24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 11 EK M 2011 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Siyasal İletişim ve Yerel Siyaset ‘Özel Görev’ Olur mu? “Özel görevli mahkemeler kaldırılsın!” Mahkemelerin görevi nedir? Hukukun, yürürlükteki yasaların gereğini yapmak, o yasalara uygun davranmak, kararlarını o yasalara göre vermek... “Özel görev” ne demek? Mahkemelerde yargıçlık yapan hukuk adamlarına bu “özel görev”i kim vermiş? Sen bir mahkeme üyesisin ya da başkanısın, sana kim böyle bir “özel görev” verebilir? Senin üstünde kim var? Adalet Bakanı mı, yüksek yargıçlar kurulu mu? Dönemin başbakanı mı, cumhurbaşkanı mı? “Özel görev” belirli amaçlarla işini yap, anlamındadır. Nedir o, iktidardakilerin işine gelene, çıkarına uygun davranacaksın demektir. Dört yıldır özel görevli mahkemeler, bu mahkemelerdeki özel görevli yargıçlarla karşı karşıya değil miyiz? Hukuk fakültelerinde yetişmiş, yasaları bilen, onlara uygun davranacak kişiler, nasıl “özel ya da yetkili” birer görevli olabilirler? Adalet denen kutsal duyarlığı, görev yapanın kişiliğini, onurunu ortadan kaldıran bir şey değil midir “özel görev”li olmak, olabilmek? Bir iktidar özel görevler verebilir. Ama adalet adamlarına veremez. Anayasa var, yasalar var, yargılayan kişinin vicdanı var, bilgisi, görgüsü, yeteneği var. Böyle biri tepeden gelen bir “özel görev” emrine boyun eğebilir mi? “Özel Görevli Mahkemeler”de görev yapıp bu çizgide kararlar veren kişi, bugün olmasa da yarınlarda işlediği yanlışlığın acısını çok derinden yaşayacaktır. Nasıl tepedeki, birilerinin verdiği “özel görev”e uydum da bunca acılara neden oldum diye yaşam boyu üzülecektir. “Özel görevli mahkeme” olmaz. Hukuka, yasalara, insanlığa, uygarlığa uyan mahkemeler olur. Hiçbir uygar toplumda özel görevli yargıç ya da savcı yoktur, yalnız diktatörlüklerde belki!.. Günlerdir, gecelerdir Silivri’de “özel görevli mahkemeler” kaldırılsın gösterileri sürüp gitmekte... Ama sağır kulakları etkilemiyor. Gün geçmiyor ki yeni yeni tutuklamalar olmasın! Mahkemelerde sağduyulu, gerçekten hukukçu yargıçların verdikleri kararlar iki üyenin karşı çıkmasıyla önlenmesin! İktidarın verdiği görevlere uymayan gerçek hukukçu yargıçlar derhal başka yerlere atanmasın! Son örnek ağır ceza yargıcı Sayın Şeref Akçay... Uzun bir karşı koyma yazısını ardında bırakarak görevden ayrıldı. Sanırım onu başka hukuka saygılı kişiler de izleyecektir. Bıkkınlık verdi özel görev, özel yetki, özel hesap, özel çıkar, özel tutum söylentileri, daha doğrusu uygulamaları... Bir ülkede adalet alanında “özel görevli” uygulamalar varsa, orada demokrasi yoktur. “Özel görev” verebilmek yetkisini kendilerinde görenler akıllarını başlarına almalı, bu çirkin oyun artık sona ermeli... Sol, sosyal demokrat hareket; siyasal iletişim kanallarını çok iyi kullanarak, yerel siyasete ve toplumsal gündeme ağırlığını koymalıdır. AKP’nin merkezi otoritesini kuşatacak bir uzun yürüyüşü, yerelden ulusala doğru başlatmalıdır. Prof. Dr. Ferlâl ÖRS – Mehmet on yıllarda gerek akademik gerekse siyasi çevrelerde sıkça sözü edilen kavramların başında ‘siyasal iletişim’ gelmektedir. Bunun temel nedeni, geçmişte klasik propaganda teknikleriyle gerçekleştirilen siyasi çalışmaların, günümüz dünyasında yeni gelişen iletişim teknolojileriyle birlikte yepyeni boyutlar kazanmasıdır. Siyasal iletişim, bireyler, gruplar ya da partilerin hedef kitlelerini etkilemeyi, yönlendirmeyi, destek ve güvenlerini kazanarak katılımlarını sağlamayı amaçlayan planlı, örgütlü ve sürekli bir iletişim sürecidir. Bu sürecin temel unsurları kullanılan iletişim yöntem ve teknikleridir. Sözlü iletişim çağında konuşmalar, yazılı iletişim çağında gazeteler, görsel iletişim çağında televizyonlar en etkili iletişim teknikleri olmuştur. Bilgi iletişim teknolojilerinin olağanüstü gelişimiyle birlikte tüm bunlara internetin eklenmesiyle, siyasal iletişim çok daha etkili hale gelmiştir. Artık internet ve onun ürünü sosyal medya ile kitlelere çok hızlı ve etkili bir şekilde ulaşılabilmektedir. Sosyal medyanın günümüzdeki gücüne örnek olarak İngiltere’de geçen aylarda yaşanan isyanları ve Ortadoğu’da “Arap Baharı” olarak nitelendirilen ayaklanmaları gösterebiliriz. Siyasal iletişimin temel hareket noktasını yerel siyaset oluşturur. Başka bir deyişle, siyasal iletişim, yerel siyasetle başlar. Bir ülkede demokrasinin gelişmesi ve katılım bilincinin oluşturulması, yerel siyaset deneyimleriyle gerçekleşebilir. Bu bağlamda, sosyal demokratların ve solun temel hareket alanı, yerel siyaset olmalıdır. Ancak, yerel S Şakir ÖRS deki siyasal iletişim, yerel sorunların çözümü için geliştirdiği çözüm yollarını genele taşıyabilmelidir. Aslında dünyada olduğu gibi ülkemizde de, sol hareketin geçmişinde önemli yerel siyaset deneyimleri ve başarıları vardır. Ancak darbelerle sık sık kesintiye uğrayan ülkemizin demokrasi tarihinde, solun bu deneyimlerini içselleştirmesi, kalıcılaştırması ve sürekliliğini sağlaması mümkün olmamıştır. Bütün bu nedenlerle, günümüzde siyasal iletişimi ve yerel siyaseti gereğince önemsemek ve bu alanları çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Çünkü başarıya, utkuya giden yol buralardan geçiyor. mak gerekir. Günümüzde yerel siyasette ortaya çıkan bir başka olgu da hemşehri dernekleridir. Hem siyasal iletişimin ve hem de yerel siyasetin önemli bir bileşeni ve taşıyıcısı, günümüzde adına kısaca ‘yerel medya’ denilen, yerel ölçekli basın yayın araçlarıdır. Sosyal medyayı, interneti ve benzeri iletişim kanallarını da bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Yerelden ulusala ve evrensele Oluşum ve gelişim dönemlerinde yerel siyaseti ve yerel demokrasiyi sözde savunup öne çıkararak büyüyen AKP’nin, son dönemlerde merkezi iktidarı ele geçirdikçe hızla yerelden, demokrasiden ve benzeri söylemlerden uzaklaştığına tanık oluyoruz. Gücü, merkezi otoriteyi ele geçirmek, otoriterliği de beraberinde getiriyor. Böylece bir zamanlar yerelleşmeyi, yerel demokrasiyi savunur görünenlerin bir takıyyesi daha ortaya çıkıyor. AKP’nin sahte demokratlığı, özgürlükçülüğü, hayatın turnusolunda açığa vuruyor. Merkezi iktidarı elinde tutanların bu ikiyüzlü politikalarını sergilemek, açığa çıkarmak ve bıkıp usanmadan halka anlatmak, günümüzün temel görevidir. Demokrasinin ve özgürlüğün gerçek güvencesi olan solun, sosyal demokrasinin, bu görevini yerine getirirken yerel demokrasiyi, özgürlükleri tüm gücüyle savunması ve günlük yaşamda, hayatın içinde bunun somut örneklerini göstermesi, bayraktarlığını yapması gerekiyor. Sol, sosyal demokrat hareket; siyasal iletişim kanallarını çok iyi kullanarak, yerel siyasete ve toplumsal gündeme ağırlığını koymalıdır. AKP’nin merkezi otoritesini kuşatacak bir uzun yürüyüşü, yerelden ulusala doğru başlatmalıdır. 2014 yerel seçimlerini hedefleyecek böylesi bir uzun yürüyüşün önü, solun yerel, ulusal ve evrensel değerleriyle buluşularak açılabilir. Anayasa Yapıyor Rolü çin Figüranlar Lazım... Güzel bir anayasa olacak... Belli... İçinde ne olacağı henüz bilinmezken, boyunu söylediler: “Kısa...” Genişliği: “Dar...” “Kısa” ve “dar” anayasa istemelerinin nedeni; sorun çıkartması olası kesimlerin istemlerini anayasaya koymayıp “içinde var” diyerek herkesi uyutmak... Ve Cumhuriyet’in temel ilkelerinden kurtulmak... Olacağı bu... Yargısından üniversitesine, medyasından ordusuna kadar Türkiye’yi tarikata istila ettirdiler, engel olamadınız da... Şimdi işgalin tapusunu çıkartmalarına mı engel olacaksınız?.. Sadece biraz figüran lazım... Anayasa, sanki tüm kesimlerin katkısı ve uzlaşısı ile yapılıyormuş gibi yapacak figüranlar... Ki CHP tuzluğu kapıp koştu bile... İnsan merak ediyor: Tutuklu CHP milletvekillerinin salınması için AKP ile yapılan o madde madde yazılı “mutabakattan” ne haber?.. Sonra figüran olarak MHP... Olmadı BDP... Biraz yanaşma profesör... Birkaç yandaş sivil toplum örgütü... Bu figüranlar, sanki anayasa ulusal uzlaşma ile yapılıyormuş gibi ortalıkta dolanırken, AKP kendi zihniyetine uygun anayasayı yapar nasıl olsa... Dokuz yıldır bir tek konuda uzlaşmayan, bir kez olsun karşıtlarını adam yerine koymayan kafanın şimdi anayasa yapmada size söz hakkı vermesi olası mı?.. Zaten “neticede milletimizin temayülünü alacağız” dedi, niyetini anladıysanız... Millet anayasadan çok anlar çünkü... Bu “başa bela” dediğiniz anayasaya yüzde 92 “evet” demesinden... Sonra da o anayasayı yaptı diye Kenan Evren’i kodese kapatmaya “evet” demesinden belli... Mikrofon tutup sordular zaten geçenlerde, sokakta millete: “Anayasa nedir?...” “Resmiyet yani...” Anayasa Mahkemesi tarafından “irticanın merkezi” bulunmuş partiye yeni anayasa yaptırtıyorsunuz... İyi olur... Korku salarak, yok ederek, kinle ezerek, nefretle susturarak... Yargıyı ve hukuku bitirmiş bir iktidarın anayasası için tek eksik: Biraz figüran... Yerel siyasetin dinamikleri Yerel siyasetin temel dinamiği, elbette siyasal partilerin yerel örgütleridir. Ülkemizde il, ilçe, belde şeklinde sıralanan siyasal parti örgüt birimlerinin nitelik ve niceliği, yerel siyasetin ve yerel gündemin belirlenmesinde önemli bir etkendir. Bir başka önemli toplumsal dinamik yerel yönetimlerdir. Dünyada ve ülkemizde hemen her dönemde, yerel yönetimlerle sol ve sosyal demokrat dünya görüşü arasında önemli yakınlıklar vardır. Çağdaş yerel yönetim anlayışı, kendini en güzel sol ve sosyal demokrat hareket içerisinde ifade edebilmiştir. Öyle ki bütün dünyada, ‘yerel yönetimler sosyal demokratlardan sorulur’ özdeyişi kendiliğinden yaygınlaşmıştır. Sosyal demokrat hareketler için ‘yerel yönetim ustası’ tanımlaması yapılmıştır. Sendikalar, meslek odaları, demokratik kitle örgütleri ve bunların yerel birimlerini de yerel siyasetin toplumsal dinamikleri ve bileşenleri arasında say Mudanya Mütarekesi ve Ernest Hemingway Prof. Dr. Mustafa ÖZYURT 22. Dönem Bursa Milletvekili aşbakan Erdoğan’ın, 24 Temmuz günü yayımladığı Lozan mesajında 2. Cumhurbaşkanı ve CHP’nin 2. Genel Başkanı olan İsmet İnönü’den söz etmemesi tepkiye neden oldu. CHP’nin web sitesine girenler “Lozan’ı anarken İnönü’yü anmamak kendi tarihine ihanet etmektir” yazılı otomatik mesajla karşılaştı. Oysa aynı tarihten üç gün önce 20. yüzyılın en başarılı yazarlarından Ernest Hemingway, doğum günü 21 Temmuz’da, İngiliz işgali sırasında İstanbul’da savaş muhabiri olarak bulunduğu sırada konakladığı B Pera Palas Oteli’nin barında anıldı. “Silahlara Veda” romanının yazarı Hemingway, 23 Ekim 1922’de “The Toronto Daily Star” gazetesine çıkan yazısında, yakından izlediği işgal altındaki İstanbul sokaklarını gazeteci kimliğiyle anlatırken, aynı günlere rastlayan bir başka silah bırakışı, Mudanya Mütarekesi’nde yaşanan diplomatik savaşı da ayrıntılı olarak yazmıştı: “Mudanya, Marmara kıyısında sıcak, toz toprak içinde, eciş bücüş yollarıyla, evleri ahşap, sivrisinek yuvası ikinci sınıf bir kıyı kasabası. İsmet Paşa’yla görüşecek müttefik generallerini taşıyan İngiliz sancak gemisi Iron Duke’ın külrengi, öldürücü kulelerine karşın, Batılılar buraya barış dilenmeye geliyorlardı; yoksa barış istemeye ya da barış koşullarını dikte ettirmeye değil!” (*) Lozan Barış’ı öncesi silah bırakış olarak imzalanan ve toplam on dört maddeden oluşan Mudanya Mütarekesi görüşmeleri ünlü yazarın tanımladığı bu ahşap evlerden Rus asıllı bir ticaret adamı Aleksandr Ganyanof’un beyaz yalısında, 3 Ekim’de başladı ve 11 Ekim günü sabaha karşı imzalandı. Gerçekten 38 yaşındaki İsmet Paşa’nın Mudanya’da 6 Ekim 1922 günü olduğu kadar, belki de hiç kimse yaşamında böylesine savaşla barışın kıskacında kaldığı olmamıştır. Hemingway’i anma etkinliği, tüm duyulara seslenmenin ötesinde bir vefa borcu gibi algılanabilir. Ayrıca Vefa, İstanbul’da yalnız bozası ile ünlü bir semtin adı değildir; biraz da kadir kıymet bilmek demektir. Sayın Başbakan Erdoğan, Lozan’ı hatırlayıp İsmet İnönü’yü anmadığına göre, Mudanya Mütarekesi’ni ve İsmet Paşa’yı hiç anımsamayabilir, yadırgamamak lazım. (*) Ernest Hemingway. İşgal İstanbul’u ve İki Dünya Savaşı. Bilgi Yayınevi. 1988. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle