18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 EK M 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 48. Altın Portakal Film Festivali’nin kadınlardan oluşan jürisi şiddet, sansür ve medyanın tutumunu konuştu Gündem, kadına şiddet Jüri Başkanı Müjde Ar, “Kadının her türlü iktidardan dolayı sesi kısılıyor” dedi. Gazeteci Çiğdem Anad, kadına saygının yaşarken gösterilmesi gerektiğini belirtti. Handan pekçi de kadın jürisi olmalarına karşın, festivalde yarışan filmlerin yönetmenlerinden yalnızca birinin kadın olduğunu vurguladı. ÖZLEM ALTUNOK/AYŞEGÜL ÖZBEK Kediye Övgü “Kedilere Dair” Nobel’li yazar Doris Lessing’in olağanüstü dil ustalığıyla yarattığı bir kediler anlatısı, kediseverlere armağan. Yazar, insanı olduğu kadar kedileri de sevgiyle, merhametle, şaşırtıcı bir incelikle o kadar tatlı anlatıyor ki bu özel ve güzel yaratıkları daha da büyüleyici kılıyor. Öyle ki, her okuyuşumda beni yepyeni duygulara sürüklüyor ve hem göçmüş kedi dostlarımı hatırlatıyor hem de kedi aşkımı alevlendiriyor. Lessing’in çocukluğu Afrika’da bir çiftlikte doğanın içinde geçti. Çevresinde her türlü hayvanla, durmadan yavrulayarak çoğalan evcil kediler oldu. 1949’da İngiltere’ye döndükten sonra evini yine kedilere açtı. Savaş sonrası Londra’nın soğuk kaldırımları, yıkık damları bir eve yerleşmek için kapı önlerinde bekleşen kedilerle doluydu. Hayatına Gri, Kara, zamanla Rufus, El Magnifico ve onların prensleri katıldı. Şımarık, zarif, baskın Gri: “Kusursuz, şahane, leoparı ve yılanı çağrıştıran, kelebek ve baykuşu andıran, çelik pençeleriyle öldüren minyatür aslan, sırlarla, gizemle, yakınlıklarla dolu gri kedi.” Sonra tutarlı, alçakgönüllü, bilge Kara: “Gözleri kapalı otururken sakin, bulunduğu yerin ötesinde, kendi içinde uzak bir yere çekilmiş…” görünen güçlü, sırım gibi Kara kedi. Bu iki dişinin evin içindeki üstünlük savaşları, gebelikleri, doğurmaları, hastalıklarıyla ilerleyen zamanda Lessing dikkatli bir izleyici olarak kendini geride tutuyor. Gözlemci bir tavırla ama şefkatli bir dostun yakınlığıyla okuru kedilerinin hayatına ortak ediyor. Bakışların, salınışların, iletişim dilinin ve duyguların şifrelerini çözüyor ve gerçek kedi karakterler yaratıyor. Lessing, insanla kedi arasındaki pratik, cömert ilişkiyi, ortak yaşam arzusunu ve sevgi dolu bağımlılığı, kedilerine jest, ruh, dil vererek dokunaklı bir sadelik ve canlılıkla aktarıyor. Bir anneanlatıcı rolü üstlenerek çarpıcı bir karşılıklı öğrenme süreciyle birbirini kabulü belgeliyor. O, bütün kedileri farklı birer birey olarak görüyor. Kimi zeki, kimi avcı, kimi tembel, kimi gururlu, kimi çok güzel: “Gözlerine bakardım. Etrafı koyu renk kalemle incecik çerçevelenmiş sonra bej renkli ikinci bir çerçeve çizilmiş badem gözler. Gözlerinin altında koyu renk birer fırça darbesi. Yeşil, yemyeşil gözler; ama gölgede koyu, dumanlı altın rengi…” Kedilerin iktidar hırsını, sokak kedileri ve ev kedileri arasındaki statü farkını, bir sokak kedisinin ev kediliğine terfi etmek için yaptıklarını, anne kedilerin küçücük yavrularını eğitmelerini ve kedi varoluşuyla ilgili görüşlerini Lessing çok içten anlatıyor. Bir yandan da insan üstüne düşünüyor ve kedilik halleriyle insanlık hallerinin benzeştiği yerleri işaret ediyor. Anlatı sürekli gidip gelmeler, hastalanıp iyileşen kediler, gelip gidenler ve ölümlerle ilerliyor. Yazar, hayatından çıkan kedilerin verdiği acıyla baş etmekte zorlanıyor. Ama eninde sonunda birlikte geçmiş zamandan kalan anılarla yetinmeyi öğreniyor. Yer yer iç burkan kitap kedilere övgü de sayılabilir ama yazarın şu sözleri acıtıyor: “Kedileri tanıyıp hayat boyu birlikte olunca geriye insanlara karşı duyulandan çok farklı bir hüzün tortusu kalıyor: Onların çaresizliği karşısında çekilen acı, hepimiz adına duyulan suçluluktan oluşan bir tortu.” Kedilere Dair, Doris Lessing, Metis Yay. 2007 Penahi’ye özgürlük mektubu Dizilerin şiddetin dilini kullandığını söyleyen Şevval Sam ise sinemanın farkındalık yaratmak açısından çok önemli bir kanal olduğunu belirtti. Sam, “Açık şiddeti sinemada kullandığınız zaman televizyon gibi alışkanlık yerine farkındalık yaratıyorsunuz. Doğru kullanıldığı takdirde, değerlendirmede açık şiddete karşı gelmeyeceğim” dedi. netmen var. Ama değerlendirmelerde kadınerkek yönetmen ayrımı yapmayacağım. Yönetmenin kadına bakışı önemli. Bence Kültür Bakanlığı desteğinden başlayarak kadınlara yönelik bir pozitif ayrımcılık uygulanmaya başlanmasını talep edebiliriz” dedi. Kadın ayrımcılığı ve şiddet konuşulurken konu sansüre de geldi. Sansürün otosansüre doğru evrildiğine değinen Sam, son dönemde her alanda yaşanan sansürü düşünce ve ifade özgürlüğü üzerinden yorumladı: “İçerdeki gazeteci arkadaşlarımızın kitapları daha basılmadan toplatıldı. Filmleri yasaklanmış insanlar, haklarını almak isteyen çocukların maruz kaldığı şiddet toplumda bir korku yaratıyor.” estival kapsamında, haklarında yurtdışına çıkış yasağı bulunması nedeniyle katılamayan İranlı yönetmenler Cafer Penahi ve Mojtaba Mirtahmasb’ın özgür bırakılması için İran’ın Ankara Büyükelçiliği’ne mektup gönderildi. İran’da yaşayan ve yurtdışına çıkış yasakları bulunması nedeniyle davetli oldukları festivale katılamayan İranlı yönetmenler Cafer Penahi ile Mojtaba Mirtahmasb için festivalin açılış kokteylinde oluşturulan kampanya kapsamında hazırlanan mektuplar, Antalya Kültür Sanat Vakfı görevlileri tarafından İran’ın Ankara Büyükelçiliği’ne gönderilmek üzere PTT Güllük Başmüdürlüğü’ne teslim edildi. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın ile festivale katılan sanatçı ve vatandaşların da imzasının bulunduğu mektuplarda, “Penahi ve Mirtahmasb’ın kameralarını özgür bırakın”, “Yasaksız sinema, yasaksız Penahi ve Mirtahmasb” yazdığı öğrenildi. Mektupları teslim eden AKSAV görevlisi Canberk Argun, düşüncelerinden dolayı yurtdışına çıkmalarına izin verilmeyen İranlı yönetmenlere özgürlük verilmesi amacıyla 76 mektup gönderildiğini kaydetti. ANTALYA Bu yıl kadına odaklanan ve tüm jüri üyelerinin de kadın olduğu 48. Altın Portakal Film Festivali’nde dün, Müjde Ar başkanlığındaki Ulusal Yarışma jürisi basınla buluştu. Handan İpekçi, Bergüzar Korel, Ayşe Kulin, Şevval Sam, Yaşar Seyman, Melis Behlil, Prof. Dr. Serpil Kirel, Çiğdem Anad ve Annie Geelmuyden Pertan’ın bulunduğu seçici kurulun basın toplantısına Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın da katıldı. “Ve Kadın Dünyaya Dokundu” başlığıyla devam eden festivaldeki ulusal jüri toplantısında konu, filmlerden çok, kadına yönelik şiddet, sansür ve medyanın diliydi. Son zamanlarda medyanın kadına karşı tutumunun konuşulduğu toplantıda tek bir suçlu aramanın yanlış olacağına değinen Ar, kadına yönelik şiddette siyasetçiler ve yöneticilerin payının da büyük olduğuna değindi. Ar, “Kadının her türlü iktidardan dolayı sesi kısılıyor. Siz bugün televizyonlarda hükümet aleyhine bir dizi görüyor musunuz? Pazarın koşulları ortada” dedi. Gazeteci Anad ise her konuda olduğu gibi bu konuda da medyaya yüklenildiğini belirtti ve Habertürk’ün sürmanşetten verdiği haberin doğru bir haber olduğunu ifade ederek, “İyi ki o manşeti attı, kaç gündür bunu tartışıyoruz. Kadına yaşarken o saygı gösterilmeli ve korunmalıydı” dedi. Öte yandan Müjde Ar, festivaldeki bazı yarışma filmlerinde yer alan açık şiddetin değerlendirmelerine etkisini, “Festivalin jüri seçimi bir tavırdır aslında” diye özetledi. F Yönetmenin bakışı önemli Her alanda olduğu gibi ekonomide de erkeklerin egemen olduğunu ve sinemaya da bunun yansıdığını dile getiren Handan İpekçi, “Aslında ciddi bir paradoks içindeyiz şu an. Kadın jürisiyiz ama yarışan filmlerin içinde bir kadın yö BEHZAT Ç’DE YAĞMURA KARŞIN ZD HAM Ulusal Yarışma filmlerinin altısını izlediğimiz festivalin 3. gününe damgasını “Behzat Ç – Seni Kalbime Gömdüm” vurdu. Salonda ufak çapta bir izdihama sebep olan filmin gösterimine film ekibi tam kadro katıldı. 90’larda devlet içindeki çeteleşmeye odaklanan film için yönetmen Serdar Akar, “Emniyet ve devleti eleştiren bir film yaptınız. Kötü tepkiler alıyor musunuz?” sorusunu “İyi değil” diye yanıtladı. Emrah Serbes’in romanından önce diziye ve şimdi de sinemaya uyarlanan film için Akar, “ilk kez yönettiğim bir filmi izlemekten zevk aldım” dedi. Filme 18 yaş sınırı getirilip getirilmeyeceği sorusuna ise “13’ü geçmesini gerektirecek aşırılıklar yok” şeklinde yanıt verdi. Dizinin “sansürsüz” ve daha eğlenceli bir bölümü izlenimi yaratan filmde dizide yer alamayan küfür, alkol ve sigaraya bolca yer vardı. S PA PRESS’ N KURUCUSU, GAZETEC VE HABER FOTOĞRAFÇISI GÖKŞ N S PAH OĞLU DÜN TOPRAĞA VER LD ‘Gazeteciliğin değerlerini savundu’ Kültür Servisi Paris’te 5 Ekim Çarşamba günü yaşama veda eden gazeteci ve haber fotoğrafçısı Gökşin Sipahioğlu’nun cenazesi, dün Teşvikiye Camisi’nde kılınan öğle namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi. Önceki gün Paris’ten İstanbul’a getirilen dünyaca ünlü fotoğraf ajansı SİPA Press’in kurucusu Gökşin Sipahioğlu’nun cenaze töreninde; ailesi, dostları, sevenleri ve öğrencileri onu yalnız bırıkmadı. Törene aralarında Ara Güler, Coşkun Aral, Savaş Ay, Orhan Erinç, İranlı fotoğrafçı Reza Deghati’nin bulunduğu çok sayıda meslektaşının yanı sıra, Fransa Başkonsolosu Herve Magro, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül de katıldı. Törende gazetecilere açıklama yapan Coşkun Aral, “Gazeteciliğin bir kazanç yolu olmadığını, yapmamız gerekenin gazeteciliğin değerlerini savunmak olduğunu bize yaşamının son dönemine kadar gösterdi. Bu kadar değerli bir insan ve gazeteci ne yazık ki geçen dönemlerde haksızlığa uğradı. Bana ileride kullanılmak üzere verdiği bir zarfta bugüne kadar yayımlanmamış röportajları ile haksızlığa uğradığı 67 Eylül öncesinde İstanbul Ekspres’te çıkan haberle ilgili gerçekler bulunmaktadır. Merak eden varsa bunları paylaşabilirim. Huzur içinde yatsın” diye konuştu. Ara Güler “Ben bir kişi kaybetmedim. 56 kişi hatta 10 kişi kaybettim diyebilirim. İşime başladığım ilk günden beri o hep yanımdaydı” derken, Orhan Erinç ise öğrencilerinin Sipahioğlu’nun yolundan gitme, onun anılarını yaşatma konusunda çaba gösterdiğini belirtti. Fotoğraf: VEDAT ARIK Gökşin Sipahioğlu’nun cenaze törenine Ara Güler de katıldı. Yeniden ‘Tiyatro Gazetesi’ Kültür Servisi Tiyatro Gazetesi 1 Kasım’da yeniden çıkıyor. Genel yayın yönetmenliğini Nazif Uslu’nun üstlendiği Tiyatro Gazetesi aylık yayımlanacak. Bu sayının yazar kadrosunda ise aralarında Ferhan Şensoy, Ataol Berhamoğlu, Tamer Levent, Nurhan Uslu, Prof. Dr. Nurhan Tekerek’in de bulunduğu isimler var. Gazetenin, Türkiye’nin büyük şehirlerinin yanı sıra Anadolu’da tiyatro yapanların da sesi olacağına vurgu yapılıyor. Jackson’ın çocukları sahnede Kültür Servisi İki yıl önce yaşamını yitiren pop yıldızı Michael Jackson’ın çocukları Blanket, Prince ve Paris, İngiltere Cardiff’te babaları için düzenlenen anma konserinde sahneye çıktı. Paris, babasının “Thriller” klibinde giydiği kırmızı ceketin benzeriyle sahneye çıkarken, Blanket ve Prince’in de yıldızın tarzında giyindiği görüldü. Törende ABD’li caz ve R&B yıldızı Christina Aguilera, Cee Lo Gren, NeYo, Jackson’ın kardeşi La Toya Jackson gibi çok sayıda sanatçı da performans sergiledi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle