19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 1 AĞUSTOS 2010 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Koltuktan Önce Kafalar! PENCERE Aman Avcı... Bir köy varmış... Ormanın eteğinde.. Adı, Avcılar Köyü imiş.. Köylü ekmeğini avcılıkla sağlarmış. Babadan oğula geçen bir meslekmiş avcılık; ama, avcıların da avcısı bir avcı varmış. Bu usta avcının boşa attığı yokmuş. Yıllar yılı bu usta avcı attığını vurmuş; ama, gel zaman git zaman, ne olmuşsa olmuş, içine bir ateş düşmüş; boşa koymuş dolmamış, doluya koymuş almamış; geceler boyu kendi kendisiyle vuruştuktan sonra köy kahvesinde kararını açıklamış: - Yemin ettim; bundan böyle tüfekle av avlamayacağım; hayvanları vurmayacağım; bir daha elime silah almayacağım; bu iş burada biter. Dostları: - Aman etme eyleme, demişler, aç kalırsın. Usta avcıs: - Kalmam. - Peki, ne yapacaksın? - Tuzakla çalışacağım.. Köy kahvesinde yemin ettikten sonra usta avcı gerçekten bir daha eline silah almamış. Ormanın ötesinde, berisinde, kuytuluklarında durmadan tuzak kazar; avlarını düşürürmüş. Kimler düşermiş tuzağa? Ensesi kalın bir kurt, postu kalın bir ayı, boynuzlu bir geyik, güzel gözlü bir ceylan, gözleri fıldırfış bir tilki, yerden yetme bir sansar.... Üç gün, beş gün, üç ay, beş ay, üç yıl, beş yıl, on yıl... derken usta avcının ormanda kurduğu tuzaklar öylesine çoğalmış ki nerede ne var, kendisi de şaşırmaya başlamış. Ekmeğini çıkarmak için ormanda avlanırken kendisi de tuzağa düşmekten korkar olmuş. Adımını atarken özen gösteriyormuş, ama, nafile.. Günlerden bir gün... Usta avcı... Güüüm diye kendi kazdığı tuzağa düşmez mi? Çukurun dibini boyladığında usta avcı önce kendisine gelememiş; sonra gözlerini kırpıştırıp bakınca ne görsün? Tuzakta koca bir ayı var Usta avcı korkmuş... Ayı ürkmüş.. Usta avcı, ayının kendisine saldıracağından korkmuş; ayı, bunca yıldan beri tanıdığı usta avcının varlığından ürkmüş, ikisi de tuzağın dik ve yuvarlak duvarları boyunca dönenirlermiş. Ayı için için dermiş ki: - Bunca yıllık usta avcı neden tuzağın içine iniversln? Bunda bir iş var. Usta avcı sonunda ayının kendisinden çekindiğini anlamış; ve bir şeyler yapmaya çabalamış. Eliyle koluyla ayıya dostluk işaretleri yaparak önce dizini sonra omuzunu gösterir, demek istermiş ki: - Gel omuzuma bas, bu tuzaktan kurtul. Tam o sırada köyün delikanlılarından birisi tuzağı bulmuş; yukarıdan bakınca avcıyla ayının durumunu görüp şaşakalmış; gözlerine inanamamış; hemen tüfeğini uzatıp usta avcıya seslenmiş: - Usta tüfeğimi tut, yukarı kendini çek! Usta avcı: - Yok, demiş, yemin ettim silaha el sürmem. - Peki, ne işaret edip durursun ayıya? - Omuzuma bas, yukarı çık, diyorum. - Yahu, bu ne ters iş? Usta avcı: - Niye ters olsun? demiş, ben ayıyı kandırıp hayvanın sırtına basıp çıkmasını da bilirim; ama yukarısı öylesine tuzakla dolu ki yine düşerim diye korkuyorum. (14 Ağustos 1981 tarihli yazısı) 1 2 Eylül’de halkoy- lamasõna sunulacak anayasa değişikliği, yargõ bağõmsõzlõğõ kadar sendika özgürlüğünü de yakõndan ilgilendirmek- tedir. Yürürlükte olan anayasanõn 51. maddesi hükmü işçilerin işkolun- da kurulu ancak bir sen- dikaya üye olabileceğini öngörmektedir. Daha ön- ce anayasada sadece bir- den çok sendikaya üye olunamayacağõ hükmü vardõ. 4709 sayõlõ yasa ile anayasada yapõlan deği- şiklikle maddeye “aynı işkolunda” ibaresi ek- lenerek işçilerin aynõ iş- kolunda birden çok sen- dikaya üye olamayacağõ hükme bağlanmõştõ. Bu değişikliğe uygun ola- rak 2821 sayõlõ Sendika- lar Yasasõ’nõn 22. mad- desinin birinci fõkrasõna “işçi ve işverenler aynı zamanda ve aynı işko- lunda birden çok sen- dikaya üye olamazlar” hükmü konulmuştu. Ya- põlan anayasa değişikli- ği ile bu hüküm kaldõrõl- makta ve yapõlan deği- şiklikle işçilerin aynõ iş- kolunda aynõ zamanda birden çok sendikaya üye olmasõ öngörülmek- tedir. Referanduma su- nulacak metindeki bu değişiklik sendikacõlõğõ- mõz yönünden son dere- ce sakõncalõ bir değişik- liktir. Yürürlükteki anayasa- nõn 51. ve 2821 sayõlõ Yasa’nõn 22. maddesin- de var olan ama değişti- rilmek istenen hüküm güçlü sendikacõlõk açõ- sõndan son derece önem- lidir çünkü işçilerin ay- nõ işkolunda tek sendi- kada üyeliği yolu ile üye sayõlarõnõ arttõrmalarõ ola- naklõ kõlõnmaktadõr. Aynõ işkolunda tek sendikaya üyelik iki ay- rõ nedenle de çok önem- lidir. Bu yoldan, her şey- den önce, sendikalar ara- sõ anlamsõz çekişmelerin yaşanmasõ önlenmek- tedir. Bu hükmün kal- dõrõlmasõ ile sendikalar arasõnda, Amerika’da “cut throat competiti- on” diye anõlan ölümü- ne bir yarõş başlayacak ve sendikalar parasal güçlerini büyük ölçüde yeni üye kazanõmlarõ için harcayacaktõr. Bu olgunun Ameri- ka’da yaşandõğõ yõllarda birçok sendikacõ sen- dikalar arasõ üye sava- şõnda hayatõnõ kaybet- miştir. Bu hükmün de- ğiştirilmesi sendikacõ- lõğõmõzõ son derece an- lamsõz ve amacõndan uzaklaştõracak bir geli- şimin aktörü yapacaktõr; sendikalar bu hükmün değiştirilmesi ile sendi- kacõlõğõ “müzayedeye” çõkaracak ve aynõ işko- lunda kurulu sendikalar üye kaydedebilmek için asõlsõz, yanõltõcõ, yerine getiremeyecekleri va- atlerle işçileri üye yap- maya çalõşacaklar, bu vaatler yerine getiril- mediğinde sendika üye- leri ile sendika yöneti- cileri arasõnda aman- sõz, fiziki şiddete varan çekişmeler yaşanacak ve sendikalar huzurun, barõşõn, dayanõşmanõn değil, huzursuzluğun, iç çekişmelerin, aman- sõz kavgalarõn yaşana- cağõ savaş meydanlarõ- na dönecektir. Tüm bunlarõn ötesinde iş- yerlerinde çalõşma ba- rõşõ ciddi olarak zede- lenecektir. Fabrikalar sendikalar arasõ üye çekişmeleri- nin, sendika tercihleri- nin tartõşõlacağõ, üreti- min durma noktasõna geleceği arenalar ola- caktõr. Hepsinden öte işve- renler kendileri ile uyum içinde çalõşacak sendikalara işçilerini yönlendirmek, üye ai- datlarõnõ kendilerinin ödeyeceği güdümlü iş- çiler ve sendikalar ya- ratmanõn yollarõnõ bile arayabileceklerdir. Özgür sendikacõlõğa sevdalõ, biat sendikacõ- lõğõnõ şiddetle reddeden yurtsever sendika yö- neticilerinin ve işçilerin bu gerçekleri görerek referandum sürecine ha- zõrlanmalarõ çok önem- lidir. Bu gerçekleri bilerek referanduma “evet” kampanyalarõ başlatan- larõn ne kadar sendika özgürlüğünden yana, ne kadar gerçek sendikacõ ve ne kadar hükümete “biat” eden, işveren- lerle uyum içinde ça- lõşmaya hazõr “sarı sen- dikacı” olduğu mutlaka sorgulanmalõdõr. Ülkemizde kurulu üç işçi konfederasyonu vardõr. Hükümet bu konfederasyonlarõ ken- di dümen suyunda faali- yet gösteren kuruluşlara dönüştürmek çabasõnõ, hiç saklamaya gerek duymadan, açõkça sergi- lemektedir. İktidar par- tisinin siyasal gücünden beslenerek sendikacõlõk yapmak isteyenlerin, ik- tidar partisinin bu “biat sendikacılığı”nõn olta- sõna takõldõklarõ gözlen- mektedir. Bu üç konfederasyon- dan DİSK geçmiş dev- rimci çizgisini bu ikti- dara karşõ yüreklice sür- dürmektedir. DİSK üye gücü zayõf ama söylemi doğru ve güçlü bir kon- federasyon olarak, geç- mişteki bazõ hatalarõna karşõn, Türk sendikacõ- lõğõnõn yüz akõdõr. Ülkenin en büyük işçi konfederasyonu Türk- İş, ağõrlõklõ olarak kamu kesiminde örgütlenmiş- tir. Özelleştirmeler ne- deniyle üye sayõsõnda ciddi kayõplar yaşadõğõ halde yanlõş özelleştirme politikalarõ karşõsõnda tutarlõ bir tavõr sergile- yememiştir. Özellikle TEKEL özelleştirmelerinde hak- lõ nedenlerle direnen TE- KEL işçilerine sahip çõk- mayarak, hükümet kar- şõsõnda hükümete uyum- lu ve yumuşak bir tutum sergileyerek işçi sõnõfõn- dan çok kötü not almõş- tõr. Yaklaşan referandum konusunda en şaşõrtõcõ davranõşõ iktidar partisi yandaşõ yaftasõnõ hiç ya- dõrgamayan Hak-İş Kon- federasyonu sergilemiş- tir. Bu konfederasyon yirmiye yakõn ilde işçi- nin parasõ ile işçiye kar- şõ bir anayasa değişikli- ğine “evet” kampanya- sõ için pahalõ bilboardlar kiralamõş ve AKP’ye açõk desteğini ortaya koymuştur. Bir işçi sendikasõnõn veya konfederasyonu- nun işçi hareketini ve sendikacõlõğõ bir karga- şanõn, bir kaosun içine sürükleyecek anayasal değişikliğe “evet” de- mesi anlaşõlõr gibi de- ğildir. Bu konfederasyon üyesi sendikalarõn tutu- mu ve Orman Bakanlõğõ işçilerinin zorla üye ya- põlmasõ, Çaykur çalõşan- larõnõn bürokratik mü- dahalelerle üye yapõl- masõ ama yargõ kararõ ile yapõlan yanlõşlõğõn tespit edilmesi sendika- cõlarõn belleğinden silin- memiştir. İşçi sendikalarõnõn si- yasi iktidarlara bedel ödemek için değil, özgür sendikacõlõğõn ve işçi haklarõnõn savunucusu olarak var olduğu unu- tulmamalõdõr. Ülkenin en büyük işçi konfederasyonu Türk- İş, 9 Ağustos’ta Baş- kanlar Kurulu’nu topla- yarak bu konuda, Türk sendikacõlõğõ adõna çok önemli bir karar vere- cektir. Bu konuda alõna- cak karar Türk-İş’in ge- leceğini de belirleye- cektir. Türk-İş ya yeniden do- ğarak özgür sendikacõlõ- ğõn, çalõşma yaşamõnda barõşõn ve işçi haklarõnõn savunuculuğunu yapa- cak ya da işçi karşõtõ bir siyasal iktidara teslim olmaya devam edecektir. Sendikalar ve konfede- rasyonlar elbette siyasal iktidarlarla sosyal diya- log içinde olacaklardõr ama bu ilişki işçi hakla- rõnõn, çalõşma barõşõnõn ve sendika özgürlüğü- nün yok edilmesi paha- sõna asla sürdürülmeme- lidir. Türk-İş ve üyesi sen- dikalar işçi haklarõ, sen- dika özgürlüğü ve ça- lõşma barõşõ için anayasa değişikliğine “hayır” demelidir. Sendikalar Referandumda ‘Hayõr’ Demeli Sendikalar ve konfederasyonlar elbette siyasal iktidarlarla sosyal diyalog içinde olacaklardõr ama bu ilişki işçi haklarõnõn, çalõşma barõşõnõn ve sendika özgürlüğünün yok edilmesi pahasõna asla sürdürülmemelidir. Türk-İş ve üyesi sendikalar işçi haklarõ, sendika özgürlüğü ve çalõşma barõşõ için anayasa değişikliğine “hayõr” demelidir. Yrd. Doç. Dr. Engin ÜNSAL Tek-Gõda İş Sendikasõ Genel Başkan Danõşmanõ Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi şimdi bir müze... 1920’de ilk toplantısını yaptığında üyeler okullardan getirilen sıralara oturmuşlardı. Tüm Anadolu’nun kasabalarından, kentlerinden gelen insanlardı. Ama hepsi yurtseverdi. İkinci Meclis daha büyük bir yapının salonunda gerçekleşti. Orda da doğru dürüst oturma yerleri, koltukları yoktu. Milletvekilleri sıkışık bir düzende görev yapıyorlardı. Beğenmedi yetkililerimiz! İlle de daha büyük, daha görkemli bir TBMM kurulsun istedi. İlk kimdi bunu ortaya atan, sonra gerçekleştiren? Bunu tarihçiler yazacak elbet... Şimdiki TBMM oldukça geniş salonlara, özellikle herkesin rahatça oturabileceği koltuklara sahip... Ayrı toplantı odaları da var. Sigara, kahve, çay içilecek yerleri de... Ayrıca basına ayrılan özel bir salon da... İyi hoş derken bir TBMM Başkanı çıktı. Milletvekillerine yakışan başka bir salon yapılmalı, koltuklar değişmeli. Yuvarlak bir toplantı salonu daha yakışacak!.. Oturma koltukları bilmem hangi renkte, değerde olacaktır, milletvekillerinin yerlerinden oy verecekleri bir düzen oluşturulmalıdır, dedi. Milyarlar harcandı, sonunda bugünkü TBMM ortaya çıktı. Ama yine de olmamış ki, toplantı salonunu, oturma koltuklarını yenilemek hevesine düşenler varmış! Koltukların rengini, derisini, beğenmiyorlarmış! Ne de olsa devletimizin parası çok! Birkaç milyar daha gitsin de halkımızın temsilcileri rahat etsin!.. Bir de düşünsek ya, İngiltere’nin kaç yüzyıldır değiştirilmemiş Avam Kamarası’nı, milletvekillerinin bir kısmının oturacak yer bulamayıp ayakta beklediklerini... Fransa parlamentosunun kurulduğu günden bu yana hiç mi hiç yenilenmediğini!.. Batı kafası bu işte, bir kez sağlam yaparsın bir işi, ikide bir değiştirmek zorunda kalmazsın! Bilmem yazmaya değer miydi? Bir yararı olur muydu Fransız, İngiliz parlamentoları örneği vermenin... Önce insanı, insanları, Meclis’lere yakışan kişileri seçmesini bilmeli! Gerisi daha sonra!.. Ama önce insan; yurdunu, ulusunu her şeyden çok, hele hele kendi çıkarından çok seven insan... Koltuklar, salonlar değişmiş ama insan hep aynı kafada kalmışsa!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle