19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] SAYFA CUMHURİYET 14 EYLÜL 2010 SALI 14 MAVİ SÜRGÜN SERDAR KIZIK Çağrışımlar... Yeryüzünün görmediği bir halkoylaması geçirdik. Birbiriyle ilgisiz maddeleri, sapla samanı, elmayla armutları bir araya koydular. ABD’si, AB’si, AKP’si, ölüleri mezardan çağıran Gülen cemaati, Saadet’i, Sorosçusu, neoliberali, dönek solcusu, eski Marksisti, girdi kol kola. Görülmedik bir devlet baskısı. Görülmedik tehditler. Bundan açık söz var mı; taraf olmayan bertaraf olacaktı, hayırcılar ruh hastası, vatan haini ve darbeci... Görülmedik dayatmalar... Yasadışı telefon dinlemeleri. Beleş kömüründen çeyrek altına rüşvet izleri... “Evet”çi iftar sofraları. Medya manipülasyonu... Yandaşı ve yalakasını geçtik, yazarını izne çıkaran, sansürleyen, iktidara yaranmak için ne yapacağını bilmeyen sözüm ona merkez medyanın korkudan her gün ölüp ölüp dirilen patronları. Başbakan’ın önünde diz çöken, biat eden sözüm ona sanatçıları... Kazandınız!.. Kıyılarda, kumsaldayız. Bir sonraki seçimlerde “denize dökme” hesabı! Ülkeyi ikiye ayırdınız. Yüzde 42’nin kabul etmediği anayasanız var artık. “Hayır”sız ülkede, küresel sermayenin anayasası... Oysa anayasa neydi, nasıl yapılırdı? Hani uzlaşma, hani mutabakat? Haklısınız, on genel seçimden de önemliydi. Kutladınız, ölüleri mezardan çağıran okyanus ötesini. Şimdi... Sen “yüzde 58” diyeceksin, benim aklıma faşist 12 Eylül anayasasının yüzde 92 “evet”i gelecek. Sen “millet iradesi” diyeceksin, benim aklıma seçimle iktidara yükselen Hitler düşecek. Milletvekillerinizin dile getirdiği, genel başkanların ağzına almadığı “hile” kuşkusunu irdelemeyeceğim bile. Ama, “Bu nasıl örgüt ki genel başkanına oy kullandıramaz” sorusu tırnak içine alınmalı... Sonra, 700 bin geçersiz oy var, sandığa gitmeyen yüzde 23. Bütününe bakarken ben, o sırada Nâzım seslenecek: “...Ve açsak, yorgunsak, al kan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin, demeğe de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin, canım kardeşim.” Zaten seçimse söz konusu olan, 60 yıldır kaybediyoruz! Sağ iktidarların soruşturmalarıyla, sürgünleriyle, baskılarıyla bu dünyadan göçüp giden devrimci, halkçı, Köy Enstitülü babam kaybetti! 12 Eylül’de “komünist” suçlamasıyla işkence gören, hapis yatan, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu’yla devlet memurluğundan atılan ben de! Ama yenilmedik. Son olarak, Sen “12 Eylül’ün rövanşını aldık” diyeceksin, benim dudağımın ucunda acı bir tebessüm. İnsanlık için, adalet için, savaşsız ve sömürüsüz bir dünya için... UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] Aman Tanrım! Türkiye uçurumdan döndü! Ne kadar şanslıyız! Son derece kritik bir referandum yaşadık ve bütün çabalarımıza rağmen, biz “statükocular”, “darbeciler”, yani kötü adamlar bu referandumdan “Hayır” çıkaramadık. Ne mutlu ülkeme ve onu içine almak için sabırsızlanan AB’ye ki sonuçta “demokratlar”, yani “Evet”çiler kazandı! Yani ne mi olacak? Artık her ağzını açtığında iki cümleden birinde “demokrasi” diyen Sayın Başbakan, ülkeye bu referandum sayesinde boyut atlatarak bizi “AB Standartlarında Demokrasi” dünyasına çekecek! Artık “fişleme utancına son” verilecek, herkes “kişisel verilerinin korunmasını isteme(!) hakkına” sahip olabilecek, gençlerimiz, yaşlılarımız, özgürlüklerimiz imtiyazlar içinde yüzecek, davalar hızlı yürüyecek, yargı demokratlaşacak(!).. Üstelik bu işler artık hiç tıkanmayacak, çünkü padişah yetkilerine ulaşan Sayınn Başbakan artık ferman sunar gibi, önünde hiçbir engel tanımadan, “astığı astık, kestiği kestik” bir yaşam sürecek. Kim itiraz eder ki? Fıstık gibi, her şey çok güzel olacak; “oldu da bitti maşallah” anlayışında bir döneme hızla girilecek, dünyamız değişecek, artık “atanmışların vesayeti bitecek, halkın dediği olacak!” İşte bu mükemmel senaryoyu ciro eden Halil Ergün, Zeynep Tanbay, Sinan Çetin, Teoman, Şanar Yurdatapan (Gencebay yalanladı) gibi az sayıda sanatçımız da artık AKP’nin her adımından sorumlular, çünkü bu partinin yeni kocaaa çek defterinin arkasını ciro ettiler! Yanlış anlamayın! Bu demokrasi sözlerini bangır bangır tüm dünyaya duyuran parti, yarın kalkıp adam fişlemek, telefon dinlemek, sansüre girişmek, aydınların evini basmak, internet yasakları getirmek, eğlence yerlerini taciz etmek, sendikal hakları iptal etmek gibi iptidailiklerle uğraşacak değil ya! Bu faşistliklere artık 48 saattir “Eski 12 Eylülcü Türkiye kalıntıları” deniyor.” Şimdi kapı gibi demokrasi açılımcısı AKP ve çevresinde nöbet tutan sanatçılarımız, yazarlarımız var! Şimdiden Twitter’da, “N’oldu, nasıl kaybettiniz?” diye sanal hatları titretenler var. Hatırlatalım: Biz “Hayır”cılar, bir iddia kaybetmedik, biz Türkiye ve demokrasi adına neyin doğru olduğunu savunduk hâlâ da aynı yerdeyiz. Dolayısıyla bu polemiklere girmek gülünç. Ayrıca hemen bir rakamsal hatırlatma yapalım! 49 milyon 446 bin 369 seçmenden yalnız 21milyon 855 bin 709’u, yani yüzde 44’ü bu değişikliklere evet demiş. Yüzde 56’sı, ya hayır demiş, ya boykot etmiş ya da sandığa gitmeye gerek görmemiş. Yani bu kadar radikal bir değişim, konuyu anlamamış halkımızın yalnız yüzde 44’ünün desteğini alarak yapılabildi. Neden radikal değişim? Çünkü hastamız, sözde 26 estetik dokunuşla çok daha güzelleşmiş olarak uyanmak üzere masaya yatırıldı. Ama o masadan cinsiyet değiştirmiş olarak kalktı! Nedir bu bir ülke için? Rejimin değişmesi! Dünkü ameliyatla ülke, padişahlık rejimine geçiş yaptı! Biz zaten RTE’nin bu filmini daha önce “1. Balkon Konuşması”nda izlemiştik: Tüm halkı kucaklayan, “Hayır”cılara da çiçek dağıtan güler yüzlü Padişahımızın bu tavrının kaç “gün” süreceğine dair ciddi şüphelerim var. Çünkü Erdoğan siyaset yapabilmek için, kendisini ringe çıkmış bir boksör olarak hissetmeyi seviyor. Tüm “Evet” kampanyasını da “12 Eylülcüler, statükocular ve darbeciler”i miting meydanlarında dövme üzerine kurmuştu! Halk, zaten içeriğini bilmediği bir anayasa paketinde, özellikle genç seçmenleriyle bu “12 Eylül” kandırmacasına inandı. Seçim tarihi, kandırılacak solculara göre seçilmişti. Ramazana düşen kampanya süreci de dindar kesime göre… Son 30 yılımızı analiz ettiğimizde, bu referandum süreci çelişkilerle dolu. Bir kere hangi aklı yerinde insan, bunlara inanır? Tüm 12 Eylül ve devamında gelen süreç değil miydi, Türkiye’de siyasetin zeminini dinsel tabanlara kaydırıp cemaatleri geliştiren? “Yeşil kuşak” projesiyle Sovyetler’i kuşatmak üzere ekilen tohumlar üzerine yetişti Refah, Fazilet ve AKP kadroları. Ne çabuk unutuldu? Sonuçta, AKP “demokrasi” kelimesinin büyüsünü kullanarak, ülkede hem siyaset hem de hukuku dinselleştirecek, en büyük antilaik adımı attı! Bundan daha sihirli bir kılıf seçimi ya da psikolojik savaş başarısı düşünebiliyor musunuz? En “gerici-muhafazakâr” Türkiye’yi, adım adım “AB demokrasisi” iddiası ile inşa etmek... Peki bu büyük satranç hamlesine karşı CHP hangi hatalara imza attı? Bunu da gündem elverirse, detaylı olarak haftaya ele alacağım. [email protected] www.bedribaykam.com YAKAMOZ BEDRİ BAYKAM Referandum ve Dev Çelişkileri! [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Aşõrõ İngiliz milliyetçiliğini anlatan terim. 2/ Tehlike işa- reti... Bir mey- ve. 3/ Mardin yöresine özgü bir tür çörek... Bir soru sözü. 4/ Yahya Ke- mal’in hece öl- çüsüyle yazdõğõ tek şiiri... Kü- çük tekke. 5/ “İnö- nü’de iki kõlõç karşõ karşõya / Aşkolsun birinciye --- veren kõ- lõççõya” (Cahit Küle- bi)... Hammaddeyi iş- leyip mal üretme. 6/ Tavõr, davranõş... Do- lunay, mehtap. 7/ Türk müziğinde bir makam. 8/ Afrika’da bir ülke... Oyunda cezalõ çocuk. 9/ Japonya’nõn pa- ra birimi... Nilüfer cinsinden birçok bitkiye verilen genel ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Halk adõna, halka karşõn devrimci girişimlerde bulunan kimse. 2/ Kemiklerin içindeki yağlõ mad- de... Alevi-Bektaşi şairlerinin tarikatlarõyla ilgili şi- irlerine verilen ad. 3/ Hizmet hayvanlarõnõn ayağõ- na çakõlan demir... Pamuk ipliğinden yapõlan kalõnca kilim. 4/ Kömür madeni ocaklarõnda çõkan ve ko- layca tutuşabilen patlayõcõ gaz... Bir organõmõz. 5/ Kesilen ağacõn toprak üstünde kalan bölümü... Soylu. 6/ Musluk teknesi. 7/ Çinko elementinin sim- gesi... Yoksullara yiyecek dağõtan hayõr kurumu. 8/ Marmara Bölgesi’nde, “Kuş Cenneti” olarak da bi- linen göl... Bir gösterme sõfatõ. 9/ Gerçek... Genel- likle yakmak için kullanõlan iri saman. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 B O Ğ U N T U A Ö R S A R I H L A K R A L L İ Ü N İ T E A G M M A K İ A D C İ L V E G Ö Z Ü E M İ Ş A Ç Ş A K A R P S Ü O M N E O D İ M 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesiProf. Dr. Hikmet Sami TÜRK 4.1.1961 tarih ve 211 sayõlõ Türk Si- lahlõ Kuvvetleri (TSK) İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi, beklen- meyen bir biçimde günlük siyasal tar- tõşmalarõn başlõca tartõşma konula- rõndan biri haline geldi. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi sorumlularõ- nõn yargõlanmasõna ilişkin tartõşmalar arasõnda iki CHP milletvekili, gele- cekteki olasõ bir askeri müdahaleye hukuki dayanak oluşturmamasõ için 35. maddenin yeniden düzenlenmesini öngören bir kanun teklifini TBMM Başkanlõğõ’na sundu. Gerek bu mad- denin, gerek önerilen yeni düzenle- menin tam olarak değerlendirilebil- mesi için geçmişten bugüne konuyla ilgili gelişmeleri ve karşõlaştõrmalõ hu- kuku incelemekte yarar var. Ordu Dahili Hizmet Kanunu’nun 34. Madddesi Konuya ilişkin ilk düzenleme, Ata- türk döneminde çõkarõlan 10.6.1935 tarih ve 2771 sayõlõ Ordu Dahili Hiz- met Kanunu’nda yer aldõ. Bu kanunun 34. maddesi, ordunun görevlerini şu hükümlerle ifade ediyordu: “Ordunun vazifesi, Türk yurdu- nu ve Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (anayasa) ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır. Ordu, askerlik sa- natını öğrenmek ve öğretmek ile va- zifelidir. Bu vazifenin ifası için la- zım gelen tedbirler alınır.” Bu maddenin 1. cümlesiyle orduya verilen temel görevin ülkeyi savun- mak ve anayasa ile tanõmlanmõş, ana- yasa gereğince (1924 Teşkilat-õ Esa- siye Kanunu’nun 102. maddesi IV. fõkrasõndaki ifade ile) değiştirilmesi veya başkalaştõrõlmasõ hiçbir biçimde teklif dahi edilemeyecek Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak, iç ve dõş tehlikelere karşõ korumak olduğu açõktõr. Bu cümleden daha öteye gi- den bir görev, özellikle orduya siya- sal rejimin işleyişine müdahalede bu- lunmak, örneğin hükümet darbesi yapmak yetkisi veren bir anlam çõ- karmak, 27 Mayõs 1960 İhtilali’ne ka- dar söz konusu olmamõştõr. Aslõnda ihtilaller/devrimler(1), ken- dilerine özgü toplumsal ve siyasal ko- şullarda gerçekleşir. Bununla birlik- te ihtilalleri yapanlar, çoğu zaman ha- reketlerini meşru gösterecek hukuki gerekçeler de aramõşlardõr. Bizde de böyle olmuştur. Nitekim Cumhuriyet döneminin ilk askeri müdahalesi ni- teliğindeki 27 Mayõs 1960 İhtila- li’nden kõsa bir süre sonra o dönem- de Türk milleti adõna egemenlik hak- kõnõ ve yasama yetkisini kullanan Milli Birlik Komitesi’nce çõkarõlan 12.6.1960 tarih ve 1 sayõlõ “Geçici” Kanun’un başlangõcõnda, eski iktidar partisi idarecileri anayasayõ çiğnemek, temel hak ve özgürlükleri ortadan kal- dõrmak, muhalefet denetimini işlemez hale getirmek, “tek parti diktator- yası” kurmakla suçlandõktan, böyle- ce TBMM’nin fiilen bir parti grubu durumuna düşürüldüğü ve meşrulu- ğunu kaybettiği vurgulandõktan son- ra ihtilalin hukuki gerekçesi şöyle açõklanmõştõr: “Ordu Dahili Hizmet Kanu- nu’nun 34. maddesi ile ‘Türk yur- dunu ve Teşkilat-õ Esasiye Kanunu ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuri- yeti’ni kollamak ve korumak’ vazifesi kendisine verilmiş olan Türk or- dusu, vatandaşı birbirine düşürmek suretiyle Türk vatanını ve milli varlığı tehlikeye koymuş olan eski iktidara karşı bu mukaddes kanu- ni vazifesini yerine getirmek ve hukuk devletini yeniden kurmak için, Türk milleti adına harekete ge- çerek, milleti temsil vasfını kay- betmiş olan Meclis’i dağıtıp iktidarı, geçici olarak, Milli Birlik Komite- si’ne emanet etmiştir.” Daha sonra bu kanuna ek olarak çõ- karõlan 13.12.1960 tarih ve 157 sayõ- lõ Kurucu Meclis Teşkili Hakkõnda Kanun, Kurucu Meclis’in “Türk milletinin zulme karşı direnme hakkını kullanmak suretiyle onun adına harekete geçen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, meşruiyetini kay- betmiş olan idareyi 27 Mayıs 1960 milli ihtilaliyle devirerek, meşru ik- tidarı emanet ettiği Milli Birlik Komitesi ile, demokratik hukuk devletinin kurulması yolunda ve mevcut şartlara uygun olarak mil- letin en geniş manasıyla temsili ga- yesini gözeten... Temsilciler Mecli- si’nden teşekkül” ettiğini belirtir (m. 1/I). 9.7.1961 tarih ve 334 sayõlõ Türki- ye Cumhuriyeti Anayasasõ da, baş- langõç bölümünde “Anayasa ve hu- kuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir ikti- dara karşı direnme hakkını kulla- narak 27 Mayıs 1960 Devrimi’ni ya- pan Türk milleti(nin)... Kurucu Meclis tarafından hazırlanan bu anayasayı kabul ve ilan ve onu, asıl teminatın vatandaşların gönülle- rinde ve iradelerinde yer aldığı inancı ile, hürriyete, adalete ve fa- zilete âşık evlatlarının uyanık bek- çiliğine emanet” ettiğini belirtmiştir. Görüldüğü gibi, 27 Mayõs 1960 İh- tilali’ne ilk hukuki dayanak olarak 1 sayõlõ Kanun’da Ordu Dahili Hiz- met Kanunu’nun 34. maddesi göste- rilmişken; daha sonraki belgelerde “zulme karşı direnme hakkı” ya da “meşruluğunu kaybetmiş bir ikti- dara karşı direnme hakkı”ndan söz edilmiştir. TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi Ordu Dahili Hizmet Kanunu, 27 Mayõs 1960 İhtilali’nden sonra yeri- ni Milli Birlik Komitesi’nce -Kurucu Meclis’in sivil kanadõ Temsilciler Meclisi’nin 6 Ocak 1961 günü An- kara’da toplanmasõndan iki gün önce- çõkarõlan 4.1.1961 tarih ve 211 sayõ- lõ Türk Silahlõ Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’na bõraktõ. Bu değişiklikle bir- likte Ordu Dahili Hizmet Kanunu’nun 2 cümlelik 34. maddesi de, ikiye ay- rõlõyor; 1. cümlesi 35. maddeye, 2. cümlesi 36. maddeye gidiyor; bu ara- da bazõ ifade değişiklikleri yapõlõ- yordu. Türk Silahlõ Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun konumuzla ilgili olan yürürlükteki 35. maddesi şöyle- dir: “Silahlı Kuvvetler’in vazifesi, Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriye- ti’ni kollamak ve korumaktır.” Kanunun “Umumi vazifeler” başlõklõ bölümünün başõnda yer alan bu hükmün ayrõ bir madde ya- põlmasõyla görevin öneminin vur- gulanmak istendiği anlaşõlmaktadõr. (1) Türkçede “ihtilal”/Fr. “révolution” yerine kullanõlan “devrim” sözcüğü, aynõ zamanda “inkõlap”/Fr. “réforme” karşõlõğõ olarak da kullanõlmaktadõr. SÜRECEK Aslõnda ihtilaller /devrimler(1), kendilerine özgü toplumsal ve siyasal koşullarda gerçekleşir. Bununla birlikte ihtilalleri yapanlar, çoğu zaman hareketlerini meşru gösterecek hukuki gerekçeler de aramõşlardõr. Bizde de böyle olmuştur. 27 Mayõs 1960 İhtilali’ne ilk hukuki dayanak olarak 1 sayõlõ Kanun’da Ordu Dahili Hizmet Kanunu’nun 34. maddesi gösterilmişken; daha sonraki belgelerde “zulme karşõ direnme hakkõ” ya da “meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşõ direnme hakkõ”ndan söz edilmiştir. İstanbul Üniversitesi öğrenci kimlik kartõmõ kaybettim. Hükümsüzdür. FELAT DELİBALTA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle