19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 26 HAZİRAN 2010 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Özgürleştirmeyen Açılımlar Y eri doldurulamayacak bir Cumhuriyet aydõnõnõ yitirdik. Devrimci, yürekli, usta bir kalem ayrõldõ aramõzdan. Onurlu, dik duruşu ile kalacak hep aklõmõzda. Tüm sevenlerinin başõ sağ olsun. Aşağõdaki satõrlarõ “Sevgili İlhan Selçuk’a açık mektup” başlõğõyla, tutuklanmasõnõn akabinde rahatsõzlanmasõ üzerine kaleme almõştõm. Hep açõk kalacak ve hiç kapanmayacak bir pencereden yazõlarõyla fikirlerini biz okurlarõyla paylaşan kadõn dostu bir delikanlõya; Sayın İlhan Selçuk; Size geçmiş olsun dileklerimi kadõnlar adõna gecikmiş bir teşekkürle iletmek istedim. Yazdõklarõnõz öyle böyle değildi. Kadõnlarõ sahiplenirken, kadõnlara yapõlanlarõn erkek egemen kültürün hoyratlõklarõnõn ürünü olduğunu da kendi hemcinslerinizin yüzüne vuran ne çok yazõnõz var!.. Kadõn sorununun ezberlerimizdeki gibi erkek egemenliğinin değil, erkek acizliğinin ürünü oluşunun özeleştirisini yapmanõz, sorunu bizim ifade edişimizden daha vurucuydu. Sayın Selçuk, Pencere’nizden ülkenin sürüklendiği karanlõğõn fotoğrafõnõ aydõnlõk fikirlerinizi okuyorduk. Tutuklandõğõnõzda boş kalan pencerenizden ülkeyi okuduk. Öylesine bir pencere açmõşsõnõz ki; boş bõraktõğõnõzda bile okunabiliyor. Sizi, neredeyse Cumhuriyet’le yaşõt delikanlõyõ öğrencilerime örnek gösteriyorum. Tutukluluğunuz kaldõrõldõğõnda dimdik bir delikanlõ gibi çõktõnõz. Bulunduğunuz durumu kullanmaya kalkõşmadõnõz. Konuşarak değil, yazarak anlatmaya çalõştõnõz. Varlõklarõnõ duygu sömürüsüyle sürdürenler gibi kendinizi tüketmediniz. Şimdi ben diyorum ki gençlere; İşte Cumhuriyet böyle değerler yetiştirdi. Siz Cumhuriyetsiniz. Yalnõz yazdõklarõnõzla ve yazacaklarõnõzla değil, dimdik duruşunuzla. Türkiye’nin şimdi iki Cumhuriyeti var. Biri õlõmlõ İslam etiketli, dõş destekli ve taraf medya hormonlu bugünkü halka dayatõlmaya çalõşõlan birkaç mumluk ampule bağõmlõ Cumhuriyet; diğeri ulus bilincinin õşõğõnõ geçmiş ve gelecekle buluşturan, sizin gibi dik duruşlu nesiller yetiştiren aydõnlõğõ sonsuz, bağõmsõz Cumhuriyet. Açtõğõnõz pencereden siz hep ulusa seslendiniz. İradesi bağõmsõz, fikri hür, aydõnlõk düşlerini terk etmeyen ulusa... Siz bugüne tutunarak kurumların içlerini boşaltanlara, kuruluş ve kurtuluş simgesi değerlerimizi sahiplenerek geleceğe seslendiniz. Sayın Selçuk; Türkiye’ye sizin pencerenizden kadõna baktõğõnõz gibi bakan bir anlayõş iktidara gelmedikçe, geriletilen kadõnla birlikte hem demokrasi, hem Cumhuriyet kaybetmeye devam edecek. Kadõna güvenmeyen, kadõna hak ettiği yeri vermeyen, nüfusun yarõsõnõn haklarõnõ gasp ederek demokrasi ile yönetildiğini iddia eden ülkenin tüm kadõnlarõ adõna size geçmiş olsun diliyorum. Gönül pencereniz açõk biliyorum. Tüm Türkiye o pencereye yõğõldõ bilesiniz. Çabuk iyileşin... Şimdi de diyorum ki; ışıklar içinde yatın. Mekânınız cennet olsun. Yeriniz boş, pencereniz hep açık kalacak!.. O Pencere Hep Açõk Kalacak!.. Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN S ayõn İlhan Selçuk’un ardõndan, böyle bir bilge, yõlmaz bir devrimcinin, bir entelektüelin, bir barõşsever ve hümanist toplum savaşçõsõnõn ardõndan ne yazõlabilir ki! Düşündüm! Lütfi Kõrdar’daki tören boyunca hep düşündüm! Ancak onun bir deyimi, onun söyledikleri, onun yazdõklarõ bu duygularõmla örtüşürdü. Onun kullandõğõ sözcükler durumu çok daha güzel betimler dedim. Bu düşüncemden hareketle de İlhan Selçuk’un beni gençlik yõllarõmda çok etkilediği değerli sanatçõ Muhsin Ertuğrul’un ölümünden bir yõl sonra yayõmladõğõ bir yazõsõ tam da bu durumu açõklar nitelikte olduğundan onun bir paragrafõnõ yayõmlamak istedim. Tarih 29 Mart 1980, Pencere’den; yazõnõn başlõğõ ‘Gözyaşından Bir Mercek’. Muhsin Ertuğrul ile olan dostluklarõnõn sergilendiği o güzelim yazõda yazarõn eşi Handan Uran ile Muhsin Bey’in ölümü sonrasõ karşõlaşmalarõnõ ve o ölüm karşõsõndaki Gözyaşõndan Bir Mercek Dr. Handan DİKER Yeditepe Üniversitesi PENCERE duygularõnõ usta kalem bakõnõz nasõl açõklõyor: “Ve unutamıyordum. Handan Hanım’la konuşurken hep Muhsin Bey’i düşünüyordum. Handan Hanım işlediğim suçu anlamıştı. İlk kez Muhsin Beysizdik. İlk kez onsuz konuşuyorduk. Acı yoğunlaştı. Gökyüzü büsbütün kapandı. En koyu renkteki bulut alçaldı alçaldı. Muhsin Bey’in arkadaşının yüzüne indi. Sessizleştik. Bir kuş kanat çırparak uyarmak istedi. Geç kalmıştı. Muhsin Bey’in eşi Handan Hanım’ın yüzü bulutlanmıştı bile… Doğa insafsızdır, böyle zamanda insanın duygularını hemen acının biley taşına vurmaya başlar. Gerçek apaçık ortadaydı ve Muhsin Bey’in kocaman varlığı o andaki yokluğunda doğrulanıyordu. Bir şeyin yok olabilmesi zaten varlığının en çarpıcı kanıtı değil midir?.. Karşımdaki insana baktım kaçamakla... -Arayacağım sizi, dedim. -Siz iyi olun, dedi. İnsan gözü ne biçim şey? Bazen koskoca evreni tek damla gözyaşından bir mercekle görüverir. Evet tek damlada bir evrenin odaklaşması da yaşamın bir parçasıdır, hem de saygıdeğer bir parçası.” Lütfi Kõrdar’da bulunan ve tören için, onun için toplanmõş herkesin ama herkesin gözü inanõyorum ki o anda evreni o gözyaşõndan mercekle görüyordu. Tek damlada evrenin odaklaşmasõ yaşamõn parçasõ değil de nedir sizce? Onun betimlediği gibi… Ben öyleydim… Bunu biliyorum… Işõklar içinde uyu. Her zaman pencerendesin. O hiçbir zaman kapanmayacak olan pencerende… GÜNEYDOĞU sorununa çözüm üretirken kendi kendimize sormamız gerekir: “O bölgedeki vatandaşlarımızı eşitsizliklerle, dışlanışlarla boğuşan insanlar olarak mı bırakacağız? Yoksa, insan onuruyla yaşayan, ülke nimetlerinden hakça yararlanan, donanımlı ve her mevkie yükselmeye layık bireyler olarak mı yetiştireceğiz?” Tabii, konuya böyle bir soruyla girmeye kalkışınca, başka bir soruyla ve yanıtıyla karşı karşıya kalmanız kaçınılmazlaşır: “Size ne onların nasıl yetiştirileceği? Bırakın, bulundukları yerde onlar karar versinler buna.” Böyle söylendiğinde, ister istemez bir başka tartışma alanına kaymak kolaylaşmış olur: “PKK başkaldırışı, genellikle söylendiği gibi aynı devlet içinde birtakım ekonomik, sosyal, kültürel, hatta yönetsel isteklerin yeterince karşılanmayışından doğan ya da sonradan bununla sınırlı kalan bir hareket midir? Yoksa ayrılıkçılığa yönelen, bölgede ayrı bir bağımsız devlet kurmayı ya da federe devlet yoluyla en azından konfederatif yapı içinde yer almayı hedefleyen bir örgütlenmeyle mi karşı karşıyayız?” Ne “terör örgütü” denen PKK’de var böyle bir netlik ne de Cumhuriyetin demokratik siyasal sistemi içinde yer alan BDP’nin söylemlerinde. Oysa, tartışma açıklık kazanıp her şeyden önce bu nokta açıklığa kavuşmalı ki, sinsi niyetler taşıyanlarla havanda su dövülmesin. Eğer bağımsız ulus olarak aynı devlet yapısında birlikte yaşamaya karar verilen bir mücadeleden zaferle çıkılmışsa, birlikteliğin önemli sorunlarını, örneğin “öğrenim dili” gibi bir sorunu o ortak kararın ışığında tartışmak gerekir. Bunu yaparken, vilayetlere “maarif işlerini tanzim ve idare salâhiyeti” tanımayı öngören 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’na takılı kalarak “anadilde öğretim”i savunmanın âlemi var mı? Geçmişin yasaklarını bir yana bırakıp anadili konuşmayı, yaymayı, hatta geliştirmeyi bir özgürlük ve etnik kimliğe saygı sorunu sayarak serbest bırakmak başka şeydir; bu yapılabiliyor diye gençleri anadilde öğretime mahkûm edip onları çağın ulusal ve dünyasal yarışma ortamında handikaplı bırakmak başka şey. Gençlere Cumhuriyetin resmi dilini en iyi biçimde öğretmek devletin temel görevi olmalı. Bunun özgürlükle çatışan, zorlama sayılabilecek bir yanı var mı? Ya da başka türlü soralım, anadilde öğrenime geçiş “açılım” olabilir mi? Bu açıdan bakınca, anadilde öğretim gibi ilk ağızda özgürleştirici sayılan açılımların, sonuçta cahillik, çağdışılık, içe dönüklük, dar görüşlülük gibi nedenlerle ya eski kölelikleri sürdürmesi ya da yeni esaretlere dönüşmesi işten değildir. Tam aksine, cumhuriyet hukuku, “inkılap kanunları”nda olduğu gibi, ilk bakışta yasaklar demeti gibi gözüken öyle düzenlemeler içerir ki, onlardaki zorlayıcılık aslında özgürleştirmenin ta kendisidir. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle