18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 OCAK 2011 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 İşadamı Maşallah Peker’in bir trafik kazasında yitirdiği oğlunun adı ve anısına, Kırıkkale Üniversitesi merkez kampusunda bir cami yaptıracağını, basından öğrendik. Gerekli izinler alındıktan sonra inşaatına başlanacak camide, aynı anda 1500 kişi namaz kılabilecekmiş... Soyut bir gücün varlığına ve dünyada biten yaşamın başka bir boyutta sürdüğüne inanmak, insanların büyük acılara dayanmasını sağlayabilir. Maneviyat özellikle ölüme karşı tek sığınak olunca, iman insanların çoğu için bir ihtiyaçtır. Ancak, uygarlığın ileri mi, geri mi olduğunu da ölüm karşısındaki manevi sığınağın sosyal yorumu belirler. Türkiye, İslamiyet dünyasında orta ölçekli nüfusuna karşın resmi sayısı 100 bini aşan camiyle zaten en çok mabet sahibi ülke. Maşallah Peker, oğlunun anısını Kırıkkale Üniversitesi’nde gençlere somut kazanımlar sağlayacak, onları dünyadan haberdar edecek bir medyatek, sinema, tiyatro ya da konser salonu, hatta olimpik bir havuzla yaşatsa, hem daha anlamlı, hem daha insanca, çünkü birleştirici olmaz mıydı? Ülkemizde, artık kâğıt üstünde boş sözcüklerden ibaret “dini devlet işlerinden ayıran laiklik” ilkesini geçiyorum... Ama özel bile değil, bir devlet üniversitesini, üstelik salt Sünni Müslümanların mabediyle donatmak, Aleviler başta, Sünni olmayanlara ayrımcılık, tarafsızlığa saygısızlık ve demokrasinin olmazsa olmazı sekülerliğin yok edilmesinden başka bir şey değildir. Kırıkkale Üniversitesi’nin ortasına kurulacak cami, RÖVEŞATA MİNE G. KIRIKKANAT İmam Tamam da Reis Kim Olacak? Fotoğraf: DANİEL COLAGROSSİ Neden Kırıkkale’den başlandı derseniz, yanıtı adı bende saklı genç bir okur mektubunda gizli: “Bir siyasal partinin ilçe başkanlıkları, üniversite, lise ve yurtlarda ‘reis’ adı verilen bir öğrenci başkanı seçiyor. Bu reisin, fakülte başkanı, bölüm başkanı gibi yardımcıları da oluyor. Yurtlarda ise yurt reisi, kat reisi vb. Bu yapılanma, ‘teşkilatlanma’ diye anılıyor ve hangi ilin üniversite ya [email protected] www.minekirikkanat.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ ‘ G ’ Türkiye’de salt devletin değil, toplumsal zihniyetin de tek yönde, Sünni İslamiyet’te ortaçağdaşlığını göstermektedir. Kuşkusuz Kırıkkale bir başlangıçtır, başka üniversiteler de camilerle donatılacaktır. da yurdunda böyle bir yapılanma varsa, o il ya çok dinci ya da muhafazakâr milliyetçi oluyor. Reislik yapan öğrenciler, diğer öğrencilerin tüm yaşantısına karışıyor. Saçının uzun, kulağının küpeli olmasına karşı çıkıyor, tehdit ediyor, gerekirse dövüyorlar. Sevgililerin birbirine ölçülü davranmasını, öpüşmemesini emrediyorlar. Olur da bir öğrenciyi içkili görürlerse, vay o öğrencinin haline. Aynı şekilde ramazanda oruç tutmayan öğrencilere dayak atılıyor. Kimi öğrenciler baskılara boyun eğiyor, kimileri ise yapılanmaya katılarak kendisi de ‘reis’ oluyor ve bu şemsiyenin altına sığınıyor. Öğrenci, reisin yap dediğini Kuşkusuz yukarıda tarif edilen siyasal parti yapılanmasının, hangisi olduğunu anlamışsınızdır. Bu partinin ve gençlik kollarının 1970’lerdeki kanlı şöhreti öylesine ürkünç ki, okurun açıkça yazdığı adını “başıma bela almamak” için tarifle yetiniyor, arifliğinize bırakıyorum. Yaklaşan seçimlere doğru AKP ile bir koalisyona göz kırpan bu parti, “milliyetçi” söylemi dışında dinci mi dinci ve ümmetçiler kadar seküler demokrasi düşmanı. Yukarıda sayılan ve daha pek çok üniversitede Sünni şeriat, zaten ortak baskı aracı. Bu din baskısında ümmetçilerle milliyetçiler sopayı tutmak için çekişiyorlar, o kadar. N O K T A S I yapıyor, yapma dediğini yapmıyor. Doğu kökenli öğrenciler için bu koşullarda öğrenim görmek, gerçekten çok zor. Zorla ‘Türküm’ dedirtilmek, zorla İstiklal Marşı söyletilmek gibi dayatmalarla bu siyasal parti teşkilatının hedef tahtasındalar. 10 Kasım’da Dumlupınar Üniversitesi’nde Diyarbakırlı bir öğrenci tarafından öldürülen teşkilat üyesi öğrenci, durumun en somut örneği ve baskının yarattığı kinin dışavurumu. Söz konusu ‘teşkilat’ın bağlı olduğu siyasal parti başkanı, öldürülen öğrencinin mezarını da ziyaret etti. Bu baskıcı yapılanmalar, özellikle Kütahya, Bursa, Yozgat, Çorum, Elazığ, Erzurum, Kırıkkale üniversiteleri ve yurtlarında var. Lütfen bu konuya duyarlılık gösterip dile getiriniz. Zorbalıkla baskı altına alınan öğrencilerin de dili çözülecektir.” “Yüreğim dar ise dünya genişmiş, neyim e.” ERMENİ ATASÖZÜ PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Beklemek... Son Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayı’ndan önce yazdığım bir yazıda gerekçelerini de açıklayarak, önümüzdeki genel seçimlere kadar CHP’yi destekleyeceğimi belirtmiştim. Bunun bana sorumluluk yükleyen bir söylem olduğunu biliyordum. O yazımdan bu yana yalnızca eşim, dostum değil, oturduğum semtte alışveriş yaptığım esnaf da kafalarına CHP’ye ilişkin bir soru takıldığında bana soruyorlar. Kadıköy gibi CHP’nin kalesi sayılan bir semtte oturuyor olmam, sorulacak olası sorulara hazırlıklı olmamı gerektiriyor. Bu durumdan hiç şikâyetçi değilim, fakat bazı sorular karşısında çaresiz kalıyorum. Bunlardan biri, hatta en çok sorulanı Kürt sorunu üzerine hazırlandığı söylenen raporun ne zaman tamamlanıp kamuoyuna açıklanacağı sorusudur. Bu konuda tek bildiğim, CHP Bilim Kurulu’nun böyle bir raporu hazırlamakta olduğu. Fakat nedense üzerinde aylardır çalışılmasına rağmen bu rapor bir türlü tamamlanamıyor. CHP’li yönetici arkadaşlara soruyorum, onlar da bilmiyorlar. Bekliyoruz. İyi de, biz beklerken seçimler de yaklaşıyor. Şunun şurasında 12 Haziran’a beş ay kaldı; günler hızla geçip gidiyor. Seçimler yaklaştıkça CHP’de tek hızlanan AKP ve lideri Başbakan ile sürdürülen polemiklerdir. Bu polemiklerin genel seçimlere ilişkin olarak CHP’ye önemli bir kazanç sağlayacağına doğrusu inanmıyorum. Televizyon izleyicileri ekran kavgalarından bir süre sonra nasıl bıkıp kanal yöneticilerini “reyting dertleri” ile baş başa bıraktılarsa, halk da, kimi zaman bel altı vuruşlarının da eksik olmadığı bu polemiklerden, kavgalardan bıkıyor. CHP, bir an önce kendi kitlesine yönelik propaganda yapmaktan vazgeçmeli, diye düşünüyorum, çünkü o kitle her koşulda kendisine oy verecektir; dolayısıyla CHP’nin propagandası başta AKP olmak üzere rakip partilerin kitlelerini hedef almalıdır, çünkü CHP’ye seçmen desteği ancak o kitlelerden gelecek oylarla artacaktır. CHP, 1950’lerden beri benimsemiş olduğu “iktidarın her yaptığı kötüdür” söylemini mutlaka değiştirmeli, kendisinin “iyi”yi nasıl yapacağını, nasıl gerçekleştireceğini halka anlayabileceği bir dille anlatmayı denemeli, iktidarınkine seçenek oluşturacak politikalar üretmelidir. Ortaya bir seçenek sunmadan her yapılanı kötülemenin CHP’ye oy getirmediği defalarca görülmüştür. CHP Kürt sorununa, Kıbrıs sorununa ilişkin ne düşünmektedir? Çözüm önerileri nelerdir? İktidar olduğunda Yunanistan, Ermenistan, Irak, Kuzey Irak’taki Kürt Yönetimi, İran gibi komşularımızla olan ilişkilerimizi yeniden düzenleyecek midir? Evet ise nasıl? Nasıl bir sağlık politikası öngörmektedir? Eğitimde hangi düzenlemeler gerçekleştirilecektir? YÖK konusundaki görüşü nedir? Diyanet İşleri Başkanlığı’na ilişkin yeni bir düzenleme öngörmekte midir? Cem evleri ibadethane olarak kabul edilecek midir? Avrupa Birliği’ne ilişkin nasıl bir politika izlenecektir? ABD ile olan ilişkilerimiz masaya yatırılacak mıdır? Bu sorular doğal ki çoğaltılabilir. CHP’nin yeni yönetiminde halkın merak ettiği bu soruları yanıtlayabilecek durumda olan ve donanımına da sözüne de güvenilecek birçok kişi vardır. O halde neden duruluyor? Bekliyoruz. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com C HP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum, anayasa hukukunda Türkiye’nin önde gelen bilimcilerinden biri olmakla kalmayıp yüreği beyni kadar aydınlık insan örneğidir. Çok sevdiğim Süheyl Hoca’nın Silivri’de tutuklu gazeteciler Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’ı milletvekili adayı olarak parti meclisine önereceğini açıklamasını, ona çok yakıştırdım, kendisini saygıyla alkışlıyorum. Bu açıklama, yüzbinlerce vicdanda umut rüzgârları estirdi. Arkadaşım Yazgülü Aldoğan’la birlikte eşzamanlı yazdığımız yazılarla ilk kez Posta ve Cumhuriyet gazetelerinde dillendirdiğimiz bu önerinin nasıl kalabalık bir yandaşı olduğunu, biz okurların coşkusundan biliyoruz. Uzun zamandır fısıldanan ve nihayet Süheyl Hoca’nın açık desteğiyle güçlenen öneri, toplumsal vicdanın sesidir. Bu sesi dinleyecek CHP’ye ancak oy ve güvenilirlik kazandırır. Gebzeİzmir Otoyolunda ‘Çevre’ Devre Dışında! Kamuoyunu oyalayan siyasal polemiklerle gözden kaçırılmaya çalışılan “GebzeBursaİzmir Otoyolu” projesindeki “ÇED oyunları”nın ve çevre düşmanı güzergâhların farkında mısınız? Kocaeli, Yalova, Bursa, Balıkesir, Manisa ve İzmir sınırları içinde planlanan yol için yapılacak “bilgilendirme” toplantılarının takvimi yerel gazetelerde duyurulunca, “sıra”sı çevrecilerin dikkatini çekti. 17 Ocak’ta yapılan “ilk” halk toplantısı, yolun “son” aşamasındaki İzmir’deydi… Takip eden toplantılar ise yine yol yapımının “tersi” yönünde sıralanarak, 1 Şubat’ta Kocaeli’nde tamamlanacak! Buna göre İzmirliler 67 yıl, Manisalılar 45 yıl, Balıkesirliler de 34 yıl sonra illerinden geçecek yolun güzergâhı ve çevreye etkileri hakkında “acele” fikir beyan edecekler… Böylece dış finans kurumlarının “şart” koştulü’nü içeriyor... Toplantının, gölün kenarındaki Gölyazı yerine gözden ırak Çördük köyünde yapılması ise antik ve doğal değerler üzerindeki otoyol tehdidinin halktan gizlenmesi, hatta hiç tartışılmaması anlamına geliyor. Nitekim projenin resmi web sitesindeki haritaları inceleyenler hayretler içinde kalıyorlar… Çünkü bölgenin on binlerce yıl öncesini barındıran Aktopraklık Höyüğü otoyol uğruna haritada yer değiştiriyor!!! Yol güzergâhını kaydırmak yerine höyüğü “ötelemek” hangi kafanın ürünüyse, Gebzeİzmir arasındaki tarih ve doğa da işte “o kafa”ya emanet... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Biyoçeşitlilik ‘ezilecek’ Hele Uluabat Gölü ve çevresindeki yaban hayatı ve göçmen kuşları ağırlayan, uluslararası RAMSAR sözleşmesinde gezegenimiz adına korunması öngörülen “sulak alanlar”ın böylesi bir aymazlığın elinde kalması nasıl tanımlanabilir?.. Nitekim 1997’den önce programa alınmış olması nedeniyle yönetmelikte “ÇED’den muaf” tutulan otoyolun, üstelik OYİAŞ imzalı broşüründe de deniyor ki: “Otoyol güzergâhındaki doğal bitki örtüsü ve biyoçeşitlilik kalıcı olarak Gürültü ve egzoz dumanı gelmeden... zarar görecek; hayvanların mevsimsel göçlerine ve ğu “halkın bilgilendirilmesi”, 6 hareketlerine bariyer oluştuilde “10 günde” sağlanmış ola racak.” cak! Bu gerçeğin vurgulandığı çevNilüfer Yerel Gündem 21 Ge resel ve sosyal etki değerlendirnel Sekreteri Mehmet Kartal mesi (ÇSED) ise sadece projeye bu görülmemiş “aceleci”lik kar kaynak sağlayacak yabancı banşısında diyor ki; “Anlaşılan, Nu kaların “finansman şartı” olarak rolÖzaltınMakyolAstaldi yapılıyor. YükselGöçay ortaklığı taraBu nedenle eğer ÇSED çalışfından oluşturulan Otoyol Ya maları olumsuz görüşle sonuçlatırım ve İşletme AŞ (OYİAŞ) nır ve buna neden olan, “çevreadlı şirket, 421 kilometrelik ye duyarsız güzergâh”ta ısrar projedeki ‘toplumsal denetim’ edilirse, projenin dış kredi bulma sürecini ‘dünya rekoru’ denebi şansı azalacak… Ülkenin en gelecek bir zamanlamayla ‘ta cikmiş otoyol yapımında “yapişmamlamak’ istiyor.” letdevret”e bel bağlandığından de sevinç yerine “hüsUluabat ‘tartışılmıyor’! ötürü yaşanabilecek. ran”! Bu takvimde daha da dikkat çePeki, MarmaraEge bağlantıken en “garip” duyuru ise yolun sının artık yaşama geçebilmesi Bursa’dan geçecek bölümüyle için ne yapmak gerekiyor? Yanıt ilgili 3 toplantıdan birinin Ova açık ve kısa; başta Uluabat Gölü akça’da yapılması… Oysa Ova olmak üzere, doğal zenginlikleakçaAkçalar arasında zaten rimizi gözetmeyi “maliyet artıBursa Doğu Çevre Otoyolu var. şı” kabul etmeyen çağdaş bir anBitmiş ve kullanılmakta olan yo layışla güzergâhın belirlenmelun “ne”si halka sorulacak; zaten si... yapılmış olan bir inşaat için hanÖyle görünüyor ki Karadeniz gi bilgilendirme yapılacak? kıyı yolunda yaşanan doğa ve külBuna karşın “güzergâh”ta asıl tür katliamının Gebzeİzmir bağtartışılması gereken Akçalar lantısında da yinelenmemesi için, Mustafakemalpaşa arasındaki STK’leri ve hepimizi zor günler bölge ise “sessizce” geçiştiriliyor; bekliyor… çünkü aynı bölge Uluabat Gö [email protected] BULMACA ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] SOLDAN SA 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ĞA: 1 1/ Karadeniz yöresine özgü, 2 yağı alınmış 3 sütten elde edi4 len çökelek peyniri... İliş 5 kin, değgin. 2/ 6 İçine kavrulmuş soğanlı kıyma, 7 ceviz ve baharat 8 konularak ha 9 zırlanan, yu1 2 3 4 5 6 7 8 9 murta biçimli bir köfte. 3/ Helyum ele 1 K I R L A Ğ A N mentinin simgesi... 2 E R N İ S S A H Ordu’nun Perşembe 3 R A MA N İ T U ilçesinin eski adı. 4/ 4 R A N L A T I M Dağcılık. 5/ “Ben ha 5 A F R O B A R O vada uçar idim / ile 6K İ L A İ N R tuttun beni” (Türkü)... E K E Ukrayna’nın başkenti. 7 E L T O R A N J İ N O S 6/ Bir kimsenin, baş 8 İ N E C İ K kaları tarafından do 9 E R kunulmaması ve saygı gösterilmesi gereken namusu... Polonya’nın plaka imi... Bir cetvel türü. 7/ Dimdik ve ayaküstü bir durumda suya atlama. 8/ Tanrı’dan bir şey dilemek amacıyla söylenen söz. 9/ Tahsin Yücel’in bir romanı... Saz ya da kamıştan yapılmış kulübe. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Balıkesir ve İzmir yöresinde, tam yağlı koyun sütünden yapılan bir tür peynir. 2/ Mersin ilinin eski adı... İkiyüzlülük. 3/ Hollanda’nın plaka imi... Ayakkabıcıların çalışırken ayakkabıyı dizleri üzerinde tutmak için kullandıkları kayış. 4/ Erzurum yöresine özgü bir cins tel peynir... Yapma, etme. 5/ Bilgisayarda, üzeri tıklanan küçük simgelere verilen ad... Düşünce, niyet, maksat. 6/ Hindistan’da, hadım edilerek kadın kılığında dolaşan ve “Hijralar” da denilen erkeklere verilen ad. 7/ İstenilen sözü bulup söyleyememe hastalığı... Büyük çivi. 8/ Köpek... Oğuz Kağan ile özdeşleştirilen Hun imparatoru. 9/ Deriden sızan tuzlu sıvı... Bir bağlaç... Balık yakalama aracı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle