19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 8 EYLÜL 2010 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA KÜLTÜR [email protected] MURAT BEŞER İ stanbul caddelerini haftalardõr işgal eden iki şey; biri AKP’nin ‘Evet’i, diğeri “dünyanın en büyük rock grubu” diye lanse edilen U2’nun konseri. İkisi arasõndaki bağ- lantõ meçhulümüz değil. Nitekim kon- serden bir gün önce gelişen olaylar, bi- zi teyit etti ve ne yazõk ki ülkemizde yõllarca gerçekleşmesi beklenen U2 konserinin müzikal boyutunu gölgede bõraktõ; hatta gözümüzde önemsizleş- tirdi. Başbakan Erdoğan’la görüşen top- luluk, birkaç saat sonra da başmüza- kereci Egemen Bağış, bir kõsõm hü- kümet erkânõ ve İstanbul 2010 Avru- pa Kültür Başkenti Ajansõ Başkanõ Şe- kib Avdagiç eşliğinde yürüyerek Bo- ğaz Köprüsü’nü geçti. Gelişmeler in- ternet ortamlarõnda, müziksever ca- mialarda kõzgõnlõkla karşõlandõ; top- luluğu defterden silenler, konsere git- mekten vazgeçenler oldu. Konserin gerçekleşeceği Atatürk Olimpiyat Stadõ’na gidiş yolu, Ame- rikan filmlerinden sõkça anõmsadõğõmõz, şehri terk etmeye çalõşan araçlarõn paniğini betimleyen bir felaket sahnesi gibiydi. Yönlendirme, otopark, açõk- tan davetiye ve bilet satanlar, alana gi- riş ve tahliye, dönüş gibi konulardaki sõkõntõlar, bir de üstüne bastõran yağ- mur gerilim filminin devamõydõ. Bun- lar bu kadar devlet ve medya desteği- ne yakõşmayan sahnelerdi. UZUN UZUN YUHALANDI İçeride 360 adõ verilen, içinde bir ku- lenin yükseldiği pençe şeklinde ku- rulmuş mega bir sahne bekliyordu. Bu sahneye verilen paranõn ve arkasõndaki niyetin, psikolojideki tek karşõlõğõ me- galomani. Dört kişilik toplulukta, bu sahnenin nimetlerinden neredeyse tek başõna faydalanan kişi Bono. Ya da tõp- kõ South Park’ta hakkõnda denildiği gi- bi: “Bono albümlerin sahibi değil, kendisidir. Bono en büyük zırvadır”. Oysa U2 müziğinin bu abartõlõ gövde gösterisi ile hiçbir alakasõ yok. Konser öncesinde koparõlan fõrtõna- lara uygun olmayan bir başlangõçtõ. Bir saatin üzerinde bir gecikmeyle başla- yan konsere, uzaklardan kostaklana kostaklana yürüyerek geldi “mahşerin dört atlısı”. Ancak mahşer yerinin ya- rõsõ boştu; 100 bin kapasiteli stadõn bir kanadõ tamamen seyircisiz ve õşõksõz bõ- rakõlmõştõ. Alanõn tamamõna dönerek tasarlanan ve bu nedenle 360 denilen sahne kõsmen kullanõlmadõ. 360 yeri- ne 180 derece bir konser oldu. Politik açõsõ, sahnesinden daha dar olan Bono, patavatsõzlõk serisini sah- nede de sürdürmeyi ihmal etmedi; kendilerini Boğaz Köprüsü’nde yürü- ten Egemen Bağış’a teşekkür ederken uzun uzun yuhalandõ. O esnada, bu ül- kenin gerçeklerinden ne kadar haber- siz olduğunu, nasõl yağmacõ bir zih- niyetin, gerici bir propagandanõn par- çasõ olarak kullanõldõklarõnõ anlayõp an- lamadõğõnõ bilemiyoruz, ama “Ta- mam, politikadan bahsetmeyelim” diyerek köprünün anlamõna ilişkin birkaç yuvarlak lafla konuyu kapattõ. PROFESYONEL SOĞUKLUK “Tanıtılmaya ihtiyacı olmayan” konuğu Zülfü Livaneli ile, 1995 yõ- lõnda kaybolan Fehmi Tosun’u andõ- lar, ardõndan “Yiğidim Aslanım Bu- rada Yatıyor”u dinledik. Tüm zamanlara yayõlan bir repertu- varla “New Year’s Day”, “Pride”, “Sunday Bloody Sunday”, “Mothers Of The Disappeared”, “With Or Without You” gibi bir zamanlarõn gü- zel ve anlamlõ parçalarõnõ da söyledi- ler. Genel olarak soundlarõ çok sağlam, ancak performanslarõ seyirci diyalo- ğundan uzak, mekanik ve profesyonel soğukluğu içindeydi. Bitirirken, “Arayı açmayalım” de- di Bono, sanki aramõz varmõş gibi. San- ki yõllarca çağrõlan, ama gelmeyen biz- mişiz gibi. Neyse ki, biz parayõ ancak denkleştirdik, şehri yağmalayan bir projenin paralarõnõ verdik ve U2’yu iz- ledik, başõmõz göğe erdi… Arayõ açmayalõm, parayõ denkleş- tirdiğimizde yine görüşürüz Sevgili Bo- no… ([email protected]) U2 Grubu çevresinde gelişen politik olaylar, konserin müzik boyutunu geride bıraktı ve tepkiyle karşılandı Politik açısı sahnesinden dar... B ir saatten fazla bir gecikmeyle başlayan konsere, uzaklardan kostaklana kostaklana yürüyerek geldi ‘mahşerin dört atlõsõ’. Ancak mahşer yerinin yarõsõ boştu. Konser öncesi yaşanan gelişmeler internet ortamlarõnda ve müzikseverler arasõnda kõzgõnlõkla karşõlandõ. ZÜLAL KALKANDELEN Y õllardõr “gelmiyorlar, gelmeyecekler” derken sonunda geldiler. Rock grubu U2, pazartesi akşamõ İstanbul’da dinle- yicisiyle buluştu. U2’yu ülkemizde ve bu turnede ilk kez görenler için beklentileri karşõlayan bir kon- serdi. Ben bir ay önce Torino’daki konseri de iz- lediğimden, ister istemez bir karşõlaştõrma yaptõm. İstanbul konseri, Atatürk Olimpiyat Stadõ’nõn şe- hir merkezine uzaklõğõ, konformist Türk konser iz- leyicisinin biraz zahmeti göze alamamasõ, hafta içi bir güne ve ramazan ayõna rastlamasõ gibi neden- lerle, kanõmca beklenen sayõda seyirciyi toplaya- madõ. Türkiye’ye ilk kez gelen U2, dünyanõn en bü- yük rock gruplarõndan birisi. Bilet fiyatlarõ da uy- gun tutulmuştu ancak stadyumun önemli bir bölü- mü boştu... Gece boyunca “Ah, bu konser İnönü Sta- dı’nda olsaydı” dedik durduk. Orada yapõlsaydõ, hem “The Claw” (Pençe) denilen muhteşem sah- ne görkeminden bir şey yitirmeyecek, hem de tri- bünler dolu görünecekti. Mekân seçiminin doğru olmadõğõ açõk. Umarõm bir daha orada konser ya- põlma hatasõna düşülmez... ‘KÖPRÜ HAR KA!’ U2’nun performansõna gelince... Her zamanki pro- fesyonelliklerini sergilediler. Ancak böyle büyük gruplarõn dünya turnelerinde birden fazla konseri izlemek pek doğru bir iş değil. Çünkü müzisyen- lerin, her anõ önceden belirlenen bir etkinliği sah- nelemekte olduklarõnõ görüyorsunuz. Tanõk oldu- ğunuz şey kusursuz da olsa, anlõyorsunuz ki sah- nede hiçbir şey kendiliğinden gelişmiyor... Ne Bo- no’nun The Edge’e sarõlmasõ, ne de seyirciler ara- sõndan bir kõzõ sahneye çõkarõp dans edişi... Konserin İstanbul’a özgü yanlarõ da yok değil- di elbette. Bono, Boğaz’õn güzelliğinden söz eder- ken, kendisini İstanbul’a davet eden Egemen Ba- ğış’a teşekkür etti. “Türkiye’de ilginç şeyler olu- yor. Bir değişim yaşanıyor. Tüm dünyayı ilgi- lendiren bir değişim bu. Dün köprüyü Egemen Bağış’la geçtik” demesiyle stadyum “Yuh!” ses- leriyle inledi. Çõkan ses o kadar güçlüydü ki, Bo- no şaşkõnlõkla, “Tamam, bundan sonra hiçbir po- litikacının adını anmayacağım. Köprüden söz edebilir miyim? Köprü harika” diyerek durumu düzeltmeye çalõştõ. Belli ki Bono, politikayla bu kadar ilgili bir mü- zisyen olmasõna karşõn Türkiye’deki duruma pek hâkim değil. Referandum öncesi bõçakla yarõlmõş gibi ikiye bölünen bir toplumda iktidardaki bir po- litikacõyõ anmak, hiç akõllõca değildi... U2’YA B R HED YE Ayrõca bana göre, AKP’nin U2 konserine gös- terdiği aşõrõ ilgi, Başbakan’õn mitingde Bono’yu ken- di emellerine alet etme çabasõ, Dolmabahçe’de gö- rüşmeler vs. bir kesimi gruba karşõ soğuttu. Konserin en önemli anlarõndan birisi, sahneye Zülfü Livaneli’nin çõkmasõydõ. Bono ve Livane- li, önce birlikte grubun “Mothers of the Disap- peared” adlõ şarkõsõnõ söylediler. El Salvador’da- ki iç savaş sõrasõnda çocuklarõ öldürülen annelere adanan bu şarkõ, bu kez İstanbul’da 1995’te göz- altõnda kaybolan Fehmi Tosun’a adandõ. Livaneli’nin “U2’ya bir hediye verelim” de- mesiyle, bütün stadyumun hep birlikte “Yiğidim As- lanım” adlõ şarkõyõ söylemesi, herhalde grup için de oldukça etkileyiciydi. Bono’nun köprü hakkõnda söylediği şu sözler, Türkiye hakkõnda düşüncelerini de ortaya koyan il- ginç sözlerdi: “Bu köprü, sadece dini olanla ve laik olan arasında, Batı’yı Doğu’ya bağlayan bir köprü değil. Geçmişi, geleceğe de bağlıyor.” Hakkõnda çok konuşulan ve daha da konuşula- cak bir konser oldu. Torino konserinden daha durgun olsa da... ( www.zulalkalkandelen.com) Protestolu,Livanelikatkõlõbirkonser Dönüşte çile yaşandõ Konseri 50 binden fazla kişi izledi.  1995’te evinden çõkarken telsizli kişilerce gö- türülen ve kendisinden bir daha haber alõnamayan Diyarbakõr Liceli Fehmi Tosun’un ailesi de konserdeydi. U2, Türkiye’deki faili meçhullere de- ğinmek için 1997’de “Pop” adlõ albümünün ka- pağõna, “Fehmi Tosun’u hatırla. Ekim 1995’te Türkiye’de kayboldu” yazmõştõ.  Bono’nun tüm konuşmalarõ, ekranda Türk- çe altyazõyla verildi.  Konserin bitmesinin ardõndan izleyicilerin çi- lesi başladõ. Toplu taşõmayõ tercih eden seyircilerin tek alternatifi olan metrobüs, bu kadar fazla sayõda yolcuyu taşõmakta yetersiz kaldõ. Anadolu yaka- sõna gitmeye çalõşanlar için aktarmalar, tahammül sõnõrlarõnõ zorladõ. Pek çok insan geceyarõsõ 3’ten önce evlerine ulaşamadõ.  Yõllarca ev hapsinde yaşamõş, Myanmar’õn muhalefet lideri Aung San Suu Kyi’ye adanmõş “Walk On”un söylenmesi, “Washington D.C. ve İsrail duy sesimizi”, “Filistin biz seni duyabi- liyoruz, sen de bizi duyabiliyor musun” diye- rek söyledikleri “Sunday Bloody Sunday”, Bob Marley’den “Get Up, Stand Up” şarkõsõnõn na- karatõnõn söylenmesi ve tüm insanlõğõn ‘bir’ ol- masõ gerektiğini anlatan bir videonun yayõnlan- masõnõn ardõndan “One” şarkõsõnõn söylenmesi, U2 konserine bir başka boyut getirdi.  10 gün süren konser hazõrlõğõ için stat, gün- lüğü 40 bin liradan kiralandõ. ZLENMLER Fotoğraf:VEDATARIK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle