Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 20 EYLÜL 2010 PAZARTESİ
10 SÖYLEŞİ
DEĞİŞEN DÜNYADAN
HÜSEYİN BAŞ
BM’ler Yoksulluğa
Karşı Savaşta Kararlı Ama...
Dünyanın çok sayıda devlet ve hükümet
başkanları 20-22 Eylül’de New York’ta BM’ler
merkezinde bir araya gelecekleri zirvede
kalkınma için saptanan hedeflerin
gerçekleştirilmesindeki kararlılıklarını bir kez daha
açıklayacaklardır. Hedef 2015 yılına kadar
dünyadaki yoksulluğun yarısı kadar
azaltılmasıdır.
Kalkınma için bin yıllık hedeflerin (OMD), en
yoksul ülkelerde bile gerçekleştirilmesinin
mümkün olacağı inancı ise yaygındır. Nitekim
gezegenin önde gelen yöneticilerinin zirve
bitiminde açıklanacak sonuç bildirgesinde bunu
teyid etmeleri beklenmektedir. Zirvenin bu
yöndeki kararlılığı genellikle cesur bir adım olarak
yorumlanmaktadır. Le Monde gazetesinde
manşetten yayımlanan 27 sayfalık sonuç
bildirgesi taslağı da bunu doğrulamaktadır (Le
Monde,12-13 Eylül 2010). Ancak son on yıldan
bu yana bu konuda ilerleme çoklarınca yeterli
görünmemektedir. Aşılması gereken devasa
engeller hâlâ yerli yerinde durmaktadır. Le
Monde’un özetlediği söz konusu metinde
bunlardan her biri öncelikleri göz önüne alınarak
oldukça detaylı bir biçimde sıralanmaktadır. Sözü
edilen engellerden en önemlisi, kuşkusuz dünya
ekonomisini sarsan finansal krizdir.
2008 yılında patlak veren gıda krizi tarımsal
ürün fiyatlarını arttırarak açlığın sürmesine yol
açmıştır. O zamana kadar pek etkili sayılmayan
iklimsel değişiklikler ise sonuçta, OMD’ye göre,
özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki kalkınma
hamleleri için yıkıcı olmuştur.
1990 ve 2005 yılları arasındaki verilere göre
aşırı yoksulluk sınırında günde 1.25 dolarla
yaşayanların sayıları 1.4’e gerilemiştir. Asya’nın
bazı bölgeleri dışında kıtaların tamamında
sefaletin yüzdesinde gerilemeler gerçekleşmiştir.
Ne ki 500 milyon kişinin daha yoksulluktan
kurtulması için beş yıl daha gerekmektedir.
Bininci yıl kalkınma hedefleri (ODM) ayrıca
başka bölümler de içermektedir. Yine BM’lerin
27 sayfalık sonuç bildirgesi taslağına göre ilk
öğretim hakkı, çocuk ve anne ölümlerinin
azaltılması, büyük salgınlardan korunma,
çevrenin korunması sözü edilen bölümler
arasında yer almaktadır. Yoksulluğun
geriletilmesinde yıllar süren düşkırıklıklarının
ardından kalkınma için kamu yardımları umut
vermeye başlamıştır. Kalkınmaya yönelik kamu
yardımları 2009’da 120 milyar dolar gibi rekor
düzeylere ulaşmıştır. Bu 2004’de oranla yüzde 30
daha fazla bir artışı ifade etmektedir. En yoksul
ülkelerin borçlarının önemli bölümleri silinmiştir.
Ancak New York deklarasyonunun da
vurguladığı gibi Kuzey ülkeleri yardım konusunda
verdikleri sözleri yerine getirmekte
zorlanmaktadırlar. Oysa gayrisafi ulusal
gelirlerinin yüzde 0.7’sini 2015 yılına kadar
kalkınma için kamu yardımı olarak sağlamaya
angaje olmuşlardı. Bu açıdan bakıldığında New
York deklarasyonu yardımda geciken ülkelere
yönelik bir çağrı niteliğindedir. Ve onları kamu
yardımının yerini almayan yeni finansal
olanakların yaratılması yönünde uğraş vermeye
davet etmektedir.
189 ülke tarafından kabul edilen kalkınma için
kamu yardımı Güney ülkelerini yoksulluğun,
eşitsizliğin geriletilmesini politikalarının merkezi
haline getirmeleri için de teşvik etmektedir.
BM’ler Gıda ve Tarım Örgütü FAO, dünyadaki
açlığın 2010’da hissedilir bir gerileme içinde
olduğunu doğrulamaktadır. 15 yıldan bu yana
dünyadaki açların sayıları 925 milyona
gerilemiştir. Örgüte göre bugün dünyadaki
açımların sayıları ne denli aşağı çekilmiş de olsa,
durum yine kabul edilemez boyutlarını muhafaza
etmektedir.
2009’da bir milyar olarak gösterilen sembolik
açlık çıtası FAO’ya göre 2009’da 1023 milyonla
aşılmış ve bu sayı bu yıl yüzde 9.6 gerilemesine
karşın 2010’daki kabul edilemez düzeyine
ulaşmıştır.
Bugün dünyadaki aç sayısı 925 milyon
dolayındadır. Bu, gıda krizinin patlak verdiği
2008’deki 850 milyon aç sayısından daha
fazladır. Yine FAO’ya göre az beslenen nüfusun
% 98’i gelişmekte olan ülkelerdedir. Gerçek şu
ki, azaldı azalmadı tartışmaları bir yana halen
dünyada bir milyar insan açlığın pençesinde
kıvranmaktadır. Bu insanlık ayabının ne zaman
düzeleceği, dahası düzelip düzelmeyeceği
bilinmemektedir. Bu temel nedenle de
hükümetler tarıma daha fazla yatırım yapmalı,
sosyal yardımları arttırmaya bakmalıdır. Bugün
dünyada bir milyar aç insanın üçte ikisi, FAO’nun
verilerine göre Bangladeş, Çin, Kongo
Demokratik Cumhuriyeti; Etiyopya, Hindistan,
Endonezya ve Pakistan’da yaşamaktadır. Dünya
liderleri on yıldan bu yana 2015’e kadar açların
sayılarını yarısı kadar azaltmak için savaş
vermektedir. Ancak bu çabaların istenilen sonucu
vermediği de ortadadır. FAO’nun önemle altını
çizdiği gibi eksik olan siyasal iradedir.
İki bin öğrenciyi bünyesinde barõndõran İstanbul Kültür Eğitim Kurumlarõ İcra Kurulu Başkanõ ve
Yönetim Kurulu üyesi Ful Akõngüç Över, yakaladõklarõ başarõyõ ve karşõlaştõklarõ güçlükleri anlattõ
ÖZLEM YÜZAK
Yarõm asrõ devirmiş özel bir eği-
tim kurumu düşünün. Yõllar için-
de kendini geliştirmiş, büyümüş.
Bugün 5 anaokulu, 2 ilköğretim
okulu, 2 lise, 1 fen lisesi ve bir üni-
versite ile hizmet veriyor. Bün-
yesinde 2 bine yakõn öğrenci eği-
tim alõyor. Bahsettiğimiz kurum
Kültür Eğitim Kurumlarõ. Söyle-
şiyi gerçekleştirdiğimiz kişi ise eği-
tim dünyasõnõn duayenlerinden,
Kültür Eğitim Kurumlarõ’nõn ku-
rucusu Fahamettin Akıngüç’ün
3 kõzõnõn en büyüğü Ful Akıngüç
Över. Aslõnda baba Fahamettin
Akõngüç, son 26 yõldõr bu serü-
vende yalnõz değil. Kõzlarõ Ful,
Lale ve Bahar, babalarõyla birlikte
okullardaki sorumluluklarõ payla-
şõyor. Üçü de farklõ alanlarda eği-
tim yaparak ve Kültür okullarõn-
da her kademede çalõşarak yöne-
time gelen başarõlõ kadõnlar.
Ful Akõngüç, halen İstanbul
Kültür Eğitim Kurumlarõ İcra Ku-
rulu Başkanõ ve Yönetim Kurulu
üyesi.
Kültür Eğitim Kurumları 50
yılı geride bıraktı dedik ama ai-
le olarak eğitim ile ilginiz dede-
den geliyor. Öyküyü kısaca sizin
ağzınızdan dinleyerek sohbete
başlayalım isterseniz?
Aslõnda eğitim serüveninin başlangõcõ 1933 yõ-
lõna kadar iniyor. Mühendis olduğu halde Al-
manca ve matematik öğretmenliği yapan, özel
dersler veren dedem Halil Akıngüç, Eskişehir’de
ilk mektupla eğitimi-bugünkü adõyla açõk öğ-
retimi başlatmõş. Bir yandan da ilk özel ders-
haneyi kurmuş. Oğlu yani babam Fahamettin
Akõngüç, teknik üniversite sõnavõnõ kazanõnca,
ailece İstanbul’a göç etmişler. Eğitimi sõrasõn-
da babasõna yardõm ederek dershanede özel ders-
ler vermiş. Çok kõsa bir süre de mühendislik yap-
mõş. 1960 yõlõnda Kültür Koleji’ni kurdu babam.
Özel okular sektöründe yeni bir nefes gibi..
Çok girişimci ruhu vardõr babamõn. Eğitim ile
ilgili yeni fikirleri ve gelişmeleri sürekli takip
etmiştir. Bunu bize de aşõladõ.
Yani dedeniz özel dershaneciliğin babanız
ise özel okulculuğun kurucularından biri…
Bu sizi nasıl etkiledi? Eğitimci bir ailede ye-
tişmek nasıl bir şey?
Eğitimci bir ailede büyümenin en büyük far-
kõ günün her saatinde eğitimin öncelikli konu ol-
masõ. Bizim buluşma yerimiz hep akşam sofrasõ
olurdu. Uzun sürerdi yemeklerimiz. Gün için-
de kimin ne yaptõğõ paylaşõlõrdõ. Babam daima
okuldan ve eğitimden bahsederdi. Anlayacağõ-
nõz yemek masasõ okul gibiydi. Sonra herkes
odasõna çekilirdi biz ödevlerimizi yaparken
babam da çalõşmalarõna gömülürdü. Emeğe
saygõ, küçük yaşta bize sofradan gelen bir şey.
Etik, çok çok önemli. Biz bunu almõşõz, yan-
sõtmamak mümkün değil. Biz babamõzdan üç te-
mel değer öğrendik: Yaptõğõmõz iş ne olursa ol-
sun onu en kaliteli şekilde yapmak, sürekli de-
ğerlendirerek eksikleri iyileştirmek için çaba-
lamak ve bilimsel yöntemlerden hiçbir zaman
vazgeçmemek. Benim çocukluğum gençliğim
hep eğitim dünyasõnda oldu. Yurtdõşõna ailece
gittiğimizde yaşõtõm genç kõzlarõn dolaştõğõ
yerlerde dolaşmadõm. Mağaza da gezmedim. Ço-
ğu zaman gittiğimiz ülkelerdeki okullarõ ziya-
ret eder, oradaki yöneticilerle görüşürdü babam,
biz de birlikte giderdik.
Siz okuldan mezun olduktan sonra baba-
nızın yanında çalışmak istememişsiniz. Peki,
sonra neden fikir değiştirdiniz?
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden
mezun olduktan sonra, o yõllarõn popüler
alanlarõndan “bilişim” sektörüne yöneldim ve
bu konuda eğitim almak üzere Londra’ya git-
tim. O günlerde babama, “Ben çokuluslu bir
şirkette kendimi yetiştirip deneyimlerim ile
Kültür Koleji’ne gelmek istiyorum” de-
miştim. Gerçekten de böyle oldu. 5-6 yõllõk bir
deneyimden sonra tüm çalõşmalarõm Kültür
Okullarõ’nda gerçekleşti.
Kültür Eğitim Kurumları aslında bir aile
şirketi olarak yaşama geçti ama bir süre son-
ra kurumsallaştı. Genelde aile işletmelerinin
ömürleri birinci kuşaktan sonra fazla sürmez.
İkinci kuşakta sorunlar başlar, üçüncü ku-
şağa geçebilen işletme sayısı hayli azdır. Siz
bu konuda ciddi çalışmalar yaptınız ve ya-
pıyorsunuz da. Biraz anlatır mısınız?
Kurumsallaşma çalõşmalarõmõz 1990’lõ yõlla-
rõn başõnda başladõ. Akademisyen arkadaşlarõ-
mõz ile çalõşma komiteleri kurduk. Hiçbir şeyi
birinin ya da birilerinin iki dudağõnõn arasõndan
çõkacak cevaplara bõrakmadõk. Bilimsel işletme
ilkeleriyle, çağdaş bir yönetim sistemi oluştur-
duk. Genel müdürlük yapõsõnõ oluşturduk.
Fahamettin Bey ilk genel müdürümüzdü.
Daha sonra sõrasõyla ben ve kardeşlerim Lale ve
Bahar. Dönüşümlü yaptõk her şeyi. 2 yõldõr ge-
nel müdürlük görevini de profesyonellere bõ-
raktõk. Bir de icra kurulumuz var. Biz 3 kardeş
icra kurulundayõz. Ben başkanlõğõnõ yapõyorum.
Müdür ve yönetici arkadaşlarõmõzla düzenli ola-
rak toplanõyoruz.
Çocuklarınızın da eğitimci olmasını ister
misiniz?
İki oğlum var. İkisinin de yaşamlarõ boyun-
ca kendilerini mutlu edecek meslekleri seçme-
lerini ve işlerini severek yapmalarõnõ isterim.
Öğretmen yetiştirme sistemi
Türkiye’nin en sıkıntılı alanlarından biri
eğitim. Üç kuşak eğitimci bir ailenin temsil-
cileri olarak, sizce Türkiye eğitim alanında-
ki sıkıntılarını nasıl aşabilir?
Türkiye’de eğitimin önemli problemlerin-
den biri öğretmen yetiştirme sistemi ile ilgili.
Üzerinde titizlikle durulmasõ gereken bir konu
olduğunu düşünüyorum. Bir başka sorun da ilk-
öğretimden ortaöğretime, ortaöğretimden yük-
seköğretime geçişteki sõnav odaklõ sistem. Biz
sõnava odaklõ bir okul olmamak için elimizden
geleni yapõyoruz, yeteneklerin ortaya çõkarõlmasõ,
çocuğun doğru gelişiminin sağlanmasõ için
yöntemler geliştiriyoruz. Ama ülke gerçekleri
var maalesef ve o sõnavda da başarõ gösterme-
niz gerekiyor. Farklõ hedeflere karşõ ters gitmeniz
gerekiyor. Türkiye’de eğitimci olmak diğer ül-
kelere kõyasla çok daha zor. Bizim her öğretim
yõlõ başõnda õsrarla eğitimcilerimize söylediği-
miz bir şey var: İster matematik öğetmeni ol, is-
tersen fen bilgisi öğretmeni, istersen edebiyat;
ne olursan ol fõrsat eğitimi diye bir olgu vardõr
ve bunu unutmamak gerekir.. Fõrsat eğitimi de-
diğimiz şu: 45 dakikalõk dersin içinde öyle bir
5 dakika-10 dakika vardõr ki siz orada verme-
niz gereken mesajlarõ verebilirsiniz. O küçük za-
man dilimi içinde 2 tane daha üniversite soru-
su çözdüreceğim diye o fõrsatõ kaçõrmamanõz la-
zõm. Bir şiir bile kimi zaman orada o mesajõ ve-
rebilir. Etik bir değerin iletilmesi, oradaki ma-
tematik sorusundan çok daha önemlidir ve eği-
timcilerimizin bu bilinçte olmalarõ gerekir.
1958 yõlõnda doğan
Ful Akõngüç Över,
ilk ve ortaöğrenimini
Kültür Koleji’nde
tamamladõ. Daha sonra İstanbul
Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirdi.
1979’da işletme-istatistik lisansõ aldõ.
Londra’da Control Data Institute’de
bilgisayar ve programlama konusunda
lisans üstü eğitimi yaptõ. Kültür Koleji’nin
eğitim ve yönetim bilgisayar sistemini
kurdu. 1998 yõlõnda öğretime açõlan
Kültür2000 İlköğretim ve Anaokulu’nun
kuruluş çalõşmalarõnõ yürüttü. Halen
İstanbul Kültür Eğitim Kurumlarõ İcra
Kurulu Başkanõ ve Yönetim Kurulu üyesi.
K
urumsallaşma çalõşmalarõmõz 1990’lõ
yõllarõn başõnda başladõ. Akademisyen
arkadaşlarõmõz ile çalõşma komiteleri
kurduk. Hiçbir şeyi birinin ya da
birilerinin iki dudağõnõn arasõndan çõkacak
cevaplara bõrakmadõk. Bilimsel işletme ilkeleriyle,
çağdaş bir yönetim sistemi oluşturduk.
PORTRE
Bir de özel okulların kendi
sorunları var tabii ki...
Evet, önemli bir sõkõntõ da
özel okullarõn, sistem içindeki
oranõnõn çok düşük olmasõdõr. Bu
oran hâlâ yüzde iki civarõndadõr.
Bugün birçok ülkede bu oran yüzde 20 ci-
varõndadõr. Bana göre, Türkiye’de de özel
okulculuğun yüzde 20’lere çõkmasõ gereki-
yor. Bunun olabilmesi için de devletin özel
okullarõ desteklemesi, bu anlamda projeler
üretmesi ve bir politikasõ olmasõ gerek-
mektedir
Anaokulundan üniversiteye kadar her
kademede eğitim veriyorsunuz. Bundan
sonraki plan ve projeleriniz nelerdir?
Bundan sonraki projelerimiz 2007-2011
İstanbul Kültür Eğitim Kurumlarõ (İKEK)
Stratejik Plan çalõşmalarõmõzda yer alõyor.
Stratejik planlama çalõşmalarõ ile ilgili üç ana
başlõktan söz edebiliriz: 1- Farklõlaşma
odaklarõmõz: 48 yõl eğitimde hizmet vererek
kazandõğõmõz deneyim ve birikimlerimizi
odaklandõrma çalõşmasõ.2- Yeni yatõrõmla-
rõmõz: Eğitim ve eğitime destek hizmetler-
de yeni yatõrõmlar için fizibilite çalõşmala-
rõmõz sürüyor.3- Eğitimcinin Eğitimi: Eği-
timin kalitesi için, temel öğenin öğretmen
eğitimi olduğuna inanmõş ancak bu konu-
da kurum içi çalõşmalarõn ötesinde toplum
için bir sosyal sorumluluk projesi kapsa-
mõnda bir çalõşmanõn planlamasõ devam edi-
yor. Biz İstanbul Kültür Eğitim Kurumlarõ
olarak okulöncesi eğitime büyük önem ve-
riyoruz. Özel Kültür Koleji ve Özel Kül-
tür2000 Koleji olarak 5 anaokulumuz var,
önümüzdeki 5 yõlda bunu 10’a çõkarmayõ he-
defliyoruz.
Kurumunuzun önemli bir özelliği de ai-
le anayasası oluşturmanız. Bu kurum-
sallaşma kadar 3. kuşaklar açısından
da önem taşıyor. Neden böyle bir yapıyı
seçtiniz?
Bu anayasanõn amacõ, Akõngüç ailesinin
farklõ kuşaklardaki bireyleriyle yani hisse-
darlarla işletmelerin, okullarõn ve şirketle-
rin yönetim biçimi arasõndaki ilişkileri dü-
zenlemek. Kurucular tarafõndan ortaya kon-
muş değerler ve ilkeler doğrultusun-
da okullarõn ve şirketlerin yönetilme-
si, olasõ çatõşmalarõ önleyici önlemler
alarak sorunlar için çözüm alternatif-
leri belirlemek ve bu anayasa’daki gö-
rüşleri, değerleri ve anlayõşõ gelecek
kuşaklara taşõmak. Okullarõmõzõn tümünde
beklenen ilk öncelik her zaman Atatürk Tür-
kiyesi’nin Atatürkçü insanlarõnõ yetiştir-
mek, onlarõ, ülke çõkarlarõnõ kendi çõkarla-
rõndan üstün tutan insan olarak yaşama ha-
zõrlamak. Tüm personel sözleşmelerine bu
ilke kayõtsõz şartsõz konuyor ve imzalatõlõ-
yor. Ailenin kendi içinde öncelikle benim-
sediği diğer ilkeler
ise şöyle: Kendi ara-
larõndaki ilişkile-
rinde açõklõk ve şef-
faf olmak. Hoşgö-
rülü olmak ve bi-
reylerin kendi, eşi-
nin ve çocuklarõnõn
çõkarlarõnõ ailenin
ve kurumlarõn çõ-
karlarõnõn üstünde
görmemeye özen
göstermek.
Türkiye’deeğitimciolmakzor
Değer ve ilkeleri içeren ‘aile anayasası’
İstanbul Kültür Eğitim Kurumlarõ olarak okulöncesi
eğitime büyük önem veriyoruz. Özel Kültür Koleji ve
Özel Kültür2000 Koleji olarak 5 anaokulumuz var,
önümüzdeki 5 yõlda bunu 10’a çõkarmayõ hedefliyoruz.
16 MİLYON ÖĞRENCİ VE 600 BİN ÖĞRETMEN DERS BAŞI
Üç aylık yaz tatili bitti
ANKARA/İSTANBUL (Cumhuriyet)
- Yaklaşõk üç aylõk yaz tatilin ardõndan
2010-2011 eğitim-öğretim yõlõ maratonu
bugün başlõyor. Yaklaşõk 16 milyon öğrenci
ile 600 bin öğretmen ders başõ yapacak.
Bu yõl Ermeni okullarõndaki öğrencile-
re ücretsiz Ermenice ders kitaplarõ dağõtõ-
lacak. Taşõmalõ eğitim, bu yõldan itibaren
ilköğretimin yanõ sõra liselerde de uygu-
lanmaya başlayacak. Başta kõzlar olmak
üzere bulunduğu yerde lise olmayan öğ-
renciler, lise bulunan yerlere servislerle ta-
şõnacak. Bugün İstanbul’da İETT, İDO, şe-
hir hatlarõ, tramvay, metro ve hafif metro
06.00-13.00 saatleri arasõnda ücretsiz hiz-
met verecek. Yeni eğitim öğretim yõlõnõn
ilkyarõsõ, 28 Ocak 2011 Cuma günü sona
erecek. İkinci yarõyõl ise 14 Şubat 2011’de
başlayacak ve 17 Haziran 2011’de sona
erecek. İlköğretime bu yõl 1 milyon 226
bin çocuk kaydolarak okulla tanõşacak.
Bu yõl toplam 193 milyon 925 bin üc-
retsiz ders kitabõ hazõrlandõ. Kitaplar için
yaklaşõk 317 milyon lira harcama yapõldõ.
2010-2011 eğitim öğretim yõlõnda genel
liselerde ders saati sayõsõ 30’a, Anadolu li-
selerinde 35’e, fen ve sosyal bilimler li-
selerinde 35 ve 37 saate indirildi.
EĞİTİM-SEN SORUNLARA DİKKAT ÇEKİYOR
Bir sınıfta 46 öğrenci
İSTANBUL/ADANA (Cumhuriyet)
- Eğitim-Sen’in hazõrladõğõ “2010-2011
Eğitim-Öğretim Yılı Başında Eğitimin
Durumu” raporunda İstanbul’da ilköğ-
retimde derslik başõna 46, ortaöğretimde
derslik başõna 40 öğrenci düştüğüne dik-
kat çekildi. İstanbul’da her öğretmene 21
öğrenci düşüyor. Raporda okullaşma ora-
nõnõn en düşük olduğu il olan Hakkâri’yi
Ağrõ, Şõrnak ve Batman izlediği kaydedildi.
Rapora göre, okulöncesi eğitimde
Türkiye genelinde okullaşma oranõ yüz-
de 39 iken Hakkâri’de 14, Ağrõ’da 15,
Şõrnak’ta yüzde 24 düzeyinde bulunuyor.
Yurt genelinde ilköğretimde okullaşma
oranõ yüzde 98 iken, Hakkâri’de yüzde
85, Bitlis ve Muş’ta yüzde 87, olarak be-
lirlendi. Ortaöğretimde okullaşma ora-
nõ Türkiye genelinde yüzde 65 iken, Ağ-
rõ’da 22, Muş’ta 23, Van ve Bitlis’te
yüzde 28, olarak saptandõ.
Öğretmen başõna düşen öğrenci sayõsõ
28 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi oldu.
Velilerin bir yõlda ortalama 3 bin 131 TL
eğitim harcamasõ yapacağõnõ söyleyen
Eğitim-Sen Adana Şube Başkanõ Güven
Boğa, “Eğitim harcamaları son 8 yıl için-
de yaklaşık 4.5 kat arttı” dedi.
İstanbul Üniversitesi (İÜ) İletişim Fakültesi 2010-2011 eği-
tim yılı açılışı dün yapılan törenle gerçekleştirildi. İÜ Be-
yazıt’taki Rektörlüğü bahçesinde gerçekleştirilen açılış
kokteyline, fakülteden mezun olan öğrenciler ile, ailele-
ri ve yeni kayıt yaptıran öğrenciler katıldı. Törende ko-
nuşan Dekan Vekili Prof. Dr. Suat Gezgin, “Çok iyi bir
gazeteci olabilirsiniz. Çok iyi bir sinemacı da televizyon-
cu, radyocu ya da halkla ilişkilerci... Yeterki gönülden is-
teyin ve çaba gösterin ve bizlerle birlikte olun” dedi. Gez-
gin, öğrencilerle halay çekti. (Fotoğraf: MEHMET CEBECİ)
İÜ İletişim’de halaylı açılış