18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 OCAK 2011 CUMARTESİ DIŞ HABERLER Dış Haberler Servisi Bugün itibarıyla AB dönem başkanlığını üstlenen Macaristan’da kabul edilen yeni basın kanunu ülkeyi karıştırdı. Macaristan Devlet Başkanı Pal Schmitt’in önceki gün imzaladığı yeni yasa, hükümetin medya üzerindeki etkisini arttırmasına yol açacağı endişesiyle ülke içinde ve dışında yoğun tepkiyle karşılandı. BBC Türkçe’nin haberine göre bu bağlamda, Hırvatistan Yazarlar Birliği ve PEN başkanları ile ülkenin bazı önde gelen yazarları, Macar hükümetine ortak olarak kaleme aldıkları bir mektup gönderdi. Mektupta, Macaristan Başbakanı’na “2011’de Macaristan’ı Türkiye’ye mi benzetmek istiyorsunuz?” sorusu soruluyor. Mektup, Türkiye’yi yakın geçmişte en ünlü yazarını, Orhan Pamuk’u, mahkemelerde süründüren ve gazeteciler hakkında da onlarca dava açan bir ülke olarak tanımlıyor. Mektupta Macaristan’ın 2011’de Türkiye’ye olan benzerliğiyle anılacağı vurgulanıyor. Bir Hırvat atasözünün de hatırlatıldığı mektuba CUMHURİYET SAYFA [email protected] 11 ‘KÖTÜ ÖRNEK’ TÜRKİYE göre en kötü şeyler hep elektrikler kesildiğinde gerçekleşir. İnsanlar herkesin gözü önünde yapamadıklarını, karanlıkta yapmaya cüret ederler. Mektup, medyanın susturulmasının Macaristan’da böylesi bir karanlığa neden olacağını vurguluyor. Yeni yasa ile, hükümetin oluşturacağı, Türkiye’deki RTÜK benzeri kurum ve yasanın öngördüğü ağır para cezalarının siyasi baskı aracı olarak kullanılma ihtimali özellikle eleştirilerin odağını oluşturuyor. SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU 2011’ i Karşılarken Hoop! Göz açıp kapayana dek 21. yüzyılın ilk on yılı devrildi… “Milenyuma” girerken yaşanan heyecanı hatırlıyor musunuz? “2000 geldi!”, “geliyor!” diye.. haftalar boyu konuşulmuştu… Batı’nın büyük kentleri, o zamana dek görülmemiş görkemle ışıklandırılmış; 21. yüzyılın eşiği en gösterişli havai fişeklerle aşılmıştı… Paris’in Eyfel Kulesi 1 Ocak 2000’i karşılarken.. mücevher gibi tam 20 bin lambayla aydınlatılmıştı. “2000” lere girişi, ben böyle en çok “göz alıcı ışıklarıyla” hatırlıyorum… 2011’i karşılarken, o ışıklar sönüyor… Aradan geçen on yılın yarattığı en büyük fark bu! Bebek düşmanı çevre ‘ajanı’ Felluce’de ortalama olarak mayısta doğan her 10 bebekten 1’i genetik dönüşüm kurbanı. Araştırmacılara göre ABD’nin 2004’te büyük bir savaşa girdiği şehrin havasında ya da suyunda buna neden olan bir şey var Dış Haberler Servisi Irak’ta ABD ordusunun 2004’te iki büyük savaşa girdiği Felluce kentinde sakat ve deforme doğumlarla ilgili araştırma yapan ekibin bir üyesi “Kusurlu bebek doğumlarının sayısının katlanarak arttığını ve şehirde büyük bir sağlık krizi yaşandığı” uyarısı yaptı. Çevre Araştırmaları ve Kamu Sağlığı dergisi adına araştırma yapan ekibin üyelerinden Mozhgan Savabieasfahan, Felluce’de yaşanan soruna uluslararası nitelikli bir müdahalede bulunulması çağrısı yaptı. Felluce’de doğumların kayda değer bir bölümü evlerde yapılıyor. Doktorların haberdar olduğu doğumlardaki verilere göre mayıs ayında dünyaya gelen 547 bebeğin yüzde 15’i anne karnında maruz kaldığı ağır sorunlarla sakatlanmış. Yine aynı dönemde ortalama olarak her 10 bebekten 1’i normal süreden haftalar önce dünyaya geldi. Bir ailede üç bebek ağır sakatlık ve bedensel eksikliklerle doğarken araştırmayı yapan uzmanlar böyle raslantı olma ihtimalinin kelimenin tam anlamıyla “0” olduğunu söyledi. ABD ordusu Felluce’deki çatışmalarda uranyum özü içeren silahlar kullandığını reddetmiyor ancak bu silahların yaşam alanlarında kalıcı etkisi olduğunu kabul etmiyor. Guardian’daki habere göre uranyum özlü silahlar sadece ABD ordusunda değil gayri resmi güçlerde de bulunabiliyor. Toksoloji uzmanı olan Mozhgan Savabieasfahani Felluce’deki “bebek sağlığı krizinin” havaya, yere ya da sulara bulaşmış olan bir “çevre ajanının eseri” olduğundan şüphe ettiklerini söyledi. Savabieasfahani, “Bu çevre faktörünün ne olduğunu bilmiyoruz ama tespit etmek için tahlilleri sürdürüyoruz” dedi. Guardian’ın haberine göre, ABD yönetimi bebeklerin sakat doğmasıyla bağlantılı şikâyetlere açık olduğunu daha önce açıklamıştı. Ancak Washington’a bu yönde yazı gönderen bazı Felluceliler yanıt almadıklarından şikâyet etmişlerdi. Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Sağlık Örgütü’nün Felluce’deki incelemelere bu yıl içinde başlaması bekleniyor. (Fotoğraflar: AFP) Avrupa ışıkları söndürüyor Londra, Madrid ve dahi “Ville Lumiere” Paris; ışıklarını yavaş yavaş kısarak, kentleri karartıyor... Avrupa’ya yağ halkaları gibi dağılan “ışık tasarrufu” politikasından ilk kez, son yıllardaki bir Madrid seyahatimde haberdar oldum. Noel üstü sokakların niye eskisi denli aydınlık olmadığını sorduğumda, bir dostum; “Kriz yüzünden” dedi; “Kriz nedeniyle Madrid Belediyesi Noel ışıklarını geceyarısından sonra kısmaya karar verdi!” O zaman bunun bir lokal önlem olduğunu düşünmüştüm… Ama bakıyorum, mesele gitgide “Avrupa çapında” bir olguya dönüşüyor. 2000’leri “ışık bayramıyla” karşılayan Paris başta olmak üzere; ampuller usul usul sönüyor. Yılda bütünüyle 400 saat aydınlatılan Eyfel örneğin bir süredir artık sadece 200 saat boyunca aydınlatılıyor. Yarı yarıya tasarruf! Yalnız Paris değil, Cameron İngiltere’sinde gene aynı şekilde tasarruf tedbirleri makamından! ışıkların karartılması tartışılıyor… İngiltere’de her gece yakılan 7.5 milyon lambanın maliyeti 500 milyon pound’muş… İngilizler; savaş dönemlerinde olduğu gibi haliyle tam bir karartma düşünmüyorlar. Ancak belediyeden belediyeye değişebilecek önlemler çerçevesinde, sokak lambalarını üçte bir/yarı yarıya söndürmek bağlamında tedbirleri göz önüne alıyorlar. Geceleri, şıkır şıkır gündüz gibi aydınlatılan hükümet binaları/işyerleri/dükkânların.. aydınlatma saatleri/sistemlerini yeniden değerlendiriyorlar… Paris, Londra, Madrid derken… Akdeniz’de İtalya da; bu “ışık söndürme” trendinin etkisi altına giriyor. Kuzeyde bazı belediyeler örneğin; sokak lambalarının birisini yakarsa, diğerini yakmıyor. Işıklar daha geç yakılıp daha erken söndürülüyor… Bu geniş çaplı “karartma etkisi” ile; 2000’deki “ışık bayramı” arasındaki çarpıcı fark düşünüldüğünde; Avrupa’nın bundan on yıl önceki “beklentileri” ile bugünkü krizle gelinen nokta arasındaki çarpıcı fark ve yaşanılan hayal kırıklığının ölçüleri ortaya çıkıyor… Noel ağacı altına konulan hediyelere yapılan harcamalarda yıldan yıla görülen düşüş; yılbaşı kutlamalarındaki tasarruflar; birer birer sönen sokak lambaları gibi tıpkı, Avrupa’nın geleceğe dönük beklenti ve umutlarındaki iskontoyu simgeliyor. Hıristiyanlar ateş altında Irak’ın başkenti Bağdat’ta Hıristiyanların yaşadığı düşünülen evlere düzenlenen saldırılarda en az iki kişi öldü, 13 kişi de yaralandı. Yetkililer, 4 evin el yapımı bombalarla tahrip edildiğini söyledi. El Kaide ile bağlantılı olduğu düşünülen gruplar bir süredir bu tür saldırılar düzenleyecekleri tehdidinde bulunuyorlar. Ekim ayında, bir kiliseye yapılan baskın ve onu izleyen kurtarma operasyonunda 68 kişi ölmüştü. Cenazeler, gözyaşları içinde toprağa verilirken, Iraklı Hıristiyanlar tehditlerin gölgesi altında toplu Noel kutlamalarını iptal etmek zorunda kaldılar. BAĞIŞ: LİMANA LİMAN, YOLA DEVAM Dış Haberler Servisi Türkiye’nin, Rum Kesimi’ne limanların açılması karşılığında müzakere başlıklarının önündeki engellerin kaldırılması konusunda Avrupa Birliği (AB) ile anlaşmaya vardığı iddia edildi. Başmüzakereci Egemen Bağış ise iddiaları yalanladı. NTVMSNBC haber sitesi, Türkiye’nin, müzakere sürecini kilitleyen en önemli engelin, Belçika dönem başkanlığının Avrupa Komisyonu ile ortak çalışması sonucunda kalkacağının öne sürüldüğünü yazdı. Haberde verilen bilgiye göre, anlaşma, Türkiye’nin önce İzmir ya da İstanbul’dan bir deniz limanını Rum bandıralı gemilere açmasını kapsıyor. İlk uygulamada sorun yaşanmaması halinde daha sonra Türkiye’nin diğer bütün deniz limanları, havaalanları ve hava sahasının da Kıbrıs Rum Kesimi’ne açılması öngörülüyor. Bunun karşılığında askıda bulunan 8 müktesebat başlığı ile Rum Kesimi’nin Aralık 2009 tarihinde tek taraflı olarak veto etme kararı aldığı 6 başlık koşulsuz olarak müzakereye açılacak. Habere göre, anlaşma KKTC’de bulunan Ercan Havaalanı’na Avrupa ülkelerinden sınırlı da olsa charter uçuşlar yapılabilmesini de içeriyor. Ankara’nın toplam 14 müzakere başlığının önünde yeni engeller çıkarılmaması için yazılı garanti aldığı, anlaşmanın hayata geçirilebilmesi için Kıbrıs Rum Kesimi’nin nihai onayının beklendiği de kaydediliyor. Haberin yayılmasının ardından, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Rumlara limanların açılması için AB ile uzlaşıldığına ilişkin haberlerin doğru olmadığını bildirdi. Bağış, AA muhabirinin sorusu üzerine Twitter aracılığıyla gönderdiği cevapta, “Rumlara limanlarımızı açmak için AB ile uzlaşıldığı haberleri doğru değil. Bu konuda şartımız biliniyor: Limana liman; yola devam” ifadelerini kullandı. AA’nın haberine göre, Dışişleri Bakanlığı yetkilileri de haberlerin gerçeği yansıtmadığını belirtti. Eski kıtayı teslim alan ‘korkular’ T.C. BİLECİK İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TAŞINMAZIN AÇIK ARTTIRMA İLANI Dosya No: 2009/789 Tal. Satılmasına karar verilen gayrimenkullerin cinsi, kıymeti, evsafı: a) Tapu Kaydı: Bilecik/Merkez/İstiklal Mah. Cumhuriyet Cad. Cilt 15, Sayfa 1419, Ada 81, Parsel 23’te kayıtlı 484,22 m2 yüzölçüme sahip arsa niteliğindeki ana taşınmaz üzerinde yer alan zemin kat, 30/2000 arsa paylı dükkân vasfındaki 24 No’lu bağımsız bölüm. b) İmar Durumu: Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’nün 10/02/2009 tarihli ve 110367 sayılı yazısına göre, taşınmaz Şehir İmar Planı 30L II a paftasında bitişik nizam 7 kat ticari + konut alanında kalmakta olup imar parseli durumundadır. c) Önemli Özellikleri: Cumhuriyet Cad. Diker Pasajı içerisinde olduğu, zemin katta bulunan 24 No’lu bağımsız bölümün, 2021 No’lu bağımsız bölümlerle birleştirilerek tek bir dükkân olarak kullanıldığı, yaklaşık 27 yıllık olan yapının düzgün bir geometrik şekle sahip olmadığı, 24 No’lu bağımsız bölümün kullanım alanı itibariyle 10,20 m2 olduğu, İstiklal Mah. Tevfikbey Caddesi ile Cumhuriyet Caddesi’nin birleştiği dört yol ve köşe başında bulunan binanın kamu kurum ve kuruluşları ile alışveriş merkezlerinin bulunduğu bir yerde olduğunun Bilecik İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2010/62 Esas sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporları ile tespit edildiği. d) Muhammen Bedeli: Bilecik İcra Hukuk Mahkemesi’nin 08/07/2010 tarihli ve 2010/62 Es.2010/119 Kr. sayılı kararı gereğince 65.000,00 TL baz alınmıştır. e) Satış Saati: 10.1510.25 arası. f) Satış Şartları: 1 Birinci açık arttırma 18.02.2011 günü yukarıda belirtilen saatler arasında Bilecik Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğü Toplantı Salonu Gazipaşa Mah. Plevne Sk. Arzbirlik İş MerkeziBİLECİK adresinde açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen değerin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış ve paylaştırma giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedele alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak kaydıyla 28.02.2011 günü Bilecik Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğü Toplantı Salonu Gazipaşa Mah. Plevne Sk. Arzbirlik İş MerkeziBİLECİK adresinde yukarıda belirtilen saatler arasında ikinci arttırmaya çıkarılacaktır. Bu arttırmada da rüçhanlı alacaklıların alacakları toplamını, satış ve paylaştırma giderlerini geçmesi ve arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması lazımdır. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde Türk Lirası peşin para veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. Alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tapu alım harcı, damga vergisi ile KDV alıcıya aittir. Birikmiş vergiler ve tellaliye ücreti satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu taşınmaz üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile 15 (on beş) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaştırmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve değişen oranlardaki temerrüt faizinden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. İşbu ilan tebligat yapılamayan ilgililere tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur. (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (İİK m.126) Basın: 88575 Öğrenci kimliğini kaybettim. Hükümsüzdür. ŞELALE DOĞAN [email protected] C MY B C MY B Geri dönüp baktığımda 20002010 dilimini tanımlayan başlıca unsurun “endişe” ve “korku” olduğunu görüyorum… Her şeyin.. ışıklar içinde, güllük gülistanlık görüldüğü 21. yüzyılın ilk günlerinde bile hatırlarsanız! sürekli “korku”dan bahsediliyordu… Önce “millenium bug” diye bir söylenti yayılmıştı… Sözüm ona 20. yüzyıl bilgisayar programları; yeni yüzyıla girerken “Y2Kyazılım uyumsuzluğu” nedeniyle kısa devre yapacak, bilgisayarlardaki bilgiler berhava olacaktı… Ortaçağın 1000 yılında olduğu gibi, “dünyanın sonu korkuları” ve buna bağlı olarak dini eğilimlerin depreşeceği de yaygın biçimde konuşulan bir başka iddiaydı… Öyle ya da böyle 21. yüzyıl başını ya yeni teknolojilerden kaynaklanan ya geçmişten gelen bir “korku ikliminin” teslim alacağı, ileriye dönük olarak ortaya sürülen en büyük kehanetti… Bu kehanet heyhat! 11 Eylül’de, umulmadık bir isabetle hedefi on ikiden vurdu… Bir “Y2K” problemi yaşanmasa da… Afganistan karanlığından çıkan köktendinci bir ideoloji; 21. yüzyıl teknolojisiyle bir araya gelip “İkiz Kuleleri” vurmuştu… Arkada bıraktığımız on yıla damga vuran en önemli olay; “11 Eylül” ve “terör korkusunun” yarattığı artçı şoklar oldu. Terorizm korkuları tam bir nebze olsun durulmaya başlamışken, ardından ABD’deki “mortgage krizi” ile uç veren bir “küresel kriz” çıktı… Batı’nın gelişmiş ekonomilerini vuran ve yollardaki sokak lambalarının bile bir bir kısılması/söndürülmesine yol açan bu kriz de ardından “geleceğe yönelik” derin “belirsizlikler” ve “güvensizlik” krizi yarattı… Sadece kent ışıklarının değil, “refah devleti kazanımlarının” da törpülenmesiyle; “kemer sıkma politikalarına” başkaldıran kitleler, meydanlara dökülür oldu… Yeni yıl Eski Kıta’da.. ne yazık ki böyle “korku” ve “güvensizliklerin” tavan yaptığı bir ortamda karşılanıyor. Gelişmiş ülkelerde “belirsizlik”, “güvensizlik” ve “korkuların” yükselmesi kimse için hayırlı bir gelişme değil... Cumhuriyet ailesi ve okurları için her şeye rağmen 2011’in aydınlık bir yıl olmasını temenni ediyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle