23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 OCAK 2011 SALI 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Y B Y B B Y Y Y Y Y Y Y Y 7 2 7 7 11 6 9 7 10 13 14 11 6 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars K Y Y Y Y Y Y Y Y Y K K B 3 4 5 15 15 16 5 7 6 7 0 2 1 HABERLERİN DEVAMI Oslo K Helsinki K Stockholm K Londra K AmsterdamK Brüksel K Paris K Bonn K Münih K Berlin K Budapeşte B Madrid B Viyana B 9 9 6 1 2 1 1 3 2 3 2 9 1 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam K B Y Y B K PB PB Y PB Y PB Y 6 2 11 13 2 10 11 3 7 5 10 19 13 Ülke geneli parçalı ve çok bulutlu, Marmara’nın doğusu, İzmir dışında Ege bölgesinin geneli, Akdeniz, İç Anadolu, Batı ve Orta Karadeniz, Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu’nun güney ve batısı ile Tekirdağ, Trabzon, Giresun çevreleri yağışlı geçecek. Marmaranın güney ve doğu ile Tekirdağ çevrelerinde akşam ve gece saatleri başta olmak üzere İç Ege, İç Anadolu’nun kuzey kesimlerinde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacak. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Ocak GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK muhalefet anlayışına yeni bir örnek vererek RTE’nin konuşmasına yanıt yetiştirmek olanağını bulamadı. Siyasal alandaki sessizliği bozan tek parti Barış ve Demokrasi (Kürt) Partisi’nin Genel Başkanı Selahattin Demirtaş oldu. Demokratik özgürlüğe, iki dil dayatmasına karşı çıkan AKP’ye, CHP’ye ve MHP’ye siyasal edep dışı bir konuşmayla, “Üçkâğıtçılar bir araya geldi” diye saldırdı. Oysa “KandilİmralıAnkara” üçgeni üçkâğıtçılığa has özellikler taşıyor. Bu parti, demokratik özgürlüklerin her olanağını kullanarak teröre prim veriyor. İmralı’dan yansıyan siyasal stratejileri yaşama geçirerek bölünmeyi kışkırtan her türlü söz ve eylemi kullanıyor. Kimilerine göre KandilİmralıBDP arasında görüş ayrılıkları yaşanıyor. İşitin de inanmayın. İnanmayın çünkü, son aylarda BDP’nin demokratik bölünme dayatması İmralı’nın yıllar önce yazdığı, avukatları kanalıyla duyurduğu bir strateji. Görüşte ayrılık yok! İmralı, 2007 yılında üç aşamada uygulanmasını emrettiği demokratik özerkliği bugün BDP’nin aceleyle ve yanlış biçimde uygulamaya koyduğundan şikâyetçi. Bu dayatmanın dar bir bölgede değil ülke çapında yaygınlaştırılmasını ve bu aşamalardan geçildikten sonra dayatmanın Meclis’e getirilmesini savunuyor. Son terörist başı Murat Karayılan’ın “Hapishanedeki İmralı emir verecek durumda değil” diye verdiği demecin asıl amacı; İmralı’yı dışlamak değil... İmralı’nın yanı sıra veya onun dışında Kürt sorununda söz sahibi olduğunu Batı’ya, özellikle ABD’ye New York Times gibi bir gazete aracılığıyla duyuruyor. Bir askeri yetkiliye göre, dağ kadrosunun, “terör örgütünün insan malzemesi sağlamakta sıkıntısı yok”. Örneğin Diyarbakır’da 4 yıl içinde 1776 çocuk “kayboldu”, bir bölümü bulundu. Ancak kaybolan çocukların yüzde 39’unun PKK’ye katılmak için evlerini terk ettikleri belirlendi. Verilecek ödünlere karşın PKK varlığını korumaya devam edecek. Bölücü terör kuşkusuz üniter devletin bir numaralı sorunu. Lakin bir başka, ama ülkenin geleceğini doğrudan ilgilendiren bir sorun nedense son zamanlarda unutulmuş, sanki gelişmelerin seyrine bırakılmış gibi. Acaba Fırat Kozok’un dün Cumhuriyet’te çıkan dikkate değer manşet haberi, ara sıra üniter ve laik devlete değinen, tek gözü açık siyasetçilerimize geleceğe bakmaları olanağını veriyor mu? Kozok’un haberine göre; AKP, din konusunda tabii içlerinde laikliğe halkımızın bakışını da saptayacak çeşitli soruları içeren ve… on binlerce kişinin katılımıyla gerçekleştireceği bir anket için harekete geçti. Ankette yer alacağı söylenen kimi soruların yanıtını daha bugünden kestirebiliriz. Müslüman olmanın gururu ile yaşayan “mütedeyyin” halkımızın büyük çoğunluğu herhalde türbana ve kamusal alanda serbest olmasına karşı çıkacak değil. Herhalde laikliği demokrasinin ve uygarlığın bir gereği gibi görecek de değil. Din derslerinin zorunlu ve anayasa emri olmaktan çıkarılmasına da evet demeyecek herhalde... Anket AKP’nin yapmak istediği yeni anayasanın oluşmasında önemli bir araç. Sonuçlara göre yeni anayasada; dine daha fazla özgürlük, din eğitimi daha belirgin biçimde yazılacak ve tabii laikliğin gevşetilmesi sağlanacak. AKP’de yılbaşı süslemelerinin ülkemizi “modernleşelim diye özümüzden uzaklaştırdığına” inanan Gönül Bekin Şahkulubey gibi milletvekilleri olduğuna göre yeni yıl kutlamalarıyla ilgili bir soru da olacak mı ankette? Zaten kimi gelişmeler ankete olası yanıtları daha bugünden veriyor. Üniversiteye giriş sınavlarında türban resmen serbest! Derslerde de! Adana’da yılbaşı kutlamalarına seçenek olarak düzenlenen beş bin örtülü başın izlediği “Mekke’nin Fethi ve Kuran Ziyafeti” gecesinde; sarıklı cüppeli 8 yaşında iki çocuk Kuran okudu. Alkışlandı! Daha sonra yine sarıklı cüppeli 8 yaşlarında iki çocuk sahne aldı; Kuran okudu. Alkışlandı. Sivas’ta da 11 yaşındaki bir çocuk Mekke’nin fethi ile şiir okudu. Antalya’da biri Güney Afrikalı, biri İranlı ve biri Türk dünya birincisi hafız çocuklar Kuran ziyafeti verdi. Bu örnekler gelişen dünyada, değişen Türkiyemizi yansıtıyor. AKP’nin, yeni anayasayı nasıl biçimlendireceğinin ilk işaretlerini veriyor. Büyükşehir belediyemiz, 2010 yılı için İstanbul’un Avrupa’nın kültür başkenti ilan edilmesi ile övünmekte çok da haksız değildir. Kaç medeniyetin mirasının üstünde oturduğumuzun kanıtlarını Yenikapı’da metro için vurulan kazmalarla açılan dehlizlerde görmek göğüslerimizi kabartıyor. Farkındaysanız sadece kabartmakla kalmıyor, sızım sızım acıtıyor da. O mirasa sahip çıkamayan bugünkü kuşakların yarınımızı düşünmeyen hoyratça yaptırımları geçen her gün üzerinde sayısız uygarlığın yaşadığı bu dünyanın incisi kenti yok etmek için adeta kemiriyor. Gençlik yıllarımızın İstiklal Caddesi’ndeki tarihi Tokatlayan Oteli’ni yıkıp yerine biçimsiz bir işhanı oturtuluşuna sessiz kalanlar biz İstanbul’un eski hemşerileri değil miyiz? Ne Mirliva Mustafa Kemal’in kentte olduğu zaman tarihe tanıklık etmiş lobisinde oturup kahve içmesi ilgilendirdi bizi ne de İkinci Dünya Savaşı dönemlerinde ünlü casusların cirit attığı mekân DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Kültür Mirasımızı Yok Ederlerken... olarak kaç ‘Holivut’ filminde yer alması... Bugünlerde İstiklal Caddesi’nin elinde kalan son miraslardan birisinin daha el değiştireceğini okumak, 60 yılı aşkın bir İstanbul hemşerisi olarak beni isyan ettirme aşamasına getirdi. Tarih kokan Rejans. Yine Mustafa Kemal dahil, binlerce Dersaadet sakininin özellikle akşam yemekleri için gittiği tarihi Rejans lokantasının mal sahipleri, taşınmazlarını başka bir iş için kullanacaklarını söyleyerek kiracıları aleyhine açtıkları tahliye davasını kazanmışlar. Öyle anlaşılıyor ki davaya bakan yargıç, dosyayı sadece bir yüzü ile irdelemiş. O lokantayı oluşturan ve Çarlık Rusyası’nın çökmesi ile İstanbul’a kaçan Beyaz Rusların getirdiği yeniliklerin farkına varmamış. Küçük kadehlerle susuz içilen sarı votkaların öyküsünü dinlememiş. Taşınmazın sahibinin Medeni Yasamızın kendisine tanıdığı haktan söz ederek açtığı davayı yüzeysel açıdan haklı görerek dosyayı kapatmış. Orada bir lahmacuncu da olabilir! Yarın aynı mekânda bir başkası, kebapçı dükkânı açabilir. Lahmacun yaparak, isteyen müşterilerine kâğıtlara sarıp satan bir işyerine de dönüşebilir Rejans. Bir kente kuşkusuz o tür yiyecek satan mekânlar da gereklidir. Ama ne olur, elde kalan birkaç sınırlı işyerinin korunması için büyükşehir belediyesi harekete geçse. Ya da Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurumu ile Kültür Bakanlığı duyarlılık göstererek bu tür yerleri kamulaştırıp eski kiracılarına aynı bedelle kiralamış olsa? Unutulmamalı Rejans ve benzeri elimizde nadir olarak kalan bir iki yiyecek mekânı, aynı zamanda İstanbul’un gastronomi müzesi olarak da ayrı bir özellik ve değer taşıyor. Elimizde “İşte bunlar Avrupa’nın tarih başkenti İstanbul’un gastronomi müzesidir” diyebileceğimiz kaç lokantamız kaldı? Ünlü Konyalı Sirkeci’den Topkapı Sarayı’na göçtü. Sirkeci’deki eski lokanta, ayakta yemek yenen bir mekâna dönüştü. Yine Sirkeci’deki tarih kokan Havra’nın yerinde yeller esmiyor mu? Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@ekolay.net GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY gittiklerinde evlerinde ne varsa onu götürüp takas usulü sağlık sorunlarını giderebiliyor. Bunu kabullenmek durumunda kalan bir hastane, duvarına takas listesi asmış. Bir keçi getirirseniz 15 dolar karşılığı muayene olacaksınız, bir sepet ayçiçeği getirirseniz 2 dolar ediyor. Sağlık da o kadar. Liste uzayıp gidiyor. Zimbabwe’de enflasyon bir ara yüzde binleri aşmış, milyona ulaşmıştı. Sonunda tümüyle Amerikan Doları’na geçildi, enflasyon sorunu aşıldı. Ama iş enflasyonu çözmekle bitmiyor. Halkın cebinde para olmayınca yüzyıllar öncesinin takas yöntemine dönülüyor. Ülkede ortalama yaşam da 30 yıl önce 61 iken bugün 47’ye düşmüş. Zimbabwe’yi gördüm, dolaştım. Başkent Harare sokaklarında, kırsal kesimde kuyudan su çeken ayakkabısız çocukların arasında ayak izlerim var. Zimbabwe ulusal kurtuluş savaşı vermeyi başarıp, ulus olma savaşımını başaramamanın tipik bir fotoğrafıdır. İkinci savaşı kaybettiği için zengin toprakların fakir yurttaşlarının yaşadığı bir yerdir. Zimbabwe, Afrika’nın 50. bağımsız devleti olarak 1980 yılında tarih sahnesine çıktı. Bugün 50 yaşın üstünde olanlar 1970’lerin sonundaki Zimbabwe Afrika Ulusal Birliği’nin (ZANU) mücadelesini anımsayacaktır. ZANU’nun lideri Robert Mugabe bağımsız Zimbabwe’yi kurduktan sonra bir yol seçmek zorundaydı. Devlet başkanlığına kurulup iktidarını güçlendirerek bundan sonrasının sefasını sürmek mi, yeni bir mücadeleye girişip Zimbabwe topraklarında gerçek bir devlet kurmak mı? Mugabe bu iki yoldan birincisini seçti. Giderek zenginleşti. 1996’da 72 yaşındayken sekreteriyle evlendi. Bu evliliğin olacağını 8 ay önce yazan gazeteciyi tutuklattı. Yine de kimi ülkelerdeki gibi çok da acımasız davranmadı, düğünden bir hafta önce serbest bıraktı. Mugabe hâlâ servetine servet katıyor; ülke, gelir düzeyi 500 doların altındaki devletler arasında. Şu genelleme abartma olmaz: Bir ülkeyi yöneten kişi zenginleşiyorsa halk fakirleşiyor demektir. Bugün bütün Afrika kutusundaki yerel dillerin toplamı 2 bine yakın. Zimbabwe’de 60 kadar dil konuşuluyor. Şanolar ve Ndebeleler dillerini büyük ölçüde korumuş. Bir dil devrimi yapıp bütün Zimbabwe’yi kucaklayabilecek çabaya girişmek Mugabe’ye zor gelmiş, olduğu gibi bırakmış. 11 milyonluk nüfusun sadece 150 bin kadarı beyaz. Ekonominin ise yaklaşık yüzde 80’i beyazların elinde. Bu çevrelerde İngilizce ağırlığı öne çıkmış. Mugabe resmi dil olarak da toplumuyla doğrudan bağı bulunmayan İngilizceyi seçmiş. Yerel diller kendi içinde öteki dili reddediyor. Tüm Zimbabwe’de dağıtımı yapılabilen tek yayın organı var. O da İngilizce yayımlanan Zimbabwe Herald. Şu soru akla gelebilir: Ülke fakirse, Mugabe ne yapsın? Değil. Zimbabwe tütün üretiminde dünya üçüncüsü. Zimbabwe’nin sözcük anlamı “taşlar ülkesi” demek, maden zenginliği var. Portekizli denizciler on yıllarca gemilerini, Zimbabwe’de yetişen pangapanga ağacından yaptılar. Bu ağaç için demirden sağlam diyorlar. Dünyaca ünlü Viktorya Şelaleri bu ülkenin sınır topraklarından geçen Zambezi Irmağı üzerinde... Ama halk susuzluktan kırılıyor. Ulus olma bilinci, devlet kurma bilinci rasgele söylenmiş sözler değil. 80 kadar ülkeyi, gezmegörmeyazma merakının yanı sıra Atatürk’ün devrimlerini olabildiğince özümsemeye çalışmış bir yurttaş kimliğimle dolaştım. Her gezide Atatürk, gözümde biraz daha büyüdü. Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’yla yetinmeyip büyük ve zorlu bir kuruluş savaşına girişmesi, onu pek çok ulusal kahramandan ayıran önemli bir özellik. Atatürk’ün değerini anlayan toplumlar diye bir ölçüm yapılsa, Türkiye’yi geçen yerler olabilir. Bir yurttaş olarak paylaşmam gerekirse, içimdeki Atatürk sevgisi, Silivri sürgününde de yeni sürgünler veriyor. ankcum@cumhuriyet.com.tr Mahkeme örgütlü suçlarda tutukluluk süresinin 10 yıl olabileceğine hükmetti Yargıtay 10 yıl dedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Ceza Muhakemesi Yasası’nın (CMY) 250. maddesinde tanımlanan örgütlü suçlarda tutukluluk süresinin en fazla 10 yıl olabileceğine hükmederek, bu süreyi dolduran bazı tutukluların tahliyesine karar verdi. Karara göre, çete ve terör gibi örgütlü suçlarda 10 yıllık tutukluluk “adil yargılama” ilkesini zedelemeyecek. Tutukluluk sürelerine ilişkin düzenlemenin yürürlüğe girmesi üzerine temyizde bulunan dosyaları incelemeye alan Yargıtay, 9. Ceza Dairesi, tutukluluk süreleri konusunda emsal sayılacak kararlara imza attı. 9. Ceza Dairesi, 102. maddedeki, “Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez” hükmü ile özel yetkili mahkemelerin görev alanına giren suçlarda tutukluluk süresinin iki katına kadar çıkarılabileceğine dair yasa hükmü gereğince, tutukluluk süresini en fazla 10 yıl olarak hesapladı. Daire, bu karar uyarınca da İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nden gelen dosyalardan 3, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nden gelen dosyalardan 17 ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nden gelen dosyalardan 6 sanık hakkında tahliye kararı verdi. Daire, 26 sanığın, yargılandıkları suçlardan dolayı CMY’nin 31 Aralık’ta yürürlüğe giren maddesine göre saptanan toplam 10 yıllık süreyi geçirdikleri anlaşıldığından bu kişiler hakkındaki tutuklama kararını kaldırarak, salıverilmelerine hükmetti. Adi suçlarda 5 yıl Adam öldürme suçlarının temyiz incelemesini yapmakla görevli Yargıtay 1. Ceza Dairesi de benzer durumdaki dosyaları ele aldı. Daire, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde tutukluluk süresini en fazla 5 yıl olarak belirledi. Daire, adam öldürme suçlarından tutuklu 37 sanığın tahliyesine karar verdi. CMK 102. MADDE Gerçeker, 10 yıllık tutukluluk süresinin kabul edilemeyeceğini söyledi 7 kişiye tahliye İstanbul Haber Servisi Yeni yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 102. maddesi kapsamında İstanbul 10 ve 12. ağır ceza mahkemelerince 7 sanık tahliye edildi. Tutukluluk sürelerini kısaltan ve 31 Aralık 2010 tarihinde yürürlüğe giren CMK’nin 102. maddesi uyarınca, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne geçen hafta kimi tutuklu sanıklarla ilgili başvuru yapıldı. Mahkeme heyeti, “yasadışı silahlı örgüt kurmak veya örgüte katılmak” suçundan 10 yıl 3 aydır cezaevinde tutuklu bulunan sanık Taylan Kutlar’ın yanı sıra, “çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, adam öldürmeye azmettirmek” suçlarından yaklaşık 7 yıldır yargılanan tutuklu sanıklar Serhat Tanrıverdi ve Süleyman Refik Eren’in avukatları tarafından yapılan başvuruyu değerlendirerek karara bağladı. Karar kapsamında Kutlar, Tanrıverdi ve Eren tahliye edildi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi ise “uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı” iddiasıyla tutuklu yargılanan Urfi Çetinkaya’nın avukatı tarafından yapılan tahliye talebini reddetti, Aynı dava kapsamında tutuklu olarak yargılanan Enver Sarı’nın serbest bırakılmasına hükmeden mahkeme, 3 kişinin daha tahliyesine karar verdi. Organize suç örgütü lideri olduğu iddiasıyla 5 yıl 10 aydır tutuklu yargılanan Sedat Şahin’in tahliye olup olmayacağı bugün netleşecek. ‘Yeni düzenleme yapılabilir’ Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, tutukluluk sürelerinin 10 yıl gibi uzun bir süre olması nedeniyle Türkiye’nin AİHM tarafından mahkum edildiğini vurgularken, “Bu tabii çok üzücü. Konunun o yönüyle de konuşulup ona göre yeniden gerekli bir yasal düzenleme yapılması söz konusu olabilir” dedi. “Adil yargılama ilkesi ile 10 yıllık tutukluluk süresi çelişmiyor mu” sorusuna karşılık Gerçeker, “Elbette bu kadar uzun bir tutukluluk süresini kimsenin kabul etmesi mümkün değil. Ama bunun nedeni; yargının iş yükünün çok fazla olması, altyapı sorunlarının büyük boyutlarda olması davaların uzamasına neden oluyor. Aslında 10 yıl içinde bir davanın bitirilememesi anormal bir durum. Bunun sorumluluğu yasaları uygulayıcı olan hâkim ve savcılarımızda değil. Bu yasal düzenlemeyle yapılmış bir kural olduğuna göre, bu kural beğenilmiyorsa, eleştiriliyorsa yasa koyucu tarafından her zaman değiştirilebilir” dedi. ‘Gazeteciler içeride, katiller dışarıda’ ANKARA / İSTANBUL (Cumhuriyet) Ankara Barosu Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, örgütlü suçlarda tutukluluğun 10 yıl olmasını “garabet” olarak nitelendirdi. İstanbul Barosu Başkanı Doç. Dr. Ümit Kocasakal hükmün “sakat” bir şekilde yazıldığı için farklı yorumlara yol açtığını belirtti. 10 yıl kararında Yargıtay’da değil yasada anormallik olduğunu belirten Feyzioğlu, “102’nin lafzına baktığımız zaman iki yıl ana süre, ama uzatma süresi 3 yıl gibi olarak anlaşılıyor. Maç 90 dakika. Uzatma veriyorsunuz 180 dakika” dedi. Uyuşturucu kaçakçılığı ve adam öldürme suçlarında sürenin 5 yıl kabul edildiğini ama darbeye teşebbüste eline silah bile almamış ve suç ortağı sıfatıyla tutuklanan kişilerin 10 yılda yargılandığını söyleyen Feyzioğlu, “Bu garabettir” dedi. Feyzioğlu, “10 yıl gibi süreye Ankara Barosu Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, 10 yıllık tutukluluk süresini ‘garabet’ diye niteledi HSYK ÜYESİ, YARGIÇLARLA GÖRÜŞTÜ HSYK üyesi Prof. Ahmet Gökçen dün Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu’nu ziyaret etti. Bu sırada diğer ağır ceza mahkemelerinin başkanları da Gökçen’den CMK 102. maddesine ilişkin bilgi aldı. Bu ziyarette, tutukluluk süresinin, organize suç ve uyuşturucu davalarında 5 yıl, terör davalarında 10 yıl olarak uygulanacağı konusunda netlik oluştu. Haydarpaşa’ya deniz seferi başladı İstanbul Haber Servisi Haydarpaşa Garı’nda çıkan yangının ardından, çatıdan düşebilecek herhangi bir maddeye karşı yolcuların güvenliğini sağlamak için iptal edilen İDO ve Turyol deniz seferleri dün yeniden başladı. Karaköy ve Eminönü vapurlarının geçiş güzergâhında bulunan ve KadıköyEminönü, KadıköyKaraköy seferleri yapılan Haydarpaşa’da yangında tahrip olan çatı, geçici çatı ile kapatıldı. Çatının kapatılmasıyla birlikte durdurulan deniz seferleri yeniden başladı. Marmara Grubu Papa’yı ziyaret etti İstanbul Haber Servisi Marmara Grubu Vakfı’ndan bir heyet, Vatikan’da Papa 16. Benedikt tarafından kabul edildi. Vakfın 15 yıldır sürdürdüğü kültürlerarası diyalog çalışmaları çerçevesinde 22 Aralık 2010’da ziyarette, Genel Başkan Dr. Akkan Suver, başkan yardımcıları ve işadamları Dr. Fatih Saraçoğlu ile Aykut Eken, mütevelli heyet üyesi, emekli orgeneral Necdet Timur yer aldı. Suver, “Papa 16. Benedikt, son 15 yılda Marmara Grubu Vakfı’nın dinlerin yüceliğine, evrensel insan hak ve hukuk değerlerine hizmet yolunda sürdürdüğü kültürlerarası diyalog çalışmaları nedeniyle tebriklerini sundu” dedi. bağlanmış tutukluluğu tedbir olarak anlama imkânımız yok. Bu kanun koyucusunun peşin ceza verilmesine yeşil ışık yaktığı anlamına gelir. Yargıtay da bu yeşil ışığı tasvip etmiştir. Mafya babalarını, tecavüzcüleri, adam öldürenleri 5 yıl içinde yargılamak zorundasın ama gazetecileri 10 yıl tutabilirsiniz içerde. Tutuklamaya ceza gibi yaklaşmanız için engizisyon zihniyetinden kurtulmamış olmanız lazım. 10 sene sonra beraat edene pardon mu diyeceksiniz? 10 yılı tazminat ödeyerek mi ia de edeceksiniz. AİHM’de Türkiye’nin mahkum olma ihtimali yüksek” dedi. İstanbul Barosu Başkanı Kocasakal da hükmün “sakat” bir şekilde yazıldığı için üç farklı yoruma yol açtığını belirterek “Bir hukuk devletinde 10 yıl tutukluluk olur mu?” dedi. Kadir Has Üniversitesi Ceza Hukukçusu Prof. Mahmut Koca, “Kanunu her zaman kişi hak ve hürriyetleri açısından sanığın lehine yorumlamak lazım. Dolayısıyla 3 yıl olarak hesaplanmalı” diye konuştu. 4 kişiye 58’er bin lira ANKARA (AA) “On Numara” oyununun bu haftaki çekilişinde 10 bilen 4 kişi, 58 bin 340 lira 35’er kuruş ikramiye kazandı. Şanslı numaraların; 2, 3, 4, 6, 18, 21, 23, 31, 33, 34, 36, 38, 42, 45, 46, 49, 51, 58, 60, 70, 78 ve 80 olarak belirlendiği çekilişte 9 bilenler 1342 lira, 8 bilenler 73 lira, 7 bilenler 10 lira, 6 bilenler 1 lira 80 kuruş ve hiçbir numarayı doğru tahmin edemeyenler ise 1 lira 40 kuruş ikramiye alacak. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle