20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 14 EYLÜL 2010 SALI 16 KÜLTÜR KARŞILAŞMALAR İNCİ ARAL Okumak ya da Okuyamamak On sekiz haftadır bu köşede yazıyorum ve çoğu gençlerden oluşan okurlarımdan bana destek veren iletiler alıyorum. Aralarında sadık okurlarım, birkaç kitabımı okumuş olanlar ya da beni hiç okumamışlar var. Birkaç gün önce Türkçe öğretmenliği okuyan bir gençten gelen ileti beni hem düşündürdü hem üzdü. Köşe yazılarımı “severek, bir şeyler öğrenerek” okuduğunu, kitaplarımı bilmediği halde duygularını benimle bölüşmek istediğini söyleyen Burak, bu ülkede yaşayanları gruplara ayırıyor: Varlıklı, keyfi yerinde ya da öyle olmasalar da ülkenin iyi idare edildiğini düşünen dünyadan kopuk insanlar. Sorunları “Zihniyet değişmeli, bizde sistem yok” gibi yararsız ve bildik cümlelerle eleştiren ama hiçbir şey yapmayanlar. Okuyan, araştıran, tartışan ve kendine bir mücadele yolu çizip o yolda kararlılıkla yürüyenler. Burak kendini, bildik tespitler yapmaktan öteye gidemeyen, sorunlara çare aramakta zorlananlar arasına koymuş. Eksiğini de biliyor: “Bir üniversite öğrencisi olarak okuyamıyorum. Televizyon ve gazeteden öğrendiklerim dışında ne olup bittiğini bilmiyorum” diyor. “Nâzım, A. İlhan, Ece Ayhan, Orhan Veli, M. Cevdet Anday, Cemal Süreya, Cahit Sıtkı, vb. şairleri hep duydum ama okuyamadım.” Kitaplara para ayıramadığını, cebindeki üç beş kuruşu kitaba yatırırsa aç kalacağını söylüyor. “Sabahattin Ali, Necati Cumalı, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Ş. Süreyya Aydemir, Tahsin Yücel, Cevdet Kudret, Oktay Akbal gibi romancı ve öykücüleri, Nurullah Ataç’ı, Cemil Meriç’i bize öğrettiler ama okuyamadım. Y. Kadri’yi, Reşat Nuri’yi Ö. Seyfettin’i, Halide Edip’i, Sait Faik’i, Memduh Şevket’i, H. Rahmi’yi okuyamadım, okutmadılar. Suç ve Ceza, Sefiller, Savaş ve Barış, Ana, Kırmızı ve Siyah gibi kitapların yalnızca adlarını biliyorum.” Türkçe öğretmenliği okuyan birinin Türk Dili’nin usta yazarlarının adlarını bilmesi ama onlardan tek satır okumamış olmasına inanmak zor ama Burak gibi binlerce genç, binlerce Türkçe öğretmeni adayı olduğu belli. Neden? Eğitim sistemi hâlâ, ilkokuldan yükseköğrenime, kuru bilgi ve ezber üzerine kurulu da ondan. Bakanlığın seçtiği Yüz Temel Eser’e göz atmak yeter bunu anlamaya. Güncel olmayan, ağır, sıkıcı kitaplarla çocuklar, gençler okumaya değil, okumamaya özendiriliyor sanki. Listeyi hazırlayanlar da ezberci zaten. Kendileri okumuş değiller ki yaşa, döneme uygun kitapları bilsinler! Peki, okuma alışkanlığı kazanamamış Burak’ın hiç mi suçu yok? Kitaba ulaşmak yalnızca satın almakla mı mümkün? Üniversite ve Halk Kütüphaneleri yok mu? Tümü kapandı mı? İsteyen, adı geçen eserleri buralarda bulabilir, yeter ki merak ve okuma tutkusu olsun. Okuma birikimimi genç yaşta, daha çok parasız yatılı okul ya da il kütüphanelerinden edinmiş olan biri olarak, kitap alamayanların buralara yönelmelerini öneririm. Burak’ın okumama acısını duyması ve bunu benimle içtenlikle bölüşmesi umut verici. Ama kendisi genelde umutsuz; “Okumadan, bilmeden bu ülkeye katkı sağlamanın yolu yok mu? Düzene ortak olmadan yaşamaya çalışmanın çaresi yok mu?” diye soruyor. “Resmi tarih ve müfredata mahkûm olmuşuz. Okulu bitirip öğretmen olsam ne olacak, bitirmesem ne olacak! Öğrencilerime ne anlatacağım? Ülkemizi yönetenler bizi sorgulamayan, eleştirmeyen, dogmalarla yaşayan insanlar olarak mı görmek istiyor?” Öyle olduğu açık! Bu yüzden iş başa düşüyor. Benzer durumdaki gençlerin kişisel merak ve çabayla kendilerini gerçekleştirmeye, yetiştirip donatmaya iki katı gayret göstermeleri gerekiyor. Bilgi ve aşkınlık emek ister, unutmamalı. [email protected] [email protected] T iyatronun ‘nicel’ gelişimi, bir başka de- yişle, ülke düzeyinde yaygõnlaşmasõ, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana tartõşõlan bir konu olarak bugün de gündemdeki ye- rini koruyor. Devlet Tiyatrolarõ’nõ 60. yõlõnda 60 sahneye ulaştõrma çabalarõ da bu sorunla bağlan- tõlõdõr hiç kuşkusuz. Ne ki nüfusu her yõl artan ve devletten, bele- diyelerden, vakõflardan, sivil toplum kuruluş- larõndan her yõl daha çok hizmet bekleyen ül- kemizin, DT’nin açabileceğinden daha çok ti- yatro sahnesine gereksinmesi vardõr. Daha on- larca oyun yazarõna, sahnedeki üretime çeşitli düzlemlerde katkõda bulunacak yüzlerce sanat- çõya ve milyonlarca seyirciye… Tiyatro, ülke- mizde -İstanbul ve Ankara düzeyinde bile- toplum tarafõndan yeterince yaygõnlõkla be- nimsenmemiştir. Tiyatroda ‘nicelik’ sorunu yanõnda, ‘nitelik’ so- runu da ağõr basmaktadõr. ‘Nicelik’ yandaşlarõ ti- yatro olayõnõn -sahne ve yapõm sayõsõnõn artõşõy- la- ülke düzeyinde yaygõnlaştõrõlmasõnõ savunur- ken, ‘nitelik’ kaygõsõ güdenler de, sahne olayõnõ ko- taran birikimli sanatçõlarõn yaratõcõ güçlerinin, dikkatlerinin ve mesailerinin dağõnõklõğa uğramasõ (söz gelimi, aynõ yönetmenin aynõ dönemde 4-5 ya- põm arasõnda bölünmesi, ya da yapõm sayõsõndaki artõşõn oyuncu kadrolarõnõ zayõflatmasõ) sonucun- da, tiyatronun sanatsal düzeyinin düştüğü kanõ- sõndadõr. Doğal olarak amaç, tiyatronun hem yay- gõnlaşmasõ, hem de nitelikten ödün vermemesidir… Bu amacõn gerçekleşmesinde temel belirleyici ‘seyirci’dir. Seyirci tiyatrodan ‘nitelikli’ ürünler istemelidir. Görsel-işitsel ve yazõlõ medya tarafõndan sunulan popüler kültürün etkisiyle, ülkemizde ‘ortalama’nõn da ‘altına düştüğü’ görülen ‘nitelik’ ölçütlerini yükseltmenin yolu, seyircinin sanatsal duyarlõğõnõn gelişmesinden geçmektedir. Cumhuriyeti kuran akõllõ insanlar, tiyatro için hem yazar ve uygulamacõ hem de seyirci yetiştirmek için gerekli altyapõsal önlemleri, ülkemizin nüfusu henüz on beş milyon dolayõndayken almõşlardõ. Cumhuriyet rejiminin ‘kültür seferberliği’ anla- yõşõ doğrultusunda, 1932’de kurulmuş olan Hal- kevleri’nin işlevlerinden biri tiyatro sanatõnõn ül- ke düzeyinde üretilmesi ve izlenmesi için gerek- li koşullarõ sağlamak olmuştu. 1940’ta kurulan Köy Enstitüleri de, öğrencile- ri halk oyunlarõna ve köy seyirlik oyunlarõnõn araş- tõrõlmasõna yönlendirmesiyle, bu okullara öğretmen yetiştirmek için kurulan Hasanoğlan’da tiyatro araş- tõrmalarõna ve oyun sahnelemeye yer verilmesiy- le, Anadolu insanõna tiyatro üretimine yazar-sanatçõ- seyirci kimliğiyle katõlabilme yolu açõlmõştõ. Bu kurumlarõn 1950’li yõllarõn başõnda kapa- tõlmasõ, tiyatroyu ülke çapõnda yaygõnlaştõrma hareketini durdur- muştur. Muhsin Er- tuğrul, 1960’lõ yõl- larda, tiyatronun halkla bütünleşmesi için yeni bir çõkar yol olarak düşündüğü ‘bölge tiyatroları’ önerisini yapmõş, ama bu doğrultuda hazõrlanan yasa ta- sarõsõ bir türlü TBMM’nin günde- mine getirilmemiş- tir. Görüldüğü gibi, ‘si- yasal erk’in sanata ‘değişmez ilkeler’le sahip çõkmaya yanaş- madõğõ bir ülkede ya- şõyoruz. Yakõn dönem tiyatro tarihimiz, ya- zarlarõnõn hapiste çü- rümesine, sanatçõlarõ- na işkence edilmesine, tiyatro gösterilerinin basõlmasõna, oyunlarõn yasaklanmasõna, turne tiyatrolarõnõn karşõlaştõğõ engellere karşõ yeterince tepki getirememiş, tam tersine, tiyatrodan uzak dur- mayõ yeğlemiş bir toplum resmi çiziyor. ‘De- mokrasi’ süreçlerinin sõk sõk kesintiye uğratõlmõş olmasõ sonucunda, ‘demokrasi’nin ne olduğunu da tam öğrenememişiz. Sandõğa gidip oyumuzu ver- mekle yetinmişiz. ‘Demokrasi’ birikiminden yok- sun bir seyirci kitlesinin ‘sıradan kitle kültürü’ ortak paydasõnda donup kalma tehlikesine karşõ sa- vaşmasõ ve/ya da tiyatro sanatõndan daha ‘nitelikli’ ürünler beklemesi olasõ mõdõr? Tiyatromuzun özlenen düzeye ulaşabilmesi için, ‘nitelikli çoğunluk’ tarafõndan izlenmesi, değerlendirilmesi ve eleştirilmesi gerekir… ‘Nitelikli çoğunluk’, ise ancak ‘nitelikli de- mokrasi’lerde bulunabilmektedir. Demokraside aranan ‘nitelikli çoğunluk’ tiyatro sanatõnõn da belirleyicisidir Şan Sineması, Ferhan Şensoy’un yazıp sahnelediği ‘Muzır Müzikal’ine bağnaz güçlerin tepki göstermesinin ardından 7 Şubat 1987 gecesi yanarak yok olmuştu. Yakõn dönem tiyatro tarihimiz, yazarlarõnõn hapiste çürümesine, sanatçõlarõna işkence edilmesine, tiyatro gösterilerinin basõlmasõna, oyunlarõn yasaklanmasõna, turne tiyatrolarõnõn karşõlaştõğõ engellere karşõ yeterince tepki getirememiş, tam tersine, tiyatrodan uzak durmayõ yeğlemiş bir toplum resmi çiziyor. KUMBARACI50DESTEKKONSERLERİ ‘Yokuşüstü Müzik’ Kültür Servisi - Geçen sezon kasõm ayõnda açõ- lõşõnõ yapan, ‘Altıdan Sonra Tiyatro’ toplu- luğunun ‘Kumbaracı50’ sahnesinin devamlõ- lõğõna katkõ sağlamak amacõyla, eylül ayõnda “Yokuşüstü Müzik” başlõğõ altõnda destek konserleri düzenleniyor. “Kumbaracı50 Des- tek Konserleri” kapsamõnda Kumbaracõ50’de, 15 Eylül’de Naim Dilmener “Dünden Bugüne Pop”, 16 Eylül’de Sema “Seçme Şarkılar”, 17 Eylül’de Selen Uçer “Film Şarkıları”, 18 Eylül’de Suzan Kardeş, 19 Eylül’de Kardeş Türküler “Dinleti”, 20 Eylül’de Yeni Türkü “Akustik Dinleti”, 21 Eylül’de Vedat Sakman, 22 Eylül’de Sumru Ağıryürüyen-Cenk Er- doğan “Çağrışımlar”, 23 Eylül’de Göksel “Akustik Dinleti”, 24 Eylül’de Trio Rebetiko “Rebetiko Gecesi” konserleri gerçekleşecek. Bi- let fiyatõ 25 TL olan konserlerin başlama saati 21.00. (02122435051),(www.kumbaraci50.com) Kültür Servisi - Erdoğan Ka- rayel’in yayõmladõğõ “Don Quichotte” e-mizah dergisin- ce düzenlenen “Avrupa-Asya Köprüsü: İstanbul-2010” ko- nulu karikatür yarõşmasõ so- nuçlandõ. Yarõşmaya, internet üzerinden 45 ülkeden 284 ka- rikatürcünün toplam 828 ça- lõşmasõ katõldõ. Hayati Boya- cıoğlu, Oğuz Gürel ve Erdo- ğan Karayel’den oluşan “Ön Seçici Kurul”un ilk elemesinin ardõndan, Nezih Danyal, Suat Yalaz, Behiç Ak, Piyale Mad- ra, Eray Ozbek, Erdoğan Karayel, Şevket Yalaz, Mas- soud Shojai, Ares, Valeri Kurtu ve Necdet Mercan’dan oluşan seçici kurulun değer- lendirmesi sonucu birincilik ödülüne Meksika’dan Angel Boligan, ikincilik ödülüne Bul- garistan’dan Rumen Dragos- tinov ve üçüncülük ödülüne de Türkiye’den Hicabi Demirci değer görüldü. ‘Turhan Selçuk Özel Ödülü’nü ise Endonez- ya’dan Jitet Koestana ka- zandõ. Ödül töreni, yarõn saat 19.00’da Schneidertempel Sa- nat Galerisi’nde gerçekleştiri- lecek. Tören öncesi saat 14.30’da da “Quo Vadis Ca- ricature-Karikatür Nereye Gidiyor” başlõklõ panel dü- zenlenecek. Koman’ın Hulda’sı İstanbul’a varmak üzere Kültür Servisi - Nisan 2009’da Stockholm’den yola çõkan heykeltõraş İlhan Koman’õn 30 yõllõk yüzer evi “Hulda” yelkenlisi “Hulda Festivali” çerçevesinde İstanbul’a varmak üzere. Plato Sanat’ta 22 Eylül’den 23 Kasõm’a dek açõk olacak “İlhan Koman: Hulda Festivali, Sanata ve Bilime Yolculuk” sergisi, Hulda’nõn yolculuk öyküsünü anlatan fotoğraf ve videolarõn yanõ sõra Hulda’nõn uğradõğõ Stockholm, Amsterdam, Anvers, Bordo, Lizbon, Barcelona, Napoli, Malta, Selanik, İstanbul şehirlerinden kareler taşõyor. Sergi aynõ zamanda Hulda Festivali’nin son etabõnõ oluşturuyor. (www.huldafestival.org) Kevin McCarthy yaşama veda etti WASHINGTON (AA) - ABD’li sahne ve sinema sanatçõsõ Kevin McCarthy yaşama veda etti. McCarthy’nin tedavi gördüğü, Cape Cod Hastanesi sözcüsü Dave Riley, 96 yaşõndaki sanatçõnõn öldüğünü belirtti ancak ölüm nedeni hakkõnda bilgi vermedi. McCarthy en çok, küçük bir kasabayõ uzaylõlarõn istilasõndan kurtarmak için boş yere çabalayan bir kasaba doktorunu canlandõrdõğõ, 1956 yapõmõ “Invasion of the Body Snatchers” adlõ düşük bütçeli bilim kurgu filmle tanõndõ. McCarthy ayrõca 1980’li yõllarda Türkiye’de gösterime giren “Flamingo Yolu” dizisinde canlandõrdõğõ Claude Weldon karakteriyle de tanõnõyordu. F otoğrafçı ve yazar Levent Öz- çelik’in siyah - beyaz Paris fotoğraflarından oluşan “Pa- radis” adlı sergisi 17 Eylül - 9 Ekim tarihleri arasında Fransız Kültür Merkezi’nde görülebilir. Özçelik sergisi için, “Hangi şehir şaraba benzer, demiş Nâzım Hik- met. Jules Renard ise ‘Paris’e iki harf koyun, ortaya çıkan paradis, yani cennet’ demişti. Herkesin bir Paris’i var. İşte bu benim Pa- ris’im…” diyor. (0 212 393 81 11) ‘Hangi şehir şaraba benzer?’ Tiyatroya demokrasi yaraşõr Kültür Servisi - Mahsun Kırmızıgül’ün filmi “New York’ta Beş Minare”, sinema izleyicilerinin karşõsõna iki afişle birden çõkacak. Afiş tasarõmcõsõ Emrah Yücel film için 75 farklõ afiş hazõrladõ. Kõr- mõzõgül’ün daha önceki filmleri “Beyaz Melek” ve “Güneşi Gördüm”ün de film afişlerini tasarlayan Emrah Yücel, “Özellikle bu film afişinden çok büyük bir keyif aldım ve kendimi tutamaya- rak tam 75 adet afiş tasarladım” diyor. 5 Ka- sõm 2010’da da gösterime girecek olan filmin kadrosunda Danny Glover, Gina Gershon, Robert Patrick, Haluk Bilginer, Ali Sür- meli, Zafer Ergin, Suna Selen, Hüseyin Av- ni Danyal, Salih Kalyon, Murat Ünalmış, Onur Ünsal, Mahsun Kırmızıgül, Mus- tafa Sandal ve Eşref Kolçak rol alõyor. ‘NEW YORK’TA BEŞ MİNARE’ Avrupa- Asya arasõnda karikatür köprüsü Yücel, 75 afiş birden tasarladı Birincilik ödülüne Meksika’dan Angel Boligan değer görüldü. Sıtkı Olçar ve Kütahya çiniciliği Kültür Servisi - Çini ustasõ Sõtkõ Olçar adõna, Kütahya’da 23 - 25 Eylül tarihleri arasõnda “Çini Ustasõ Sõtkõ Olçar ve Kütahya Çiniciliğine Katkõlarõ” başlõklõ sergi, sempozyum ve panel düzenlenecek. Sanat, akademi, siyaset, iş dünyasõ ve medyadan isimlerin katõlacağõ bu etkinlik Kültür ve Sanat Varlõklarõnõ Koruma ve Tanõtma Vakfõ (KÜSAV) öncülüğünde gerçekleşecek. Kosta Rika haftası Kültür Servisi - İstanbul Cervantes Enstitüsü’nün her yõl İspanyolca konuşulan ülkelere özgü olarak düzenlediği haftalarõn bu dönemki ilk konuğu Kosta Rika. 15 Eylül’de başlayõp 3 Ekim’e kadar devam edecek Kosta Rika haftasõnda ‘Amerikalarõn Köprüsü’ adlõ konferans, ‘Kosta Rika Manzaralarõ’ fotoğraf sergisi ve Kosta Rika sinemasõndan örnekler yer alacak. Cem Adrian konseri Kültür Servisi - Cem Adrian, yakõnda piyasaya çõkacak olan beşinci stüdyo albümü “Kayõp Çocuk Masallarõ” öncesi 23 Eylül saat 22.00’de Ankara IF Performance Hall’de konser verecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle