25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DENİZ TATARER TEMUR İstanbul’da Yapõ Denetim Yasasõ’ndaki yetersizlikler nedeniyle inşa edilen yaklaşõk 300 bin yeni konutun deprem güvenliği yeterince denetlenemiyor. Yapõ Denetim Yasasõ kapsamõnda olmayan TOKİ’nin İstanbul’da ürettiği 100 bin konut ise yasanõn öngördüğü denetimden geçmedi. İnşaat Mühendisleri Odasõ (İMO) İstanbul Şube Başkanõ Cemal Gökçe, Yapõ Denetim Yasasõ’nda öngörülen denetim mekanizmasõnõn “Müşavir firmalar” aracõlõğõyla yürütüldüğünü belirterek müşavir firmalarõn haksõz rekabet ve mesleki yetersizlikler nedeniyle denetim yapamaz hale geldiğini söyledi. Gökçe “Yapı Denetim Yasası, denetim yapan firmalar için yalnızca diploma ve mesleki kıdem şartı arıyor. Oysa ki mesleki yeterlilik, meslek odalarının denetim sisteminin dışına tutulması sistemi işlemez hale getiriyor. Haksız rekabet koşulları denetim kuruluşlarını ve meslek insanlarını devre dışı bırakmaya başladı. Belediyeler de yapı denetim kuruluşlarını rakip olarak görüyor. Yapı denetim kuruluşlarının paraları da zamanında ödenmiyor” dedi. Beton kalitesi de kötü çıktı Gökçe, Yapõ Denetim Yasasõ kapsamõ dõşõnda tutulan TOKİ’nin Türkiye genelinde 900’den fazla şantiyesi olduğuna dikkat çekerek TOKİ’nin mühendis ve teknik eleman kadrolarõnõn da yetersiz olduğunu ifade etti. “TOKİ inşaatlarının denetim dışında tutulması bir eksikliktir” diyen Gökçe, “1 Ocak’ta 62 il denetim yasası kapsamına alınacak ancak bu sorunları çözmeyecek. Yasanın ve Yapı Kanunu’nun değiştirilmesi gerek” uyarõsõnda bulundu. İnşaat Mühendisler Odasõ İstanbul Şubesi’nin İstanbul’da kullanõlan 2 bin binadan aldõğõ 8 bin malzeme örneğinin analiz sonuçlarõna göre kullanõlan binalarõn yüzde 70’inin beton kalitesi kötü çõktõ. CMYB C M Y B GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Liberalizmin Son Sığınağı, Çakma ‘Marksizm’ ‘Zaman’ yazarlarından Ömer Taşpınar, Türkiye’nin Marksist Analizi-I başlıklı bir yazıya başlamış. Siyasal İslamla neo-liberalizmin ortak propaganda aracının aniden Marksizme ilgi göstermesine şaşırmadım. Sosyalistlerin, “hayır” kampanyası etrafında güçlerini birleştirmeye başlaması belli ki kimi çevrelerde kaygı yaratıyor; çakma Marksist savlarla solu etkileme aymazlığına yol açıyor. Tüm savları iflas eden liberal “düşünür” son bir çabayla, ekonomik determinizme dayalı bir “apologia”ya (savunmaya) sarılmayı deniyor. Aklınca kapitalizmi, andaki yapısını eleştirenleri, kendi silahlarıyla vuracaktır. Bunlar arasında anlamadığı bir konuda konuşmakta olduğunu bir süre başarıyla saklayabilenlere de rastlanabiliyor. Kendin pişir kendin ye... Karşımıza, kültürel determinizm- ekonomik determinizm ikilemiyle çıkan Taşpınar bunlardan biri değil. Marksizm açısından, kültür ve ekonomi ikilemine ilişkin tartışmanın, hangisinin hangisini belirleyeceğine değil, birini ötekine indirgemenin sorunlarına ilişkin olduğunu belli ki bilmeyen Taşpınar, projesini daha baştan boşlukta inşa etmeye başlamış oluyor. Taşpınar’ın yazısında bir hamlede “ekonomik determinizm” kavramından “üretim tarzı” kavramına sıçraması, ekonomiyle “üretim tarzını” adeta birbirinin yerine kullanmaya kalkması da bu kavramları anlamadığını, ya da aralarındaki farkları bilerek yadsımayı seçtiğini düşündürüyor. “Yaradılış” mitini bir kenara bırakırsak, insan, biyolojik varlığından fazla bir şey olarak tanımlanabildiği noktada, sembol (el, yüz hareketleriyle, sesle) üreten, kullanan, toplumsal bir varlık olarak karşımıza çıkıyor. Üretim (gereksinimlerini ve türünü) yapıyorsa, hem nesne hem de simge üretimini, aynı anda ve bir topluluğun üyesi olarak yapıyor. Diğer bir deyişle, kültürün en temel bileşenleri, simge, hafıza, bilgi, üretimin organik koşulu olarak insanın yaşamının, toplumsal, siyasi, ideolojik biçimlerinin belirlenmesi sürecinde rol oynuyor. ‘Üretim tarzı’na gelince, bu “ekonomik” olanla sınırlı bir kavram değildir; üretici güçlerle (insan, araç, bilgi) üretim ilişkilerinin belli bir birlikteliğini ifade etmek için kullanılır. Marx’ın işaret ettiği gibi, emekçilerle üretim araçlarını bir araya getiren koşullar bize üretimin özgün biçimini verir (Capital. V-II, sf 120, Pelican,1978). Bu üreticiler üretim araçlarını verili toplumsal ilişkiler içinde kullanmaya devam edeceklerse, “yeniden-üretim” ilişkilerinden konuşuyoruz demektir. Bu da bizi yine ideoloji, siyaset, “simgesel evren” (en geniş anlamıyla kültür) kavramlarına götürür: Üretim her zaman yeniden üretimdir, öyleyse her zaman siyasi ve ideolojik bir boyuta sahip olacaktır. Bu yüzden belirleyicilik ilişkisi, ne doğrudan üreticilerle üretim araçlarının özelliklerine, ne de bunların bir araya geliş biçimiyle, bunun sürekliliğini sağlayan siyasi, ideolojik koşullara indirgenebilir. Sahte ikilemden ‘apologia’ya Ama yazara göre, eğer kültürel belirleyiciliğe inanıyorsak, siyasi (!) ve ekonomik dinamikleri anlama çabalarımızın merkezine İslamı koyarmışız. Yok, eğer Marksçı isek, değişen, kültürel ve siyasi (!) dinamikleri, ülkenin sınıf dinamiklerinin, üretim tarzının ve kapitalizmin yapısının evrimine bakarak anlamaya çalışırmışız. Taşpınar’ın yazısının birinci bölümünü bitirirken, yarattığı bu ikilem, bizi yazının ikinci bölümünün, AKP iktidarını, Türkiye’de siyasal İslamın yükselişini doğallaştıran, Marksistlere de “ilerleme”, ekonomik belirleyicilik adına kabul ettirmeyi amaçlayan bir ‘apologia’ olacağı izlenimi yaratıyor. Dikkat ederseniz yazar, “siyaseti”, kurmaya çalıştığı ikilemin her iki tarafına da, (bir kez ekonomiyle, bir kez de kültürle yan yana) koymadan edemiyor... Neden? Koymazsa, bu ikilemi üzerine kurmaya hazırlandığı söylemin istikrarını koruyamaz da ondan. Eğer konuya, ekonomiyi ve kültürü karşı karşıya koyarak değil de, bunları birleştiren bir siyaset kavramıyla girersek yazarın hiç istemediği sonuçlara ulaşabiliriz de ondan: 1980’lerde uygulanmaya konan neo-liberalizm, Türkiye kapitalizminin yerleşik bölüşüm ilişkilerini, toplumsal dayanışma ağlarını kırmaya, devletin sosyal hizmetlerini yıkmaya başladı; sermaye içi sınıf çelişkileri de derinleşti. Bu zeminde, İslamın geleneksel (kendilerini siyasal iktidarın varoşlarına süren Cumhuriyet’le başından beri mücadele içinde olan) entelektüelleri, askeri darbenin solu imha etmiş olmasından da yararlanarak, tarihsel bir fırsat yakaladılar. Bunlar, küresel sermayenin önünü açmak için “ulus devlet” kavramını hedef alan liberal entelektüelleri de kazanarak (trasformismo), kimi sermaye kesimlerini de içeren, “dış dinamiklerce” de desteklenen yeni bir iktidar bloku inşa etmeye koyuldular. Taleplerinin Türkiye’nin devlet yapısına sığmayacağını düşünen Kürt entelektüellerinin ve halkın desteği de bu projeye “dönüşüm-statüko” ikilemi yoluyla kazanılmaya çalışıldı. Kısacası, çakma Marksizmin kültür-ekonomi ikilemine kapılmazsak siyasal İslamın, Türkiye’nin özgül koşullarında, bir sınıf egemenliği ideolojisi, bir emek/beden kontrol (bio-politik) sistemi olarak karşımıza çıktığını görebiliyoruz. erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com Binaların yüzde 10’u incelendi İSTANBUL (AA) - “Yeryüzü Deprem Kestirme Ağõ” Türkiye Başkanõ Prof. Dr. Ahmet Ercan, İstanbul’daki yapõlarõn sadece yüzde 10’unun depreme dayanõklõ olup olmadõğõnõn incelendiğini belirterek, “Yüzde 90’õnõn deprem sõrasõnda durumunun hâlâ ne olacağõnõ bilmiyoruz. Yüzde 10’unun durumu genel olarak çok iç açõcõ değil. Yapõ taramalarõnõn hõzlõ bir şekilde bitirilmesi gerekiyor” dedi. Ercan, “İstanbul’daki mevcut güçlendirilebilir yapõlarõ 7.5 büyüklüğündeki bir depreme dayanõklõ hale getirmeliyiz, yoksa yõkõp yeniden yapmalõyõz” diye konuştu. Denetleme kaosu Denetleme kaosu İstanbul’da 2005-2009 arasõnda yapõlan yaklaşõk 300 bin konut yasadaki eksiklikler ve kurumsal çekişmeler yüzünden yeterince denetlenmedi. TOKİ’nin denetim dõşõ tutulmasõ da tuz biber ekiyor. Rapor çok icraat yok ÖZLEM GÜVEMLİ Türkiye Deprem Vakfı Genel Sekreteri Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin üzerinden geçen 11 yılda çok fazla durum tespiti yapıldığını, bir düzineye yakın risklere ilişkin rapor hazırlandığını belirterek “Küçükçekmece, Fatih, Bakırköy ve Zeytinburnu’nda kentsel dönüşüm tespitleri biteli yıllar oldu. Bu ilçelerde hangi binalar yıkılır hangileri hasar alır biliniyor. Sorun şimde ne yapacağımız. Bu şartlar altında dönüşüm yapamazsınız. Çünkü halkın işin içinde nasıl olacağı, nasıl bir finans sistemi kurulacağı belli değil” dedi. Halka bildirilsin Eyidoğan, “Dünyada 6 büyüklüğünde depremde yıkılan bina ile ölen insan sayısına bakıldığında Türkiye hâlâ geri kalmış ülkeler sınıfında kalıyor. Bu grafiği değiştirmemiz gerekiyor” diye konuştu. Eyidoğan, göç nedeniyle Türkiye’nin kent depremleri sürecine girdiğini anlatarak mevcut riskli yapıları güvenli hale getirmek için hiçbir şey yapılmazken artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için denetimsiz ve riskli yeni yapılar inşa edilmesini eleştirdi. Eyidoğan, Türkiye’nin yüzde 45’inin 1. derece deprem bölgesi olduğunu ve nüfusun yüzde 50’sini barındırdığını kaydetti. Binaların durumuna ilişkin tespitin Küçükçekmece’de 1-2 yıl, Bakırköy’de 6-7 yıl, Zeytinburnu’nda 4-5, Fatih’te de birkaç yıl önce tamamlandığına dikkat çeken Eyidoğan, “Sonuçların binalarda yaşayanlara bildirilmesi gerek. Ancak çoğu bilmiyor, tapuya işi düşerse tesadüfen öğreniyor. Çünkü durumu halka açıklarsanız talep etmeye başlarlar. Bu da yerel yönetimlerin altından kalkabileceği bir şey değil” dedi. MURAT UYGUN AHMET KURT FARUK KIRTAY SAKARYA / KOCAELİ / YALOVA - 17 Ağustos büyük Marmara depreminde yaşamını yitirenler düzenlenen törenlerle gözyaşları arasında anıldı. SAKARYA: Sakarya Kent Meydanı’nda düzenlenen anma töreninde şiirler okundu, sinevizyon ve slayt gösterileri gerçekleştirildi, depremde yaşamını yitirenler için Kuran okundu. Sakarya Valisi Mustafa Büyük 17 Ağustos’un “Kardeşlik ve Dayanışma Günü” ve içinde bulunduğu haftanın da “Deprem Haftası” olarak ilan edilmesini önerdi. Depremde, eşini, oğlunu, gelinini ve iki torununu kaybeden, kendisi de enkazdan yaralı kurtulan 70 yaşındaki Zeynel Özyaşar, “Allah, bir daha böyle acı göstermesin. Eğer inancım olmasaydı intihar ederdim” dedi. Acılar tazelendi GÖLCÜK: Depremin merkez üssü Gölcük’te acı daha derindi. Kavaklı Marina’da düzenlenen etkinliklere yerel yöneticiler ve yurttaşlar katıldı. Törende Gesotim Arama Kurtarma Ekibi tarafından eğitim verilen çocuklara Güvenli Yaşam Sertifikası verildi. Daha sonra Barbaros Hayrettin Paşa Parkı’ndaki fotoğraf sergisi gezildi. DONANMADA TÖREN: Gölcük Donanma Komutanlığı’nda depremde yaşamını yitiren personel için tören düzenlendi. Oğlu Ali Güzel’i 11 yıl önce depremde kaybeden acılı baba Mehmet Güzel, Genelkurmay Başkanlığı’ndan kendilerine oğullarının şehit olduğuna dair belge geldiğini ancak devletin oğullarını şehit saymadığını belirterek, “Asker oğlumuzu şehit sayıyor ancak şehit aylığı bağlamıyor. Ben her yıl borç para bularak kilometrelerce uzaklıktan buraya geliyorum” dedi. YALOVA: Türkiye’nin 81 kentinden Yalova’ya giden yaklaşık 1500 TMMOB üyesi Yalova Cumhuriyet Meydanı’ndan deprem anıtına kadar “Depreme Duyarlılık Yürüyüşü” gerçekleştirdi. 18 AĞUSTOS 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 Acı ve gözyaşı Yalova’da, depremde yaşamını yitirenlerin isimlerinin bulunduğu anıt ziyaretçi akınına uğradı. (AA) T.C. ÇERKEZKÖY İCRA İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRIMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI DOSYA NO: 2009/ 2593 ESAS SATIŞI YAPILACAK TAŞINMAZIN CİNSİ, NİTELİĞİ, KIYMETİ, ADEDİ, ÖNEMLİ ÖZELLİKLERİ TE- KİRDAĞ İLİ ÇERKEZKÖY İLÇESİ GAZİMUSTAFAKEMALPAŞA MAH 895 ADA 5 PARSEL SAYILI 273.00 M2 ÜZERİNDEKİ 100/ 500 ARSA PAYLI, BLOK/KAT/GİRİŞ-B.B.NO: -/3/- ( BAĞIMSIZ BÖLÜM NO: 3 ) MES- KEN NİTELİĞİNDEKİ TAŞINMAZ 73.800,00 TL. MUHAMMEN BEDELLE SATILACAKTIR. İMAR DURUMU: GMKP MAH. 895 ADA 5 NO’LU PARSEL SAYILI TAŞINMAZ, 1/1000 ÖLÇEKLİ REVİZYON UYGULAMA İMAR PLANINDA KONUT ALANINDA KALMAKTA OLUP AYRIK NİZAM 4 KAT İMARLI TAKS: 0,40’TIR. HALİHAZIR DURUMU: PARSEL ÜZERİNDE BODRUM+ZEMİN+3 NORMAL KATTAN OLUŞAN BİNA MEVCUTTUR. BİNA BİTİRİLMİŞ, KULLANILIR DURUMDA, DIŞ CEPHESİ SIVALI, ÇEVRE DÜZENLE- MESİ YAPILMAMIŞTIR. 3 NO’LU BAĞIMSIZ BÖLÜM, NORMAL 3. KATTA OLUP, 3 ODA, 1 SALON, MUT- FAK, BANYO VE WC’DEN İBARETTİR. 130 M2 MİKTARINDADIR. SATIŞ ŞARTLARI VE GÜNLERİ; l-)Yu- karõda ayrõntõlarõ ile belirtilen taşõnmazõn birinci satõşõ 27.09.2010 günü, saat 15.00’ten 15.10’a kadar, Çerkezköy İc- ra Müdürlüğü’nde açõk arttõrma suretiyle yapõlacaktõr. Bu arttõrmada tahmin edilen kõymetin % 60’õnõ ve rüçhanlõ ala- caklõlar varsa bunlarõn alacaklarõ mecmuunu ve satõş masraflarõnõ geçmek şartõ ile en çok arttõrana ihale olunur. Böy- le bir bedelle alõcõ çõkmazsa en çok arttõranõn taahhüdü baki kalmak kaydõ ile aynõ taşõnmazõn ikinci satõşõ 07.10.2010 günü saat 15.00’ten 15.10’a kadar, Çerkezköy İcra Müdürlüğü’nde açõk arttõrma suretiyle yapõlacaktõr. Bu arttõrmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok arttõranõn taahhüdü saklõ kalmak kaydõ ile arttõrma ilanõnda gös- terilen müddet sonunda en çok arttõrana ihale edilecektir. Şu kadarki arttõrma bedelinin tahmin edilen kõymetin % 40’õnõ bulmasõ ve satõş isteyenin alacağõna rüçhanõ olan alacaklarõn toplamõndan fazla olmasõ ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştõrma masraflarõnõ geçmesi gerekir. Aksi halde satõş talebi düşecektir. 2-)Satõşa iştirak edeceklerin muhammmen bedelin % 20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanõn teminat mektubunu ver- meleri lazõmdõr. Satõş peşin para iledir. Alõcõ, istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. İhale damga res- mi, tapu harç ve masraflarõ ve KDV alõcõya aittir. Birikmiş vergiler ve Tellaliye resmi satõş bedelinden ödenir. 3-)İpo- tek sahibi alacaklõlarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarõnõ hususiyle faiz ve masrafa dair olan id- dialarõnõ dayanağõ belgelerle birlikte onbeş gün içinde dairemize bildirmeleri lazõmdõr. Aksi takdirde haklarõ tapu si- cili ile sabit olmadõkça paylaşmadan hariç bõrakõlacaktõr. 4-)Satõş bedeli hemen veya verilen müddet içinde ödenmez- se İcra ve İflas Kanunu’nun 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katõlõp daha sonra ihale bedelinin yatõr- mamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alõcõlar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasõnda- ki farktan ve diğer zararlardan ve ayrõca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardõr. İhale, farkõ ve temerrüt faizi ayrõca bir hükme hacet kalmaksõzõn dairemizce tahsil olunacak, bu fark varsa öncelikle teminat bedelinden tah- sil edilecektir.5-)Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açõk olup, masrafõ verildiği tak- dirde isteyen alõcõya bir örneği gönderilebilir.6-)Satõşa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatõnõ kabul etmiş sayõlacaklarõ, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2009/2593 esas sayõlõ dosya numarasõyla Müdürlüğümüze baş- vurmalarõ ayrõca İİK.’nin 127. maddesi gereğince, işbu satõş ilanõnõn, tapuda adresi bulunmayan ve adli tebligatõ iade olan diğer ilgililer hakkõnda da tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 12.08.2010 (İc. İf. K.126) (*)İlgililer ta- birine irtifak hakkõ sahipleri de dahildir. (Basõn: 56619) ACI KAYBIMIZ Hacettepe Üni. Devlet Konservatuarı ve Mimar Sinan Üni. Devlet Konservatuvarı hocalarından Prof. ERÇİVAN SAYDAM’I kaybettik. Saydam’ın cenazesi 18 Ağustos Çarşamba günü (bugün) Zincirlikuyu Mezarlığı Camii’nde kılınacak olan ikindi namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilecektir. Tüm sevenlerine ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz. AİLESİ “Gazilerimize yaşam sevinci” TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ELELE VAKFI TC Ziraat Bankası Ankara Kızılay Ş. 39025990-5002 TL Tel: 0312 431 99 36 www.elele.org.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle