19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
B aşbakan Recep Tayip Erdoğan, bir süre önce, “Referandum” oyununun son perdesini gözyaş- larõ içinde açtõ. Senaryosu AKP kurmaylarõnca hazõrlanmõş ve ilk perdele- ri daha önce oynanmõş olan oyunun son per- desinde de Başbakan rejisör ve oyuncu ola- rak oldukça başarõlõ idi. İzleyenlerin bir kõs- mõ da Başbakan’õn gözyaşlarõndan etki- lendiler; mendillerini çõkararak ona eşlik et- tiler. Bu açõlõştan ve devamõnda AKP’lile- rin referandum ile ilgili söylemlerinden an- laşõldõğõna göre iktidar partisi referanduma evet kampanyasõnõ 12 Eylül karşõtlõğõ te- melinde yürütecek. Çünkü; izleyebildi- ğim kadarõ ile, anayasa değişikliğinde yer alan Anayasa Mahkemesi’nin ve Hâkimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu’nun kuruluş ve işleyişi ile düzenlemelere hemen hemen hiç değinmiyorlar. Geçici 15. madde Milli Güvenlik Konseyi, üç yõlõ aşan yö- netimi döneminde (12 Eylül 1980 – 6 Aralõk 1983) Anayasal Kurumlarõn kuru- luş ve işleyişleri, temel hak ve özgürlükler gibi çok önemli ve değişik alanlarda çok sa- yõda düzenleme yapmõştõr. Anayasa Mah- kemesi, Danõştay, Yargõtay, Türkiye Rad- yo ve Televizyon Kurumu, Devlet Güvenlik Mahkemeleri(mülga), Yüksek Öğretim, Hâkimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu ile il- gili yasalar ve Siyasi Partiler Kanunu, Sendikalar Kanunu, Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu, Milletvekili Se- çim Kanunu, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanunu, Toplantõ ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, Milli Gü- venlik Kurulu ve Milli Güvenlik Kurulu Ge- nel Sekreterliği Kanunu, Kamulaştõrma Kanunu bunlar arasõnda yer almaktadõr. Sa- yõsal olarak ifade edililirse bu dönemde, 669 Yasa, 139 Kanun hükmünde kararname ol- mak üzere toplam 808 adet yasama tasar- rufu yürürlülüğe konulmuştur. Denilebilir ki, önce Devletin kuruluşu ve yapõsõ, kişi- nin temel hak ve özgürlükleri belirlenmiş, bu yasalarõn çoğunun yürürlülüğe girme- sinden sonra da anayasa yürürlülüğe ko- nulmuştur. Çok önemli konularõ düzenleyen söz konusu yasalar yürürlülüğe girmeden ön- ce kamuya sunulmamõş ve tartõşõlmamõş; dar bir çevrenin görüş ve önerileri doğrul- tusunda hazõrlanõp kabul edilmişlerdir.(X) Halkoyuna sunulacak olan anayasa de- ğişikliği ile yeniden gündeme gelen Geçi- ci 15 inci maddenin üçüncü fõkrasõ da bu dönem içinde çõkarõlan kanunlarõn, kanun hükmünde kararnamelerin ve 2324 sayõlõ Anayasa Düzeni Hakkõnda Kanun uyarõn- ca alõnan karar ve tasarruflarõn anayasaya aykõrõlõğõnõn iddia edilemeyeceği kuralõnõ getirerek bu tasarruflar için Anayasa Mah- kemesi’ne itiraz yolunu kapatmõş ve onla- ra bir anlamda dokunulmazlõk sağlamõştõr. Bu hüküm anayasal düzende büyük bir çe- lişkiye neden olmuş; ikili bir anayasal dü- zen ortaya çõkmõştõr. Bir yanda kişinin temel hak ve özgür- lüklerini, devletin şeklini, temel organlarõnõ, bu organlar içinde yer alan kuruluşlarõ ve bunlarõn işleyişlerini düzenleyen yeni bir anayasa; onun yanõnda 800’ü aşkõn, ta ki de- ğiştirilinceye kadar, anayasaya aykõrõ da ol- sa uygulama zorunluluğu olan çok sayõda yasal tasarruf. Anayasanõn yürürlülüğe girmesinden yaklaşõk on dokuz sene sonra, Geçici 15’inci maddenin üçüncü fõkrasõ, 4709 sayõlõ yasa ile yürürlülükten kaldõrõlmõş ol- duğundan, artõk Milli Güvenlik Konseyi dö- neminde yürürlülüğe konulmuş olan yasa- ma tasarruflarõndaki anayasaya aykõrõ ku- rallarõn itiraz yolu ile anayasa mahkemesine götürülmesi mümkün hale gelmiştir. Ancak bu yola başvurabilmesi belli ko- şullarõn varlõğõna bağlõdõr ve bu yolla an- tidemokratik kurallarõn temizlenmesi çok uzun bir zamanõ gerektirmektedir; hatta ola- naksõzdõr. İzleyebildiğim kadarõ ile söz ko- nusu tasarruflardan itiraz yolu ile iptal edilmiş kural yoktur; varsa da çok az sa- yõdadõr. Bu yasalarda yer alan ve ülke yö- netimini ve siyasal yaşamõ önemli ölçüde etkileyen kurallardan kurtulmanõn yolu, bunlardaki antidemokratik kurallarõ de- ğiştirmek, mümkün olamõyorsa yürürlü- lükten kaldõrarak o alanõ yeniden düzenle- mektir. Daha sonraki yõllarda özellikle 1995 se- nesinde 4121 sayõlõ kanunla, 2001 senesinde 4709 sayõlõ kanunla özgürlükler alanõnda anayasada yapõlan olumlu değişiklikler de, yukarõda saydõğõm yasalarõn bir bütün olarak ele alõnõp değerlendirilmesini ve ana- yasada yapõlan değişikliklere uyumlu ha- le getirilmesini zorunlu kõlmaktadõr. Sekiz yõldan bu yana tek başõna iktidar- da ve TBMM’de yeterli sayõda milletve- kiline sahip olan ve Referandum öncesi 12 Eylül karşõtlõğõna sarõlan AKP hükümetle- ri dahil hiçbir iktidar döneminde böyle bir “hukuku arındırma” çalõşmasõ yapõlma- mõştõr. Gerçek şudur ki; halen ülkemizin siya- si ve idari yönetiminin temellerinde “ara rejim”in kalõntõlarõ olan bu yasalar bu- lunmaktadõr. Birçok anayasal kurum ve ku- ruluşun varlõğõ ve işleyişi bu dönemin ya- salarõna dayanmaktadõr. Bunun anlamõ “ara rejim”in halen sürdürülüyor olmasõ- dõr. Bunda en büyük sorumluluk sahibi AKP’dir. AKP yasalara dokunmadı Daha önceki dönemlerde, genelde koa- lisyon hükümetleri işbaşõnda olduğundan, bu yasalarõn değiştirilmesi veya kaldõrõlmasõ konusunda uzlaşma sağlanmasõnda güç- lükler yaşanmõş olabilir. AKP sekiz sene- dir iktidarda olmasõna karşõn bu yasalara do- kunmamõştõr.Anayasa değişikliği hazõrla- nõrken, yargõ ile ilgili düzenlemeler ile di- ğer düzenlemelerin ayrõlmasõ gerektiği, bu halde yargõya ilişkin düzenlemeler dõ- şõndaki değişikliklerin referanduma su- nulmasõna gerek kalmadan yasalaşabileceği hukukçular tarafõndan õsrarla ileri sürülmüş; yasanõn TBMM’de görüşülmesi aşamasõnda Ana Muhalefet Partisi tarafõndan da, deği- şikliklerin ayrõlmasõ halinde destekleneceği konusunda bağlayõcõ nitelikte söz verilmiş olmasõna karşõn paket ayrõlmamõş; aynen bõ- rakõlmõştõr. 12 Eylül hukukuna içtenlikle karşõ çõkan, Geçici 15’inci maddenin kaldõrõlmasõnda kararlõ olan bir iktidar, eline böyle bir fõr- sat geçmiş iken bunu niye kullanmamõş; pa- keti bir bohça halinde referanduma götür- me riskini niçin göze almõştõr? 12 Eylül 2010 günü yapõlacak referandumda, hal- kõmõzõn yeterince bilgilendirilmesi halinde anayasa değişikliğinin reddedileceğinden eminim. Bu durumda, referanduma su- nulmadan değiştirilmesi mümkün olan di- ğer maddelerin yürürlülüğe girememesin- deki sorumluluk kime ait olacaktõr? (X) Nuri ALAN, Anayasanõn İdari Yar- gõda Somutlaştõrõlmasõ, Danõştay Dergisi, Yõl 27, Sayõ 92, sh. 3-3 CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 18 AĞUSTOS 2010 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER PENCERE Vurgulamalar... 9 ve 6 sayıları tavus kuşuna benzerler. Neden? Çünkü üçünün de değerleri kuyruklarındadır. 9’un ve 6’nın da kuyruklarını kesince sıfır olurlar. İktidar koltuğunda oturan politikacının aklı bozuk paraşüte benzer. Niçin? Çünkü düşerken açılmaz. Goethe demiş ki: - Herkes kendi kapısının önünü süpürsün, şehrin sokakları temiz olacaktır. Ya meydanlar? Otobüs biletçisine göre toplum iki sınıftan oluşur. Nasıl? Biletini alanlarla almayanlar. Hayat, üstünde “tecrübe” plakası asılı bir otobüstür. Peki, ne yapmalı? Bu otobüsün seni ezmemesine dikkat et! Mahallelinin günahlarını dinleyen papaz gün geçtikçe bozulmaya başlar. Neden? Çünkü papaz şu sanıya kapılır: - İnsanlar ne kadar günahkâr, ben onların yanında bir meleğim. Yurttaşa sormuşlar: - Ekmek mi, özgürlük mü? - İkisini de isterim, hem de gramajı düşük, hamuru bozuk olmasın. Bernard Shaw demiş ki: - “Dünyanın en dürüst insanları terzilerdir; ne zaman bir yeni giysi yaptırmak isteseniz, beden ölçülerinizi yeniden alırlar.” Demek ki konfeksiyon çıkalı dünyada dürüst adam azalıyor. Papalığa dek yükselen bir Hıristiyanın önünde daha çok ün kazanmak için iki yol vardır. Nedir o yollar? Bir papa ancak Müslüman ya da Yahudi olursa daha meşhur olabilir. Marcel Achard demiş ki: - Deve sürrealist bir attır. Yani? - At realist bir devedir. Türkiye tarım ülkesidir diyenlere yerden göğe değin hak vermek gerekiyor. Niçin? Çünkü yıllardan beri rüzgâr ekip fırtına biçiyoruz. Sofokles demiş ki: - İyilik iyiliği doğurur. Sonuç? Doğurduğuna göre iyilik memeli bir hayvandır. Ozan demiş ki: Barika-ı hakikat, müsademe-i efkârdan doğar. - Ne demek o? - Gerçeğin ışığı fikirlerin çatışmasından çıkar. Her zaman böyle midir? Kimi zaman da fikirlerin çatışmasında ortalık aydınlanmıyor, ortam kızışıyor. (17 Ağustos 1981 tarihli yazısı) 12 Eylül Hukukuna Karşõ Olmak -I- 12 Eylül 2010 günü yapõlacak referandumda, halkõmõzõn yeterince bilgilendirilmesi halinde anayasa değişikliğinin reddedileceğinden eminim. Bu durumda, referanduma sunulmadan değiştirilmesi mümkün olan diğer maddelerin yürürlüğe girememesindeki sorumluluk kime ait olacaktõr? Nuri ALAN Emekli Danõştay Başkanõ AÇI MÜMTAZ SOYSAL Ültimatom ve Rica İŞİN bu noktaya geleceği çok önceden belliydi. İçteki tarikatların zoruyla dış politikada İsrail’le gereksiz bir kapışmaya girildiği ve İran’la dostluk “stratejik müttefik”in büyük çıkarlarına dokunmaya başladığı için, eskiden yaşanan gerginliklere benzer durumların yeniden yaşanması kaçınılmazlaştı. İkinci Dünya Harbi’nin hemen sonrasında ABD ile kurulan ittifak ilişkisi NATO’yla pekiştirilmiş biçimde sürdükçe ve Ege ya da Kıbrıs sorunlarıyla iç güvenlik tehditlerine yönelik olarak Ankara’nın ileri savaş teknolojisinde hâlâ bazı boşluklar kaldıkça, Batılı dostlar canibinde Johnson Mektubu’na benzer bazı çıkışların yeniden uç vermesine şaşılmamalıdır. Bu çıkışlar hep aynı çiğlikte olmaz ve şimdi söylenenlerin aksine, kolay kolay ültimatomlara dönüşmez. Hele Obama’nın başkanlığıyla Bayan Clinton’un bakanlığı döneminde çok daha ince davranışlarla ve “kibar ricalar”la karşı karşıya kalınması beklenmelidir. İlişkileri germek yerine, bunlara da aynı incelikle tepki göstermekten başkası düşünülemez. Son olay, ABD’nin mevcut konsolosluklara ek olarak Türkiye’nin dört büyük kentinde daha özel temsilcilikler kurma kararı. Son zamanların “eksen kayması” endişeleri üzerine Türk kamuoyunu daha yakından izleyebilmek ve kaymayı bir ölçüde önlemek amacıyla böyle bir örgütlenme gereksinimi duyulmuşa benziyor. Elbet devletler arası ilişkilerin temel kurallarından olan “mütekabiliyet”, yani “karşılıklılık” ilkesine aykırı bir davranış bu. Türkiye’nin ABD’deki konsolosluklarına karşılık ABD’nin de burada aynı sayıda konsolosluğu varken ek olarak bu dört “kent temsilciliği” ne demek oluyor ki? Bu durumda bizim de ABD’nin dört yerinde daha temsilcilik açmamıza izin rica etmemiz karşılıklılık ilkesine uygun düşmez mi? Bunlardan birini Philadelphia’da açıp Pennsylvania eyaletinin bir köşesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliğini değiştirmeye ilişkin etkinlikleriyle ün kazanmış olan o tarikat merkezini gözetim altında tutmak düşünülebilir mesela! Diplomasi, ustaca kullanıldığı takdirde en sert tepkileri en yumuşak ama en etkili biçimde gösterebilme sanatı olarak bilinir. Yeter ki, böyle bir niyet olsun ülkeyi yönetenlerde. Türkiye’nin diplomasi geleneğinde bu inceliğin örnekleri hiç eksik olmamıştır. Bu vesileyle belirtilmesi gereken ve dışta kesinlik kazanmakla birlikte içte pek üzerinde durulmayan bir durum var. Cumhuriyetin diplomatları, eğitimlerinin etkisiyle, siyasilerin kolayca kapıldığı aşırılıkları devlete zarar vermeyecek boyutlara indirmeyi genellikle başarmış sayılır. Son dönemde bu bakımdan başarısızlıklar olmuşsa, nedeni diplomaside değil, ağızlarda dolaşan “seçilmişlerin atanmışlara üstünlüğü” lafının saçmalığında aranmalıdır. [email protected] Sahi biz neyi oylayacağõz? S özde anayasa deği- şiklikleri için sandõk başõna gidiyoruz. Se- çim havasõnda bir propa- ganda bombardõmanõnda anayasa geride kaldõ. Ya- põlan kamuoyu yoklamalarõ daha çok, kimin evet, kimin hayõr diyeceğine odaklõ. Neye evet, neye hayõr de- diklerini sorsanõz, herkes farklõ bir yanõt verecek; anayasa maddeleri ve bun- larõn ülke geleceğinde na- sõl sonuçlara yol açabile- ceği noktasõnda toplumun habersizliği ortaya çõka- caktõr. Toplumun sözleşeceği yer sandık ve meydanlar değildir. Siyasetin birleş- tirmekten çok ayrõştõrmaya yönelik işlevinin öne çõka- rõldõğõ, uzlaşmadan çok ça- tõşmaya yatkõn bir kültürde toplumu sözleştirmesi ge- reken belge bile ayrõştõrõcõ etki yapabiliyorsa, gelece- ğimizi bu ayrõşma üzerin- den kurmaya kalkõşmõşsak ve bunu da darbe ile öz- deşleşen bir anayasanõn oylama tarihine denk geti- rerek, geçmişle hesaplaş- maya dönüştürmüşsek, kaygõlarõn çoğalmasõ gere- kiyor. Gerçek anlamda de- mokrasinin işletildiği, ana- yasanõn toplum sözleşme- si niteliğinde bir temel ya- sa, diğer yasalara kaynak- lõk eden temel belge nite- liğinin bilincinde olan top- lumlarda kitleler, siyaset aracõlõğõ ile değil, kendi inisiyatifleri ile hareket ederler. Türkiye’de top- lum susmuş, siyaset ko- nuşuyor. Sivilleşmeden en fazla söz edilen süreçte, sivil toplumlarõn sesleri duyulamayacak kadar cõlõz çõkõyor. 12 Eylül ikinci kez kõ- rõlma noktasõnda yer alan bir tarih. İlk kõrõlmanõn ya- rattõğõ sonuç ortada. He- deflenen ikinci kõrõlma, sö- zü giderek sõkça edilen “Yeni” etiketli Türkiye’nin kapõsõnõ aralayacak. Öz- gürlüklerin alanõnõn daral- tõldõğõ, kişi hak ve özgür- lüklerinin özel yaşama va- rõncaya kadar ihlal edildi- ği, haberleşme özgürlüğü- nün ortadan kalktõğõ, özel konuşmalarõnõzda kullan- dõğõnõz sözcüklerinizle yar- gõlandõğõnõz hukuk dõşõna çõkmõş bu süreç iktidar yandaşlarõna göre normal- leşmenin (?!) işaretleri. Söz konusu olan bir boz yap oyunu. Aslõnda oyla- maya değil, oyunun parça- sõ olmaya çağrõlõyõz. Top- lumun tutuklu insanlar ka- dar sürüklenilen tutukluluk halinden çõkõp, geleceğine sahip çõkmasõ için sivil top- lum örgütlerinin parti ça- lõşmalarõ dõşõnda bir “Ha- yır” cephesi oluşturmasõ için hâlâ çok geç değil. Türkiye’de demokrasiyi askõdan indirme işini bu kez toplum üstlenmek du- rumunda. Yõkõntõlarõn al- tõnda hepimizin kalacağõnõ görmeyenler kadar uzakla- şõyoruz demokrasiden. Yandaş medya yazarlarõ yaşananlarõ demokrasi am- balajõna sõğõştõrmaya çalõ- şõrken hayli güçlük çekerek yeni bir Türkiye’den söz ediyorlar. Her yanõndan patlak ve- ren bir ambalaj bu. “Yeni” etiketli Türkiye’yi halka kendi oylarõ ile dayatma ça- basõ sürerken, eski Türki- ye’yi (!) simgeleyen ku- rumlara yönelik tasfiye ha- rekâtõ sürdürülmekte. Mümtaz Soysal hocanõn “Çatırtı” başlõğõ ile işaret ettiği yõkõm sürecinde bu halkoylamasõ önemli bir viraj. Adõnda “halk” olan oylamada, halkõn neyi oy- layacağõndan hâlâ habersiz. Sandõk başlarõnda bir anket yapõlsa ve oy kullanan her yurttaşa ne oyladõğõ sorul- sa diyorum!... Kaç kişi de- ğiştirilen anayasa mad- delerini sıralayacak der- siniz?!.. Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle