Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected]
HARBİ SEMİH POROY
OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc yahoo.com
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected]
BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected]
SAYFA CUMHURİYET 14 EYLÜL 2010 SALI
14
MAVİ SÜRGÜN
SERDAR KIZIK
Çağrışımlar...
Yeryüzünün görmediği bir halkoylaması
geçirdik. Birbiriyle ilgisiz maddeleri, sapla
samanı, elmayla armutları bir araya koydular.
ABD’si, AB’si, AKP’si, ölüleri mezardan
çağıran Gülen cemaati, Saadet’i, Sorosçusu,
neoliberali, dönek solcusu, eski Marksisti,
girdi kol kola.
Görülmedik bir devlet baskısı.
Görülmedik tehditler.
Bundan açık söz var mı; taraf olmayan
bertaraf olacaktı, hayırcılar ruh hastası, vatan
haini ve darbeci...
Görülmedik dayatmalar...
Yasadışı telefon dinlemeleri.
Beleş kömüründen çeyrek altına rüşvet
izleri...
“Evet”çi iftar sofraları.
Medya manipülasyonu... Yandaşı ve
yalakasını geçtik, yazarını izne çıkaran,
sansürleyen, iktidara yaranmak için ne
yapacağını bilmeyen sözüm ona merkez
medyanın korkudan her gün ölüp ölüp dirilen
patronları.
Başbakan’ın önünde diz çöken, biat eden
sözüm ona sanatçıları...
Kazandınız!..
Kıyılarda, kumsaldayız. Bir sonraki
seçimlerde “denize dökme” hesabı!
Ülkeyi ikiye ayırdınız.
Yüzde 42’nin kabul etmediği anayasanız var
artık.
“Hayır”sız ülkede, küresel sermayenin
anayasası...
Oysa anayasa neydi, nasıl yapılırdı?
Hani uzlaşma, hani mutabakat?
Haklısınız, on genel seçimden de
önemliydi.
Kutladınız, ölüleri mezardan çağıran
okyanus ötesini.
Şimdi...
Sen “yüzde 58” diyeceksin, benim aklıma
faşist 12 Eylül anayasasının yüzde 92 “evet”i
gelecek.
Sen “millet iradesi” diyeceksin, benim
aklıma seçimle iktidara yükselen Hitler
düşecek.
Milletvekillerinizin dile getirdiği, genel
başkanların ağzına almadığı “hile” kuşkusunu
irdelemeyeceğim bile. Ama, “Bu nasıl örgüt ki
genel başkanına oy kullandıramaz” sorusu
tırnak içine alınmalı...
Sonra, 700 bin geçersiz oy var, sandığa
gitmeyen yüzde 23.
Bütününe bakarken ben, o sırada Nâzım
seslenecek:
“...Ve açsak, yorgunsak, al kan
içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi
eziliyorsak
kabahat senin,
demeğe de dilim varmıyor ama
kabahatin çoğu senin, canım kardeşim.”
Zaten seçimse söz konusu olan, 60 yıldır
kaybediyoruz!
Sağ iktidarların soruşturmalarıyla,
sürgünleriyle, baskılarıyla bu dünyadan göçüp
giden devrimci, halkçı, Köy Enstitülü babam
kaybetti! 12 Eylül’de “komünist” suçlamasıyla
işkence gören, hapis yatan, 1402 Sayılı
Sıkıyönetim Kanunu’yla devlet
memurluğundan atılan ben de!
Ama yenilmedik.
Son olarak,
Sen “12 Eylül’ün rövanşını aldık” diyeceksin,
benim dudağımın ucunda acı bir tebessüm.
İnsanlık için, adalet için, savaşsız ve
sömürüsüz bir dünya için...
UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected]
Aman Tanrım! Türkiye
uçurumdan döndü! Ne kadar
şanslıyız! Son derece kritik bir
referandum yaşadık ve bütün
çabalarımıza rağmen, biz
“statükocular”, “darbeciler”,
yani kötü adamlar bu
referandumdan “Hayır”
çıkaramadık. Ne mutlu ülkeme
ve onu içine almak için
sabırsızlanan AB’ye ki sonuçta
“demokratlar”, yani “Evet”çiler
kazandı!
Yani ne mi olacak? Artık her
ağzını açtığında iki cümleden
birinde “demokrasi” diyen
Sayın Başbakan, ülkeye bu
referandum sayesinde boyut
atlatarak bizi “AB
Standartlarında Demokrasi”
dünyasına çekecek! Artık
“fişleme utancına son”
verilecek, herkes “kişisel
verilerinin korunmasını
isteme(!) hakkına” sahip
olabilecek, gençlerimiz,
yaşlılarımız, özgürlüklerimiz
imtiyazlar içinde yüzecek,
davalar hızlı yürüyecek, yargı
demokratlaşacak(!).. Üstelik
bu işler artık hiç tıkanmayacak,
çünkü padişah yetkilerine
ulaşan Sayınn Başbakan artık
ferman sunar gibi, önünde
hiçbir engel tanımadan, “astığı
astık, kestiği kestik” bir yaşam
sürecek. Kim itiraz eder ki?
Fıstık gibi, her şey çok güzel
olacak; “oldu da bitti maşallah”
anlayışında bir döneme hızla
girilecek, dünyamız değişecek,
artık “atanmışların vesayeti
bitecek, halkın dediği
olacak!”
İşte bu mükemmel
senaryoyu ciro eden Halil
Ergün, Zeynep Tanbay,
Sinan Çetin, Teoman, Şanar
Yurdatapan (Gencebay
yalanladı) gibi az sayıda
sanatçımız da artık AKP’nin
her adımından sorumlular,
çünkü bu partinin yeni kocaaa
çek defterinin arkasını ciro
ettiler! Yanlış anlamayın! Bu
demokrasi sözlerini bangır
bangır tüm dünyaya duyuran
parti, yarın kalkıp adam
fişlemek, telefon dinlemek,
sansüre girişmek, aydınların
evini basmak, internet
yasakları getirmek, eğlence
yerlerini taciz etmek, sendikal
hakları iptal etmek gibi
iptidailiklerle uğraşacak değil
ya! Bu faşistliklere artık 48
saattir “Eski 12 Eylülcü Türkiye
kalıntıları” deniyor.” Şimdi kapı
gibi demokrasi açılımcısı AKP
ve çevresinde nöbet tutan
sanatçılarımız, yazarlarımız
var! Şimdiden Twitter’da,
“N’oldu, nasıl kaybettiniz?”
diye sanal hatları titretenler
var. Hatırlatalım: Biz
“Hayır”cılar, bir iddia
kaybetmedik, biz Türkiye ve
demokrasi adına neyin
doğru olduğunu savunduk
hâlâ da aynı yerdeyiz.
Dolayısıyla bu polemiklere
girmek gülünç. Ayrıca hemen
bir rakamsal hatırlatma
yapalım! 49 milyon 446 bin
369 seçmenden yalnız
21milyon 855 bin 709’u, yani
yüzde 44’ü bu değişikliklere
evet demiş. Yüzde 56’sı, ya
hayır demiş, ya boykot etmiş
ya da sandığa gitmeye gerek
görmemiş. Yani bu kadar
radikal bir değişim, konuyu
anlamamış halkımızın yalnız
yüzde 44’ünün desteğini
alarak yapılabildi. Neden
radikal değişim? Çünkü
hastamız, sözde 26 estetik
dokunuşla çok daha
güzelleşmiş olarak uyanmak
üzere masaya yatırıldı. Ama o
masadan cinsiyet değiştirmiş
olarak kalktı! Nedir bu bir ülke
için? Rejimin değişmesi!
Dünkü ameliyatla ülke,
padişahlık rejimine geçiş
yaptı!
Biz zaten RTE’nin bu filmini
daha önce “1. Balkon
Konuşması”nda izlemiştik:
Tüm halkı kucaklayan,
“Hayır”cılara da çiçek dağıtan
güler yüzlü Padişahımızın bu
tavrının kaç “gün” süreceğine
dair ciddi şüphelerim var.
Çünkü Erdoğan siyaset
yapabilmek için, kendisini
ringe çıkmış bir boksör olarak
hissetmeyi seviyor. Tüm “Evet”
kampanyasını da “12
Eylülcüler, statükocular ve
darbeciler”i miting
meydanlarında dövme üzerine
kurmuştu! Halk, zaten içeriğini
bilmediği bir anayasa
paketinde, özellikle genç
seçmenleriyle bu “12 Eylül”
kandırmacasına inandı. Seçim
tarihi, kandırılacak solculara
göre seçilmişti. Ramazana
düşen kampanya süreci de
dindar kesime göre…
Son 30 yılımızı analiz
ettiğimizde, bu referandum
süreci çelişkilerle dolu. Bir
kere hangi aklı yerinde insan,
bunlara inanır? Tüm 12 Eylül
ve devamında gelen süreç
değil miydi, Türkiye’de
siyasetin zeminini dinsel
tabanlara kaydırıp
cemaatleri geliştiren? “Yeşil
kuşak” projesiyle Sovyetler’i
kuşatmak üzere ekilen
tohumlar üzerine yetişti Refah,
Fazilet ve AKP kadroları. Ne
çabuk unutuldu? Sonuçta,
AKP “demokrasi”
kelimesinin büyüsünü
kullanarak, ülkede hem
siyaset hem de hukuku
dinselleştirecek, en büyük
antilaik adımı attı! Bundan
daha sihirli bir kılıf seçimi ya
da psikolojik savaş başarısı
düşünebiliyor musunuz? En
“gerici-muhafazakâr”
Türkiye’yi, adım adım “AB
demokrasisi” iddiası ile inşa
etmek...
Peki bu büyük satranç
hamlesine karşı CHP hangi
hatalara imza attı? Bunu da
gündem elverirse, detaylı
olarak haftaya ele alacağım.
[email protected]
www.bedribaykam.com
YAKAMOZ
BEDRİ BAYKAM
Referandum ve
Dev Çelişkileri!
[email protected]
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Aşõrõ İngiliz
milliyetçiliğini
anlatan terim.
2/ Tehlike işa-
reti... Bir mey-
ve. 3/ Mardin
yöresine özgü
bir tür çörek...
Bir soru sözü.
4/ Yahya Ke-
mal’in hece öl-
çüsüyle yazdõğõ
tek şiiri... Kü-
çük tekke. 5/ “İnö-
nü’de iki kõlõç karşõ
karşõya / Aşkolsun
birinciye --- veren kõ-
lõççõya” (Cahit Küle-
bi)... Hammaddeyi iş-
leyip mal üretme. 6/
Tavõr, davranõş... Do-
lunay, mehtap. 7/
Türk müziğinde bir
makam. 8/ Afrika’da
bir ülke... Oyunda cezalõ çocuk. 9/ Japonya’nõn pa-
ra birimi... Nilüfer cinsinden birçok bitkiye verilen
genel ad.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Halk adõna, halka karşõn devrimci girişimlerde
bulunan kimse. 2/ Kemiklerin içindeki yağlõ mad-
de... Alevi-Bektaşi şairlerinin tarikatlarõyla ilgili şi-
irlerine verilen ad. 3/ Hizmet hayvanlarõnõn ayağõ-
na çakõlan demir... Pamuk ipliğinden yapõlan kalõnca
kilim. 4/ Kömür madeni ocaklarõnda çõkan ve ko-
layca tutuşabilen patlayõcõ gaz... Bir organõmõz. 5/
Kesilen ağacõn toprak üstünde kalan bölümü...
Soylu. 6/ Musluk teknesi. 7/ Çinko elementinin sim-
gesi... Yoksullara yiyecek dağõtan hayõr kurumu. 8/
Marmara Bölgesi’nde, “Kuş Cenneti” olarak da bi-
linen göl... Bir gösterme sõfatõ. 9/ Gerçek... Genel-
likle yakmak için kullanõlan iri saman.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
B O Ğ U N T U A
Ö R S A R I H
L A K R A L L İ
Ü N İ T E A G
M M A K İ A D
C İ L V E G Ö Z Ü
E M İ Ş A Ç Ş
A K A R P S Ü
O M N E O D İ M
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesiProf. Dr. Hikmet Sami TÜRK
4.1.1961 tarih ve 211 sayõlõ Türk Si-
lahlõ Kuvvetleri (TSK) İç Hizmet
Kanunu’nun 35. maddesi, beklen-
meyen bir biçimde günlük siyasal tar-
tõşmalarõn başlõca tartõşma konula-
rõndan biri haline geldi. 12 Eylül
1980 askeri müdahalesi sorumlularõ-
nõn yargõlanmasõna ilişkin tartõşmalar
arasõnda iki CHP milletvekili, gele-
cekteki olasõ bir askeri müdahaleye
hukuki dayanak oluşturmamasõ için
35. maddenin yeniden düzenlenmesini
öngören bir kanun teklifini TBMM
Başkanlõğõ’na sundu. Gerek bu mad-
denin, gerek önerilen yeni düzenle-
menin tam olarak değerlendirilebil-
mesi için geçmişten bugüne konuyla
ilgili gelişmeleri ve karşõlaştõrmalõ hu-
kuku incelemekte yarar var.
Ordu Dahili Hizmet
Kanunu’nun 34. Madddesi
Konuya ilişkin ilk düzenleme, Ata-
türk döneminde çõkarõlan 10.6.1935
tarih ve 2771 sayõlõ Ordu Dahili Hiz-
met Kanunu’nda yer aldõ. Bu kanunun
34. maddesi, ordunun görevlerini şu
hükümlerle ifade ediyordu:
“Ordunun vazifesi, Türk yurdu-
nu ve Teşkilat-ı Esasiye Kanunu
(anayasa) ile tayin edilmiş olan
Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak
ve korumaktır. Ordu, askerlik sa-
natını öğrenmek ve öğretmek ile va-
zifelidir. Bu vazifenin ifası için la-
zım gelen tedbirler alınır.”
Bu maddenin 1. cümlesiyle orduya
verilen temel görevin ülkeyi savun-
mak ve anayasa ile tanõmlanmõş, ana-
yasa gereğince (1924 Teşkilat-õ Esa-
siye Kanunu’nun 102. maddesi IV.
fõkrasõndaki ifade ile) değiştirilmesi
veya başkalaştõrõlmasõ hiçbir biçimde
teklif dahi edilemeyecek Türkiye
Cumhuriyeti’ni kollamak, iç ve dõş
tehlikelere karşõ korumak olduğu
açõktõr. Bu cümleden daha öteye gi-
den bir görev, özellikle orduya siya-
sal rejimin işleyişine müdahalede bu-
lunmak, örneğin hükümet darbesi
yapmak yetkisi veren bir anlam çõ-
karmak, 27 Mayõs 1960 İhtilali’ne ka-
dar söz konusu olmamõştõr.
Aslõnda ihtilaller/devrimler(1), ken-
dilerine özgü toplumsal ve siyasal ko-
şullarda gerçekleşir. Bununla birlik-
te ihtilalleri yapanlar, çoğu zaman ha-
reketlerini meşru gösterecek hukuki
gerekçeler de aramõşlardõr. Bizde de
böyle olmuştur. Nitekim Cumhuriyet
döneminin ilk askeri müdahalesi ni-
teliğindeki 27 Mayõs 1960 İhtila-
li’nden kõsa bir süre sonra o dönem-
de Türk milleti adõna egemenlik hak-
kõnõ ve yasama yetkisini kullanan
Milli Birlik Komitesi’nce çõkarõlan
12.6.1960 tarih ve 1 sayõlõ “Geçici”
Kanun’un başlangõcõnda, eski iktidar
partisi idarecileri anayasayõ çiğnemek,
temel hak ve özgürlükleri ortadan kal-
dõrmak, muhalefet denetimini işlemez
hale getirmek, “tek parti diktator-
yası” kurmakla suçlandõktan, böyle-
ce TBMM’nin fiilen bir parti grubu
durumuna düşürüldüğü ve meşrulu-
ğunu kaybettiği vurgulandõktan son-
ra ihtilalin hukuki gerekçesi şöyle
açõklanmõştõr:
“Ordu Dahili Hizmet Kanu-
nu’nun 34. maddesi ile ‘Türk yur-
dunu ve Teşkilat-õ Esasiye Kanunu ile
tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuri-
yeti’ni kollamak ve korumak’ vazifesi
kendisine verilmiş olan Türk or-
dusu, vatandaşı birbirine düşürmek
suretiyle Türk vatanını ve milli
varlığı tehlikeye koymuş olan eski
iktidara karşı bu mukaddes kanu-
ni vazifesini yerine getirmek ve
hukuk devletini yeniden kurmak
için, Türk milleti adına harekete ge-
çerek, milleti temsil vasfını kay-
betmiş olan Meclis’i dağıtıp iktidarı,
geçici olarak, Milli Birlik Komite-
si’ne emanet etmiştir.”
Daha sonra bu kanuna ek olarak çõ-
karõlan 13.12.1960 tarih ve 157 sayõ-
lõ Kurucu Meclis Teşkili Hakkõnda
Kanun, Kurucu Meclis’in “Türk
milletinin zulme karşı direnme
hakkını kullanmak suretiyle onun
adına harekete geçen Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin, meşruiyetini kay-
betmiş olan idareyi 27 Mayıs 1960
milli ihtilaliyle devirerek, meşru ik-
tidarı emanet ettiği Milli Birlik
Komitesi ile, demokratik hukuk
devletinin kurulması yolunda ve
mevcut şartlara uygun olarak mil-
letin en geniş manasıyla temsili ga-
yesini gözeten... Temsilciler Mecli-
si’nden teşekkül” ettiğini belirtir
(m. 1/I).
9.7.1961 tarih ve 334 sayõlõ Türki-
ye Cumhuriyeti Anayasasõ da, baş-
langõç bölümünde “Anayasa ve hu-
kuk dışı tutum ve davranışlarıyla
meşruluğunu kaybetmiş bir ikti-
dara karşı direnme hakkını kulla-
narak 27 Mayıs 1960 Devrimi’ni ya-
pan Türk milleti(nin)... Kurucu
Meclis tarafından hazırlanan bu
anayasayı kabul ve ilan ve onu, asıl
teminatın vatandaşların gönülle-
rinde ve iradelerinde yer aldığı
inancı ile, hürriyete, adalete ve fa-
zilete âşık evlatlarının uyanık bek-
çiliğine emanet” ettiğini belirtmiştir.
Görüldüğü gibi, 27 Mayõs 1960 İh-
tilali’ne ilk hukuki dayanak olarak 1
sayõlõ Kanun’da Ordu Dahili Hiz-
met Kanunu’nun 34. maddesi göste-
rilmişken; daha sonraki belgelerde
“zulme karşı direnme hakkı” ya da
“meşruluğunu kaybetmiş bir ikti-
dara karşı direnme hakkı”ndan söz
edilmiştir.
TSK İç Hizmet Kanunu’nun
35. maddesi
Ordu Dahili Hizmet Kanunu, 27
Mayõs 1960 İhtilali’nden sonra yeri-
ni Milli Birlik Komitesi’nce -Kurucu
Meclis’in sivil kanadõ Temsilciler
Meclisi’nin 6 Ocak 1961 günü An-
kara’da toplanmasõndan iki gün önce-
çõkarõlan 4.1.1961 tarih ve 211 sayõ-
lõ Türk Silahlõ Kuvvetleri İç Hizmet
Kanunu’na bõraktõ. Bu değişiklikle bir-
likte Ordu Dahili Hizmet Kanunu’nun
2 cümlelik 34. maddesi de, ikiye ay-
rõlõyor; 1. cümlesi 35. maddeye, 2.
cümlesi 36. maddeye gidiyor; bu ara-
da bazõ ifade değişiklikleri yapõlõ-
yordu. Türk Silahlõ Kuvvetleri İç
Hizmet Kanunu’nun konumuzla ilgili
olan yürürlükteki 35. maddesi şöyle-
dir:
“Silahlı Kuvvetler’in vazifesi,
Türk yurdunu ve anayasa ile tayin
edilmiş olan Türkiye Cumhuriye-
ti’ni kollamak ve korumaktır.”
Kanunun “Umumi vazifeler”
başlõklõ bölümünün başõnda yer
alan bu hükmün ayrõ bir madde ya-
põlmasõyla görevin öneminin vur-
gulanmak istendiği anlaşõlmaktadõr.
(1) Türkçede “ihtilal”/Fr. “révolution” yerine
kullanõlan “devrim” sözcüğü, aynõ zamanda
“inkõlap”/Fr. “réforme” karşõlõğõ olarak da
kullanõlmaktadõr.
SÜRECEK
Aslõnda ihtilaller /devrimler(1), kendilerine
özgü toplumsal ve siyasal koşullarda
gerçekleşir. Bununla birlikte ihtilalleri
yapanlar, çoğu zaman hareketlerini meşru
gösterecek hukuki gerekçeler de aramõşlardõr.
Bizde de böyle olmuştur.
27 Mayõs 1960 İhtilali’ne ilk hukuki dayanak
olarak 1 sayõlõ Kanun’da Ordu Dahili Hizmet
Kanunu’nun 34. maddesi gösterilmişken; daha
sonraki belgelerde “zulme karşõ direnme hakkõ”
ya da “meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara
karşõ direnme hakkõ”ndan söz edilmiştir.
İstanbul Üniversitesi öğrenci kimlik
kartõmõ kaybettim. Hükümsüzdür.
FELAT DELİBALTA