23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 OCAK 2011 CUMARTESİ 8 İstanbul S Edirne S Kocaeli PB Çanakkale S İzmir B Manisa A Denizli A Zonguldak PB Sinop PB Samsun B Trabzon Y Giresun Y Ankara S 10 3 11 11 11 11 8 8 8 11 8 7 5 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB S K PB B A B B Y PB Y Y Y 5 5 4 15 17 17 8 6 8 5 0 2 0 HABERLERİN DEVAMI Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamB Brüksel K Paris B Bonn B Münih PB Berlin Y Budapeşte B Madrid Y Viyana B 2 5 2 5 5 3 3 3 1 2 2 9 2 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam B PB B Y B K PB PB B PB Y Y B 3 2 11 13 0 8 12 7 13 5 6 18 13 Yurdun doğu kesimleri parçalı çok bulutlu, Doğu Karadeniz ile Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusu yağışlı, diğer yerler parçalı bulutlu geçecek. Yağışlar; Ağrı, Muş ve Hakkâri çevrelerinde kuvvetli olmak üzere, Doğu Karadeniz kıyılarında yağmur, yağış alan diğer yerlerde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacak. Yurdun iç ve doğu kesimlerinde gece ve sabah saatlerinde buzlanma ve don olayı görülecek. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 1 Ocak GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK iyimserlik aşılıyor... Dinci Akit gazetesinin “yılbaşı çılgınlığını” Müslüman Türkiye’ye yakıştıramadığını içeren habere aldırış eden yok. “Mütedeyyin” Başbakanımız bile Müslüman halkımızın yılbaşını Hıristiyanlar gibi kutlamasına karşı çıkmadı, çıkamıyor. Halkımız ilahiyatçı yazarların “Hıristiyanlara uymayalım” uyarılarına aldırış etmiyor. Yeni Diyanet İşleri Başkanı “bir yerlerden” yılbaşılarını Müslümanlığa uygun biçimde kutlamayı öngören bir proje üretme emrini aldı mı acaba? Eski yıllarda, rahmetli Nizam Payzın’la, iki genç ve bekâr gazetecinin yılbaşı gecesi eğlence yerlerini dolaşırken gördüklerini, duygularını yazsam nostaljik öyküler diye; yaşlandı ya, geçmişe hasret diye arkamdan söylenmedik söz kalmayacak. Ya şimdi ne yapıyorsun yılbaşı gecesi diye soracak olan meraklıyı kısaca yanıtlayayım: Elli yıldır eşimle ne yapıyorsam dün gece de öyle. Saatinde yemek… TV’leri dolaşmak! Ama mutlu yıllar dileklerini esirgemeyen yazar çizer kervanından kopmamak da gerekiyor. Örneğin iktidardan ya da muhalefetten, halkımıza esenlikler getireceğini içeren yeni yıl mesajlarını kulak ardı etmemelerini… Milli Piyango’dan milyonlar çıkarsa neler yapabileceğini hayal eden milyonlarca insan gibi… bir gece olsun sorunsuz, kavgasız yeni bir yıl geçireceğimizi düşlemelerini salık veririm. Nihayet insan bu ülkede hayal ettiği sürece yaşayabiliyor. Hayal bu ya; bu yıl AKP, şayet 2011 seçimlerinde tek başına iktidara gelirse CHP, mutlaka işsizliğe çare bulacaklar. Dün gece aç veya açlık sınırında yatan, işsizlikten kıvranan milyonlara işte bir umut! Hayal bu ya; İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın açıklamasına göre bu yıl “bu iş” dediği Kürt ve PKK sorunları “bitecek”(miş!) Hayal bu ya; 2011, yaşantımıza ve dünyamıza yenilikler getirecek… Haksızlıklar son bulacak… Silivri’nin iki yargıcının iki yıldır içeride yatanların tahliye taleplerine olumlu karşılık vererek adaletin yüzünü göstermelerini sağlayacaklar… cak… cak!.. 2011’de halkımız, keskin bir viraj alabilir diye yazanlar haklı çıkabilir. Ne demişler; umut Mehmet’in ekmeği / ye Mehmet ye! Fakat kimi gerçekler bu yıl da yaşanacak mı acaba? Örneğin şu gerçek: Her vesile Başbakan ağlıyor kürsüde. Yardımcısı ağlıyor. Başbakan’ın eşi, bakanların eşleri Kerbela diyor ağlıyorlar ekranda. Halkımız da dizilerin sonunu ekranda izlerken ağlıyor. Yaprak Dökümü dizisinin sonunda ölen baş erkek aktörü, eşi rolündeki sanatçı, ailenin kızları, oğulları bu sahneyi ekranda izlerken ağlıyor. Yazıldığına göre o gece halkımız ekrana kilitlenmiş… Halkımız ağlıyor. Halkımız acaba dizideki dramatik sahnelere mi, yoksa analarını ağlatan yaşam koşullarına mı ağlıyor? Yeni yılın eşiğinde bir başka olay herhalde halkımızı umutlandırmış olmalı. Çankaya’daki AKP’li; bir gün önce Kürtçülüğe yelken açanlara, bölücülere, ayrımcılara sert çıkan MGK bildirisinin ardından iki günlüğüne Diyarbakır’a gitti. Medyadaki haberlere göre coşku ile karşılandı. Yollarda arabasına çiçekler atıldı. Kürtçe türkülerle ağırlandı vs. Çankaya’dakini mutlu eden bu manzarayı tek bir gazete (Sözcü) değişik, ama anlamlı biçimde yorumladı: “Cumhurbaşkanı’nın Diyarbakır ziyareti, gereğinden fazla abartıldı. Öyle ki, gören Diyarbakır’a yabancı bir cumhurbaşkanı gelmiş sandı” diye manşete aldı. Çankaya’dakinin hükümetin Kürt açılımı başlatmadan önce söylediği “İyi şeyler olacak” dediği, herhalde Diyarbakır’da izledikleri olmalı. Ama unutmamak gerek. Diyarbakır’daki yerel yöneticilerin ve bu yöneticilerin arkasında duran siyasetçilerle Kandil Dağı’ndan emir veren terörist başlarının bir hesabı olmasa... Diyarbakır halkının Çankaya’dakini bu denli görkemli biçimde bağrına basmasına izin vermezlerdi. Bir işaretle yollarda atılan çiçekler… belirli merkezlerden bir işaretle bir anda yollarda protesto seslerine… sokaklarda eylemlere ve… devletin aleyhine açıklamalara dönüşebilir, dönüştürebilirler. Devlet, kamu görevi yapan kurumlarda Türkçe yazılmasını da öngörüyor. Bir gün önce yayımlanan MGK bildirisinde, “TC’nin resmi dilini değiştirmeye yönelik hiçbir girişimin kabul edilmeyeceği” ilan edilmesine karşın… …TC Anayasası ve yasalarına göre kamu hizmeti gören Diyarbakır Belediyesi iki dilde levhalarla Çankaya’dakini ağırlıyor. MGK bildirisini umursamadıklarını da bu vesileyle belgeliyorlar. Kilitlenmiş bir gecenin sabahı mavilerle boyandığında içinizden neler geçer? Bugün 1 Ocak 2011... Umutlarımızı çoğaltırken çocukların avuçlarından güneş suyu içen kuşları görür gibi oluyorum... Işıltılı günlerin içinde dolaşırken, toplumun şiiri, öyküyü, romanı, sinemayı, tiyatroyu, operayı, baleyi, müziği neden pek sevmediğini düşünüyorum. Eğer bu toplum Nâzım’ın, Dağlarca’nın, Hasan Hüseyin’in, Ataol Behramoğlu’nun Vasko Popa’nın, Octavio Paz’ın, Neruda’nın, Attila Jozsef’in şiirlerini okusaydı yaşamın neresinde olurdu... Şiir sevmeyen bir toplum kendi yalnızlığının kör kuyusunda yaşar, feodalizmin bataklığına gömülen cehaletin yüzleriyle aynı noktada birleşir... Günümüz Türkiyesi’nde gerçek ulusalcılar, yurtseverler, solcular, sosyalistler, demokratlar, devrimciler el ele verir, laik demokratik Cumhuriyetin defterini dürmek isteyenlere karşı güç birliği yapar... Bu ülkenin insanları demokrasi, temel hak ve özgürlükler, yaşam hakkı için, eli kanlı PKK terörüne “dur” denmesi için, etnik kimlikleri, siyasi ve dini inançları ne olursa olsun, sağcısıyla solcusuyla alanları doldururdu. Okumayan bir toplum, Pablo Neruda’yı tanımayan bir kesim, çevre bilincinden yoksun tetikçiler Kaçkarlar’da, Kaz POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Işıltılı Günler ve 2011... Dağları’nda, Tunceli Ovacık’ta, İzmir Efemçukuru’nda, Allionai’de, Hasankeyf’te yaşanan vurgunu bilmez, Türkiye’nin çokuluslu şirketlerce kuşatıldığına karşı tepki koymaz. Yaşar Kemal’e öfke yağdırılır. Fazıl Say’a saldırılır. Tarkan ve Fatih Akın lanetlenir, Oktay Rifat’ın dizelerinde bir yaşamı, aşkı, özlemi içinde çoğaltmaz, Kemal Burkay’ın akşam rüzgârlarındaki hüznünü, neden ülkesine dönmediğini kavrayamaz. İşleri tetikçilik olanlar saldırı silahlarını acımasızca kullanır, derin ilişkilerinin içinde bu ülkenin yurtseverlerine, sosyalistlerine saldırır kendi çıkarları için. Sevdiği bir şiiri gecenin yıldızlarına okuyamaz çığlık çığlığa: “Bizi bekliyor işte toprak Dallar yaprak açmaya Başaklar dolgun olacak Bekliyor vermek için en kırmızıyı En ballıyı En sevdalıyı Hayat” Hayatın ne olduğunu bilmeyenler, zamanın saat ayarını kuramazlar... Kendi çıkarları için salyalarını akıtarak saldırırlar her önüne gelene... Ve bir kurt gibi ulumaya başlarlar. Bunlar insan sevgisi olan hiç kimseyi yıldırmaz... Hayat devam eder! Feodalizmin içinde kadınları döven, saçlarından sürükleyenler “kadın hakları” savunucusu sanılırlarsa bir toplumda tüm kadınlarımız şaşırır. Tetikçiler, derin ilişkiler zincirinin halkalarında olanlar “ulusalcıyım” diye karşınıza çıkarsa aman dikkat edin, sakın aldanmayın... Kurulu düzenin çarklarından yemlenir onlar; sermayeemek çelişkisi dediğinizde, sınıfsal analizler yaptığınızda karşınıza dikilirler: “Vay komünist vay!” Bir doğan günü bölüşmek istemezler cehaletin batağına saplananlar... Yaprakların sevincini, çiçeklerin gülüşünü fark etmezler, çünkü şiir okumazlar başta belirttiğim gibi. Kanın çığlığını, umudun güneşini, insana saygıyı, özgürlüğün anlatılmazlığını anlamazlar... Çünkü onlar şair Sabri Altınel’i tanımazlar... Faşizmin tam göbeğinde ırkçılık yaparlar. Bir yılan gibi beslenirler... Ağaran ufuğu gördüklerinde deliklerine girip saklanırlar. Bugün 1 Ocak 2011... Utkumuz aydınlığın gözlerinde olmalı... Uçsuz bucaksız bir evrende savaşlar bitmeli, barışla kucaklaşılmalı... Toprağın sesinde, ağaçların dallarında, kış çiçeklerinin güzelliğinde yaşama sımsıkı sarılmalı. Demokratik ve özgür bir toplum olmalı, tetikçilerin, çıkarcıların gerçek yüzlerini toplum görmeli. Şair diyor ki: “İnsanın vakti yok artık... Bitkinin ve öfkenin vakti yok...” Aşınmış kelimelerle geçmemeli 2011... Bu ülkenin gerçek ulusalcıları, yurtseverleri, solcuları, sosyalistleri, devrimcileri ırkçılığa, faşizme, mezhep ayrımcılığına, dinci kuşatmaya karşı kenetlenmeli, el ele vermeli. Hem sivil hem de askeri vesayete karşı çıkmalı... Dingin bir ırmak gibi akmalı, emeğin örgütlü gücünü unutmamalı! [email protected] Faks numaramız: 0212 343 72 69 Deniz Feneri soruşturmasını yürüten Türk savcılar iki gün sonra Frankfurt’ta belgeleri inceleyecek Savcı bunları soracak AYKUT KÜÇÜKKAYA Almanya’daki Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturmanın Türkiye ayağını yürüten Ankara Cumhuriyet Savcısı Nadi Türkaslan ve ekibi Frankfurt’ta iki önemli isme can alıcı sorular yöneltecek. Bu kapsamda halen Almanya’da hapiste olan Deniz Feneri e.V’nin kurucusu ve Euro 7’nin Genel Müdürü Mehmet Gürhan ile yine bu ülkede bir süre hapiste yatan Deniz Feneri e.V’nin son başkanı Mehmet Taşkan’a soru kataloğu hazırlandı. Türkaslan ve ekibi yaklaşık 14 ay önce Ankara’da 36 saat boyunca ifadesini aldıkları Euro 7 ve Deniz Feneri e.V’nin muhasebecisi Firdevsi Ermiş’in de yine Almanya’da ek ifadesine başvuracak. Türkiye’deki soruşturmayı derinden etkileyecek sorular ana hatlarıyla şöyle:: 1 Alman yargısıyla anlaşma yolunu seçen Gürhan böylece daha az bir ceza almıştı. Gürhan Alman yargısına, “Deniz Feneri e.V’ye yapılan bağışları şirketlere borç olarak verdim” itirafında bulunmuştu. Türk savcılar Deniz Feneri e.V’ye yapılan bağışların aktarıldığı şirketlerin isimlerini ve bu şirketlerin hissedarları ile yönetim kurulu üyeliğini yapan isimleri bir kez de Gürhan’a soracak. Bağış paralarının kim ya da kimlerin talimatıyla söz konusu şirketlere aktarıldığının yanıtı aranacak. Deniz Fener e.V iddianamesin DENİZ FENERİ SORUŞTURMASINDA KRİTİK DÖNEMEÇ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yaklaşık 2 yıldır sürdürülen Deniz Feneri soruşturması kapsamında Almanya’dan alınacak adli yardım krizi aşıldı. “Yüzyılın bağış yolsuzluğu” olarak adlandırılan Deniz Feneri e.V. davasının Türkiye uzantılarını soruşturan Türk savcıların, 3 Ocak’ta Almanya’ya gitmesi kesinleşti. Ankara cumhuriyet savcıları, 15 Şubat 2010’dan bu yana Almanya’dan gelecek adli yardım talebinin yanıtını bekliyordu. Almanya’nın iki öneri sunması üzerine, savcılar Frankfurt’a gitme seçeneğini tercih etti. Ancak 3 Eylül 2010’dan beri de Alman makamlarından gerekli izin yazısının çıkması beklendi. Edinilen bilgiye göre, Almanya’dan gönderilen davet yazısı önceki gün savcılığa ulaştı. Konuyla ilgili gerekli izin yazıları da HSYK’den alındı. Soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcıları Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz, bu kapsamda Frankfurt’a gidecek. 3 Ocak 2011 tarihinde çalışmalarına başlayacak olan savcıların, burada iki hafta kalması bekleniyor. Savcıların yapacağı delil toplama ve ifade alma işlemleri, Türkiye’deki soruşturmanın önemli bir aşamaya gelmesini sağlayacak. gili ve özellikle soruşturmanın merkezine oturan Karaman’la ilgili önemli ifadelerde bulunan; Ankara’da 2009’da 36 saat süreyle Türk savcılara “18 milyon Avro’nun akıbetini” anlatan Ermiş’in de ek ifadesine başvurulacak. Türk savcılar Gürhan, Taşkan ve Ermiş’in yanı sıra diğer sanıkların da ifadesini alacak. Lisansı iptal edilen Euro 7 ile kapatılan Deniz Feneri e.V’nin eski yönetici konumundaki çalışanlarını da sorgulamak isteyen Türk savcıların ifade almasına Alman makamlarının katılımıyla gerçekleşecek. Gürhan Türk savcıların gönderdiği kataloğda yer alan çok sayıda soruya yanıt vermemiş; yalnızca Türkiye’de yürütülen “sahte vekâletname” davasına cezaevinden yanıt göndermişti. Yeni Bir Yıla Girerken... Doç. Dr. Hüner TUNCER Baştarafı 2. Sayfada yılın başlarından itibaren, giderek bu ülkelerin toplumsal yapılarıyla özdeşleşme gayreti içerisine girmiştir. Bu, Atatürk’ün ülkemiz için hedeflemiş olduğu çağdaşlaşma yolunda ilerlemeye ters düşmemekte midir?.. Yeni bir yıla girerken, ülkemizi çağdaşlaşma yolunda ileriye götürmesi gereken aydınlarımız da, bir bölünmüşlük içinde gözükmektedir. Kendilerini “liberal” olarak tanımlayan bazı aydınlar, Atatürk’ün ilkeleri ve devrimlerini “modası geçmiş” olarak nitelemekte; bunların, “küreselleşme” olgusunun yaşandığı dünyamızla örtüşemediği görüşünü ileri sürmektedir. Küreselleşmeyi, gelişmiş Batı dünyasının, kendi amaçlarına uygun evrensel bir ortamı yaratmak için kullandığını ve bu dünyada bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri kendi çıkarları uğruna sömürmek olduğunu görmezlikten gelen bu “sözde” aydınlar, ülkemizi son derece tehlikeli olabilecek yönlere çekmede bir sakınca görmemektedir. Yeni bir yıla girerken, üniter devlet yapımızı sarsıntıya uğratacak olan federal devlet sistemi söylemi, ön plana çıkarılmak istenmektedir. Dilde ve kültürde çok yapılılık, giderek devlet yapısında da teklik yerine çokluk rejimini devreye sokabilecektir. Böylelikle, Atatürk’ün kurmuş olduğu üniter yapılı Cumhuriyet devleti, yerini çokuluslu bir devlet yapısına bırakabilecektir. Devlet yapısında oluşabilecek olan bu son derece radikal dönüşüm, “Atatürk Cumhuriyeti”nin ortadan kaldırılarak, bunun yerine yeni niteliklere ve özelliklere sahip bir devletin almasını olanaklı kılabilecektir. İşte, 2011 yılına girerken Türkiye, tüm bu sorunlarla karşı karşıyadır! 2011 Haziran’ında yapılması öngörülen genel seçimlerin sonucunda iktidara gelecek olan hükümet, ya Atatürk Cumhuriyeti’ni, onun vasiyet etmiş olduğu ilkelere dayalı bir biçimde sürdürme yolunu benimseyecek ya da yepyeni ilkelere dayalı yepyeni bir devlet modelini yaşama geçirerek, ülkemizin çağdaşlaşma yolunu tümüyle kapatacaktır. İsteğimiz ve ümidimiz, 2011 seçimlerinde, ulusumuzun bu gerçekleri görerek ve sağduyulu davranarak, Atatürkçülük yolundan ayrılmamayı ve Atatürk devrimlerini sürdürmeyi amaçlayan bir siyasal partiyi iktidara taşımasıdır! 2000’li yılların başlarından itibaren yaşamak zorunda bırakıldığımız tüm olumsuzluklara karşın, ben inanıyorum ki, Atatürk’ün kurmuş olduğu Cumhuriyet, yeni yılda yine onun ilke ve devrimleri doğrultusunda çağdaş uygarlık yolunda ilerlemeyi kendine hedef olarak benimseyecektir. Cumhuriyet, Türk savcıların Almanya’ya gidişinin onay beklediğini 29 Ekim 2010 tarihinde duyurmuştu. de önemli bir yer tutan çok sayıda şirketin hissedarları, yönetim kurulu üyeleri Türkiye’de bulunuyor. Bu isimler arasında aynı zamanda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın arkadaşı ve hısmı olan Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman ile eski RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın ismi dikkat çekiyor. Almanya savcılar bu isimlere “Asıl failler Türkiye’de” suçlamasını yöneltiyor. 2 Taşkan’a da Almanya’daki dava sırasında bağış parala rıyla alındığı ifadelere yansıyan gemi alımıyla ilgili önemli sorular yöneltilecek. Geminin alımında Gürhan ile birlikte en önemli rolü oynayan Taşkan, geminin alımı için Türkiye’deki isimlerden onay alındığını itiraf etmişti. Türk savcılar geminin alındığı ülke olan Letonya’yla yazışmalarda bulunmuş, gemi alımı için Almanya’daki bir bankadan alındığı belirtilen kredinin izini sürmüştü. 3 Almanya’daki dava sırasında Türkiye’deki isimlerle il Maaş vermek için özür istedi İstanbul Haber Servisi Sapphire’in sahibi Kiler Holding, 35 gündür direnen 20 işçinin ücretlerini “yaptıkları eylemlerden dolayı özür dilemeleri” koşuluyla ödemek istedi. Hem işçilerin paralarını vermeyen hem de haklarını arayan işçileri suçlu gibi göstermeye çalışan Kiler Holding’in hazırladığı belgeyi, iki işçi dışında tüm işçiler imzaladı. Ödenen ücretlerin kıdem ve ihbar tazminatının kapsamaması nedeniyle işçiler önümüzdeki günlerde dava açacaklarını da belirtti. 4. Levent’te inşa edilen Sapphire Alışveriş Merkezi önünde toplanan işçilere sanatçılar Pınar Sağ ve Şevval Sam da destek verdi. Öte yandan işçiler holdingin yetkilileri ile görüşme yaptı. İşçiler görüşmede yetkililerin kendilerine, “yaptıkları eylemlerden ve yaşanan haksızlıkları basına duyurdukları için özür dilemelerini” içeren bir belge imzalatmak istediklerini söyledi. İşçiler dava açmaya hazırlanıyor. Emekçilerin arasına ‘utanç brandası’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Petrolİş Sendikası’nın örgütlenme çalışması yürüttüğü Tekirdağ Çorlu’daki Hintli firma Polypex’te, işten çıkarıldıkları için eylem yapan işçiler ile çalışanlar arasına branda çekildi. Sendikadan yapılan açıklamaya göre, sendika Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, vardiyalarından çıkarak fabrika içinde, fabrikayı çevreleyen brandanın arkasında toplanan Polyplex işçilerine hitaben “Aramıza utanç brandası çekmişler. Sizleri göremiyorum ama sesinizi duyuyoruz” dedi. Sendikal mücadelede her türlü engelleme ve baskıyı gördüklerini belirten Öztaşkın, “Ama şu brandaya da ilk defa şahit oluyoruz. Söyleyecek söz bulamıyorum. İşçiyle sendikası arasına böylesine set çekilmesine tepkimizi ifade edecek kelime bulmakta zorlanıyorum. Sanki esir alınmış, işgal altına girmiş bir ülkedeki insanlarla görüşüyoruz” diye konuştu. Sivas’ta işçi kıyımı MEHMET MENEKŞE CHP’den eğitim çınarlarına ziyaret İstanbul Haber Servisi CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum ve İstanbul İl Başkanı Berhan Şimşek, Validebağ Mustafa Necatibey Öğretmenler Huzurevi’ndeki öğretmenleri ziyaret ederek yeni yıllarını kutladı. Batum, “Tahmin ediyorum bu seçimlerde iktidarı alacağız ve bu sistemi değiştireceğiz” dedi. Batum, öğretmenlerin eğitimin kalitesinin bozulduğu eleştirileri üzerine “Cumhuriyetin yarattığı eğitimi, yeniden gençlere vermemiz lazım” dedi. Batum ve Şimşek öğretmenlere hediyeler verdi. SİVAS Sivas Demir Çelik Fabrikası’nda 600 işçiye maaş farklarını almaktan vazgeçmeleri için zorla muvafakatname imzalatıldı, imzalamayan 13 işçi işten çıkarıldı. Fabrikayı 6 yıl önce Erol Evcil aldı. Bir süre sonra TMSF tarafından el konulan ancak danha sonra yeniden Evcil’e devredilen fabrikada TMSF döneminde yüzde 19 zam verildi. Yönetim, aradan 11 ay geçmesine karşın zamları maaşlara yansıtmadı. İşçileri haklarından vazgeçiren yönetim, direnen 13 işçiyi işten attı. İşçiler hukuk yoluna başvurdu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle