19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 28 HAZİRAN 2010 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER O bama 2009’daki başkanlõğõ kabul konuşmasõnda İran’a ilişkin verdiği “doğrudan iliş- ki” sözlerinden büyük ölçüde geri döndü. Şimdi, bu komşumuzu tür- lü yollardan yalnõzlõğa itmek istiyor. Ön- ce kendine bağlõ bakanlõklarõn ekono- mik önlemleriyle ve ayrõca BM Gü- venlik Kurulu’ndan son geçen kararõn getirdiği siyasal baskõyla. Ancak, tüm bu çabalarõn Tahran yönetimini yolun- dan çeviremeyeceği söylenebilir. Va- şington’da baskõdan yana olan çevre- lerin kimi sözcüleri de Amerikan ve BM önlemlerinin istedikleri sonucu doğur- mayacağõnõ en azõndan özel olarak ağõzlarõndan kaçõrõyorlar. Daha önem- lisi, bu gidişten doğabilecek en kötü ola- sõlõk da şu: ABD’de ve İsrail’deki şa- hinler artõk başka çõkar yol kalmadõğõ- nõ ileri sürerek İran’a silahla saldõrõda ayak diretebilirler. İşte, bölgemiz ve dünya için de gerçek tehlike bu seçe- nektedir. Söz konusu önlemlerin başa- rõsõzlõğõ ancak emperyalizmin açõk şid- det yanlõlarõnõ memnun eder ve onlarõn çizdikleri yolun kapõsõnõ açar. Öte yandan, şu önemli nokta da unu- tulmamalõdõr: Tüm İran halkõna bir ce- za olan ekonomik yaptõrõmlar sõradan yurttaşõ çok zor durumda bõrakacak ve ayrõca İran’õn gururunu sarsõp ulusal duygularõna da bir saldõrõ olacağõndan, direnme yolunu seçen Mahmud Ah- medinejad’õn başkanlõğõnõ da ayrõca pe- kiştirebilir. Dahasõ, yaptõrõm kararlarõ bir yana, yasadõşõ yollardan büyük ka- zançlar sağlayan dev kaçakçõlõk ağõ, Tah- ran’õn bu yeni koşullarda kapõsõnõ umut- la çalmaktan geri kalmaz. Böyle bir du- rumda zarara uğrayan da ABD olur. Önümüzdeki haftalarda Obama yö- netimi bir dizi ekonomik önlem adõm- larõ atacaktõr. Örneğin, ABD Maliye Bakanlõğõ İran’õn para alanõnõ, kõsaca (resmi “Bank Merkezî” başta olmak üzere) bankala- rõnõ hedef alõyor. Ayrõca, Kongre’nin “Kapsamlı İran Yaptırımları” yasa- sõ bu ülkeyle yabancõlar arasõndaki tüm petrol ve arõtõlmõş petrol ürünleri alõş- verişini baştan sona denetleme amacõ- nõ güdüyor. Bu “tüm” sözcüğünün içi- ne 200.000 dolarlõk ufak bir anlaşma da girdiğine göre, Obama yönetiminin on- larõ bile “kara liste”ye almasõ bu önle- min en başta ABD’yi içinden çõkama- yacağõ bir açmaza iteceğini gösterir. Gü- venlik Kurulu kararõ ise büyük ölçüde simgesel düzeyde kalõr. Bu durumda, askerî müdahaleyi zaten son, tek ve geçerli seçenek olarak gören çevrelere gün doğmuş olacaktõr. Dõş bas- kõ altõnda bunalan İran halkõnõn Tahran yönetimine karşõ ayaklanmasõ olasõlõğõ da gene aynõ çevrelerin umutlarõ ara- sõndadõr. Ancak, bu olasõlõk bugün çok uzak görünüyor; İran yönetiminin gücü düşünüldüğünde yarõn daha yakõn ol- mayacaktõr. ABD’nin tüm çabasõ onu siyasetini değiştirmeye zorlamak, uranyumu zen- ginleştirme girişiminden alõkoymak ve kapõlarõnõ Uluslararasõ Atom Ener- jisi Ajansõ’nõn denetimine daha da aç- maya zorlamaktõr. Gerçek şu ki, İran’da nükleer bomba yoktur; amacõ bu olsa bile, bir tane edin- mesi daha yõllar alõr; onu atacak harp başlõğõ ve füze edinmesi de çok zaman gerektirir. Ayrõca, İran’õn hele bir üçün- cü dünya ülkesi olarak, barõşçõ amaçlõ nükleer enerji geliştirme hakkõ vardõr. Türkiye’nin ABD’nin başõnõ çektiği baskõ ve yõldõrma düzeninde bir piyon olmamasõ gerekir. İran: Sonunda Ne Olur? Prof. Dr. Türkkaya ATAÖV A ntalya kentinden de- nize bakõldõğõnda kar- şõda sağda görülen, kuzeyden güneye sõralõ dağlar “Beydağları”dõr. Bu dağlar ve Akdeniz’le kucaklaşan kõ- yõlarõ 1972 yõlõnda “Olim- pos Beydağları Milli Parkı” olarak kabul ve ilan edilmiş- tir. Her biri ayrõ efsane söy- leyen Beydağlarõ’nõn etekle- rinde dünya güzeli koylar, koyaklar, köyler, põnarlar sõ- ralanõr. Sarõsu, Sõçanadasõ, Topçam, Çaltõcak, Kargõcak, Akyarlar, Beldibi, Göynük, Kõndõl Çeşme, Kemer, Ağva (Çamyuva), Tekirova, Yarõk- põnar, Ulupõnar, Beycik gibi. Bu coğrafyaya yaklaşmak, güzelliklerin içine girmek is- terseniz aşõlmaz engellerle karşõlaşõrsõnõz. Türkçeden baş- ka her dilden adlar taşõyan çok yõldõzlõ oteller, tatil köyleri kõ- yõlarõ ormanlarõ kapatmõş, yüksek duvarlarla denizin gö- rünmesini engellemişlerdir. Anayasaya göre kõyõlarõn hal- ka açõk olduğu söylenir. Oy- sa, otellerde kalmayanlar için bu kõyõlardan yararlanmak, denize girmek şöyle dursun; kumsallarda yürümek, san- dalla kõyõdan geçmek bile olanaklõ değildir. Komşu otel- ler arasõndan denize inen yol- lar kapatõlarak kara ile denizin bağlantõlarõ kesilmiş; derele- rin, çaylarõn yataklarõ daraltõ- larak, yok edilerek taşkõnlara ortam hazõrlanmõştõr. Bu kõyõlardaki orman içi dinlenme alanlarõnda doğal yapõ korunmuştur. Otel bah- çelerinde, parklarda yaşatõl- mayan yerel bitkileri; Akde- niz selvisini, mersin, defne, hayõt, çitlenbik, keçiboynu- zunu buralarda görebilirsi- niz; ancak buralar da özel iş- letmeciler elindedir. Kõsa bir süre için de olsa girmek iste- seniz yüklüce bir para öde- Beydağlarõ’nõn Yasak Kõyõlarõ Galip BÜYÜKYILDIRIM İnş.Yük. Müh. %1 faizli ihtiyaç kredisi, PENCERE meniz istenecektir. Ülkemizde son yõllarda bu durum kanõksanmõş, karşõ çõkõlmaz olmuştur. Oysa kentlerde parklara, mesire alanlarõna giriş ücretsizdir. Yerel yönetimler gö- revleri gereği para ve emek harcayarak yurttaş- lara ücretsiz dinlenme alanlarõ yaratõrken Çevre ve Orman Bakanlõğõ hazõr yetişmiş ormanlara tel ör- gü çekip kõyõlarõ halka ka- patarak birilerinin kazanç sağlamasõna yol açmakta- dõr. Bunca engel yetmez- miş gibi son yõllardaki bö- lünmüş yol uygulamalarõ halkõ kõyõlardan, doğadan, ormandan bütünü ile ayõr- mõştõr. Bu yol kõyõsõnda güvenlik şeritleri, araçlarõn durabileceği cepler bõra- kõlmamõştõr. Hõzõnõzõ ke- semezsiniz; araçlar asfalt kenarõndaki çelik bariyer- lere değercesine, 80-100 km. hõzla geçip gitmekte- dirler. Her dönemeçte bir başka çekicilikle ortaya çõkan doğal güzelliklere bakmak bile tehlikelidir, olanaksõzdõr. Bu yollarda bisiklet şe- ridi, yaya kaldõrõmõ yoktur. Bariyerlerin dõş tarafõ uçu- rumdur; bisiklet değil yaya bile gidemez. Motorlu araçlar da durmadõklarõna göre bu güzel koylara, plaj- lara karadan ulaşõm Kara- yollarõ eliyle engellenmiş durumdadõr. Bir milli park içerisinden geçen yol böy- le mi olmalõdõr? Ulusal coğrafyamõzõn bu eşsiz kö- şesini; Milli Parkõ yurttaş- larõmõza ve dünya insanla- rõna onur ve kõvançla gös- termek bu yolu planlayõp yapanlarõn önde gelen ama- cõ olmalõydõ. Geçmiş yõl- larda Antalya’da Kuğulu Park, Topçam, Ulupõnar; Alanya’da Ulaş, Kaş’ta Kapõtaş gibi birçok yol ke- narõ dinlenme alanõ ve pla- jõ halka açan TCK’den bu- gün Kemer yolu için ivedi istemler şunlardõr: - Yolun öncelikle deniz tarafõnda araç durma yer- leri, seyir (bakacak) teras- larõ yapõlmasõ, buralarda kõsa süreli dinlenme, deni- ze ulaşabilme olanaklarõ sağlanmasõ. - Yol kenarõnda yaya kaldõrõmlarõ, bisiklet yollarõ yapõlmasõ. Geçmişte ve uluslarara- sõ pek çok uygulamada gö- rüldüğü üzere bu istemle- rin gerçekleştirilmesi baş- ta Antalyalõlar olmak üze- re; tüm yurttaşlara, gez- ginlere TCK’nin güzel bir armağanõ olacaktõr. AÇI MÜMTAZ SOYSAL Yeni Gurbet ŞİMDİKİ Avrupa Birliği ülkelerinden herhangi birinde birkaç gün bile geçirmek, yeni gurbetçiliğin çelişkili yönlerini görüp hüzne kapılmaya yetiyor. İlk bakışta, sevinilecek ve övünülecek taraflar hiç eksik değil o tabloda: Başarılı işadamları ve politikacılar, parlak akademisyenler, sanatçılar falan. Ama derinden derine içinize sızan ve üzen öyle yanları da var ki aynı tablonun, onların ayırdına varıp melankoliye kapılmak çok kolay. Yarım yüzyılı aşkın bir geçmişin ve artık klasikleşmiş bir göç edebiyatının ardından Avrupa’ya takılıp kalmış, hâlâ ne yapması gerektiğini tam kestiremeyen bir nüfus var oralarda. İstanbul’un Tophane’sindeki “sevkıyat” yazıhanelerinde “Dişleri sağlam mı”ya kadar varan muayenelerden geçirilerek Ruhr havzasının yıkık kent harabelerini diriltmek, yıkık fabrikalarını çalıştırmak ve Belçika’nın yeraltından kömür çıkarmak için Batı ülkelerine gönderilen, götürülen ya da kendiliğinden giden insanlarla Türkler ve Türkiye için tam da parlak sayılabilecek bir tablo oluşturulduğu söylenemez. Doğrudur, oralarda sarf edilen emeğin kazançlarıyla Anadolu’nun ücra köşelerine belli bir refah getirildi, ulusal ekonomiye katkı sağlandı ve bunlara benzer bir yığın olumlu etki yaşandı. Ama bunlara karşılık hayal kırıklığı yaratan olumsuzlukların da sürüp gittiğini kabul etmek gerekiyor. Örneğin oraya gidip dönen ya da oralara yerleşen insanlarımızın başlangıçta umulduğu ölçüde çağdaşlaştığı kolayca söylenemez. Tam tersine, yeterince eğitilmeden Batı Avrupa toplumlarının ortasına gönderiliveren insanlarımızın, doğal bir tepkiyle, kimliklerini sürdürebilmek için daha da tutuculaştıkları, tarikatların ve din bezirgânlarının tuzağına düştükleri gözlemlenmiyor mu? Ya da büsbütün ters bir yönde, uyuşturucu şebekelerine ve mafya ağlarına sürüklenenler olmadı mı? Daha parlak olabilecek bir sonucu gölgeleyen olumsuzluklar oldu bunlar. Ama Türkiye açısından daha da düşündürücü olan, böylesine uzun bir süreden ve gurbet nüfusunun hayli artışından sonra, başka ülkelerde, örneğin Ermeniler ve Yunanlarca oluşturulanlar kadar etkili bir “Türk diyasporası”nın Avrupa’da yaratılamamış olmasıdır. Çok nedeni var bu durumun. Her şeyden önce, Kuzey Avrupa’da Kululu, Emirdağlı olmak gibi yerel dayanışmalar ötesinde daha geniş etnik farklılıkların ülke dışında öne çıkması ortak bir ulusal bilincin uyanmasını önlemişe benziyor. Ama bunun sorumluluğunu dıştaki vatandaşlarda değil, içte ülkeyi yönetenlerin, cumhuriyet felsefesine aykırı olarak etnik sorunları kurcalayışlarında aramalı. Ayrıca, doğal olarak etnik azınlıklara sahip çıkan Avrupa ilericiliğinin Türkiye cumhuriyetçiliği konusundaki cahilliğini de bu nedenlere eklemek gerekiyor. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle