Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 18 EYLÜL 2010 CUMARTESİ
16
GÖRÜŞ
Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN
Sonuçlar ve Yorumlar
Oylama sonuçları konusunda çok değişik
yorumlar var; özetlemek zordur; ama, bu
deneyimden gelecekte yararlanabilmek için
bazı sonuçların irdelenmesi yararlı olabilir.
Bizim yorum ve izlenimlerimiz şöyledir:
Sonuçlar, seçmenimizin, siyasette, toplum
içinde ve ekonomide huzur ve dinginlik
istediğini, kavganın ve kavgacı söylemlerin
sevilmediğini göstermiştir. Seçmen, hükümeti
ve yaptıklarını desteklemektedir. Seçmenlerin
bu istekleri nedeniyle, ülkemizin siyasetçilerine,
şimdiki ve gelecekteki yöneticilerine çok
önemli sorumluluklar ve görevler düşmektedir.
Anayasa değişikliklerinin sahibi olan iktidar,
yönetimde olmanın sağladığı tüm olanaklarla
ne yaptığını ve yapacağını halka anlatmış ve oy
çokluğunu elde etmiştir; gelecekte yapmakta
olduğunu ve kampanya sırasında söz
verdiklerini yerine getirerek uygulamalarını
sürdürecek, seçmen çoğunluğunun desteğiyle
yoluna devam edecektir.
Oylama sonuçlarına göre seçmenlerin açıkça
tespit edilebilecek bazı temel eğilimleri vardır.
Muhalefet partileri, on ay sonra yapılacak olan
seçimlerde oylarını artırabilmek için oy isteme
yöntem ve biçimlerinde değişiklik yapmak
zorundadırlar.
Yinelemek gerekir ki, seçmen çoğunluğu,
kavgacı ve somut kanıtlara dayanmayan
eleştirileri desteklemediğini göstermiştir. Bu
oylamada seçmenler kanıtsız olarak en kavgacı
eleştiri yapanların oyunu azaltmıştır.
Seçmen çoğunluğu, sorunlarımızın çözümü
için düşünülebilecek seçeneklerin, kendilerine
iyi anlatılmasını ve seçeneklerin uygulama
yöntemleri konusunda doyurucu açıklamalar
yapılmasını istemektedir. Örnek olarak, oylama
öncesinde muhalefet sözcüleri, anayasa
değişikliğinin tümüne karşı çıkmışlar, ancak
olanak buldukları zaman, her maddeyi nasıl
değiştireceklerini söylememişlerdir. “Hayır”ların
yüzde 42’de kalmasında, bu davranışların payı
olduğu, belki de bu yüzdendir.
Muhalefet partileri, Anayasa Mahkemesi ve
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri ile
ilgili oya sunulan madde değişikliklerine karşı
çıkmışlar, ama, bu konulardaki kendi
görüşlerini belirtmemişlerdir.
Çok sayıda anayasa maddesinin toplu olarak
oya sunulmuş olması, oylama öncesinde
muhaliflerce çok eleştirilmiştir; bu yöntemin,
oylamanın hükümet için bir “güven oylamasına”
dönüşmesinde de payı olduğu öne
sürülmüştür. Bu deneyimden sonra
yapılabilecek anayasa değişikliklerinde bu
noktanın gözden uzak tutulmaması gereği,
birçok görüş sahibi tarafından ifade
edilmektedir. Ama bizler, henüz bu yöntemi
çok eleştirmiş olan muhalefet partilerinin, sırası
geldiğinde bu işi hangi yöntemlerle yapmayı
düşündüklerini bilmiyoruz.
Muhalefet partileri, anayasa değişikliklerinin,
Meclis’te temsil edilen partiler arasında
sağlanacak uzlaşmalarla yapılmasının daha iyi
olacağını söylemişlerdir; kuşkusuz bu yöntemin
toplumsal ve ekonomik maliyeti de daha
düşüktür. Ama uzlaşmaların hangi yöntemle
sağlanacağı konusunda çok değişik görüşler
vardır.
2009’da sarsıcı bir ekonomik bunalımdan
geçen dünya ülkeleri arasında, ülkemizin
bunalımı göreli olarak daha iyi atlatmasının,
seçmen çoğunluğunun hükümete verdiği
destekle yakından ilgili olduğu öne
sürülmektedir. Seçim kampanyasına
dönüşmüş olan oylama öncesi çalışmalarda,
muhalefet partileri, iktidarda uygulamak
istedikleri ekonomik politikalar hakkında hiçbir
belirli görüş söylememişlerdir.
Önümüzdeki seçimde daha başarılı
olabilmek için, muhalefet partilerinin daha çok
çalışmaları zorunludur. İktidara gelince ne
yapacağını somut olarak göstermeyen ve onları
yapabileceği konusunda halka güven
vermeyen muhalefet partilerini halkımız ancak
bu kadar destekliyor.
maaysan@superonline.com
Konfederalizme DoğruBundan sonra ne olur?
Sorunun yanıtını 12 Eylül gecesi Re-
cep Tayyip Erdoğan, yeni anayasa
hazırlayacaklarını belirterek açıkla-
mış oldu.
Yeni anayasadan kasıt, iktidara ge-
lir gelmez gündeme getirdikleri kamu
yönetimi reformu tasarısının içeriğidir
aslında: Özel sektöre hizmet eden, ce-
maatlerin yönlendirdiği, etnik kimlik-
lerin öne çıkarıldığı, küresel modele
uygun, bağımlı, ademimerkeziyetçi-
federal bir devlet yapılanması...
12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası
hazırlanan anayasanın mimarların-
dan olan TÜSİAD, ikinci 12 Eylül
sonrası (referandum sonuçları açıklanır
açıklanmaz) yaptığı çağrıya uygun
bir yapılanma tarzı da diyebiliriz bu-
na. Referandum sonuçlarını yeni bir
anayasa için “umut verici” bulan TÜ-
SİAD Başkanı Ümit Boyner, o çağrı-
da, yeni anayasanın Türkiye’nin “3 bö-
lenini”, “3 birleştiren” haline getirme-
ye hizmet etmesini öneriyor. Neymiş
üç bölen, açıklamadan öğrenelim:
“İlki din ve vicdan özgürlüğüdür;
devlet tüm din ve mezheplere tam an-
lamıyla eşit mesafede duracak mıdır?
İkinci bölen kimlikler meselesidir. He-
pimiz, Türk, Kürt veya herhangi bir et-
nik köken tanımlamasının ötesinde
‘eşit vatandaş’ olma noktasında an-
laşacak mıyız? Üçüncü bölen ise kuv-
vetler, yani yasama, yürütme ve yar-
gı erklerinin ayrılığı ve hiçbir vesayet
altında olmadan etkili çalışabilmeleri-
dir.”
Büyük ölçüde 1923 devriminin özü-
nü içeren anayasanın değiştirilemez
ilkeleri, TÜSİAD’ın “üç bölen” olarak
tanımladığı olguları zaten birleştirme
amacını gütmektedir. Anlaşılamayan
nokta, ayrı bir anayasa yaparak zaten
birleşmiş olanının ayrıca nesinin bir-
leştirilecek olmasıdır.
Birleştirme adı altında ağızda yu-
varlanan bir başka şeydir ki, onu,
1990’lı yılların başında Ümit Boy-
ner’in eşi Cem Boyner; Cengiz Çan-
dar, Etyen Mahçupyan, Asaf Savaş
Akat, Mehmet Altan, Kemal Derviş
gibi isimlerle birlikte oluşturduğu Ye-
ni Demokrasi Hareketi ile iktidara ta-
şımak istemiştir.
Bu takımın temsil ettiği düşüncede
“bitaraf”lık yoktur. Onlar halkçı, dev-
rimci cumhuriyetin bertaraf edilme-
sinde taraftırlar.
Boyner’ler ve arkadaşlarının yıllar
önce gündeme getirdikleri öneriler bu-
gün büyük ölçüde AKP eliyle uygu-
lamaya sokulmuştur ve 12 Eylül re-
ferandumu sonrası da bir üst nokta-
ya taşınmak istenmektedir. O üst
nokta da, BDP’nin 13 Eylül’de Diyar-
bakır’da parti binasına astığı “de-
mokratik konfederalizm” bayrağında
simgeleşmektedir.
Yıkım
Bir dostumuz dedi ki:
“12 Eylül
sonuçlarından güç
alınarak yıkılmak istenen
yalnızca 1923
Cumhuriyeti değil,
Türklerin Anadolu’daki
egemenliğidir.”
Vesayet
Vesayet vesayet
dedikleri 1923 devrimi ile
kurulan devletin
temeliydi.
O temele 12 Eylül
1980’de, tarikatlar özenle
korunurken yurtsever sol
tümüyle yok edilerek,
Atatürk’ün partisi
kapatılarak ve o partiden
doğmuş merkez sağ
hareket yasaklanarak
önemli hasar verilmişti.
Birinci 12 Eylül’de sırtı
sıvazlanmış olanlar, ikinci
12 Eylül’de bir büyük
adım daha attılar.
Göreceksiniz olacak!
ABD’ye sığınmış emekli
vaiz (yeni adı ile okyanus
ötesi) Türkiye’ye büyük
törenlerle dönecek,
Anadolu’da beylikler
dönemi yeniden
başlayacak, Recep
Tayyip Erdoğan da
padişahlık yetkileri ile
donatılmış beylerbeyi
olarak Çankaya’ya
çıkacak...
Atatürk
Cumhuriyeti’nin gerçek
savunucularına gelince.
Onları bütün bu olup
bitecek olanlara karşı
çetin bir mücadele
bekliyor.
Başımızın öne eğilmesini önle-
mek için Yerel Yönetim Araştırma
Yardım ve Eğitim Derneği’nin “Ör-
gütsüz Yüzde 42 ile Güdümlü Yüz-
de 58 Ne Anlama Geliyor?” açıkla-
masını tüm çevremizle paylaşmamız
gerekiyor:
“Referandum, dökülen paralara;
yanlış bilgilendirmelere; oy gününü
tatile, bayrama, 12 Eylül gününe
denk getirmelere, beyazı ‘evet’e,
kahverengiyi ‘hayır’a ayırmalara; 24
TV ve radyo kanalına; tarikat - cemaat
bastırmalarına; ‘küresel piyasalar
evet istiyor’ fısıltılarına; her türden
korkutmaca ve beklentiye sokmala-
ra karşın ancak yüzde 58 ‘evet’ çı-
karabildi.
Türk halkı bütün bu gücün karşı-
sında, yüzde 42 oranında, yalnızca il
merkezi mitingleriyle varlık göstere-
bilen ‘hayır’ tercihini, neredeyse
kendi başına reddetti.
Demokrasi adlı karşıdevrim, ken-
di başına düşünüp; korkutmaca ve
baskıya aldırış etmeyen bu yurttaş
gücü varken başarıya ulaşamaz.
AKP ve destekleyicileri de başara-
mayacaklarını gördüler. Taraflar bel-
li oldu.
Referandum, karşıdevrim örgüt-
lerini açığa çıkardı. AKP bu işi ken-
dinden başka Okyanus ötesi destek;
HAK-PAR; BBP; Hak-İş; Memur-
Sen; Troçkizm; ‘sol’ liberaller ve
hazır kıta militan dernek ve sendi-
kaların desteğiyle yürüttü. Referan-
dum kampanyası bu örgütlerle bir-
likte ilmik ilmik örüldü; elde edilebi-
len yüzde 58 oldu.
Referandumun yüzde 42’si, ne
kampanya sürecinde, ne de refe-
randum günü cephe oluşturdu.
Bu güç, gerçek anlamda güdüm-
lenmemiştir; sistematik biçimde ör-
gütlendirilmemiştir; bu gücün temsilci
kişi ve grupları bir araya gelmemiş, bir-
likte yapılabilecekler üzerine kafa yor-
mamış, işbirliği yapamamıştır. Bu
güç, devrimci Türkiye gönüllüsü bü-
yük bir kütle ve neredeyse kendi ba-
şına bir güçtür. Bu güç örgütlenip, or-
tak ilkeler temelinde ulusal bir cephe
halinde yürümeye başladığında, Tür-
kiye gericiliği bir kez daha tarihe gö-
mecektir.”
Biz, Yüzde 42
Gıda Krizi Uzak İhtimal Değil!..
SADIK ÇELİK
Türkiye’de et fiyatlarındaki ön-
lenemeyen artış nedeniyle gün-
demden düşmeyen et tartışma-
ları sürerken, dünyada da et fi-
yatları durdurulamayan bir hızla
yükseliyor. Bir taraftan geliş-
mekte olan ülkelerin talebinde ar-
tış yaşanırken, diğer tarafta ABD
ve Avustralya gibi önde gelen et
ihracatçıların üretiminde meyda-
na gelen ciddi düşüş ve kayıplar
dünya genelinde et fiyatlarını son
20 yılın en yüksek seviyesine çı-
kardı.
Küresel Et Endeksi 2009’a gö-
re yüzde 16 yükselirken; kuzu eti
fiyatları son 40 yılın zirvesine çık-
tı. Sığır eti geçen iki yılın zirvesi-
ni görürken kümes hayvanları ve
domuz eti fiyatları da artış gös-
terdi. Gelişmekte olan ülkelerde
et tüketiminin büyük bir hızla
artması, orta sınıfın büyümesi,
köyden kente göç, refah düzeyi-
nin yükselmesi ve Asya’da pro-
teine dayalı Batı tarzı beslenme
alışkanlığının yaygınlaşması et
talebini körüklüyor. Fiyatların sü-
rekli yükselmesi gıdada enflas-
yonu tetikleyerek endişe yaratır-
ken, fırsatçılar da et fiyatlarında-
ki bu yükselişten cesaret alarak
Chicago Ticaret Borsası’na
(CBOT) spekülatif para girişlerini
hızlandırdı. CBOT’ta canlı dana
kontratları yılbaşından bu yana üç
kat artarak 453 gr etin fiyatı 1 do-
larla 22 ayın en yüksek seviyesi-
ne ulaştı. Avustralya’da üretilen
kuzu etinin fiyatı da 5.50 dolar/ kg
ile 1973-74 sezonundan bu yana
en yüksek rakamı gördü. Fiyat ar-
tışlarında sadece arz- talep den-
gesindeki bozulma değil; spekü-
latif davranışların da etkili olduğu
tahmin edilmektedir. Avustralya
ve Latin Amerika’daki büyük ih-
racatçı ülkelerde kuraklığa bağlı
olarak hayvan yemi maliyetinin
artması üretim maliyetlerini yük-
seltmektedir. 2010’da dünya ge-
nelinde et üretiminde daralma
olacağını düşünen FAO, küre-
sel sığır üretiminde bu yıl sa-
dece 200 bin ton artarak, 64.9
milyon tonda kalacağı tahmi-
ninde bulunuyor. ABD Tarım
Bakanlığı da dünyanın sığır eti
üretiminin geçen yılın yüzde 1 ge-
risinde olacağını ve 12 milyon to-
na ineceğini hesaplıyor. Küresel
finans krizinde et fiyatlarının düş-
mesi ve yem fiyatlarının artmasıyla
hayvan yetiştirmekte zorlanan
çiftçilerin sürülerini küçültmesi
ülkelerin üretimlerinin düşmesine
neden oldu. Güney Amerika’da
ise Brezilya, Uruguay ve Para-
guay’da üretimin artacağı; Ar-
jantin’de geçen yıla göre bir de-
ğişim yaşanmayacağı tahmin
ediliyor. Ancak dünyanın diğer
bölgelerindeki üretimin azalması
Güney Amerika’daki artışı göl-
geleyecek gibi gözüküyor. Et fi-
yatlarının son dönemde hızla
prim yapması, Avustralya ve Ye-
ni Zelanda’da artan maliyetlere
rağmen üreticilerin yeni sürüler
oluşturmasını da teşvik etmekte.
Rusya’da ise aşırı sıcakların ne-
den olduğu hububat üretiminde-
ki ciddi düşüşlere bağlı olarak
hayvan sayısının yüzde 2 azala-
cağı ve et üretiminin de buna pa-
ralel düşeceği bekleniyor. As-
ya’ya baktığımızda ise Çin’de
getirisi azaldığı için çiftçilerin üre-
timi azaltması nedeniyle et üreti-
minde yüzde 5 daralma olacağı
hesaplanıyor. Güney Kore’de yı-
lın ilk yarısında baş gösteren şap
hastalığı yüzünden üretimin gö-
rünümü belirsizliğini korusa da
yüzde 30’luk kayıptan söz edil-
mekte. Hindistan’da et üretimin-
de sınırlı artış beklenirken, selle-
rin vurduğu Pakistan’da ise, üre-
timde ciddi düşüş tahmin ediliyor.
Afrika’da sığır eti üretiminin yüz-
de 1’in altında bir artışla 4.8 mil-
yon ton olacağı hesaplanıyor.
Batı Afrika’da Çad ve Nijer baş-
ta olmak üzere birçok ülkeyi et-
kisi altına alan küresel ısınma
hayvan ölümlerini arttırırken yem
bitkilerine de büyük zararlar ver-
mekte. Doğu Afrika’da ise Eti-
yopya, Kenya ve Sudan’ın güney
kesimlerinin su kıtlığı çekmesi
bütün olumsuzluğuyla üretimi et-
kiliyor. Her geçen gün kendisi-
ni daha çok hissettiren iklim
krizi, dünyanın farklı coğrafya-
larında sebep olduğu doğal
afetlerle tarımsal üretimi ve
hayvancılığı olumsuz yönde
etkileyerek dünyayı sarsmaya
devam ediyor. Küresel iklim kri-
zinin neden olduğu 2007-08 ku-
raklığını Türkiye de yaşayarak
bedelini ağır ödedi; ödemeye de
canlı- cansız hayvan ithalatıyla de-
vam ediyor. O dönemde süt inek-
çiliği yapanlar ucuz süt tozu it-
halatına kapı aralanmasıyla sütün
litresini 35 kuruşa dahi satmak-
ta zorlanırken, bir de kuraklığın et-
kisiyle yükselen yem fiyatları so-
nucu yem alamaz duruma düştü.
Bunlar ve diğer yapısal nedenlerle
2007-08 aralığında üreticiler 1 mil-
yonun üzerinde süt ineğini mez-
bahalara sürdü. Tüketici de bir-
kaç yıl ucuza et yiyerek hayvan
varlığımızı bu şekilde tüketmiş ol-
du. Devam eden kuraklığın dün-
yada ve ülkemizde hayvancılığın
en önemli girdisi olan yem fiyat-
larını yükseltmesi hem et mali-
yetlerinin artmasına hem de hay-
van sayısının azalmasına neden
olmakta. Bu da arz yetersizliğini
daha da büyüterek fiyatları tır-
mandırıyor, tırmandırmaya da
devam edeceği görülüyor. Gre-
enpeace Uluslararası Genel Di-
rektörü Kumi Naidoo, Türki-
ye’nin yakın bir gelecekte küresel
ısınmaya bağlı nedenlerle, yük-
selen gıda fiyatlarından büyük öl-
çüde etkileneceği uyarısında bu-
lundu. Naidoo, Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’a mektup ya-
zarak acilen harekete geçmesini
ve iklim krizine karşı nasıl bir
önlem alacağını açıklamasını is-
tedi. Türkiye daha 2007-08’de so-
nuçları ağır olan yaşadığı kurak-
lıktan dersler çıkartarak, Nai-
doo’nun da Başbakan Erdoğan’a
uyarılarını dikkate alarak; denge-
siz hava koşullarının, giderek ar-
tan iklim istikrarsızlığının, sellerin
ve kuraklığın sonucunda; dün-
yada ve ülkemizde su ve besin
kaynaklarının gittikçe azalmasının,
tüm dünyayı olduğu gibi ülkemi-
zi de olumsuz etkileyeceğini ve
küresel gıda kıtlığının da, uzak ih-
timal olmadığının farkına varıp;
uzun soluklu tarım ve hayvancı-
lık politikaları desteklenerek, ted-
birler alınmalıdır.
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
HARBİ SEMİH POROY
UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ
sadik.celik@keyveni.com.tr
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Hõristiyan-
larca 6 Ocak’ta
kutlanan yortu.
2/ Portakal ve
limonla yakõn
akraba olan bir
meyve... Kaz
Dağõ’nõn antik
dönemlerdeki
adõ. 3/ Bir iş-
letmenin ani
batõşõ... Dilbil-
gisindeki söz-
cük türlerinden biri.
4/ Duman lekesi...
Araplarda, seçkin er-
lerden kurulu savaş
birliği. 5/ Çerkezlerin
ulusal destanõ... Uğ-
raş. 6/ Doğu Anado-
lu’da bir göl... Eski
dilde su. 7/ Bir cins
büyük balõk ağõ. 8/
Külde pişirilen bir
cins çörek... İleri sürülerek savunulan düşünce. 9/
Bağ, bahçe gibi yerlerin çevresine çalõ, kamõş, ağaç
dalõ gibi şeylerden çekilen duvar... Eskiden okul-
larda çocuklarõ çalõştõrmakla görevli kimse.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Osmanlõ devletinde Yeniçeri ocağõ dõşõnda sefere
katõlan asker örgütlerine verilen ad. 2/ Bir izleyici
topluluğu önünde yapõlan gösteriden sonra toplanan
para... Kayak. 3/ Verme, ödeme... Bir spor aracõ. 4/
Kuzey Amerika kökenli bir dans ve müzik. 5/ Bir
renk... Cennet bahçesi. 6/ Huzur. 7/ Aşkenazi Ya-
hudileri tarafõndan kullanõlan ve “Yahudi Alman-
casõ” da denilen dil... İtici neden, güdü. 8/ Namzet...
Bir işi yapmak için kullanõlan araç. 9/ Ateşle çeşitli
hünerler gösteren oyuncu.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
K A L A V R A A
A V A R E L A L
L A A Z A P L I
A R A B İ S A K
V E Z İ R A B
R A S A R A N
A L P A R E N A
A L A B A N D A
A L I K N A A T
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9