Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
HAYAL ve GERÇEK
KÜRŞAT BAŞAR
Kaos Senfonisi
Her yaz şikâyet üstüne şikâyet gelince yazlık
mekânlardaki müzik kıstırılır. Sonra yavaş yavaş
bu yasak delinir ve bir süre sonra yine sabaha
kadar kilometrelerce öteden duyulan tempoyla
hayat devam eder.
Bu yıl artık geceyarısı dedi mi sesi kıstırmaya
kararlılar. Bakalım ne kadar gidecek, görürüz.
Bu yüksek sesle müzik çalınan kulüpler
aslında ilginç. Herhalde insan bu kadar yüksek
bir müzik çalan yere ancak dans etmeye gelir
diye düşünürüm. Ama bizde genellikle pek dans
eden olmuyor. Millet durduğu yerden birbirine
bakıyor.
Belki diyebilirsiniz ki kimse birbirini dinlemek
istemiyor, onun için buralara geliyor. Öyle de
değil, çünkü insanlar müziğe inat yanındakinin
kulağına iki saat bir şey anlatmaya meraklı.
Hele böyle yerlere gittiğimde yanıma biri gelip
hazır gazeteci bulmuşken memleket kurtarmaya
başlarsa işte o zaman yandım.
Madem insanlar müziği dinlemiyor ve dans
etmiyor, aksine konuşmaya çalışıyor, neden
buralara gidiyor ya da neden bu müzik
kısılmıyor, onu da anlamak imkânsız.
Ama benim asıl merak ettiğim, bizde bu
müziksiz yaşayamama merakının ne zaman
başladığı.
Çünkü yalnızca kulüplerde değil, otellerde, tatil
köylerinde, lokantalarda, mağazalarda, alışveriş
merkezinde, spor salonunda, kısaca aklınıza
gelecek her yerde sürekli bir müzik olayı var.
Şöyle sakin sakin deniz kenarında oturup kitap
okurken ve böyle eşsiz bir koyda hayallere
dalarken birden akşamüstü deli gibi bir dans
müziği başlıyor. Yandaki bir otelden, “beach
club” denilen plajdan, bir lokantadan...
Sanırsınız ki birden herkes Miami sahillerindeki
gençler gibi dansa başlayacak, acayip figürler
yaparak denize atlayacak.
Tabii bu müziğin ne olduğu da önemli. Bir
yerden lounge türü müzik çalarken hemen
yanındaki Serdar Ortaç bangırdatıyor. Bir
yandan İbrahim Tatlıses gelirken bir yandan
Latin ezgileri kulakları parçalıyor.
Öğle vakti bir lokantada sakin sakin balık
yemek isteseniz, giren müşteriyi gören hemen
müziği açıveriyor.
Bunlar tatil yeri manzaraları.
İstanbul’u hiç söylemiyorum, çünkü burada
durum bambaşka. Burada her yerde çalan
müzikler bir yana, gece vakti Boğaz’dan geçen
teknelerin her birinden ayrı bir hava esiyor.
Bazısında dansöz oynuyor, bazısında canlı
müzik icra ediliyor. Ses rüzgârla tepelere kadar
geliyor. Geceyarısı havai fişekler atılıyor.
Her şey bir yana, araba kornasına bu kadar
meraklı millet zor bulunur. Herkes her türlü
duygusunu belirtmek için kornaya basıyor. Bu
yetmezmiş gibi askere gönderilenler, evlenenler
konvoylar halinde kıyameti kopartarak dolaşıyor.
Yaz geldi mi arabanın camlarını açıp gezici
diskotek halinde turlayanları saymıyorum.
İstanbul tam bir kaos senfonisi...
Bir de anlamadığım bir konu daha var. Yazlık
açık mekânların gürültü nedeniyle
geceyarısından sonra sesini kesmişler. İyi güzel
de sesten önemli bir şey var. Bu mekânlar
sayesinde bütün yol bir baştan ötekine tıkanıyor.
Trafikten sabaha karşı eve zor gidiliyor. Bunu
kesmenin bir yolunu düşünen var mı?
kursatbasar63@gmail.com
15
Temmuz 1974. Kõbrõs’ta
Zürih ve Londra anlaş-
malarõ uyarõnca Cum-
hurbaşkanõ seçilen Makarios’a kar-
şõ darbe yapõldõ.
Nikos Sampson yönetimi ele ge-
çirdi. Sampson gazeteci idi.
Doğru veya değil. Ama Kõbrõs’ta mo-
tosikletle gezer, bir yerde bir Türk’ü öl-
dürür veya yangõn çõkarõr, Türklere
karşõ bir eylem yapar... Sonra yaptõkla-
rõnõ haberleştirmekle ünlüydü.
Darbeyi Afyon’a giderken öğrenen
Başbakan Ecevit derhal harekete geçti.
Sampson, darbeyi Yunan subaylarõy-
la gerçekleştirmişti.
16 Temmuz 1974: İngilizler Makarios’u
Kõbrõs’tan kaçõrdõlar.
17 Temmuz 1974 Çarşamba.
Sabahõn bir saatinde henüz kahvaltõ etmiş,
büroya gitmeye hazõrlanõrken telefon çaldõ.
Arayan Başbakan Bülent Ecevit idi:
“Sayın Arcayürek” dedi. “Hemen ha-
zırlanın, Esenboğa Havaalanı’na gidin.”
“Nereye yolculuk” diye sormama fõrsat
vermedi:
“Londra’ya gidiyoruz” dedi.
Telefonu kapadõm. Kõsa süre geçti. Tele-
fon çaldõ.
Örsan Öymen’di arayan:
“Cü” dedi. (Adõmõ kõsaltarak böyle sesle-
nirdi bana, rahmetli can dostum Örsan)
“Ecevit aradı mı?” Aradõ, dedim.
“ Beni de aradı. Londra’ya gidiyor. Bir-
likteyiz. Araba ayarla alana gidelim.”
Öğle üzeri Örsan’la Esenboğa Havaalanõ’na
gittik.
Ecevit henüz gelmemişti. Geldi. Saat
15.30’da havalandõ uçak. Londra’ya doğru.
Başbakan’õn iki gün önce Kõbrõs’ta Nikos
Sampson’un Milli Muhafõzlar ve Yunanlõ su-
baylarla gerçekleştirdiği hükümet darbesin-
den sonra Ankara’nõn yoğun bir çalõşma
içinde olduğunu biliyor, her hareketi izli-
yorduk.
Bakanlar Kurulu ve Genelkurmay istim
üzerindeydi. Toplantõlarõ toplantõlar izliyor-
du.
Darbe haberinin Ankara’ya ulaştõğõ gün
Başbakan, önce Genelkurmay’a gitti ve he-
men sonra Bakanlar Kurulu’nu topladõ.
19.30’da sona eren Bakanlar Kurulu top-
lantõsõndan sonra gece yarõsõna kadar süre-
cek olan Milli Güvenlik Kurulu’nu topladõ.
MGK’ye Cumhurbaşkanõ Fahri Korutürk
başkanlõk ediyordu.
Başbakan Ecevit 1960 Garanti Anlaşma-
sõ’nõn Türkiye’ye tanõdõğõ müdahale hakkõnõ
kullanmadan önce diğer garantör devlet olan
İngiltere ile birlikte hareket etmeyi uygun gör-
müş; Bakanlar Kurulu da Başbakan’a bu gö-
rüşme ve hazõrlõklar için tam yetki vermişti.
Başbakan Ecevit, Londra’ya bu nedenle, İn-
giltere’yi Kõbrõs’a müdahaleyi birlikte yap-
maya ikna etmek amacõyla gidiyordu.
Diğer garantör devlet Yunanistan’la birlikte
hareket edemezdik.
Zira Atina’daki cunta; önce darbeyi tam bir
sessizlik içinde karşõladõ... Sonra haberleri yo-
rumsuz vermeye başladõ ve bir gün sonra Yu-
nanistan’õn anlaşmaya göre Ada’da bulun-
durduğu askerlerini zamanõndan önce de-
ğiştirme kararõ aldõ.
Sampson darbesinin arkasõnda Atina’nõn ol-
duğunu, aynõ gün İngilizlerin Kõbrõs’tan ka-
çõrdõğõ Cumhurbaşkanõ Makarios da açõkla-
dõ...
Olaylar başdöndürücü hõzla gelişiyordu.
Londra’ya hareketimizden bir gün önce ge-
ceyi Bakanlar Kurulu ve MGK toplantõsõy-
la geçirip sabahlayan Başbakan Ecevit; 16
Temmuz 1974 sabahõ parti liderleri ile bir top-
lantõ yaptõ.
Kõbrõs’taki durumu parti liderlerine Dõşiş-
leri Bakanõ Turan Güneş Çin’de olduğu için
bakanlõğa vekâlet eden Milli Savunma Bakanõ
Hasan Esat Işık anlattõ.
Başbakan Ecevit’in (ve hükümetin) diplo-
matik girişimlerin sonucuna göre karara va-
racağõnõ söyledi.
Tabii anlatõlanlarõ dinleyen parti liderleri,
garanti anlaşmasõna göre Türkiye’nin Kõbrõs’a
askeri müdahalede bulunacağõnõ elbette sez-
mişlerdi.
Kıbrıs Barış
Harekâtı’nın
ilk 7 günü
TÜRKİYE MÜDAHALE ETMEK ZORUNDAYDI
S
ampson darbesinden sonra
iki ana neden, Türkiye’nin
uluslararasõ garanti anlaş-
masõndan kaynaklanan müdahale
hakkõnõ kullanmasõnõ zorunlu du-
ruma getiriyordu.
Birinci neden: Kõbrõslõ soydaş-
larõmõzõn durumuydu. Zürih ve
Londra anlaşmalarõ (1960) Kõbrõslõ
Türklere kimi haklar sağlamõştõ.
Kõbrõs’õn Yunanistan’a bağlan-
masõnõn (Enosis’in) hararetli ta-
raftarõ olan Cumhurbaşkanõ Ma-
karios, üç yõl sonra 1963 ve
1964’te anlaşmalarõ hukuken ol-
masa bile fiilen ortadan kaldõrmõştõ.
Bu davranõşõnõ gizlememiş, An-
kara’ya yaptõğõ resmi ziyarette
açõklamõştõ.
Bu ziyaretin gerçekleştiği ta-
rihte İsmet İnönü, CHP-AP koa-
lisyonunun başbakanõ idi.
Çankaya Köşkü’nde Cumhur-
başkanõ Cemal Gürsel’in baş-
kanlõğõnda yapõlan toplantõda
Makarios; Zürih ve Londra anlaş-
malarõnõ uygulamayõ bir kenara at-
tõğõnõ söyleyince Başbakan İsmet
İnönü uyarmõştõ:
“Sakın ama sakın böyle bir gi-
rişimde bulunmayın” demişti.
Makarios bir papaz. Olaylarõ o
sõrada izlerken tanõk olduğum bir
olay Makarios’a ve niyetlerine
Ankara’nõn nasõl baktõğõnõn kanõ-
tõ idi.
Sõhhiye’deki orduevindeki ye-
mekten çõktõ Makarios. O sõrada
karşõda toplanan bir kalabalõk Ma-
karios aleyhine sloganlar atmaya
başladõ.
Hiç unutmam. Konuğunun ya-
nõnda kapõ önünde duran İsmet Pa-
şa, babacan bir tavõrla karşõdaki ka-
labalõğa susun der gibi, eylemi
onaylamõyormuş gibi işaret par-
mağõnõ salladõ.
Papaz gitti Kõbrõs’a. Ankara’daki
açõklamasõnõ uygulamaya girişti.
Zürih ve Londra anlaşmalarõ
uyarõnca Ada’da Türk ve Rumla-
rõn kurduğu ortak bir Cumhuriyet
vardõ. Cumhurbaşkanõ Rum (Ma-
karios), Muavini Türk (Dr. Fazıl
Küçük) idi.
Bakanlar Kurulu’ndaki bakan-
larõn üçte biri Türk. Yargõda poliste
üçte bir katõlõm uygulanõyordu.
Fakat Kõbrõs Rumlarõ, bağlantõ-
lõ olduklarõ Atina, Kõbrõs’õn bir
Rum adasõ olduğu görüşünden
hiçbir zaman ayrõlmadõlar ve…
Kõbrõs’ta olaylar o günden itibaren
süratle gelişerek bugünlere değin
uzandõ.
Müdahaleyi zorunlu kõlan ikin-
ci neden: Kõbrõs’õn doğrudan Tür-
kiye’nin stratejik güvenliğiyle il-
giliydi.
Kõbrõs’a Türkiye’ye düşman
bir ülkenin yerleşmesi durumunda
Anadolu’nun doğusuna kadar de-
rinliği havadan tehdit altõna gire-
cekti. Güney Anadolu’nun ikmal
yollarõ denizden kuşatõlmõş ola-
caktõ.
Zira Yunanistan’a 900 km, Gi-
rit’e 700 km uzakta olan Kõb-
rõs’õn Anamur’a uzaklõğõ sadece 74
km idi.
Pankart krizi
büyüyor
TEVFİK AKBAŞ
AYDIN - Aydõn’da MHP il binasõnda asõlõ olan
“Sen açıldıkça analarımız ağlıyor” yazõlõ pan-
kartõn polis tarafõndan indirilmesinin ardõrdan baş-
layan gerginlik sürüyor. MHP Aydõn Milletvekili
Ali Uzunırmak, Vali H. Avni Coş’un görev yap-
tõğõ illerde de yasadõşõ uygulamalar yaparak siv-
rildiğini, Başbakan’a yaranmak için çõrpõndõğõnõ öne
sürdü.
MHP Aydõn İl Başkanõ Hasan Muti ve çok sa-
yõda partiliyle birlikte basõn toplantõsõ gerçekleşti-
ren Uzunõrmak, Coş hakkõnda savcõlõğa suç duyu-
rusunda bulunduklarõnõ bildirerek, “Buradan söy-
lüyorum. Silahlı gücü hukuk dışı kullanmak eş-
kıyalıktır. Bunu gerçekleştiren de eşkıyadır” de-
di. Uzunõrmak, pankarttaki yazõnõn yer aldõğõ 10 bin
tişört yaptõrarak halka dağõtacaklarõnõ da söyledi.
Öte yandan Coş, partkartõn indirilmesi için itfaiye
aracõ göndermeyen Aydõn Belediye Başkanõ Özlem
Çerçioğlu hakkõnda tutanak tutulacağõnõ söyledi.
Çerçioğlu, polisin elinde yazõlõ bir emir olmadõ-
ğõ gerekçesiyle olay yerine itfaiye ekibini gönder-
meyince, pankart Sultanhisar Belediyesi’nden ge-
len araçla indirilebilmişti.
YARSAV: Nafile çaba
ANKARA (ANKA) - YARSAV Yönetim
Kurulu, bazõ basõn organlarõnda çõkan “YARSAV
Teşhir Etti; Bakõn Kimler Var” ve “YARSAV’õn
Aidat Yüzsüzleri” başlõklõ haberlerle ilgili olarak
yazõlõ açõklama yaptõ. YARSAV Yönetim
Kurulu, birliğe üyeler tarafõndan ödenen
aidatlarla ilgili olarak basõnda yer alan haberleri,
“Referandum öncesinde YARSAV ve üyelerine
saldõrõ ve yõpratmaya yönelik yeterli malzeme
bulamayan çevrelerin art niyetli, cõlõz ve nafile
çabalarõ” olarak değerlendirdi. Açõklamada,
haberlerde YARSAV üyelerinin aidatlarõnõ
ödemediği ve üyelerin teşhir edildiği yönünde
iddialarõn yer aldõğõ ifade edildi.
AYDIN
YARIN:DİPLOMATİKZAFERMİ,NE?
ECEVİT HÜKÜMETİNDE TURİZM BAKANI, HÜKÜMET SÖZCÜSÜ ORHAN BİRGİT İLK 7 GÜNÜ ANLATIYOR
E
cevit hükümetinde Turizm Bakanõ ve
hükümet sözcülüğü görevini yapan
değerli gazeteci arkadaşõm Orhan
Birgit; ricamõ kõrmadõ.
“Kıbrıs Barış Harekâtının 7 günü” hü-
kümette yaşananlarõ, Ecevit’in girişimlerinin
içyüzünü anlattõ.
O günleri Başbakan’õn yanõnda yaşayan
canlõ bir tanõdõğõn, Bakan ve hükümet sözcüsü
Orhan Birgit’in anlattõklarõnõn tarihsel bir de-
ğeri var ve kuşku yok anlattõklarõ, dõş diren-
melere karşõn Başbakan Ecevit’in Türki-
ye’nin ve Kõbrõs Türklerinin haklarõnõ inan-
çla, inatla nasõl koruduğunun gerçek öykü-
südür.
Birgit, Ecevit’in Afyon’a giderken Kõbrõs’ta
Sampson’un gerçekleştirdiği darbeyi nasõl öğ-
rendiğinden başlayarak 7 günde gelişen olay-
larõ anlattõ.
Söylemeden geçemeyeceğim: Ecevit, mü-
dahaleyi Erbakan’õn Milli Selamet Parti-
si’yle kurduğu ortak hükümet zamanõnda
gerçekleştirdi.
CHP-MSP koalisyon hükümeti dağõldõktan
sonra MSP’liler başarõ hanesinden Ecevit’in
adõnõ silmeye ve hatta CHP’li kimi bakanla-
rõn müdahaleye karşõ çõktõğõnõ, MSP ve Er-
bakan olmasa Kõbrõs harekâtõnõn gerçekleşe-
meyeceğini yaymaya başladõlar.
Hatta Ada’nõn tamamen ele geçirilmesin-
de MSP’nin õsrar ettiğini, ama CHP’ye (Baş-
bakan Ecevit’e) kabul ettiremediklerini yay-
dõlar.
Hiçbiri doğru değildi bu söylemlerin.
Doğrularõ Orhan Birgit’in anlatõmlarõndan
öğreneceksiniz.
İşte Birgit’in anlattõklarõ:
Ada’da Makarios’u devirmek için Ati-
na’daki albaylarõn yaptõğõ darbe haberini
Başbakan o günün sabahõnda ve Afyon, De-
nizli’ye gitmek için ETİMESGUT Askerî Ha-
vaalanõ’nda iken öğrendi.
12 Mart’ta Erim hükümeti ABD’nin iste-
ği üzerine haşhaş ekimini yasaklamaya karar
vermişti. Seçim kampanyasõnda Ecevit, ikti-
dara gelince o yasağõn kaldõrõlacağõnõ söylü-
yordu.
CHP’nin seçim bildirgesinde de yer alan bu
vaadi koalisyon ortağõmõz ile gerçekleştirir-
ken haşhaş ekimini sõnõrlõ olarak ve sadece
sağlõğa dönük ilaçlarda kullanmak amacõ ile
başlattõk.
BM denetiminde olan bu ekimin, hem
BM görevlilerine hem de iç ve dõş basõna aç-
mak amacõyla da söz konusu gezilerin dü-
zenlenmesi kararlaştõrõlmõştõ. Anõmsayacağõn
gibi ABD yasağõn kaldõrõlmasõna “fena hal-
de” kõzmõş. Gazetelerde Ayasofya’nõn bom-
balanmasõnõ öneren yazõlar da yer almõştõ.
Başbakan yanõna BM uzmanlarõnõ ve ekim-
den sorumlu Gõda Tarõm ve Hayvancõlõk
Bakanõ Korkut Özal ile Tanõtma Bakanõ ola-
rak beni de alarak o bu iki kent merkezine gi-
decek, ekim alanlarõnõ ve ürünün ilaç sana-
yiinde kullanõlacağõ laboratuvarlarõ görecek,
denetim görevlilerinin çalõşmalarõnõ da med-
yaya tanõtacaktõ.
O amaçla Etimesgut’ta bulunuyorduk ve
uçağa binme hazõrlõklarõ yapõlõrken Basõn Ya-
yõn Genel Müdürü Büyükelçi Semih Akbil’in
görevli bir subay tarafõndan telefona çağõrõl-
dõğõnõ öğrendik.
Akbil, yüzü solmuş bir halde döndü ve o sõ-
rada Çin Halk Cumhuriyeti’nde bulunan
Dõşişleri Bakanõ Turan Güneş’e de vekâlet
eden Milli Savunma Bakanõ Hasan Esat
Işık’a bir şeyler söyledi.
Basõn Yayõn Genel Müdürlüğü Dõş Basõn
Dairesi Başkanõ Fethi Kardeş kendisini ara-
mõş, Rum radyosunun Makarios’u devirmek
amacõyla Sampson adlõ bir Eokacõnõn önder-
liğinde darbe yapõldõğõnõ bildiren Lefkoşa Ba-
sõn Müşavirimizin teleksini okumuş.
Işõk, duyumunu Başbakan’a ve onu
uğurlamaya gelen, bakanlar kurulu
üyelerine iletti. Bakanlõğõma bağ-
lõ bir kurumun başõnda bulunan
aynõ zamanda Büyükelçi olan
Akbil’in benden önce haberi
Dõşişleri Bakanvekiline
vermiş olmasõndan bozul-
duğumu gizlemem olanak
dõşõ. Ama o anda yapacak
bir şey de olmadõğõ için, ba-
na eşlik eden Özel Kalem
Müdürü Ercan Çitlioğlu ve
Basõn Danõşmanõ rahmetli Be-
di Güray’a daha fazla ayrõntõ-
yõ öğrenmelerini söyledim. Baş-
bakan’la gezinin ertelenmesi ya
da yola devam edilmesi konusu-
nu tartõşmak için kõsa bir ayak di-
vanõ yapõldõ. Başbakan Yardõmcõ-
larõndan CHP Genel Sekreteri
Orhan Eyüboğlu Afyon ve De-
nizli’de büyük hazõrlõklarõn ya-
põldõğõnõ bu illerle telefonla gör-
üştükten sonra tekrarladõ.
Geziyi kõsaltarak yapa-
caktõk. Afyon’a gidilecek
ve oradan gelişmeler izle-
necek ama Başbakan’õn ko-
nuşmasõ bitince dönülecek-
ti, o arada basõn yayõna ge-
len haberleri de alõyorduk.
Makarios’un Baf’a kaçtõğõ ve
Rum ordusu arasõnda çatõş-
malar olduğu haberlerini
Başbakan’a bildiriyordum.
Uçağõmõz harekete hazõr-
dõ. Rahşan Ecevit sol bölümdeki pencere ke-
narõna oturmuş. Başbakan sağõndaki koltuk-
ta yer almõştõ. Yanõnda da ben oturuyordum.
Korkut Bey Bakanlõk bürokratlarõ ile sağ ön
koltuğa yerleşmişti, Ecevit’in ağzõnõ bõçak aç-
mõyordu. Yakõndan tanõdõğõm Başbakan
ne yapacağõnõ düşünüyor
olmalõydõ.
Ecevit darbeyi havaalanõnda öğrendi
YARIN:NEYAPACAĞIZ?
20 TEMMUZ 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9