Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
13 TEMMUZ 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 15
CMYB
C M Y B
“Dünyada görmek istediğimiz
değişim biz olmalıyız ” diyen Gandhi,
şiddete başvurmaksızın siyasal bir
devrim yapmayı başarmış ilk kişidir.
Yurttaşlık hareketinin lideri Martin
Luther onun için “Gandhi tarihte
İsa’nın sevgi etiğini bireylerarası
etkileşimin üstüne, geniş çapta güçlü
ve etkili bir sosyal güce yükselten
belki de ilk kişiydi” derken gündelik
yaşamda geniş bir iç özgürlük ve
tinsel canlılık arayan herkes için
Gandhi’nin çok yararlı bir model
olduğunu vurguluyordu.
Harika çocuk kavramına daha çok
müzik ve matematik alanlarında
rastlarız. Oysa Gandhi’nin harika
adamlığı ve mucizesi ahlak
alanındaydı. Ahlakın her şeyin temeli
olduğuna olan inancı yaymak onun
yegâne gayesi idi. Etyemez anne ve
babasına tepki için arkadaşıyla
gizlice keçi eti yiyen genç Gandhi,
gecelerce kâbuslar gördü ve
rüyasında keçilerin melediğini
düşledi. Bundan sonra et
yememenin yalan söylemekten daha
kötü olmayacağına karar verdi ve
“herhangi birine yalan söylemem söz
konusu olamaz” deneyini çıkardı.
Gandhi, Güney Afrika’da birinci
sınıf biletine rağmen birinci sınıf
vagondan atılması nedeniyle burada
yirmi bir yıl kalarak renkli ırklara karşı
yapılan ayrımcılıkla mücadele etti.
Gandhi çocukken kendinden
çelimsiz çocuklardan bile korkardı.
Ama korktuğunu itiraf etmesini
öğrenerek korkusunu korkusuzluğa
dönüştürdü.
Kötülüğe iyilikle karşılık vermeye
büyük tutkuyla bağlandı ve bunun
için sayısız deneye girişti. Bu
deneyler tarikat sınırlamalarını aşan
gerçek bir tinsel misyona dönüştü.
Gandhi büyük düşünür ve şair
Rabindranath Tagore’nin “Uyandım
ve yaşamın hizmet olduğunu
gördüm. Yaptım ve anladım, hizmet
büyük keyifti” sözleriyle aktardığı
hizmet etmeyi mutluluk ve
aydınlanmanın anahtarı olarak
görürdü. Seve seve edilen hizmeti,
hazların en büyüğü ve kendini
gerçekleştirmenin sırrı olarak
gösterirdi ve bu nedenle kendini
topluma adadı.
Gandhi’ye göre bağışlayıcılık çok
önemliydi, “Güçsüzler asla
bağışlamaz. Bağışlayıcılık güçlülere
özgü bir niteliktir” diyerek bir kişinin
saldırı karşısında bile “kendisini
yaralamış kişiye beklenen tepkiyi
göstermemeli, onun kötülüğünü
dilememeli ve iyiliğini istemelidir. Ona
sövüp saymamalı ve hiçbir fiziksel
zarar vermemelidir. Suçlu tarafın ona
verdiği tüm zararları da sineye
çekmelidir” şeklindeki öngörüyü
hayatı boyunca uygulamaya çalıştı.
Gandhi’nin aydınlanma arayışı, onu
çetin bir tinsel perhiz yapmaya
yöneltti. Bu perhiz bedene
hükmetmek ve arzu enerjisini kendini
arıtma uygulamasıyla ve kendine
güven geliştirmek yoluyla
başkalaştırmak üzere tasarlamıştı.
“Doğruluğu kollayıp şiddeti
dışlamazsak, insanlığa yıkımdan
başka bir şey getirmeyeceğimize
inanıyorum” diyerek insanların
gerçek gereksinmeleriyle
yetinmelerini öneriyordu.
Gandhi yoksullara sadaka
verilmesine karşıydı. Herkese bir
çıkrık verilmesini savunuyordu,
böylece insanlar kendi kumaşlarını
yaparak kimseye muhtaç
olmayabilirlerdi. Bu düşüncesini de
yerli kumaş sanayisinin İngilizler
tarafından ortadan kaldırılışına itiraz
etmek için kullanıyordu. İngiliz
kumaşların yakılış gösterilerine
önderlik etti. Çıkrık daha sonra
Hindistan’da sembol haline geldi.
Ölümünden sonra Gandhi’ye
naiflik, şımarıklık ve gerçekçilikten
uzak iyimserlik suçlamaları
yöneltildi. Ancak yine de bu zaaflara
karşın nükleer savaş başlıklarının,
biyolojik silahların ve akıllı
bombaların söz konusu olduğu bir
çağda, Gandhi’nin açtığı yol,
yaşamın geleceği konusunda derin
endişe duyan herkesi kendine
çağırmaktadır.
Gandhi’nin Doğruluk Deneyleri
M A L İ Y E C İ G Ö Z Ü Y L E / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm superonline.com
soner@cumhuriyet.com.tr
BP’nin zararõ 3.5
milyar dolarõ buldu
Ekonomi Servisi - İngiliz petrol şirketi BP’nin,
Meksika Körfezi’ndeki deniz dibinde petrol akmaya
başlamasõyla meydana gelen zararõnõn şimdiye
kadar 3.5 milyar dolara yükseldiği bildirildi. Mek-
sika Körfezi’nde çevre felaketine neden olan
BP’den yapõlan açõklamada, tazminat taleplerine 165
milyon dolarlõk ödeme yapõldõğõ kaydedildi.
Şirket, nihai petrol sõzõntõsõ ve tazminat mali-
yetlerinin hesaplanmasõ için henüz erken olduğu-
nu bildirdi. BP’den yapõlan açõklamada, ham pet-
rol kaçağõ noktasõnõn üzerine yeni kapak yerleştirme
işleminin de öngörüldüğü gibi devam ettiği belir-
tilerek, petrol şirketinin sõzõntõnõn nisan sonunda baş-
lamasõndan şimdiye kadar 749 bin 100 varil ham
petrol toplamayõ başardõğõ kaydedildi.
İngiliz petrol grubu, çevre felaketiyle müca-
delede 46 bin kişinin, 6 bin 400’den fazla ge-
minin ve onlarca uçağõn görev yaptõğõnõ belir-
terek, şimdiye dek 105 bin tazminat talebi gel-
diği ve toplam 165 milyon dolarõ bulan 52 bin
ödemenin yapõldõğõnõ kaydetti.
PARİS (ANKA) - Son dönem-
lerde özellikle yatõrõmlar ve ihra-
catta ön plana çõkan Arap ve Or-
tadoğu coğrafyasõ çalõşmak için
yurtdõşõnõ seçen Türklerin de ter-
cihini değiştirdi. Önceleri başta Al-
manya olmak üzere ağõrlõklõ ola-
rak Avrupa ülkelerini seçen Türk
işçilerin yeni rotasõ Ortadoğu ve
Bağõmsõz Devletler Topluluğu
(BDT) ülkeleri oldu
OECD’nin ‘2010 Uluslararası
Göç Raporu (International Mig-
ration Report)’ açõklandõ. Rapo-
run Türkiye bölümünde, Türki-
ye’de göç istatistikleri hakkõnda kõt
bilgi bulunduğu belirtildi, “Ülke-
ye giriş çıkışlarla ilgili doğrudan
ve güvenilir veri kaynağı bu-
lunmuyor” denildi.
Türkiye İş Kurumu tarafõndan
2008’de dõşarõya gönderilen ge-
çici sözleşmeli işçi sayõsõ önceki
iki yõldaki 75 ve 80 bin rakamla-
rõndan 57 bine geriledi. İki ana iş-
çi kabul bölgesi Ortadoğu (25 bin)
ve Bağõmsõz Devletler Topluluğu
(19 bin 500) oldu. Raporda Al-
manya’daki Türklerin vatandaş-
lõk arzularõnda düşüş görüldüğü
kaydedildi. Raporda şu tespitle-
re yer verildi:
2008’de 7 bin dolayõnda Türk
Avrupa’ya sõğõnma başvurusun-
da bulundu, oturma iznine sahip
göçmen sayõsõ ise 2006’da 191 bi-
ne yükselmişken 2008’de 175
bine düştü.
Türkiye’de sõğõnmacõlarõn
başvurularõ 12 bin 891’e ulaştõ. 2
bin 642 sõğõnma başvurusunun ya-
põldõğõ Afganistan ve 647 başvu-
runun yapõldõğõ Somali’nin yanõ
sõra Irak kaynaklõ sõğõnmacõ baş-
vurusu sayõlarõnda önemli bir ar-
tõş görüldü.
Türkiye sõğõnmacõlõk rejimini
AB müktesebatõna uygun hale
getirmek için adõmlar atõyor. Sõnõr
noktalarõnõ Schengen standartlarõ
doğrultusunda modernize ediyor.
Avrupa’da sõğõnmacõlõk
2000’den bu yana en fazla, kõtanõn
çeperindeki Yunanistan, İtalya,
Polonya ve Türkiye’de arttõ.
Türkiye’ye gelen yabancõ
göçmen sayõsõnda artõş yaşan-
dõ. 1995’te Türkiye’de bin
kişide 1.3 olarak sapta-
nan yabancõ göçmen sa-
yõsõ 2000 ve 2007 yõlla-
rõnda binde 2.4,
2008’de ise binde 2.3
olarak ölçüldü.
1997-2002 ortala-
masõ binde 2.2,
2003-2008 ortala-
masõ ise binde 2.3
olarak saptandõ.
2008 itibarõy-
la Türkiye’ye en
fazla yabancõ uy-
ruklu göçmen
gönderen en üstte-
ki 10 ülke şöyle:
Bulgaristan, Azer-
baycan, Rusya Fe-
derasyonu, Alman-
ya, Irak, İngiltere, Af-
ganistan, Kazakistan,
ABD, Yunanistan.
Türkiye’de 2008 iti-
barõyla 12 bin 981 sõğõnma-
cõ bulunduğu saptandõ. Sõğõn-
macõlarõn bin kişiye oranlarõ
1995’te 0.1 iken oran 2007’ye
değin aynõ kaldõ.
İFLAS KORKUSU
Aile şirketi tur
operatörleri
krizde
zorlanıyor
PELİN GEL AĞAN
ANTALYA - Merkezi Ukray-
na’da bulunan, Türkiye’ye Ukrayna,
Slovakya, Macaristan ve Polon-
ya’dan turist getiren turizm acentesi
Karya Tur’un iflas etmesi tur operö-
törleri arasõnda korku yarattõ. Seya-
hat Acentacõlarõ Yöneticileri Derne-
ği (SAYD) Başkan Yardõmcõsõ Sefa
Altınay, “Profesyonelleşemeyen
krizi iyi yönetemiyor. Şu anda ay-
nı sıkıntı içerisinde olan birçok şir-
ket var” diye konuştu.
Profesyonelleşme şart
Turizmin ciddi cirolar çeviren bir
sektör olduğunu fakat turizmdeki
pek çok yapõnõn kurumsal olmadõğõ-
nõ kaydeden Altõnay, “Öz sermaye-
si olmayan şirketler operasyona
‘kardeşim bakar, paralarõ yengemin
oğlu toplar’ mantığıyla baktıkla-
rından bu iş olmuyor. Kurumsal-
laşmamız, krizlerde küçülüp tekrar
büyüyebilmemiz gerekiyor” dedi.
Karya’nõn batõşõndaki en büyük so-
runun da şirketin bir anda büyüme-
sine bağlayan Altõnay şu noktalara
dikkat çekti:
Karya birden büyüdü. Borçla-
rõndan dolayõ küçülemediği için de
zararõna satõşlara devam etti. Karya
son 5-6 yõlda büyüme yaptõ ama bu-
nun son iki yõlõ sõkõntõlõ.
Geçen yõl Ukrayna’da global kriz
nedeniyle de çok ciddi düşüş ol-
muştu. Karya o pazardaki eksiğini ka-
patmak için Macar pazarõna girdi ama
Ukrayna’daki büyük zararõ telafi
edemedi.
Genelde sorun gerçekten bü-
yük. Şu anda zor durumda olan baş-
ka operatörler de var. Artõk profes-
yonelleşmek gerekiyor.
Thomas Cook Grubu, Almanya’nõn Türkiye tatil paketlerinde lider operatörünü satõn alõyor
Maliye sosyal tesisleri satacak
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Maliye Bakanlõğõ, İstanbul, An-
kara, İzmir, Adana, Antalya, Muğla ve Bursa’da 12 tesisini satacak.
Bedeli 152 milyon TL olarak öngörülen 12 tesisin ihaleleri 2-6 Ağus-
tos tarihleri arasõnda gerçekleştirilecek. Maliye Bakanlõğõ, aşamalõ ola-
rak diğer kamu kurum ve kuruluşlarõna ait sosyal tesisleri de satõşa çõ-
karacak. Maliye Bakanlõğõ teşvik sisteminin öngördüğü ‘Büyük Proje
Yatõrõmlarõ’ kapsamõnda Zonguldak Çaycuma’da, Filyos Irmağõ havza-
sõnda yer alan 5 bin 795 adet, 19 milyon 298 bin 916 metrekare yüzöl-
çümlü taşõnmazõ, Filyos Serbest Bölgesi olarak belirledi. Başbakanlõk
Yatõrõm Destek ve Tanõtõm Ajansõ’nõn koordinasyonunda büyük ölçekli
yerli ve yabancõ yatõrõmcõlara yatõrõma hazõr büyük parseller sunulacak.
Mey’e Burgaz için şartlı izin
Ekonomi Servis - Rekabet Kurulu, Mey İçki’nin, Burgaz Ra-
kõ’yõ devralmasõna, Mey İçki’nin verdiği bazõ taahhütlere ek olarak
belirlenen bazõ şartlarõ da yerine getirmesi koşuluyla izin verdi.
Mey İçki, Votka 1967 markasõ ile Burgaz’õn rakõ ve cin işkollarõ-
nõ tümüyle elden çõkarmayõ taahhüt etti. Kurul, Votka 1967 markasõ
ile Burgaz’õn rakõ ve cin işkollarõnõn tümüyle elden çõkarõlmasõ ve
İstanblue markasõ ile ayrõştõrõlmasõ konusunda Mey İçki’ye süre
verdi. Şartlarõn süresi içinde yerine getirilmemesi halinde, verilen
izin geçersiz sayõlacak. Mey İçki, işlemi kurulun düzenlediği şekil-
de gerçekleştireceğine yönelik kararõnõ, kararõn tebliğinden itibaren
bir hafta içinde Rekabet Kurumu’na bildirecek.
FRANKFURT (Cumhuriyet Bürosu) - İngiliz Tho-
mas Cook Grubu, Almanya’nõn özellikle Türkiye tatil pa-
ketleri alanõnda uzman lider tur operatörü Öger Tur
GmbH’nin yüzde 100’ünü kurucu hissedar Vural
Öger’den satõn alacağõnõ açõkladõ.
Konuyla ilgili yapõlan açõklamada, Thomas
Cook Grubu’nun, Öger Tur’u yõl sonu kapanõşõnda
belirlenecek nakit karşõlõğõyla son 12 aylõk net
borç ve benzeri borçlar toplamõna daya-
narak yaklaşõk 30 milyon Avro’ya sa-
tõn almayõ planladõğõ bildirildi. Öger
Tur bünyesindeki diğer firmalarõn,
Türkiye’de 2.5 milyon Avro değe-
rinde acente ve konaklama hizmeti-
ni Thomas Cook’a karşõlõksõz sağla-
mayõ kabul ettiği açõklandõ.
Grup açõklamasõnda, bu sa-
tõn almayla ciddi bir si-
nerji yaratõlmasõ-
nõn yanõ sõra çe-
şitli önlemlerle yõl-
lõk 8 milyon Av-
ro’nun üzerinde tasarruf
sağlanmasõ beklendiği bil-
dirildi. Açõklamaya göre,
bu satõn alma sayesinde
Thomas Cook, Alman-
ya’nõn ikinci büyük tu-
rizm grubu olarak ko-
numunu sağlamlaştõra-
cak. Stratejik öneme sa-
hip olan Türkiye’deki varlõğõnõ daha da güçlendirecek. Öger
Tur, halihazõrda Vural Öger ve kõzõ Nina Öger tarafõn-
dan yönetiliyordu. İkisi de yöneticilik görevini bõrakacak,
ancak Türkiye’deki güçlü ilişkilerini kullanarak Thomas
Cook’a tavsiye ve destek vermeye devam edecekler.
Avrupa Komisyonu’ndan rekabet izninin çõkmasõ ko-
şuluna bağlõ olan satõn alma sürecinin en geç Eylül 2010’da
tamamlanmasõ bekleniyor. Grubun açõklama-
sõnda Thomas Cook Grubu CEO’su
Manny Fontenla-Novoa ve Thomas
Cook CEO’su Peter Fankhauser,
bu satõn alma ile grubun, Al-
manya’daki konumunu daha da
güçlendireceğini vurgula-
dõ.
Açõklamaya göre,
Öger Türk Tur Ltd.
Şti. ve Vural
Öger’in Türki-
ye’deki firmalarõ
bu satõn almaya
dahil değil.
Vural Öger açõklama-
sõnda, “Anlaşmayla Öger To-
urs’un gelişmesi ve geleceği ga-
ranti altına alınmış oldu. Öger To-
urs bir Türk markası olarak Av-
rupa’da daha güçlü bir şekilde faa-
liyetine devam edecek. Thomas Cook,
Öger sayesinde Türkiye’de 1 numara
olacak” dedi.
İşsizliğin en büyük sorun olduğu Türkiye’de iş arayanlar
artõk Avrupa ülkeleri yerine Ortadoğu ve Bağõmsõz Devletler
Topluluğu’nun yolunu tutuyor. OECD’nin raporuna öre
Türkiye’de göç istatistikleri hakkõnda kõt bilgi bulunuyor.
İŞÇİNİN EVRENİNDEN
ŞÜKRAN SONER
Srebrenitsa Dersleri...
Sığınmacılar
Japonya’ya
gidiyor
1980’lerde özellikle hapishane
korkusu, kötü muameleye tabi tu-
tulma ve insan haklarından yeterince
yararlanamama gibi nedenlerle başta
İskandinavya ülkeleri olmak üzere umut-
larını Avrupa’ya bağlayan Türk sığınma-
cılar, yeni rotaları arasına Japonya’yı da
aldı. OECD’nin son göç raporuna göre
Japonya’ya en fazla sığınmacı başvuru-
sunun geldiği ülkeler Myanmar, Türkiye
ve Sri Lanka olarak sıralandı. Verilere
göre 2008’de 979 Myanmarlı, 156 Türk,
90 Sri Lankalı Japonya’ya sığınma baş-
vurusunda bulundu. Türk sığınmacıla-
rın Japonya ilgisi 2000’de patladı.
2000’de 40, 2001’de 123 sığınmacı ro-
tasını Japonya’ya çevirdi. Göçmen
rotası üzerinde bulunan, başta dış
Türkler ve Ermeniler olmak üze-
re birçok değişik uyruklu kişi-
nin kaçak göçmen olarak ça-
lıştığı, insan kaçakçılığı va-
kalarının sık görüldüğü
Türkiye’de göç ile il-
gili sağlam veri
bulunmuyor.
İngiliz
grup, satõn alma
bedelinin 12 aylõk net borç
ve benzeri borçlara
dayanarak 30 milyon Avro
olmasõnõ, satõn alma
sürecinin Eylül 2010’da
tamamlanmasõnõ
bekliyor.
stihdamda eksen kayması Hafta sonu Srebrenitsa katliamı haberlerini izler-
ken çoğunluk vatandaşımızın gözlerinden yaş dö-
küldüğünü görür gibiydim. Medyatik düzenleme,
sunum, bol gözyaşı akıttıran, bir yanı ile de buruk
bir mutluluk veren eski Türk filmleri kadar başarılıy-
dı... Avrupa’nın göbeğinde, uygarlık çağında, tek
kutuplu yönetilen dünyada izin verilen katliamın
kendisi film değil gerçek. Sorumlu ve baş suçluları
siyasilerin, kişisel, bireysel hiçbir ilişkileri olmasa bi-
le, bağlı oldukları örgütlülükler, siyasi partiler, ikti-
darlar adına öyle timsah gözyaşları dökmeleri ile
bağışlanacak suçlardan hiç değil...
Srebrenitsa’da, güya uygarlık, bilimsel teknolojik
devrim çağında, Batı’nın siyasi iktidarları, güç
odaklarının korumasında, bağrında yaşananları ön-
ce bir anımsayalım... Şimdilerin değerler, kavramlar
karmaşasında insan hakları, demokrasi adına, so-
rumlu olmayanlardan uzak geçmişe ait insanlık
suçlarının hesabının verilmesi, özür dilenmesi is-
temleri çok moda. İşte tam da bu anlamda Srebre-
nitsa’da 15 yıl önce şimdilik saptanabilen katledil-
miş 4276 Boşnak için, Sırbistan Cumhurbaşkanı
Boris Tadiç’in özür dilemesi, eski Tito Yugoslavya-
sı’nın parçalanmış toprakları üzerinde kurdurulmuş,
bir tanesi bile tek başına ayakta duramayan 9 dev-
letçiğin başkanlarının katılmaları, acıların paylaşıl-
ması, barış umudu pompalanması adına kulağa
hoş geliyor.
Batı’nın kucağında emperyal çıkarlar adına yaşa-
tılmış ırklar, dinler üzerinden çatışmaların acı so-
nuçları bu kadar yakın, bu kadar yakıcı, barışı getiri-
ci verilerden bu kadar uzak olmasa...
Uygar Batı, emperyal güç odakları, siyasi iktidar-
ları adına gerçekten ikiyüzlü, bu kadar insanlık kay-
gısı taşımadan siyaset gütmede ısrarcı olmasalardı,
savladıkları gibi çokkültürlülükten yana bir AB çatısı
oluşturmayı seçmiş olsalardı.. Tito Yugoslavyası’nı
gelişmiş çokkültürlü kimliği ile bağırlarına basmanın
yollarını ararlardı. Tam tersini yaptılar; AB’nin kuru-
cu ülkeleri, gelişmiş kültürleri adına fazla kan dök-
türmeden Tito Yugoslavyası’nın en zengin, gelişmiş
parçaları olan Hırvatistan ve Slovenya’nın, kendi
kültürlerinin ekonomik, sosyal, siyasal çıkarlarının
bir parçası olarak, fazlaca kan dökülmeden birlikten
kopmasına öncülük yaptılar. Hemen bağırlarına
bastılar...
Karadağ ve Makedonya hem yakın hem uzak,
hem de daha yoksul parçalar olarak kaderleri ile
baş başa bırakıldılar. Bosna ve Kosova, aynı za-
manda Müslüman ve Sırbistan’a en yakın parçalar
olarak, Sırbistan-Rusya ırksal bağları da gözetile-
rek, çok önemli olan AB-Rusya petrol çıkar ilişkileri
çerçevesinde Sırbistan kontrolüne bırakıldılar.
AB’nin kucağında, ABD’nin sonuna kadar seyrettiği
kanlı katliamların en gerçek açıklaması bu gizli an-
laşmaların çerçevesinde kalır.. Katliamlar sonrasın-
da ABD’nin müdahaleleri ise, söz konusu bölgelerin
istenildiği gibi denetim altına alınmaları, yönetilebil-
meleri aşamasına girer...
Dünya halklarını, öncelikle de kendi kamuoyları-
nın vicdanlarını aklamaya yönelik insan hakları sor-
gulamaları, mahkemeler çok sonraki aşamalardır.
ABD ağırlıklı denetimde, eski Bosna-Hersek toprak-
ları üç ayrı devletçiğe bölünmüş olarak, Müslüman-
lar cephesinde İslami akımların birbirleriyle yarıştık-
ları, diğerlerinde ABD önde, AB’nin çıkarları için cirit
atılan alanlara dönüşmüştür. Kosova sözde özerk
Arnavut yönetiminde, ABD’nin günümüzdeki en bü-
yük üssünün yükseldiği ülkecik konumundadır. Sır-
bistan hâlâ Rusya’ya bağlı sayılsa bile, parçalanmış
Yugoslavya’nın en ağır travmasını yaşayan, yoksul-
laşmış, yoksunlaşmış ülkecik konumundadır...
Olan oldu, ABD, AB emperyal çıkar odakları siya-
silerinin bu kan dökülmesinin sorumluluğu, suçu
üzerinden hesap vermelerini unutun, suçlu olarak
ortada bile yoklarken, tam tersine birbirlerine kırdı-
rılmış olanlar üzerinde, barıştırıcı büyükler rolünü
oynarlarken.. Gerçekleştirilen görkemli, duygusal
barışa adım şovu işe yarayabilir mi? Keşke yaşa-
nanlardan gerçekten ders alınmış olarak, sağlam
adımlar atılıyor olsa...
Bana yıllar önce ABD liderinin iki yanında İsrail ve
Filistin liderlerinin imzaladıkları hüzünlü barış anlaş-
masını anımsattı. O tarihteki görkemli törenin ardın-
dan İstanbul’da yapılan söyleşiye katılan İsrail barış
örgütü lideri ile Filistin temsilcisi sözleşmiş gibi, “Ne
yazık ki barış için yapılanlar çok az ve çok geç. Ya-
kın-uzak gelecekte yoksunlaşma, yoksullaşma katla-
nırken, Filistinlilerin mağduriyetleri katlanırken, yeni-
den kan dökülmesi kaçınılmaz..”anlamına gelen kö-
tü sözler söylemişlerdi. Kötü kehanetleri katlanmış
olarak yaşandı, yaşanıyor...
Irak’ta ABD, askerini göreceli de olsa çekmeye
hazırlanırken, ırklar ve dinler üzerinden birbirlerine
kırdırılmakta olan Irak vatandaşlarının durumu işga-
lin ilk gününden bu yana giderek kötüye sürükleni-
yor. Daha acımasız cinayetlerle, bir diğerini kırarak
var olma savaşları, aynı dini paylaşan insanlar ara-
sında, terörün en vahşi örnekleriyle yaşanıyor...
Yõllarca çalõşmak için Avrupa’ya giden Türk işçisinin yeni ekmek kapõsõ Ortadoğu
İ
Öger Tur artõk İngilizlerin
Manny
Fontenla-Novoa
Vural
Öger