25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Bir Çadır Politikacısı: Egemen Bağış İki dönemdir AKP İstanbul milletvekili olan Egemen Bağış, partisinin Beşiktaş Meydanı’nda kurduğu propaganda çadırında yemek verdiği yandaşlarından referandum için destek isterken, “Bu paketin içeriğini okuduktan sonra, paketin ülkeye neler kazandıracağını gördükten sonra bu pakete ‘hayır’ diyenlerin ya aklından zoru vardır ya da vatan sevgisiyle ilgili bir sıkıntısı vardır” demiş. Egemen Bağış’ın sözleri bizlere; anayasa değişiklik paketinin ülkeye hiçbir şey kazandırmayacağının ötesinde AKP’nin, bu referandum yoluyla başta Orta Anadolu olmak üzere egemen olmaya başlayan otokratik düzeni yüksek yargıyı da denetimi altına alarak ülke geneline yaymayı amaçladığını söyleyenlere. Başbakan’ın “prensi” bizleri “deli olmakla”, “vatanı sevmemekle” suçluyor. Herhalde bu çadır politikacısının sözlerini ciddiye alıp kendimizi savunacak değiliz. Fakat kendisi üzerine yüklenmiş görevleri açısından mercek altına alınması gereken bir kişilik. Bilindiği gibi Ocak 2009’dan bu yana Avrupa Birliği ile tam üyelik görüşmelerini yürütmek üzere Devlet Bakanı ve Baş Müzakereci olarak görev yapıyor. Daha önce de AKP’nin dışilişkilerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Merkez Yürütme Kurulu üyesiydi. 2002-2009 yılları arasında yürüttüğü görevlere bir bakalım: AK Parti Dış İlişkiler ve Dış Temsilciliklerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, AK Parti Merkez Yürütme Kurulu Üyesi, AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu Üyesi, Başbakan’ın Dış İlişkiler Danışmanı, Türkiye-ABD Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı, NATO-Parlamenterler Asamblesi Transatlantik Komitesi Başkanı, NATO- Parlamenterler Asamblesi Türk Grubu Başkan Yardımcısı. Görüldüğü gibi özgeçmişi, Doğan Uluç’un deyişiyle, “genç yaşına sığmayacak ölçüde yüklü”. Siirtli bir ailenin çocuğu olan Egemen Bağış’ın öğretmen olan ve bir süre il eğitim müdürlüğü görevinde de bulunan babası Abdullah Bağış 1974 yerel seçimlerinde Adalet Partisi’nden Siirt Belediye Başkanlığı’na seçilip bir dönem görev yapmış. 1985 yılında New York’a Eğitim Ataşesi/Öğrenci Müfettişi olarak atanıyor, böylece Egemen Bağış’ın çocukluğunun bir bölümü ile gençliği bu kentte geçiyor. New York Kent Üniversitesi’ne bağlı Baruch Koleji’nde “insan kaynakları” okuyup “kamu yönetimi” dalında yüksek lisans yapıyor. Pek matah bir okul değil Baruch College; ABD sıralamasında ilk 200’e bile giremiyor. Ama bu hiç önemli değil, New York da okumuş ya! Üstelik iki kez Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun başkanlığına seçilmiş. Anımsarsınız, rahmetli Turgut Özal oğlu Ahmet’in önerisiyle salt ABD’de yaşayıp çalışıyorlar diye Bülent Şemiler, Engin Civan gibi üçüncü sınıf banka memurlarını Türkiye’ye getirtir, devlet bankalarına genel müdür yapardı. Başbakan Erdoğan da 32 yaşında milletvekili yaptı Egemen Bağış’ı, onun için teğmenlikten albaylığa atlamak gibi bir şeydi bu. Sonrasında da yukarıda sıraladığımız görevler… Hakkını yemeyelim, Özal’ınkilerden daha farklıydı Erdoğan’ın prensi. Başbakan’ın “Bugün Türkiye için büyük bir gündür” tümcesini “Bugün Türkiye için zafer günüdür” anlamına gelen “Today is Turkey’s victory day” olarak çevirerek Kıbrıslı Rumları çıldırtıp görüşmeleri durma noktasına getiren örneklerin ortaya koyduğu gibi İngilizce konusundaki gözle görülür yeteneksizliği dışında üzerine yüklenen görevleri yerine getirebilmek için çaba gösteriyordu. Şimdi görüyoruz ki o da sindirim bozukluğuna yakalanmış, üzerine aldığı görevleri taşıyamıyor, geldiği yeri hazmedemiyor; dili pabuçlaşmış, karşıtlarına en olmayacak sözlerle saldırıyor. Henüz 40 yaşında ama hızla tükeniyor. Taşralı bir çadır politikacısına dönüşüyor. Dili varabilse Türkiye nüfusunun yarıdan fazlasına “vatan haini” diyecek, “akıl hastası” diyecek. Diyemediği için kıvırtıyor, aklından geçenleri süsleyerek kusuyor. “Körle yatan şaşı kalkar” özdeyişine somut bir örnek oluşturuyor. Yazık! Bize, “Söylediklerini aynen kendisine iade ederiz” dedirtmeyecek ölçüde yazık! dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com İktidar partisinin “Anayasa Değişikliği”ne mimarlarõmõz da “hayır” diyorlar… Mi- marlar Odasõ Merkez Yönetim Kurulu’nun açõklamasõnõ özet- leyerek aktarõyor, değerlen- dirmesini gelecek yazõya bõ- rakõyorum: Yağmanın Anayasası 1982 Anayasasõ varlõğõnõ bugüne kadar devam ettir- miştir. (...) Yargõ, YÖK, RTÜK, kamu kurumlarõ, mes- lek kuruluşlarõ, sendikalar ve sivil-demokratik örgütlere yö- nelik “ele geçirme, tasfiye ve yok etme” operasyonlarõ devam ederken, hükümet ade- ta şapka içerisinden tavşan çõkarõrcasõna mimarlõk, kent- leşme ve ülke kaynaklarõna yö- nelik etkileri bakõmõndan “yağmanın anayasası” anlamõna ge- len kendi “tasarı”sõnõ dayatmõştõr. “Referan- dum” koşul- larõnda etnik çatõşmalar k ö r ü k l e n - mekte, şiddet tõrmanmakta, bu coğrafya- da kökleşmiş k a r d e ş l i k duygu ve ge- lenekleri yok edilmeye çalõşõlmakta ve top- lumsal muhalefet üzerinde her türlü baskõ artmaktadõr. Gerilimlerin had safhaya ulaştõğõ bir ortamda referan- dumda halkoyuna sunulacak olan bu değişiklikler ve asõl olarak yapõlmak istenenler de- ğerlendirildiğinde; referan- dum paketine “HAYIR” de- mek için pek çok neden oldu- ğu açõkça görülmektedir. Üç Temel Gerekçe Bu çerçevede Mimarlar Odasõ, “anayasa paketi”ne 3 temel nedenle “HAYIR” de- mektedir: Referandumla öngörülen de- ğişikliklerin, özgürlükler, ör- gütlenme ve sendikal haklarõn önündeki engelleri, seçim ba- rajõnõ ve dokunulmazlõklarõ kaldõrmamasõ; antidemokra- tik maddeleri aynen koruma- sõ ile esas olarak 1982 Ana- yasasõ’nõ değiştirmeyi öngör- memiştir. Hatta bu değişik- liklerle meşrulaştõrõlmasõna katkõ sağlayacak ve bundan sonra yeni bir anayasa yapõ- mõnõ daha da zorlaştõracaktõr. AKP hükümeti, bu değişik- likle kendi iktidarõnõ derin- leştirmek, Cumhuriyetin tüm kurumlarõnõ ele geçirmek ve kazanõmlarõnõ yok etmek su- retiyle mutlak iktidarõnõ kur- mayõ hedeflemektedir. Bu kap- samda diğer kamu kurumla- rõnda olduğu gibi yargõyõ da ele geçirerek, kendi “yandaş yargı”sõnõ yaratmak istemek- tedir. Bu girişimler “demok- rasi ve hukuk devleti” anla- yõşõ ile bağdaşmamakta; “dik- tatör”lük anlamõna gelmek- tedir. 1980 sonrasõ ülke kaynak- larõnõn, kamu varlõklarõnõn, kent ve çevre değerlerinin yağmalanmasõ giderek yay- gõnlaşmõş; AKP’nin iktidarda olduğu 2002 yõlõ sonrasõ dö- nemde ise, bu yağma daha da büyümüş ve “organize” bir hale gelmiştir. Bu nedenle Mimarlar Oda- sõ olarak veya diğer kuruluş- larla birlikte “kent-çevre- kamu” suçu niteliğindeki pek çok karar ve uygulama- nõn iptali ama- cõyla davalar açõlmõştõr. Bu davalarõn tama- mõna yakõn bir kõsmõnda yar- gõ, yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarõ vererek bu değerlerin korun- masõnõn güvencesi olmuştur. Bu bağlamda, mimarlõk, kent ve ülke kaynaklarõnõn yağ- malanmasõ ve pazarlanmasõnõn önünde engel olarak görülen “yargı”nõn tasfiye edilmesi ile amaçlanan “büyük yağ- ma” gerçekleştirilebilecektir. Bu nedenlerle “anayasa paketine HAYIR” derken, bununla birlikte ülkemizin “demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi” bir anayasaya kavuşmasõ için mesleki ve toplumsal sorumluluklarõ- mõz kapsamõnda çabalarõmõ- zõ duyarlõ toplum kesimleri ile birlikte daha da yoğun- laştõrarak sürdüreceğiz… Bu değerlendirmeler õşõ- ğõnda tüm yurttaşlarõmõzõ, ülkemizi “DİKTATOR- YAL” bir yönetim anlayõşõ- na götürecek ve “büyük yağma”nõn önünü açacak olan “AKP’nin anayasa pa- keti”ne referandumda “HA- YIR” demeye ve toplumsal barõş için dayanõşma içeri- sinde olmaya çağõrõyoruz. ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Mimarlarõn ‘Hayõr’ Gerekçesi (1) ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HARBİ SEMİH POROY 18 AĞUSTOS 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 Soytarı Avni Kurtuldu: “Peter Ustinov diyor ki: Gerçek bir başbakan sahneye çıkıp soytarılık yapsa yarım dakikada foyası ortaya çıkar; ama bir soytarı yıllarca başbakanlık koltuğunda oturabilir!” İşlev Recep’e göre önemli olan boy değil soymuş. Dr. Haydar Dümen “Önemli olan boy veya soy değil işlevidir” derse ne olacak! Antep Recep’in Gaziantep mitingine yaklaşık 5 bin kişinin katıldığını ve meydanda “halk” kılığına girmiş yaklaşık 2 bin 500 sivil polis olduğunu biliyor musunuz? Bir bulmacam var çocuklar! BULMACALAR vardır hani, ikisi arasındaki ortak noktayı bulmanızı ister. Hüseyin Doğan AKP ile Sabah gazetesi arasındaki ortak noktaları soruyor: AKP; din-iman edebiyatını her oy pusulasının arasına turnusol kâğıdı yapan parti; Anadolu geleneklerinin yerine, ipleri okyanus ötesinde olan kukla devletlerinden esinlenmiş ucube bir din anlayışını dikta etmeye çalışan parti; “oku” cümlesi ile kitabını başlatan ve bu coğrafyalarda Mevlana, Hacı Bektaş ve daha nice hümanisti yetiştiren İslamı, sıkmabaş basitliğine terk edip oy avcılığında kullanan parti; Anadolu yiğitlerinin henüz bir genç kızın elini tutmaya utandığı yaşlarda Amerikalarda gemiciklerle sefa sürenleri palazlayıp, peşine taktığı kameraların önünde cuma namazı şovları yapanların partisi! Sabah gazetesi; 15 Ağustos 2010 Pazar günü, misyoner Hıristiyanların dağıttığı İncilleri hatırlatan boyutta tasarlanmış Kuranıkerim’i bedava dağıtan gazete; kutsal kitabımızı promosyon aleti yaparken zerre kadar saygı gösterilmeden bayilerde yerlere saçılmasına sebep olan gazete; insanımızın gözünden bile sakınıp odasının duvarına astığı Kuran’ımızı bedava dağıtmak adına, kendi tiraj bedavalıklarına alet eden gazete! Bilin bakalım ikisi arasındaki ortak nokta nedir? Birini yöneten Recep, diğerini yöneten Recep’in damadıdır. Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” REFERANDUM öncesi sokağa çıkmış ülkenin fotoğrafını çekiyor Sıtkı Ergüney: “Okullaşma süresinin ortalama dört yıl olduğu.. Gelir dağılımındaki eşitsizliğin giderek büyüdüğü.. İş güvencesi gibi çalışanların temel haklarının unutulduğu.. Kadın erkek eşitliğine inanmadığını halkına ilan eden bir başbakanın yönettiği.. Cumhuriyetin temel ilkesi laiklik karşıtı tutum ve eylemleri yargı kararları ile kesinleşmiş siyasi oluşumun oy oranının 30 yıl içinde yüzde 1’den yüzde 40’lara çıkarıldığı.. Devlet kurumlarının devlete yük olarak gösterildiği.. ‘Benim memurum işini bilir’ köşe dönme sloganlarının günlük konuşmaların esası durumuna getirildiği.. Yargının siyasileşmesinin bırakın tartışılmasını, artık kabul edildiği.. Barışta ve savaşta en büyük gücü ‘moral’ olan Silahlı Kuvvetleri’ni her vesile ile her türlü itham ve hakarete açık bir hedef haline getirildiği.. Çağdaş yaşam biçimlerinden giderek uzaklaşılarak görgüsüz davranışların olağan karşılandığı, AKP’ye oy vermeyen kıyı yörelerindeki yurttaşların Başbakan tarafından ‘kaymak tabaka’ olarak tanımlanarak hafife, alaya alındığı bir toplumun önüne konan anayasa değişikliğine ilişkin referandum sandığından çıkacak olan ‘evet’lerin -sayısı kaç olursa olsun- topluma ne kazandıracağı değil ne kaybettireceği önemlidir. Zira değişiklik teklifi yukarıda sayılan acı gerçekleri dikkate almayan, bunları ortadan kaldırmak için hiçbir samimi niyet sergilemeyen siyasi kadro tarafından hazırlanmıştır. Diğer yandan; anayasa değişikliğine ‘hayır’ oyu verilmesini yukarıdaki çarpıklıkların ortadan kaldırılmasına yönelik somut projeler üretip topluma anlatmak yerine ‘hayırda hayır vardır’a, Başbakan’ın ‘havuzlu villaları’na, işçi emeklisi mi yoksa memur emeklisi mi olduğuna endeksleyen CHP Genel Başkanı ve parti yönetimi, tarihi misyonunu yerine getirmemektedirler. Çünkü kaynağı bilinmeyen zenginlikler, helal olsun, ben olsam daha fazlasını yaparım türünden giderek yaygınlaşan yorumlarla takdir edilmektedir. Bu koşullarda yeni bir 22 Temmuz 2007 tablosu ile karşılaşmamız hiç sürpriz olmayacaktır. Başbakan da bunun sinyallerini almış olmalı ki; ‘Esas hesaplaşma gelecek yıl temmuz ayındaki seçimlerde olacak’ diyerek altyapısını hazırlamakta olduğu ‘milli irade’ye güvenini bir kez daha açıklamaktadır!” Fotoğraf Boy onda... Her türlü poz da onda! YağmurDeniz HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Jüpiter gezege- ninin eski adõ. 2/ Yapay reçine ver- niği ve tutkalõ üreti- minde kullanõlan beyaz ve billursu toz... Sulu yiyecek- leri yemek için yuf- kadan koparõlarak kaşõk biçimi veri- len lokma. 3/ Os- manlõ devletinde sa- ray örgütünde inşa- at işlerinden sorumlu olan yönetici. 4/ Uzakdoğu’da yetişen ve lifleri dokuma- cõlõkta kullanõlan bir bitki... Şöhret. 5/ Mantõk... Batõ Anadolu köy yiğidi. 6/ Bir takvim türü... Hakkâri yö- resinde yetişen ve yemeği yapõlan, maydanoza benzer bir ot. 7/ Kayõnbirader... Yunan mitolojisinde, Ze- us’tan gebe kalõp Tityos adlõ devi doğuran kõz. 8/ Burgaç, girdap. 9/ Ağõzda güç eriyen bir şeker cinsi... Kadastro ha- ritalarõnda parseller topluluğu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Alõcõ. 2/ Tarõmda kullanõlan azotlu gübre... Tapõnaklarda üzerinde kurban kesilen, günlük yakõlan ya da dinsel tö- ren yapõlan taş masa. 3/ Eskiden İstanbul’un belediye baş- kanõna verilen ad. 4/ Ok ya da mermi atan kimse... Pey- gamberleri Hud’u dinlemedikleri için Tanrõ tarafõndan yok edilen kavim. 5/ Künye, kimlik... Kabadayõ. 6/ Gaziantep yöresinde yetişen beyaz bir üzüm cinsi... Telefon sözü. 7/ Küçük erkek kardeş... Jüpiter gezegeninin bir uydusu. 8/ Yolsuz ya da emeksiz elde edilen şey. 9/ Bir şeye inana- rak bağlanõş... Süreyya Duru’nun son filmi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 D İ S K A R O İ E B E L İ K İ T J A R G O N T A A D A G R İ L V U R G U İ K İ U L U Ş A Y A K L A M İ N A T T A M U A L R E H M U R A N A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T.C. GAZİOSMANPAŞA 1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ İZALE-İ ŞUYUU SATIŞ MEMURLUĞU Dosya No: 2010/4 D.İş GAYRİMENKUL KIYMET TAKDİRİNİN İLANEN TEBLİĞİDİR. Taraflar arasõnda ortaklõğõn giderilmesi yolu ile Gaziosmanpaşa 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 22.09.2005 tarih ve 1998/1288 esas, 2005/2064 karar sayõlõ ilamõ ile satõlmasõna karar verilen Gaziosmanpaşa İlçesi, Yõldõztabya Mah, 124 pafta, 1698 ada, 1 parsel sayõlõ ta- şõnmaz ve üzerindeki binalarõn toplam 896.710,35 TL’si kõymet takdir edilmiş olup dava dilekçeleri ve söz konusu mahkeme ilanõnõn his- sedarlardan Rabia İÇLİ ve Mehmet Ali İÇLİ’nin adreslerinin tespiti mümkün olmadõğõndan iş bu kõymet takdir raporunun adõ geçen his- sedarlara tebliğ edilmiş sayõlacağõ ilanen tebliğ olunur. 10.08.2010 (Basõn: 56521)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle