19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 14 EYLÜL 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B Başbakan’ın net bir biçimde söylediği “Artık servetler el değiştiriyor, ayağınızı denk alın” tespiti ve referandum sonucu küresel sermayenin kazanması ile süper ligde olmayan aile şirketlerinin kurumsal bir yapıya dönüşmesini daha da önemli hale getirmiş durumda. Çünkü aile şirketleri aile fertlerinin anlayış dengesine oturmuştur. Bu yüzden farklı anlayışlardaki çatışma aile şirketlerini dış etkilere karşı daha dayanaksız hale getirmektedir. Hele AKP burjuvazisi olma yolundaki telkin ve baskıların olacağı düşünüldüğünde bu durumun hassasiyeti ortaya çıkmaktadır. Bunun için aile şirketleri büyümeyi yönetebilmek, başarıyı sürekli kılabilmek ve dış etkilere karşı güçlü kalabilmek için kurumsal yönetim ilkelerini uygulamak zorundadır. Bir kere aile fertlerinin büyümesi şirketin büyümesinden bağımsız gerçekleşmektedir. Diğer yandan hem hissedar hem çalışan, çalışıp hissedar olmayan, ne hissedar olan ne de çalışan aile bireylerinin çıkarları ve şirkete bakış açıları farklılık arz etmektedir. Öte yandan bilinmektedir ki aile şirketlerinin gelecek kuşaklara aktarılamaması, pek çoğunun lider girişimcinin vefatı veya iş göremez duruma düşmesinden kaynaklanmakta, bu da uzun vadeli planlamanın olmaması ve kurumsallaşmanın başarılmadığını göstermektedir. Burada kurumsallaşmayı, şirketi müdürler, direktörler bolluğuna çevirmek olarak anlamamak gerekir. Kurumsallaşma, şirketin devamlılığını belli kişilerin, özellikle lider kişinin varlığına bağlı olmayan bir sistem oluşturarak sağlamaktır. Bunun için öncelikle bir “aile anayasası” hazırlamak gerekir. Bu anayasanın birinci maddesi, “kurumsal yönetim temel ilkelerimiz” olmalıdır. Bu ilkeler: Adil olma ve hakkaniyetli davranma/yasal düzenlemelere karşı sorumluluğun sağlanması/şeffaflık/hesap verilebilirlik gibi temel ve değişmez ilkeler olmalıdır. İkinci madde, “Aile Konseyi” kurulması ve çalışması ile ilgilidir. Bu konsey hissedar olan- olmayan tüm 18 yaşını doldurmuş aile bireylerinden oluşur. Senede iki kez önceden hazırlanmış ve bireylere dağıtılmış gündemi görüşmek üzere toplanır. Aile konseyinin alacağı kararlar şirket yönetim kuruluna tavsiye niteliği taşır. Yönetim kurulu bu tavsiyeleri özenle dikkate alır. Üçüncü madde: “Aile Kurulu”nu tanımlar. Bu kurulu sadece hissedar aile bireyler oluşturur. Belli stratejik konularda icrai nitelikte kararlar alır. Bu kararların ne olacağı aile konseyinde tespit edilir. Bu kurul Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde toplanacak ortaklar kurulu kararlarına da ışık tutar. Dördüncü madde: “Danışma Kurulu”nun oluşturulmasıdır. Danışma kurulu şirketin avukat, mali müşavir, aile ile yakın bağları olan deneyimli uzman kişilerden oluşur. Danışma kuruluna seçim Aile Kurulu tarafından yapılır. Beşinci madde, “Haleflik Planlaması” olacaktır. Lider hissedarın kendisinden sonra başkanlığı kime ve nasıl vereceği bu maddede belirlenir. Bu madde çok önemlidir. Kurucu ortakların ve lider hissedarın yetki devri yapması genellikle zordur. Ya devredilecek kişilere güvenilmez ya da ben daha iyi yönetirim anlayışı bencillik yaratır. Burada diğer bir husus da yetki devrini kardeşler veya çocuklar almak istemezler, başka alanlarda çalışmak isterler. Ancak bu sorunların aşılması çok önemlidir. Yeni nesillere haleflik planlaması aile şirketlerinin devamlılığının temelidir. Bundan sonra hisse devirlerinin nasıl yapılacağı, imtiyazlı hisseler, hissedar olamayan aile bireylerinin hisse almaları, çocukların ne zaman ve nasıl ortak olacakları ve işletmede nasıl çalışacakları, risk yönetimi ve iç kontrol sisteminin esasları, muhasebe ve mali işlerin organizasyonu ve etkin çalışması, iç denetim ve raporlama, dış denetim hususları anayasaya kısa maddeler halinde yazılır. “İç Denetim ve Raporlama” hususu aile şirketlerinde varlığın korunması açısından çok önemlidir. Şirketlerin büyümesi ile şirket ortaklarının şirketteki her işlemi kontrol altında tutmak istekleri ancak iç denetimle karşılanır. Dış denetimler belli çerçevede yapıldığından iç denetimden beklenenleri sağlamaz. Hırsızlık, verimlilik, işi kaytarma, işlem hataları, uygulama sorunları iç denetimle ortaya çıkar. Vakıfların sahip olduğu şirketleri de aile şirketi sayabiliriz. Bu şirketler için de yukarıda yazılanlar geçerli olup baskı ve etkiye daha açık durumda olduklarını unutmamalıyız. Kurumsallaşma yapamayacak şirketlerin küresel sermayenin Türkiye uzantılarından fazlası ile etkilenebileceğini belirtmek gerekiyor ve bu şirketlerin kârlarından ayıracakları bir miktar parayı sağlam bir yatırım aracında, örneğin altında ihtiyat fonu olarak saklamalarında da fayda görüyor ve tavsiye ediyoruz. Aile Şirketlerinin Kurumsallaşmalarının Önemi Daha da Arttı M A L İ Y E C İ G Ö Z Ü Y L E / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm superonline.com İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Erdoğancılık [email protected] “Laik ideoloji gömüldü, Erdoğancılık diye bir yönetim oturdu”.. Başbakan Erdoğan’ı pek sevmeseler de, referandum sonuçları ile iktidarını pekiştirdiğini savlayan İsrail gazetesinden alıntı cümleler, liberal olarak tanımlanamayan kendine özgü bir yönetim, iktidar anlayışını kastediyor olsa gerek. Hani megalomanlık yapsam benim çok sık kullandığım “Erdoğanizm” sözcüğünden kopya çekmişler diyeceğim. Oysa besbelli onlar da Başbakan Erdoğan, partisi, ne kadar aksini savlasalar da merkeze oturmuş parti kimliğini üzerlerinde taşıyamamalarını anlatma çabasının ürünü adından esinlenmişler.. Referandum sonuçlarını sevinçle karşılayan bir kısım AB siyasi liderlikleri, medyası da, haber yorum başlıklarında Türkiye’de laik Cumhuriyet’in döneminin kapanması vurgulaması ile referandum sonucundan duydukları memnuniyetin altını çizseler de, referandumla anayasa değişikliği içeriğinin getirdiği demokratikleşmeye de Erdoğan iktidarının bundan sonraki demokrasi açılımlarına da kefil olamıyorlar. Anayasa değişiklik paketi için “Bir avuç demokrasi” tanımlamasına yer verilirken Başbakan Erdoğan iktidarının baskı gücünü arttırmasından duyulan kaygılar vurgulanıyor. İçerde evetin tonlarında, farklı sularda yüzmeyi seçenler elbette sonuçtan çok mutlular, gerekçelerini askerin iktidarı ile, onların deyimi ile katı laik Cumhuriyetin derin devlet iktidarına son verilmesi olarak açıklıyorlar. Dikkatimi çeken bu anlamdaki zafer sarhoşluklarının üzerine, daha ilk gününden evetin tek gerekçesi yapılmış demokratikleşme konusundaki tezlerinin buharlaşması. Başbakan Erdoğan, AKP iktidarının bundan sonraki hamlelerinin demokratik olabileceği konusunda referandum öncesi kefaletlerini hemen geri almışlar.. İster Amerika’daki başta cemaatler cephesinden, isterse AB lobicilerinden, 2. Cumhuriyet cephesinden olsunlar, Başbakan Erdoğan’ın referandum sonrası genelde olumlu kabul edilen konuşmasının daha önceki daha olumlu örneklerden çark edilmiş olması gerekçesi ile güvence sayılamayacağını vurgulamak gereğini duyuyorlar. Referandum sonucu ile iktidarın gücünü katlamış olması, bağlantılı baskıcı eğilimlerinin artabileceğini söyleyerek, olabileceklerin sorumluluğundan uzak durmayı seçiyorlar. Demokrasinin özünde yeri olmayan, dünyada da, hele de biçimsel de olsa demokratik rejimlerin geçerli sayıldığı ülkelerde örneği çok sık görülmeyen inanç örgütlenmelerinin, cemaatlerin bu referandumda açık, militanca taraf olmalarının sorgulanmasına karşı açık yanıtlar da ilginç; “demokratikleşmeyi savunma, geniş anlamda siyaset için referandumda taraf olmuşlar, ancak doğrudan Başbakan Erdoğan ve partisinin desteklenmesine bulaşmamışlar..” Referandum sonuçları sayesinde Erdoğanizmin yapacaklarına kefil olmadıkları gibi, sorumluluk da almamış oluyorlar. Eski solcu evetçiler ilk günden kendilerini temiz tutma adına daha bir mızıkçı çıktılar; Erdoğan ve ekibinin seçim kampanyası süreci çıkışları ile iyi sınav vermediğini, kazandığı güçle baskıcı eğilimlerin katlanabileceğini söylemekte bir sakınca görmüyorlar. Referandum kampanyası boyunca hayırcıların ortaya koymaya çalıştıkları riskleri saymakta yarışıyorlar.. Tabii ki bu köprülerin altından çok sular akacak. AKP’nin umutsuz seçmeninden bir miktar oy kaybetmiş olması gerçeğine rağmen, referandumda kendi oylarının, anketlerin öngördüğünün de üstünde çıkmasına katkıda bulunan evetçilerden bana göre en kazançlılar Kürt evetçiler. İlk saatlerden açık açık iktidardan beklentilerini, önceliklerini sayabiliyorlar; “Bütün baskılara karşın boykotçuların önemli bir oranı bulmaları, bölgelerinde ağırlıklarını koyabilmiş olmalarından sonra iktidarın kaçarı yok. Hele de MHP’den de apaçık önemli bir oy kayması sağlanmışken, MHP engeli kırılmışken, Kürtlerin AKP’ye evet demiş önemli seçmenlerinin de beklentilerine uygun çözüm üretilmesi, hükümetin birincil, acil görevi olmalı..” Hayırcılar cephesi, bizim cephede moraller yerlerde. Beklentilerin, anketlerin altında hayır oyu, abartılı bir karamsarlığı, yanlış yerlerde suçu arama eğilimleri ile birlikte üretiyor. Sonradan söylemesi kolay, ama gazetecilik pratiği ile birçok kez evetçiler kampanyasına katılan kimileri demokratik, demokrasinin gereği içinde, kimileri antidemokratik örgütlenmelerin oy toplamı üzerinde kafa patlattım. Mantıklı sonuç çok çok yüksek oranlarda evetin çıkması. Üstüne medya çağında, çoğunluğu iktidarın doğrudan elinde, gerisi güdümünde medyatik yönlendirme, algılamaları çarpıtmayı de ekleyin. Elbette Erdoğan iktidarlarının yıpranmışlığı, pervasız diktatoryal yönetim eğilimleri, yolsuzluklar bataklığı, gelir dağılımı çarpıklığı katlanması, sosyal devletten sapmalar, sadaka düzenindeki partizanlıklar, siyasal kayırmacılık, işsizliğin büyümesi, sessiz dev bir tepkiyi de besleyecekti. Yine de oy takası ile 60-40’ı beklemek, gerçekçi, doğal bir sonuç değil miydi? Tamam seçime yönelik iktidar gücü katlaması hesabı tuttu. Yine de seçime kadar bu köprülerin altından çok sular akacak.. Sanayicilere göre artõk seçim ortamõndan çõkõlõp ekonominin birinci plana alõnmasõ gerekiyor Ekonomi Sevrisi - İş dün- yasõnõn önde gelen sivil top- lum kuruluşlarõ uzun süredir Türkiye’nin gündemini meş- gul eden, ciddi kutuplaşmala- ra neden olan anayasa deği- şiklik paketine ilişkin yapõlan referandumun artõk geride kal- dõğõnõ, artõk seçim ortamõndan çõkõlõp ekonominin birinci pla- na alõnmasõ gerektiğini dile ge- tirdiler. İş dünyasõ referandum so- nucunun, Türkiye’nin daha de- mokratik ve özgürlükçü, her- kesin mutabõk olduğu yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu ortaya koyduğunu aktardõ. Sa- nayicilerin referandum sonu- cuyla ilgili görüşleri şöyle: Sabancõ Holding Yönetim Kurulu Başkanõ Güler Sa- bancı: Referandum öncesinde son dönemlerde görmediğimiz kadar ciddi bir kutuplaşma ya- şanmõştõr. Bugün artõk, Türki- ye’nin iradesine hepimizin say- gõ göstermesi, bu kutuplaşma- larõ geride bõrakõp, ülkemizin enerjisini geleceğe dönük da- ha iyi bir Türkiye’yi gerçek- leştirmek için kullanmalõyõz. Bunun için birbirimizi daha iyi dinleyip, farklõlõklara hoş- görüyle bakõp, birbirimizin kõymetini daha çok bilerek, hep beraber elele vererek daha çok çalõşmalõyõz. Reformlar yasalaşsın Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanõ Rifat Hisar- cıklıoğlu: Yeni anayasa, top- lumsal mutabakat metni ol- malõ. Yeni anayasa çalõşma- larõna geniş halk kesimlerini temsil eden mesleki ve sivil toplum örgütleri aktif olarak katõlmalõ. Böyle bir yeni dö- nemin başlamasõ, istikrarõ ve güven hissini güçlendirecek, ekonominin toparlanma süre- cine destek olacaktõr. Mec- lis’te uzun süredir bekleyen ve reel sektörü güçlendirecek ye- ni Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu gibi yapõsal reformlar bir an önce yasallaşmalõ. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanõ Cem Neg- rin: Referandum sürecinde yaşanan ve tüketici güvenini olumsuz etkileyen tartõşma ve kutuplaşmalar giderilerek, 2011 seçimlerine taşõnmama- lõ. Yapõsal reformlara hõz ve- rilerek özellikle istihdam pi- yasasõndaki sorunlar çözül- meli ve kamu yüklerinde iyi- leştirmeler yapõlmalõ. Seçim- ler öncesinde af ve benzeri gi- rişimler yerine sanayinin re- kabet gücünü arttõracak kalõcõ destekler sağlanmalõ. Bu üsluptan vazgeçin İstanbul Hazõrgiyim ve Konfeksiyon İhracatçõlarõ Bir- liği Başkanõ Hikmet Tanrı- verdi: Kurun dip seviyeye indiği ortamda referanduma nokta koyup ekonomi ve ih- racata kilitlenmeliyiz. Bu or- tamda ihracatçõ kan kaybe- derken ithalat patlar. Bozulan cari açõk dengesi, gelecekte Türkiye’yi zora sokar. Eko- nomi yönetimi bu gerçeği göz önünde bulundurup, Türkiye ekonomisinin rotasõnõ ona gö- re belirlemeli. Türkiye’nin it- halata değil, üretim, ihracat ve istihdam odaklõ büyümeye ih- tiyacõ var. Türk Girişim ve İş Dünya- sõ Konfederasyonu Başkanõ Celal Beysel: Referandum sü- recinde yeterince özen göste- rilmemiş olan ve seçim nede- niyle önümüzdeki dönemde de var olma potansiyeli taşõyan, halkõ ve sivil toplum örgütle- rini ülke menfaatlarõ doğrul- tusunda bütünleştirme yerine kamplara ayõrõcõ siyasi üslup- tan vazgeçilmesini istiyoruz. Ekonomi seçim psikolojisiyle siyasete kurban edilmemeli. Tel Aviv havaalanında süresiz grev İsrail’de Tel Aviv’in Ben-Gurion Havaalanõ çalõşanlarõ süresiz grev başlattõ. Havaalanõ sözcüsü Maayan Malkin, uçuşlarõn durduğunu, şu an seferde olan uçaklarõn inişlerine izin verileceğini ancak yer hizmeti yapõlmayacağõndan yolcularõn bagajlarõnõ alamayacaklarõnõ söyledi.Hükümetten, emeklilik ücretlerine ilişkin güvence isteyen havaalanõ çalõşanlarõnõn İsrail’de tatil zamanõ hava trafiğinin en yoğun olduğu dönemde başlattõğõ grevden sadece bugün 30 bin civarõnda yolcunun etkileneceği belirtildi. Kerkük-Yumurtalık’ta imzalar atılıyor Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanõ Taner Yõldõz, Kerkük-Yumurtalõk Ham Petrol Boru Hattõ anlaşmasõnõn yenilenmesi için tüm hazõrlõklarõn tamamlandõğõnõ ve bu hafta sonunda imzalayacaklarõnõ açõkladõ. Söz konusu anlaşmanõn aslõnda geçen ay tamamlandõğõnõ, fakat yoğun programlarõ nedeniyle imzalarõn atõlamadõğõnõ kaydeden Yõldõz, “Kerkük- Yumurtalõk Ham Petrol Boru Hattõ önemli ve uzun yõllardan beri hizmet veren bir proje. Türkiye için olduğu kadar Irak’õn normalleşmesini de hõzlandõracak bir proje” dedi. Borsa tarihi zirvesinde Ekonomi Servisi - Anayasa değişiklik paketi re- ferandumundan yüzde 58 ile ‘evet’ sonucu çõkmasõ ve dõş piyasalardaki pozitif seyrin desteğiyle İMKB yüzde 2.73 yükselerek 62 bin 260 puan ile tarihi zir- vesinden kapandõ. Endeks açõlõşta yüzde 2.14 artõşla 61 bin 905 pua- na çõktõ.Gelen alõmlarla 62 bin seviyesinin üzeri- ne çõkan borsaya son dakika gelen alõmlar endeksin yeni rekor seviyesinden günü tamamlamasõnõ sağladõ. Referandumdan yüzde 50-55 civarõ ‘evet’ oyu çõkmasõnõ fiyatlamõş olan piyasalarda yüzde 58 ‘evet’ sonucunun çõkmasõnõn gelecek yõl ya- põlacak seçimlerde tek parti hükümeti çõkmasõ ih- timalini kuvvetlendirdiğini söyleyen analistler, bu- nun da hisse senedi, bono ve TL üzerinde alõm yö- nünde etkisinin olduğunu düşünüyor. Orion In- vestment Yönetim Kurulu Üyesi Murat Salar, so- nuçlarõn beklentilerin çok üzerinde olduğunu belirtti. Salar, “Referandum AKP iktidarının devamına yö- nelik bir referans olarak algılanabilir. Bu durum da kısa vadede alış getirecek. Üzerine bir de yurt- dışı etkisi var. Biz tatilde iken dışarıda önemli yük- selişler yaşandı” dedi. Dolar 1.50’nin altında Geçen haftayõ 1.5150 TL’den tamamlayan dolar güne düşüşle başladõ. Sonrasõnda bir toparlanma ile dolar 1.4970 TL’ye çõktõ. Gösterge faiz ise yüzde 8’in altõna geriledi. Referandum sonucuna dõş piyasalarõn desteği de eklenince İMKB 62 bin 260 puanla tüm zamanlarõn rekorunu kõrdõ. ÇİN RÜZGÂRI Çin para birimi yuan ABD Dolarõ karşõsõnda değer kazanmaya devem ederken yuanõn paritesi 6.7509 ile 2005’ten beri olan en güçlü konuma geldi. Bu durum Çinli ihracatçõlarõn rekabet gücünü daha da arttõrõyor. Öte yandan, Çin’den gelen sanayi üretimindeki yüksek büyüme ve Basel sermaye yeterlilik kurallarõ konusunda anlaşmaya varõlmasõ küresel piyasalarõ yukarõ taşõdõ. Çin’de sanayi üretiminin ağustosta yüzde 13.9 artmasõ büyüme beklentileri ile ilgili olumsuz havanõn biraz dağõlmasõnõ sağladõ. Basel kurallarõ, Avro’nun da dolar karşõsõnda yükselmesine neden oldu. Avrupa borsalarõ yüzde 1-2 civarõnda değer kazanõrken, bankalar en fazla kazananlar arasõnda yer aldõ. Madencilik hisseleri Çin verileri ile yükseldi. Güler Sabancı: Önümüzde çözmemiz gereken önemli konularõmõz var. Öncelikle yüksek büyüme ve daha çok istihdam yaratma sorumluluğumuz var. Hikmet Tanrıverdi: Kurun dip seviyeye indiği ortamda referanduma nokta koyup ekonomi ve ihracata kilitlenmeliyiz. Türkiye’nin ithalata değil, üretim, ihracat ve istihdam odaklõ büyümeye ihtiyacõ var. Cem Negrin: Türkiye siyaseti tartõşõrken ekonomiyi göz ardõ etme lüksüne sahip değil. Hükümet, muhalefet, sivil toplum kuruluşlarõ ve iş dünyasõnõn ortak çözüm noktalarõnda birleşmesi gerekiyor. Ekonomiye odaklanalõm ABD’den, Suudi Arabistan’a 60 milyar dolarlık silah satışı Ekonomi Sevrisi - ABD’nin, Suudi Arabistan’a 60 milyar dolar tutarõnda silah satõşõnõ öngören an- laşmanõn bu hafta ya da sonraki hafta ABD Kon- gresi’ne gelmesi bekleniyor. Anlaşmanõn Kongre’den sorunsuz geçmesi du- rumunda, ABD’nin bugüne kadarki en büyük silah satõşõ gerçekleşmiş olacak. Obama yönetimi, Suu- di Arabistan ile savaş gemisi ve füze savunma sis- temi modernizasyonu konusunda da görüşmeleri- ni yürütüyor. ABD yönetimi, 60 milyar dolarlõk pa- ketin en az 75 bin kişiye istihdam sağlayacağõnõ dü- şünürken, anlaşmayõ, İran’a karşõ yürütülen daha ge- niş bir politikanõn parçasõ olarak da görüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle