20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada olaydı...” Avcı’nın bu değerlendirmesine gönderme yapmak gerekirse, kitabın pek çok yerinde biz de, “bu da ayrı bir yazı konusu olur” dedik. Genel bir değerlendirme ile başlamak gerekirse... Avcı, kitabı samimi bir dille ve açık yüreklilikle kaleme almış... Özellikle mesleğinin ilk yıllarındaki sola bakışı, sola ilişkin düşünceleri o dönemin polis kadrolarının nasıl yetiştirildiği konusunda ciddi fikirler veriyor. Bu ayrı yazı konusu! Avcı’nın yaşam çizgisi ayrıca Türkiye’nin kendi içinde pek çok “Berlin duvarı” olduğunu, bunlardan biri yıkılsa ötekinin inşa edildiğini gösteriyor. Kitabın özellikle ikinci bölümünde adeta haykırıyor: Devlet çıplak! 34 yıl boyunca Emniyet’in değişik katlarında görev yapan Avcı’nın AKP iktidarına bakışı daha özgeçmişini anlatırken netleşiyor: “2003 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’na atandı. Burada yaptığı yolsuzluk operasyonları hoşa gitmeyince 2005 yılında geçici olarak, 2006 yılında ise asaleten Edirne İl Emniyet Müdürlüğü’ne getirildi.” Kitabın tartışılan bölümü 397. sayfadan başlayan “Cemaat”. Avcı, somut örneklerle, bazen isim vererek, bazen iddialarını doğrulayacak kanıtların yerini göstererek devletin “ele geçirildiğini” söylüyor. Ancak ikinci bölümü iyi anlamak, neden-sonuç bağlantısı kurmak için birinci bölümü de okumak, dikkate almak gerekiyor. Avcı iki bölümü şöyle bağlamış: “Bu kitabın birinci bölümünde devlet kurumlarının kof olduğunu, basit sorunları bile çözme yeteneğine sahip olmadığını anlatmaya çalıştım. Bu bölümde ise bir cemaatin birkaç adamın çalışması sonucu her şeyin yerle bir olduğunu, koca devletin içten içe eridiğini, adalet ve güvenlik kurumlarının adaletsiz ve güvensiz hale dönüştüğünü, bu durumun farkında olan devlet görevlilerinin buna karşı durmadığını anlattım. Bir grup koca bir devleti teslim aldı. Devlet içten içe çatırdıyor, birileri yönetimi ele aldı ve kimse devlet gücünü kullanan bu kişilere dur diyemiyor. Birkaç cemaat imamı devlet yetkilerini gasp etti. Bu nasıl bir devlet geleneğidir?” Bu saptamayı yapan kişi, kendi deyimiyle “Emniyet’te teknik-elektronik istihbaratın kurucusu!” Bir başka deyişle devletin pek çok şeyini bilen kişi. Avcı, halen Ergenekon davalarına bakan özel yetkili mahkemeler için şunu söylüyor: “Özel yetkili mahkemelerin tüm hâkim ve savcıları emsali hâkim ve savcılarla değiştirilmelidir, bu sağlanmadan cemaate muhalif olan hiç kimsenin özgürlüğü ve hayatı güvencede olamaz. Uzun süreden beri cemaat, sistemin hassasiyetini kullanıp son 5-6 yıl içersinde tavassutla her hâkim ve savcı kararnamesinde özel yetkili mahkemelere belli oranda cemaate mensup hâkim ve savcıları yerleştirmiştir.” Avcı’nın adalet mekanizmasına, polis-adliye ilişkilerine yönelik saptamaları da ayrı birkaç yazı konusu... Burada şu karşılaştırmayı yapmadan geçemeyeceğim: Ergenekon’da kimliği belirsiz, geçmişi karanlık, dosyaları adi suçlarla kabarık kişilerin yazdığı bir mektup bile dava konusu olurken; uzun yıllar istihbaratın başında bulunmuş bir polis müdürünün bu açıklamaları ne olacak? Avcı, devlet bir cemaat tarafından ele geçirildi, kadrolar tutuldu diyor ama; Mustafa Balbay Ergenekon iddianamesinde (sayfa 985-986) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’le kadrolaşmaları görüşmekle suçlanıyor. Kendisine cumhurbaşkanlığı önerisini getiren Ecevit’e bile eyvallahı olmamış Sezer, Balbay’la kadrolaşma konuşacak! Hiçbir belgesi olmayan bu suçlama bile iddianame konusu olurkan Avcı’nın isim ve kanıt yeri göstererek yaptığı açıklamalar ne olacak? Gerçeği ortaya koyan bir Avcı çıktı... Acaba gereğini yapan bir savcı çıkacak mı? [email protected] SAYFA 20 EYLÜL 2010 PAZARTESİCUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 20 Eylül Oslo Y 14 Helsinki Y 14 Stockholm Y 16 Londra Y 21 AmsterdamY 17 Brüksel Y 19 Paris B 2 Bonn PB 18 Münih PB 18 Berlin Y 16 BudapeştePB 18 Madrid Y 23 Viyana PB 18 Belgrad Y 21 Sofya Y 19 Roma PB 25 Atina Y 30 Zürih PB 18 Moskova PB 15 Aşkabat A 25 Taşkent A 24 Bakû PB 27 Bişkek A 21 Tiflis Y 28 Kahire A 34 Şam A 36 İstanbul PB 26 Edirne Y 29 Kocaeli PB 30 Çanakkale PB 29 İzmir B 33 Manisa B 36 Denizli B 35 Zonguldak B 26 Sinop B 26 Samsun PB 29 Trabzon PB 27 Giresun PB 28 Ankara B 33 Eskişehir B 32 Konya B 33 Sıvas B 30 Antalya B 32 Adana B 35 Mersin B 33 Diyarbakır B 35 Şanlıurfa B 36 Mardin B 33 Siirt B 34 Hakkâri B 27 Van B 23 Kars B 25 Yurdun kuzeyba- tı kesimleri parçalı zamanla çok bulut- lu, Kırklareli, Edir- ne ve Tekirdağ çev- releri sağanak ve gök gürültülü sağa- nak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Fırtı- na: Batı Karadeniz, Kuzey Ege ve Gü- ney Ege’de gece fırtınamsı rüzgâr bekleniyor. 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Taşınan İnanç Aşınan Bilinç... Televizyon muhabiri karşısındaki kadına soruyor: - Umreden erken mi döndünüz? - Evet, diyor başı beyaz örtülü orta yaşlı kadın. Başbakanımız istedi. Geldik. Referandum budur. İnançla sandık başına gidilmiştir. İnançla EVET oyu verilmiştir. İnançla çıkılıp gidilmiştir. İnanç sormaz, soramaz. İnanç sorgulamaz, sorgulayamaz. ‘Bizler’ inanmış insanlarız. ‘Bizler’e ne söylenirse onu yaparız. ‘Onlar’ inançsızdırlar. ‘Onlar’ bizden değillerdir. ‘Bizler’ doğru olanı yaparız. ‘Bizler’ hep doğru olanı söyleriz. ‘Onlar’ Deniz Feneri derler, yalandır. ‘Onlar’, Başbakan’ın oğlu gemi aldı derler. Çekemezler de ondan. ‘Onlar’, havuzlu villa derler. Bilmezler ki helaldir. ‘Onlar’ HAYIR oyu verirler. Darbecidirler. İmansızdırlar. ‘Onlar’ mı? Bizden değildirler. ‘Bizler’ ileri demokrasi için oy veriyoruz, EVET diyoruz, EVET. Biz liberaller, inanç için değil, Avrupa için EVET diyoruz. Liberal Avrupa, liberal Amerika için EVET diyoruz. Taşınan inanç. Aktarılan çıkarlar. Günü kurtarma. Geleceği garantileme operasyonları. Körü Körüne İnanç. Prof. Dr. Vamık Volkan’ın yapıtı. Prof. Vamık Volkan psikiyatr. Politik psikiyatri ile uğraşıyor. Ortadoğu’yu inceliyor. Dünyanın çatışma bölgelerini. İnanç çatışmalarını. Canlı bombaların psikolojisini. İnanca teslim edilen akılların nelere yol açtıklarını. Dünya hızla inançların çatışmalarına kayıyor. Hıristiyanlık. Yahudilik. İslamiyet. Amerika. Avrupa. Ortadoğu. Balkanlar. Kafkasya. Ülkeler kendi içlerinde bölünüyor. Dinler, mezhepler, etnik kökenler, milliyetler. Liderler. Hizipler. Klikler. Kitleler. Aşınan bilinç de sorunludur. Kültürle edinilmemiş bilgiler. Sağlam bir temele oturmamış bilinç görüntüleri. İmana dönüşen Marksizm. İmana dönüşen laisizm. Başarısızlıkla kendine dönen aşındırıcılık. ‘O öyle yapmasaydı’, ‘bu şunu demeseydi’ler. ‘İşte beceremiyor’ sızlanmaları. Olayı kavrayamayan tepinmeler. Çalışmadan sonuç almayı bekleyenler. Dönmek için mazeretler bulmaya çalışanlar. Aşınan bilinç. O da tehlike yaratan bir gelişme. Yaşananlar bir toplumun tarihinin evreleridir. Bunlar yaşanacaktır. Daha başka acılar da çekilecektir. Ama sonra ‘Sağlam Bilinç’ duruma el koyacaktır. Toplum kendi sağlıklı yapısını bulacaktır. İnanç kişinin inancı olacaktır. Toplum akılla yönetilecektir. Sorarak, tartışarak, en doğruyu arayarak yönetilecektir. Bu da HEPİMİZ ile başarılacaktır. BİZLER ve ONLAR olmayacak, HEPİMİZ olacaktır. Sağlam bilinç. Sabırla çalışma. Akılla bütünleşme. Bir gün değil. Bugün olacaktır... [email protected] Denetimsiz okul taşıtları Meclis’e taşındı ANKARA (ANKA) - CHP İstanbul Milletvekili Ahmet Tan, denetimsiz okul taşõtlarõnõ Meclis gündemine taşõdõ. Okul taşõt model yaşõnõ 12’den 20 yõla çõkartan yönetmeliğin Danõştay’ca 8 ay ön- ce iptal edildiğini hatõrlatan Tan, “Yönetmelik ip- tal edildiği halde trafikte çok sayıda çok eski model okul taşıtı bulunmaktadır. Ayrıca okul taşıtlarının, çocuk koltuğu uygulamasından muaf tutulması özellikle yaşları küçük olan öğ- rencileri tehlikelere daha açık hale getirmekte- dir” dedi. Tan soru önergesinde İçişleri Bakanõ Beşir Atalay’a şu sorularõ yöneltti: “Boyu 150 santimetreden kısa, kilosu 36 kilogramdan az olan çocuklara ‘çocuk bağlama sistemleri’ (çocuk koltuğu) öngören bu yönetmelik özellikle 3-6 yaş arası anaokulu öğrencisi taşıyan okul taşıtlarını dikkate almamıştır. Bu yaş arasındaki çocukla- rın güvenliklerini sağlamak üzere okul taşıtları için de yeni bir düzenleme getirilecek midir?” İHD İstanbul Şubesi Vicdani Ret Komisyonu üye- si bir grup genç, dün düzenledikleri toplantıda mi- litarizmin savunucu olmamak için “Vicdani Ret” kararı aldıklarını açıkladı. Toplantıya BDP Grup Başkan Vekili ve Batman Milletvekili Bengi Yıldız, Yazar Cezmi Ersöz, İstanbul Kürt Enstitüsü Baş- kanı Sami Tan, Avrupa Kürt Vicdani Red Hare- keti’nden Şükran Gündüz ve ESP yöneticileri des- tek verdi. Vicdani retçiler adına açıklamayı okuyan İHD Şube Başkanı Abdulbaki Boğa, Kürt gençle- rinin Türk ve Kürt halkının kanının dökülmesine karşı olduklarını söyledi. (Fotoğraf: ALİ AÇAR) ‘Barış için vicdani ret’ Başbakanlõk Resmi Konutu’nda dün Terör ve Güvenlik Zirvesi yapõldõ ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - PKK’nin eylemsizlik kararõnõn sona ermesinden bir gün önce topla- nan güvenlik zirvesinde, terör örgü- tünün bundan sonra atacağõ olasõ adõmlar ve Hakkâri’de 9 sivilin ya- şamõnõ yitirdiği saldõrõ sonrasõnda elde edilen bilgiler masaya yatõrõldõ. Başbakanlõk Resmi Konutu’nda dü- zenlenen zirveye Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarõ Muammer Gü- ler, Devlet Bakanõ ve Başbakan Yar- dõmcõsõ Cemil Çiçek, Adalet Bakanõ Sadullah Ergin, MİT Müsteşar Yar- dõmcõsõ Afet Güneş, Genelkurmay Başkanõ Orgeneral Işık Koşaner ve Kara Kuvvetleri Komutanõ Orgeneral Erdal Ceylanoğlu katõldõ. Toplantõ yaklaşõk 2.5 saat sürdü. ‘Son gelişmeler ele alındı’ Toplantõnõn ana gündem maddesi 20 Eylül yani bugüne kadar tek taraflõ ey- lemsizlik kararõ ilan eden PKK’nin bundan sonra atacağõ olasõ adõmlar ol- du. Bu çerçevede PKK’nin eylemsizli- ğini sürdürebileceği ya da yeniden ey- lemlerine başlayabileceği senaryolarõ değerlendirilirken bu tavõrlar karşõsõn- da atõlacak adõmlar ele alõndõ. Toplan- tõda Hakkâri’de düzenlenen ve 9 sivi- lin yaşamõnõ yitirdiği saldõrõya ilişkin yeni bilgiler de masaya yatõrõldõ. Terör örgütü lideri Abdullah Öca- lan, avukatlarõyla yaptõğõ görüşmede Hakkâri’deki saldõrõnõn kendisiyle ya- põlan görüşmeleri de dinamitlediğini ifade etmişti. Öcalan, “Yapılan bu son patlamayla buradaki görüşme- ler dinamitlendi, bombalandı. Bu görüşmeler oldukça verimli geçiyor- du, umutluydum” değerlendirmesin- de bulunmuştu. Öcalan’õn açõklamala- rõnõn da değerlendirildiği tahmin edi- liyor. Zirvenin ardõndan Başbakanlõk tarafõndan yapõlan yazõlõ açõklamada, toplantõnõn, Genel Güvenlik ve Terör- le Mücadele Değerlendirme Toplantõsõ olduğu bildirildi. Açõklamada, “Top- lantıda, terörle mücadeledeki son gelişmeler ele alınmış, ülkemizin iç ve dış güvenlik konuları ayrıntılı olarak değerlendirilmiştir” denildi. Öte yandan hafta sonunu İstan- bul’da geçiren Erdoğan, zirve için öğ- le saatlerinde Ankara’ya döndü. Zirve- ye başkanlõk eden Erdoğan, daha son- ra bir düğün programõ için İstanbul’a gitti. Erdoğan, gece Ankara’ya geldi. Mitingde 78’liler Girişimi adına konuşan Celalettin Can, darbecilerin yargılanması için Meclis’te komisyon ku- rulması çağrısını yineledi. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) Hakkâri konuşuldu Yeni anayasa istediler TARKAN TEMUR İSTANBUL - 78’liler Gi- rişimi’nin öncülüğünde bir araya gelen 12 Eylül mağ- duru 35 siyasi parti, sivil toplum ve meslek örgütü ile sendika temsilcileri Kadõ- köy’de “12 Eylül darbeci- leriyle hesaplaşma, barış ve demokrasi” mitingi düzen- ledi. Mitingde, darbecilerin yargõlanmasõ ve operasyon- larõn durdurularak müzake- relerin başlatõlmasõ istaendi. BDP Eşbaşkanõ Gülten Kı- şanak, “Kürt halkını şid- detle baş başa bırakırsak değil duygusal kopuş, fizi- ki kopuş da olur. Bunu herkes görsün” dedi. Tepe Nautilus önünde dün öğle saatlerinde toplanan gruplar, Kadõköy Meyda- nõ’na yürüdü. Sunumlarõn Kürtçe ve Türkçe olarak ya- põldõğõ mitingin açõlõş ko- nuşmasõnõ Tertip Komitesi Başkanõ Prof. Dr. Tahsin Yeşildere yaptõ. Yeşildere, 12 Eylül mağduru herkesin sorumlular hakkõnda suç du- yurusunda bulunmasõ çağrõ- sõnda bulundu. BDP Eşbaşkanõ Kõşanak da tüm demokrasi güçlerinin isterse yeni bir anayasa ya- pabileceğini söyledi. Hak- kâri’deki saldõrõya da dikkat çeken Kõşanak, “Kim ter- tiplediyse şunu iyi bilsinler, barış ve demokrasi iste- yen Kürt halkı bunu boşa çıkaracaktır” diye konuştu. BARIŞ MİTİNGİ Geçen hafta Başbakan Tayyip Erdoğan’ın uluslararası toplumun yaptırım kararlarına nispet edermişçesine Türkiye’nin İran ile ticaret hacminin üç katına çıkarılacağı mesajını dünyaya duyurduğu saatlerde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Brüksel’de Avrupa Politika Merkezi isimli düşünce kuruluşunun küçük bir salonunda Avrupalılara şu mesajı veriyordu: “CHP, Avrupa Birliği üyeliğine aday olan Türkiye’nin başta İran ve İsrail olmak üzere komşu ülkelere yönelik politikasında, Avrupa Birliği ile eşgüdüm içerisinde olmayı çok önemli görmektedir. Eşgüdüm içinde yürütülecek bu yaklaşım sadece Avrupa Birliği ve Türkiye’nin değil bölge ülkelerinin de çıkarına olacaktır.” Türk kamuoyunda fazla yer bulmayan bu sözler, önümüzdeki günlerde Atlantik’in iki yakasında önemli yankı uyandıracaktır. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını birlikte hazırladığı CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, Genel Sekreter Yardımcısı Gülsün Bilgehan ve teknokrat kadro ile görüşmelerimizden edindiğim izlenime göre yeni CHP liderliği önümüzdeki günlerde Batı’ya şu masajları daha yüksek sesle vermeye hazırlanıyor: EKSEN KAYMASI: Dış politikada eksen kayması tartışmalarının yaşanmasının nedeni Türkiye’nin AKP döneminde bölgesiyle daha çok ilgilenir olması değildir. Asıl neden AKP’nin bölgesindeki radikal İslami ülke ya da unsurlarla ilişki kurma ve mevcut ilişkileri güçlendirme yönündeki tercihidir. ‘Öncü ya da arabulucu’ olma iddiasıyla bölgede radikal unsurlarla ilişkiler geliştirilmektedir. Dünyada kaygı yaratan asıl mesele budur ve CHP bunu daha güçlü vurgulamaya devam edecektir. İRAN: Türkiye’nin İran ile ilişkilerinde kendi çıkarlarına öncelik vermekle birlikte AB adaylık sürecinin de gereği olarak demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı gibi evrensel değerleri yayma prensibi doğrultusunda da irade ortaya koyması gerekir. AKP hükümetinin politikalarında eksik olan yan budur. İran’ın nükleer silah edinme arayışları ve ülkesindeki demokratik hareketleri baskıyla sindirme politikaları konusunda Türkiye, Tahran yönetimine güçlü eleştiriler yöneltmeye çekinmektedir. Türkiye AB ile uyumlu bir İran politikası izlemesi sadece Türkiye için değil İran halkı için de yararlı olacaktır. İSRAİL: AB terörist örgüt ilan ettiği HAMAS’a mesafeli yaklaşır, doğrudan temas kurmazken, AKP tam tersine teşvik edici yaklaşım içinde. Mavi Marmara Krizi’nde de bu İslamcı dayanışma anlayışı kendini gösterdi. CHP’ye göre Türkiye’nin dış politikasında tutarlı hareket edememesinin önündeki en büyük engel evrensel değerler doğrultusunda değil İslami dayanışma refleksiyle hareket etmesi. Gazze’deki dramı ‘soykırım’ olarak niteleyen Erdoğan hükümetinin, Sudan’daki rejimi kollaması ve İran’da insan hakları savunucularının eziyet görmesine ses çıkarmayışının AB üyesi olmaya hazırlanan Türkiye’ye yakışmadığını düşünüyor yeni CHP yönetimi. Laiklik vurgusu Kılıçdaroğlu, Türkiye ile AB’nin birbirinden uzaklaşmasının ardında, AKP yönetiminin radikal İslami unsurlarla işbirliğini öne çıkaran dış politika anlayışının yanı sıra içeride laiklik konusunda kaygı yaratan adımlarının önemli rol oynadığını da Batı’ya mesajlarında güçlü biçimde vurgulayacak. Brüksel konuşmasının şu bölümü bu anlayışın ilk işareti olarak okunmalıdır: “Avrupa’da gittikçe yerleşen köktenci dini akımlar korkusunun, Türkiye–AB ilişkilerinde olumsuz rol oynadığını görmekteyiz. Bu soruna laiklik ve inanç özgürlüğü temelinde yaklaşan CHP gerek Türkiye ve Avrupa Birliği’nde gerekse bölgemizde en büyük güvence teşkil etmektedir.” ANALİZ UTKU ÇAKIRÖZER Kılıçdaroğlu’nun İran mesajı Dünkü güvenlik zirvesinin zamanlamasına itirazımız var. Terör örgütü PKK’nin eylemsizlik kararının sona ermesinden bir gün önce böylesine belirgin biçimde zirve toplanması, kamuoyunda örgütün muhatap alındığı şeklinde bir algılama doğmasına neden olabilir. Hele Başbakan Erdoğan’ın zirve için İstanbul’dan Ankara’ya gelmesi ve daha sonra katılacağı bir düğün nedeniyle yeniden İstanbul’a gitmesi manidardır. Halbuki varolduğu ileri sürülen ateşkes hem referandum sürecinde karakollara düzenlenen saldırılar hem de dokuz kişinin ölümüyle sonuçlanan minibüs saldırısı ile zaten sona ermişti. Yapılacak değerlendirme hemen o gün yapılmalıydı. PKK’nin eylemsizlik takvimi ile paralellik arz eden zirve, Kandil’dekilere ne kadar önemsendiklerini göstermekten başka bir yarar sağlayacak mı? Göreceğiz... Y A N L I Ş Z A M A N L A M A , Y A N L I Ş A L G I D O Ğ U R U R [email protected] Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e gazilik unvanı ve- rilmesinin yıldönümü ve “Gaziler Günü” nedeniyle yurt genelinde törenler düzenlendi. Ankara Valisi Alaaddin Yüksel başkanlığındaki heyet, gün nedeniyle Anıtkabir’i ziyaret etti. İstanbul’da da Taksim Meydanı’nda gazi yü- rüyüşü gerçekleştirildi. Töreni Kore Savaşı’nın 60. Yıl- dönümü Anma Komitesi Dr. Sang Jim Lee izledi. Haliç Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen törende 59’u şehit askerlerin yakınları ve gazi, 14’ü ise şehit polisle- re olmak üzere 73 kişiye “devlet övünç madalyası” ve- rildi. Adana’da da Atatürk Parkı’ndaki Atatürk Anıtı önünde tören yapıldı. (Fotoğraf: MEHMET CEBECİ) Gaziler Günü kutlandı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle