18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 OCAK 2011 PERŞEMBE EKONOMİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] 13 Dışalımı kalem kalem irdeleyen Dış Ticaret Müsteşarlığı hangi ürünlerde önlemler alınması gerektiğini planlıyor Net tekstil ithalatçısıyız “Akılcı Dış TicaretGüçlü EkonomiYönetilebilir İthalat” başlıklı bir sunum yapan Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, “Türkiye’yi ithalat bağımlısı olmaktan kurtaracağız” dedi. Tekstil ürünlerindeki olumsuz tabloyu gidermek için pamuk yeniden gözde olacak. Ekonomi Servisi Bir zamanlar dünyanın en önemli pamuk üreticileri arasında yer alan Türkiye, tekstilde net ithalatçı konumuna düştü. Geçen yıl itibarıyla Türkiye’nin gerçekleştirdiği tekstil ürünleri ihracatı, tekstil ürünleri ithalatının gerisinde kaldı. İthalatın değerlendirilmesine ilişkin yaptıkları kapsamlı bir çalışmanın sonuçlarını açıklayan Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın verdiği bilgilere göre, Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın (DTM) tahminleri Aralık 2010 ithalatı 1820 milyar dolar civarında bekleniyor. 2010 yıllık ithalatı ise 183 milyar dolar olacak. Buna göre dış ticaret açığı da 70 milyar doları bulacak. İhracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 62.5’e inecek. Tekstil ürünlerinde ise ilginç bir tablo yaşanıyor. 2009 yılı OcakKasım döneminde 5.6 milyar dolar olan Türkiye’nin tekstil ürünleri ithalatı, 2010’un eş döneminde 8.2 milyar dolara çıktı. Türkiye, geçen yılın ilk 11 ayında ise 6.8 milyar dolarlık tekstil ürünü ihraç edebildi. Bu durumda geçen yıl İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Patlama Noktası Her insan kadar her toplumun özeli olsa da toplumsal olayların patlama noktası, biçimi, zamanı, gücü ile toplumsal yapının nitelikleri, örgütlenmeleri, neden sonuç ilişkileri arasında matematik gibi kesin görünmese de çok bilimsel neden sonuç ilişkileri vardır... Matematik, çarpım tabloları gibi önceden bilinememesi, net öngörülememesinin nedeni, hangi toplumsal katmanların tepkilerinin hangi patlama noktası, eylem biçiminde, ittifaklar bileşkesi, etkileşiminde karşı karşıya kalınacağındandır... 12 Eylül sonrası süreçte bile hâlâ anlamlı sendikal örgütlülükler varken sürdürülen sendikal seminerlerde işçilere derdimi, daha doğrusu hak arayabilme koşullarını anlatmaya çalışırken “İşçi sınıfının gazaba geldiği, öfkenin ürünü büyük direnişlerin ve eylemlerin hak arama savaşımında tarihe kazınan önemlerini, anlamlarını hafife alamayız. Ancak işçi haklarının kalıcı, sürekli gelişimi bilinçli, örgütlü sendikal hakların işlediği demokratik hukuk düzenlerinde, güçlü örgütlülüklerle söz konusudur. Kalıcı hak almanın yolu gazaba geldiğiniz, ağır bedeller ödemek zorunda olduğunuz patlamalardan, geçici öfkeden değil örgütlü, bilinçli, bilenmiş, kararlılıkla yolunuzda yürümekten geçer” türünden cümleler kurduğumu, yaşanmışlıklardan örnekler verdiğimi anımsıyorum... 1961 Anayasası, 63 sendikal yasalarının, sol açılımın estirdiği rüzgârlarla, şüphesiz öncesinin birikimiyle Türkiye işçi sınıfı, dünya emek tarihinde görülmeyen çok kısa zamanda çok hızlı örgütlenme, hak aramada yol alışıyla 12 Eylül 1980’e girilirken, demokratik düzenler içinde sendikalaşma oranını en ileriye, yüzde 50’ler üstüne taşıyabilmişti. 17 yıl gibi kısa bir süreç içinde gerçek çalışan ücretleri artışında lokomotif görevini gerçekleştirmiş, sosyal paylaşım, işyeri koşullarında ülke emekçileri çok ileri düzeye gelebilmişlerdi... Hak kazanımlarının lokomotifi görevini üstlenen DİSK’in yasa ile kapatılmak istenmesi, işçi sınıfının gazaba gelme niteliğindeki en büyük direnişini, 1516 Haziran olaylarını yaşatmıştı. 1516 Haziran büyük işçi direnişinde DİSK üyesi işçilerin iki katına varan Türkİş üyelerinin anlamı, sendika içi demokrasinin işlemediği, işyeri bedel ödemenin grev ve direniş yapmanın çok zor olduğu koşullarda, DİSK’in kapatılması ile kaybedilecek sendikal hakların bilincine varılmasıydı... Sıkıyönetim ilanı, yargılamalar, işveren kara listeleri ile öncü kadrolara ağır bedeller ödetilecek, 12 Mart’ın da katkısı ile Türkiye’de tarım çalışanları dahil tüm emekçilerin haklarında 2 yıllık geriye gidişler süreci yaşanacaktı... Bahar eyemleri, Zonguldak büyük işçi direnişi, yaz eylemleri... 12 Eylül ağır sendikal yasaklı düzeninin üzerine küresel saldırı, Özalizm ile sadece örgütlü sendikalı işçilerin değil, tüm çalışanların haklarında sürekli geriye gidiş sürecinin işletilmesiydi. Solun, DİSK’in üzerinden silindir gibi geçilmesi, güçlü sermaye örgütleri, ilkeleri dayatmasında, kamuda çalışan 10 yıllık kalifiye işçinin ücreti asgari ücretlere çekilince... Hâlâ sendikaların etkisiz, var olduğu bir düzende, işe yaramayan grev hakkının üzerine farklı direniş biçimlerinin yaratılması, sokağın, pasif eylemlerin kullanılmasıyla Özalizm birçok yılın kayıpları geri alınacak biçimde püskürtüldü. TEKEL direnişi, soğukta pasif dayanmanın büyük sınavı, özelleştirmede sendikasını işini kaybetmiş, Erdoğanizmin yasalar dışı, geçici 4C, kölelik düzeninde, güvencesiz çalıştırma uygulamalarına karşı, koşulların yarattığı farklı bir duruş biçimiydi... Hepsinin kazanımları anlamlı, ancak uzun soluklu, kalıcı değil... İnsan hakları adına keşfedilebilmiş en anlamlı yönetim biçiminin demokrasi olması, evrensel insan hakları, hukuk devleti düzeni, örgütlenmeleri ile donatılması boşuna değil. Sorun evrensel haklarının insanlar tarafından kullanılmasına yönelik engellerde. Tarihte yaşanan ağır insan hakları ihlallerinde açık sömürgecilik, diktatörlükler, dinler ve ırkların ayrımcılık odağı olarak kullanıldığı savaşlarla, dünya nimetlerinin gasp edilmesinin.. günümüzde değişen biçemi, yöntemleri olsa da özü, neden sonuç ilişkileri, araçları çok farklı değil.. Bilimsel teknolojik devrim çağında küreselleşen, bir tek dini imanı olmayan para, yeni emperyalizmin çarkları, insanları yeniden kitlesel düzen dışına atan.. yoksullaşma, yoksunlaşma, sosyal damping, işsizliğin geçerli kılındığı piyasalar düzeni olunca.. demokrasinin kurumlarının işletilmez kılınması kaçınılmazdı. Silahlı emperyal gücün yeterli olamayacağı bu acımasız, hızla geriye püskürtmede hakların en geniş anlamda korunabileceği gerçek demokrasinin, siyasal, sendikal örgütlenmelerin, insandan, emekten, dünyayı korumadan yana gerçek demokratik örgütlenmelerin kırılması kaçınılmazdı... Elbet doğa boşluk tanımıyor; isyan dalgaları, yüzyıllar gerisinde kaldığını sandığımız en ilkel dayanışma, inanç refleksleriyle gazaba gelme, hak aramanın patlamaları yaşanıyor... Irak’ta intihar bombacıları, Tunus’ta yasemin başkaldırısı... [email protected] İSTANBUL ÇIKARMASI Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, dün Dış Ticaret Müsteşarlığı İthalat Genel Müdürlüğü yöneticileriyle birlikte bir basın toplantısı düzenleyerek “Akılcı Dış TicaretGüçlü EkonomiYönetilebilir İthalat” başlıklı bir sunum yaptı. itibarıyla ülkemiz, net ithalatçı durumuna düştü. Buna karşılık Türkiye, tekstil ürünleri ithalatında ortaya çıkan olumsuz durumu hazır giyim ve konfeksiyon sektöründeki net ihracatçı konumu ile kapattı. Çağlayan’ın açıkladığı verilere göre 2009’un OcakKasım döneminde 1.8 milyar dolarlık ithalat yapan Türkiye, 2010’un ilk 11 ayında bu sektördeki ithalatını 2.4 milyar dolara çıkarırken, aynı dönemde ihracatını 11.6 milyar do lardan 12.7 milyar dolara yükseltti. Asıl sorun pamuk Tekstil ürünlerindeki sorunların başında pamuk üretim alanlarındaki daralmanın geldiği yönünde sinyaller veren Bakan Çağlayan, bu durumu düzeltmek için özel teşvik önlemleri alınması gereğini de vurguladı. Çağlayan, “Pamuk, maalesef o dönemde toplama sorunlarıyla ilgili sıkıntılar ya Zafer Çağlayan Merkez Bankası’na 8 milyar dolarlık fatura kesti Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın sunumunda her zamanki gibi Merkez Bankası’nın izlediği kur politikası eleştirilerin odağında yer aldı. Çağlayan toplantıda, Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın (DTM) reel efektif döviz kuru ile toplam ithalat arasındaki bağlantıları ele alan bir modellemesini de sundu. Buna göre, reel efektif döviz kurundaki yüzde her 1’lik artış, toplam ithalatı yüzde 0.43 civarında arttırıyor. Bakan Çağlayan, buna göre 2010 yılında TL reel olarak değer kazanmamış olsaydı, 8 milyar dolar daha az ithalat yapılmış olacağını söyledi. Çağlayan, “Bu mesele hakkında geç de olsa gerekli tedbirlerin Merkez Bankası tarafından alınmaya başlandığını görmek sevindirici. Ayrıca kısa vadeli sermaye girişleri tartışılmalı” dedi. kalemini yıllık 38 milyar doları bulması beklenen enerji kalemi oluşturuyor. 2010’un 11 ayında 83.7 milyar dolarlık ara malı ithal eden Türkiye, buna karşılık ara malı ihracatından 50 milyar dolar kazanıyor. Türkiye’nin enerji ithalatı olmasa dış ticaret açığının çok azalacağını belirten Çağlayan, “Nükleer santral bu bakımdan önemli. Doğalgazla yapılan enerji üretiminin sadece onda biri kadar harcama yapacağız ve bu bize en az 3 milyar dolar kazandıracak” dedi. İhracat kadar normal şadığımız bir ürün. Ancak fiyatların Elektrikli yeniden yükselmesinin ardından çiftçimizin, köylümüzün yeniden paoto muk ekimine yönelmesi ile ilgili iyi ama, önemli sinyaller alıyorum. Benden ikinci el pamuk toplama aması var... makinelerinin ithaline yönelik kolaylık getirilmesi Elektrikli oto üretiminin geliştirilmesi için yönünde talepler geligelen önerileri dikkatle değerlendirdiklerini belirten Devlek Bakanı Çağlayan, ancak soyor. Pamuk ekiminin runun bir de ithalat boyutu olduğunu ve bunu da yeniden desteklenmedikkate alacaklarını söyledi. Çağlayan, halen eleksi lazım” dedi. trikli otolorda kullanılacak bataryaların otonun kendi fiyatına dek olduğunu belirterek, bataryanın ana hammaddesinin lityum olduğunu ve tümüyle ithalatla karşılanacağını vurguladı. Çağlayan, “Bu sektöre girerken ne kadar ithalat bağımlılığı yaratacağını iyi hesap etmemiz gerekir” dedi. Satın alma platformu Nükleer için yeni gerekçe Türkiye ithalatında Çağlayan’ın bir başka tespiti de nükleer santralın Türkiye’ye “en az 3 milyar dolarlık pozitif katkı sağlayacağı” yönündeydi. Çağlayan’ın verdiği bilgilere göre Türkiye’nin en büyük ithalat Çağlayan ayrıca, “DTM’ye bağlı kurumlar tek tek, ithal edilen ara ve yatırım mallarını inceliyor. Daha sonLiberalleşen dünyada ra bunları üreten ve Türkiye’ye satan firmalarla teithalatın, ihracat, masa geçeceğiz. Bizim için kritik olan firmaları da yaüretim gibi normal tırıma davet edeceğiz. Yine, sektörel ortak satın alkarşılanması ma platformları kurmak istiyoruz. gerektiğini belirten Bu sayede satıcıların karşısına tek bir alıcı gibi çıÇağlayan, buna karşın kılacak ve fiyat avantajı sağlanacak” deyi konuştu. ihracatın ithalattan fazla Sektörel bazda ‘Girdi Tedarik Stratejisi’ çalışolmasının Türkiye için de malarının da sürdüğünü belirten Çağlayan, temel bir amaç olduğunu ayrıca haksız rekabeti önlemek için başlattıkvurguladı. ları ‘Riske Dayalı Denetim Sistemi’ni ‘İzleKendisinin de hem Sanayi me ve Riske Dayalı Denetim Sistemi’ne dönBakanlığı döneminde hem üştüreceklerini söyledi. Bu yeni sistemle, şimdi bunu hedef edindiğini özellikle sağlık açısından zararlı olan ifade eden Çağlayan, ithalat mallara yönelik belli ülkelere uyguladıkları antidampingin başyapısını incelediklerinde, alınacak ka ülkeler üzerinden gelmeçok önlem olduğunu gördüklerini sini engelleyeceklerini söyledi. söyledi. STANDARD ÜNLÜ Türkiye’ye 10 milyar dolar akacak Ekonomi Servisi Standard Bank Group Limited kuruluşlarından biri olan Standard Ünlü İcra Kurulu Başkanı ve Üst Yöneticisi (CEO) Mahmut Ünlü, bu yıl Türkiye’ye yaklaşık 10 milyar dolar civarında bir sermaye akışının olacağını belirterek, “ağırlıklı olarak tüketim malları, perakende medya, ilaç ve altyapı sektörlerinde yüksek aktivitenin olacağını düşündüklerini” söyledi. Ünlü, 2010’da direkt ve portföy yatırımı olarak 2 milyar dolarlık yabancı sermayeye aracılık ettiklerini, 2011 hedeflerinin ise 4 milyar dolar olduğunu açıkladı. Ünlü, bu yıl beklenen söz konusu 4 milyar dolarlık işin, 2.5 milyar dolarının satın alma birleşme faaliyetlerinden, 1.5 milyar dolarının da ikincil olanlar da dahil halka arzlardan gelmesini beklediklerini ifade etti. Ünlü, kendi gözlemlerinin, şirket alım satım işlemlerinde hâlâ 20072008 seviyelerine ulaşılamadığını belirterek, şirket alım satımlarında adetsel olarak kriz öncesi seviyelere dönülse de boyutsal olarak kriz öncesi seviyelere dönülmediğini ifade etti. Genel fiyat seviyesinin yüzde 6.4 olduğu Türkiye’de gıdadaki artış otelcileri vurdu Turizmde enflasyon yüzde 10 FONDAKİ PÜRÜZE RAĞMEN AVRO SIÇRADI Ekonomi Servisi Dolar, önde gelen altı ekonominin para biriminin yer aldığı kur sepeti karşısında son iki ayın en düşük seviyesine gerilerken, Avro/dolar paritesi Asya’dan gelen yoğun alımların etkisiyle, 1.35’i geçerek son bir ayın zirvesine çıktı. Piyasalarda, Asyalı merkez bankalarının Avro ve Avustralya doları alımlarını hızlandırdıkları yönündeki haberler, ABD dolarının değer kaybetmesine neden oldu. Avro’daki yükseliş, AB maliye bakanlarının kurtarma fonunu genişletilmesi yönündeki önerilere karşı çıkmasına rağmen gerçekleşti. AB maliye bakanları, salı günü mali sıkıntı içindeki Avro Bölgesi üyelerine destek olmak için geliştirilen 440 milyar Avro’luk fonun genişletilmesini tartıştı. Ancak Avrupa’yı etkisi altına alan mevcut sorunlara yönelik net çözüm mekanizmaları geliştirilmedi. Almanya Başbakanı Angela Merkel, ortak para birimi Avro’nun istikrarını garanti etmek için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi. Merkel, Avro bölgesi ülkeleri arasında koordinasyonun güçlendirilmesinden yana olduğunu belirterek “Söz konusu olan vergi politikaları, istihdam yasaları, kamu maaş politikaları gibi ortak politikalar. Bazen ciddi olabilen görüş farklılıklarını ortadan kaldırmalıyız” dedi. TÜROFED’in raporuna göre, bu yıl yüzde 5 büyümesi öngörülen sektörde 25 milyar dolar gelir beklenirken maliyetler sürekli arttı. Ekonomi Servisi Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan aralık ayı enflasyon verilerine göre genel fiyat seviyesi geçen yıla göre yüzde 6.4 artarken otellerde gerçekleşen enflasyon yüzde 9.7 oldu. Turizm raporuna göre; Otel enflasyon verilerine göre tesislerde en yoğun kullanılan ürünlerin fiyat artışları yüzde 10’a yaklaşırken en yüksek artışlar, yiyecek içecek, teknik servis ve meyvesebze bölümlerinde oluştu. Gelirleri yabancı para ve giderleri de TL üzerinde olan konaklama sektörü son 5 yılda maliyetlerin artması ve kurdan kazançların azalması ile gelirgider yönetiminde önemli sıkıntılar çekmeye başladı. 20052010 döneminde dolar ve Avro TL karşısında yüzde 1020 bandında değer kazanırken paund yüzde 5 değer yitirdi. Ortalama maliyet yüzde 75’e çıkarken işçilik maliyeti de yüzde 35 yükseldi. 20012010 döneminde yabancı ziyaretçiden elde edilen gelir 78 milyar dolardan 1516 milyar dolara çıkaran Türkiye kişi başına gelir ise 512 dolara düştü. 2010’da tatil amaçlı yurtdışı çıkışları yüzde 30’un üzerinde büyüyen Rusya pazarı, 9 ayda tavan yaptı. Rusya’dan tatil amaçlı çıkışlar yüzde 34 artışla 9.7 milyona ulaştı. Citigroup Türkiye’de yatırıma hız verecek Ekonomi Servisi Citigroup’un Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’dan (EMEA) sorumlu birimi, Türkiye ve Polonya’daki faaliyetlerin güçlendireceğini açıkladı. Bölge CEO’su Alberto Verme, Viyana’daki Euromoney konferansı sırasında Reuters ile yaptığı söyleşide, kurumsal ve yatırım bankacılığı alanlarında açıkların kapatılması için her iki ülkede yatırımların arttırılacağını belirterek, “Türkiye ve Polonya’da yatırım yapmayı sürdüreceğiz ve her birinde menkul kıymetler ve döviz işlemcisi sayımızı arttıracağız” dedi. Verme Rusya’daki personel sayısının olması gerekenin çok altında olduğuna işaret ederek, bu ülkede ileriye dönük büyük yatırımlar yapacaklarını söyledi. Almanya yüzde 2.3 büyüme bekliyor Almanya, 2011 büyüme tahminini yüzde 1.8’den 2.3’e yükseltti. Almanya Ekonomi Bakanı Rainer Brüderler, yıllık ekonomi raporunun tanıtılması sırasında yaptığı açıklamada, Almanya’da ekonomik canlanmanın sürdüğünü ve bu yıl ülke ekonomisinin yüzde 2.3 büyüyeceğinin tahmin edildiğini söyledi. Brüderle, Almanya’daki refah seviyesinin çok büyük ölçüde Avro’nun gücüne bağlı olduğunu belirterek, Avro Bölgesi’nin gelecekte likidite ve ödeme gücü sıkıntılarına karşı hazırlıklı olması gerektiğini ifade etti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle