28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 OCAK 2011 CUMARTESİ 4 HABERLER 11. Ceza Dairesi Başkanı Ülker, yasadışı dinlemeyle soruşturma başlatan Yargıtay yönetimini sert dille eleştirdi: DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Öyle Liberal Olur mu? Geçen gün bir basın kuruluşundan arayıp aşağıdaki soruyu sordular: Liberal aydınların iktidarla aralarının bozulmasına ne diyorsunuz? Ne diyeyim, dedim, en iyisi sorunuza yanıt vermeyeyim. Çünkü yanlış sorunun doğru yanıtı olamaz. İyice anlatmak için açtım: Eğer kastettiğiniz kişileri doğru anladıysam, onlara liberal demek doğru değil, hiç öyle liberal olur mu? Türkiye garip bir ülke ve tartışmaların çoğunun tam bir kargaşaya dönüşmesi, daha başlangıçta tanımın doğru yapılmamasından kaynaklanmakta. Bir kısım ithal kavramları içeriğini tam olarak kavramadan alıyor, uysa da uymasa da kullanıyoruz Gerçi liberal deyimi zaman ve mekân içinde kimi değişiklikler içermiyor değil. Örneğin her şeyi pek kendine özgü olan ABD’de “liberal”, neredeyse reformcu, ilerici, bir nevi solcu anlamına kullanılabiliyor. Ama herhalde Türkiye’deki gibi, özgürlükler karşısında saf tutanlar ve onları destekleyenlere “liberal” denmiyor. Bireysel özgürlüğü öne çıkaran liberal, Türkiye’nin tarihi gelişimine oldukça yabancı bir kavram. Bu yüzdendir ki, solcusu da sağcısı da bol olan ülkemizde, kanımca demokrasilerin gerçekten de ihtiyaç duyduğu “liberal” azdır. Siyasal yaşamımıza en büyük katkısını kavram kargaşasını artırarak yapmış olan Turgut Özal bir zamanlar liberallerin simgesi olarak gösterilirdi. Oysa “Anayasa bir kez delinmekle bir şey olmaz” diyerek, siyasal yasakları savunarak politik liberalizm olmayacağı gibi, “Benim memurum işini bilir” diyerek ar ve hayâyla bağdaşmayacak şekilde göz kırparak da iktisadi liberalizm olmaz. Liberal sert saflaşmaların dışında kalmayı şiar edinebilir. Ama liberal olduğunu iddia eden kişi, özgürlükleri hiçe sayan, ona saldıranların yanında yer alamaz. Alırsa ona liberal denmez. Liberal “Bitaraf olan bertaraf olur” yollu tehditler savuranları destekleyemez. Liberal, kendi sağından da, solundan da eleştiri alır, her iki cenahtan da onu renksiz bulanlar olabilir. Ama o her iki yanın da özgürlüğünü sonuna kadar savunmak durumundadır, zaten öyle yapmazsa liberal de olamaz. ABD’nin tutucuları tarafından solda görülen ve bir anlamda küçümsenen liberal, Avrupa’nın solcusu tarafından, özgürlüklerin ekonomik içeriğini görmezden geldiği için küçümsenir ve sağda görülür. O yine de bıkmadan usanmadan çizgisini sürdürür, çizgisinin ortadan geçmesi de çizgisiz olduğu anlamına gelmez. Onun şiarı şudur: Ne solcuyum ne sağcı! Türkiye’de eskiden bulundukları kanattan, iktidarın nimetlerinden yararlanmak için, ona doğru seyredenler, kendilerine haksız olarak liberal etiketi yapıştırmışlardır ve ne gariptir ki, kimileri de bunu yemektedirler. Oysa bir tarafın özgürlüğünü savunurken, “Özgürlükleri, demokrasiyi savunuyorum” derken, karşılarındakinin özgürlüklerinin çiğnenmesini seyredenler liberal olamazlar. Askeri vesayete karşı çıkıyorum bahanesiyle sivil vesayete ses çıkarmayanlara, askeri darbeye itiraz edip, demokrasinin sivil darbeyle alaşağı edilmesine seyirci kalanlara liberal denemez. İnsanların tutukluluk yoluyla yargısız infaza tabi tutulmalarına, sanıkların haklarının çiğnenmesine seyirci kalanlar, seyirci kalmanın da ötesinde, “Canım bunlar işin özüyle ilgili değil, usuldür usul” diyenler, hukukta usulün de esas kadar önemli olduğunu, ayrıntı olmadığını bilmeyenler liberal değildirler. Bütün kavramları kasten karıştıran, avanta tutkusuyla iktidara yamananlar için en iyi deyimi Uğur Mumcu bulmuştu. Onlara şöyle seslenirdi Uğur: Liboşlar. Liboşların şiarı şudur: Ne solcuyum ne sağcı, yağcıyım yağcı! “Liboş” ile “liberal”i birbirine karıştırmayalım! asirmen@cumhuriyet.com.tr Telekulağa cesaret verildi İLHAN TAŞCI ANKARA Yargıtay Başkanlık Kurulu, yasadışı dinlemelerden hareketle 8. Ceza Dairesi Üyesi Hamdi Yaver Aktan ile 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker hakkında soruşturma başlattı. 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker, hukuka aykırı olduğu bilinen kayıtlara soruşturma açılmasının yasadışı dinlemeyi yapanlar açısından cesaret ortamı yaratacağına işaret ederek “Yargıtay yönetimi bu dinlemeler karşısında açık ve kararlı bir duruş gösteremedi” dedi. Aktan, soruşturmadan haberinin olmadığını belirterek “Yasadışı dinlemeler soruşturmaya konu edilemez. Asıl dinleyenlerin soruşturulması gerekir” dedi. Bir süre önce 8. Ceza Dairesi Üyesi Aktan ile 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker’e ait olduğu belirtilen ses kayıtları yayımlanmıştı. Aktan’ın Yargıtay’daki bir dosyaya ilişkin, Ülker’in ise Yargıtay Başkanı aleyhine konuştuğu savlanmıştı. Yargıtay Başkanlık Kurulu, hem Aktan hem de Ülker hakkında, mahkeme kararı olmaksızın yapılan dinlemelerden hareketle soruşturma başlattı. Başkanlık Kurulu’nun soruşturması, Yargıtay’da tartışmalara neden oldu. 8. Ceza Dairesi Üyesi Hamdi Yaver Aktan ile 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker’e ait olduğu belirtilen ses kayıtları ile ilgili Yargıtay Başkanlık Kurulu soruşturma başlattı. Ülker yapılanın yasadışı dinlemeyi yapanları cesaretlendireceğini söyledi. Aktan, haberi gazeteden okuduğunu ve konuya ilişkin bir bilgisinin olmadığını belirterek “Kişisel görüşüm, yasadışı dinlemeler soruşturmaya konu olamaz. Dinleyenlerin soruşturmaya konu edilmesi gerekir. Maalesef onu da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığımız şikâyetlere rağmen çıkaramadılar. Bazı kişiler usulsüz dinlemelerden yararlanıyor. Dinlemeler de montajlanıyor” değerlendirmesini yaptı. temlerle elde edildiği tartışmasız olan, içeriği dahi gerçeklere aykırı olan bu konuşmalar nedeniyle açılan soruşturma hukukun üstünlüğü için çalışan yüksek Yargıtay’ın temsil ettiği misyonla da bağdaşmamaktadır” değerlendirmesini yaptı. ‘Yargıtay’da çalışma ortamı kalmaz’ Kendisini haksız bir zemine taşımamak için de savunma yapmadığını anlatan 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker, şunları söyledi: “Bu saldırılar nedeniyle Yargıtay’da çalışma ortamı dahi kalmamış olup saldırılar karşısında açık ve kararlı bir duruş gösterilmesi gerekirken tam aksi yapılarak hakkımda soruşturma yapılması Yargıtay’a ve Yargıtay’ın temsil ettiği misyona ayrıca bir saldırı olması yönünden tarihe düşen bir nottur. Yargıtay’a ilişkin yüzlerce dinleme kasetinden bahsediliyor. Bir duyuma göre, bir ziyaretçimiz geldiğinde ‘Soruşturma hukuka aykırı’ Ülker soruşturmaya bir anlam veremediğini belirterek “Dinleme adı altında ortaya atılan kayıtlar ne kadar hukuka aykırı ise bu kayıtlara dayanılarak soruşturma açılmış olması da bir o kadar hukuka aykırı. Yargıtay’a yönelik bu gibi yöntemlerle cesaret ortamı yaratması nedeniyle daha fazla hukuka aykırı” dedi. Ülker, “Hukuk dışı yön ajanlar mobil dinleyicilere haber veriyor ‘dinlemeye geçin’ tarzında. Mobil dinleme araçlarına telefonla bildirilip dinleniyormuşuz. Bize gelen haberler böyle. Zira hayatımda hiç cep telefonu taşımadım. Buna rağmen bir arkadaşım odama geliyor, aday olduğunu deklare ediyor. Bu konuşmamız 78 ay bekletiliyor, gerekli kurgulama, montajlama yapıldıktan sonra sırası geldiğine karar veriliyor ve internete servis ediliyor. Maalesef Sayın Başkan (Hasan Gerçeker) Başkanlar Kurulu’nda soruşturma açtığını söylüyor. Başkan ancak dilekçe verir. Çünkü doğrudan tarafı olduğu bir olayda ‘soruşturma açtım/açtırdım’ şeklinde söz sarfetmesi son derece yakışıksız. Burada önemli olan hukuk dışı yöntemlerle elde edildiği tartışmasız olan içeriği gerçeklere aykırı bir dinleme kaydının varlığı. Maalesef Yargıtay yönetimi burada çok kararlı ve net bir tavır sergilemesi gerekirken soruşturma açtığını açıklıyor. Son derece yanlış. Aksi halde Yargıtay’da hiçbir arkadaşımın çalışma ortamı kalmaz. Yargıtay yönetiminin böyle dinlemeler karşısında açık, kararlı bir duruş sergilemesi gerekir diye düşünüyorum. Ama maalesef kararlı bir duruşun gösterilmediği de gerçek.” ERDOĞAN ‘Yapanla bozanı ayırın’ ARDAHAN (AA) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün Ardahan’a gelerek belediye ve valiliği ziyaret ettikten sonra toplu açılış törenine katıldı. Erdoğan toplu açılış törenindeki konuşmasında büyük hedefleri olduğunu belirterek “Hizmet üretenle iftira edeni ayırın, bu beyefendi de siyasete dışarıdan kaynak yaparak geldi” dedi. Ardahan’da 27 adet kamu hizmet binasının toplu açılış töreninde konuşan Başbakan Erdoğan, muhalefeti eleştirerek 8 yılda yapılan hizmetler hakkında konuştu. Ardahan’da yaptığı açılışlarla şehre 27 kalem eser ve hizmet kazandırdıklarını söyleyen Erdoğan, Ardahan’ın, yaklaşık 19 yıl önce, 27 Mayıs 1992 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin 75. ili olduğunu hatırlatarak “Ardahan’a 75 numaralı plakayı vermenin ötesinde, bize gelinceye kadar, bu şehrimize herhangi bir hizmet yapıldı mı” diye sorduktan sonra “Şimdi birileri çıkıyor, benim Ardahanlı kardeşimi istismar etmek için Ardahan’a yapılan hizmetleri örtmek istiyor” dedi. Ardahan’a 31 kilometre duble yol yaptıklarını belirten Başbakan Erdoğan “Ardahan’ı gerçek anlamda, tam manasıyla Kafkasya’ya açılan kapı haline getiriyoruz. Bir müjde veriyorum size; Ardahan’ı BakuTiflisKars demiryoluna bağlayarak, Ardahan’ın Gürcistan ve Azerbaycan’la, Doğu’yla olduğu kadar Batı’yla da bağlantısını kuruyoruz” diye konuştu. Başbakan konuşmasında muhalefete yönelik eleştiriler de yaptı. “Şunu unutmayın biz hizmet üretiriz. Biz eser üretiriz. Birileri de sadece ve sadece dedikodu iftira üretir, yalan üretir” diyen Erdoğan, “Bunlar ne zaman geldiyseler bozmakla uğraştı. Ağustosta suya girseler balta kesmez buz olurlar” dedi. Başbakan konuşmasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu kastederek de “Yapanla bozanı birbirinden ayırın. Hizmet üretenle iftira edeni ayırın. Bu beyefendi de siyasete dışarıdan kaynak yaparak geldi” diye konuştu. Gerçeker’den AYM raporu Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun Anayasa Mahkemesi Yasa Tasarısı’na ilişkin görüşünü içeren raporunu TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e sundu. Gerçeker’in raporunu Anayasa Komisyonu’na havale edeceğini belirten TBMM Başkanı Şahin, Gerçeker’in ayrıca Yargıtay’ın iş yükü ve CMK’nin 102. maddesine ilişkin tahliyelerin “arka planını” da kendisine anlattığını bildirdi. (Fotoğraf: AA) Anayasa Mahkemesi’yle ilgili düzenlemenin anayasayla çeliştiği belirtildi Yargıtay ‘şerh’ koydu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay, hazırlanan yasa tasarısında Anayasa Mahkemesi’ne diğer yüksek yargı kararlarını iptal edebilme imkânı tanınmasıyla, Türk yargı sisteminin dört dereceli hale getirilmiş olacağını kaydetti. Bu sistemin içinde yurttaşların ucu açık, belirsiz, bitmek tükenmek bilmeyen, yıllarca sürecek yargılama ile karşı karşıya bırakılacağını ifade eden Yargıtay, “Yargılama sürecinin bu şekilde uzaması toplumsal barışı bozacaktır” uyarısında bulundu. Yargıtay, Anayasa Mahkemesi’nin yapısını yeniden düzenleyen yasa tasarısına ilişkin hazırladığı raporu açıklarken, “Tasarı, Yargıtay’ı çok yakından ilgilendirdiği halde görüşü sorulmamış ise de Türk hukuk sistemi ve insan hakları bakımından önemi dikkate alınarak ve tarihe şerh düşmek amacıyla, söz konusu düzenlemelerin hukuk devleti ilkesi ile anayasaya aykırı olduğu hususunda görüş bildirme zorunluluğu doğmuştur. Özellikle ‘bireysel başvuru’ konusundaki düzenleme tamamıyla anayasa ile açıkça çelişmektedir” değerlendirmesini yaptı. Yargıtay, şu uyarılarda bulundu: Süper mahkeme tepkisi: Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruyla ilgili hükümler anayasa ile güvence altına alınan yüksek mahkemelerin eşitliğine ilişkin kurallara aykırıdır. Yapılan düzenleme ile Yargıtay ve Danıştay son incelemeyi yapacak yüksek mahkeme olmaktan çıkarılmakta ve Anayasa Mahkemesi süper bir yüksek mahkeme konumuna getirilmektedir. Bu sistem içinde Türk vatandaşları ucu açık, belirsiz, bitmek tükenmek bilmeyen, yıllarca sürecek yargılama ile karşı karşıya bırakılacaktır. Yargılama sürecinin bu şekilde uzaması toplumsal barışı bozacaktır. Güven olmazsa huzur da olmaz: Bireysel başvuru talebi üzerine mahkeme kararının Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmesi, diğer yargı organlarına ve adalete olan güveni ortadan kaldırır. Adalete olan güvenin ortadan kalkması, toplumda huzursuzluklara neden olur. Bireysel hakkına kimler sahip: Tasarının 46. maddesinde bireysel başvuru hakkına sahip olanlar düzenlenmiştir. Hükmün birinci fıkrasına göre bireysel başvuruyu güncel ve kişisel hakkı doğrudan etkilenen kişiler yapabilir. Düzenlemeden bireysel hakkına kimlerin sahip olduğu anlaşılamamaktadır. Örneğin davanın tarafı olmayan ancak hükümden etkilenen kişiler başvurabilir mi? Çoğunluğu hukukçu değil: Kişisel başvuruyu inceleyecek ve yargısal denetim yapacak olan, Anayasa Mahkemesi üyelerinin çoğunluğunun hukukçu olması gerekir. Hâkim sınıfından olmayan kişilerin çoğunlukta bulunmadığı, Anayasa Mahkemesi’nin mahkeme kararlarını denetlemeleri uygun değildir. Konunun uzmanı olmayan hukukçuların hatta hukukçu bile olmayanların uzman kişilerden oluşan kurullarca verilen kararları denetlemeleri hukuk güvenliği açısından da sakıncalıdır. Raporun sonuç bölümü: Ortaya çıkarılan tasarı ile gerçekte hukuk devletine katkı mı yoksa Anayasa Mahkemesi üyelerine (sadece bu mahkeme) mali ayrıcalıklar tanınması, başkanın yetkilerinin arttırılması ve diğer yüksek mahkemeler karşısında üstünlüğünün sağlanması mı amaçlanmaktadır? Adeta “yüksek yargı ve diğer yargı kararlarını etkisiz kılma” hedeflenmektedir. Zira, bu kadar çok davaya bakmaya Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısı ve altyapısı müsait değildir. Bu düzenleme uygulamaya konulacak olursa, Anayasa Mahkemesi’nin tüzelkişiliği de çok büyük yaralar alacaktır. ‘GERİLİME ZEMİN HAZIRLAR’ Bahçeli türban kararını eleştirdi (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Danıştay’ın türban kararının “Türkiye’yi germek isteyenlere zemin hazırlayacağını” ileri sürdü. Bahçeli, Sincan Merkez Camisi’nde cuma namazını kıldıktan sonra, yakın çevredeki esnafı ziyaret ederek bir süre sohbet etti. Bahçeli, Danıştay’ın türban kararının sorulması üzerine de yıllardan beri ülkede türban konusunun tartışıldığına dikkat çekti. Bahçeli, “Danıştay, şimdi kalkıp önemli mesafelerin kat edildiği üniversitelerde başörtü ile girişin rahatlatıcı bazı yönlerinin oluştuğu bir ortamda bu tür davranışlarla Türkiye’yi germek isteyenlere zemin hazırlamaktan başka bir hizmet sunmamaktadır” dedi. Bahçeli, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın son dönemde “milliyetçi söylemleriyle MHP tabanından oy almaya çalıştığı” yönündeki yorumların sorulması üzerine de, “Sözle milliyetçilik olmaz. Milliyetçilik bir hayat biçimidir ve yılların mücadelesini öngörür. (...) Önümüzdeki günlerde AKP iktidardan düşecektir. Bundan herkes emin olsun” diye konuştu. Bir gazetecinin, Öcalan’ın “ev hapsi” talebine ilişkin sorusuna Bahçeli, “Pazarlığın yeni bir boyutu herhalde” karşılığını verdi. AKP milletvekili, Başbakan Erdoğan’ı Türklüğü alt kimlik haline getirmeye çalışmakla suçladı İrbeç’ten bölünme uyarısı ve istifa İrbeç’in MHP’ye katılması bekleniyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeç, “bölünme” uyarısı yapıp, hükümeti ve AKP’yi sert bir şekilde suçlayarak partisinden istifa etti. İstifasını bir basın toplantısıyla açıklayan İrbeç, AKP’nin özellikle iç politikada takip ettiği stratejinin, Türkiye’ye getireceği zararlar konusunda endişelerinin arttığını belirterek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın her konuşmasında toplumu ayrıştırmaya yönelik söylemlerde bulunduğunu kaydetti. Erdoğan’ın 4 Ocak 2011 tarihli grup toplantısındaki “Türküyle, Kürtüyle, Lazıyla Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abazasıyla, Romanıyla aklınıza ne gelirse hepsiyle bunlar birer alt kimliktir ve bunlar kesrettir ve vahdette biz bunları topluyoruz” sözlerini anımsatan İrbeç, “Sayın Başbakan bu tür söylemleri, milletimize verdiği zararları hesap etmeden alışkanlık haline getirmiştir. Başbakan’a şahsen şu soruyu yöneltmek istiyorum: Sizden evvel bu milleti kim böldü de siz bütünleştirmeye çalışıyorsunuz?” diye konuştu. Türkiye üzerinde vatandaş sıfatıyla yaşayan herkesin Türk olduğunu, Türklüğün bir alt kimlik olmadığını belirten İrbeç, “Oysa Başbakan söylemlerinde milletimizi bütünleştirici bir unsur olan Türklüğü sürekli ve anlaşılmaz bir biçimde alt kimlik haline getirme çabası ve gayreti içindedir. İmam hatip lisesinden mezun olmuş bir kişi olarak; Başbakan’ın benimsediği bu davranış ve söylemi sonucunda ortaya çıkan ayrımcılığın yüce dinimizde de yerinin olmadığını ifade etmek istiyorum” dedi. İrbeç, “AKP’ye oy vermiş, aynı endişeleri taşıyan çok sayıda milletvekili ile vatandaşların olduğunu bildiğini” de söyledi. AKP’nin sandalye sayısı 334 İrbeç, seçim sonrası yapılacak anayasal değişiklikler ile milletin ve ülkenin birlik ve bütünlüğünün bozularak bu yaranın derinleşeceği endişesi taşıdığını kaydetti. MHP’ye katılabileceği belirtilen İrbeç’in istifasıyla AKP’nin TBMM’deki sandalye sayısı 334’e düştü. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle