28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B HAYAL ve GERÇEK KÜRŞAT BAŞAR Kaos Senfonisi Her yaz şikâyet üstüne şikâyet gelince yazlık mekânlardaki müzik kıstırılır. Sonra yavaş yavaş bu yasak delinir ve bir süre sonra yine sabaha kadar kilometrelerce öteden duyulan tempoyla hayat devam eder. Bu yıl artık geceyarısı dedi mi sesi kıstırmaya kararlılar. Bakalım ne kadar gidecek, görürüz. Bu yüksek sesle müzik çalınan kulüpler aslında ilginç. Herhalde insan bu kadar yüksek bir müzik çalan yere ancak dans etmeye gelir diye düşünürüm. Ama bizde genellikle pek dans eden olmuyor. Millet durduğu yerden birbirine bakıyor. Belki diyebilirsiniz ki kimse birbirini dinlemek istemiyor, onun için buralara geliyor. Öyle de değil, çünkü insanlar müziğe inat yanındakinin kulağına iki saat bir şey anlatmaya meraklı. Hele böyle yerlere gittiğimde yanıma biri gelip hazır gazeteci bulmuşken memleket kurtarmaya başlarsa işte o zaman yandım. Madem insanlar müziği dinlemiyor ve dans etmiyor, aksine konuşmaya çalışıyor, neden buralara gidiyor ya da neden bu müzik kısılmıyor, onu da anlamak imkânsız. Ama benim asıl merak ettiğim, bizde bu müziksiz yaşayamama merakının ne zaman başladığı. Çünkü yalnızca kulüplerde değil, otellerde, tatil köylerinde, lokantalarda, mağazalarda, alışveriş merkezinde, spor salonunda, kısaca aklınıza gelecek her yerde sürekli bir müzik olayı var. Şöyle sakin sakin deniz kenarında oturup kitap okurken ve böyle eşsiz bir koyda hayallere dalarken birden akşamüstü deli gibi bir dans müziği başlıyor. Yandaki bir otelden, “beach club” denilen plajdan, bir lokantadan... Sanırsınız ki birden herkes Miami sahillerindeki gençler gibi dansa başlayacak, acayip figürler yaparak denize atlayacak. Tabii bu müziğin ne olduğu da önemli. Bir yerden lounge türü müzik çalarken hemen yanındaki Serdar Ortaç bangırdatıyor. Bir yandan İbrahim Tatlıses gelirken bir yandan Latin ezgileri kulakları parçalıyor. Öğle vakti bir lokantada sakin sakin balık yemek isteseniz, giren müşteriyi gören hemen müziği açıveriyor. Bunlar tatil yeri manzaraları. İstanbul’u hiç söylemiyorum, çünkü burada durum bambaşka. Burada her yerde çalan müzikler bir yana, gece vakti Boğaz’dan geçen teknelerin her birinden ayrı bir hava esiyor. Bazısında dansöz oynuyor, bazısında canlı müzik icra ediliyor. Ses rüzgârla tepelere kadar geliyor. Geceyarısı havai fişekler atılıyor. Her şey bir yana, araba kornasına bu kadar meraklı millet zor bulunur. Herkes her türlü duygusunu belirtmek için kornaya basıyor. Bu yetmezmiş gibi askere gönderilenler, evlenenler konvoylar halinde kıyameti kopartarak dolaşıyor. Yaz geldi mi arabanın camlarını açıp gezici diskotek halinde turlayanları saymıyorum. İstanbul tam bir kaos senfonisi... Bir de anlamadığım bir konu daha var. Yazlık açık mekânların gürültü nedeniyle geceyarısından sonra sesini kesmişler. İyi güzel de sesten önemli bir şey var. Bu mekânlar sayesinde bütün yol bir baştan ötekine tıkanıyor. Trafikten sabaha karşı eve zor gidiliyor. Bunu kesmenin bir yolunu düşünen var mı? [email protected] 15 Temmuz 1974. Kõbrõs’ta Zürih ve Londra anlaş- malarõ uyarõnca Cum- hurbaşkanõ seçilen Makarios’a kar- şõ darbe yapõldõ. Nikos Sampson yönetimi ele ge- çirdi. Sampson gazeteci idi. Doğru veya değil. Ama Kõbrõs’ta mo- tosikletle gezer, bir yerde bir Türk’ü öl- dürür veya yangõn çõkarõr, Türklere karşõ bir eylem yapar... Sonra yaptõkla- rõnõ haberleştirmekle ünlüydü. Darbeyi Afyon’a giderken öğrenen Başbakan Ecevit derhal harekete geçti. Sampson, darbeyi Yunan subaylarõy- la gerçekleştirmişti. 16 Temmuz 1974: İngilizler Makarios’u Kõbrõs’tan kaçõrdõlar. 17 Temmuz 1974 Çarşamba. Sabahõn bir saatinde henüz kahvaltõ etmiş, büroya gitmeye hazõrlanõrken telefon çaldõ. Arayan Başbakan Bülent Ecevit idi: “Sayın Arcayürek” dedi. “Hemen ha- zırlanın, Esenboğa Havaalanı’na gidin.” “Nereye yolculuk” diye sormama fõrsat vermedi: “Londra’ya gidiyoruz” dedi. Telefonu kapadõm. Kõsa süre geçti. Tele- fon çaldõ. Örsan Öymen’di arayan: “Cü” dedi. (Adõmõ kõsaltarak böyle sesle- nirdi bana, rahmetli can dostum Örsan) “Ecevit aradı mı?” Aradõ, dedim. “ Beni de aradı. Londra’ya gidiyor. Bir- likteyiz. Araba ayarla alana gidelim.” Öğle üzeri Örsan’la Esenboğa Havaalanõ’na gittik. Ecevit henüz gelmemişti. Geldi. Saat 15.30’da havalandõ uçak. Londra’ya doğru. Başbakan’õn iki gün önce Kõbrõs’ta Nikos Sampson’un Milli Muhafõzlar ve Yunanlõ su- baylarla gerçekleştirdiği hükümet darbesin- den sonra Ankara’nõn yoğun bir çalõşma içinde olduğunu biliyor, her hareketi izli- yorduk. Bakanlar Kurulu ve Genelkurmay istim üzerindeydi. Toplantõlarõ toplantõlar izliyor- du. Darbe haberinin Ankara’ya ulaştõğõ gün Başbakan, önce Genelkurmay’a gitti ve he- men sonra Bakanlar Kurulu’nu topladõ. 19.30’da sona eren Bakanlar Kurulu top- lantõsõndan sonra gece yarõsõna kadar süre- cek olan Milli Güvenlik Kurulu’nu topladõ. MGK’ye Cumhurbaşkanõ Fahri Korutürk başkanlõk ediyordu. Başbakan Ecevit 1960 Garanti Anlaşma- sõ’nõn Türkiye’ye tanõdõğõ müdahale hakkõnõ kullanmadan önce diğer garantör devlet olan İngiltere ile birlikte hareket etmeyi uygun gör- müş; Bakanlar Kurulu da Başbakan’a bu gö- rüşme ve hazõrlõklar için tam yetki vermişti. Başbakan Ecevit, Londra’ya bu nedenle, İn- giltere’yi Kõbrõs’a müdahaleyi birlikte yap- maya ikna etmek amacõyla gidiyordu. Diğer garantör devlet Yunanistan’la birlikte hareket edemezdik. Zira Atina’daki cunta; önce darbeyi tam bir sessizlik içinde karşõladõ... Sonra haberleri yo- rumsuz vermeye başladõ ve bir gün sonra Yu- nanistan’õn anlaşmaya göre Ada’da bulun- durduğu askerlerini zamanõndan önce de- ğiştirme kararõ aldõ. Sampson darbesinin arkasõnda Atina’nõn ol- duğunu, aynõ gün İngilizlerin Kõbrõs’tan ka- çõrdõğõ Cumhurbaşkanõ Makarios da açõkla- dõ... Olaylar başdöndürücü hõzla gelişiyordu. Londra’ya hareketimizden bir gün önce ge- ceyi Bakanlar Kurulu ve MGK toplantõsõy- la geçirip sabahlayan Başbakan Ecevit; 16 Temmuz 1974 sabahõ parti liderleri ile bir top- lantõ yaptõ. Kõbrõs’taki durumu parti liderlerine Dõşiş- leri Bakanõ Turan Güneş Çin’de olduğu için bakanlõğa vekâlet eden Milli Savunma Bakanõ Hasan Esat Işık anlattõ. Başbakan Ecevit’in (ve hükümetin) diplo- matik girişimlerin sonucuna göre karara va- racağõnõ söyledi. Tabii anlatõlanlarõ dinleyen parti liderleri, garanti anlaşmasõna göre Türkiye’nin Kõbrõs’a askeri müdahalede bulunacağõnõ elbette sez- mişlerdi. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın ilk 7 günü TÜRKİYE MÜDAHALE ETMEK ZORUNDAYDI S ampson darbesinden sonra iki ana neden, Türkiye’nin uluslararasõ garanti anlaş- masõndan kaynaklanan müdahale hakkõnõ kullanmasõnõ zorunlu du- ruma getiriyordu. Birinci neden: Kõbrõslõ soydaş- larõmõzõn durumuydu. Zürih ve Londra anlaşmalarõ (1960) Kõbrõslõ Türklere kimi haklar sağlamõştõ. Kõbrõs’õn Yunanistan’a bağlan- masõnõn (Enosis’in) hararetli ta- raftarõ olan Cumhurbaşkanõ Ma- karios, üç yõl sonra 1963 ve 1964’te anlaşmalarõ hukuken ol- masa bile fiilen ortadan kaldõrmõştõ. Bu davranõşõnõ gizlememiş, An- kara’ya yaptõğõ resmi ziyarette açõklamõştõ. Bu ziyaretin gerçekleştiği ta- rihte İsmet İnönü, CHP-AP koa- lisyonunun başbakanõ idi. Çankaya Köşkü’nde Cumhur- başkanõ Cemal Gürsel’in baş- kanlõğõnda yapõlan toplantõda Makarios; Zürih ve Londra anlaş- malarõnõ uygulamayõ bir kenara at- tõğõnõ söyleyince Başbakan İsmet İnönü uyarmõştõ: “Sakın ama sakın böyle bir gi- rişimde bulunmayın” demişti. Makarios bir papaz. Olaylarõ o sõrada izlerken tanõk olduğum bir olay Makarios’a ve niyetlerine Ankara’nõn nasõl baktõğõnõn kanõ- tõ idi. Sõhhiye’deki orduevindeki ye- mekten çõktõ Makarios. O sõrada karşõda toplanan bir kalabalõk Ma- karios aleyhine sloganlar atmaya başladõ. Hiç unutmam. Konuğunun ya- nõnda kapõ önünde duran İsmet Pa- şa, babacan bir tavõrla karşõdaki ka- labalõğa susun der gibi, eylemi onaylamõyormuş gibi işaret par- mağõnõ salladõ. Papaz gitti Kõbrõs’a. Ankara’daki açõklamasõnõ uygulamaya girişti. Zürih ve Londra anlaşmalarõ uyarõnca Ada’da Türk ve Rumla- rõn kurduğu ortak bir Cumhuriyet vardõ. Cumhurbaşkanõ Rum (Ma- karios), Muavini Türk (Dr. Fazıl Küçük) idi. Bakanlar Kurulu’ndaki bakan- larõn üçte biri Türk. Yargõda poliste üçte bir katõlõm uygulanõyordu. Fakat Kõbrõs Rumlarõ, bağlantõ- lõ olduklarõ Atina, Kõbrõs’õn bir Rum adasõ olduğu görüşünden hiçbir zaman ayrõlmadõlar ve… Kõbrõs’ta olaylar o günden itibaren süratle gelişerek bugünlere değin uzandõ. Müdahaleyi zorunlu kõlan ikin- ci neden: Kõbrõs’õn doğrudan Tür- kiye’nin stratejik güvenliğiyle il- giliydi. Kõbrõs’a Türkiye’ye düşman bir ülkenin yerleşmesi durumunda Anadolu’nun doğusuna kadar de- rinliği havadan tehdit altõna gire- cekti. Güney Anadolu’nun ikmal yollarõ denizden kuşatõlmõş ola- caktõ. Zira Yunanistan’a 900 km, Gi- rit’e 700 km uzakta olan Kõb- rõs’õn Anamur’a uzaklõğõ sadece 74 km idi. Pankart krizi büyüyor TEVFİK AKBAŞ AYDIN - Aydõn’da MHP il binasõnda asõlõ olan “Sen açıldıkça analarımız ağlıyor” yazõlõ pan- kartõn polis tarafõndan indirilmesinin ardõrdan baş- layan gerginlik sürüyor. MHP Aydõn Milletvekili Ali Uzunırmak, Vali H. Avni Coş’un görev yap- tõğõ illerde de yasadõşõ uygulamalar yaparak siv- rildiğini, Başbakan’a yaranmak için çõrpõndõğõnõ öne sürdü. MHP Aydõn İl Başkanõ Hasan Muti ve çok sa- yõda partiliyle birlikte basõn toplantõsõ gerçekleşti- ren Uzunõrmak, Coş hakkõnda savcõlõğa suç duyu- rusunda bulunduklarõnõ bildirerek, “Buradan söy- lüyorum. Silahlı gücü hukuk dışı kullanmak eş- kıyalıktır. Bunu gerçekleştiren de eşkıyadır” de- di. Uzunõrmak, pankarttaki yazõnõn yer aldõğõ 10 bin tişört yaptõrarak halka dağõtacaklarõnõ da söyledi. Öte yandan Coş, partkartõn indirilmesi için itfaiye aracõ göndermeyen Aydõn Belediye Başkanõ Özlem Çerçioğlu hakkõnda tutanak tutulacağõnõ söyledi. Çerçioğlu, polisin elinde yazõlõ bir emir olmadõ- ğõ gerekçesiyle olay yerine itfaiye ekibini gönder- meyince, pankart Sultanhisar Belediyesi’nden ge- len araçla indirilebilmişti. YARSAV: Nafile çaba ANKARA (ANKA) - YARSAV Yönetim Kurulu, bazõ basõn organlarõnda çõkan “YARSAV Teşhir Etti; Bakõn Kimler Var” ve “YARSAV’õn Aidat Yüzsüzleri” başlõklõ haberlerle ilgili olarak yazõlõ açõklama yaptõ. YARSAV Yönetim Kurulu, birliğe üyeler tarafõndan ödenen aidatlarla ilgili olarak basõnda yer alan haberleri, “Referandum öncesinde YARSAV ve üyelerine saldõrõ ve yõpratmaya yönelik yeterli malzeme bulamayan çevrelerin art niyetli, cõlõz ve nafile çabalarõ” olarak değerlendirdi. Açõklamada, haberlerde YARSAV üyelerinin aidatlarõnõ ödemediği ve üyelerin teşhir edildiği yönünde iddialarõn yer aldõğõ ifade edildi. AYDIN YARIN:DİPLOMATİKZAFERMİ,NE? ECEVİT HÜKÜMETİNDE TURİZM BAKANI, HÜKÜMET SÖZCÜSÜ ORHAN BİRGİT İLK 7 GÜNÜ ANLATIYOR E cevit hükümetinde Turizm Bakanõ ve hükümet sözcülüğü görevini yapan değerli gazeteci arkadaşõm Orhan Birgit; ricamõ kõrmadõ. “Kıbrıs Barış Harekâtının 7 günü” hü- kümette yaşananlarõ, Ecevit’in girişimlerinin içyüzünü anlattõ. O günleri Başbakan’õn yanõnda yaşayan canlõ bir tanõdõğõn, Bakan ve hükümet sözcüsü Orhan Birgit’in anlattõklarõnõn tarihsel bir de- ğeri var ve kuşku yok anlattõklarõ, dõş diren- melere karşõn Başbakan Ecevit’in Türki- ye’nin ve Kõbrõs Türklerinin haklarõnõ inan- çla, inatla nasõl koruduğunun gerçek öykü- südür. Birgit, Ecevit’in Afyon’a giderken Kõbrõs’ta Sampson’un gerçekleştirdiği darbeyi nasõl öğ- rendiğinden başlayarak 7 günde gelişen olay- larõ anlattõ. Söylemeden geçemeyeceğim: Ecevit, mü- dahaleyi Erbakan’õn Milli Selamet Parti- si’yle kurduğu ortak hükümet zamanõnda gerçekleştirdi. CHP-MSP koalisyon hükümeti dağõldõktan sonra MSP’liler başarõ hanesinden Ecevit’in adõnõ silmeye ve hatta CHP’li kimi bakanla- rõn müdahaleye karşõ çõktõğõnõ, MSP ve Er- bakan olmasa Kõbrõs harekâtõnõn gerçekleşe- meyeceğini yaymaya başladõlar. Hatta Ada’nõn tamamen ele geçirilmesin- de MSP’nin õsrar ettiğini, ama CHP’ye (Baş- bakan Ecevit’e) kabul ettiremediklerini yay- dõlar. Hiçbiri doğru değildi bu söylemlerin. Doğrularõ Orhan Birgit’in anlatõmlarõndan öğreneceksiniz. İşte Birgit’in anlattõklarõ: Ada’da Makarios’u devirmek için Ati- na’daki albaylarõn yaptõğõ darbe haberini Başbakan o günün sabahõnda ve Afyon, De- nizli’ye gitmek için ETİMESGUT Askerî Ha- vaalanõ’nda iken öğrendi. 12 Mart’ta Erim hükümeti ABD’nin iste- ği üzerine haşhaş ekimini yasaklamaya karar vermişti. Seçim kampanyasõnda Ecevit, ikti- dara gelince o yasağõn kaldõrõlacağõnõ söylü- yordu. CHP’nin seçim bildirgesinde de yer alan bu vaadi koalisyon ortağõmõz ile gerçekleştirir- ken haşhaş ekimini sõnõrlõ olarak ve sadece sağlõğa dönük ilaçlarda kullanmak amacõ ile başlattõk. BM denetiminde olan bu ekimin, hem BM görevlilerine hem de iç ve dõş basõna aç- mak amacõyla da söz konusu gezilerin dü- zenlenmesi kararlaştõrõlmõştõ. Anõmsayacağõn gibi ABD yasağõn kaldõrõlmasõna “fena hal- de” kõzmõş. Gazetelerde Ayasofya’nõn bom- balanmasõnõ öneren yazõlar da yer almõştõ. Başbakan yanõna BM uzmanlarõnõ ve ekim- den sorumlu Gõda Tarõm ve Hayvancõlõk Bakanõ Korkut Özal ile Tanõtma Bakanõ ola- rak beni de alarak o bu iki kent merkezine gi- decek, ekim alanlarõnõ ve ürünün ilaç sana- yiinde kullanõlacağõ laboratuvarlarõ görecek, denetim görevlilerinin çalõşmalarõnõ da med- yaya tanõtacaktõ. O amaçla Etimesgut’ta bulunuyorduk ve uçağa binme hazõrlõklarõ yapõlõrken Basõn Ya- yõn Genel Müdürü Büyükelçi Semih Akbil’in görevli bir subay tarafõndan telefona çağõrõl- dõğõnõ öğrendik. Akbil, yüzü solmuş bir halde döndü ve o sõ- rada Çin Halk Cumhuriyeti’nde bulunan Dõşişleri Bakanõ Turan Güneş’e de vekâlet eden Milli Savunma Bakanõ Hasan Esat Işık’a bir şeyler söyledi. Basõn Yayõn Genel Müdürlüğü Dõş Basõn Dairesi Başkanõ Fethi Kardeş kendisini ara- mõş, Rum radyosunun Makarios’u devirmek amacõyla Sampson adlõ bir Eokacõnõn önder- liğinde darbe yapõldõğõnõ bildiren Lefkoşa Ba- sõn Müşavirimizin teleksini okumuş. Işõk, duyumunu Başbakan’a ve onu uğurlamaya gelen, bakanlar kurulu üyelerine iletti. Bakanlõğõma bağ- lõ bir kurumun başõnda bulunan aynõ zamanda Büyükelçi olan Akbil’in benden önce haberi Dõşişleri Bakanvekiline vermiş olmasõndan bozul- duğumu gizlemem olanak dõşõ. Ama o anda yapacak bir şey de olmadõğõ için, ba- na eşlik eden Özel Kalem Müdürü Ercan Çitlioğlu ve Basõn Danõşmanõ rahmetli Be- di Güray’a daha fazla ayrõntõ- yõ öğrenmelerini söyledim. Baş- bakan’la gezinin ertelenmesi ya da yola devam edilmesi konusu- nu tartõşmak için kõsa bir ayak di- vanõ yapõldõ. Başbakan Yardõmcõ- larõndan CHP Genel Sekreteri Orhan Eyüboğlu Afyon ve De- nizli’de büyük hazõrlõklarõn ya- põldõğõnõ bu illerle telefonla gör- üştükten sonra tekrarladõ. Geziyi kõsaltarak yapa- caktõk. Afyon’a gidilecek ve oradan gelişmeler izle- necek ama Başbakan’õn ko- nuşmasõ bitince dönülecek- ti, o arada basõn yayõna ge- len haberleri de alõyorduk. Makarios’un Baf’a kaçtõğõ ve Rum ordusu arasõnda çatõş- malar olduğu haberlerini Başbakan’a bildiriyordum. Uçağõmõz harekete hazõr- dõ. Rahşan Ecevit sol bölümdeki pencere ke- narõna oturmuş. Başbakan sağõndaki koltuk- ta yer almõştõ. Yanõnda da ben oturuyordum. Korkut Bey Bakanlõk bürokratlarõ ile sağ ön koltuğa yerleşmişti, Ecevit’in ağzõnõ bõçak aç- mõyordu. Yakõndan tanõdõğõm Başbakan ne yapacağõnõ düşünüyor olmalõydõ. Ecevit darbeyi havaalanõnda öğrendi YARIN:NEYAPACAĞIZ? 20 TEMMUZ 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle