19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Parti liderlerine gönderilen yazõ şöyley- di: “..Yapılan bütün uyarılara rağmen, siyasi partilerin takındıkları uzlaş- maz tutum ve aşırı uçlara sempati göste- rilmesi veya destek sağlanması; anarşi, terör ve bölücülüğü büyük boyut- lara ulaştırarak ülkemizi parçalan- ma noktasına getirmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri ülke bü- tünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlı- ğını yeniden tesis etmek ve demo- kratik düzenin işlemesine mâni olan sebepleri ortadan kaldırmak maksadıyla; İç Hizmet Yasası’nın kendisine tevdi ettiği Cumhuriyeti kollama ve koruma yetkisine dayana- rak Yüce Türk Milleti adına ülke yö- netimine el koymuştur. Parlamento ve hükümet feshedilmiş, siyasi faali- yetler durdurulmuştur. Parlamento üyeliği sıfatınız kaldırılmıştır. Hiçbir konuda beyanat vermeye yetkiniz yoktur. Can güvenliğiniz Türk Silahlı Kuvvetle- ri’nin teminatı altındadır. Bu maksatla, em- niyet içinde evinizden havaalanına götürüle- cek, oradan uçakla HAMZAKOY/ GELİBO- LU’ya gideceksiniz. Arzu ettiğiniz takdirde ailenizi de yanınızda götürebilirsiniz. Geçici bir süre ikamet edeceğiniz adres aşağıdadır. Bir saat içinde hazırlanıp, harekete hazır ol- duğunuzu güvenliğiniz için gelen subaya bil- diriniz. Talimatı getiren subayın ikazlarına uyunuz. Bu talimat ile belirtilenler dışındaki her türlü tutum ve davranışınız suçtur. Rica ederim. ADRESİNİZ HAMZAKOY/GELİBOLU Kenan EVREN Orgeneral Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı” 28 HAZİRAN 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 CMYB C M Y B SÖZDEN YAZIYA SÜHEYL BATUM Sayın Bakan ve ‘Gerçek Gerçekler’ Cumartesi günü gazetelerde Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in söylediklerini okudum. Abant Platformu’nda konuşmuş. Söylediklerine baktım. Özellikle anayasa değişikliği ile ilgili olanlara. Gerçeklerle ilgisi yok. Demokratik ülkelerde olup bitenle de hiç ilgisi yok. Gerçi söylediklerinin gerçeklerle ilgisi olmaması da son derece doğal. Çünkü Sayın Bakan, zaten ilgisi olmasın diye bakan oldu. Böyle konuşsun diye bakan oldu. Yargı üzerindeki soruşturmaları başlatsın diye, saat sabaha karşı 5.00’te yapılan açıklamaları yapsın diye bakan oldu. Kendisine bağlı olan HSYK gibi kurumları tartışsın, tartıştırsın ve sonra da “bakın bunları değiştirmek gerekiyor, vesayet kurumu oldular” desin diye bakan oldu. Yargıç dürüstlüğü ile onuru ile iktidardan yana değil, bağımsız ve tarafsız yargı anlayışından yana olan Osman Kaçmaz, Ömer Faruk Eminağaoğlu gibi yargıç ve savcılara baskı yapılabilsin diye bakan oldu. YARSAV üzerinde inanılması güç baskılar ve oyunlar sahneye koyulabilsin diye bakan oldu. İlhan Cihaner gibi dürüst, onurlu ve zamanında faili meçhul ölümlere karşı koymuş bir başsavcıya bugün reva görülenler rahatlıkla yapılabilsin, soruşturmalar başlatılabilsin, yasaya aykırı ne kadar önlem varsa tümü rahatça alınabilsin diye bakan oldu. Bunlara karşı koymak isteyen yargıç ve savcılar üzerinde yine baskılar rahatça oluşturulabilsin diye bakan oldu. Bu tür “bağımsız ve tarafsız yargıya inanan” tüm yargıç ve savcılar üzerinde baskı oluşturmak için bakan oldu. Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’na 2005 yılında, “Başbakan’ın tek başına atadığı” hükmünü koydurttuğu için bakan oldu. Ve bir de tabii boş zamanlarında bazı(!) yerlerde konuşmalar yapıp, bu tür şeyler söylesin diye bakan oldu. Bunlar doğruymuş, yanlışmış, onlar bizim sorunumuz. Türk halkının sorunu, gençlerimizin, çocuklarımızın sorunu, demokratik, laik, hukukun üstünlüğüne dayalı Cumhuriyet anlayışının sorunu; Sayın Bakan’ın sorunu değil ki. O zaten, bizim sorunumuz olan konular, onun sorunu olmadığı için bakan oldu, bakan yapıldı. Zaten bu dönemin en temel özelliği de bu. Her söylediklerinin gerçeklere aykırı olması. Tamamen “zannettirmeye, algılatmaya”, yani Türkçesi “kandırmaya” yönelik olması. Nitekim “Kürt açılımı” diye başlayıp, içeriği olmayan laf salatası ile devam etmediler mi? Habur açılımını yapıp, “açılım güzel gidiyor” deyip, oradan işi “her gelenin tutuklanmasına” vardırmadılar mı? Demokratikleşme deyip, “Türkan Saylan’ın evini, hem de hukuku zorlayarak” arattırmadılar mı? “Demokrasi getiriyoruz” deyip, yasadışı dinlemeler, gizli tanıklar ve hukuka aykırı yöntemlere işi getirmediler mi? “Yolsuzluklarla mücadele ediyoruz” deyip, siyasetçi çocuklarının gemi sahibi olduğu, siyasetçinin servetinin kaynağını “çocuğunun sünnetinde gelen altınlarla” açıklayabildiği bir düzen yaratmadılar mı? Anayasa değişiklikleri konusu da aynı. Evet Sayın Bakan’ın söyledikleri gerçek değil. Ama yanıt da vermeyecektir. Çünkü zaten vermesin diye bakan oldu. Ama yine de sorun; 1) Dünyada son anayasacılık dalgası 1970’lerin ortasında başladı. Ve bu son dönem çok önemli, çünkü dünyadaki anayasaların çoğunluğu bu dönemde değişti ya da yeniden yapıldı. Acaba bu 35-40 yıllık dönemde, demokratik olduğunu iddia eden ülkelerin bir tek tanesinde bile, bir iktidar partisi “tamamen kendi istekleri ve sadece kendi oyları” ile anayasa yaptı mı? Yaptıysa bir tek örnek versin bakalım. 2) Bir de şu var; bir anayasanın demokratik olup olmadığını belirleyen bir unsur da, “o belgenin, toplumdaki değişik katmanların, sınıfların, grupların, siyasal partilerin isteklerine, taleplerine” yer verip vermediğidir. Pekiyi “yaptıkları bu değişiklik”, işçilerin hangi isteklerini dile getirmiş? Pekiyi tarım kesiminin? Ya sendikaların, işverenlerin, kadınların, Alevilerin, Kürt kökenli yurttaşlarımızın, çevrecilerin, öğrencilerin? Kimin taleplerine? Bir sorun bakalım. Ama net ve açık bir yanıt isteyin, maddeyi de anlatarak. Öyle “Ergun Özbudun’un” yaptığı gibi değil. Ama Sayın Bakan tabii ki yanıt veremez. Çünkü zaten verecek olsaydı, Bakan yapılmazdı. Zaten yanıt vermesin diye, vermeyeceği için, Sayın Bakan, bakan oldu. A P Genel Sekreteri Nahit Menteşe’nin telefonu çaldõğõnda, küçük çantasõ hazõr, bekliyordu. Korgeneral Nihat Özer, “Sizi aldıracağız” dediğinde, “Hazırım” diyecekti, ama General Özer, “başka bir amaçla” çağõrõyordu Menteşe’yi. Emekli Orgeneral, eski İçişleri Bakanõ İrfan Özaydınlı’yõ da aynõ amaçla çağõrmõştõ: Genelkurmay’da liderlerin yakõn arkadaşlarõ olarak her ikisine Orgeneral Evren’in imzaladõğõ yazõ, zarflanarak verildi. Menteşe, Demirel’e gitti ve zarfõ uzattõ. Özaydõnlõ, Ecevit’e gitti ve zarfõ uzattõ.. Ecevit, Demirel’le böylesine bir olayda aynõ uçakla Hamzakoy’a gideceğini işittiğinde hayõflandõ. Yazgõ! Demirel zarfõ aldõ, okudu yazõyõ, tekrar eşinin yanõna gitti: Durumu anlattõ; “Sen gelme” dedi. Oysa isterlerse eşlerini de alabileceklerdi. Nazmiye Demirel, “Geleceğim” dedi. Küçük tuvalet çantasõnõ, bavulunu hemen hazõrlamaya başladõ. Demirel sabah ezanõnõ işitti, namaza durdu. Rahşan Ecevit de aynõ saatlerde hazõrlanõyordu. Kitaplar da küçük bavula... Tebligatõvermesiiçinyakõnarkadaşlarseçilmişti.BusebepleMenteşeDemirel’e,ÖzaydõnlõiseEcevit’egönderildi EcevitveDemirelaynıuçakta SüleymanDemirelikibineyakõnpartiliarkadaşõylakonuşurken,BülentEcevit’inörgütüylefazlailişkisiolmadõ 12EylülsabahındaHamzakoy’daikilider K ent aydõnlanõyordu. Demirel, çõktõ kapõnõn önüne, Amiral Attila Tuzman karşõladõ, çok nazikti. Zor bir görevi yerine getiriyordu. AP lideri, “Bu yola sonuna kadar gitmek için çıktık, su testisi su yolunda kırılır, gidelim” dedi amirale. Demirel’i Etimesgut Askeri Havaalanõ’na götüren araba hareket ederken, Oran’da da Ecevit bir başka otomobile biniyordu. “Su testisi su yolunda kırılır” sözünü neden söylemişti Demirel? Kurşuna dizileceğini ya da uzun süre hapishanede kalacağõnõ veya yurtdõşõna sürgün edileceğini mi sanmõştõ? Filmleri çekildi Demirel’in arabasõ kalkarken Milli Savunma Bakanõ Birincioğlu da alana gelmek istedi. İzin verilmedi. Demirel baktõ geriye doğru: Hükümetin Savunma Bakanõ, arkasõnda bir asker, yaya, evine doğru yola çõkmõştõ. Etimesgut Havaalanõ’nda buluştular. Erbakan geldi, Ecevit geldi. Birer köşeye çekildiler. TV’den bir ekip filmlerini çekiyordu. Sonradan bu filmi, Milli Güvenlik Konseyi izlemiş olmalõ. Erbakan İzmir’e İzmir’e bir nakliye uçağõyla gittiler, Erbakan’õ bõraktõlar, İstanbul’a geldiler, bir helikopterle Gelibolu’ya doğru yola çõktõlar. Nazmiye Hanõm’a Demirel, Gelibolu’ya giderken altlarõnda kõvrõlan yollarõn, fabrikalarõn ne zaman yapõldõğõnõ ayrõntõlarõyla anlatõyordu. Nazmiye Demirel, “İyi, aferin yaptıklarınıza. Mükâfatı da bu olmalı” diye terslendi. İki parti önderi konuşmadõlar. Konuşacak ne vardõ ki? Demirel, Hamzakoy’daki yeni konutlarõnda kendisini karşõlayan subaylara: “Burada telefon var mı” diye sordu. Evet dediler. Bir soru daha sordu: “İstediğim yeri arayıp konuşabilir miyim?” Evet dediler. Odasõna girdi. Şapkasõnõ bir yere bõraktõ. Telefonu açtõ ve konuşacağõ telefon numaralarõnõ yazdõrdõ. O gün o saatten sonra Kars’tan Edirne’ye kadar bütün yurtta AP örgütlerini aradõ. Demirel’den telkinler Morallerini bozmamalarõnõ, örgütü ayakta tutmalarõnõ, sağlam durmalarõnõ telkin etti. CHP lideri, örgütüyle görüşmedi... O sõralarda Türkiye’yi üç yõl süreyle yönetecek olanlarõn lideri ulusa sesleniyordu... Milli Güvenlik Konseyi ve Genelkurmay Başkanõ, Devlet Başkanõ ve 1982 Anayasasõ ile yedi yõl Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanõ Orgeneral Kenan Evren’di konuşan... H amzakoy dinlenme tesislerin- de Demirel’le Ecevit ayrõ bi- nalara yerleşti. Askerler, “konuğumuzsunuz” diyor- lardõ. Albay Hamdi Esen, “Ne isterseniz yapılacak” diyordu. Yerleştikleri yer bir oturma odasõ, bir yatak odasõ, banyo ve mutfaktan ibaret- ti. TV koydular, telefon verdiler. Diledikleri yerle konuşabilirlerdi. De- mirel odasõnõn küçük balkondaki karo mozaikleri saydõ, 35 taneydi. Hesapla- dõ: 30 tur atõnca balkonda 200 metre yü- rümüş oluyordu. Balkonda durmadan volta atõyordu.. Ecevit’le yan yana gelip konuşmalarõ olanaksõzdõ. Komutan bir iki kez çaya çağõrdõ. Bir kezinde Ecevit, “Yürümeyi severim, acaba dışarı çıkıp yürüyebilir miyiz?” diye sordu. “Tedbir almamız gerekir” yanõtõnõ alõnca, “Vazgeçtim” dedi. Armağanlar Hiç ummadõklarõ kişilerden armağan- lar geliyordu. Gelibolu’nun Çamdüzü köyünden bal geldi, İzmir’den bir fõrõn işçisi arkadaşlarõyla hazõrladõğõ küçük pastalarõ gönderdi. Her gün gazetelerini alabiliyorlardõ. Demirel, durmadan partili arkadaşla- rõyla görüştü, Hamzakoy’da kaldõğõ 30 gün içinde iki bin kişiyle konuştu. Ecevit’in fazla bir ilişkisi olmadõ. Ankara’ya dönüş 11 Ekim 1980’de Ankara’ya döndü- ler. Otomobille helikoptere, oradan İs- tanbul’a ve küçük bir uçakla Ankara Etimesgut Havaa- lanõ’na. Etimesgut Havaala- nõnda bir yüzbaşõ yanlarõna geldi. Bir kâğõt uzattõ, aldõklarõnõ göste- ren bir imza atma- larõnõ istedi. İkinci Yazõ: “... 1. Silahlõ Kuvvetlerce, belli bir yerde güvence altõnda bulundurulmanõz sona ermiştir. 2. İkametgâhõnõzda da gerekli koruma ve emniyet tedbirleri 12 Ey- lül’den evvel olduğu gibi alõnacaktõr. 3. Siyasi parti faaliyetleri yasaklan- mõş olduğundan; A. Siyasi amaçlõ ve yönlendirici faali- yetlerde bulunmayacak ve beyanat ver- meyecek, B. Evinizde bu amaca yönelik toplan- tõlar tertip etmeyecek, C. Bu amaçlõ toplantõlara katõlmaya- cak, D. Şehir içinde lehte veya aleyhte toplantõ ve gösterilere neden olabilecek faaliyetlerde bulunmayacak, E. Bunlarõn haricinde normal ziyaret- lerinizi yapabilecek ve makul ölçüler içinde ziyaretçi kabul edebileceksiniz. 4. Ankara dõşõ, yurtiçi seyahat- lerinizi güvenlik önlemleri için Sõkõyönetim Komuta- nõ’na bildiriniz. 5. Yeni yönetimin bu- güne kadar yayõmlamõş olduğu karar ve bildi- rilerdeki esaslara uy- manõzõ ve yeni yöneti- min politikasõnõ veya icraatõnõ etkileyebile- cek her türlü davranõş ve beyanlardan sakõnma- nõzõ önemle rica ederim. Milli Güvenlik Konseyi emri ile; Haydar SALTIK Orgeneral Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekre- teri DAĞITIM: GEREĞİ: Bay Süleyman Demirel Bay Bülent Ecevit BİLGİ : Gnkur. Bşk. Ank. Sõkõyönetim K. (SUNUCU : Nihayet gerçekleşti. Ve bu akşam Sayın Demirel, Ecevit ve diğer Türk politikacıları, resmi bir deyimle ordunun ‘güvencesi ve gözetimi’ altında ilk gecelerini geçiriyorlar. Bu, hiçbiri için bir sürpriz olmadı. 12 Eylül 1980 BBC TV 2. kanal. Gece haberleri) Adresleri Hamzakoy Gelibolu 12 Eylül sabahı saat 05.00’te Ecevit, uzatılan zarfı açtı. 12 Eylül sabahı saat 05.00’te Necmettin Erbakan, uzatılan zarfı açtı. 12 Eylül sabahõ saat 05.00’te Süleyman Demirel, uzatõlan zarfõ açtõ. 12 Eylül sabahõ saat 05.00’te Türkeş’e zarf uzatõlamadõ. Saptanan adreste yoktu. 11 CUMHURBAŞKANI - 11 ÖYKÜ DİZİSİNİN DAHA SONRA YAYIMLANACAK İKİNCİ BÖLÜMÜNDE KENAN EVREN - TURGUT ÖZAL -SÜLEYMAN DEMİREL - AHMET NECDET SEZER - ABDULLAH GÜL’ÜN CUMHURBAŞKANLIĞI DÖNEMLERİNİN ÖYKÜLERİNİ BULACAKSINIZ Dinlenme tesislerinde geçen günler ... NİHAYET! KTHY ile Atlasjet anlaştı LEFKOŞA (AA) - KKTC Başbakanõ İrsen Küçük, Kõbrõs Türk Hava Yollarõ (KTHY) ile At- lasjet arasõndaki ortaklõk görüşmelerinde yaşanan sõkõntõnõn aşõldõğõnõ, KTHY için yeni bir dönemin başladõğõnõ açõkladõ. Küçük, “Atlasjet ile yaşanan sõkõntõ aşõlmõştõr. KTHY için yeni bir dönem baş- lõyor. Burada, hükümete, çalõşanlara ve Atlasjet’e düşen görevler vardõr. Herkes üzerine düşen so- rumluluğu yerine getirirse görülecektir ki bu iş- birliğinden herkes kazançlõ çõkacaktõr” dedi. 2. Bilim Olimpiyat Kampı İstanbul Haber Servisi - İstanbul Bilim Olimpiyatlarõ sõnavõnõ kazanan 30 öğrenci dün Yeditepe Üniversitesi Şile Tesisleri’ndeki Do- ğa Tatil Köyü’nde “2. Bilim Olimpiyat Kam- põ’na” alõndõ. Kampa katõlan öğrencilere, ma- tematik, fizik, kimya, biyoloji ve bilgisayar dallarõnda, mevcut öğretim programõnõn dõşõn- da, uluslararasõ olimpiyatlarõn içeriğine göre hazõrlanan bir eğitim programõ uygulanacak. Uyuşturucu operasyonu İstanbul Haber Servisi - Narkotik Suç- larla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, Bay- rampaşa halinde bir kamyonda arama yaptõ. Kamyonun kasasõ ile şoför mahallinde paket- ler halinde 31 kilo 500 gram esrar ele geçiril- di. Sürücü A.D. ile uyuşturucunun sahibi oldu- ğu öne sürülen L.T. ve İ.A. yakalandõ. 3 zanlõ, emniyetteki işlemlerin ardõndan adliyeye sevk edildi. Yakalanan uyuşturucunun İstanbul’da piyasaya sürülmeye çalõşõldõğõ belirlendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle