25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 EYLÜL 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 15kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B SELAM OLSUN ÜLKÜ TAMER Yeni Yazar Adlarına Doğru Yazı yoktu. Masallar, rivayetler dilden dile dolaşıyordu. Yazan elin yerinde anlatan dil, okuyan gözün yerinde dinleyen kulak vardı. Anlatılanda tek yaratıcının kişiliği değil, yere, zamana bağlı ortak bir anlatım biçimi egemendi. Yazıyla birlikte kişilikler belirmeye başladı. Yazarlar çıktı ortaya. Özgün edebiyat ürünleri yaratıldı. Dilden dile dolaşan masallar bile, onları kâğıda döken kişilere göre değişik renkler kazanır oldular. Sözgelimi, aynı masalı Grimm Kardeşler başka türlü, Perrault başka türlü anlatıyordu. Edebiyatçılar dillerini değil, kalemlerini kullanıyorlardı. Kalemin yerini hiçbir şey tutamaz bence. Yeni yontulmuş bir kurşunkalem ya da ince uçlu bir dolmakalem alıp tertemiz bir kâğıtla baş başa kalmak gibisi var mı? O kalem bir aracı değildir sanki, sizin bir parçanızdır. Daktilo? Bir daktilom var benim. Erika. Yaşıtım. Ona sahip olduğumda yedi yaşındaydım. Babam yazıhaneye yeni bir yazı makinesi almış, yedi yıldır kullandığı yaşıtım Erika’yı eve getirmişti. Dunlop Garajı’nın üstündeki yazıhaneden tanıyordum onu. Arada bir başına oturur, uzun uzun aradığım harflerle adımı yazmaya çalışırdım. Gülerek bana uzattı Erika’yı. “Artık bu senin,” dedi. “Ama arada bir ben de kullanacağım... Ona göre.” İlkokulu bitirip de İstanbul’a yatılı okula gidince, Erika’mı da götürdüm. Nereye gittimse taşıdım onu. Ben hastalandım, Erika’m sapasağlam kaldı. O kadar yıl içinde hiç “hastanelik” olmadı. Sadece bir tek kere “yıkama-yağlama”ya girdi, o kadar. Sonunda teknolojiye yenik düştüm. Teslim bayrağını çekip bilgisayar başına oturdum. Ama yine de Erika’mın yeri ayrı. Benimle birlikte az çile çekmedi. Yakın zamana kadar, şiir dışında, bütün yazılarımı onunla yazdım. Bütün çevirilerimi onunla yaptım. Hamilton’ın Mitologya’sı, Aytmatov’un Toprak Ana’sı, Cemile’si, Öğretmen Duyşen’i... Hemingway’ler, Steinbeck’ler, Faulkner’lar, Edita Morris’ler, Tibor Dery’ler... Hangi birini sayayım... Euripides’den, Shakespeare’den Çehov’a, Brecht’e, Ionesco’ya kadar onlarca oyun... Hepsinde Erika’mın emeği var. Şimdi arada bir kısa yazılar için buluşuyoruz. Hemen hüzünlü bir sevgi iletişimi kuruluyor aramızda. “Ya sen kafayı yedin, Ülkü,” diyorum, “ya da makine değil bu, canlı bir varlık.” Bülent Ecevit’i düşünüyorum. O da Erika’sından vazgeçemiyordu. (Gazetelerde Erica diye çıkmıştı gerçi; ama doğrusu Erika olacak.) Abdullah Öcalan yakalandığı zaman yapacağı yazılı açıklama için Erika’sının başına geçmiş, şeridin bittiğini görünce de korumalarını Kızılay’a yollayıp şerit aratmış. Korumalar kim bilir ne çok dolanmışlardır bir şerit bulmak için. Öyle ya, yazı makinesi mi kaldı artık? Kimi istidacılarda bile pabucu dama atıldı. Varsa yoksa bilgisayar. Evet, şimdi bilgisayar var. Winword’lerle, edit’lerle, format’larla, o kadarla kalsa iyi, e- maillerle, internetlerle yüklü bir “yabancı”. Kafanızdakini ekrana aktaran sanki siz değilsiniz, o teknoloji. Bu, yazdığınızı da etkiliyor elbet. Bir sıcaklık ortadan kalkıyor, çabanız “mekanik”leşiyor. Biçimle birlikte öz de etkileniyor. Bunun sadece benim için geçerli olduğunu hiç sanmıyorum. Yerli yabancı, yazılan o kadar yapıta bakıyorum da (pek ender ayrıcalıklar dışında), yeni bir ortak dilin yaratılmaya başlandığını görüyorum. Eskilere bakın, her yazar bir kişilikti. Şimdi neredeyse herkes ortak kişiliği oluşturan elektronik bir parça. Bu gidişle yazar adlarının yerini Casper, HP, Compaq, Dell, IBM, Escort imzaları alacak. Tûba Çandar’õn kaleme aldõğõ Hrant Dink biyografisi Everest Yayõnlarõ tarafõndan yayõmlandõ Güvercin tedirginliği içinde Kültür Servisi - Tûba Çandar’õn, Hrant Dink’e dair biyografi çalõşmasõ “Hrant”, Everest Yayõnlarõ tarafõndan ya- yõmlandõ. 19 Ocak 2007 günü, mücade- lesini sürdürdüğü gazetesi Agos’un önün- deki kaldõrõmda vurulan Hrant Dink’in ya- şamõnõn tüm ayrõntõlarõyla ve yakõn çev- resinin tanõklõklarõyla anlatõldõğõ kitap, “Khent Hrant” ve “Baron Hrant” baş- lõklõ iki kapsamlõ bölümden oluşuyor. “Khent Hrant”, Dink’in doğumundan başlayarak gazetesi Agos’u kurmasõna ka- darki dönemini kapsõyor. Tûba Çan- dar’õn deyişiyle: “Kimsesizler yurdun- da hamuru karılan kişiliği, zorlu hayat mücadelesine giriştiği deli zamanlar- da iyice yoğruluyor ve ‘delifişek’ bir de- likanlı çıkıyor ortaya. Yakın arka- daşlarının kendisine taktıkları Erme- nice Khent lakabının, Türkçe karşılı- ğı tam da bu zaten. Hrant’ın isim de- ğiştirerek Fırat olduğu bu döneminde değişmeyen tek adı, bu Khent oluyor...” Hrant’ın kimlik mücadelesi “Baron Hrant” bölümü ise Agos’un kuruluşundan başlayarak önce bir ga- zeteci, sonra bir düşünce adamõ olarak verdiği kimlik mücadelesi yõllarõnõ kap- sõyor: “Yeniden Hrant Dink adını kul- lanmaya başladığı bu yıllarda Agos ça- lışanlarının kendisini adlandırdıkları bu Ermenice sözcük ‘hoca, usta’ anla- mına geliyor. Baron Hrant’ın Türkçe telaffuzu ise bütün o iri kıyım Anado- lu erkeği görüntüsünün yanı sıra sahip olduğu soylu ve ince kişiliğine de gön- derme yapıyor...” “Hrant” klasik, alõşõlmõş türden bir bi- yografi değil. Yazarõnõn deyişiyle bir “Tanrı” anlatõcõnõn o hayata birinci elden tanõklõk etmişçesine kaleme aldõ- ğõ bir “hayat hikâyesi” değil. Tûba Çan- dar, bunun bilinçli bir seçim olduğunu vurguluyor: “Bu seçimi zorunlu kılan nedenlerin başında, Hrant’ın ölümü geliyordu. Hrant Dink Türkiyeli bir Ermeni ay- dınıydı. Ve 19 Ocak 2007’de bütün Türkiye’nin gözleri önünde görüşleri yüzünden öldürülmüştü. ‘Ya sev ya terk et’ diyerek, onu önce ülkesinden kov- maya kalkmışlar, ‘güvercin tedirginli- ği içindeyim, ama biliyorum ki bu ülke- de güvercinlere dokunmazlar’ diye yaz- dığının daha mürekkebi kurumadan onu arkadan vurmuşlardı. Bunun dehşetini, acısını ve utancını, bu ülke- de vicdanı olan herkes yaşamıştı. Kay- bı daha çok yeniydi, içimizi dağlıyor- du. Trajik biçimde sonlandırılmış ha- yatının Hrant’a mesafelenerek, dışar- dan bir bakışla yazılabilmesi mümkün değildi... Dolayısıyla kitabın klasik bir biyografi olamayacağı daha başından belliydi...” Hrant Dink’in eşi Rakel Dink de ki- tabõn başõnda yer alan mektubunda şun- larõ söylüyor: “Eşimin katledilmesinden kısa bir süre sonraydı. Tûba’nın gelip gözleri dolu dolu, çekine çekine, kırmaktan korkarcasına bana seslenişi: ‘Rakelcim, Hrant’õn biyografisini yazmak istiyo- rum. Eğer kabul ederseniz bütün içtenli- ğimle, yüreğimi ortaya koyarak anlata- cağõm onu. Bunun için geldim. Kabul eder misiniz beni?’ Onun içtenliğine inanmam doğruydu. Tanrı bu görevi ona vermişti. Buna inandım ve destek olmaya çalıştım. Onun için dua et- tim...” “Hrant” kitabõnõn sonunda, Hrant Dink’in yaşamõndan fotoğraflarõn yer aldõğõ kapsamlõ bir albüm de yer alõyor. Kültür Servisi - Hrant Dink anõsõna düzenlenen “Ayrık Otu” adlõ karikatür sergisi, Galatasaray’daki Cezayir Toplantõ Salonu’nda açõldõ. Karikatür sanatçõlarõ Ohannes Şaşkal ve Ümit Kartoğlu’nun “uyum” ve “sınır” temalõ yapõtlarõnõn yer aldõğõ sergi 24 Eylül 2010 gününe kadar izlenebilecek. Fransa’daki Elele Derneği Direktörü Gaye Petek, daha önce Paris’te de açõlan sergiyle ilgili olarak şunlarõ söyledi: “Ümit ve Ohannes, tanımlanması pek kolay olmayan, çok kere yerilip horlanan bu uyum kelimesini, çizgilerle kâğıda dökmüşler. Ümit korkuları sorguluyor, yaraları sarıyor, yeni gelene bir yer arıyor, renklerin birbiriyle kucaklaştığı daha güzel günleri düşlüyor. Ohannes, keskin bir çizgiyle kılcal çatlaklara dişlerini geçiriyor, dehlizleri tasvir ediyor, baskıları açığa vuruyor, yanlışları ve çıkış kapılarını arıyor. Yanık ıssız kimlikleri, birbiriyle kaynaşmış hazları hayal ediyor. İkisi de sınırlardan, sessiz çığlıklardan söz ediyor ama her ikisi de gelecekle hesaplaşıp bizi ötelerin hareli melez renklerine çağırıyor.” Kültür Servisi - Dünyaca ünlü sinema oyuncusu Claudia Cardinale 47. Uluslararasõ Altõn Portakal Film Festivali’ne davet edildi. Ulusal Uzun Metraj Film Yarõşmasõ’na seçilen ve Ali İhsan’õn yönettiği Türk-İtalyan ortak yapõmõ “Signora Enrica ile İtalyan Olmak” adlõ filmin başrol oyuncusu da olan Cardinale’nin 9-14 Ekim tarihleri arasõnda Antalya’da olmasõ bekleniyor. Festivalin Ramada Plaza Otel’de gerçekleştirilecek galasõnda ise moda tasarõmcõsõ Erol Albayrak’õn “Cinema” isimli son koleksiyonu meraklõlarõ ile buluşacak. Şeref konuğu olarak davet edilen ve henüz Antalya’ya gelip gelmeyeceği belli olmayan Cardinale’nin ekip arkadaşlarõyla birlikte “Signora Enrica”nõn galasõnda ve festival programõ kapsamõnda onuruna düzenlenecek etkinliklerde hayranlarõyla buluşturulacak. İtalyan bir ailenin kõzõ olarak Tunus’ta dünyaya gelen Claudia Cardinale, 1958’de “Goha” adlõ filmle sinemaya başladõ. Federico Fellini’nin Otto e mezzo (Sekiz Buçuk), Valerio Zurlini’nin La ragazza con la valigia (Genç Âşõklar) gibi sayõsõz filmde rol alan Cardinale İtalyan sinemasõnõn uluslararasõ yõldõzlarõ arasõnda yer alõyor. Galada davetlilere sinemayõ moda diliyle anlatacak “Cinema” by Erol Albayrak defilesi ise sinema tarihini modellerin saç, makyaj ve aksesuvarlarõ ile günümüze taşõyacak. Lumiere Kardeşler’e ait sinema tarihinin ilk filminin ünlü tren sahnesi ve modellerin Charlie Chaplin yorumuyla başlayacak defile izleyenleri sinema tarihinin hikâyesiyle paralel bir yolculuğa çõkartacak. Kültür Servisi - Nisan ayõndan bu ya- na, dansõn en iyilerini ağõrlayan “Dans Platform İstanbul”, dans camiasõnõ tek bir çatõ altõnda toplamayõ başaran festival haftasõyla sürüyor. 15 Eylül’de DT Üsküdar Tekel Sahnesi’deki açõlõş temsiliyle başlayan fes- tival haftasõ, 22 Eylül’e kadar sürecek. Festivalin ana mekânõ Cemal Reşit Rey Konser Sa- lonu açõlõştan bu yana farklõ bir misyon üstlenmiş du- rumda. Mekânõn uygun olan her santimetrekaresinin bir sahne ya da sõnõfa çevrilmesiyle mekân kimileri için bir dans mabedine, kimileri için bir dans fabrikasõna dönüştü. Bir arada çalõşma fõrsatõ bulamamõş farklõ disiplinlerden dansçõlarõ tek bir çatõ altõnda toplamayõ başaran Dans Platform İstanbul, Eği- tim, Koreografi, Temsil ve Forum platformlarõ, bir de yan etkin- liklerden oluşuyor. Koreografi Platformu ise Yerel Seçki, Vitrin ve Şantiye başlõklõ üç bölümde, her seviyeden koreografõn bir ara- da çalõşarak üretime geçmesine olanak sağlõyor. Eğitim Plat- formu’na paralel olan Danslab ise dans öğrencilerinin yaban- cõ eğitmen ve koreograflarla yaratõcõ eğitim sõnõflarõnda bir ara- ya gelmelerini sağlõyor. Dans Platform İstanbul Festival Haf- tasõ’nda dansçõlar, dünyaca ünlü eğitmenler, Bruno Caverna, Elizabeth Corbett, Inaki Azpillaga, Lloyd Newson, Meg Stuart, Nigel Charnock, Slava Samodurov, Ted Stoffer, Vladimir Malakhov ve Emio Greco ile çalõşma şansõnõ yakalayacak. Öte yandan Koreografi Platformu ve Dan- slab’da üretilen yeni yapõtlarla Uluslararasõ Ba- le Yõldõzlarõ, Yabancõ Karma ve Los Vi- vancos flamenko topluluğunun gös- terileri izlenebilecek. 19 EYLÜL PAZAR GÜNÜ KADIKÖY’DE DÜZENLEDİĞİMİZ 12 EYLÜL MİTİNGİNE KATILALIM! 12 EYLÜL DARBECİLERİ YARGILANSIN! Bu ülkenin geleceğini karartanları; yıllar ve yıllarca Türkiye’yi en kanlı, en karanlık yöntemlerle yönetenle- ri; darbe sonrası bir milyon insanımızı gözaltına alıp, yüz binlercesine işkence yapanları; ülkeyi yargısız in- faz ve işkence cehennemine çevirenleri; Diyarbakır, Metris, Mamak cezaevlerinde insanlarımızı katledenle- ri; 30 yıldır ‘Kürt savaşı’nda ısrar edenleri; savaş baronlarını koruyanları; emekçileri yoksulluğa mahkûm eden- leri; ekonomiyi IMF’ye, iç güvenliği kontrgerillaya, dış güvenliği Pentagon’a bağlayanları; anayasayla Milli Gü- venlik Siyaset Belgesiyle, kontrgerillayla, ikili devletle darbeciliği süreklileştirenleri; bağımsızlıkçı, eşitlikçi, hak- kını arayan, toplumsal özgürlük ve adalet ruhunu yok ederek, ülkeyi karanlığa ve uçuruma sürükleyenleri; cinsiyetçi politikalarda ısrar edenleri; Amerika’nın ‘bizim oğlanları’ 12 Eylül paşalarını yargılamak için; Faşizme ve militarizme karşı demokrasi için, baskı ve inkâra karşı özgürlük için, savaşta ısrar edenlere kar- şı barış taleplerimizi haykırmak için, emperyalizme ve neo-liberalizme karşı bağımsızlık için, karanlığa kar- şı aydınlık bir yaşam için; Eli kanlı 12 Eylül 1980 darbesinin 30. yıldönümünde, darbecilerin hayatın her alanındaki mağdurlarını, mu- hataplarını, savaşa karşı barış ve çözüm isteyen herkesi, on binleri, yüz binleri bir büyük buluşmaya, MİTİNGE ÇAĞIRIYORUZ! 78’liler Girişimi, İHD, İst. Tabip Odası, Barış Meclisi, Dersim Dernekleri Federasyonu, Emekli-Sen, KESK/İst. Şubeler Platformu, Göç-Der, YAKAY-DER, TUAD, Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği, Çıracılar Derneği, Yaşam Ağacı, Karşı Sanat Çalışmaları, Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri, Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği (UİD-DER), Doğu ve Güneydoğu Dernekleri Platformu, Hubyar Sultan Alevi Kültür Dernekleri, Gökkuşağı, Kadın Örgütleri, Yeşil ve Sol, SODEV, ESP, KÖZ, TÖP, DİP Girişimi, SODAP, ESP, Demokrasi İçin Birlik Hareketi, BDP, Sosyalist Parti, SDP, EHP, EDP, TBİP, HAK-PAR, Sosyalist Gelecek Parti Girişimi… TARİH: 19 Eylül 2010, Pazar YER: Kadıköy Meydanı SAAT: 13.00 Toplanma (Tepe Nautilus) 14.30 Yürüyüş (Tepe Nautilus’ten Kadıköy Meydanı’na) 16.00/ 18.30 Kadıköy Meydanı’nda Toplanma/Miting ‘Yanık, ıssız kimlikler’ Kitapta, 19 Ocak 2007’de Agos gazetesi önünde öldürülen Hrant Dink’in yaşamõ, yakõn çevresinin de tanõklõklarõyla ayrõntõlõ bir biçimde anlatõlõyor. Kitap, Dink’in doğumundan Agos’u kurmasõna ve Agos’un kuruluşundan bir düşünce adamõ olarak verdiği kimlik mücadelesi yõllarõna uzanan iki bölümden oluşuyor. ‘Ayrõk Otu’ karikatür sergisi Hrant Dink anõsõna düzenlendi ROL ALDIĞI FİLM FESTİVALDE YARIŞIYORROL ALDIĞI FİLM FESTİVALDE YARIŞIYOR Claudia Cardinale Antalya’ya davetli İstanbul’da bir dans mabedi AnaPop’un son gecesi Kültür Servisi - Anadolu rock müziğinin yaratõcõlarõnõn genç nesillerle buluştuğu AnaPop etkinlikleri bugün garajistanbul’daki konserle son buluyor. Saat 19.30’da başlayacak konserde Moğollar, Kurtalan Ekspres, Zafer Dilek, Kadri Ünalan ve Osman İşmen Orkestrasõ, Gökçen Kaynatan ve Arkadaşlarõ Show Orkestrasõ, Erol Büyükburç, Erkut Taçkõn, Mavi Çocuklar’dan Dinçer Erdoğan, Derdiyoklar, Replikas, Ayyuka ve Kõrõka sahnede olacak. Akşamõn en ilgi çekici anõ ise Derdiyoklar ile Replikas’õn aynõ sahnede buluşarak birkaç şarkõ seslendirmeleri olacak. Drew Jacoby ve Rubinald Pronk DANS PLATFORM İSTANBUL FESTİVAL HAFTASI “Signora Enrica ile İtalyan Olmak.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle