23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B Sadece basõnõmõz değil, Türkiye Cumhuriye- ti’nin, kuruluş felsefesine bağlõ değerleri koruyarak çağdaş uygarlõğõ ve çağdaş demokrasiyi en kõsa za- manda yakalayacağõna inananlar kuşağõ da, İlhan Sel- çuk’un aramõzdan ayrõlmasõyla çok önemli bir gü- cünü kaybetti. Selçuk, fevkalade güçlü bir kalem, mangal gibi bir yürekti. Mükemmel bir analiz yeteneğiyle Atatürkçülerin õşõk ve enerji merkeziydi. Hiçbir haksõzlõk ve hiçbir işkence, onu inandõğõ idealler için verdiği kavgadan vazgeçiremedi. Nitekim mücadele, ideal arkadaşlarõndan bazõla- rõnõ bu yüzden derin bir acõyla bağrõna gömdü. Çünkü bu tiplerin en önemli meselesinin, kendi ki- şisel huzurlarõ olduğunu görmek onu, karşõtlarõnõn ah- laksõzlõğõndan ve engellerinden daha çok yaraladõ. Bu “eyyamcı”larõn sade suya tirit yazõlarla sütun doldurmasõnõ üzüntü ile saptadõ ama -bildiğimiz kadarõyla- yüzlerine hiç vurmadõ. Hoş aslõnda Selçuk’un bu bağ- lamda bir temel yanõlgõ- sõ vardõ. Türkiye’deki “sömürü düzenine” karşõ mücadele ederken o kişilerle birlikteydiler ama gerçek şu ki, Türkiye’nin temel değerleri ko- nusunda görüşleri çok farklõydõ. Örneğin Selçuk tüm çözümleri “ulus-devlet” zemininde ararken öte- kiler sadece “ulus-devlet”ten değil, o devleti ku- randan bile (hadi nefret ediyorlardõ demeyelim) haz- zetmiyorlar, en azõndan küçümsüyorlardõ. Dahasõ... Onlarõn “sol”culuğu, “sağ” tarafõndan sa- tõn alõndõklarõ menzile kadardõ. Oysa İlhan Selçuk için “sol” asla vazgeçilmeye- cek bir temel felsefeydi. Onlar hayata “Türk” ola- rak geldikleri için üzüntü- lüydü. Oysa İlhan Selçuk için Türk olmak bir mut- luluk nedeniydi. Onlar düşünceleri ne- deniyle mağdur edildik- leri zaman -haklõ olarak- yedi cihanõ velveleye ver- diler. Oysa İlhan Selçuk böy- le bir şamataya hiçbir za- man tenezzül etmedi. İlhan Selçuk, yaşamõ- nõn son 20 senesini, başõnda bulunduğu Cumhuriyet gazetesini yaşatmaya adadõ. Çok zor günlerde, çok alçakça tertiplerle karşõlaştõ. Örneğin “para” için her türlü kötülüğü yapabildiği bilinen “tefeci” bir aile, Cumhuriyet gazetesini İlhan Selçuk’un dirayeti sa- yesinde ele geçiremedi. Cumhuriyet gün oldu “ilan” sõkõntõsõ yaşadõ, gün oldu “kâğıt”, gün oldu “para”, gün oldu “mat- baa” bulmakta zorlandõ. Ama İlhan Selçuk bunlarõn hiçbirini okuyucuya yansõtmadõ. Gazetenin iç düzenini şahsi otoritesiyle koru- du. Çünkü okuyucularõ gibi gazete çalõşanlarõ da ona her zaman güven duydular. Selçuk, iyi bir fikir savaşçõsõnõn sesini yük- seltmeye ihtiyacõ olmadõğõnõ gösteren en iyi ör- neklerden biriydi. Sessiz, sakin bir adamõn iyi bir ha- tip olabileceğinin kanõtõ, zarafetle mücade- lecilik arasõnda çelişki olmadõğõnõn anõ- tõydõ. Yaşarken bir õşõk topuydu. Gitti ama õşõğõ sönmedi. Bazõ yazõlar vardõr kesilip sakla- nõr; bazõ kitaplar vardõr, sayfalarõ işa- retlenir; bazõ filmlerin ya da tel- evizyon programlarõnõn kasetleri saklanõr... Biz de “kesip saklayanlarda- nız”, hatta bir ara böyle bir diziye başlamõştõk da, fincancõ katõrlarõnõ ürkütmüştük... “Kesip sakladığımız” yazõlar- dan biri de İlhan Selçuk’un 28 Temmuz 1994 tarihli yazõsõdõr, hem kesmişiz, hem de çerçeveletip ki- taplõğa koymuşuzdur. Çünkü İlhan Selçuk bu yazõda bi- zi anlatõr. Şöyle der: “Pulur, köşesinde günümüz ta- rihinin müsvedde defterini gelecek kuşaklar için yazıyor.” İlhan Selçuk, Sovyetler’in yõkõl- masõnõ, bizim kişiliğimizle bağlan- tõ kurar: “Sosyalist geçinen nice ha- mamböceği, yıkım üzerine hol- dinglere kapıkulu olup, egemen- lerin çanak yalayıcısı rolünü be- nimserken, ömrünce sosyalist ge- çinmeyen Hasan Pulur’un fikr-i müstakim kişiliği ortaya çıktı...” Böyle bir yazõdan “onur” duymaz mõsõnõz? La Fontaine’i kim tanõmaz, hay- vanlarla insanlarõ karşõlaştõran “kıs- sadan hisse” çõkaran 17. yüzyõlda yaşamõş Fransõz şairi; onun masal- larõnõ hatõrlamayan var mõdõr? Kar- ga ile Tilki’yi, Ağustos Böceği ile Karõnca’yõ... Lakin, La Fontaine’in “yala- ka”nõn teki olduğunu biz İlhan Sel- çuk’tan öğrendik: “Jean de La Fontaine ömür boyu efendilerinin dalkavuklu- ğunu yaparak saraylarda yaşa- mış, çanak yalayıcılıkta ün yap- mıştır. Gerçi o dönemde yazar ve sanatçı takımı halka dayanarak yaşamazdı; ancak şairin dalka- vukluğu tarih kitaplarına geç- miştir. Bir ara şair Luxembourg Sa- rayı’nda Gastonj d’Orleans’ın hiz- metindeymiş; günlerden bir gün, dük hazretleri öfkelendiği için bizimkine sırtını dönmüş... La Fontaine: - Efendimiz, demiş, bana karşı gösterdiğiniz sevgi davranışınıza yansıyor. Dük, adamın söylediklerine şa- şarak yüzünü dönünce, La Fon- taine lafını tamamlamış: - Evet, arkanızı dönmeniz bana ne kadar güvendiğinizi gösteriyor, insan düşmanına sırtını dönmez.” Ona göre yazarõn patronu halk ol- malõdõr. Bir anõsõnõ anlatõrdõ; çok sevdiği bir gazete patronu onu ga- zetesine almak istiyordu, dedi ki: “Ne yapacaksın beni, başına bela mı alacaksın?” Patron güldü: “Gülü seven dikenine katla- nır!” Sonra boş bir kâğõt uzattõ: “İstediğin rakamı yaz!” İlhan Selçuk boş kâğõda baktõ imzalamadõ, ama patronla dostluğu hep sürdü, biz de tanõğõz. Zaman zaman genç arkadaşlar, öğrenciler gelir, sanki bir şey bilir- mişiz gibi bizi sorgularlar... “Bize kimi örnek gösterebilir- siniz?” Çoğu hatõrlar, hep İlhan Selçuk demişizdir, diyeceğiz de... Televizyonlara baktõk, gazeteleri okuduk, neler yazmõşlar, neler söy- lemişler İlhan Selçuk’un arkasõndan diye... İnsanõn ağzõnõ doldura doldura, su- ratlarõna... Hadi neyse! Yazarlar, İlhan Selçuk’u yazdõ: Yaşamõnõ yitirmesinde Ergenekon’da gözaltõna alõnmasõnõn payõ büyük Yeri asla doldurulamaz G azetemizin imtiyaz sahibi ve başyazarõ İlhan Selçuk’un son yolculuğuna uğurlanmasõ- nõn ardõndan Türk basõnõnõn birçok önde gelen kalemi köşe yazõlarõnõ İlhan Selçuk için yazdõ. Selçuk’un yaşamõnõ yitirmesinde, Ergenekon soruşturmasõnda gece baskõnõyla göz- altõna alõnmasõnõn etkisinin büyük olduğuna dikkat çeken yazarlar, Selçuk’un fikirleri- ne ve değerlerine bağlõlõğõ ile Türk basõnõnda doldurulamaz bir yer edindiğini vurguladõ. OKTAY EKŞİ REFİK DURBAŞ HASAN PULUR FİKRET BİLA (Milliyet) İlhan Selçuk Canlar ölesi değil... Ölüm nedir? Ne demiş Epikür: “Yaşıyorsan ölüm senin için yok demektir; ölmüşsen sen yoksun artık.” İmam Gazali’ye göre ise ölümün anlamõ ancak bir hal değişmesinden ibarettir. Bu nedenle mi Yunus Emre, “Ten fanidir can ölmez, ölenler geri gelmez / Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil...” demiştir? Ölümdür dünyada çaresi bulunmayan tek dert. O “asude ülke”ye gidenler bir daha dönmüyorlar, dertlerinin çaresi de belki tenlerini alõp gittikleri o yerde ama yokluklarõ da geride bõraktõklarõ yaşayanlar için ayrõ bir dert kaynağõ değil mi? 20’li yaşlarda genç fidanlarõ, “kardelen”leri terör belasõna kurban verdiğimiz şu günlerde ölümden söz etmenin ne gereği var demenin zamanõ mõ? Peki, art arda verdiğimiz üç sanatçõnõn ölümüne ne diyeceğiz? Üçü de hayatõmõza, benim kişisel tarihime anlam katan ölümler: Erdoğan Tokatlı, Ferit Öngören ve İlhan Selçuk. Üç ölesi olmayan can. Erdoğan Tokatlõ sinema yönetmeniydi. Edebiyata, özellikle de şiire en yakõn duran bir entelektüel sinema adamõ. Benim Çaylar Şirketten uzun şiirimden yola çõkarak aynõ isimli bir film de yapmõştõ. Ferit Öngören, karikatürist, ressam, düşün adamõ, yazardõ. 70’li yõllarõn başõnda Yeni a dergisinin sahibiydi, ben ise onun yazõişleri müdürü. Nadir Nadi, İlhan Selçuk yönetiminin Cumhuriyet’ten uzaklaştõrõldõğõ dönemde, gazeteden daha çok satan efsanevi Yeni a dergisinin yöneticisi. 12 Mart’õn o karanlõk günlerinde “muska” adõnõ verdiği vinyetlerle günü geceyi aydõnlatan karikatürcü. Türk sanatõnda, özellikle de şiirde Selçuklu sanatõnõn izlerini arayan ilk araştõrmacõlardan biriydi. Kitaplarõn kalorifer kazanlarõnda, sobalarda yakõldõğõ günlerde Yeni a dergisini “kitap” muskalarõyla süslemişti. Ve tabii sõkõyönetim savcõlõğõ da hemen soruşturma açmõştõ. Oysa UNESCO, Paris’ten bu sayõ için övgü mektubu göndermişti. Ferit Abi, yağmurlu bir günde İstanbul’un öteki ucundan kalkõp, adliyeye gelmişti. Gerçi soruşturmaya gerek bulunmamõştõ ama, “Türkiye bu, belli olmaz, yarın bir başka savcı bu dosyayı tozlu raflardan çıkarır, bir daha soruşturma açar” diyerek UNESCO’nun mektubunu soruşturma dosyasõna koydurmuştu. Öylesine de uzak görüşlüydü. Ve İlhan Selçuk... Cumhuriyet’te 20 yõl birlikte çalõştõğõm, en az 15 yõl yazõlarõnõ okuyup düzelttiğim İlhan Selçuk. Yalnõz yazõlarõyla değil, tavõr ve davranõşlarõyla insana yaşama umudu aşõlayan bir güzel adamdõ. 12 Eylül’ün zor günlerinde, geç yaşõmda yaptõğõm askerlik döneminde yazdõğõ mektubu nasõl unuturum? Şöyle demişti mektubunda: “İnsan bir şeyi ya yasaklandığı zaman ya da o şeyden yoksun kaldığında çok arar. Bilirim. Enfarktüs geçirince başımdan böyle bir olay geçti. Tam bir yıl içki içmedim. Doktorların istediği gibi yaşadım. Sözgelimi Adana kebabı mı canım istedi? Diyordum ki: ‘Bir Çinli hayatõnda hiç acõlõ Adana kebabõ yemiş midir? Hayõr. Bunun için de mutsuz değildir.’ Yoksunluklar, yasaklar, yokluklar da yaşamın tadını anlamamıza yarıyor.” Saçtõklarõ õşõkla yaşamõmõzõ aydõnlatmayõ sürdürecekler... İlhan Selçuk için İlhan Selçuk’un ardından İlhan Selçuk’u kaybettik. Cumhu- riyet çõnarõ, 48 yõldõr açõk olan “Pen- ceresi”ni dün kapattõ. Her sabah o Pencere’ye bakmadan geçen mes- lektaşõmõz yoktur sanõrõm. Onun pen- ceresi, sadece Cumhuriyet okurunun değil, Türkiye’nin sorunlarõyla ilgi- lenen herkesin mutlaka göz attõğõ bir pencereydi. Adõ Cumhuriyet’le özdeşleşmişti. Ömrünü Anadolu Aydõnlanmasõ diye isimlendirdiği Atatürk ilke ve dev- rimlerini, Cumhuriyet değerlerini an- latmaya, aydõnlatmaya verdi. Yarõm asõrlõk çizgisini hiç kõrmadõ, eğip bükmedi. İnandõğõ gibi yazdõ, inandõğõ gibi yaşadõ. Ziverbey Köşkü Türkiye, Ziverbey Köşkü’nü onun- la öğrendi. 12 Mart döneminde 9 Mart 1971 askeri müdahale girişimine ka- tõldõğõ gerekçesiyle gözaltõna alõndõ. Ziverbey Köşkü’nde işkence gördü. Türkiye işkenceyi İlhan Selçuk’un, “Ziverbey Köşkü” kitabõyla öğren- di. Ziverbey Köşkü’ndeyken verdiği ifadede her cümlesinin sondan ikin- ci sözcüğünün baş harfleri sõralandõ- ğõnda “işkence altındayım” ifadesi okunuyordu. Akrostiş adõ verilen bu yazõm yöntemiyle işkence altõnda olduğunu Türkiye’ye duyurmuştu. Yargõlandõğõ Madanoğlu davasõndan beraat etti. İşkencecisiyle oturup ko- nuşacak; ona empatiyle yaklaşacak kadar olgun bir kişiliği vardõ. Cumhuriyet’i yaşatmak İlhan Selçuk, zor ekonomik koşul- larda Cumhuriyet gazetesini ya- şatmak için büyük çaba göster- di. Gazetenin bağõmsõzlõğõnõ koruyabilmesi için Be- rin Nadi ile birlikte Cumhuriyet Vak- fõ’nõ kurdu. Eko- nomik krizleri böyle atlatmaya çalõştõ, Cumhuri- yet’i ayaklarõ üze- rinde tutmak için bü- yük gayret sarf etti. 37 yıl sonra gözaltı İlhan Selçuk, 12 Mart döneminde gözaltõna alõnmasõndan 37 yõl sonra yi- ne “darbecilik” suçlamasõyla gözal- tõna alõndõ. Ergenekon dalgasõ içinde 84 yaşõnda 21 Mart 2008 günü sabah 04.30’da evinden alõndõ. İlerlemiş yaşõnda bu şekilde gözaltõna alõnma- sõ kamuoyunda tepkiyle karşõlandõ. 23 Mart 2008’de serbest bõrakõldõ. Bir hafta sonra rahatsõzlandõ. Daha ön- ce iki kez kalp krizi geçirmişti. Kal- bi üçüncü kez tekledi. 15 Nisan’da ağõr bir bypass ameliyatõ geçirdi. Ağustos 2009’da yeniden rahatsõzlandõ ve yeniden Vehbi Koç Amerikan Hastanesi’ne yattõ. Bu, hastaneye son yatõşõ oldu. Aklanmayı bekliyordu İlhan Selçuk, Ergenekon davasõndan aklandõğõnõ görmek istiyordu. Hasta- nede yakõnlarõna, “Aklandığımı gör- meden gitmek istemiyorum” dedi- ği biliniyordu. Ancak davanõn sonu- cunu göremedi. Ölümlerini bilmediler İlhan Selçuk yazõda ne ise Turhan Selçuk da çizgide oydu. Aynõ çizgi- de yarõm asõr birlikte yürüyen iki kardeşin birbirlerinin ölümünden ha- berleri olmadõ. Turhan Selçuk üç ay önce yaşamõnõ yitirdiğinde İlhan Sel- çuk yoğun bakõmda da olsa yaşõyor- du. Turhan Selçuk’un öldüğü kendi- sine söylenmedi. Turhan Selçuk sõraya uymuş, İlhan Selçuk’un ölümünü görmemişti. İkisi için de tesellidir. Ölüme bakış “Pazartesi günü yürekten ameli- yat olacağız, söylenenlere bakılırsa epey gıllıgışlı bir operasyonmuş, nalları havaya dikersek bozulma- yalım, olur böyle şeyler... Nalları dikmezsem daha görüşürüz. Di- kersem, ne kadar kusurumuz olsa, affola... İkisine de eyvallah...” İlhan Selçuk kalp ameliyatõna gi- derken Penceresi’nden okurlarõna böyle veda etmişti. Ölümü de halkõn anlayacağõ sadelikte haber verdi. Ya- zõ ustalõğõnõn sõrrõ da buydu. İlhan Selçuk’a Allah’tan rahmet; Cumhuriyet’teki meslektaşlarõma baş- sağlõğõ ve sabõr diliyorum. 28 HAZİRAN 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA İLHAN ABİ’NİN ARDINDAN 13 27 Haziran - SABAH 24 Haziran - MİLLİYET 22 Haziran - MİLLİYET 22 Haziran - HÜRRİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle