28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Bir Anımsatma Referandum için sandığa gideceğimiz 12 Eylül gününün bir hafta öncesi, 6-7 Eylül, yakın tarihimizin en utanç verici olaylarından birinin 55. yıldönümüdür. O gün İstanbul’un, gayrimüslim azınlıkların yoğun olarak yaşadıkları semtlerinde 4 bin 214’ü ev, 1004’ü işyeri, 73’ü kilise, 1’i sinagog, 2’si manastır, 26’sı okul olmak üzere aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin de bulunduğu 5 bin 317 mekân saldırıya uğramış, yakılmış, yıkılmış, yağmalanmıştı. Yerli basına göre 11, yabancı kaynaklara göre ise 15 kişi öldürülmüş, 60’ı tedavi altına alınan yaklaşık 400 gayrimüslim kadına tecavüz edilmişti. 6-7 Eylül olayları, Demokrat Parti hükümeti tarafından planlanan, Özel Harp Dairesi ve Kıbrıs Türktür Cemiyeti tarafından yürütülen, siyasal- ideolojik açıdan ırkçı-faşist, insani açıdan da ahlaksızca, aşağılık bir operasyondu. Yıllar sonra Tempo dergisi için kendisiyle bir röportaj yapılan, tuğgeneralken Özel Harp Dairesi Başkanlığı’nda bulunmuş, orgeneralliğinde de bir süre Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği görevini yürütmüş olan Sabri Yirmibeşoğlu, “6-7 Eylül bir Özel Harp işiydi. Ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amaca da ulaştı” diyerek bu devlet suçunu itiraf edecekti. Olaylar 6 Eylül günü radyoların saat 13.00 haberlerinde Atatürk’ün Selanik’te doğduğu evin bombalandığı haberiyle başlamıştı. Bu arada günlük tirajı ortalama 20 bin olan Demokrat Parti yanlısı İstanbul Ekspres gazetesi 290 bin basılmış ve gazete Kıbrıs Türktür Cemiyeti üyeleri tarafından İstanbul genelinde satılmaya başlanmıştı. Aynı baskıda Cemiyet’in genel sekreteri Kamil Önal’ın içinde “Mukaddesata el uzatanlara bunu çok pahalıya ödeteceğiz, ödeteceğimizi alenen söylemekte de bir mahzur görmüyoruz” cümlesinin yer aldığı bir yazısı yayımlanmıştı. Her şey özenle hazırlanmış bir plan çerçevesinde yürütülüyordu. TC Selanik Konsolosluğu’nun Türk kavası bombayı attığı, Selanik Üniversitesi’nde hukuk öğrenimi gören ve Türk hükümeti tarafından burslu okutulan Gümülcine doğumlu bir Türk genci de kavası bu işe azmettirdiği savıyla Yunan makamları tarafından yakalandı. Genç, 9 ay hapiste kaldıktan sonra tahliye edildi ve mahkeme sonucunu beklemeden Türkiye’ye geçti, gıyabında 3 yıl ceza aldı. Bir daha Yunanistan’a dönmeyip hukuk öğrenimini İstanbul Üniversitesi’nde sürdürdü. Sonra polis mesleğine atıldı, önce emniyet müdürü, sonra kaymakam, daha sonra da vali oldu. Adını vermiyorum, çünkü 27 Mayıs 1960 sonrası Yassıada’da kurulan Yüksek Adalet Divanı’nda Başbakan Adnan Menderes’in 6 yıl hapis cezası aldığı bu suçtan aklandığı için olayla ilişkin olarak adını ananlara tazminat davası açıyor. Yıllar önce bu nedenle yüklü bir para ödediğimden adını anamıyorum. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş… Azınlıklara ait ev, işyeri, kilise ve okulları yağmalayanların bir bölümü Anadolu’dan getirilmişti. Bunlar, geri dönüş için Haydarpaşa Garı’nda toplandıklarında yağmaladıkları mallarla yakalandılar. Çoğunluğu İzmit ve Adapazarı’ndan, 145’i Sivas’tan, 117’si Trabzon’dan, 116’sı Kastamonu’dan, 111’i Erzincan’dan getirilmişti. Olaylar sonrasında Aziz Nesin, Hasan İzzettin Dinamo, Nihat Sargın, Kemal Tahir, Müeyyet Boratav, Can Boratav, Arslan Kaynardağ, Kemal Tahir, Asım Bezirci gibi aydınlar “olayın failleri” olarak tutuklandılar, aylarca cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakıldılar. Kıbrıs Türktür Cemiyeti yöneticileri de göstermelik olarak tutuklandılar, fakat Başkan Hikmet Bil, “Ya bizi serbest bırakırsınız ya da bazı şeyleri açıklarız” deyince yargılanmalarından vazgeçildi. Bu güneşli pazar günü bunları niçin yazıyorum? Başbakan ve yalakaları her olanakta “demokrasi adına” Cumhuriyet Halk Partisi’nin geçmişini eleştiriyorlar ya, aynı “demokrasi adına” sahip çıktıkları Demokrat Parti’nin geçmişindeki ırkçı- faşist kara lekelere ne zaman sıra gelecek diye beklemekten usandığım için anımsatma babında yazıyorum. Hepsi bu. Yoksa “Kıbrıs sorunu” bahanesiyle tezgâhlanmış bu ırkçı “Türkleştirme” operasyonundan sahip çıktıkları geçmiş adına hiç mi utanç duymuyorlar? Benimki yalnızca bir merak. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘ZeytinDalõ’16Yaşõnda... Kilis Kültür Derneği Kilis Şu- besi’nin yayõmladõğõ “Zeytin Dalı”ndan mektup aldõm... Da- ha doğrusu, hem dernek başka- nõ hem de derginin sahibi ve yö- netmeni Muhlis Salihoğ- lu’ndan... Okurlarõmõz bi- lirler, Anado- lu’da ve Trak- ya’daki tüm kent- lerimize sevdalõ olsak da Kilis’in yeri başkadõr… Çünkü bu görmüş geçirmiş “sınır kenti”mizin adõnõ herkes bilir ama “yer”ini sordu- ğunuzda bir çõr- põda “işte bura- sı” diyebilecek kaç kişi vardõr? Kilis görkemli tarihine rağmen değerlerini tanõtmada ülkenin belki de en sessiz kenti kalmayõ yeğlemiştir. Öylesine alçakgö- nüllü ve derin bir olgunluk için- dedir ki Mezopotamya’dan Fi- listin’e doğru yayõlan “Fertile Crescent” (Bereketli Hilal) coğ- rafyasõnõ Anadolu’yla “buluş- turan” yegâne kent olduğunu bi- le ancak söz açõlõrsa söyler? Bu kutsal coğrafyada çağlar boyu ev sahipliği yaptõğõ uygar- lõklarõn ise Babil, Hitit, Huri- Mitanni, Arami, Asur, Pers, Makedonya, Roma, Bizans, Selçuklu, Memluki Kölemen, Osmanlı ve Türkiye Cumhu- riyeti olduğunu, turizm broşür- lerinde satõr arasõnda okursu- nuz... Kentin adõnõn bile binyõllardan geldiğini, Asur çağõna ait bir çi- vi yazõ belgede “Ki-li-zi” adlõ yerleşimden söz edildiğini kaç ki- şi önemser? Böylesi bir geçmişten günü- müze kalan höyüklerin, antik yerleşimlerin, kalelerin, her inançtan kutsal yapõlarõn ve gör- kemli konaklarõn adlarõ hemen her fõrsatta anõlsa bile, geçmişteki “toplumsal” yaşanmõşlõklarõn asõl tanõklarõ olan “sivil mima- ri örnekleri”nin, yani “Kilis evleri”nin apartmanlaşmaya kur- ban edilmesini kim sorgular? Ünlü bestekârõmõz Prof. Dr. Alaaddin Yavaşça’nõn Kilis’teki hangi mekânlarda “sanatçı” ru- hunu kazandõğõnõ kim merak eder? Bu nedenle örneğin, son yõl- larõn kültür ve turizm emektarõ Raif Tokel’in bu “gözden ırak” tarih hazinemizdeki özverili ça- balarõnõ heyecanla izlemiş, kut- lamõş; benzer şekilde Kilisli Mi- mar Sıdıka Bebekoğlu’nun va- lilik adõna yürüttüğü “kültür envanteri” çalõşmalarõnõ da hay- ranlõkla kucaklamõş, diğer illeri- mize de örnek olmasõnõ dile- miştik… Şimdi de kentin sesi, nefesi ve tüm duygularõnõn tercümanõ olan “Zeytin Dalı” dergisinin 16. yaşõnõ kutlayarak Kilis’i ve ken- tin kültür savaşçõlarõnõ bir kez da- ha sevgiyle anmak istiyorum. Adõnõ her duydu- ğumda heyecan- landõğõm bilge kentimizi zarif mektuplarõyla ye- niden anõmsatan- lara teşekkür edi- yorum... Ulusal günde- min yoğunluğun- dan ve ülkenin her köşesindeki tarih ve doğa değerleri- mizden yükselen çõğlõklara koşmak zorunda kaldõğõ- mõzdan, “Zeytin Dalı” için söz verdiğim yazõya hâlâ zaman bu- lamadõğõmdan ötürü de özür di- liyorum. Kültürel gündem Mektuba gelirsek... Gerek vurgulananlara, gerek- se “Zeytin Dalı”na baktõğõmõz- da, Kilis’in de diğer kentlerimiz gibi “kimlikli gelişme” için ya- şamsal önem taşõyan projelere “özlem duyguları” içinde ol- duğunu görüyoruz. Örneğin “mayınlı arazilerin durumu” üzerine herkes konu- şuyor, ama Suriye ile yoğunlaş- masõ istenilen kültürel ilişkiler- de Kilis’in hangi görevleri üst- leneceği ne medyanõn ne de si- yasilerin umurunda!.. Yeni kurulan üniversitenin, Anadolu’daki diğer üniversite- lerin çoğunda gözlendiği gibi bölgeye ve kente yabancõ “aka- demik getto”ya dönüşmemesi çok önemli... Tam tersine, üni- versitenin yöre halkõyla çok yön- lü ilişki içinde bir “bilimsel reh- berlik merkezi” olmasõ için ge- rekeni yapmak, kent gündemin- de yeterince yer alabiliyor mu? “Zeytin Dalı”nõn mektubu, kentin diğer kültür öncelikli gün- deminde bakõn daha nelere dik- kat çekiyor: - Etnografya Müzesi’nin açı- lışı... - Kilis Kültür Merkezi Site- si’nin hâlâ hizmete girememe- si... - Teknopark hikâyesinin hüsrana uğraması... - Karacaoğlan’ın Kilisli ol- ması üzerine çalışmalar... Kilis’in kimlik değerlerini ya- şatarak geleceğe taşõmayõ amaç- layan her çaba tarihseldir… Dost- larõmõzõ destekliyor, kucaklõyo- ruz... SAYFA CUMHURİYET 1 AĞUSTOS 2010 PAZAR 16 Recep: “Terör bitmezse çekiliriz.” Hükümet bitmiş, Recep’in haberi yok! Veda Ferit Giray: “Baştaki ağlıyor, bakanları ağlıyor, karısı, grubu cümbür cemaat ağlıyor; hep beraber ‘Hem ağlarız hem gideriz’ mi diyorlar!” Arpacı Zehra Top: “Rakı içme üzüm ye diyenler bira içene de bira içme arpa ye mi diyecek? Önce kendileri bir denesin!” Pentagon Necati Cebe: “Yakalama emri çıkarılan beş general, darbe seminerinde yokmuş. Önemli değil; Pentagon’un tasfiye listesinde olmaları yeter!” YağmurDeniz Askeri darbe yapmanın kanunu! TÜRK Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yasası’nın 35. maddesinin yürürlükten kaldırılması ve böylece “darbelerin yasal zemininin” ortadan kaldırılması tartışılıyor ya, yılların hukukçusu Prof. Dr. Aydın Aybay “Bu faydasız ve fuzuli tartışmayı hayret ve dehşetle izliyorum” diyor: “Bu vesile ile hemen aklıma gelen bir anekdotu nakledeyim. 1. Dünya Savaşı sonrasında savaşın mağlubu Almanya’da sağlı sollu kıyamet koparken Alman Genelkurmayında, sosyal kaosu bertaraf etmek için bir askeri darbe yapılmasına karar verilmiş. Generaller toplanmışlar; inceden inceye darbeyi planlayıp, tarihini de saptamışlar. Tam dağılmak üzere iken, bir albay ‘Bir dakika, durun komutanlarım. ‘Bu hareket anayasaya ve İç Hizmet Yasamıza aykırı olur’ demiş. ‘Hay Allah, bak bunu düşünemedik’ diyen Generaller darbeden vazgeçip birliklerine dönmüşler. Bir zamanlar 1960’larda da bizde yine buna benzer bir tartışma vardı: Anayasa sosyalizme açık mıdır? Biri bu tartışmaya da nokta koymuştu: ‘Beyler, Sosyalizm gelecekse anayasa buna açık mı, kapalı mı demez; geliverir!’ demişti. Dünyanın neresinde bir ihtilal, bir devrim, bir darbe veya benzeri bir hareket, ‘yasa bana izin veriyor’ diye yapılmıştır ya da ‘izin vermiyor’ diye yapılmamıştır, söyler misiniz!” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” İSTANBUL Barosu Genel Sekreteri avukat Hüseyin Özbek bölücü ve ayrılıkçı terör örgütünün askeri hedeflerden yakın gelecekte planladığı sivil hedeflere doğru saldırı açılımına dikkati çekiyor: “Terör örgütü yakın bir tarihe kadar askeri birliklerin seyir yollarına mayın döşer, askeri araçlar ve personelin geçişinde uzaktan kumandayla patlatırdı. Teröristler son dönemde esaslı bir strateji değişikliğine yöneldi. Değişiklik sonrası kırsalda operasyona çıkmış timlerin yanında sabit ve seyyar karakollar, kışlalar, taburlar ve üzeri askeri birlikler birincil saldırı hedefi oldu. Saldırıların ciddi zayiata yol açmaya başlaması teröristlerin istihbarat olanaklarının arttığını düşündürmektedir. Türkiye’ye insansız hava araçlarını, dinleme-gözleme ekipmanlarını bedeli karşılığı vermekte nazlanan müttefiklerin teröristler söz konusu olunca nazı da bedeli de bir tarafa bıraktıkları anlaşılıyor. Teröristlerin stratejisinin temel amacı askeri kışlasına, karakoluna hapsedip, kırsala çıkamaz, operasyon yapamaz hale getirerek alan hâkimiyetini sağlamaktır. Milis tabir edilen köy ve kent yapılanmasıyla sempatizan halkası birlikte düşünüldüğünde terör örgütünün istihbarat, barınma ve lojistik sıkıntısının olmadığı açıktır. Terör örgütünün Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sabit ve seyyar hedeflerine yönelik saldırı kampanyasının bu aşamadan sonra sivil devlet kurumlarını da kapsayacağı düşünülmelidir. Yakın gelecekte bölgedeki valilikler ve kaymakamlıklar başta olmak üzere kamu görevlilerine yönelik yazılı-sözlü ve fiili saldırıların işaret fişekleri atılmaktadır. Kimi milletvekillerinin, bazı belediye başkanlarının etnik tahrik dozu yüksek, bölge halkına başkaldırı çağrısı içerikli beyanları ciddiye alınmalıdır. Teröristlerin eylem kronolojisi etnik tahrikin yoğunlaşmasıyla sorunun iç mesele olmaktan çıkıp uluslararası nitelik kazanması, ulus ötesi müdahalenin şartlarının olgunlaştırılmasına yönelik bir çizgide gelişmektedir. Terör örgütü Batıya ve metropollere yerleşmiş Güneydoğu kökenli yurttaşlarımızın etnik temelde politize olmasını hedeflemektedir. Etnik motivasyon psikozuna düşüreceği yurttaşlarımızla gerilimin etnik çatışma ve ayrışmaya dönüşmesi için çaba göstermektedir. Doğacak etnik sürtüşmeyi ayrışmanın, ayrı devlet kurma isteminin haklılık ve meşruiyet kaynağı, hukuki dayanağı olarak kullanmayı tasarlamaktadır. Ayrışma ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Belli bir konuda düzenlenen oturum ya da seminer. 2/ Zihin ve bedence ortaya konan çaba... İnleme, inilti. 3/ Fõ- rat Irmağõ üzerinde kurulu bir baraj ve hidroelektrik sant- ralõ... Tatlõ bir çörek. 4/ İncir ağaçlarõnda döllenmeyi sağla- yan küçük bir si- nek... Kuzu sesi. 5/ Kuş- başõ doğranmõş koyun eti ve yufkayla yapõlan bir tür kebap. 6/ Arnavut- luk’un plaka imi... Itõrlõ bir bitki. 7/ Doğal ve ta- rihsel özelliklerinden do- layõ koruma altõna alõnan alan... Hoş ve ince bir gü- zelliği olan. 8/ Namaz çağ- rõsõ... Ekmek ufağõ. 9/ Dün- yanõn Yedi Harikasõ’ndan biri olan “Babil Asma Bah- çelerini” kurduran efsanevi Asur kraliçesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ İçine başka bir sõvõ karõştõrõlmamõş içki... Osmanlõlar- da gece bekçisi. 2/ Zeybek... Alçak enlemlerde esen dü- zenli rüzgâr. 3/ Birbirine ekli hafif parçalardan oluşan ve kendi kendine salõnan soyut heykel... Eksiği olmayan. 4/ Bademli kek... Nikel elementinin simgesi. 5/ Asya’da bir ülke. 6/ Çinko elementinin simgesi... Ağzõ geniş tek kulp- lu su kabõ. 7/ Tibet sõğõrõ... Sövgü. 8/ Osmanlõ devletinde kadõlara ve müderrislere verilen ad... “Şu dünyanõn --- imiş kapõsõ/Geldi geçti ak günümün hepisi”(Karacaoğlan). 9/ Konya’nõn Karapõnar ilçesinde bir krater gölü... Silindir biçimli bir tür başlõk. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A R A B A Ş K A Y A N T A K A R A C O N P E R A N O N İ M S A B N İ L Ü F E R A T M Ü R E N Ş A P F E L E K K E S E N E Ö K A R A R K Ö S 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Alaaddin Yavaşça Evi... ADANA / KARATAŞ İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTTIRMA İLANI DOSYA NO: 2009/464 TAL. Satõş ilanõ ilgililerin adresine tebliğe gönderilmiş olup, adreste tebligat yapõlamamasõ ve adresi bilinmeyenler için işbu satõş ilanõnõn İ.İ.K’nin 127. maddcsi gereğince tebliğ yerine kaim olacağõ ilan ve tebliğ olunur. Satõlmasõna karar verilen taşõnmazõn cinsi, kõymeti, ade- di, evsafõ: Adana ili. Karataş ilçesi. İskele Mahallesi 1884 Parsel olan taşõnmaz satõlacaktõr. ÖZELLİĞİ: Taşõnmaz 1884 Parsel üzerinde 3 katlõ bir bina mevcut olup her katõ 133 m2 olup, zemin kat depo olarak .taşõnmazõn 1. ve 2. katlar konut olarak kullanõlmaktadõr. Bina ana merdiveni dõşarõda olup binanõn sağ ve sol cepheleri blok sistemindedir yani kapalõdõr. Ön ve arka cepheler açõktõr. Dõş doğramalar normal olup dõş boya yer yer dökülmüş durumdadõr. Söz konusu taşõnmazõn, zemin kat değeri 133 m2 x 195.00 TL: 25.935.00 TL l.ve 2. kat de- ğerleri 133 m2x 2x268.00TL: 71.288.00TL arsa değeri 150 m2 x 50.00 TL: 7.500.00 TL Taşõnmazõn toplam tahmini kõymeti: 104.723.00 TL’dir. SATIŞ ŞARTLARI: 1- Satõşõna karar verilen yukarda yazõlõ taşõnmazlarõn birinci artõrmasõ 20.09.2010 günü saat 11.00 ile 11.10 ara- sõnda Karataş Belediyesi Mezat salonunda açõk artõrma suretiyle satõlacaktõr. Birinci artõrma tahmin edilen kõymetin %60’õnõ ve rüçhanlõ ala- caklõlar varsa alacaklarõ toplamõnõ ve satõş ile paylaştõrma giderlerini geçmek şartõyla ihale edilecektir. Böyle bir bedelle alõcõ çõkmazsa en çok artõranõn taahhüdü saklõ kalmak şartõyla ikinci artõrma 30.09.2010 günü saat: 11.00 ile 11.10 arasõnda Karataş Belediyesi Mezat salo- nunda açõk artõrma suretiyle yapõlacaktõr. Bu artõrmada taşõnmazõn tahmin edilen kõymetlerinin %40’nõ bulmasõ ve satõş isteyenin alacağõna rüçhanõ olan alacaklõlarõn toplamõndan fazla olmasõ ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştõrma giderlerini geçmesi şartõyla en çok ar- tõrana ihale edilecek, böyle bir bedelle alõcõ çõkmazsa satõş talebi düşecektir. 2- Artõrmaya iştirak edeceklerin tahmin edilen kõymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya o miktar milli bir bankanõn teminat mektubu- nu vermeleri lazõmdõr. Satõş peşin para iledir. Alõcõ istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. İhale damga vergisi, %18 KDV tapu alõm harç ve masraflarõ alõcõya aittir. Birikmiş vergiler satõş bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklõlar ile diğer ilgililerin (ilgililer tabirine irtifak hakkõ sahipleri de dahildir). Bu gayrimenkuller üzerindeki haklarõ- nõ hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarõnõ dayanağõ belgeler ile 15 gün içinde dairemize bildirmeleri lazõmdõr. Aksi taktirde haklarõ tapu sicili ile sabit olmadõkça paylaşmadan hariç bõrakõlacaklardõr. 4- İhaleye katõlõp daha sonra ihale bedelini yatõrmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alõcõlar vekellileri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasõndaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrõca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardõr. İhale farkõ ve te- merrüt faizi ayrõca hükme hacet kalmaksõzõn Dairemizce tahsil olunacak, bu fark. öncelikle teminat bedelinden alõnacaktõr. 5- Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açõk olup, masrafõ verildiği taktirde isteyen alõcõya bir örneği gön- derilebilir 6- Satõşa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatõnõ kabul etmiş sayõlacaklarõ, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarda yazõ- lõ dosya numarasõ ile müdürlüğümüze başvurmalarõ ilan olunur. Basõn: 52860
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle