18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 OCAK 2011 CUMARTESİ [email protected] 14 KÜLTÜR Metis Ajandası’nda ‘vinyet’ tartışması AYŞEGÜL ÖZBEK ‘Borat’ şimdi de Saddam olacak Kültür Servisi “Borat” ve “Bruno” karakterleriyle tanınan İngiliz komedyen Sacha Baron Cohen, Saddam Hüseyin’i canlandırmaya hazırlanıyor. Yayımlandığı 2000 yılında en çok satan kitaplar arasına giren “Zabibah and the King” (Zabibah ve Kral) adlı kitaptan yapılacak uyarlamanın yönetmeni ise Larry Charles olacak. Bir ülkeye demokrasi gelmemesi için hayatını ortaya koyan bir diktatörü anlatan kitap, sinemaya “The Dictator” (Diktatör) adıyla uyarlanacak. Filmin 11 Mayıs 2012’de gösterime girmesi planlanıyor. Ajandanın 10 Kasım ve 1 Aralık sayfalarından iki örnek... Metis Yayınları Yayın Yönetmeni Semih Sökmen “Bizim bunu maksatlı olarak 10 Kasım’ın olduğu yere de koyduğumuzu düşünmek için çok kötü niyetli olmak lazım. Ajandanın bütün sol sayfalarında aynı vinyetlerden var” diyor. Metis Yayınları’nın “Irkçılığa, ayrımcılığa ve nefret suçlarına karşı” başlığı altında yayımladığı “Ajanda 2011”de yer alan bir vinyet tartışmalara yol açtı. Nezih Kitabevi yetkilileri, ajandanın 10 Kasım tarihli bölümünde yer alan “işeyen bir oğlan çocuğu” vinyetine okurlardan gelen tepki üzerine ajandayı satıştan çektiklerini açıkladı. Metis Yayınları Yayın Yönetmeni Semih Sökmen ise yaptığı açıklamada, tepki gösterenlerin taşıdığı hezeyanı anlamanın mümkün olmadığını belirterek şöyle dedi: “Ajandanın bütün sol sayfalarında olumsuzlukların üzerine işeyen bir oğlan çocuğu, sağ sayfalarında da olumlu, insani değerleri pankart olarak gösteren bir kız çocuğu vinyeti var. Her ajandada olduğu gibi 10 Kasım, milli ve dini bayramlar işaretli. Bizim bunu maksatlı olarak 10 Kasım’ın olduğu yere de koyduğumuzu düşünmek için çok kötü niyetli olmak lazım. Bu demagojidir, kasıtlı bir saptırmadır. Ajandanın bütün sol sayfalarında aynı vinyetlerden var.”Nezih Kitabevi de, ajandayı satmayacaklarını duyururken “tüm faaliyetlerini Türkiye Cumhuriyeti yasaları ve Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği ilke ve düşünceler doğrultusunda yürüttüklerini” belirterek şu açıklamayı yaptı: “Ajandanın 10 Kasım sayfasındaki bir çizim, müşterilerimizin tepkilerine neden olmuştur. Bu tepkiler, kurum olarak 1945’ten bu yana sahip olduğumuz değerler ışığında tarafımızca da haklı görülmüş ve satışa son verme kararı alınmıştır.” Buna karşılık, Metis Yayınları’ndan yapılan açıklamada, ajandanın bir ayda 30 bin adet sattığı vurgulanarak, “nefret suçlarına karşı” başlığı altında yayımladıkları ajan dadaki rastlantısal duruma gösterilen tepkinin, aslında ne kadar haklı olduklarını, Türkiye’de nefret söyleminin ne kadar kolay tutunabildiğini gösterdiği belirtildi. Sökmen, “Nezih Kitabevi çok yanlış bir karar vermiş. Karşılaştıklarını eleştiri, baskı ve isteri karşısında bezmiş, yıpranmış, bu yüzden bu hataya zorlanmış olmalılar… Hatalarını zaman içinde anlayacaklarını umuyoruz, diliyoruz” dedi. Ayrıca http://subculturia.blogspot.com sitesindeki habere göre Nezih Kitabevi’nce “gayri ahlaki” bulunan Underground Poetix dergisinin de bir süreden beri satılmadığı ve sipariş edilmediği öğrenildi. 38 dilde Shakespeare Türkiye Yayıncılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Kocatürk yayıncılık dünyasının sorunlarını ve hedeflerini anlattı ‘10 bin kitapçı kapandı’ MELTEM YILMAZ Kültür Servisi William Shakespeare’in 38 farklı oyunu, 2012 Londra Kültür Olimpiyatları kapsamındaki tiyatro sezonu çerçevesinde, aralarında Arapça, Türkçe, İspanyolca ve Urdu dili olmak üzere farklı dillere çevrilecek. “Hırçın Kız” oyununun Urdu diline, “Kral Lear” oyununun ise Aborijin diline çevrileceği oyunlar, ilk olarak Shakespeare’nin doğum günü olan 23 Nisan’da sahnelenecek. Gürbilek’in denemeleri İngilizcede Kültür Servisi Edebiyat eleştirmeni Nurdan Gürbilek’in denemeleri İngilizcede. Gürbilek’in “Vitrinde Yaşamak” ve “Kötü Çocuk” kitaplarından derlenen ve yabancı okur için yazar tarafından gözden geçirilerek yeniden yazılan denemeleri, “Türkiye’nin Yeni Kültürel İklimi: Vitrinde Yaşamak”, (“The New Cultural Clımate In Turkey: Living in a Shop Window”) başlığıyla İngiltere ve ABD’de yayın yapan Zed Books tarafından yayımlandı. Kenan Kocatürk, 2011 itibarıyla halk kütüphanelerinin güçlendirildiğini ve korsana büyük darbe vurulduğunu belirtiyor. “Ancak Milli Eğitim Bakanlığı’nın dağıtım esnasında kitapçıları devre dışı bırakması nedeniyle Anadolu’da son 5 yılda 10 binin üzerinde kitapçı kapandı” diyor. Türkiye Yayıncılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Kocatürk, yayıncılar olarak 2011’e büyük beklentilerle girdiklerini söylüyor. Türkiye’nin okuma alışkanlığı konusunda “doğru bilinen yanlışları” sıralayarak başlıyor söze, Türkiye’de son üç yılda okuma alışkanlıklarında ciddi bir artış olduğunu, kişi başına yılda ortalama 5 kitap düştüğünü belirterek devam ediyor: “Örneğin geçen yıl yayıncılar 170 milyon bandrol almış. Milli Eğitim Bakanlığı ise 180 milyon. Çocuk kitapları için de 50 milyon adet bandrol alınmış. Bu da toplamda 400 milyon bandrol demek. Bunların bir kısmının satılmadığını da düşünürsek en az 300 milyon kitap satışı olmuş.” Kitap okuma alışkanlığında birinci sırayı yüzde 70’le İstanbul’un aldığını, sonra da sırasıyla Ankara, İzmir, Bursa ve Adana’nın geldiğini belirten Kocatürk, kitap satışlarında belirleyici faktörün “nüfus” olduğunu, bir kentte üniversite bulunmasının ise, satış rakamlarını sanıldığı kadar etkilemediğini söylüyor, örnek olarak da sıralamada yüzde 1 oranla yer alan Eskişehir’i gösteriyor. Türkiye’de halihazırda 1400 halk kütüphanesi olduğuna dikkat çeken Kocatürk, yayıncıların mücadelesi sonucunda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2011 itibarıyla halk kütüphanelerine 5 milyon TL bütçe ayırdığını ifade ediyor: “Okuma alışkanlığının artması ile yayıncılık sektörünün büyümesini sağlayacak olan, okul kitapları ile halk kütüphaneleri. Bugüne kadar halk kütüphanelerine kitap alımı için toplanan seçici kurulda biz yoktuk, ama 2011 itibarıyla biz yayıncılar da yer alacağız. Batı Avrupa’da halk kütüphanelerine kitaplar yüzde 10 indirimli alınırken bizde yüzde 40 indirimli alınıyor. Önümüzdeki günlerde, bu kütüphanelerin daha güçlü hale getirilmesi ile kitap alımında uygulanan indirim oranının Batı ile uyumlu bir hale getirilmesi için çalışmalarımızı hızlandıracağız.” Yayıncılık sektörünün büyüklüğünün 1 milyar dolar olması iyi haber. Kötü olansa bu oran için Korsana büyük darbe de korsanın payının 300 milyon dolar olması. Korsan kitapların artık kitapçıya girmiş durumda olduğuna dikkat çekiyor Kocatürk, özellikle küçük kentlerde korsan kitapçıların “eser sahibiymiş gibi” gittikleri il kültür müdürlüklerinden bandrol aldıklarını, bu bandrolleri kitaplara yapıştırarak kitapçılara orijinalmiş gibi dağıttıklarını belirtiyor. Bu nedenle, alınan kararla, Kültür Bakanlığı’nın bandrol satışı yapmayacağını söylüyor. “Bandrol satışını Kültür Bakanlığı’nın değil, ilgili meslek birliklerinin yapması gerektiğini bugüne kadar defalarca ifade ettik. Çalışmalarımız sonucunda hazırlıklar başladı, meslek birliklerinden arkadaşlarımız son görüşmeleri de tamamladılar. 2011 Ocak ayından, yani bu aydan itibaren artık yayıncılar meslek birlikleri ile basın yayın meslek birlikleri bir federasyon oluşturarak 6 ay boyunca yalnızca kendi üyelerine bandrol satışı yapacaklar. Ardındansa tüm Türkiye’ye bandrol satışını meslek birlikleri yapacak. Böylece korsan, bandrol alamayacak.” Kocatürk’e göre Kültür ve Tu rizm Bakanlığı’nın anı ve anma kitapları dışındaki tüm kitaplardan çekilmesi doğru ancak yetersiz bir karar, asıl çekilmesi gerekense şu an “Türkiye’nin en büyük yayıncısı” durumundaki Milli Eğitim Bakanlığı. Türkiye’de her alanda özelleştirmeye gidilirken Milli Eğitim Bakanlığı’nda halen devletleştirme politikasının uygulanmasına anlam veremediğini belirterek bakanlığın bu politikası nedeniyle Anadolu’da 10 binin üzerinde kitapçının kapandığını, bazı kentlerde kitapçı bulunmadığını söylüyor. “İlk ve ortaöğretim kitaplarının yüzde 50’den fazlası Mili Eğitim Bakanlığı yayını. Bakanlık, Türkiye’de yayıncılık sektörünün bu kadar gelişmiş olmasına karşın çekilmek yerine buradaki yerini koruyor, bu da yetmiyormuş gibi yayıncıyı da matbaacı olarak görüyor. 180 milyon kitabı topluca alan bakanlık, kitabın dağıtımı esnasında kitapçıları da devre dışı bırakıyor. Kitapçılar da, dağıtımda rol oynayamaması nedeniyle kapanmak durumunda kalıyor. Tam da bu nedenle şu ana kadar Anadolu’da 10 binin üzerinde kitapçı kapandı, son 5 yılda.” Davut Sulari anılıyor Kültür Servisi Halk ozanı Davut Sulari, bugün saat 18.00’de Şişli Haldun Dormen Sahnesi’nde anılacak. Törende Ali Rıza Karataş, Aydın Kaçmaz, Berrin Sulari, Binali Doğan, Cem Çelebi, Erdal Yoksuli, Fevzi Kurtuluş, İsmail Aydoğmuş, İsmail Büyüktaş, Kahraman Eroğlu, Nuri Derin, Süleyman Zaman, Tuncelili Helin, İstanbul Alevi Derneği Hubyar Semah Ekibi sahnede olacak. SİYAD Onur Ödülleri üç ustaya Kültür Servisi Sinema Yazarları Derneği’nin (SİYAD) bu yılki onur ödülleri oyuncu Tuncel Kurtiz, müzisyen Cahit Berkay ve yönetmen Yusuf Kurçenli’ye verilecek. Ödüller, 24 Şubat’ta Maslak Tim Show Center’da yapılacak törende sahiplerine verilecek. SİYAD, 43’üncüsünü düzenlediği törende, 2010 yılında sinemalarda gösterime giren yerli filmleri de değişik kategorilerde ödüllendirecek. İstanbul 2010 AKB Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç’ten Fazıl Say’a yanıt: Sanatçılığıyla sıkıntımız yok CEREN ÇIPLAK “İstanbul 2010” yeni yılla birlikte geride kaldı, ancak eleştiriler ve iddialar sürüyor. Biz de, gazeteciliğin gereklerini yerine getiriyor, farklı görüş ve eleştirilere gelen yanıtlara da yer vermeye çalışıyoruz. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç, gazetemizde yayımlanan söyleşisinde, piyano virtüözü ve besteci Fazıl Say’ın, 2010 Ajansı’na sunulan ancak gerçekleşemeyen “Dört Mevsim Dört Konser” başlıklı projesiyle ilgili olarak yüksek bir bütçede ısrar edildiğini belirtmişti. Bunun üzerine de Say’ın konuyla ilgili yanıtını “Siz Kültür Sevmiyorsunuz” başlığı altında duyurmuştuk. Konuyla ilgili olarak bir yanıt kaleme alan Avdagiç, Say’ın menajeri Kadir Dursun’un söylediği rakamların doğru olmadığını ileri sürerken, daha önce Say’la, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın desteklediği Su Forumu kapsamında “İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Gecesi” adında bir etkinlik yapıldığını söyledi. “2010 Ajansı olarak bugüne kadar sadece kabul edilebilir bütçelerle projeler yapmaya özen gösterdik” diyen Şekib Avdagiç’in konuyla ilgili açıklaması şöyle: Fazıl Say’ın sanatçı kişiliği ile hiçbir zaman sıkıntımız olmadı ve olamaz da… Fazıl Say ile bir polemiğe girmek en son isteyeceğimiz konudur. 19 Mart 2009 tarihinde Fazıl Say’la beraber, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın desteklediği Su Forumu kapsamında “İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Gecesi” adında bir etkinlik yaptık. 2010 Ajansı olarak bugüne kadar sadece kabul edilebilir bütçelerle projeler yapmaya özen gösterdik. Fazıl Say ile ilgili ne şahsım tarafından ne de 2010 Ajansı tarafından bir suçlamada bulunulması hiçbir şürüldü. Bu teklifte Fazıl Say’ın konser başına talebi 36.875 Avro’dur. Dünkü açıklamasında menajer Kadir Dursun’un açıkladığı rakamlar maalesef gerçeği yansıtmamaktadır. Su Forumu’nda Fazıl Say’ın katılımı ile yapılan etkinliğin bedeli 115.000 TL (52.300 Avro) olarak gerçekleşmiş iken, bunun çok üstünde bir bütçenin kabulü mümkün değildi. Bu tip projelerin bilet gelirlerinden sağlanacak hasılat, Ajansımız tarafından değil, organizatör tarafından alınması öngörülmüş idi. Su Forumu’nda verdiği konserde bir problem çıkmamış iken, kendi ifadeleri ile “ne idüğü belirsiz, şeffaf olmayan” hesaplardan bahsedilmesi üzüntü vericidir. Yine İstanbul 2010 Ajansı ile ilgili, gerek bütçe rakamları gerekse proje içeriği ile ilgili gerçeği yansıtmayan ifadeler büyük bir üzüntü ile karşılanmıştır. Kültür ve sanatı kimin sevip sevmediğinin takdirini bir başkası yapamaz, Fazıl Say bile olsa... Son paylaşmak istediğim konu ise İstanbul Senfonisi’nin niye İstanbul 2010 tarafından sipariş edilmediği ile ilgili eleştiridir. Maalesef bu eleştiriyi yapanlar bunun sebebini çok iyi biliyor olmakla beraber bu konuyu gündeme getirmektedir. Kültür başkentlerinin, diğer ülkelerin kültür başkentlerindeki sanatçılara eser ısmarlamaları kabul gören bir davranış şeklidir. Bu sayede projenin önemli bir amacı da gerçekleşmiş olmaktadır. Nitekim 2010 Ajansı, Tallinn ile beraber, yaşayan en önemli bestecilerden olan Arvo Pärt’e ısmarladığı “Âdem’in Yakarışı” adlı eserin prömiyeri 2010 yılında iki ülkenin Cumhurbaşkanlarının da katılımı ile İstanbul’da yapılmış, ayrıca bu konu ile ilgili Arvo Pärt 7 Ocak 2011 tarihinde, Estonya Dışişleri Bakanlığı tarafından, Estonya’yı, ülke dışında kültürü ile tanıtanlara verilen ödüle layık görülmüştür. ‘Gerçeği yansıtmayan ifadeler’ ‘Veriler kamuoyu ile paylaşıldı’ “2010 Ajansı olarak bugüne kadar sadece kabul edilebilir bütçelerle projeler yapmaya özen gösterdik. Fazıl Say ile ilgili ne şahsım tarafından ne de 2010 Ajansı tarafından bir suçlamada bulunulması hiçbir zaman olmamıştır. Fazıl Say’ın menajeri Kadir Dursun’un açıkladığı rakamlar ise maalesef gerçeği yansıtmamaktadır.” zaman olmamıştır. Sadece konu ile ilgili bilgi alınmak istendiğinde veriler kamuoyu ile paylaşılmıştır. Projenin, 2010 Ajansı’ndan çekildiği haberleri de, Ajansımız tarafından değil, Fazıl Say’ın menajeri vasıtası ile kamuoyuna aktarılmıştır. Daha evvel gazetenizdeki mülakatta da belirtildiği gibi, Fazıl Say’ın ilk teklifi 619.316 Avro iken, bilahare teklifin içeriği daraltılarak 316.756 Avro’ya dü C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle