29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] 13 TEMMUZ 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Halkın asıl derdi işsizlik. AKP’nin asıl derdi de halk! İlan Tarık Emre: “Şampiyonlar şampiyonu süper öğrenci Emre Gül’ü yetiştiren TED Ankara Koleji gazetelere niye ‘gurur’ ilanı vermiyor!” Taşkın Nezahat Özbek: “Resmi taşıtta PKK pankartı görenler şaşırmasın. Bu sadece terörün kimin eliyle yürütüldüğünün dışarıya taşmış şeklidir!” Pişpirik Faruk Yıldız: “Meclis Başkanı, liderlerin birbirlerini evde ziyaret etmeleri yanında ara sıra karşılıklı pişpirik ve tavla oynamalarını da önermelidir!” YağmurDeniz Recep’in paketine ‘evet’ demek RECEP’İN anayasa paketine “evet” denmesini istiyor Hamza Saykan. Fakat öyle körü körüne evet demek yok, evet demek bazı isteklere bağlı: “12 Eylül’de nur topu gibi bir anayasamız olacak. Eski 12 Eylül’ü çöpe atıp, yeni bir 12 Eylül anayasasına kavuşacağız. Bu anayasaya kabul oyu vermek için ne de çok gerekçemiz var: Bir defa Recep’in padişah olmasını istiyorsanız yeni anayasaya evet demelisiniz. İşsizlik resmi rakamlara göre yüzde 14 deniliyor. Bu oranın korunmasını, hatta daha yukarı çıkmasını istiyorsanız evet demelisiniz. Cemaatler son sekiz yılda epey yol aldılar. Artık devleti doğrudan yönetsin diyorsanız, evet demelisiniz. Devleti yönetenler kısa zamanda gemicik sahibi oldular. Gemicikleri transatlantik yapsınlar diyorsanız evet demelisiniz. Telekulak ve ortam dinleme yoluyla herkes dinleniyor. Sizin de sözünüz dinlensin istiyorsanız evet demelisiniz. Açılım furyası devam ediyor. Açılım adı altında ülke bölünsün, ayrışma ve çatışma sürsün istiyorsanız evet demelisiniz. Yolsuzluklar bütün hızıyla devam ediyor. Yola devam etsinler diyorsanız evet demelisiniz. Dış politikada çuvalladık. Dünyada daha da itibar kaybetmemizi istiyorsanız evet demelisiniz. Daha birçok neden sıralanabilir; onları da Cumhuriyet okurlarına bırakıyorum.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” TÜRKİYE davulcuya mı gidecek yoksa zurnacıya mı? Bülent Esinoğlu, Batı’ya göre Türkiye’nin başıboş kalmış kıza benzediğini söylüyor: “Obama’yı Avrasya korkusu salmış. Avrupa’yı Türkiye’nin üyelik yolunda oyalamasından dolayı AB’yi eleştiriyor. ‘Türkiye’nin Avrupa’dan başka yerlere bakar hale gelmesi doğal’ diyor. Obama’ya göre, Türkiye başıboş kalmış bir kıza benziyor. Ya davulcuya ya da zurnacıya gidecek diye hayıflanıyor. Türkiye’yi AB kapısına bağlayanın Amerika olduğunu en iyi Obama biliyor. Obama, AKP iktidarında, Türkiye’nin ABD emrinden dışarıya çıkmayacağını da biliyor. Peki, Obama neden hayıflanıyor? Çok açık. Türkiye’nin Atlantik İttifakı içinde boğulduğunu biliyor. Batı Türkiye’yi Doğu’nun çıkarlarını tıkayan bir tıkaç gibi kullanıyor. Türkiye Doğu’yu tıkadıkça kendisi de tıkanıyor. Obama, Türkiye’yi devletsizleştirerek, AB’ye bağlama projesini Avrupa’nın iyi yönetemediğinden şikâyetçidir. Türkiye kendini yönetenlere rağmen, Atlantik’te boğulduğunu görüyor. Telaş buradan geliyor. Avrasya tartışmaları çıkınca, iktidardan başta eşbaşkan olmak üzere, ‘valla billah biz bir yere gitmiyoruz’ açıklamaları geliyor. Geçenlerde, TÜSİAD’ın manken gibi başkanından bir açıklama geldi. ‘AB’ye üyelik önemli değil, esas olan AB üyelik sürecine bağlı olmaktır’ dedi. İfade çok açık ama tercüme şudur: AB kapısına bağlı olmak, Türk halkını terbiye ediyor, devleti çürütüyor, tekellerin etkinliğini artırıyor. Başka bir seçenek aranmasını önlüyor. Kendi devletinin işlevselliği yerine, başka bir otoritenin ulusal pazarlarımız ve devletimizin üzerindeki etkinliğini daha yeğ tutan bir zihniyet. Amerika’nın, Avrupa’nın, AKP’nin ve TÜSİAD’ın çıkarları bu zihniyette olabilir. Çünkü çıkarları onu gerektiriyor. TÜSİAD, Avrupa’dan, Amerika’dan aldığını Türk halkına pazarlıyor. Obama’nın sıkıştırması ve TÜSİAD’ın Amerika ve Avrupa’daki çalışmalarından sonra, 13’üncu başlık olan Gıda başlığını açtıklarını öğreniyoruz. Bunun anlamı şudur: Nasıl ki, şimdi, kendi ürettiğimiz sanayi ürünleri için gidip AB kurumlarından izin alıp kendi ulusal pazarlarımızda satıyorsak, ürettiğimiz gıdalar için de aynısını yapacağız. Yani devletimizin yetki alanlarından birisini daha AB’ye devredeceğiz. Devletimizi tümden AB’ye teslim etmek için de istedikleri anayasayı referanduma götürüyoruz.” Davulcu MAVİ SÜRGÜN SERDAR KIZIK Demokrasi ve Derelerin Kardeşliği... Bütün canlıların yaşam hakkı esastır. Demokrasi bir yaşam biçimidir. Daha çok özgürlük, daha büyük haklar talep edilir. Bize gelince... Türkiye’de seçimi kazanan, karşısındaki daha büyük seçmen kitlesine karşın “milli iradeyi” kendisi sanır. Parlamento, genel başkanlar ya da çevresindeki dar bir kadronun seçtiği milletvekillerinden oluşur. Yasama esastır; yargı ve yürütme geriye düşürülür, güçler dengesi gözetilmez! Hiçbir ülkede olmadığı gibi yüzde onluk seçim barajı ve milletvekili dokunulmazlığı yürürlüktedir. Bizim demokrasimizde Anayasa Mahkemesi kararıyla laiklik karşıtı eylemlerin odağı olan bir partinin iktidarı hüküm sürer. Terör baş belasıdır. İnsanlar neredeyse her gün şehit haberleriyle uyanır. Terörün büyük şehirlere de yayılacağı, bombaların patlayacağı haberleri büyük bir cüretle söylenir, sonra da sıradanlaştırılır... Bu ülkenin parlamentosunda bırakın sessiz kalmayı, terör örgütünü açıktan destekleyen bir Meclis grubu söz konusudur. Muhalif olmanın bedeli çok büyüktür, cezaevlerinde sürünmeye kadar uzanır. Gece yarısı evler basılır, düzmece savlarla insanlar suçlanır, açılan soruşturmalarda dizboyu yasa ve özel yaşam ihlallerine rastlanır. Yandaş medya ve kalemlere büyük kıyak sağlanır... Bizlerin vergileriyle işleyen TRT’de iktidar yandaşlığı, kabul edilmez sınırlara ulaşır. Otokratik düzene eğilimden, sivil faşizmden söz eden “ılımlı” yazarlar ve çizerler bile, açık tehditlere maruz kalır. Yargıçlardan başsavcılara, politikacılardan öğretim üyelerine, hatta sade vatandaşa kadar herkesin telefonları dinlenir, haberleşme özgürlüğü iç edilir. Bu pek demokratik düzende Anayasa Mahkemesi karar alacakken bile dinleme ihtimalini gözeterek toplanır. Mahkeme üyeleri duruşmaya, özel kuryelerle çağrılır. Başka? Şaka gibidir! İktidar partisinin grup başkanvekili gazetecilerin “Dinlemeler neden hep sizin iktidarınızda oluyor” sorusuna yanıt olarak, “Bizim iktidarımız teknolojiyle barışık olduğu için, teknolojik gelişme çok ileri seviyede oldu” diyebilir. Aslında iktidarın bir bakanı geçen yıl dinlemelerle ilgili olarak “Yarası olan gocunur” diyebilmiştir. Muhalefetteki partiler “korku imparatorluğu yaratılıyor” diye bas bas bağırır... Meclis’te sivil siyaseti kesintilere uğratan darbelerin ve JİTEM faaliyetlerinin araştırılması için verilen önergeleri reddedenler, benzer biçimde faili meçhul cinayetlerin araştırmasını da kabul etmez, ama en demokrat onlar geçinir! Adalet Bakanı 12 Eylül’de yapılacak referandumun, 10 seçimden daha önemli olduğunu söyler, niyedir irdelenmez. İşçilerden, emekçilerden, üniversite öğrencilerinden, üreticilerden gelen hak talepleri, TEKEL işçileri örneğinde görüldüğü gibi copla, biber gazıyla boğulur. Yetmez! Çevre ve doğayı korumanın, mücadele etmenin bedeli de baskıdır, dayaktır, gözaltılardır bizim demokrasimizde. Geçen hafta Ankara’da TBMM bahçesinde Akkuyu’ya nükleer santral yapımına karşı oturma eylemi gerçekleştiren, topladıkları 170 bin imzayı iletmekten başka amaç taşımayanlar gözaltılarla yıldırılmaya çalışılır. 15 Temmuz’da Şavşat’ta, 20 Temmuz’da Ardanuç’ta düzenlenecek “HES’lere Hayır!” mitinglerini engellemek için de yöntem bellidir. Mahkeme kararlarına uymayanlar, “sular özgür aksın” diye bir araya gelenlerin oluşturduğu Derelerin Kardeşliği Platformu üyelerine hukuksuz gözaltılar, olmadık para cezalarında bir sakınca görmezler. “Çevreyi korumak” için çırpınanlara, “çevreyi kirlettikleri” gerekçesiyle ceza kesilir bu düzende... Adı demokrasidir... UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] Geçen haftaki makaleme, yine sizlerden çok destek geldi. Bugün ana konuya girmeden önce, Sarıgül’e geçen haftaki “partileşmeme” kararına olan tebriklerime bir yorum eklemem lazım: Sevgili Mustafa, senin “örgütünden” ayrılanların bir kısmı apar topar AKP’ye girebiliyorsa, bu hem sana, hem de herkese ders olmalı, insan siyaseti çıkar ilişkisi olarak görüp her kayığa atlayabilenlerden uzak durup çizgisini temiz korumalı… Geçen yazıma yalnız DSP’li 20 dostum ters tepki verdiler ve DSP’nin kapatılması ve oyların bölünmemesi konusundaki hassasiyetime kızdılar. Bunu gören çevremdeki insanların tepkisi ise ister sokakta, ister Facebook’ta “yüzde yarım bile oyu olmayan bir partinin üyelerinin sana ne dediklerinin ne önemi var” şeklindeydi. Ben ise farklı düşünüyorum. Her DSP’li dostum ve onun oyu yalnız benim için değil, ülke için son derece değerli. Aziz Yıldırım’ın tek oy farkla seçildiğini ve bu ülkede seçimlerde de tek oyla milletvekilliklerinin el değiştirebileceğini bilenler ne demek istediğimi iyi anlarlar. Referandum kampanyası start almışken ve tarihimizin tartışmasız en kritik seçimi bir yıl ötede beklerken, herkes aklını başına toplamaya mecbur. Sayın Masum Türker’in “AKP’ye farklı kollardan saldırmak için DSP’nin yaşaması gerektiği” savının, kimse kusura bakmasın, mantık ve matematikle hiçbir ilişkisi yok. Yani kamuoyu ile ilgili tüm araştırmalar ve nabız, DSP’ye verilecek her oyun, baraj mucizevi şekilde CHP’nin önerdiği yüzde 7’ye düşse bile, çöpe gitmiş olacağını bize gösteriyor. Bana sorsanız, barajı yüzde 5 veya altına indiririm. Ama AKP’nin işe öyle bakmadığı ortada. DSP Gençlik Kolları Başkanı Seyit Tosun, “Siyasal partiler seçimlere girmek üzere vardır” diyor da, önce bilmesi gereken şu: Partiler her şeyden önce rejimlerini ve demokrasiyi yaşatmak zorundadır!. Yani seçimlere yıllarca farkında olmadan oy bölüp demokrasi düşmanlarını yüceltmek üzere girmiş olabilirsiniz. Ama artık son viraj alınıyorsa, bu intiharınızı ülkeye mal etme hakkınız yok. Referandumda Cumhuriyetçi oyların nereye gideceği belli. Ama genel seçim, şimdiden hazır olunması gereken bir ölüm kalım mücadelesi. Bu seçimde CHP’den başkasına oy veren bir solcu, oyunu yırtmış olur ve bu hatanın telafisi bizim ömür dilimimizde olmayacaktır. O nedenle “Onca sağ parti arasında iki de sol parti oluverse ne olur?” diyen Adnan Ateşoğlu gibi emekçilerin artık gözlerini açma vakti gelmiştir. DSP’li bazı dostlarımın yorumları, partilerinden “Türkiye’nin tek sol partisi” olarak söz edecek kadar gerçeklerle iplerini koparmış durumda. Mesela partinin Aydın Merkez İlçe Başkanı Sayın Nurettin Dönmez, “DSP seçimlere tek başına girip halkımızın özlediği iktidarı gerçekleştirecektir” diyebilmektedir! Olağan bir dönemden geçiyor olsak, buna benzer yorumları hoşgörüyle karşılayabiliriz. Ama ülke varoluş savaşından geçip çölde su gibi tek oya muhtaçken, bu sapmaları görmezden gelemeyiz… Bu ülkenin solda rüyalar eşliğinde halüsinasyonlar görme devri, artık verdiği korkunç zararlarla miadını doldurmuştur! Herkesin bir anlam taşımayan bölgesel koltuk ve sıfat kaygıları refleksinden vazgeçmesi lazımdır. Solcu insanların tarikatçı anlayışlara girmelerine sıcak bakamam. DSP’lilerin de Ecevit’e olan ideolojik hayranlıklarını farklı boyutlara taşımamaları lazım. Bugünün siyasi gerçekleri karşısında Sayın Rahşan Ecevit bile tüm desteğini CHP’ye vermişken kimi Ecevitseverlerin dernekçilik/particilik farkını anlamaları lazım. Onların Karaoğlan sevgisine saygı duyuyorum. Ama ben Ecevit’e, kariyerinde yaptığı hatalardan dolayı sıcak bakamam. Solu ısrarla bölüp Türk siyasetinin çizgisini 80’lerden sonra 180 derece sağa kaydıran, Fethullah Gülen’le ilişkisiyle laikliğe kendi evinde onarılmaz yaralar açan, son başbakanlığında polislerin işçilere sürekli meydan dayağı atmasına göz yuman Ecevit’i, artık artı ve eksileriyle tarihe bıraktım. Bugün konumuz Ecevitçi veya Baykalcı olmak değil. Gelecek kuşakları karanlık ortaçağ kasırgasından korumak için tek vücut olmak. Can acıtsa da, doğruları duymak durumundadır Türkiye. DSP’li arkadaşlarımıza en azından oy bölünmesi konusunda doğruları hatırlatmak, her yurtseverin ana görevleri arasındadır… Tarihi daha sonra isteyen istediği gibi yorumlar! [email protected] www.bedribaykam.com YAKAMOZ BEDRİ BAYKAM Referandum, Seçim ve ‘Solda Birlik’ [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Hayvanlar ara- sõndaki cinsel çeki- cilikte rol oynayan doğal koku. 2/ Üstü kapalõ olarak anlat- ma... “Altınkökü” de denilen kusturu- cu kök. 3/ Kitre de- nilen zamkõn çõka- rõldõğõ dikenli bir çalõ... Matem. 4/ Şalvarõn üstüne gi- yilen ve önde uzun iki parçasõ olan giysi... Ni- kel elementinin simgesi. 5/ Bir soru sözü... Yerden belirli bir yükseklikte yü- rümek için kullanõlan ayak- lõk. 6/ Koku ve duman çõ- karmadan büyük bir õsõ vererek yanan bir cins taş- kömürü. 7/ Neon elemen- tinin simgesi... Duman le- kesi... Cilacõlõkta kullanõlan bir tür zamk-reçine. 8/ Türk halk müziğinde bir uzun ha- va türü. 9/ Telleri ince ince ayrõlabilen bir tür helva. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tiyatro ve sinemada, konuşmasõ olmayan ya da çok az rollere çõkan oyuncu. 2/ Yosunlarõn kökü andõran tutun- ma organõ... Kitap getirmemiş peygamber. 3/ Hekimlik- te kullanõlan, iri gövdeli ve büyük yapraklõ bir bitki... Kõr- gõzistan’da bir kent. 4/ Toksikomanlõk derecesinde kul- lanõlan eterin insanda meydana getirdiği etkilerin tümü. 5/ Dişlerin taç kõsmõnõ kaplayan beyaz ve sert doku... “Hiçbir zaman” anlamõnda kullanõlan sözcük. 6/ Müzik- te yapõt anlamõnda kullanõlan “opus” sözcüğünün kõsa ya- zõlõşõ... Genellikle yakmak için kullanõlan iri saman... Tar- la sõnõrõ. 7/ Üflemeli bir çalgõ... Bingöl yöresine özgü, pek- mezle yapõlan bir hamur tatlõsõ. 8/ Ağzõ geniş tek kulplu su kabõ. 9/ Yol üzerinde oluşmuş çukur... Güreşte bir oyun. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K U L L U K Ç U A L İ A Ğ A M E R A P U Ç M A K D S İ R K E C İ E B O Ş A L I M L Ö S A R A O E R A T N A Z N E V R E S İ M K E Ş İ N A T 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ÇERKEZKÖY İCRA İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKULUN AÇIK ARTIRMA İLANI DOSYA NO: 2009/ 2004 TALİMAT SATIŞI YAPILACAK TAŞINMAZIN CİNSİ, NİTELİĞİ, KIYMETİ, ADEDİ, ÖNEMLİ ÖZELLİKLERİ: TEKİRDAĞ İLİ ÇERKEZKÖY İL- ÇESİ GAZİOSMANPAŞA MAH. 602 ADA 7 PARSEL SAYILI 785.00 M2 ÜZERİNDEKİ 54/960 ARSA PAYLI, BLOK/KAT/GİRİŞ-B.B.NO: -/5+ÇATI - (BAĞIMSIZ BÖLÜM NO: 15) ÇATI PİYESLİ MESKEN NİTELİĞİNDEKİ TAŞINMAZ 125.000,00 TL. MUHAMMEN BEDELLE SATILACAKTIR. İMAR DURUMU: ÇERKEZKÖY İLÇESİ GOP. MAH. 602 ADA 7 PARSEL 1/1000 ÖLÇEKLİ UYGULAMA REVİZYON İMAR PLANINDA KONUT ALANINDA KALMAKTA OLUP AYRIK NİZAM 6 KAT İMARLI TAKS: 0.40’TIR. HALİHAZIR DURUMU: PARSEL ÜZERİNDE BODRUM+ZEMİN+5 NORMAL KATTAN OLUŞAN BİNA MEVCUTTUR. BİNA KULLANILIR DURUMDA, DIŞ CEPHESİ SIVALI VE BOYALIDIR. ÇEVRE DÜZENLEMESİ YAPILMAMIŞTIR. BİNA ASANSÖRLÜ DUBLEKS MESKEN OLUP, ALT KA- TI 3 ODA, 1 SALON, MUTFAK, BANYO VE WC’DEN İBARET OLUP, 110 M2’DİR. ÜST KATTA YANİ ÇATIDA 2 YATAK ODASI, WC’Lİ BANYO OLUP 28 ML2’DİR. SATIŞ ŞARTLARI VE GÜNLERİ: 1-) Yukarõda ayrõntõlarõ ile belirtilen taşõnmazõn birinci satõşõ 17.08.2010 günü, saat 15.20’den 15.30’a kadar, Çerkezköy İcra Müdürlüğü’nde açõk arttõrma suretiyle yapõlacaktõr. Bu arttõrmada tahmin edilen kõymetin %60’õnõ ve rüçhanlõ alacaklõlar varsa bunlarõn alacaklarõ mecmuunu ve satõş masraflarõnõ geçmek şartõ ile en çok arttõrana ihale olunur. Böyle bir bedelle alõcõ çõkmazsa en çok arttõranõn taahhüdü baki kalmak kaydõ ile aynõ taşõnmazõn ikinci satõşõ 27.08.2010 günü saat 15.20’den 15.30’a kadar, Çerkezköy İcra Müdürlüğü’nde açõk arttõrma suretiyle yapõlacaktõr. Bu arttõrmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok arttõranõn taahhüdü sak- lõ kalmak kaydõ ile arttõrma ilanõnda gösterilen müddet sonunda en çok arttõrana ihale edilecektir. Şu kadar ki arttõrma bedelinin tahmin edilen kõy- metin %40’õnõ bulmasõ ve satõş isteyenin alacağõna rüçhanõ olan alacaklarõn toplamõndan fazla olmasõ ve bundan başka paraya çevirme ve paylaş- tõrma masraflarõnõ geçmesi gerekir. Aksi halde satõş talebi düşecektir. 2-) Satõşa iştirak edeceklerin muhammen bedelin %20’si nispetinde pey ak- çesi veya bu miktar kadar milli bir bankanõn teminat mektubunu vermeleri lazõmdõr. Satõş peşin para iledir. Alõcõ, istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. İhale damga resmi, tapu harç ve masraflarõ ve KDV alõcõya aittir. Birikmiş vergiler ve Tellaliye resmi satõş bedelinden öde- nir. 3-) İpotek sahibi alacaklõlarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarõnõ hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarõnõ dayanağõ belgelerle birlikte on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazõmdõr. Aksi takdirde haklarõ tapu sicili ile sabit olmadõkça paylaşmadan hariç bõrakõ- lacaktõr. 4-) Satõş bedeli hemen veya verilen müddet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katõlõp daha sonra ihale bedelini yatõrmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alõcõlar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasõndaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrõca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardõr. İhale farkõ ve temerrüt faizi ayrõca bir hükme hacet kalmaksõzõn dairemizce tahsil olunacak, bu fark varsa öncelikle teminat bedelinden tahsil edilecektir. 5-) Şartname,ilan tarihinden itibaren her- kesin görebilmesi için dairede açõk olup, masrafõ verildiği takdirde isteyen alõcõya bir örneği gönderilebilir. 6-) Satõşa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatõnõ kabul etmiş sayõlacaklarõ, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2009/ 2004 talimat sayõlõ dosya numarasõyla Müdürlüğümüze başvurmalarõ ayrõca İİK.’nin 127. maddesi gereğince, işbu satõş ilanõnõn, tapuda adresi bulunmayan ve adli tebligatõ iade olan diğer ilgililer hakkõn- da da tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 07.07.2010 (İc. İf. K.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkõ sahipleri de dahildir. (Basõn: 48290)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle