Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 21 EYLÜL 2010 SALI
6 HABERLER
BİLİM ve SİYASET
ORHAN BURSALI
Cemaat, CHP, Diğerleri
- Alo Baykal Bey, Pensilvanya’dan, Fethullah
Hocaefendi adına arıyorum...
- Buyrun ben Deniz Baykal..
- Şu kaset olayıyla ilgili... Mahrem konularınıza
girildiği için Hocaefendi de çok üzüntülü.. ‘Bunu
bizimkiler mi yaptı, bir araştırın..’ talimatı üzerine
baktık, bu olayda bizimkilerin bir dahli yoktur,
bunu özellikle bilginize sunuyoruz...
- Teşekkür ederim, bu açıklamanız içimi
rahatlattı, sizin yapmadığınıza güveniyorum.. vb...
İşte buna benzer bir konuşma geçti
“Pensilvanya” ile Baykal arasında.
Baykal ve CHP’liler çok hassaslar Pensilvanya
konusunda!.. “Biz yapmadık” deyince, inanıyorlar.
Benzer hassasiyeti Kılıçdaroğlu’nda da
görüyoruz sanki. Çoook dikkatli! “Mezarda
yatanları bile kaldırıp gidip evet oyu verin, denildiği
zaman güvenim sarsılır” noktasında duruyor! Peki,
ya o lafı etmeseydi?! Diyelim ki bu bir politik yanıt.
Ama CHP’nin cemaat konusunda belirgin ve
saydam bir politikası olmadığının da göstergesi!..
Politik berraksızlık şu demektir: Ürkütmeyelim,
karşımıza da almayalım, ne olur ne olmaz, gelecek
seçimlerde bize de destek çıkabilirler...
Bu bir hayaldir! Cemaat iktidara tırmanmış,
dişlerini tırnaklarını iktidara, devlete ve ana
kurumlarına geçirmişken ve kene gibi
yapışmışken... Kendisinin yerine iktidara gelmek
isteyene destek mi verecek?!
Kaset olayı Fethullahçıların veya iktidarın, kimin
işi olduğu hiç önemli değil... Cemaatin hanesinde
yüzlerce olay var! Adamlar iktidardalar, polisteler,
yargıdalar, eğitimdeler, ordudalar...
Ve iktidar ortağı ve iktidarla el ele, defter
dürmekle, bertaraf etmekle meşguller..
Karşılarında kimler varsa! Önce büyük güçleri...
Oradan, piramidin aşağılarına doğru iniyorlar... (*)
Cemaat ne zaman CHP’ye yanaşır?
Gücü büyüdüğünde ve iktidara gelebileceği
anlaşıldığında! (Artık öyle bir olasılık ortaya
çıkabilirse!)
O zaman cemaat yelyepelek CHP’ye yanaşır!
Neden? Çünkü amacı, o güne kadar ulaşmış
olduğu bütün pozisyonlarını korumaktır!
Cemaatin yükseliş stratejisini yazdım, ama
kimse anlamamış! Türkiye’nin gerçekleri tartışma
beyninin kısırlığına hayret ediyorum! Ama ülkenin
bu duruma itilmesine baktıkça da hiç
şaşırmıyorum!
Cemaatin, Fethullah Gülen’in bütün hayatı,
iktidarlara yaltaklıkla geçmiştir!
Hangi siyasi (ve askeri!) güçte yükselme ve
iktidara gelme şansı varsa, oraya destek çıktı
cemaat!
Ana sloganının “hoşgörü” olması rastlantı
değildir!
Hoşgörü, ama kendisine hoşgörü!
Bu hoşgörü seline kapılan aptallarla dolu ortalık,
ve aralarında bir zamanların Kemalistleri de vardır!
12 Eylül askeri darbecilerinin baş destekçisidir
Fethullah! Evren’e cennette yer ayırmıştır! Bugün
de ipini çekenler safındadır!
Ecevit’e destek de çıktı, çünkü Ecevit iktidara
gelmektedir o günlerde!
Cemaat, iktidar destekçiliği ile büyüdü! Böylece
her iktidar altında bir dokunulmazlık kazandı...
Bugün cemaat iktidardadır!
Öyle, böyle veya şöyle!
Bu bakımdan artık maskesini indirmiştir ve
kimseye de “amanin” demesine ihtiyacı yoktur!
Dahası, amanin, senden yanayım dediklerinin
defterini dürmekle meşguller! Bir hedefleri de
MHP’dir şimdilerde! Önce kendi yakınlarındakileri
yutuyorlar ve yutacaklar!
Tıpkı bir karadelik gibi!
(*) Veee Bekir Coşkun’u bertaraf ettiler!
Habertürk’ün yayın yönetmeninden tutun sahibine
kadar hepsi, Bekir’in atılmaması için son derece çaba
sarfettiyse eğer, demek gazetenin esas patronu
iktidar, yani Erdoğan, Gül, Egemen Bağış veya
Fethullah gibiler... Turgay Ciner de emanetçi patron!
“Ya iktidar yoluna girersin ya da malını mülkünü kediye
yüklersin” tehdidi varsa, esas patron iktidar demektir!
Gerisi fasa fiso! Basın üzerinde iktidar zulmünün
bakalım hangi örneklerini daha göreceğiz. Bekir
Coşkun’un bertaraf edilmesi, iktidarın “demokrat”
sahtekârlığı ardında sakladığı açık faşist yüzünün dışa
vurumudur! Ve bu iktidarın safında yer tutan sosyalist
liboşların, Ahmet İnsel’lerin de, bu faşizmle
ortaklığıdır!.. Bekir, “kovulmayacak yerine” gelmelidir...
BARKIN ŞIK
ANKARA - Komutanõ olduğu Deniz Harp
Okulu’na yapõlan saldõrõlar sõrasõnda kendisine
sahip çõkõlmadõğõ gerekçesiyle istifa eden Tuğ-
amiral Türker Ertürk, Cumhuriyet’e çarpõcõ
açõklamalarda bulundu. Cemaatin TSK içinde
uzantõlarõ ve imamlarõ olduğunu; bunlarõn bil-
gi sõzdõrdõğõnõ söyleyen Ertürk, Türkiye’nin
transformasyona uğratõlmaya çalõşõldõğõnõ kay-
detti. Ertürk, Deniz Kuvvetleri Komutanlõğõ’na
yapõlan operasyonun diğer kuvvetlere de sõçra-
yacağõnõ belirtirken, “Teknolojiye sorgula-
madan, tedbirini almadan geçtik, fecaat bil-
gileri buradan verdik” dedi. Telefon dinle-
meleri nedeniyle insanlarõn paranoyaklaştõğõnõ
ifade eden Ertürk, “Resmi telefonlarda bize ko-
ta tanınır. Eskiden kotalar yetmezdi. Şimdi
dörtte biri bile doldurulmuyor” diye konuş-
tu. Ertürk, istifa etmesinin ardõndan Cumhu-
riyet’e verdiği röportajda, Deniz Kuvvetleri Ko-
mutanlõğõ’nõn en önemli eğitim kuruluşu olan
Deniz Harp Okulu Komutanlõğõ’nda 2008 - 2010
yõllarõ arasõnda yaşadõklarõnõ anlattõ. Başõndan
geçenleri kitaplaştõracağõnõ da ifade eden Er-
türk’ün değerlendirmeleri şöyle:
Görüntüleri cemaat uçuruyor: 11
Ağustos 2008’de Deniz Harp Okulu’ndaki
görevime başladõm. Dönemin Deniz Kuvvetleri
Komutanõ Oramiral Metin Ataç, ‘Türker se-
ni ateşin ortasına gönderiyorum’ dedi. Gö-
reve başladõktan sonra saldõrõlar artarak devam
etti. Nisan 2009’dan sonra konsantrasyon kuv-
vetlendi. ‘Bu okulda fuhuş yapılıyor, ibadet
yasak, dindarlığa izin verilmiyor, Alevi ya-
pılanması var, eşcinseller var’ şeklinde sal-
dõrõlar oldu. Bir öğrenci, ziyaretçi salonunda, dõ-
şarõdan gelen bir kõz arkadaşõnõn elini tutunca
bile bu görüntüler hemen okul dõşõna uçurula-
rak, exagere (abartma) ediliyor. ‘Bu okulda ah-
laksızlık yapılıyor, bu okulda götüren götü-
rene’ diye yayõn yapõlõyor. Cemaat uçuruyor.
İçeride uzantõlar var. Kimin olduğuna anlama-
nõza imkân yok. Uzun süredir yatõrõm yapõlõyor
bu işe. Her seviyede var uzantõlar. Bunlar ge-
nelde, disiplinsiz, çalõşma performansõ düşük in-
sanlar değil. Belki benim bile en gözde suba-
yõmdõr, astsubayõmdõr.
Öğrencilerimi sorgulatmadım: 32
öğrencimi imzasõz ihbar mektubu ile ‘eşcinsel’
diye ihbar ettiler. Deniz Kuvvetleri Komutan-
lõğõ’ndan bir heyet geldi. ‘Bu öğrencileri sor-
gulayacağız’ dediler. Böyle bir iddia ile sizi sor-
gulasalar, ‘Sizin kuruma güveniniz kalır
mı? Motivasyonunuz kalır mı’ diye sordum.
‘Ben bunu yaptırmam, uygun değil’ dedim.
O dönemin Eğitim Öğretim Komutanõ Kadir
Sağdıç’õ aradõm. ‘Komutanım, bu çocukların
ruhlarında onarılmaz yaralar bırakırız. Bu
20 sene sonra subayken, komutanken tesir
eder’ dedim. ‘Türker haklısın’ dedi. Metin
Ataç’tan onay aldõ, heyeti bir şey yaptõrmadan
geri gönderdik. Bu olay çok kõsõtlõ personel ara-
sõnda döndü ama bu bilgi de basõna sõzdõ. Hak-
kõnda iddia bulunan öğrencileri daha sonra ken-
di kurduğum bir heyetle ben 25 saat aralõksõz
sorguladõm. Sorgularõ ses kaydõna aldõrdõm. Da-
ha sonra deşifre etirmek için. Bu ses dosyala-
rõ da dõşarõ çõktõ. Çok kõsõtlõ tutmama rağmen.
Bulamadõm kim? Komutan, ‘Bul’ diyor bula-
mõyorum. İçerden bilgi verildi mi bunu bulmanõz
çok zor. İhbar mektuplarõ ile ilgili bir dosya oluş-
turdum, Kuzey Deniz Askeri Mahkemesi’nde
dava açtõm, mart ayõnda. Savcõ, herkesi tek tek
soruşturdu. Çocuklarõ GATA’ya sevk ettiler.
Hepsi, ‘görevini yapabilir’ diye rapor aldõ.
Kötü çıkmaz bunlardan: 28 Şubat ön-
cesinde 6 kişi attõm ben. Birisi elektronik ast-
subayõ, takdirname vermişim 1 ay önce. En gü-
vendiğim adam. Yõkõldõm ben bu adam çõkõn-
ca. ‘Bize bir gün emir gelecek bu gemiler bu-
radan kalkmayacak’ diye ifade verdi. Gözüm
kapalõ güvendiğim bir çocuk. Kötü asla bula-
mazsõnõz. Bunlarõn arasõndan çõkmaz. 1977 - 78
yõllarõ, bizim okuldan ilmi yetersizlikten atõlan
Arman Yavaşoğlu isimli bir arkadaşõmõz var.
Okuldan atõldõ İTÜ’ye girdi. Bizden ayrõlamõ-
yor tabii. Bir gün Kadõköy’de buluştuk. Türker
dedi: ‘Bir dergi var üniversitede dağıtıyor-
lar. Derginin adı Sızıntı. Bunu Fethullah
Gülen çıkarıyor’ dedi. Ben ilk defa adõnõ o za-
man duyuyorum. ‘25 - 30 yıl sonra iktidara ge-
leceğiz diyorlar’ dedi. ‘Yok artık’ dedim.
Dosya tutanla bir tutulmamalıy-
dım: Ben savaşõyorum. Elimde kõlõç cephe-
deyim. İsabet alõyor muyum, alõyorum. Belki
hatalar da yapõyorum. Ama ben kendimi şöy-
le düşünüyorum; 1571 İnebahtõ Deniz Savaşõ,
20 bin şehit veriyoruz. Sõkõ bir dayak yiyoruz.
Geriye kalanlarõ Uluç Ali Paşa kurtararak İs-
tanbul’a getiriyor. Sarõ Selim padişah, Sokul-
lu Sadrazam, onlarõn takdirine mazhar oluyor.
Ben de savaştan çõkmõştõm. Ben de muzaffer de-
ğildim ben de isabet almõştõm ama elimde kõ-
lõç savaşõyordum. Dosya tutanla bir tutulma-
malõydõm. Terfi önemli değil. Önemli olan amir-
lerin tarafõndan takdir edilmemek.
Bana taarruz etmiyorlar: Bunlara
darbe yapmasõnõ öğretiyorlar, demokrasi öğ-
retmiyorlar diye yayõn yapõyorlar. Amirlerime
telefon açõyorum. Komutanõm basõn turu dü-
zenleyelim diyorum. Karşõdan ses alamõyorum.
Diyorum ki; ‘Bizim okulda sosyal dal bile yok.
5 tane mühendislik dalı var. Biz burada ma-
tematik, termo dinamik, akışkanlar meka-
niği, yapay zekâ okutuyoruz. Burada de-
mokrasi ile yan yana gelmeyecek ne var?’ Ya
susalõm. ‘Komutanım bana taarruz etmi-
yorlar. Deniz Harp Okulu’na taarruz edi-
yorlar’ diyorum. ‘Uğraşalım bunlarla’ diyo-
rum. ‘Zaten tirajları düşük, ilgilenen de yok
biz üstüne gidersek olay büyüyor sus.’ Bana
taaruzlarõ nedeniyle tetikçi gazeteler aleyhine
dava açtõm. Ama kaybettikleri tazminatlarõ
ödemiyorlarmõş. 300 trilyon borcu olan yayõn
organõ nasõl yayõn yapõyor? Soruyorum size.
Deniz Harp Okulu Komutanlõğõ görevinden istifa eden Tuğamiral Türker Ertürk Cumhuriyet’e konuştu
‘TSK içindeimamlarvar’
‘Başörtüsünde
hata yaptık’
‘Telefon kotaları
kullanılmıyor’
Biz yüksek teknolojiye çabuk geçtik.
Sorgulamadan geçtik. Bunlarõn karşõ
tedbirini almadan geçtik. Fecaat bilgileri
buradan verdik. Şimdi daha yeni yeni
tedbir alõnõyor. TSK operasyona maruz
kaldõkça kabuğuna çekiliyor.
Emekli olana kadar, çocuklarõma sos-
yal paylaşõm sitelerine, MSN’e girme-
melerini istedim. Çocuklar dedim; ‘ben
böyle bir görevdeysem ve ülkemiz sa-
vaştaysa’... Anlatmanõn zorluğunu his-
sediyorsunuz değil mi? 15 yaşõnda 20
yaşõnda çocuğa bunu anlatmanõn zorlu-
ğunu anlõyorsunuz değil mi?
Bize tahsis edilen resmi telefonlarda ko-
ta tanõnõrdõ. Kotalar eskiden yetmezdi. Şim-
di insanlar bu kotalarõn dörtte birini bile
doldurmuyor. Telefon dinlemeleri insanõ
paranoyak yapõyor. İnsanlarõn arasõnda gü-
ven kalmadõ. En büyük hata imzasõz ihbar
mektuplarõnõ işleme koymak.
Yõllarca büyük hatalar yaptõk. Yõllarca
bu başörtüsü meselesine taktõk. Kendi-
mize küvezler yarattõk. Dõşarõya hiçbir
katkõmõz olmadõ. Başörtüsü meselesi ya-
sakladõkça, engelledikçe demokrasi mü-
cadelesine döndü. Hata yaptõk. Türk Si-
lahlõ Kuvvetleri’nin morali bozuk. Sa-
vaşta esas iş, karşõ tarafõn savaşmak
azim ve iradesini ortadan kaldõrmaktõr.
Amaç, taş üstünde taş koymamak değil-
dir. Şimdi, TSK’nin savaşmak azim ve
iradesi kõrõlmõştõr. Bu kadar ağõr taarruz
altõnda kalan herkes hata yapar.
Şimdi ben iki sene boyunca iki ayda bir
odamda, konutumda, konferans salonunda
elektronik arama yaptõrõyorum. Kim için
yaptõrõyorum? Ruslar için değil, Yunanistan
için değil, İran için değil kim için yaptõrõyo-
rum? Hanefi Avcı kitabõnda yazõyor dinle-
meleri. Hanefi Avcõ, bunu ağustosta yazdõ.
Ben bunu şubatta Deniz Kuvvetleri Komu-
tanlõğõ’na yazdõm. ‘Operasyon böyle yapı-
lıyor’ diye. Ama yöntem daima sessizlik.
Benim yazõlarõma hiç yanõt gelmedi. Söz
uçar yazõ kalõr onun için yazdõm. Operas-
yonlar polis tarafõndan yapõlõyor, savcõnõn
önüne konuluyor.
Hanefi Bey, kurumlarõn imamlarõ diyor,
ben uzantõlarõ diyordum. Bizde de kesin-
likle imam vardõr. Hem TSK de hem de
Deniz Harp Okulu’nda kesinlikle imam
var. İmamõ bulabilmek için istihbarat örgü-
tü lazõm. TSK’nin bunu engelleyecek istih-
barat teşkilatõ yok. Bizim istihbarat subay-
larõmõz var, teşkilatõmõz yok.
‘Kimin için arama yaptırıyorum?’
Ertürk 2008 yılında Deniz Harp
Okulu Komutanlığı’na getirildi. Ge-
çen Yüksek Askeri Şûra’da bir üst
rütbeye yükselmeyi bekleyen Er-
türk, terfisi gerçekleşmeyince istifa
etti. Yüksek Askeri Şûra, Ertürk’ün
aynı rütbedeki görev süresini bir
yıl uzatarak, Mersin’deki Akdeniz
Bölge Komutanlığı’na atamıştı. Er-
türk, Balyoz soruşturması kapsa-
mında ifade vermiş, ancak hakkın-
da takipsizlik kararı çıkmıştı.
Pişman değilim
İstifa ederken söylediğim, ‘dost
ateşi’ sözünden pişman değilim.
Amirlerim destek değil köstek
oldular. İstifa edeceğimi kimse
bilmiyordu. Ben istifamı törende
açıkladım. Deniz Harp Oku-
lu’na atanan birisi terfi eder.
Deniz Harp Okulu’ndayken ter-
fi etmemiş hiçbir isim yok. Ben
görevimi tümamiralden devral-
dım. Bu adam ‘dönüşmez’ dedi-
ler. ‘Bu adam bizden değil. Yük-
sek sesle ifade ediyor’ dediler.
Bir numaralõ hedef TSK, orda da Deniz
Kuvvetleri merkezde. Bu kesimde 28 Şu-
bat’õn mimarõnõn Deniz Kuvvetleri Ko-
mutanlõğõ olduğu yönünde bir algõ var.
Özellikle Güven Erkaya nedeniyle. Ay-
rõca personel yapõsõ daha laik, laiklikten
taviz vermez. Daha yenilikçi. Bu operas-
yonu tetikleyen dõş odaklar var. İrtica,
Suudi Arabistan, İran kaynaklõ diye düşü-
nürseniz hata yaparsõnõz. Bizde irticanõn
kaynağõ Batõ. Türkiye’yi dindarlaştõrmaya
çalõşan Batõ. Türkiye’yi transformasyona
uğratmaya çalõşõyorlar. Niye dönüştürme-
ye çalõşõyorlar? Adõna BOP deyin ne der-
seniz deyin, bu coğrafyadaki kaynaklarõn
üzerine oturmak, buradaki insanlarõ sö-
mürge haline getirmek için. Kuruluş fel-
sefesi 1923’te şekillenmiş Cumhuriyet, bu
operasyona engel, baş ağrõsõ. Onun için
bu cumhuriyet dönüştürülmeli. Cumhuri-
yet’in kõrmõzõ çizgileri var. Bunlara TSK
öncü, sonuna kadar sahip. Eğer, TSK’nin
Türkiye halkõ üzerindeki kredibilitesini
düşürmezseniz bu operasyonu yapamazsõ-
nõz. O zaman ne yapmak lazõm? TSK’nin
güvenilirliğini, inanõrlõlõğõnõ yok etmek la-
zõm. Amaç kurumu yok etmek. Türker Er-
türk umurlarõnda değil onlarõn.
‘Hedef
Cumhuriyet’
obursali@cumhuriyet.com.tr
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
“Demokratik konfederalizim”, “demokratik
cumhuriyet” ve “demokratik özerklik”...
Türkiye, Kürt siyasetinin dayatmaya çalıştığı
bu tanımlamaların anlamını çözmeye çalışırken
PKK lideri Abdullah Öcalan dini esas alan
yeni bir söylem geliştirdi!.. Bu söylem PKK’nin
son iki yılda geliştirdiği muhafazakârlaşma
politikasını giderek derinleştireceğini de
gösteriyor. Gelin, Öcalan’ın “dini özerklik” de
denilebilecek bu yeni söylemine geçmeden
önce Güneydoğu’da son dönemde yaşanan
çarpıcı gelişmelere dikkat çekelim:
PKK hem 1990’larda örgüte yönelik kanlı
saldırılar gerçekleştiren Hizbullah’ın
propagandalarını kırmak, hem de son yıllarda
Kürt sorununda aktör olmaya çalışan
Fethullahçıların önünü kesmek için
muhafazakâr çevrelerle ilişkilerini
yoğunlaştırmıştı.
BDP mitinglerinde Said Nursi posterlerinin
açılması, Kuran taşıyan imamların örgüt
gösterilerinde ön saflarda yürümesi, BDP’li
belediye başkanlarının imamlara iftar
yemeklerinde gümüş hediyeler sunması,
ramazan nedeniyle eylemlerin durdurulması
gibi yaklaşımların tek nedeni, Doğu ve
Güneydoğu’daki Nakşi-Nurcu yapılanmanın
PKK üzerindeki olumsuz etkilerini yıkmaktı.
Diğer yandan, PKK içinde “Ya Allah
bismillah serokeme (liderimiz) Abdullah”
diye başlayan yeni sloganlar, Öcalan’ın
Urfa’nın Halfeti ilçesindeki evinin duvarlarına
yüz sürmeye kadar giden tuhaf uygulamalara
uzanmıştı!..
Öcalan’ın 4 Nisan’daki doğum gününde,
evinin bahçesinden muska için toprak
almak ve mutfaktaki kuru sac ekmeğini
kapışmak, şeyh-mürit ilişkisindeki ritüelleri
anımsatmıştı!
BDP-PKK çizgisi yanlızca bu yaklaşımlarla
yetinmemişti... PKK’nin askeri kadrosu ile
kırsaldaki milisleri, tüm bu yakın ilişkilere
rağmen örgüt aleyhine çalışan unsurlara
şiddet uygulamaktan da kaçınmadı.
Örneğin başta BİM olmak üzere İslami
sermayeye ait çok sayıda market,
Fethullahçılara ait dershane, işyeri ve araçlar
kundaklandı; Fethullahçı, Nurcu ve benzeri
çizgideki tarikat ve cemaatlerin üyeleri ve
yöneticileri de baskı altına alındı.
Cemaate tehdit!..
PKK’nin yayın organları bu tehditleri haber
yaparak duyurmaktan da kaçınmadı. Örneğin
8 Eylül’de örgütün yayın organı ANF’de
yayımlanan, “Halk İnisiyatifi’nden Gülen
Tarikatı’na sert uyarı”başlıklı haberde,
Fethullahçılara ait dershane ve okulların adları
da verilerek şöyle denildi:
“Aksu Köyü bölgesinde çıkan operasyonda
9 PKK’linin yaşamını yitirmesinden sonra bir
açıklama yapan Hakkâri Halk İnisiyatifi,
Fethullah Gülen Cemaati’ne bağlı okul ve
dershanelere çocuklarını gönderenlerin en ağır
şekilde cezalandırılacağını bildirdi. Gülen
Cemaati ile ilişkisi olan ve AKP Hakkâri
teşkilatına üye olan herkes hedeflerimiz
arasında olacaktır.”
PKK’nin ramazan ayı ve referandum
progandası sürecindeki kimi uygulamaları ise
bölgede tepki çekti. Örgütün yayın
organlarında 31 Ağustos’ta yayımlanan
“Karlıova’da boykota karşı dini istismar”
başlıklı haberde, bir imamın adı açıkça
yazılarak şu iddialara yer verildi:
“Bingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı Kalencik
köyünde daha önce PKK’lilerin cenazelerine
gitmediği için köyden kovulan imam M. B. bu
kez referandum için ev ev dolaşarak, ‘Boykot
derseniz hem devlet hem de Allah tarafından
cezalandırılacaksınız’ tehdidinde bulunuyor.
İmamın eski Hizbullahçı olduğu ve
Fethullahçılara yakın durduğu söyleniyor.”
Ancak Hakkâri bölgesinde PKK aleyhine
çalıştığı öne sürülen iki imam Karlıova’daki din
adamı kadar şanslı değildi!.. Hakkâri’deki
Hacı Sait Camii’nde görev yapan 31 yıllık
imam Aziz Tan, 23 Ağustos sabahı
namazdan çıktıktan sonra 8 kurşunla
vurularak öldürüldü.
Tan, PKK’nin silahlı kanadı HPG tarafından,
22 Haziran’da hedef gösterilmişti. 6 din
adamının ismini sıralayan örgüt bildirisinde,
“Halkımızın dini duygularını ve yoksulluğunu
istismar ederek yoksul ailelerin çocuklarına
eğitim imkânı sunma adı altında ajanlaştırma
ve Türkleştirme faaliyetleri yürütmektedirler”
denilmişti.
Zaman gazetesi 25 Ağustos tarihli
sayısında “PKK, cami imamını şehit etti,
Hakkâri ağlıyor” başlıklı bir haberde Tan’ın
öldürülmesine geniş yer verdi.
Şırnak’ın İdil ilçesinde oturan ve yöre
insanlarının “Molla Emin” diye adlandırdığı M.
Emin Hezer adlı din adamı ise 6 Eylül akşamı
evine giderken uğradığı saldırıda öldürüldü.
Eylemi PKK’nin yaptığı ortaya çıktı.
Demokratik İslam!..
PKK lideri Abdullah Öcalan önceki gün
avukatlarıyla görüşürken yalnızca Hakkâri’de 9
yurttaşın ölümüyle sonuçlanan bombalı
saldırının failleriyle ilgili düşüncelerini
açıklamadı, Güneydoğu’da 15 yıl aradan
sonra yeniden başlayan imam cinayetlerine de
değindi. Öcalan, Fethullah yanlısı olduğu ileri
sürülen Aziz Tan ve M. Emin Hezer adlı iki din
adamının öldürülmesine değinirken örgütünü
“Bu konulara dikkat edilmelidir” diye de uyardı.
Öcalan’ın bundan sonraki açıklamaları ise
PKK’nin dine yaklaşımıyla ilgili yeni bir
açılımı haber veriyor! Örgüt “Demokratik
özerlik” planı içerisinde propaganda,
eylem ve stratejilerini yeniden belirlerken
Öcalan’ın şu açıklamaları çok
tartışılacağa benziyor:
“Din konusunda da şunları belirtebilirim.
Geçmişte Hizbullah ile fiziki soykırım, bugünkü
manevi soykırım Diyanet imamları aracılığıyla
yapılmaktadır. Hizbullah’ın yerini bugün
Diyanet almıştır. Halkımız bugün faşist-devletçi
propaganda yapan imamlara rağbet
etmemelidir, bunlar öldürülsün demiyorum,
ama bu tür imamlardan uzaklaşmalıdır, onları
yalnız bırakmalıdır. Bu imamları boykot
etmelidir.”
Öcalan’ın açıklamaları bunlarla da kalmadı.
PKK lideri bundan sonraki satırlarda hem
yeni din yaklaşımının adını koydu hem de
ayrı dini merkezlerde örgütlenilmesi
gerektiğine dikkat çekti. İşte sözleri:
“Ben, sahte imamların verdikleri hutbeleri
çok iyi biliyorum. Bu hutbeler faşist zihniyetle
verilen hutbelerdir. O yüzden dini bütün
halkımız ‘demokratik İslami’ zihniyetle
gerekirse parasını kendileri karşılayarak
ibadetlerini mahallelerde kuracakları
mescitlerle-camilerle gerçekleştirebilirler.
Manevi-dini soykırım yapan camilere de
gitmezler, buraları boykot ederler.”
PKK’nin “demokratik özerklik” adını
verdiği plan Güneydoğu’da eğitim, güvenlik
ve yerel yönetimin özerkleşmesini
hedefliyor! Öcalan’ın son açıklamaları da
gösteriyor ki, PKK bölgedeki tarikat-
cemaat kuşatmasını yarmak için kendi dini
yapılanmasını kurmak istiyor!.. Bize de vay
anasını demek kalıyor!..
Muhafazakârlaşan PKK ve ‘Demokratik İslam’!..
İmam Aziz Tan öğrencileriyle birlikte.