Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Türki-
ye’yi
sarsan, bir
süre sonra 12
Eylül 1980 günü
TSK’nin yönetime müdahalesinin
öncüsü; “uyarı mektubu” baştan
sona ilginç bir öykü.
27 Aralõk 1979 Perşembe gü-
nü Genelkurmay Başkanõ Orge-
neral Kenan Evren yanõnda
emir subayõ saat 17.00’de Cum-
hurbaşkanõ Korutürk ile mutat
haftalõk görüşmesini yapmak
üzere Köşk’e geldi.
Görüşmeye on dakika vardõ.
Köşk’ün mavi salonunda otur-
du. Tam saatinde başyaver, Ev-
ren Paşa’nõn yanõna gitti ve
Cumhurbaşkanõ’nõn kendisini
beklediğini söyledi.
Evren önce kravatõnõ, sonra
saçlarõnõ düzeltti. Hõzlõ adõmlarla
makam odasõna yürüdü. Düşünce-
li bir hali vardõ. Yüzü solgundu.
Görüşme yaklaşõk bir saat sür-
dü. Evren Paşa yorgun ve dalgõn,
Köşk’ün uzun koridorunu geçti.
Arabasõna bindi, gitti.
Baransel, Evren’den sonrasõnõ
anlatõyor:
“Yaver kapıyı açık bırakmıştı.
Korutürk yaveri vasıtasıyla ma-
sasındaki notlarını çantasına
yerleştirdikten sonra ayağa kalk-
tı. Sıkıntılı zamanlar yaptığı gibi
pencereden bir süre Ankara’yı
seyretti. Odanın içinde bir aşağı
bir yukarı dolaştı. Kendisini bek-
lediğimiz küçük salondan bize se-
lam vererek geçti. Merdivenler-
den üst kattaki özel konutuna
girdi. Korutürk’te bir tatsızlık ve
gariplik sezdik. 28 Aralık Cuma
sabahı biraz düşünceliydi.
Çankaya Köşkü ve Türkiye ye-
ni yıla umutlarla girdi.
Pazartesi günü önüme gelen
randevu çizelgesinde Koru-
türk’ün saat 17.00’de Genelkur-
may Başkanı ve kuvvet komutan-
larını kabul edeceği yazılıydı.
Biraz şaşırdım. Cumhurbaşka-
nı Genelkurmay Başkanı ile gö-
rüşmesini perşembe günü yapar-
dı. Acaba hafta başında yılın ilk
gününde böyle bir görüşmeye ne-
den gereksinmişti? Acaba yine
terör konusu muydu? Zira terör
ve anarşi sıkıyönetimlere karşın
şiddetini giderek arttırıyordu.
Genel Sekreter, Evren’i karşı-
lamak üzere Köşk’e gitmiş, bu
arada Evren’le kısa bir görüşme
yapma olanağı bulmuştu:
Evren, Bayülken’e; ‘Eğer siya-
si partiler hizaya getirilmezse du-
rumu hiç de iyi görmüyorum. Ola-
cak şey değil, bu ne büyük sorum-
suzluk? Birisi başaramazsa öteki
adeta memnun kalõyor. Keza ta-
yin ve nakil furyasõ almõş başõnõ
gidiyor. Bu uygulamalar toplum
içinde ikiliğe sebep oluyor. Bütün
bunlarõ Sayõn Cumhurbaşkanõna
anlatacağõm’ demişti.
B
aransel: “Bir gün sonra, 2
Ocak 1980 sabah büroda
günlük basın brifingi için
çalışırken Hürriyet’te Cüneyt Arca-
yürek imzasını taşıyan bir haberle
irkildim.
Birinci sayfadan iri puntolarla yer
alan haberde, TSK’nin Cumhurbaş-
kanı’na bir uyarı mektubu verdiği ya-
zılıyordu.
Tam o sırada nöbetçi yaver arayarak,
Cumhurbaşkanı’nın acele beni görmek iste-
diğini bildirdi.”
Söz sõrasõ Arcayürek’e geldi. O da Türk basõ-
nõnõ atlattõğõ uyarõ mektubu haberini nasõl aldõ-
ğõnõ anlattõ:
“Bir gün önce 1 Ocak 1980 Salõ günü öğleden
sonra bürodan eve geldim.
Yõlõn ilk günüydü. Sokaklar bomboştu. Gazete
bürolarõ dingindi.
Sağlõ solu aradõm. Biraz kitap okudum. Gün-
lük haberleri TV’den izleyeceğime tuttum rad-
yoyu açtõm. 19.00 haberlerini dinledim.
Kõsa bir haberdi.
Öteki haberler arasõnda dikkat çekmiyordu.
Habere göre Genelkurmay Başkanõ Kenan Ev-
ren, üç kuvvet komutanõ ve Jandarma Komuta-
nõ ile birlikte Çankaya’ya çõkmõşlar, Cumhur-
başkanõ Korutürk’le bir görüşme yapmõşlardõ.
Önce önemsemedim... Fakat bir süre sonra ha-
berin günü ve saati dikkatimi çekti.
Bildiğim kadarõyla Genelkurmay Başkanõ her
perşembe Cumhurbaşkanõ ile mutat haftalõk
görüşmesini yapardõ.
Oysa bugün günlerden salõydõ.
Üstelik “ziyarette” Genelkurmay Başkanõ
yalnõz değildi. Çankaya’ya dört kuvvet komutanõ
ile beraber gitmişti.
Bu işte bir anormallik vardõ.
Olaya daha başka gözle bakmak zorunluydu.
Hemen her gün pek çok çevrede olağanüstü te-
rör ve anarşi olaylarõ karşõsõnda TSK’nin mü-
dahale edeceğinden söz ediliyordu. Kulislerde or-
du müdahalesinin artõk gün sorunu olduğu öne
sürülüyordu.
Liderler dõşõndaki parti yöneticilerinden or-
dunun artõk dayanamaz hale geldiğine değinen
değerlendirmeler dinliyorduk.
O zaman soru güçleniyordu: Bayram değil sey-
ran değil. Komutanlar bir salõ günü hep birlikte
Cumhurbaşkanõnõ neden ziyaret etmişlerdi?
Köşk’ü aradõm. Ali Baransel bilgisi olmadõ-
ğõnõ söyledi. Genel Sekreter Haluk Bayülken’e
sordum. Ziyarete olağanüstü bir anlam vermedi.
Kuşkularõm daha da arttõ. Öteden beri tanõdõ-
ğõm, saygõ duyduğum Deniz Kuvvetleri Komu-
tanõ Oramiral Bülent Ulusu’yu aradõm; yeni yõ-
lõnõ kutladõm ve pat diye sordum:
“İçinde bulunduğunuz koşulları, çözüm
yollarını Sayın Cumhurbaşkanı’na sözlü ola-
rak mı bildirdiniz, yoksa… Yazılı bir metin
mi verdiniz?” dedim.
Tok bir sesle yanõtladõ:
“Yazılı!”
Metnin içeriği telaşõna kapõldõm. Arka arkaya
sorular sordum.
Oramiral “metinde bildiğin şeyler var” de-
di... Nasõl “bir şeyler?”:
Soru üzerine soru.
1 Ocak gecesi saat 20.30’a doğru İstanbul’u,
Hürriyet’i aradõm ve haberi yazdõrdõm.
Özetle şöyleydi haber: “Cumhurbaşkanı Ko-
rutürk’le dün saat 17.00’de bir saat görüşen
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan
Evren ve kuvvet komutanları, bütün anayasal
kurumları, ülkeyi içinde bulunduğu tehli-
kelerden ve çıkmazlardan kurtarmak için
birliğe, dayanışmaya ve birbirilerini
desteklemeye çağıran bir metin ver-
diler.”
Tabii haberde Oramiral Ulusu’nun
adõnõ vermiyordum.
“Bir TSK yetkilisi Cumhurbaşka-
nı’na verilen metinle ilgili olarak
şunları söyledi:
‘Bu metnin 12 Mart muhtõrasõndan far-
kõ ilgilileri yani bir partiyi veya partile-
ri değil, bütün anayasal kuruluşlarõ olumlu yön-
de uyarmaktan ibarettir. Sanõrõm Cumhurbaşkanõ
bu yazõlõ metni Türk kamuoyuna sunacaktõr.
Eğer uyarõmõzõ içeren önemli hususlar yerine
gelmeyecek olursa, geriye elbette tek bir alter-
natif kalõyor.
Düşününüz; bir yandan anarşi öte yandan eko-
nomik sõkõntõlar ve ülkeyi bölmeye yönelik ha-
reketler karşõsõnda Türkiye’nin tek güvencesi ve
bir anayasal kuruluş olan TSK susup kalamaz-
dõ. Bütün anayasal kuruluşlar akõllarõnõ başlarõ-
na devşirip gereken tedbirler manzumesini sü-
ratle almak zorundadõrlar. Kõsõr çekişmeler par-
tiler arasõndaki kavgalar sorunlarõ giderek bü-
yütmektedir’.”
Askeri yetkiliye sordum:
“Ya partiler sıralanan önlemleri almaz-
larsa o zaman?”
“O zaman” dedi. “Yönetime el koyarız!”
Haberde sadece bu son soru ve yanõtõ yer al-
madõ.
“Ordu Uyarı Mektubu” haberi 2 Ocak 1980
günü Hürriyet’te patladõ.
Yalnõz tarihte yanõlmõştõm.
Mektubu 1 Ocak’ta Cumhurbaşkanõ’na ver-
diklerini yazõyordum.
Oysa uyarõ mektubunu Genelkurmay Baş-
kanõ Orgeneral Evren 27 Aralõk 1979 günü
Cumhurbaşkanõ Korutürk’e vermiş… Ancak
Cumhurbaşkanõ sonradan öğreneceğimiz ken-
dine özgü nedenlerle mektubu bir haftaya ya-
kõn süre -Demirel’in ifadesiyle- “cebinde
taşımış” partilere vermemişti. CMYB
C M Y B
19 HAZİRAN 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
B
aransel’e sordum:
Siyasal gerginliklerin ala-
bildiğine yoğunlaştõğõ,
anarşi ve terörün ülkeyi kan gölü-
ne çevirdiği günlerde birtakõm çev-
reler (hatta sorumlu kişiler) Silahlõ
Kuvvetler’in yönetime el koymasõ-
nõ açõktan söylemeye başladõklarõ
günlerdi o günler. Bu durumda
Cumhurbaşkanõ’nõn tavrõ neydi?
Duraksamaksõzõn yanõtladõ: “Ko-
rutürk Silahlı Kuvvetler’in yö-
netime el koymasına daima kar-
şı çıktı” dedi ve bir sohbet sõrasõn-
da Cumhurbaşkanõ’nõn bu konuda
kendisine söylediklerini aktardõ:
“Göreve başladığından bu ya-
na orduyu politika dışında tutmak
için büyük çaba gösterdim.
Parlamenter sistemin kendi ku-
ralları içinde işlemesi gerektiğine
olan inancımı her şart ve ortam-
da korudum. Hür demokratik
parlamenter sistemlerde her tür-
lü çözüm yeri milletin iradesinin
temsil edildiği TBMM’dir…
...Bana bende olmayan yetki-
ler kullandırılmak isteniyor.
Bu yönde kamuoyu oluşturul-
mak isteniyor. Böyle bir kapı
açıldığında demokratik parla-
menter sistemin sağlıklı işle-
mesi mümkün olur mu?
Başkomutanlığım hatırlatılı-
yor. Ben önce TBMM’nin manevi
kişiliğini temsil ediyorum.
Temsil ettiğim Meclis’e karşı,
başkomutanlığımı nasıl kullanı-
rım?..
Kendilerinden aldığım vazifeyi,
kendilerini ortadan kaldırmak
için nasıl kullanırım?”
Bir kez daha hükümet
kurdurdu
17 Ekim 1979’da Cumhuriyet
Senatosu ara seçimi ve boş olan 5
milletvekilliği için ara seçimlerinde
iki parti arasõnda yine kõran kõra-
na bir mücadele yaşandõ.
Kimi iddialara karşõn AP, beş
senatörlük ve beş milletvekilliği
kazandõ.
Bej bej diye ünlenen seçim so-
nuçlarõ belli olur olmaz CHP lideri
Bülent Ecevit; “milletin tevec-
cühü Adalet Partisi lehine ol-
muştur” dedi ve Korutürk’e isti-
fasõnõ verdi.
Seçimi kazanan Demirel’e yine
hükümet olma yolu açõlmõştõ ama:
Bu hükümet 1970-80 arasõnda
kurduğu son hükümet oldu. 12
Eylül sabahõ darbe ile sona erdi.
6. Demirel (azõnlõk) hükümeti.
(12 Kasõm 1979’dan 12 Eylül
1980’e)
MSP’nin dõşarõdan destek ve
güvenoyu verdiği azõnlõk hükü-
meti dönemi ilginç gelişmelere
sahne oldu.
12 Eylül darbesini dokuz ay ön-
ceden haber veren ordu uyarõ mek-
tubu olayõ yaşandõ.
KORUTÜRKANLATIYOR
K
imi gazetecilere, komutanlardan
mektubu aldõğõ gün aralarõnda
geçen konuşmalarõ Korutürk şöy-
le anlatõyor:
“Komutanlar bana mektubu vermek
için geldiklerinde, ‘Bu işler iyi gitmiyor.
Siz yaşça ve kõdemce bizden büyüksünüz.
Geniş tecrübe sahibisiniz. Gelin başõmõza
geçin, Türkiye’yi içine düştüğü badireden
kurtaralõm’ dediler.
Ben de ‘haklõsõnõz, ülkemizin büyük sõ-
kõntõlarõ var. Ancak, askeri rejimle bunla-
rõn halledilmesi mümkün olmayabilir. Yal-
nõzlõğa sürüklenebilirsiniz. Ama ihtilal
yapmaya kararlõysanõz ben bu işte yo-
kum. İsterseniz şimdi istifa etmeye hazõrõm’
şeklinde düşüncelerimi ifade etmiştim.
Gerçekten bu isteklerini yerine ge-
tiremedim. Anayasaya bağlı kalaca-
ğıma yemin etmiştim. Demirel ile Ec-
evit’i çağırdım. Onlara mektubu ver-
dim. İşin ciddiyetini anlattım. Bu
önemli gelişmeyi hemen bir formüle
bağlayarak çözümü için demokratik
yollardan parlamentoya havale et-
tim.”
Korutürk’ün elbette gerçeği yansõtan bu
açõklamalarõna karşõn komutanlara as-
kerlere yapacaklarõ müdahaleyi 6 Nisan
1980’de Cumhurbaşkanlõğõ görevini ta-
mamladõktan sonraya bõrakmalarõnõ söy-
lediği ve bu nedenle darbenin 12 Eylül’de
yapõlabildiği öne sürüldü...
Korutürk uyarõ mektubunu bir hafta ce-
binde taşõdõğõnõ içeren eleştirilere Genel
Sekreteri Haluk Bayülken’le yaptõğõ
bir söyleşide yanõt veriyor:
“4-5 gündür çektiğimi bir ben bilirim
bir de Allah. Zira Genelkurmay Baş-
kanı’nın getirdiği mektup bana da
sürpriz oldu. 28 Aralık Cuma günü
Başbakan Demirel’in bana yaptığı
mutat ziyaretlerinde bu konuyu ken-
disine açmadım. Çünkü memleket
menfaatleri bakımından en iyi şekilde
nasıl hareket etmeliyim, diye düşünü-
yordum. Başbakan’a sadece ordunun
tedirgin olduğunu anlatmakla yetin-
dim.
29 Aralık Cumartesi günü dairede
çalışırken sizin şiddetli bir burun ka-
naması geçirdiğinizi, GATA’ya kal-
dırılıp tedavi gördükten sonra doktor
tavsiyesiyle evde mutlak istirahata
mecbur tutulduğunuzu öğrendim. Ra-
hatsızken sizi de üzecek bir konuyu gö-
rüşmeye gönlüm razı olmadı. Bu ara-
da yeni yıla girerken memleketi ka-
ramsar bir havaya sokmak istemedi.
Bu arada Sayın Evren’i aradım. Mek-
tubu yılbaşından sonra açıklayacağımı
söyledim. O da ‘Nasõl emrederseniz’ de-
di. Neticede 1 Ocak günü komutanları
Köşk’e davet ederek kendileriyle tefer-
ruatlı görüş alışverişinde bulundum.”
Bu araya bir not sõkõştõrmam gerekiyor.
Gerçekten o cuma günü Cumhurbaş-
kanõ Demirel’e mektuptan söz etme-
mişti. Zira 2 Ocak günü Hürriyet’te
uyarõ mektubunu açõklamamdan sonra te-
lefonla konuştuğum AP lideri biraz kõr-
gõn bir sesle, “Mektubu öğrendiğiniz-
de bir haber verseydiniz” dedi.
Yanõt vermedim. Ben gazeteciydim.
Haber gazete çõktõktan sonraki saatlerde
ya yalanlanõrsa diye korku nöbetleri ge-
çirdim. Radyolarda uyarõ mektubu oku-
nunca nasõl rahatladõğõmõ anlatacak
sözcük bulamõyorum.
Sözü Baransel’e bõrakõyorum:
Ve takvimler 6 Nisan 1980’e dayandõ.
Korutürk günlük çalõşmalarõnõ yap-
tõktan sonra konutuna çõktõ. Eşi Emel Ha-
nõm tarafõndan her zamanki gibi karşõ-
landõ. Akşam yemeği yendi. Televiz-
yonda günlük gelişmeler izlendi.
Korutürk görevini tamamlamõş olmanõn
mutluluğu içindeydi. Emel Hanõm, Bayan
Bayülken’in “Siz adeta seviniyorsunuz
Köşk’ten ayrılışınıza” deyişini hatõrladõ.
6 Nisan 1980 günü Cumhurbaşkanõ Fah-
ri Korutürk sade bir törenle Köşk’ten ay-
rõldõ.
Ankara’da evi olmayan Korutürkler Sõh-
hiye’deki Orduevi’nde kalacaklardõ.
Orada Genelkurmay Başkanõ Orgeneral
Evren ile İkinci Başkan Orgeneral Haydar
Saltık ve eşleri tarafõndan karşõlandõ.
Senato Başkanõ İhsan Sabri Çağla-
yangil Cumhurbaşkanlõğõ’na vekâlet et-
meye başladõ. Bir arada CHP lideri Ec-
evit’le AP lideri Demirel’i Köşk’te bir ak-
şam yemeğinde bir araya getirdi.
Başta Cumhurbaşkanlõğõ seçimi, ül-
kenin öncelikli ve önemli sorunlarõnda
uzlaşmalarõna çalõştõ.
TBMM’de cumhurbaşkanõ seçimi tur-
larõ başlamõştõ ve sürüp gidiyordu. Dar-
be söylentileri artõk güncelleşmişti...
Uyarõ mektubundan 9 ay sonra, bek-
lenen oldu.
TSK 12 Eylül 1980 günü yönetime el
koydu...
Bir gazetecilik olayı
HÜRRİYET’TE
UYARI MEKTUBUNUN
ÖYKÜSÜ
HÜRRİYET’TE
UYARI MEKTUBUNUN
ÖYKÜSÜ
Siyasi gerginliklerin yoğunlaştõğõ dönemde Korutürk, orduyu politikanõn dõşõnda tutmak için büyük çaba harcadõ
Askeri müdahaleye karşı
UYARI
MEKTUBU
UYARI
MEKTUBU
HAYAL ve GERÇEK
KÜRŞAT BAŞAR
Eksen Çoktan Kaymış
Eskiden bir gazeteciye, yazara söylenecek en
kötü şey MİT ajanı demekti. Birinin kulağına,
“yahu sen bunu bilmiyor musun, MİT’ten bu”
dedin mi tamamdı. Sonra işler gelişti. CIA
ajanları olduğu söylenmeye başlandı. Malum bu
CIA her işin altından çıkar, ülkeleri birbirine
karıştırır, darbe yaptırır, hükümet devirir ama
her nedense bu işleri yaptığı söylenen hiçbir
ülkede bir başarı elde edememiştir, ayrı. Belki
ben anlamıyorum, özellikle böyle yapıyorlardır.
Artık en son MOSSAD ajanı gazetecilerin var
olduğunu da duyunca gerçek eksen kayması
neymiş anladım.
Bu, “istihbarat örgütü üyesi” suçlaması her
zaman işe yarar. Çünkü suçlananın ispat şansı
yok. “Evet ajanım yalnız hâlâ kadromu
yapmadılar ona bozuluyorum” diyecek hali yok
kimsenin. Gidip MİT’ten, CIA’dan,
MOSSAD’dan “ilişiği yoktur” diye kâğıt mı
getirecek?
Zaten bizde böyle acayip şeylere inanma
hevesi vardır. Bin yıldır tanıdığımız adam için bile
biri çıkıp olmadık bir şey söylese kuşkulanırız.
Başlarız o güne kadar yaptıklarından bu durumu
destekleyecek kanıtlar toplamaya. Normalde
milyonda bir olan şeyleri her duruma
uygulamakta birbirimizle yarışırız.
Ülkemizde nedense hiç kimse gerçek
nedenlerle suç işlemez!
Adam, aşırı milliyetçiyim, bilmem kimin vatan
haini olduğunu düşünüyordum, gaza geldim,
gittim vurdum diye ifade verse, silahıyla,
planlarıyla yakalansa yine yazılar çıkar. “Yok, bu
böyle diyor ama acaba kimin maşası?”
Yakalanan daha konuşmaktan aciz ama o
kadar muazzam bir eğitim almış, öyle bir zekâ
sahibi ki, ifadeleriyle yıllarca bizi kandırıyor, hiç
açık vermiyor, görev aldığı yeri belli etmiyor.
Kimse kendi inancı, görüşü, kişiliğiyle bir şey
yapmıyor. Hep birinin maşası!
Yahu koca ülkede kendi iradesiyle,
cesaretiyle bir suç işleyen yok mu?
Artık komplo teorileri o hale geldi ki, suçlular
suçlu olduğunu kanıtlamakla uğraşıyor,
inanmıyorlar, suçsuzlar suçsuz olduğunu
anlatmaya çabalıyor ona da inanmıyorlar.
Adam suçüstü yakalanıp, “vallahi de, billahi
de ben yaptım” diye anlatıyor, neden onun
yapmadığını ispata çalışıyorlar.
Bir suçla uzak yakın ilgisi bulunamayan,
“kardeşim benim suçum ne, suçum varsa
bileyim belki kabullenirim,” diyen insanların ille
de suçlu olduğunu ispat için yine uğraşıyorlar.
Her şeyin arkasında çözülmesi mümkün
olmayacak karanlık ilişkiler, komplolar, gizli
örgütler, uluslararası bağlantılar hatta tarihi
yapılanmalar var.
Siz bundan daha büyük eksen kayması
gördünüz mü?
Bizim topluca eksenimiz kaymış.
Artık insanlar yazı yazarken acaba ne tür bir
gizli örgüt üyesi olarak suçlanacağı korkusuna
kapılmış.
O zaman ne yapalım, Turgut Uyar’ın bir şiirini
hatırlayalım:
“Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta/
Her şey naylondandı o kadar.”
kursatbasar63@gmail.com
İnternette
‘sansür’e
sansürlü yanıt
Haber Merkezi - Türkiye’de son yllarda ar-
tan internet sansür uygulamalarõnda karar or-
ganõ olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kuru-
mu (BTK) ve Telekomünikasyon İletişim Baş-
kanlõğõ (TİB) ile onlarõn bağlõ olduğu Ulaştõr-
ma Bakanlõğõ’nõn sitelerine dün 01.00 ile 11.00
arasõnda erişilemedi. Bu iki siteye girmek iste-
yenler adreslerden yanõt alamadõ. Bu üç siteye
erişimi engelleyen ‘hacker’lar grubunun açõk-
lamasõ olduğu iddia edilen metinde ise şu ifa-
deler yer aldõ: “Amacımız, kurumların çalış-
masını engellemek değil, kamuoyunun ve
kamunun dikkatini çekmektir. Telekomüni-
kasyon İletişim Başkanlığı, Bilgi Teknoloji-
leri ve İletişim Kurumu, Ulaştırma Bakan-
lığı sitelerine erişim, Youtube’a yönelik ola-
rak yürüttükleri 5651 sayılı yasa kapsamın-
daki hukuksuz çalışmalar sebebiyle engel-
lenmiştir. TÜBİTAK sitesine erişim ise ku-
rum içerisinde yer alan, kamu güvenliğini
hedef alan BOME (Bilgisayar Olaylarına
Müdahale Ekibi) yapısının fonksiyonsuzlu-
ğunu ve vizyonsuzluğunu gözler önüne ser-
mek için engellenmiştir. Kamu bilgi güven-
liği daha kendi güvenliğini sağlayamayan
bu tarz kurumların tekeline bırakılmamalı-
dır. Bilgilerinize arz ederiz.”
Ulaştõrma Bakanlõğõ, BTK ve TİB sitelerine
erişim dün saat 11.05’te açõldõ. Bakanlõk yetki-
lileri, “www.ubak.gov.tr” internet sitesine eri-
şimin yaklaşõk yarõm saat süreyle engellendiği-
ni ancak daha sonra gerekli tedbirlerin alõndõ-
ğõnõ ve durumun normale döndüğünü kaydetti.
‘Siber tehdit göstergesi’ CHP Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlu “Ulaştõrma Ba-
kanlõğõ’nõn internet sitesine erişimin engellen-
mesinin; ülkenin her bireyinin, kurum ve ku-
ruluşlarõn siber saldõrõlara karşõ savunmasõz ol-
duğunu” gösterdiğini söyledi. Coşkunoğlu,
TBMM’deki toplantõda ülkede internet tekno-
lojisini geliştirmekle görevli bir kurumun site-
sine erişimin engellenebilmesinin “siber teh-
didin son göstergesi olduğunu” vurguladõ.
SÜRECEK