Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
HARBİ SEMİH POROY
OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc yahoo.com
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com
BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com
SAYFA CUMHURİYET 21 EYLÜL 2010 SALI
14
MAVİ SÜRGÜN
SERDAR KIZIK
Çıkış Yolu...
Halkoylaması sonucu beklenen süreç işliyor.
Değişiklikle nasıl olsa idari mahkemeler yerindelik
denetimi yapamayacak ya, tam gaz Allianoi’ye
daldılar.
Konunun yargıda olması, onlar açısından hiç
önemli değil.
Antik kent kumla örtülecek, baraj suyunun altında
kalacak.
Bu, kolları sıvayan “evetçilerin” ilk somut
adımlarından.
Doğa Derneği üyeleri dün Allianoi’de yeniden
kendilerini zincirledi.
“Yetmez ama evet”çi çevreciler ortalıkta
yoktular...
Gelelim bir başkasına...
12 Eylül’den hesap soracaklardı ya!
Savcılıklara, Kenan Evren’le ilgili suç duyurusu
dilekçeleri verdiler.
Sonuçlarını göreceğiz...
Bu kesim 12 Eylül faşist darbesinin asıl
mağduru olamadığı için, gerçek anlamda hesap
soramaz.
Sorun, darbeci birkaç emekli generalin yakasına
yapışmak değil ki. Asıl mesele, 12 Eylül düzeni ve
getirdikleriyle hesaplaşmak.
Acaba, 12 Eylül için “Bizim çocuklar yaptı”
diyenlere bir sözleri olabilir mi?
Sanmam.
Evren çıkıp “Fikirlerim, icraatlarım iktidarda, siz
hangi hesaptan bahsediyorsunuz? Buralara nasıl
geldiğinizi unutmayın” dese, ne olacak?
Sonra, faşist darbenin küresel güçlerin isteği
doğrultusunda gerçekleştiğini anımsatsa.
24 Ocak kararlarının yaşama geçmesi için
cuntanın şart olduğunu söylese.
Büyüyen sınıf hareketinin, bilinçlenen halkın,
yükselen solun önünü kestiklerini belirtse...
Sonra da dönüp, “Sizin önünüzü biz açtık. Bugün
sizin arkanızdakiler, 12 Eylül’de bizimle birlikteydi.
Özal’la başladık, iktidarı size taşıdık. Anayasaya
zorunlu din derslerini biz koymadık mı? Cemaatlere,
tarikatlara hoşgörüyle yaklaşmadık mı? Fethullah
Hoca 12 Eylül’ü desteklemedi mi” diye soruları ardı
ardına sıralasa...
Yanıtınız ne olacak?
Tabii gündemlerinden biri de muhalefet partileri.
Maşallah dışarıdan pek zorlamaya gerek yok,
CHP’nin içinde kazan yine kaynamaya başladı.
Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal, Önder Sav
cephesinde atışmalar.
Bunlar çok belirleyici değil. Göreceksiniz yakında
tartışmalar belli bir ideolojik temele oturacak.
Altı Ok’a sıra gelir mi bilmem. Partinin içinden
birileri CHP’nin Avrupa’nın istediği biçime girmesi
gerektiğini söyleyecek.
Zaten Kılıçdaroğlu’nun geçen haftaki Avrupa
gezisine ilişkin yorumların satır arasında bunlar var.
Ne diyorlar:
“Avrupalı sosyal demokratlar bizim yerimize
AKP’yi destekliyorsa, durumumuzu gözden
geçirmek gerekiyor...”
Doğru; sosyal demokratlar 2002’den bu yana
AKP’ye omuz veriyor. CHP ise tu kaka.
Çünkü giderek sağcılaşan, liberalleşen, kan
kaybeden AB’nin sosyal demokratları, CHP’nin de
kendileri gibi olmasını istiyor. Küresel sömürü
düzenine ayak sürüyen değil, onun önünü açan bir
CHP arzuladıkları.
Kıbrıs konusunda direnmeyen, Ermenistan’la
yakınlaşmaya olumlu bakan, AB uyum
mevzuatlarını itirazsız yerine getiren, Mustafa
Kemal’in ilke ve devrimlerinden uzaklaşan bir
parti... Kılıçdaroğlu da “Kendimizi Avrupalı
dostlarımıza iyi anlatmalıyız” demiş, sanki
anlamıyorlarmış, ya da algıda bir sıkıntı varmış gibi.
CHP, AB’nin sosyal demokratları gibi olursa
iktidar şansını hepten tüketecek. Kılıçdaroğlu
Avrupa yerine başka ülkelere başına çevirip baksa,
farklı tablolarla karşılaşacak.
Örneğin Venezüella’da Chavez nasıl iktidar oldu,
küresel sömürgeciler nasıl kovuldu, halk iktidarı
nasıl kuruldu, mücadele nasıl sürüyor?
Küreselleşerek, liberalleşerek değil, Mustafa
Kemal’in yaptığı gibi “halkçı”, “devrimci” bir
anlayıştır çıkış yolu...
UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
Öncelikle belirtelim: CHP
sanıldığı gibi bu
referandumdan mağlup
çıkmadı. Maalesef acilen beyin
ve kalp nakline gereksinimi
olan “çağdaş” (!) tatilcilerin o
pazarı güneşlenerek
geçirdiklerini biliyoruz. Bunun
ötesinde MHP’nin de yüzde 14
civarında olan oylarının
neredeyse yarısını “Hayır”
kampanyasına katamadığı
aşağı yukarı tespit edildi.
Yüzde 42 “Hayır”ların abartısız
net yüzde 30’u CHP’ye verilmiş
oydur, diyebiliriz.
Hızlı bir geri sarma yaparsak,
1999’da yüzde 8.7’ye inen
CHP oylarının, daha sonra
2002’de yüzde 19.4’e,
2007’de yüzde 20.88’e, 2009
belediye seçiminde yüzde
23.1’e ve şimdi referandumda
yüzde 30’a çıktığını
düşünürsek, bu partinin 10 ay
sonraki genel seçimde yüzde
40’a yaklaşması ihtimaline
imkânsız denemez. İşte o
yüzde 40 eşiğinden sonra
yüzer gezer oportünist oyların
da aynı rüzgâra kapılabileceği
olasılığını göz önünde
bulundurursak, durum hiç de
fena değil! Yeter ki herkes
(başta tabii ki siz!) şimdiden
genel seçimler için çalışmaya
başlasın. Demokrasiyi
savunan hiç kimsenin CHP’yi
küçümseme veya kendi
moralini bozma hakkı yok.
Ama sizi duyar gibi
oluyorum. Herkesin dilinde
hâlâ Kılıçdaroğlu’nun
kendisinin oy verememesi var.
Bu hata öncelikle Genel
Başkan’ın iki özel kalem
müdürünün ve Genel
Merkez’in. Ama yapılan esas
kritik hata şu: Son üç günde,
Kılıçdaroğlu’nun adının
İstanbul’da listelerden
silinmiş olduğu ve kendisine
haber verilmediği tespit edilir
edilmez, bir basın toplantısı
düzenlenmeli ve bu olay
halka şikâyet edilmeliydi.
Böylece o son gün ağır
rahatsızlığı yaşanmayacak,
tam tersine CHP bu krizi,
halkın kötü niyete olan
tepkisi ile kendi lehine
çevirebilecekti. Yine de bu
konudan heyecanla negatif
enerji üretilmesine artık son
verilmeli.
Gündemdeki ikinci yorum
şu: “Genel Başkan çok iyi
çalıştı; ama örgüt iyi
çalışmadı.” Bu söyleme
katılmıyorum. Birincisi, evet
tabii ki Sayın Kılıçdaroğlu
büyük bir enerji harcadı, tüm
yurdu mükemmel taradı. Ama
bir kere tüm örgütü çalıştırmak,
zaten Genel Başkan’ın
sorumluluk alanı. Hem o
heyecanı yaratmalı, hem de
zaten denetimi örgütlemeli.
İkincisi, bence zaten CHP
örgütleri tüm yurtta ve
İstanbul’da hiç de fena
çalışmadılar. İstanbul’da
neredeyse her ilçenin
çalışmasına katılarak içinden
izledim. Söylenilen şu: “Ama
AKP’liler her yerde daha çok
çalışıyorlar.” İşte bu cümleyi
Beyoğlu’nda CHP standında
bana bir kere daha söyleyen
genç kadını, kolundan
tuttuğum gibi İlçe
Başkanlığı’na yolladım: “AKP
uzaydan adam ithal etmiyor. O
çalışmayı yapması gereken
zaten sizsiniz, derhal üye
oluyorsunuz!” Lütfen bu
anekdottan herkes üzerine
düşen dersi çıkarsın!
Gelelim CHP’nin
kampanyasına: Bu yapıcı
eleştirileri yapmanın nedeni
Kılıçdaroğlu’nun eleştiriye açık
olmaktan öte, bunu gerçekten
kendi talep etmesi. CHP
Genel Başkanı, referandumun
neden çarpık bir tuzak
olduğuna yoğunlaşacağına,
“havuzlu ve altın musluklu villa”
temasına günlerce daldı.
Ardından RTE’ye yanıt
yetiştirirken “boy bos, soy
sop”a fazlasıyla girdi. “Teknik
konularda boğulmamak için”
mitinglerde anayasa
maddelerine pek değinilemedi
ve sonuçta RTE’nin “12 Eylül
faşizmi ile hesaplaşma” gibi
yapay ve gerçek ötesi tezi, gün
geçtikçe ağırlık kazanmaya
başladı. CHP buna karşı,
referandum hakkında bir karşı
hamle yapamadı. İkinci
Cumhuriyetçi yazarlara
yönelik duyulan anlaşılmaz
ısrarlı mahcubiyetten, laiklik
konusu bile referandumun
kritik eşiği olarak
sunulamadı, gündemde
olmayan riskli konulara
girildi.
Farklı büyük isimlere sahip
CHP, her gün üç miting
düzenleyebilir, Baykal ekibi
dahil herkesi daha iyi
kullanabilirdi. Mitingler daha
uzun tutulabilir, Genel
Başkan’a destek olan bir ekip,
konuşmaların daha vurucu
geçmesi için yardımcı olabilirdi.
Halka zaten çok sempatik
gelen Kılıçdaroğlu ve CHP
böylece daha fazla kararsız
oyu etkileyebilirdi.
Diyelim ki bütçe azlığından
ilanlar verilemedi. (Bir arka
sayfa ilanına da mı yetmedi
para?) Daha yaratıcı senaryolar
devreye sokulabilirdi. Mesela
Genel Başkan’ın plajları
gezip, tatilcilerin her birine,
“dönün” mesajı vermesi gibi!
Ne kadar etkili ve medyatik
olurdu, düşünebiliyor
musunuz?
Sonuçta referandum “bitti
gitti”. Ama bu konuların
konuşulması, tabii ki benzer
hataların tekrarlanmasını
engelleyebilir.
Kesinlikle seçimli bir
kurultaya gitmemesi gereken
CHP’nin, bundan sonra neleri
gündemine alması lazım
geldiğini ve geçen günlerin
malum iç krizini, haftaya ele
alacağız.
YAKAMOZ
BEDRİ BAYKAM
CHP: Referandum Bilançosu
serdarkizik@cumhuriyet.com.tr
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ “Fiyu” da deni-
len ve yurdumu-
zun sulak alanla-
rõnda da yaşayan
bir ördek cinsi. 2/
Gece yapõlan si-
nema ya da tiyatro
gösterisi... Sergen.
3/ Metal parlatma-
ya yarar aygõt. 4/ “
--- manaya derler /
Suret ile kaş değil”
(Kaygusuz Abdal)... Bir
renk. 5/ Ruleti ve salata-
sõ vardõr... Yabancõ... Bir
nota. 6/ Lantan elemen-
tinin simgesi... Türki-
ye’de seri üretimi yapõlan
ilk otomobil. 7/ Kuru so-
ğuk... Yürürlükte olan,
geçerli olan. 8/ Özellik-
le Meksika’da yaygõn
sert bir içki... Kâfi gel-
meyen. 9/ Başka bir şiir örnek alõnarak aynõ ölçü ve ay-
nõ uyakla yazõlan şiir.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Venedik’te dokunan ve Osmanlõlar döneminde ithal
edilerek yeniçerilere dağõtõlan parlak renkli bir tür çu-
ha. 2/ Kenar süsü... Bir meslekte kõdemce başta gelen
kimse. 3/ Karadeniz yöresine özgü, mõsõr ununa çeşit-
li sebzeler katõlarak yapõlan bir ekmek... Büyük kardeş,
ağabey. 4/ Orta Asya’da yaşayan Şamanist Türkler ara-
sõnda yaygõn bir tür fal... “Sana dün bir tepeden baktõm
--- İstanbul” (Yahya Kemal). 5/ Genellikle yakmak için
kullanõlan iri saman... Genişlik... Lityum elementinin
simgesi. 6/ Eti yenen bir tür mürekkepbalõğõ. 7/ Uzak...
Adõn durum eklerinden biri. 8/ Hizmet hayvanlarõnõn
ayağõna çakõlan demir... Denizcilikte yelkenlerin açõl-
masõ için verilen komut. 9/ Kadercilik.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
M I Y M I N T I
E S M E R A R İ
Y İ Ç A R A L
D A R K M K İ
A L H O P A Ş
N İ Ş A B U R E K
C A İ Z L A R İ
I Ğ R I P K O L
A K R O B A S İ
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
Referandum-Değerlendirme-I-
Dr. Alev COŞKUN
12 Eylül Pazar günü yapõlan refe-
randumun üzerinden on gün geçti. Ar-
tõk daha akõlcõ ve duygulardan uzak
değerlendirmeler yapabiliriz.
Öncelikle, bizim 12 Eyül’de yaptõ-
ğõmõz oylamanõn bütün dünyada ge-
nel kabul gören bir referandum, bir
halkoylamasõ olmadõğõnõ hemen be-
lirtmeliyiz.
Halkoylamasõ, demokratik sistem-
lerde, halkõn siyasal tercihlerinin or-
taya çõkmasõnõ, giderek halkõn yasa-
ma sürecine katõlmasõnõ sağlar. Bu yö-
nü ile kuşkusuz doğrudan demokra-
siye özgü bir kurum ve siyasal me-
kanizmadõr. Halkoylamasõ somut,
açõk ve net olmalõdõr. Oysa, 12 Ey-
lül’de Türkiye’de yapõlan halkoyla-
masõ, anayasanõn birbiriyle ilişkisi ol-
mayan 26 maddesinin halkõn oyuna
sunulmasõydõ.
Anayasalar bir uzlaşma sonucu ya-
sama organõndan geçer; halkoyuna su-
nulan paket herhangi bir uzlaşma ze-
mini yaratmadan AKP’nin Meclis’teki
çoğunluğuna dayanõlarak çõkarõldõ ve
birbiriyle uyumlu olmayan madde-
lerden oluşan paket halkoylamasõna
sunuldu. Bu nedenle anayasa ve si-
yaset bilimi kitaplarõna bu halkoyla-
masõ bu sakat yönü ile geçecektir.
Belki de işte bu nedenle halkoyla-
masõndan önce Erdoğan bu paket
için, bir hap yapõp halka sunacağõz, di-
yerek bu karõşõklõğõ itiraf etmişti.
Orantõsõz güç kavramõ ve uygula-
masõ bu halkoylamasõnda tam anla-
mõyla gerçekleşti. Şöyle ki:
? İktidar partisi devletin bütün ola-
naklarõnõ seferber etti ve Başbakan Er-
doğan bu olanaklarõ sonuna kadar kul-
landõ. Mitinglere devletin olanaklarõyla
gitti; mitingler, o ilde bir açõlõş yapõ-
yor bahanesiyle (TOKİ, belediye vs.)
devlet kurumlarõna düzenletildi.
? AKP, inanõlmaz derecede büyük
paralarla halkoylamasõna katõldõ.
Sadece büyük kentler değil, bütün
Türkiye’deki “billboard”larõ kira-
ladõ, gazetelere günlerce boy-boy
ilanlar verdi. Büyük kentlerde, özel-
likle varoşlarda her köşeye AKP pro-
paganda masalarõnõ koydu. Haklõ
olarak ana muhalefet partisi başka-
nõ Sayõn Kılıçdaroğlu “Bu değir-
menin suyu nereden geliyor” diye
sormak gereğini duydu.
? Bu olanaklara ilave olarak devlet
televizyonu TRT ve diğer TV’lerin
hemen hepsi AKP ve yandaşlarõ ta-
rafõndan kullanõldõ, adeta işgal edildi.
Bütün Türkiye’de baskõcõ bir biçim-
de “Evet” kampanyasõ yürütüldü.
Karşõt fikre olanak sağlanmadõ.
? Bütün bu durumlara ilave olarak,
hiçbir demokratik ülkede görülme-
yecek bir biçimde Başbakan Erdoğan
açõkça maddi ve manevi baskõ yön-
temleri uyguladõ. İşte birkaç örnek:
? Sivil toplum örgütlerini “Evet”
demeleri için zorladõ; “Taraf ol-
mazsanız, bertaraf olursunuz” di-
yerek tehdit etti.
? Bu yetmiyormuş gibi, “Hayır”
oyu verecek olanlarõ açõk ve net bir
biçimde “darbeci” olarak niteledi.
Bu tavõrlar, Erdoğan’õn demokratik
ilkeleri çiğneyen otoriter bir kişilik
olarak siyasal tarihe geçmesine ve-
sile olacaktõr.
İleride bugünlerin siyasi tarihini ya-
zacak yansõz bilim adamlarõ tarafõn-
dan Erdoğan özellikle bu iki “anti-
demokratik” tavrõ nedeniyle olum-
suz olarak nitelenecektir.
Halkoylamasõnõn rakamsal sonuç-
larõ açõsõndan bakarsak şu noktalar
üzerinde durulmalõdõr:
? Evet oylarõnõn fazla olacağõ tah-
min ediliyordu, hatta hemen hemen
bütün siyasal yorumcular Evet-Hayõr
farkõnõn yüzde 2-3 civarõnda olacağõnõ
belirtiyorlardõ. Bu nedenle yüzde 58
Evet, ciddi bir başarõdõr.
Küçümsenmemeli
Ancak yüzde 42 “Hayır” oyu da
hiç küçümsenemez. Hele yukarõda
belirtilen “orantısız siyasal güç”
gerçeği karşõsõnda, çok önemli ve çok
ciddi bir başarõdõr.
Halkoylamasõ bir anayasa deği-
şikliği oylamasõ olmadõ. İster Evet
ya da ister Hayõr oyu verenlerin yüz-
de 90, hatta 95’i anayasada yapõlan
değişikliklerin somut olarak neler ol-
duğunu kavrayamadan oy kullan-
dõlar.
Pekiyi, bunda kimin suçu var?
Asõl sakatlõk birbiriyle ilişkisi ol-
mayan 26 maddeyi bir araya getirip
bir paket yapan siyasal iktidarõn tu-
tumudur. Halkõn, 26 maddenin ay-
rõntõlarõnõ öğrenmesine de olanak
tanõnmamõştõr. Bu maddeler bir hap
haline getirilerek halka sunulmuştur.
Bu durumda halk da kendi siyasal
düşüncesine göre oy kullanmõştõr.
Bu anayasa oylamasõ “darbe”
kavramõ etrafõnda yoğunlaştõ: “Dar-
be anayasası”, “darbeciler”, “dar-
benin rövanşı” gibi. Üstelik bir de,
getirilen pakete “Hayır” oyu veril-
mesi, sanki darbecileri destekliyor-
muş gibi bir anlama büründü, oy ve-
renler bu suçlamalarla karşõlaştõ... Bu
da halkoylamasõnõn demokratik ve
özgürlükçü bir hava içinde geliş-
mesini engelledi.
Rakamların dili
Sandõk başõnda yapõlan eğilim
yoklamalarõnõn sonuçlarõ gazeteler-
de yayõmlandõ. Eğitim düzeyi art-
tõkça “Hayır” oylarõnõn yükseldiği
bir siyasal oluşumla karşõ karşõya ol-
duğumuz tekrar açõğa çõktõ.
Yüksek Seçim Kurulu’nun açõkla-
dõğõ “kesin olmayan” resmi sonuçlara
göre referandumda 52 milyon 51 bin
828 kayõtlõ seçmenin 38 milyon 369
bin 253’ü oy kullandõ.
Katõlõm yüzde 73.7. oldu. Bu duru-
ma göre seçmenin yüzde 26.3’ü san-
dõğa gitmedi.
Seçmenlerin 21 milyon 788 bin
911’i “evet”, 15 milyon 854 bin
379’u ise “hayır” yönünde oy kulla-
nõrken 725 bin 963 seçmenin oyu, çe-
şitli sebeplerden dolayõ geçersiz sa-
yõldõ.
Bu da, sandõğa gidenlerin yüzde
1’ini aşõyor. Bu sayõlarõ toplam seçmen
açõsõndan ciddi bir analize tabi tutar-
sak, bu durumda, toplam seçmenin sa-
dece yüzde 41.8’inin anayasa deği-
şikliğine “Evet” dediği ortaya çõkar.
Tüm seçmenin yüzde 31’i ise “Ha-
yır” oyu vermiştir.
Böylece toplam oylama sonuçlarõ-
na göre, büyük çoğunluğun üzerinde
uzlaştõğõ ya da kabul ettiği bir anaya-
sa değişikliği yapõlamadõğõ gerçeği or-
taya çõkar... Aslõnda bu rakamlarõ,
2007 yõlõnda yapõlan referandum ra-
kamlarõyla karşõlaştõrmak gerekir.
2007 referandumuna “Evet” di-
yenler genel seçmenin yüzde 46’sõy-
dõ. Şimdi bu oran yüzde 42’ye düş-
müştür, dört puan gerilemiştir. 2007’de
“Hayır” diyenler yüzde 21 idi, şim-
di bu oran yüzde 31’dir, on puan art-
mõştõr.
Yarõnki yazõmõzda bu değerlendir-
meyi sürdüreceğiz. Özellikle, hemen
hemen tüm gazetelerde yer alan üç
renkli haritalar üzerinde duracağõz.
bedri.baykam@gmail.com www.bedribaykam.com
Toplam seçmenin sadece yüzde 41.8’i anayasa değişikliğine “Evet” demiştir.
Tüm seçmenin yüzde 31’i ise “Hayõr” oyu vermiştir. Böylece toplam oylama
sonuçlarõna göre büyük çoğunluğun üzerinde uzlaştõğõ ya da kabul ettiği bir anayasa
değişikliği yapõlamadõğõ gerçeği ortaya çõkmõştõr...