19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 HAZİRAN 2010 CUMARTESİ 22 KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B HAKAN DERMAN İ lhan ve Turhan Selçuk kardeşler birlikte çõk- tõklarõ mizah dergileriyle çağdaş Türk mizah ve karikatürünün temelini oluşturdular. On- lar ülkenin demokratikleşmesi ve aydõnlanmasõ için yaptõklarõ bu çabalarõn karşõlõğõnda yaşamlarõ bo- yunca baskõ gördüler. İlhan ağabeyle 1985’te yap- tõğõm bu söyleşide de görülüyor ki, geçen bunca yõ- la karşõn demokrasi adõna çok fazla bir yol alama- mõşõz. Burada bazõ bölümlerini sunduğumuz bu söy- leşi, son soru dõşõnda, Düşün dergisinde yayõmlandõ. İlhan Selçuk, ağabeyi Turhan Selçuk’la ilgili soruyu yanõtlamõş, ama alçakgönüllülüğünden yayõmlan- masõnõ istememişti. Affõna sõğõnarak bu yanõtõnõ da ekliyorum söyleşiye İlhan Ağabey. Seni çok özle- yeceğiz. -Sayın Selçuk, söyleşiminizin konusu karika- tür ama ben size karikatürün tanımını sorma- yacağım. Çünkü elimde sizin “Karikatür, çiz- gilerin soyutlanmasında mizahın geometrisine varmaktır” diye bir tanımınız var. -Biraz afili bir tanõm; ama, sanõyorum yeterlidir. Şunu da söyleyeyim; sanat dallarõ içinde en açõk se- çik, gerçekliği kavrayabilen ve üzerinde en az tar- tõşõlarak benimsenen tanõm karikatürde yapõlabil- miştir: “Çizgiyle mizah…” Şiirde ya da resimde ger- çekliği bu kadar kavrayabilen bir tanõmlama gör- müyoruz. -Ailede ilk sizin karikatürünüzün yayımlandı- ğını biliyorum. Zannedersem 1940 yılında idi? -Karikatürle ailece tanõşmamõz çok eskiye dayanõr. Evimize her zaman gazete ve dergi girerdi. Daha okumasõnõ yazmasõnõ öğrenmeden “Çocuk Sesi” dergisiyle tanõştõm. Resimli roman ve karikatür, ha- yatõmõzõn bir parçasõ oldu. Okul sõralarõnda ben de karikatür çizmeye heveslenmiştim. 1940’ta “Çocuk Sesi”ne yolladõğõm bir karikatürüm yayõmlandõ. Bu bizim için büyük bir olaydõ. Yayõmlanan ilk ve son karikatürüm budur. Daha sonra bir girişimim olmadõ. Bu işi Turhan aldõ götürdü. -Bir dönem ağabeyiniz Turhan Selçuk ile mi- zah dergiciliğine yöneldiniz? -Turhan’da karikatür hevesi pek genç yaşta bir tut- kuya dönüştü; hayatõnõn yörüngesini çizdi. Turhan benliğinden fõşkõran bir itici güçle her şeye karikatür açõsõndan bakar oldu. İnsan yaşamõnõn her olgusu- nu çizgiyle dile getirmek Turhan’õn vazgeçilmez alõş- kanlõğõna dönüştü. Bazen merak ederim, Turhan bir şeye, bir insana, bir yere baktõğõ zaman acaba ne gö- rüyor diye. O bakõşõn içinde her şeyi çizgiye dönüştüren bir ikinci açõ mõ var? Turhan’õn bu tut- kusu beni de etkiledi. Mizah dergileri yayõmladõk, yönettik. Ama bu girişimlerde Turhan’õn ağõrlõğõ ben- den fazladõr; saptayõcõ o olmuştur. -İlk çıkardığınız “41Buçuk” dergisini çağdaş karikatür dergisi olarak kabul edebilir miyiz? -“41Buçuk”u anlamak ya da anlatabilmek için o dönemi anõmsamak gerekiyor. II. Dünya Savaşõ ye- ni bitmiş. Batõyla Türkiye arasõndaki ulaşõm yollarõ açõlmõş ve rahatlamõş. Yabancõ dergiler ve gazete- ler İstanbul’da kolayca bulunabiliyor. Baskõ tekni- ğindeki gelişmelerle hem karikatürde hem de re- simde Batõlõ örnekler bize yansõyor. Siyasal ortamda yaşanan bir olgu var: Ülke çok partili rejime geç- miş. Yergi ve eleştiri kõsõtlõ olmakla birlikte, basõn- yayõn hayatõnda bir açõlõş izleniyor. Gençliğin sevgilisi Cemal Nadir, hayata gözle- rini yummuş, görülmemiş bir kalabalõkla toprağa ve- rilmiş. Cemal Nadir gerek tutumu gerek kişiliğiy- le karikatüre bir çekicilik ve saygõnlõk kazandõrmõş. Genç kuşaklar çok partili rejimin getirdiği yeni ha- va içinde karikatüre yönelmişler. Yerinde duramayan kõmõl kõmõl karikatürcüler yetişiyor; adeta yeni bir dünya oluşmuş. 41Buçuk bu canlõ değişim içinde yayõmlandõ. Bunlarõ anlatmaktan amacõm şu: Ka- rikatür sanatõnõn ve yazõlõ mizahõn, siyasal ve top- lumsal yaşamla bağlantõsõ büyüktür. Cem, İkinci Meşrutiyet ortamõnda Cem olmuştur. Dergisi de o ortamda yayõmlandõ. II. Dünya Savaşõ’ndan sonra çizgide ve yazõda Türk mizahõnõn atõlõmõ, yine de- ğişen siyasal ve toplumsal koşullarla ilişkilidir. Bu dönemde mizahta toplumsal eleştiriyi “Markopa- şa” getirdi. Daha çok yazõda ağõrlõğõnõ duyurmuş- tur “Markopaşa”… “41Buçuk”, çizgideki devri- mi yansõtmaktadõr. “Çizgiyle mizah” anlayõşõnõn ilk dergisidir. Yayõn hayatõnõn kõsa olmasõna karşõn et- kisi büyüktür. -Daha sonra “Dolmuş” dergisini çıkardınız ve bu dergi adeta bir karikatür okuluna dönüştü… -“41Buçuk” kapandõktan sonra ne yapacağõmõ- zõ düşünüyordum. Gerçekte dergi satõşsõzlõktan kapanmamõş, ama el altõndan siyasal baskõlarla ya- yõnõ durdurulmuştur. O sõrada Yusuf Ziya Ortaç, “Akbaba”yõ yeniden yayõmlamõştõ. Beni çağõrdõ, “Birlikte çalışalım” dedi ve sordu: “Akbaba için ne düşünürsün?” Dedim ki, “41Buçuk’un bir okur kitlesi var. Bunlar Akbaba’dan daha de- ğişik türde bir karikatür anlayışını yeğliyorlar. Bu anlayışı Akbaba’ya getirirsek tirajı artabi- lir”. Anlaştõk, kõsa bir süre “Akbaba”da çalõştõm. Sonra “Dolmuş” dergisi başlar. ‘Karikatürsever’ Osman Kermen bir mizah dergisi düşünüyordu; maddi olanaklarõ vardõ. Ortaklaşa “Dolmuş” der- gisini çõkarmayõ kararlaştõrdõk. Bu kez daha dene- yimliydik. “Dolmuş”, Türk mizahõnõn hem biçim hem de öz bakõmõndan tüm gücünü yansõtan bir der- gidir. Çok geniş bir yazar ve çizer kadrosu vardõ. Siyasal ve toplumsal muhalefeti çağdaş prizmadan geçirerek yapabiliyor; ama, yalnõz bununla kalmõ- yordu. “Dolmuş”un zamanõnõn iktidarõna karşõt ya- yõnlarõ hoş görülmedi. Çoğu zaman kovuşturmaya uğradõk. Dergi daha matbaada basõlõrken polis geldi; savcõlõğõn emriyle topladõ, götürdü. 1957 seçimlerinden sonra dergiyi üç hafta üst üs- te mücellithaneden polisin götürdüğünü anõmsarõm. O zaman dergilerin kâğõt tahsislerini hükümet dü- zenlerdi. Bu işlerde yetkili bakan Emin Kalafat’tõ. Emin Kalafat, Dolmuş’un kâğõt tahsisini kesti. Ka- raborsadan kâğõt bulmaya çalõştõk. Bu sakõncalõ bir yoldu. Uzun süre dayanamadõk. Mahkemeler, ko- vuşturmalar, davalar, dergi toplatmalar belimizi bükmüştü. -Demek ki siyasal iktidarla ters düşerek der- gi çıkarmak olanaksız gibi? -Evet, biz bu işi denedik; başaramadõk. Kimse de başaramadõ. O zaman kâğõt musluklarõ siyasal iktidarõn elindeydi. Savcõ ve yargõç bağõmsõzlõğõ yoktu. Savcõ, doğrudan siyasal iktidara bağlõydõ. Bir yandan derginin kâğõdõ kesilirdi; öte yandan savcõ ve polis baskõsõ başlardõ. “Markopaşa” da bu yüzden dayanamamõş, kapanmõştõr. Gerçekten siyasal ve toplumsal muhalefet yapan bir dergi- nin yaşamasõ zordu. Daha sonra iki denememiz ol- du: “Karikatür” ve “Taş-Karikatür”. Bu dergiler de yaşamadõ. Zaten Türkiye’de 50-60 yõllõk gazete vardõr, ama dergi yoktur. Dergicilik dünyasõnda kurumsallaşmak çok zor. Çizgiyle ya da geometrisi İlhan Selçuk, 1985’te ‘Düşün’ dergisindeki söyleşide çağdaş Türk mizah ve karikatürünün oluşum yõllarõnõ ve Turhan Selçuk’u anlatmõştõ -Ağabeyiniz Turhan Selçuk hakkında ne düşünüyorsunuz. Bu konuda şimdiye dek bir şey yazmadınız? -Turhan Selçuk hakkõnda çok şey yazõldõ. O uzun soluklu yaşamõnda kendisini kanõtlamõş büyük bir sanatçõdõr. Kimi zaman açõk ya da ka- palõ haksõz saldõrõlara uğramõştõr. Ama solu- ğunun gücüyle bunlarõ aşar geçer. Ben bu du- rumlar karşõsõnda suskunluğu yeğlerim. Kar- deşim olduğu için yanlõş anlaşõlmak istemem. Ne var ki, kõrk yõldan beri Türk ve dünya ka- rikatür sanatõyla çok yakõndan ilgili olmama karşõn, bu konuda yeterince yazmõyorum. Bir gün yazmayõ düşünüyorum. Turhan’õn bu işin doruk noktasõnda bulunmasõ bana doğal görü- nüyor. Öylesine bir çalõşma gücü var ki, ken- disine yetişmek çok zordur. Daha çok eskiler- den değil, genç kuşaklardan güçlü karikatür- cüler çõkmasõnõ bekliyor ve istiyorum. Bu ko- nuda umutluyum. “İnsan yaşamõnõn her olgusunu çizgiyle dile getirmek Turhan’õn vazgeçilmez alõşkanlõğõna dönüştü. Bazen merak ederim, Turhan bir şeye, bir insana, bir yere baktõğõ zaman acaba ne görüyor diye. O bakõşõn içinde her şeyi çizgiye dönüştüren bir ikinci açõ mõ var?” Boğaz’da Kubat ve Yasmin Levy konseri Kültür Servisi - Turkcell Kuruçeşme Arena’nõn dün akşamki konuklarõ Kubat ve sefarad müziğinin güçlü ismi Yasmin Levy’ydi. Konser boyunca Kubat ve Yasmin Levy düet yaptõ. Konseri izleyenler arasõnda Haldun Dormen, Göksel Kortay, Zara, Onur Şan ve Berk Oktay da vardõ. Kubat, yeni albüm şarkõlarõnõn yanõ sõra “Karaağaç”, “Esti Seher Yeli”, “Hey Onbeşli” isimli parçalarõnõ da seslendirdi. İkili son olarak, “İnce İnce” ve “Adio Kerida” adlõ parçada düet yaparak, alkõşlar arasõnda geceyi noktaladõ. Müzeler ve kütüphaneler devrediliyor TBMM (AA) - Kültür ve Turizm Bakanlõğõ’nõn taşra teşkilatõnda bulunan kültür merkezleri, danõşma bürolarõ, ilçe sõnõrlarõ içindeki kütüphaneler ve illerdeki güzel sanatlar galerileri ile 61 müze il özel idarelerine devrediliyor. Kültür ve Turizm Bakanlõğõ Teşkilat ve Görevleri Hakkõnda Kanun ile Bazõ Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapõlmasõna Dair Kanun Tasarõsõ, TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda kabul edildi. Bollywood, Bin Ladin’i gözüne kestirdi Kültür Servisi - Bollywood sinemasõ “Sensiz, Bin Ladin” (“Tere Bin Ladin”) adlõ film ile El Kaide lideri Usame Bin Ladin’le ilgili taşlama tarzõ bir komediye imza atõyor. Abhisek Sharma’nõn yazõp yönettiği filmin başrol oyuncusu Pakistanlõ pop şarkõcõsõ Ali Zafar. Önümüzdeki ay vizyona girecek filmde, vize başvurularõ sürekli reddedilen bir habercinin, Bin Ladin’e benzeyen biriyle video çekip bir Beyaz Saray soruşturmasõnõn ortasõna düşmesinin hikayesi anlatõlõyor. Fotoğraf: FATİH ERDOĞDU Diplomamõ kaybettim. Hükümsüzdür. SERDAR GÜRSU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle