23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 14 SAĞLIK CUMHURİYET 4 OCAK 2011 SALI Her 150 çocuktan birinin otistik olduğunu belirten uzmanlar, tedavinin mümkün olduğunu savunuyor ‘Dünya kirleniyor, otistik çocukların sayısı artıyor’ aygın gelişimsel bozuklukların içinde yer alan “otizmin” dünyada ve ülkemizde çok hızlı bir şekilde artış gösterdiği, her 150 çocuktan birinin otistik olduğu belirtiliyor. Bilim dünyasından çok sayıda hekim, otizmin bilinen kesin bir tedavi yönteminin olmadığını ifade ederken İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Aydın ile Nükleer Tıp Uzmanı Dr. Cem Kınacı otizmin tedavisinin mümkün olduğunu savunuyor. PROF. DR. AHMET AYDIN: SGK BU İLAÇLARIN ÖDEMESİNİ YAPMIYOR Karekod sıkıntısı SİBEL BAHÇETEPE / HİCRAN ÖZDAMAR Y D ünyada yaşanan çevre ve teknolojik kirliliğin bu hastalıkların artmasında önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Aydın ve Kınacı, otizme neden olan etmenlerin ortadan kaldırılmasıyla hastalığın da tedavi edilebileceğini söylüyorlar. Yapılan çeşitli araştırmalara göre otizmin görülme sıklığı son 20 yılda, 20 kata varan oranda arttı. Türkiye’de 700 bine yakın otistik bireyin bulunduğu tahmin ediliyor. Kentlerde çok görülüyor var. Ayrıca Otizm Araştırma Enstitüsü’nün videolarında rof. Dr. Ahmet Aydın, da iyileşen vakaları izleyeotizmin nedenlerinin tam bilirsiniz. Ama bu herkesin olarak bilinmediğini, an düzeleceği anlamına gelmez. cak dünyada yaşanan kirliliğin, Otizm tedavi edilebilir ama hastalığın ortaya çıkmasında her vakayı ayrı ayrı değerönemli bir yerinin olduğunu lendirmek lazım” dedi. savunarak “Dünyamızı hızlı Otizm teşhisi konulan çobir şekilde kirletiyoruz. Ya cukların birçoğunda çok sayıpılan araştırmalarda otistik da vitamin ve mineral eksikliçocukların büyük bir ço ğine rastlandığının altını çizen ğunluğunun vücudunda ağır Prof. Dr. Ahmet Aydın, içinmetallere ya da kimyasal de en çok D, B6, B12 vitamimaddelere rastlanıyor” dedi. ni, çinko, selenyum eksikliğiOtizmin aslında yaygın ge nin görüldüğünü vurguladı. lişimsel bozukluk anlamına Aydın, otistik çocukların yüzgeldiğini, otizmin kelime an de 80’inin mide bağırsak problamı olarak da “içe kapanık lemi olduğuna değindi. lılık” olduğunu anımsatan AyBağırsak dengesi bozulan dın, “Yaygın geotistik çocuklarlişimsel bozukda bağırsağın geluk demek daha çirgenliğinin artdoğru bir tabirtığı, bu nedenle dir. Yaygın geligeçmemesi geşimsel bozuklureken büyük ğun içinde en protein parçahafifi hiperakticıklarının vücuvite, en ağırı da da geçtiğini otizimdir. Anne anımsatan Aykarnında teşhisi dın, vücudun da mümkün değilbuna tepki verdir” dedi. diğini, buğday Aydın, dünyave süt proteida ve Avrupa’nın ninden geçen bazı ülkelerinde sindirilmemçeşitli bilimsel işlerin de araştırmaların ya Prof. Dr. morfin etkisi p ı l d ı ğ ı n ı , Ahmet yaptığını, ABD’de 2030 Aydın morfin zehiryıl önce on binde lenmesine nebir olan otizmin den olduğunu şimdi yüzde 1’leanlattı. Aydın, re dek çıktığını, şunları anlattı: benzer paralelli“Bu hastalağin ülkemizde de rın yüzde 60olduğunu kay70’inde ağrıya Yağmur Adam (Rain detti. Otizmin en karşı duyarsızMan) filminde çok kentlerde gölık vardır. Çokarşımıza çıkan otistik rüldüğüne dikkat cuk kolunu bir çocukların üstün çeken Aydın, yere çarpar, yetenekleri uzun şöyle devam etti: başka çocuk olyıllardır tartışılan “Bir hastalık sa bağırır ankonular arasında 100 kat artmışsa cak bu çocuklar geliyor. Prof. Dr. 3040 yılda buağrıyı hissetAhmet Aydın’a göre, na genetik diyebazı otistik çocuklar mez, hatta o kaüstün zekâlı ancak bu mezsiniz. Akradar ileriye gisayı çok düşük. “Bu ba evlilikleri arder ki alevi bile tarsa artar. oranın bir bütün içinde hiç bağırmadan yeri yüzde 1020’dir” Türkiye’de yüztutanlar vardır. diyen Aydın, şöyle de 20 akraba Eğer ağrı hissi devam etti: evliliği var, bu “Hastalarımdan birinin yoksa ya da az2030 önce de sa o zaman dibabası fizik aynıydı, şimdi öğretmeniydi, 600 sayfa yoruz ki süte, de aynı. ABD’de yoğurda, peynikadar fizik kitabı akraba evliliği yazmış. Çocuk şöyle bir re düşkün mü bakıyor ve sonra satır bizimle kıyaslabunu soruyosatır hepsini söylüyor. namayacak karuz. Bu çocukBunun gibi durumlar dar az. Ama lara diyet verivar ama sayı çok az.” hastalık orada yoruz.” daha fazla. O Ağır metal ve zaman buna genetik diye kimyasal toksinlerin tüm sinmeyiz.” dirim sistemini bozduğunu beOtizmin ciddi bir halk sağ lirten Aydın, “Bir çalışmaya lığı problemi olduğunu vur göre 55 otistik çocuk incelegulayan Prof. Dr. Aydın, has niyor, hepsinde ağır metal talığın erken belirtilerinin ya ortaya çıkıyor. Otistik bikalanmasının önemine değin reylerin 90’ında ağır metal di. Aydın, çocuğun gözlem zehirlenmesi var” dedi. lenmesinin yanında birtakım Ağır metal zehirlenmeleri kan, idrar, dışkı testleri ile vi içinde en çok kurşun zehirtamin ve mineral değerlerine lenmesine rastlandığını, kurbakılarak otizmin teşhis edi şunun oturduğumuz yerlerde, lebileceğini söyledi. duvar boyalarında, pimapenler, Aydın, “Yüzde 80 erkek kıyafetlerde, rujlarda, kurşun lerde sık görülüyor, erkeklik kalemler ve oyuncaklar gibi hormonları ile de ilgili ama günlük hayatımızda sıklıkla tek bir faktörü yok. Tedavi kullandığımız ürünlerde olaolan ve iyileşen vakalarım bileceği belirtiliyor. SİBEL BAHÇETEPE P Civa: Egzos gazları ve kirli hava, kozmetikler, piller, boyalar, kontakt lens solüsyonları, böcek ilaçları, amalgam diş dolguları, deniz ürünleri, ahşap koruyucuları, içme suları, bazı aşılar, florasan lambalar, petrol ürünleri Alüminyum kaynakları: Pişirme kaynakları, folyolar, deodorantlar, rujlar, konserve edilmiş asidik yiyecekler Kurşun kaynakları: Kalıcı rujlar, duvar boyaları, saç boyaları, sigara dumanı, böcek öldürücüler, kurşun borularla evimize ulaştırılan sular, ders araçları, oyuncaklar Arsenik kaynakları: Tarım ilaçları, özel cam ürünleri, tahta koruyucuları, endrüstriyel et ürünleri Nikel kaynakları: Elektrik düğmeleri, aydınlatma gereçleri, soğuk saç perması, kozmetik ürünler, diş malzemeleri, margarinler, şampuanlar, fermuarlar AĞIR METALLER VE KİMYASALLARDAN BAZILARI Şenay Çalışgan, bu fotoğraf için “Bana ilk anlamlı bakışıydı” diyor. ‘Dünyam yıkılmıştı’ tizm teşhisi konulduğunda dünyasının değiştiğini anlatan Şenay Çalışgan, ikizleri Okan Deniz ve Hüseyin Barış’ın 2006 yılında dünyaya geldiğini, ikizlerden birinin 6 aylıkken farklı olduğunu gözlemlediğini anlattı. Çalışgan, “Oğlum Hüseyin Barış’taki farklılık fiziki olarak değildi, bakışlarında, hareketlerinde bir farklılık vardı. Çevremdekiler Barış’ın ‘Hiçbir şeyi yok, çocuk normal, sana öyle geliyor’ diyordu. Oğlumu gizlice pedagoga götürdüm. 1 yaşında bana, ağır metal zehirlenmesi olduğu söylendi ve ‘Otizmin başındasınız, yarım gün kreşe verin’ dediler” dedi. Çalışgan, şunları söyledi: “İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde tedaviye başladım, yarım günlük özel eğitim merkezine kaydettirdim. Uygulanan tedavilerin ardından eğitmenleri çocuğumdaki otizm belirtilerinin yok olmaya başladığını, doktor raporları da vücutta bulunan ağır metal oranının ciddi biçimde azaldığını söylediler. Annelik içgüdüsüyle bir şeyler yolunda O Otistik çocuk üstün zekâ mı? OTİZMİN BELİRTİLERİ ahçeşehir Özel Eğitim Psikolojik Danışmanlık ve Sağlık Hizmetleri eğitmenlerinden Nadide Ümüt şunları anlattı: “Barış, kurumumuza yaygın gelişimsel bozukluk tanısı ile geldi, o zamanlarda göz teması yoktu, sosyal yaşamdan kopuktu, ellerini ve bedenini amaçsızca sağasola sallıyordu, sınıf düzeyinde problem çözemiyordu. Şimdi göz kontağı kurabiliyor, takıntıları tamamen yok oldu, arkadaşlarıyla oyun oynayabiliyor, sosyal yaşam becerileri oldukça iyi.” BARIŞ, YAŞAMA TUTUNDU B İSTANBUL İZMİR Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) geçici karekodlu ilaçların ödemesini yapmaması nedeniyle hastalar, bu ilaçları ya parasıyla almak zorunda kalacak ya da orijinal karekodlu ilacı bulabilmek için eczane eczane dolaşacak. Eczacılar ise stoklarında bulunan geçici karekodlu çok sayıda ilacın çöpe gideceğini ve binlerce liralık zarar edeceklerini açıkladı. SGK’nin 16 Mayıs 2010’da uygulamaya koyduğu İlaç Takip Sistemi’nde (İTS) orijinal karekodu olmayan ilaçlara geçici karekod (G2D) yapıştırılmış, bu ilaçların geçerliliği Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı bir genelge ile 2020 yılına kadar uzatılmış, buna karşın SGK geçen günlerde yayımladığı bir genelgesiyle geçici karekodlu ilaçların 1 Ocak 2011 itibarıyla geri ödemesini yapmayacağını açıklamıştı. İstanbul Eczacı Odası Başkanı Semih Güngör, eczanelerde, dağıtım kanallarında, ilaç sanayinin elinde yaklaşık 30 milyon kutu geçici karekodlu ilacın bulunduğunu, bu ilaçların akıbetinin ne olacağının henüz bilinmediğini söyledi. Geçici karekodlu ilaçların hemen tüketilmesinin ve eczacının elinden çıkmasının mümkün olmadığını anımsatan Güngör, “Bu genelge trilyonlarca lira değerindeki ilacın çöpe gitmesine neden olacak, eczane stoklarında karekodlusu olmayan geçici karekodlu ilaçların kuruma fatura edilememesi ise hastanın ilacına ulaşamamasına neden olacaktır. SGK hastalara, ‘ilaca ulaşmak için para verin’ diyor. Neye dayanarak bunu yapıyor. Hem eczacı, hem yurttaş mağdur ediliyor. Uygulamadan geri adım atılmazsa eczacılar olarak elimizdeki geçici karekodlu ilaçları iade edeceğiz” dedi. Tüm Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS) Yönetim Kurulu ise SGK Başkanlığı’na noterden ihtarname çekerek, kurumun yetki aşımına gidemeyeceği, bu hukuka aykırı uygulamadan vazgeçilmesi gerektiğini, aksi takdirde yasal yollara başvuracakları belirtildi. İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan da altyapı oluşturulmadan uygulanmaya alınan İlaç Takip Sistemi’nin sürekli hatalar verdiğini belirterek, “Geçici karekod uygulamasının suiistimallere yol açacağını söyledik, dinletemedik. 7 Kasım’da bu suiistimal ortaya çıkınca reçetelere kupürlerin de yapıştırılması istendi. Öte yandan Sağlık Bakanlığı temmuz ayında yayımladığı genelgeyle geçici karekod uygulamasını 10 yıl uzattığını bildirdi. Eczacılar da bu açıklamayla rahat bir nefes aldı. Bu açıklama aslında ilaç firmalarına yapılan bir jestti. Son olarak 30 Aralık tarihinde SGK genelgesiyle geçici karekod yapıştırılmış ilaçların alımına son verildiği kaydedildi. Uygulamayı kendileri başlatıyor ve mağduriyet yaratarak son veriyorlar” dedi. SGK’yi anlamakta güçlük çektiklerini, genelgenin yürütmesinin durdurulması amacıyla dava açmaya hazırlandıklarını anlatan Sayılkan, eczanelerde yüzde 10 – 15 oranında geçice karekod yapıştırılmış ilaç bulunduğunu, bunların atıl duruma düştüğünü söyledi. VEREM EĞİTİM VE PROPAGANDA HAFTASI Konuşmada gecikme ve konuşamama Seslere karşı aşırı duyarlı olma ya da duyarsızlık Oyuncaklarla alışılmışın dışında oynama Göz temasının olmaması Dış dünyaya kendini kapama ya da aşırı hareketlilik Dönen cisimlere ilgi Nedensiz ağlama ya da gülme Parmaklarının ucuna basarak yürüme El çırpmaları Dokunmaya karşı aşırı duyarlılık ya da duyarsızlık gitmiyor diye düşünüyor, ‘Neden bana bakmıyor, sallanıyor, duymuyor, dokunamıyorum’ diye çok üzülüyordum. Her akşam şarkı söyleyerek, ellerini ve ayaklarına dokunarak dokunma hissini sağladım, sabahakşam klasik müzik, sanat müziği dinlettim. Bu durumdaki çocuklarımıza hafta 90 dakika eğitim veriliyor. Devlet özel durumu olan çocuklarımıza eğitimi kısıtlıyor. Eğitimi ne kadar çok alırlarsa o kadar gelişimleri artıyor.” ‘Verem sorunu ağırlaşıyor’ İstanbul Haber Servisi Türkiye’de veremli hasta sayısının, beslenme koşullarının kötü olması ve tedavilerdeki aksaklıklar nedeniyle her geçen gün arttığı belirtilirken, hastalık nedeniyle her yıl ortalama 3 bin 500 kişinin yaşamını kaybettiği vurgulandı. Ulusal Verem Savaş Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Prof. Dr. Ferit Koçoğlu, ülkemizde veremin gençler arasında yaygın olarak görüldüğünü belirterek “Bu Türkiye’de veremin kontrol altına alınamadığını göstermektedir” dedi. Sağlık Bakanlığı Veremle Savaş Dairesi Başkanlığı “Türkiye’de Verem Savaşı 2010 Raporu”na göre de her yıl ortalama 1820 bin yeni vaka ortaya çıkıyor. Raporda 2009 yılı sonu itibarıyla ülkemizdeki verem savaş dispanserlerinin sayısının 229 olduğu, en son 2008 yılında toplam 18 bin 452 tüberküloz hastasının kayıtlara girdiği yer alıyor. Bu yıl 64.’sü yapılan 39 Ocak Verem Eğitim ve Propaganda Haftası nedeniyle Türkiye Ulusal Verem Savaş Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu adına açıklama yapan Prof. Dr. Koçoğlu, ülkemizde veremin kontrol altına alınamadığını söyledi. Veremin kontrol altına alındığı ülkelerde, yeni nesillerin tüberküloz mikrobuyla karşılaşmadığından, hastalığın yalnızca gençlik çağlarında mikrop kapan yaşlılarda görüldüğünü belirten Koçoğlu, sağlık hizmetlerinin ticarileşmeye başlamasıyla birkaç yıldır verem hastalarının hastanelere yatışının zorlaştığını anlattı. Otistik çocuk babası, otizm ile mücade ediyor O tizm Tedavi ve Eğitim Derneği üyesi ve Nükleer Tıp Uzmanı Dr. Cem Kınacı ise bir otistik birey babası. 1.5 yaşına kadar normal bir çocuğu olduğunu anlatan Kınacı, yapılan aşıların ardından çocuğunda hızlı bir değişimin yaşandığını, 2 yaşından sonra oğlunun içine kapandığını anlatıyor. ABD’deki John Hopkins Tıp Fakültesi tarafından yapılan otopsi çalışmalarında otistik çocukların beyninde bir enflamasyona (hücrenin normal dışı çalışması ile ortaya çıkan iltihabi durum) rastlandığını, bunun da toksinlerle, bakteriler, kimsayallar ile oluşabileceğini söyledi. Kınacı, çocuğunun tedavi sonrasında büyük oranda iyileştiğini, şimdilerde bilgisayar kul landığını, piyano çaldığını, problem çözdüğünü, kendi yemeğini kendisinin ısıtıp yediğini, özel eğitim merkezine de gittiğini anlattı. Otizm tedavi sürecinde SPECT, MR denilen görüntüleme yöntemlerini kullandıklarını, ardından beyindeki oksijensiz kalan bölgeleri belirleyerek hiperbarik oksijen tedavisi yaptıklarını anlatan Kınacı, şunları söyledi: “Otistik çocukların neredeyse tamamına yakınında beyinde ölü hücreye rastlanmıyor. Yarar göreceğini düşündüğümüz vakalara bu tedaviyi uyguluyoruz. Basınç altındayken oksijen veriliyor. En az 4050 seanstan başlayan bir yöntem, her gün 1 saate yakın bu tedavi alınıyor.” Dr. Cem Kınacı C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle