yaşını 18’e indiriyor, toplumda silahlanmayı teşvik edici davranıyor... Hapishaneler dolup taşıyor... İnsan haklarını çiğneyen siyasi iktidar ve emrindeki güvenlik ve adalet mekanizması, ülkeyi demokratikleşme yönünde değil antidemokratikleşme yönünde “ilerletiyor”... Türkiye’de çatışmacı siyasetin iktidarı, ülkede siyasi istikrarsızlığı teşvik ediyor.. Ayrıca, yeni değil, 2007’den beri Kırmızı Liste’deyiz! Kötü puanımız ise son iki yılda bir derece arttı! Suriye’ye karşı savaşçı politikayı düşünüyorum da!.. BALYOZ DAVASI ‘Bize inanın sonuca ulaşın’ HAT CE TUNCER ALMANYA’DA SOL PART CEMAAT N ÜLKEDEK KONUMU Ç N SORU ÖNERGES VERD Gülen’i araştırıyorlar OSMAN ÇUTSAY / AL YILDIRIM Balyoz Planı davasında, birinci iddianamedeki toplam 195 sanıktan tutuklu yargılanan 162 sanığın savunma ve çapraz sorgu işlemleri tamamlanarak tutuksuz sanıklara geçildi. İkinci Balyoz iddinamesi kapsamında aralarında Orgeneral Bilgin Balanlı’nın da olduğu 22’si tutuklu 28 sanığın işlemlerine, birinci iddianame sanıklarının savunmalarının tamamlanmasından sonra geçilecek. Hâkim Ömer Diken başkanlığındaki İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından Silivri Cezaevi bitişiğindeki duruşma salonunda görülen davanın dün 46. duruşması yapıldı. Tutuklu sanık emekli Korgeneral Ayhan Taş, geçen duruşmada tartışma konusu olan TSK’de askeri birimlerdeki “istihbarat” konularında açıklama yaptı. TSK’nin birçok biriminde istihbarat yapılmadığını anlatan Taş, değerlendirmeler için Genelkurmay’a bağlı istihbarat birimleri, MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü ve açık kaynaklardan yararlanıldığını ifade etti. lk kadın matematik profesörü Soysal uğurlandı Türkiye’nin ilk kadın matematik profesörü, stanbul Teknik Üniversitesi ( TÜ) Matematik Bölümü emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Selma Soysal (87), düzenlenen törenle son yolcuğuna uğurlandı. Soysal için ilk tören dün TÜ Taşkışla Kampusu’nda yapıldı. Öğretim üyeleri, Soysal’ın öğrencileri ve yakınlarının katıldığı törende konuşan Soysal’ın kardeşi gazetemiz yazarı Prof. Dr. Mümtaz Soysal, “Selma Soysal, kendi içinde bir sanayi devrimi gerçekleştirmiş olan Zonguldak’tan çıkarak TÜ çatısı altında binlerce öğrenci yetiştirdi. Bir matematik kadını, bir bilim insanı olarak yetişmesinde her zaman gurur duyduğu stanbul Üniversitesi ve TÜ gibi kurumların büyük payı var. Selma, bir bilim ve çağdaş Türk kadını olarak ülkemizi yurtdışında gururla temsil etmiştir” dedi. Soysal’ın cenazesi, törenin ardından Şişli Camisi’ne getirildi. Soysal, öğle namazın ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. KKK’nin istihbarat yazısı Taş, anlattıklarına örnek olarak dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın imzasını taşıyan Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın 31 Ocak 2003 20 Şubat 2004 tarihlerini kapsayan istihbarat yazısını heyete sundu. Taş, yazıdan alıntılar yaparak “Kadrolaşma” başlığı altında AKP hükümetinin Ocak 2003 tarihinde atadığı valilerin AKP’ye yakınlıklarına ilişkin gazete kupürlerinin de ekte sunulduğunu anlattı. Taş şöyle devam etti: “Biz askerler, ağzımızdan çıkan her kelimenin önünü ve arkasını çok iyi bilen insanlarız. Seminerlerde yapılan değerlendirmeler de herhangi bir siyasi düşünce içinde değildir. Bizi bu şekilde değerlendirin. Bize inanırsanız doğru sonuca en kısa zamanda ulaşabilirsiniz.” Birinci Balyoz iddianamesinin son tutuklu sanığı emekli Kurmay Albay Suat Aytın, “Peşin cezayla özgürlüğümden mahrum bırakıldım. Sokak köpekleri için yürüyüş yapan halk, peygamber ocağı ordunun itibarının zedelenmesine göz yummuştur. Halkımız bunun bedelini ödeyecektir. Ordu ile ulus, ulus ile ordu arasındaki savaşta iki taraf da kaybeder” dedi. BERLİN Sol Parti, hükümete yönelttiği 29 Eylül 2011 tarih ve 17/7241 sayılı soru önergesiyle “son derece güçlü bir şebeke konumuna ulaşmış Fethullah Gülen hareketinin” Almanya’daki bağlantılarının bir dökümünün çıkarılmasını istedi. Toplam 17 sorunun yanıtlanması için Angela Merkel hükümetine iletilmesini isteyen Sol Parti Meclis Grubu Başkanı Gregor Gysi ve arkadaşları, bazı Amerikan, İngiliz ve Rus kaynaklarına işaretle ağır saptamalarda bulunurken, birçok bulgu ve iddianın hükümetçe yanıtlanması zamanının geldiğine dikkat çektiler. Ulla Jelpke ve Wolfgang Gehrcke gibi önde gelen sosyalist milletvekillerinin öncülüğünde hazırlanan soru önergesinde, “Fethullah Gülen Hareketi”nin Türkiye’de ordu ve AKP’den sonraki üçüncü büyük güç olduğu belirtilerek, “şirketler, medya ve eğitim kuruluşlarından oluşan milyarlık güce sahip ve dünya çapında faaliyet gösteren bu şebekenin” Almanya’daki gücünün ve etkinliklerinin açığa çıkarılması talep edildi. Sol Parti, Zaman gazetesi ve Samanyolu televizyonu örnekleriyle Almanya’da, medya başta olmak üzere birçok alanda yaygın bir örgütlenme gerçekleştirdiği vurgulanan “Fethullah Gülen Hareketi”nin, hemen her büyük Alman kentinde özel okullara ve derneklere sahip olduğunu da hatırlattı. Bu güce ilaveten diğer “Fethullahçı” örgütler de anılırken, çeşitli HıristiyanYahudi kurumları ve Deutsches Orientinstitut (Alman Şark Enstitüsü) ile ortak konferanslar düzenleyen “Forum der interkulturellen Dialog” (Kültürler Arası Diyalog Forumu) türünden lobi oluşumlarının da vurgulandığı soru önergesinde, enformasyon hizmetleri veren “Deutschtürkische Nachrichten” (Alman Türk Haberleri) adlı kuruluşa da dikkat çekildi. Sol Parti, bütün bu etkinliklerin anlamlarının açıklığa kavuşturulmasını istedi. Israrla bu cemaatin Alman Anayasası ile uyumlu olup olmadığına yanıt isteyen Sol Parti milletvekilleri, Merkel hükümetinin “Gülen Hareketi” hakkında, “anayasanın korunması açısından önemli hangi istihbarat bilgilerine sahip olduğunu” da sordu. Okullara mercek Mehmet Sucu’yu özlemle andık Gazetemiz Yazıişleri Müdürü ve köşe yazarı arkadaşımız Mehmet Timuçin Sucu’yu, ölümünün ikinci yıldönümünde mezarı başında andık. 10 Ekim 2009 tarihinde, akciğer kanserinden kaybettiğimiz Sucu için dün Ayazağa Mezarlığı’ndaki gömütü başında bir anma töreni düzenlendi. Törene, Sucu’nun ailesi, arkadaşları ve meslektaşları katıldı. TGC Genel Başkanı, Cumhuriyet Vakfı Başkanı yazarımız Orhan Erinç, Sucu’nun gazetecilik yaşamındaki başarısının yanı sıra basın tarihine, “Halk Bunu Bilmesin” ve “12 Eylül Yasakları” adlı iki kitabıyla büyük katkıda bulunduğunu anlattı. “Gülen hareketinin Almanya’daki siyasal partilerle bağlantılarını, hangi Alman toplum ve devlet yapılarının bu cemaat tarafından altının oyulduğunu” bilmek isteyen önerge sahipleri, Gülen hareketine ait veya ona yakın kuruluşların, etkinlikleri, projleri ve toplantılarının “kamu teşviklerinden hangi ölçülerde yararlandığını” da sordu. Soru önergesinde “hangi okullara öğrenim ruhsatı verilmediği veya verilen ruhsatın geri alındığının” saptanması istendi. Gülenci okulların ve bağlantılı eğitim kurumlarının dökümünün çıkarılması talep edilen önergede, Türkiye’deki “Gülen hareketini eleştirenlere yönelik devlet baskısı üzerine hükümetin bilgilerinin ne olduğu” sorusu da öne çıktı. Sol Parti milletvekilleri, Gülen cemaatinin CIA bağlantılarıyla ilgili, hükümetin elinde hangi bilgiler bulunduğunu da sordu. ‘Cehennemde yanacaksınız’ Tanıklar bir şey hatırlamadı H LAL KÖSE C MY B C MY B Sanık Fikri Karadağ ise “Biz mahkeme heyetini görünce tamam dedik. Ali ile Ömer’in olduğu yerde adaletsizlik olmaz. Bir de yanlarında Murat olunca kurtulduk diye düşündük. Sonra bir baktık 163 kişi tutuklandı. Cehennemde yanacaksınız, kurtulamayacaksınız” diye konuştu. Başkan Ömer Diken ise “İşimiz zor bizim. Beşiktaş’ta 150 dosya daha var. Biz, bu dünyada da öteki dünyada da hesabını veremeyeceğimiz kararların altına imza atmayız” dedi. Öte yandan “Balyoz Planı” soruşturması kapsamında, Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde savcılık tarafından sorgulanarak mahkemeye sevkedilen bir albay tutuklandı. Poyrazköy davasında, arama tutanaklarında imzaları olan 8 polisin, tanık olarak ifadesi alındı. Tanıkların, sanıkların birçok sorusuna “hatırlamıyorum, tutanaklarda yazan doğrudur, görüntülerde ne varsa odur” gibi yanıtlar vermesi tartışmalara neden oldu. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 7’si tutuklu 23 sanıklı davanın 15. oturumu dün yapıldı. Terörle Mücadele Şubesi’nde görevli polis Serdar T, sanıkların birçok sorusuna “Aradan 2 yıldan fazla zaman geçtiği için hatırlamıyorum” yanıtını verdi. Tanık, arama görüntüleri izletilince de “Oradaki benim. Bir şeylere bakıyoruz ama neye baktığımızı hatırlamıyorum” deyince salonda gülüşmelere neden oldu. Eve girerken çe POYRAZKÖY DAVASI lik yelek kullanıp kullanmadıklarını da hatırlamayan tanık, “Kapıyı kırıp kırmadığımızı da hatırlamıyorum” deyince, sanıklar tepki gösterdi. Terör Şubesi’nden polis Mustafa E, Teğmen Faruk Akın’ın evindeki aramaya katıldığını ifade etti. Tanığa arama görüntüleri izletildi. Akın’ın evinde, komutanlara suikast notu bulunması üzerine Mustafa E’nin “Mükemmel” dediği, daha sonra başka bir amirin ise “Şahane olmuş” dediği belirtilerek, bu konuşmalar heyete dinletildi. Eren ise “şahane olmuş” sözünü kendisinin söylemediğini ifade etti. Polislerin, suikast notuna ilişkin, “Ne yazıyor”, “Hepsi var”, “Hadi yaa”, “Levent, Tayfun hepsi var” dediklerine dikkat çekildi. Mustafa E. ise “O tepkiyi veren benim. Daha önce Levent Bektaş’ın evindeki aramaya katılmıştım. Adını oradan hatırlıyorum. Tayfun Duman hakkında da şubemizin işlem yaptığını duymuştum” karşılığını verdi. “Devamı gelecek o zaman”, “Evet on numara” şeklindeki diyaloğun sorulması üzerine ise “Bu sözü ben söylemedim” dedi. Yargıç Mehmet Hamzaçebi de “Tanık kabul etmiyor. O söyledi diyemeyiz” dedi. Avukatlar ise ses analizi yapılmasını talep etti. Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’nde görevli polis Muhammet K, aramanın detaylarını hatırlayamadığını söyleyerek, “Tutanakta ne yazıyorsa odur” dedi. Sanık Tuğamiral Fatih Ilgar da “Tanıklar hiçbir şey hatırlamıyor. Yaşları da genç. Bu şekilde maddi gerçeği açığa çıkaramayız” diye konuştu. Öte yandan tutuklu sanık emekli Binbaşı Levent Bektaş, eşi Füsun Bektaş ile 20’nci evlilik yıldönümünü duruşma arasında kutladılar. Füsun Bektaş, eşine bir parfüm hediye etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle