19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 13 TEMMUZ 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 15 CMYB C M Y B “Dünyada görmek istediğimiz değişim biz olmalıyız ” diyen Gandhi, şiddete başvurmaksızın siyasal bir devrim yapmayı başarmış ilk kişidir. Yurttaşlık hareketinin lideri Martin Luther onun için “Gandhi tarihte İsa’nın sevgi etiğini bireylerarası etkileşimin üstüne, geniş çapta güçlü ve etkili bir sosyal güce yükselten belki de ilk kişiydi” derken gündelik yaşamda geniş bir iç özgürlük ve tinsel canlılık arayan herkes için Gandhi’nin çok yararlı bir model olduğunu vurguluyordu. Harika çocuk kavramına daha çok müzik ve matematik alanlarında rastlarız. Oysa Gandhi’nin harika adamlığı ve mucizesi ahlak alanındaydı. Ahlakın her şeyin temeli olduğuna olan inancı yaymak onun yegâne gayesi idi. Etyemez anne ve babasına tepki için arkadaşıyla gizlice keçi eti yiyen genç Gandhi, gecelerce kâbuslar gördü ve rüyasında keçilerin melediğini düşledi. Bundan sonra et yememenin yalan söylemekten daha kötü olmayacağına karar verdi ve “herhangi birine yalan söylemem söz konusu olamaz” deneyini çıkardı. Gandhi, Güney Afrika’da birinci sınıf biletine rağmen birinci sınıf vagondan atılması nedeniyle burada yirmi bir yıl kalarak renkli ırklara karşı yapılan ayrımcılıkla mücadele etti. Gandhi çocukken kendinden çelimsiz çocuklardan bile korkardı. Ama korktuğunu itiraf etmesini öğrenerek korkusunu korkusuzluğa dönüştürdü. Kötülüğe iyilikle karşılık vermeye büyük tutkuyla bağlandı ve bunun için sayısız deneye girişti. Bu deneyler tarikat sınırlamalarını aşan gerçek bir tinsel misyona dönüştü. Gandhi büyük düşünür ve şair Rabindranath Tagore’nin “Uyandım ve yaşamın hizmet olduğunu gördüm. Yaptım ve anladım, hizmet büyük keyifti” sözleriyle aktardığı hizmet etmeyi mutluluk ve aydınlanmanın anahtarı olarak görürdü. Seve seve edilen hizmeti, hazların en büyüğü ve kendini gerçekleştirmenin sırrı olarak gösterirdi ve bu nedenle kendini topluma adadı. Gandhi’ye göre bağışlayıcılık çok önemliydi, “Güçsüzler asla bağışlamaz. Bağışlayıcılık güçlülere özgü bir niteliktir” diyerek bir kişinin saldırı karşısında bile “kendisini yaralamış kişiye beklenen tepkiyi göstermemeli, onun kötülüğünü dilememeli ve iyiliğini istemelidir. Ona sövüp saymamalı ve hiçbir fiziksel zarar vermemelidir. Suçlu tarafın ona verdiği tüm zararları da sineye çekmelidir” şeklindeki öngörüyü hayatı boyunca uygulamaya çalıştı. Gandhi’nin aydınlanma arayışı, onu çetin bir tinsel perhiz yapmaya yöneltti. Bu perhiz bedene hükmetmek ve arzu enerjisini kendini arıtma uygulamasıyla ve kendine güven geliştirmek yoluyla başkalaştırmak üzere tasarlamıştı. “Doğruluğu kollayıp şiddeti dışlamazsak, insanlığa yıkımdan başka bir şey getirmeyeceğimize inanıyorum” diyerek insanların gerçek gereksinmeleriyle yetinmelerini öneriyordu. Gandhi yoksullara sadaka verilmesine karşıydı. Herkese bir çıkrık verilmesini savunuyordu, böylece insanlar kendi kumaşlarını yaparak kimseye muhtaç olmayabilirlerdi. Bu düşüncesini de yerli kumaş sanayisinin İngilizler tarafından ortadan kaldırılışına itiraz etmek için kullanıyordu. İngiliz kumaşların yakılış gösterilerine önderlik etti. Çıkrık daha sonra Hindistan’da sembol haline geldi. Ölümünden sonra Gandhi’ye naiflik, şımarıklık ve gerçekçilikten uzak iyimserlik suçlamaları yöneltildi. Ancak yine de bu zaaflara karşın nükleer savaş başlıklarının, biyolojik silahların ve akıllı bombaların söz konusu olduğu bir çağda, Gandhi’nin açtığı yol, yaşamın geleceği konusunda derin endişe duyan herkesi kendine çağırmaktadır. Gandhi’nin Doğruluk Deneyleri M A L İ Y E C İ G Ö Z Ü Y L E / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm superonline.com [email protected] BP’nin zararõ 3.5 milyar dolarõ buldu Ekonomi Servisi - İngiliz petrol şirketi BP’nin, Meksika Körfezi’ndeki deniz dibinde petrol akmaya başlamasõyla meydana gelen zararõnõn şimdiye kadar 3.5 milyar dolara yükseldiği bildirildi. Mek- sika Körfezi’nde çevre felaketine neden olan BP’den yapõlan açõklamada, tazminat taleplerine 165 milyon dolarlõk ödeme yapõldõğõ kaydedildi. Şirket, nihai petrol sõzõntõsõ ve tazminat mali- yetlerinin hesaplanmasõ için henüz erken olduğu- nu bildirdi. BP’den yapõlan açõklamada, ham pet- rol kaçağõ noktasõnõn üzerine yeni kapak yerleştirme işleminin de öngörüldüğü gibi devam ettiği belir- tilerek, petrol şirketinin sõzõntõnõn nisan sonunda baş- lamasõndan şimdiye kadar 749 bin 100 varil ham petrol toplamayõ başardõğõ kaydedildi. İngiliz petrol grubu, çevre felaketiyle müca- delede 46 bin kişinin, 6 bin 400’den fazla ge- minin ve onlarca uçağõn görev yaptõğõnõ belir- terek, şimdiye dek 105 bin tazminat talebi gel- diği ve toplam 165 milyon dolarõ bulan 52 bin ödemenin yapõldõğõnõ kaydetti. PARİS (ANKA) - Son dönem- lerde özellikle yatõrõmlar ve ihra- catta ön plana çõkan Arap ve Or- tadoğu coğrafyasõ çalõşmak için yurtdõşõnõ seçen Türklerin de ter- cihini değiştirdi. Önceleri başta Al- manya olmak üzere ağõrlõklõ ola- rak Avrupa ülkelerini seçen Türk işçilerin yeni rotasõ Ortadoğu ve Bağõmsõz Devletler Topluluğu (BDT) ülkeleri oldu OECD’nin ‘2010 Uluslararası Göç Raporu (International Mig- ration Report)’ açõklandõ. Rapo- run Türkiye bölümünde, Türki- ye’de göç istatistikleri hakkõnda kõt bilgi bulunduğu belirtildi, “Ülke- ye giriş çıkışlarla ilgili doğrudan ve güvenilir veri kaynağı bu- lunmuyor” denildi. Türkiye İş Kurumu tarafõndan 2008’de dõşarõya gönderilen ge- çici sözleşmeli işçi sayõsõ önceki iki yõldaki 75 ve 80 bin rakamla- rõndan 57 bine geriledi. İki ana iş- çi kabul bölgesi Ortadoğu (25 bin) ve Bağõmsõz Devletler Topluluğu (19 bin 500) oldu. Raporda Al- manya’daki Türklerin vatandaş- lõk arzularõnda düşüş görüldüğü kaydedildi. Raporda şu tespitle- re yer verildi: 2008’de 7 bin dolayõnda Türk Avrupa’ya sõğõnma başvurusun- da bulundu, oturma iznine sahip göçmen sayõsõ ise 2006’da 191 bi- ne yükselmişken 2008’de 175 bine düştü. Türkiye’de sõğõnmacõlarõn başvurularõ 12 bin 891’e ulaştõ. 2 bin 642 sõğõnma başvurusunun ya- põldõğõ Afganistan ve 647 başvu- runun yapõldõğõ Somali’nin yanõ sõra Irak kaynaklõ sõğõnmacõ baş- vurusu sayõlarõnda önemli bir ar- tõş görüldü. Türkiye sõğõnmacõlõk rejimini AB müktesebatõna uygun hale getirmek için adõmlar atõyor. Sõnõr noktalarõnõ Schengen standartlarõ doğrultusunda modernize ediyor. Avrupa’da sõğõnmacõlõk 2000’den bu yana en fazla, kõtanõn çeperindeki Yunanistan, İtalya, Polonya ve Türkiye’de arttõ. Türkiye’ye gelen yabancõ göçmen sayõsõnda artõş yaşan- dõ. 1995’te Türkiye’de bin kişide 1.3 olarak sapta- nan yabancõ göçmen sa- yõsõ 2000 ve 2007 yõlla- rõnda binde 2.4, 2008’de ise binde 2.3 olarak ölçüldü. 1997-2002 ortala- masõ binde 2.2, 2003-2008 ortala- masõ ise binde 2.3 olarak saptandõ. 2008 itibarõy- la Türkiye’ye en fazla yabancõ uy- ruklu göçmen gönderen en üstte- ki 10 ülke şöyle: Bulgaristan, Azer- baycan, Rusya Fe- derasyonu, Alman- ya, Irak, İngiltere, Af- ganistan, Kazakistan, ABD, Yunanistan. Türkiye’de 2008 iti- barõyla 12 bin 981 sõğõnma- cõ bulunduğu saptandõ. Sõğõn- macõlarõn bin kişiye oranlarõ 1995’te 0.1 iken oran 2007’ye değin aynõ kaldõ. İFLAS KORKUSU Aile şirketi tur operatörleri krizde zorlanıyor PELİN GEL AĞAN ANTALYA - Merkezi Ukray- na’da bulunan, Türkiye’ye Ukrayna, Slovakya, Macaristan ve Polon- ya’dan turist getiren turizm acentesi Karya Tur’un iflas etmesi tur operö- törleri arasõnda korku yarattõ. Seya- hat Acentacõlarõ Yöneticileri Derne- ği (SAYD) Başkan Yardõmcõsõ Sefa Altınay, “Profesyonelleşemeyen krizi iyi yönetemiyor. Şu anda ay- nı sıkıntı içerisinde olan birçok şir- ket var” diye konuştu. Profesyonelleşme şart Turizmin ciddi cirolar çeviren bir sektör olduğunu fakat turizmdeki pek çok yapõnõn kurumsal olmadõğõ- nõ kaydeden Altõnay, “Öz sermaye- si olmayan şirketler operasyona ‘kardeşim bakar, paralarõ yengemin oğlu toplar’ mantığıyla baktıkla- rından bu iş olmuyor. Kurumsal- laşmamız, krizlerde küçülüp tekrar büyüyebilmemiz gerekiyor” dedi. Karya’nõn batõşõndaki en büyük so- runun da şirketin bir anda büyüme- sine bağlayan Altõnay şu noktalara dikkat çekti: Karya birden büyüdü. Borçla- rõndan dolayõ küçülemediği için de zararõna satõşlara devam etti. Karya son 5-6 yõlda büyüme yaptõ ama bu- nun son iki yõlõ sõkõntõlõ. Geçen yõl Ukrayna’da global kriz nedeniyle de çok ciddi düşüş ol- muştu. Karya o pazardaki eksiğini ka- patmak için Macar pazarõna girdi ama Ukrayna’daki büyük zararõ telafi edemedi. Genelde sorun gerçekten bü- yük. Şu anda zor durumda olan baş- ka operatörler de var. Artõk profes- yonelleşmek gerekiyor. Thomas Cook Grubu, Almanya’nõn Türkiye tatil paketlerinde lider operatörünü satõn alõyor Maliye sosyal tesisleri satacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Maliye Bakanlõğõ, İstanbul, An- kara, İzmir, Adana, Antalya, Muğla ve Bursa’da 12 tesisini satacak. Bedeli 152 milyon TL olarak öngörülen 12 tesisin ihaleleri 2-6 Ağus- tos tarihleri arasõnda gerçekleştirilecek. Maliye Bakanlõğõ, aşamalõ ola- rak diğer kamu kurum ve kuruluşlarõna ait sosyal tesisleri de satõşa çõ- karacak. Maliye Bakanlõğõ teşvik sisteminin öngördüğü ‘Büyük Proje Yatõrõmlarõ’ kapsamõnda Zonguldak Çaycuma’da, Filyos Irmağõ havza- sõnda yer alan 5 bin 795 adet, 19 milyon 298 bin 916 metrekare yüzöl- çümlü taşõnmazõ, Filyos Serbest Bölgesi olarak belirledi. Başbakanlõk Yatõrõm Destek ve Tanõtõm Ajansõ’nõn koordinasyonunda büyük ölçekli yerli ve yabancõ yatõrõmcõlara yatõrõma hazõr büyük parseller sunulacak. Mey’e Burgaz için şartlı izin Ekonomi Servis - Rekabet Kurulu, Mey İçki’nin, Burgaz Ra- kõ’yõ devralmasõna, Mey İçki’nin verdiği bazõ taahhütlere ek olarak belirlenen bazõ şartlarõ da yerine getirmesi koşuluyla izin verdi. Mey İçki, Votka 1967 markasõ ile Burgaz’õn rakõ ve cin işkollarõ- nõ tümüyle elden çõkarmayõ taahhüt etti. Kurul, Votka 1967 markasõ ile Burgaz’õn rakõ ve cin işkollarõnõn tümüyle elden çõkarõlmasõ ve İstanblue markasõ ile ayrõştõrõlmasõ konusunda Mey İçki’ye süre verdi. Şartlarõn süresi içinde yerine getirilmemesi halinde, verilen izin geçersiz sayõlacak. Mey İçki, işlemi kurulun düzenlediği şekil- de gerçekleştireceğine yönelik kararõnõ, kararõn tebliğinden itibaren bir hafta içinde Rekabet Kurumu’na bildirecek. FRANKFURT (Cumhuriyet Bürosu) - İngiliz Tho- mas Cook Grubu, Almanya’nõn özellikle Türkiye tatil pa- ketleri alanõnda uzman lider tur operatörü Öger Tur GmbH’nin yüzde 100’ünü kurucu hissedar Vural Öger’den satõn alacağõnõ açõkladõ. Konuyla ilgili yapõlan açõklamada, Thomas Cook Grubu’nun, Öger Tur’u yõl sonu kapanõşõnda belirlenecek nakit karşõlõğõyla son 12 aylõk net borç ve benzeri borçlar toplamõna daya- narak yaklaşõk 30 milyon Avro’ya sa- tõn almayõ planladõğõ bildirildi. Öger Tur bünyesindeki diğer firmalarõn, Türkiye’de 2.5 milyon Avro değe- rinde acente ve konaklama hizmeti- ni Thomas Cook’a karşõlõksõz sağla- mayõ kabul ettiği açõklandõ. Grup açõklamasõnda, bu sa- tõn almayla ciddi bir si- nerji yaratõlmasõ- nõn yanõ sõra çe- şitli önlemlerle yõl- lõk 8 milyon Av- ro’nun üzerinde tasarruf sağlanmasõ beklendiği bil- dirildi. Açõklamaya göre, bu satõn alma sayesinde Thomas Cook, Alman- ya’nõn ikinci büyük tu- rizm grubu olarak ko- numunu sağlamlaştõra- cak. Stratejik öneme sa- hip olan Türkiye’deki varlõğõnõ daha da güçlendirecek. Öger Tur, halihazõrda Vural Öger ve kõzõ Nina Öger tarafõn- dan yönetiliyordu. İkisi de yöneticilik görevini bõrakacak, ancak Türkiye’deki güçlü ilişkilerini kullanarak Thomas Cook’a tavsiye ve destek vermeye devam edecekler. Avrupa Komisyonu’ndan rekabet izninin çõkmasõ ko- şuluna bağlõ olan satõn alma sürecinin en geç Eylül 2010’da tamamlanmasõ bekleniyor. Grubun açõklama- sõnda Thomas Cook Grubu CEO’su Manny Fontenla-Novoa ve Thomas Cook CEO’su Peter Fankhauser, bu satõn alma ile grubun, Al- manya’daki konumunu daha da güçlendireceğini vurgula- dõ. Açõklamaya göre, Öger Türk Tur Ltd. Şti. ve Vural Öger’in Türki- ye’deki firmalarõ bu satõn almaya dahil değil. Vural Öger açõklama- sõnda, “Anlaşmayla Öger To- urs’un gelişmesi ve geleceği ga- ranti altına alınmış oldu. Öger To- urs bir Türk markası olarak Av- rupa’da daha güçlü bir şekilde faa- liyetine devam edecek. Thomas Cook, Öger sayesinde Türkiye’de 1 numara olacak” dedi. İşsizliğin en büyük sorun olduğu Türkiye’de iş arayanlar artõk Avrupa ülkeleri yerine Ortadoğu ve Bağõmsõz Devletler Topluluğu’nun yolunu tutuyor. OECD’nin raporuna öre Türkiye’de göç istatistikleri hakkõnda kõt bilgi bulunuyor. İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Srebrenitsa Dersleri... Sığınmacılar Japonya’ya gidiyor 1980’lerde özellikle hapishane korkusu, kötü muameleye tabi tu- tulma ve insan haklarından yeterince yararlanamama gibi nedenlerle başta İskandinavya ülkeleri olmak üzere umut- larını Avrupa’ya bağlayan Türk sığınma- cılar, yeni rotaları arasına Japonya’yı da aldı. OECD’nin son göç raporuna göre Japonya’ya en fazla sığınmacı başvuru- sunun geldiği ülkeler Myanmar, Türkiye ve Sri Lanka olarak sıralandı. Verilere göre 2008’de 979 Myanmarlı, 156 Türk, 90 Sri Lankalı Japonya’ya sığınma baş- vurusunda bulundu. Türk sığınmacıla- rın Japonya ilgisi 2000’de patladı. 2000’de 40, 2001’de 123 sığınmacı ro- tasını Japonya’ya çevirdi. Göçmen rotası üzerinde bulunan, başta dış Türkler ve Ermeniler olmak üze- re birçok değişik uyruklu kişi- nin kaçak göçmen olarak ça- lıştığı, insan kaçakçılığı va- kalarının sık görüldüğü Türkiye’de göç ile il- gili sağlam veri bulunmuyor. İngiliz grup, satõn alma bedelinin 12 aylõk net borç ve benzeri borçlara dayanarak 30 milyon Avro olmasõnõ, satõn alma sürecinin Eylül 2010’da tamamlanmasõnõ bekliyor. stihdamda eksen kayması Hafta sonu Srebrenitsa katliamı haberlerini izler- ken çoğunluk vatandaşımızın gözlerinden yaş dö- küldüğünü görür gibiydim. Medyatik düzenleme, sunum, bol gözyaşı akıttıran, bir yanı ile de buruk bir mutluluk veren eski Türk filmleri kadar başarılıy- dı... Avrupa’nın göbeğinde, uygarlık çağında, tek kutuplu yönetilen dünyada izin verilen katliamın kendisi film değil gerçek. Sorumlu ve baş suçluları siyasilerin, kişisel, bireysel hiçbir ilişkileri olmasa bi- le, bağlı oldukları örgütlülükler, siyasi partiler, ikti- darlar adına öyle timsah gözyaşları dökmeleri ile bağışlanacak suçlardan hiç değil... Srebrenitsa’da, güya uygarlık, bilimsel teknolojik devrim çağında, Batı’nın siyasi iktidarları, güç odaklarının korumasında, bağrında yaşananları ön- ce bir anımsayalım... Şimdilerin değerler, kavramlar karmaşasında insan hakları, demokrasi adına, so- rumlu olmayanlardan uzak geçmişe ait insanlık suçlarının hesabının verilmesi, özür dilenmesi is- temleri çok moda. İşte tam da bu anlamda Srebre- nitsa’da 15 yıl önce şimdilik saptanabilen katledil- miş 4276 Boşnak için, Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadiç’in özür dilemesi, eski Tito Yugoslavya- sı’nın parçalanmış toprakları üzerinde kurdurulmuş, bir tanesi bile tek başına ayakta duramayan 9 dev- letçiğin başkanlarının katılmaları, acıların paylaşıl- ması, barış umudu pompalanması adına kulağa hoş geliyor. Batı’nın kucağında emperyal çıkarlar adına yaşa- tılmış ırklar, dinler üzerinden çatışmaların acı so- nuçları bu kadar yakın, bu kadar yakıcı, barışı getiri- ci verilerden bu kadar uzak olmasa... Uygar Batı, emperyal güç odakları, siyasi iktidar- ları adına gerçekten ikiyüzlü, bu kadar insanlık kay- gısı taşımadan siyaset gütmede ısrarcı olmasalardı, savladıkları gibi çokkültürlülükten yana bir AB çatısı oluşturmayı seçmiş olsalardı.. Tito Yugoslavyası’nı gelişmiş çokkültürlü kimliği ile bağırlarına basmanın yollarını ararlardı. Tam tersini yaptılar; AB’nin kuru- cu ülkeleri, gelişmiş kültürleri adına fazla kan dök- türmeden Tito Yugoslavyası’nın en zengin, gelişmiş parçaları olan Hırvatistan ve Slovenya’nın, kendi kültürlerinin ekonomik, sosyal, siyasal çıkarlarının bir parçası olarak, fazlaca kan dökülmeden birlikten kopmasına öncülük yaptılar. Hemen bağırlarına bastılar... Karadağ ve Makedonya hem yakın hem uzak, hem de daha yoksul parçalar olarak kaderleri ile baş başa bırakıldılar. Bosna ve Kosova, aynı za- manda Müslüman ve Sırbistan’a en yakın parçalar olarak, Sırbistan-Rusya ırksal bağları da gözetile- rek, çok önemli olan AB-Rusya petrol çıkar ilişkileri çerçevesinde Sırbistan kontrolüne bırakıldılar. AB’nin kucağında, ABD’nin sonuna kadar seyrettiği kanlı katliamların en gerçek açıklaması bu gizli an- laşmaların çerçevesinde kalır.. Katliamlar sonrasın- da ABD’nin müdahaleleri ise, söz konusu bölgelerin istenildiği gibi denetim altına alınmaları, yönetilebil- meleri aşamasına girer... Dünya halklarını, öncelikle de kendi kamuoyları- nın vicdanlarını aklamaya yönelik insan hakları sor- gulamaları, mahkemeler çok sonraki aşamalardır. ABD ağırlıklı denetimde, eski Bosna-Hersek toprak- ları üç ayrı devletçiğe bölünmüş olarak, Müslüman- lar cephesinde İslami akımların birbirleriyle yarıştık- ları, diğerlerinde ABD önde, AB’nin çıkarları için cirit atılan alanlara dönüşmüştür. Kosova sözde özerk Arnavut yönetiminde, ABD’nin günümüzdeki en bü- yük üssünün yükseldiği ülkecik konumundadır. Sır- bistan hâlâ Rusya’ya bağlı sayılsa bile, parçalanmış Yugoslavya’nın en ağır travmasını yaşayan, yoksul- laşmış, yoksunlaşmış ülkecik konumundadır... Olan oldu, ABD, AB emperyal çıkar odakları siya- silerinin bu kan dökülmesinin sorumluluğu, suçu üzerinden hesap vermelerini unutun, suçlu olarak ortada bile yoklarken, tam tersine birbirlerine kırdı- rılmış olanlar üzerinde, barıştırıcı büyükler rolünü oynarlarken.. Gerçekleştirilen görkemli, duygusal barışa adım şovu işe yarayabilir mi? Keşke yaşa- nanlardan gerçekten ders alınmış olarak, sağlam adımlar atılıyor olsa... Bana yıllar önce ABD liderinin iki yanında İsrail ve Filistin liderlerinin imzaladıkları hüzünlü barış anlaş- masını anımsattı. O tarihteki görkemli törenin ardın- dan İstanbul’da yapılan söyleşiye katılan İsrail barış örgütü lideri ile Filistin temsilcisi sözleşmiş gibi, “Ne yazık ki barış için yapılanlar çok az ve çok geç. Ya- kın-uzak gelecekte yoksunlaşma, yoksullaşma katla- nırken, Filistinlilerin mağduriyetleri katlanırken, yeni- den kan dökülmesi kaçınılmaz..”anlamına gelen kö- tü sözler söylemişlerdi. Kötü kehanetleri katlanmış olarak yaşandı, yaşanıyor... Irak’ta ABD, askerini göreceli de olsa çekmeye hazırlanırken, ırklar ve dinler üzerinden birbirlerine kırdırılmakta olan Irak vatandaşlarının durumu işga- lin ilk gününden bu yana giderek kötüye sürükleni- yor. Daha acımasız cinayetlerle, bir diğerini kırarak var olma savaşları, aynı dini paylaşan insanlar ara- sında, terörün en vahşi örnekleriyle yaşanıyor... Yõllarca çalõşmak için Avrupa’ya giden Türk işçisinin yeni ekmek kapõsõ Ortadoğu İ Öger Tur artõk İngilizlerin Manny Fontenla-Novoa Vural Öger
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle