19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Türki- ye’yi sarsan, bir süre sonra 12 Eylül 1980 günü TSK’nin yönetime müdahalesinin öncüsü; “uyarı mektubu” baştan sona ilginç bir öykü. 27 Aralõk 1979 Perşembe gü- nü Genelkurmay Başkanõ Orge- neral Kenan Evren yanõnda emir subayõ saat 17.00’de Cum- hurbaşkanõ Korutürk ile mutat haftalõk görüşmesini yapmak üzere Köşk’e geldi. Görüşmeye on dakika vardõ. Köşk’ün mavi salonunda otur- du. Tam saatinde başyaver, Ev- ren Paşa’nõn yanõna gitti ve Cumhurbaşkanõ’nõn kendisini beklediğini söyledi. Evren önce kravatõnõ, sonra saçlarõnõ düzeltti. Hõzlõ adõmlarla makam odasõna yürüdü. Düşünce- li bir hali vardõ. Yüzü solgundu. Görüşme yaklaşõk bir saat sür- dü. Evren Paşa yorgun ve dalgõn, Köşk’ün uzun koridorunu geçti. Arabasõna bindi, gitti. Baransel, Evren’den sonrasõnõ anlatõyor: “Yaver kapıyı açık bırakmıştı. Korutürk yaveri vasıtasıyla ma- sasındaki notlarını çantasına yerleştirdikten sonra ayağa kalk- tı. Sıkıntılı zamanlar yaptığı gibi pencereden bir süre Ankara’yı seyretti. Odanın içinde bir aşağı bir yukarı dolaştı. Kendisini bek- lediğimiz küçük salondan bize se- lam vererek geçti. Merdivenler- den üst kattaki özel konutuna girdi. Korutürk’te bir tatsızlık ve gariplik sezdik. 28 Aralık Cuma sabahı biraz düşünceliydi. Çankaya Köşkü ve Türkiye ye- ni yıla umutlarla girdi. Pazartesi günü önüme gelen randevu çizelgesinde Koru- türk’ün saat 17.00’de Genelkur- may Başkanı ve kuvvet komutan- larını kabul edeceği yazılıydı. Biraz şaşırdım. Cumhurbaşka- nı Genelkurmay Başkanı ile gö- rüşmesini perşembe günü yapar- dı. Acaba hafta başında yılın ilk gününde böyle bir görüşmeye ne- den gereksinmişti? Acaba yine terör konusu muydu? Zira terör ve anarşi sıkıyönetimlere karşın şiddetini giderek arttırıyordu. Genel Sekreter, Evren’i karşı- lamak üzere Köşk’e gitmiş, bu arada Evren’le kısa bir görüşme yapma olanağı bulmuştu: Evren, Bayülken’e; ‘Eğer siya- si partiler hizaya getirilmezse du- rumu hiç de iyi görmüyorum. Ola- cak şey değil, bu ne büyük sorum- suzluk? Birisi başaramazsa öteki adeta memnun kalõyor. Keza ta- yin ve nakil furyasõ almõş başõnõ gidiyor. Bu uygulamalar toplum içinde ikiliğe sebep oluyor. Bütün bunlarõ Sayõn Cumhurbaşkanõna anlatacağõm’ demişti. B aransel: “Bir gün sonra, 2 Ocak 1980 sabah büroda günlük basın brifingi için çalışırken Hürriyet’te Cüneyt Arca- yürek imzasını taşıyan bir haberle irkildim. Birinci sayfadan iri puntolarla yer alan haberde, TSK’nin Cumhurbaş- kanı’na bir uyarı mektubu verdiği ya- zılıyordu. Tam o sırada nöbetçi yaver arayarak, Cumhurbaşkanı’nın acele beni görmek iste- diğini bildirdi.” Söz sõrasõ Arcayürek’e geldi. O da Türk basõ- nõnõ atlattõğõ uyarõ mektubu haberini nasõl aldõ- ğõnõ anlattõ: “Bir gün önce 1 Ocak 1980 Salõ günü öğleden sonra bürodan eve geldim. Yõlõn ilk günüydü. Sokaklar bomboştu. Gazete bürolarõ dingindi. Sağlõ solu aradõm. Biraz kitap okudum. Gün- lük haberleri TV’den izleyeceğime tuttum rad- yoyu açtõm. 19.00 haberlerini dinledim. Kõsa bir haberdi. Öteki haberler arasõnda dikkat çekmiyordu. Habere göre Genelkurmay Başkanõ Kenan Ev- ren, üç kuvvet komutanõ ve Jandarma Komuta- nõ ile birlikte Çankaya’ya çõkmõşlar, Cumhur- başkanõ Korutürk’le bir görüşme yapmõşlardõ. Önce önemsemedim... Fakat bir süre sonra ha- berin günü ve saati dikkatimi çekti. Bildiğim kadarõyla Genelkurmay Başkanõ her perşembe Cumhurbaşkanõ ile mutat haftalõk görüşmesini yapardõ. Oysa bugün günlerden salõydõ. Üstelik “ziyarette” Genelkurmay Başkanõ yalnõz değildi. Çankaya’ya dört kuvvet komutanõ ile beraber gitmişti. Bu işte bir anormallik vardõ. Olaya daha başka gözle bakmak zorunluydu. Hemen her gün pek çok çevrede olağanüstü te- rör ve anarşi olaylarõ karşõsõnda TSK’nin mü- dahale edeceğinden söz ediliyordu. Kulislerde or- du müdahalesinin artõk gün sorunu olduğu öne sürülüyordu. Liderler dõşõndaki parti yöneticilerinden or- dunun artõk dayanamaz hale geldiğine değinen değerlendirmeler dinliyorduk. O zaman soru güçleniyordu: Bayram değil sey- ran değil. Komutanlar bir salõ günü hep birlikte Cumhurbaşkanõnõ neden ziyaret etmişlerdi? Köşk’ü aradõm. Ali Baransel bilgisi olmadõ- ğõnõ söyledi. Genel Sekreter Haluk Bayülken’e sordum. Ziyarete olağanüstü bir anlam vermedi. Kuşkularõm daha da arttõ. Öteden beri tanõdõ- ğõm, saygõ duyduğum Deniz Kuvvetleri Komu- tanõ Oramiral Bülent Ulusu’yu aradõm; yeni yõ- lõnõ kutladõm ve pat diye sordum: “İçinde bulunduğunuz koşulları, çözüm yollarını Sayın Cumhurbaşkanı’na sözlü ola- rak mı bildirdiniz, yoksa… Yazılı bir metin mi verdiniz?” dedim. Tok bir sesle yanõtladõ: “Yazılı!” Metnin içeriği telaşõna kapõldõm. Arka arkaya sorular sordum. Oramiral “metinde bildiğin şeyler var” de- di... Nasõl “bir şeyler?”: Soru üzerine soru. 1 Ocak gecesi saat 20.30’a doğru İstanbul’u, Hürriyet’i aradõm ve haberi yazdõrdõm. Özetle şöyleydi haber: “Cumhurbaşkanı Ko- rutürk’le dün saat 17.00’de bir saat görüşen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve kuvvet komutanları, bütün anayasal kurumları, ülkeyi içinde bulunduğu tehli- kelerden ve çıkmazlardan kurtarmak için birliğe, dayanışmaya ve birbirilerini desteklemeye çağıran bir metin ver- diler.” Tabii haberde Oramiral Ulusu’nun adõnõ vermiyordum. “Bir TSK yetkilisi Cumhurbaşka- nı’na verilen metinle ilgili olarak şunları söyledi: ‘Bu metnin 12 Mart muhtõrasõndan far- kõ ilgilileri yani bir partiyi veya partile- ri değil, bütün anayasal kuruluşlarõ olumlu yön- de uyarmaktan ibarettir. Sanõrõm Cumhurbaşkanõ bu yazõlõ metni Türk kamuoyuna sunacaktõr. Eğer uyarõmõzõ içeren önemli hususlar yerine gelmeyecek olursa, geriye elbette tek bir alter- natif kalõyor. Düşününüz; bir yandan anarşi öte yandan eko- nomik sõkõntõlar ve ülkeyi bölmeye yönelik ha- reketler karşõsõnda Türkiye’nin tek güvencesi ve bir anayasal kuruluş olan TSK susup kalamaz- dõ. Bütün anayasal kuruluşlar akõllarõnõ başlarõ- na devşirip gereken tedbirler manzumesini sü- ratle almak zorundadõrlar. Kõsõr çekişmeler par- tiler arasõndaki kavgalar sorunlarõ giderek bü- yütmektedir’.” Askeri yetkiliye sordum: “Ya partiler sıralanan önlemleri almaz- larsa o zaman?” “O zaman” dedi. “Yönetime el koyarız!” Haberde sadece bu son soru ve yanõtõ yer al- madõ. “Ordu Uyarı Mektubu” haberi 2 Ocak 1980 günü Hürriyet’te patladõ. Yalnõz tarihte yanõlmõştõm. Mektubu 1 Ocak’ta Cumhurbaşkanõ’na ver- diklerini yazõyordum. Oysa uyarõ mektubunu Genelkurmay Baş- kanõ Orgeneral Evren 27 Aralõk 1979 günü Cumhurbaşkanõ Korutürk’e vermiş… Ancak Cumhurbaşkanõ sonradan öğreneceğimiz ken- dine özgü nedenlerle mektubu bir haftaya ya- kõn süre -Demirel’in ifadesiyle- “cebinde taşımış” partilere vermemişti. CMYB C M Y B 19 HAZİRAN 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 B aransel’e sordum: Siyasal gerginliklerin ala- bildiğine yoğunlaştõğõ, anarşi ve terörün ülkeyi kan gölü- ne çevirdiği günlerde birtakõm çev- reler (hatta sorumlu kişiler) Silahlõ Kuvvetler’in yönetime el koymasõ- nõ açõktan söylemeye başladõklarõ günlerdi o günler. Bu durumda Cumhurbaşkanõ’nõn tavrõ neydi? Duraksamaksõzõn yanõtladõ: “Ko- rutürk Silahlı Kuvvetler’in yö- netime el koymasına daima kar- şı çıktı” dedi ve bir sohbet sõrasõn- da Cumhurbaşkanõ’nõn bu konuda kendisine söylediklerini aktardõ: “Göreve başladığından bu ya- na orduyu politika dışında tutmak için büyük çaba gösterdim. Parlamenter sistemin kendi ku- ralları içinde işlemesi gerektiğine olan inancımı her şart ve ortam- da korudum. Hür demokratik parlamenter sistemlerde her tür- lü çözüm yeri milletin iradesinin temsil edildiği TBMM’dir… ...Bana bende olmayan yetki- ler kullandırılmak isteniyor. Bu yönde kamuoyu oluşturul- mak isteniyor. Böyle bir kapı açıldığında demokratik parla- menter sistemin sağlıklı işle- mesi mümkün olur mu? Başkomutanlığım hatırlatılı- yor. Ben önce TBMM’nin manevi kişiliğini temsil ediyorum. Temsil ettiğim Meclis’e karşı, başkomutanlığımı nasıl kullanı- rım?.. Kendilerinden aldığım vazifeyi, kendilerini ortadan kaldırmak için nasıl kullanırım?” Bir kez daha hükümet kurdurdu 17 Ekim 1979’da Cumhuriyet Senatosu ara seçimi ve boş olan 5 milletvekilliği için ara seçimlerinde iki parti arasõnda yine kõran kõra- na bir mücadele yaşandõ. Kimi iddialara karşõn AP, beş senatörlük ve beş milletvekilliği kazandõ. Bej bej diye ünlenen seçim so- nuçlarõ belli olur olmaz CHP lideri Bülent Ecevit; “milletin tevec- cühü Adalet Partisi lehine ol- muştur” dedi ve Korutürk’e isti- fasõnõ verdi. Seçimi kazanan Demirel’e yine hükümet olma yolu açõlmõştõ ama: Bu hükümet 1970-80 arasõnda kurduğu son hükümet oldu. 12 Eylül sabahõ darbe ile sona erdi. 6. Demirel (azõnlõk) hükümeti. (12 Kasõm 1979’dan 12 Eylül 1980’e) MSP’nin dõşarõdan destek ve güvenoyu verdiği azõnlõk hükü- meti dönemi ilginç gelişmelere sahne oldu. 12 Eylül darbesini dokuz ay ön- ceden haber veren ordu uyarõ mek- tubu olayõ yaşandõ. KORUTÜRKANLATIYOR K imi gazetecilere, komutanlardan mektubu aldõğõ gün aralarõnda geçen konuşmalarõ Korutürk şöy- le anlatõyor: “Komutanlar bana mektubu vermek için geldiklerinde, ‘Bu işler iyi gitmiyor. Siz yaşça ve kõdemce bizden büyüksünüz. Geniş tecrübe sahibisiniz. Gelin başõmõza geçin, Türkiye’yi içine düştüğü badireden kurtaralõm’ dediler. Ben de ‘haklõsõnõz, ülkemizin büyük sõ- kõntõlarõ var. Ancak, askeri rejimle bunla- rõn halledilmesi mümkün olmayabilir. Yal- nõzlõğa sürüklenebilirsiniz. Ama ihtilal yapmaya kararlõysanõz ben bu işte yo- kum. İsterseniz şimdi istifa etmeye hazõrõm’ şeklinde düşüncelerimi ifade etmiştim. Gerçekten bu isteklerini yerine ge- tiremedim. Anayasaya bağlı kalaca- ğıma yemin etmiştim. Demirel ile Ec- evit’i çağırdım. Onlara mektubu ver- dim. İşin ciddiyetini anlattım. Bu önemli gelişmeyi hemen bir formüle bağlayarak çözümü için demokratik yollardan parlamentoya havale et- tim.” Korutürk’ün elbette gerçeği yansõtan bu açõklamalarõna karşõn komutanlara as- kerlere yapacaklarõ müdahaleyi 6 Nisan 1980’de Cumhurbaşkanlõğõ görevini ta- mamladõktan sonraya bõrakmalarõnõ söy- lediği ve bu nedenle darbenin 12 Eylül’de yapõlabildiği öne sürüldü... Korutürk uyarõ mektubunu bir hafta ce- binde taşõdõğõnõ içeren eleştirilere Genel Sekreteri Haluk Bayülken’le yaptõğõ bir söyleşide yanõt veriyor: “4-5 gündür çektiğimi bir ben bilirim bir de Allah. Zira Genelkurmay Baş- kanı’nın getirdiği mektup bana da sürpriz oldu. 28 Aralık Cuma günü Başbakan Demirel’in bana yaptığı mutat ziyaretlerinde bu konuyu ken- disine açmadım. Çünkü memleket menfaatleri bakımından en iyi şekilde nasıl hareket etmeliyim, diye düşünü- yordum. Başbakan’a sadece ordunun tedirgin olduğunu anlatmakla yetin- dim. 29 Aralık Cumartesi günü dairede çalışırken sizin şiddetli bir burun ka- naması geçirdiğinizi, GATA’ya kal- dırılıp tedavi gördükten sonra doktor tavsiyesiyle evde mutlak istirahata mecbur tutulduğunuzu öğrendim. Ra- hatsızken sizi de üzecek bir konuyu gö- rüşmeye gönlüm razı olmadı. Bu ara- da yeni yıla girerken memleketi ka- ramsar bir havaya sokmak istemedi. Bu arada Sayın Evren’i aradım. Mek- tubu yılbaşından sonra açıklayacağımı söyledim. O da ‘Nasõl emrederseniz’ de- di. Neticede 1 Ocak günü komutanları Köşk’e davet ederek kendileriyle tefer- ruatlı görüş alışverişinde bulundum.” Bu araya bir not sõkõştõrmam gerekiyor. Gerçekten o cuma günü Cumhurbaş- kanõ Demirel’e mektuptan söz etme- mişti. Zira 2 Ocak günü Hürriyet’te uyarõ mektubunu açõklamamdan sonra te- lefonla konuştuğum AP lideri biraz kõr- gõn bir sesle, “Mektubu öğrendiğiniz- de bir haber verseydiniz” dedi. Yanõt vermedim. Ben gazeteciydim. Haber gazete çõktõktan sonraki saatlerde ya yalanlanõrsa diye korku nöbetleri ge- çirdim. Radyolarda uyarõ mektubu oku- nunca nasõl rahatladõğõmõ anlatacak sözcük bulamõyorum. Sözü Baransel’e bõrakõyorum: Ve takvimler 6 Nisan 1980’e dayandõ. Korutürk günlük çalõşmalarõnõ yap- tõktan sonra konutuna çõktõ. Eşi Emel Ha- nõm tarafõndan her zamanki gibi karşõ- landõ. Akşam yemeği yendi. Televiz- yonda günlük gelişmeler izlendi. Korutürk görevini tamamlamõş olmanõn mutluluğu içindeydi. Emel Hanõm, Bayan Bayülken’in “Siz adeta seviniyorsunuz Köşk’ten ayrılışınıza” deyişini hatõrladõ. 6 Nisan 1980 günü Cumhurbaşkanõ Fah- ri Korutürk sade bir törenle Köşk’ten ay- rõldõ. Ankara’da evi olmayan Korutürkler Sõh- hiye’deki Orduevi’nde kalacaklardõ. Orada Genelkurmay Başkanõ Orgeneral Evren ile İkinci Başkan Orgeneral Haydar Saltık ve eşleri tarafõndan karşõlandõ. Senato Başkanõ İhsan Sabri Çağla- yangil Cumhurbaşkanlõğõ’na vekâlet et- meye başladõ. Bir arada CHP lideri Ec- evit’le AP lideri Demirel’i Köşk’te bir ak- şam yemeğinde bir araya getirdi. Başta Cumhurbaşkanlõğõ seçimi, ül- kenin öncelikli ve önemli sorunlarõnda uzlaşmalarõna çalõştõ. TBMM’de cumhurbaşkanõ seçimi tur- larõ başlamõştõ ve sürüp gidiyordu. Dar- be söylentileri artõk güncelleşmişti... Uyarõ mektubundan 9 ay sonra, bek- lenen oldu. TSK 12 Eylül 1980 günü yönetime el koydu... Bir gazetecilik olayı HÜRRİYET’TE UYARI MEKTUBUNUN ÖYKÜSÜ HÜRRİYET’TE UYARI MEKTUBUNUN ÖYKÜSÜ Siyasi gerginliklerin yoğunlaştõğõ dönemde Korutürk, orduyu politikanõn dõşõnda tutmak için büyük çaba harcadõ Askeri müdahaleye karşı UYARI MEKTUBU UYARI MEKTUBU HAYAL ve GERÇEK KÜRŞAT BAŞAR Eksen Çoktan Kaymış Eskiden bir gazeteciye, yazara söylenecek en kötü şey MİT ajanı demekti. Birinin kulağına, “yahu sen bunu bilmiyor musun, MİT’ten bu” dedin mi tamamdı. Sonra işler gelişti. CIA ajanları olduğu söylenmeye başlandı. Malum bu CIA her işin altından çıkar, ülkeleri birbirine karıştırır, darbe yaptırır, hükümet devirir ama her nedense bu işleri yaptığı söylenen hiçbir ülkede bir başarı elde edememiştir, ayrı. Belki ben anlamıyorum, özellikle böyle yapıyorlardır. Artık en son MOSSAD ajanı gazetecilerin var olduğunu da duyunca gerçek eksen kayması neymiş anladım. Bu, “istihbarat örgütü üyesi” suçlaması her zaman işe yarar. Çünkü suçlananın ispat şansı yok. “Evet ajanım yalnız hâlâ kadromu yapmadılar ona bozuluyorum” diyecek hali yok kimsenin. Gidip MİT’ten, CIA’dan, MOSSAD’dan “ilişiği yoktur” diye kâğıt mı getirecek? Zaten bizde böyle acayip şeylere inanma hevesi vardır. Bin yıldır tanıdığımız adam için bile biri çıkıp olmadık bir şey söylese kuşkulanırız. Başlarız o güne kadar yaptıklarından bu durumu destekleyecek kanıtlar toplamaya. Normalde milyonda bir olan şeyleri her duruma uygulamakta birbirimizle yarışırız. Ülkemizde nedense hiç kimse gerçek nedenlerle suç işlemez! Adam, aşırı milliyetçiyim, bilmem kimin vatan haini olduğunu düşünüyordum, gaza geldim, gittim vurdum diye ifade verse, silahıyla, planlarıyla yakalansa yine yazılar çıkar. “Yok, bu böyle diyor ama acaba kimin maşası?” Yakalanan daha konuşmaktan aciz ama o kadar muazzam bir eğitim almış, öyle bir zekâ sahibi ki, ifadeleriyle yıllarca bizi kandırıyor, hiç açık vermiyor, görev aldığı yeri belli etmiyor. Kimse kendi inancı, görüşü, kişiliğiyle bir şey yapmıyor. Hep birinin maşası! Yahu koca ülkede kendi iradesiyle, cesaretiyle bir suç işleyen yok mu? Artık komplo teorileri o hale geldi ki, suçlular suçlu olduğunu kanıtlamakla uğraşıyor, inanmıyorlar, suçsuzlar suçsuz olduğunu anlatmaya çabalıyor ona da inanmıyorlar. Adam suçüstü yakalanıp, “vallahi de, billahi de ben yaptım” diye anlatıyor, neden onun yapmadığını ispata çalışıyorlar. Bir suçla uzak yakın ilgisi bulunamayan, “kardeşim benim suçum ne, suçum varsa bileyim belki kabullenirim,” diyen insanların ille de suçlu olduğunu ispat için yine uğraşıyorlar. Her şeyin arkasında çözülmesi mümkün olmayacak karanlık ilişkiler, komplolar, gizli örgütler, uluslararası bağlantılar hatta tarihi yapılanmalar var. Siz bundan daha büyük eksen kayması gördünüz mü? Bizim topluca eksenimiz kaymış. Artık insanlar yazı yazarken acaba ne tür bir gizli örgüt üyesi olarak suçlanacağı korkusuna kapılmış. O zaman ne yapalım, Turgut Uyar’ın bir şiirini hatırlayalım: “Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta/ Her şey naylondandı o kadar.” [email protected] İnternette ‘sansür’e sansürlü yanıt Haber Merkezi - Türkiye’de son yllarda ar- tan internet sansür uygulamalarõnda karar or- ganõ olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kuru- mu (BTK) ve Telekomünikasyon İletişim Baş- kanlõğõ (TİB) ile onlarõn bağlõ olduğu Ulaştõr- ma Bakanlõğõ’nõn sitelerine dün 01.00 ile 11.00 arasõnda erişilemedi. Bu iki siteye girmek iste- yenler adreslerden yanõt alamadõ. Bu üç siteye erişimi engelleyen ‘hacker’lar grubunun açõk- lamasõ olduğu iddia edilen metinde ise şu ifa- deler yer aldõ: “Amacımız, kurumların çalış- masını engellemek değil, kamuoyunun ve kamunun dikkatini çekmektir. Telekomüni- kasyon İletişim Başkanlığı, Bilgi Teknoloji- leri ve İletişim Kurumu, Ulaştırma Bakan- lığı sitelerine erişim, Youtube’a yönelik ola- rak yürüttükleri 5651 sayılı yasa kapsamın- daki hukuksuz çalışmalar sebebiyle engel- lenmiştir. TÜBİTAK sitesine erişim ise ku- rum içerisinde yer alan, kamu güvenliğini hedef alan BOME (Bilgisayar Olaylarına Müdahale Ekibi) yapısının fonksiyonsuzlu- ğunu ve vizyonsuzluğunu gözler önüne ser- mek için engellenmiştir. Kamu bilgi güven- liği daha kendi güvenliğini sağlayamayan bu tarz kurumların tekeline bırakılmamalı- dır. Bilgilerinize arz ederiz.” Ulaştõrma Bakanlõğõ, BTK ve TİB sitelerine erişim dün saat 11.05’te açõldõ. Bakanlõk yetki- lileri, “www.ubak.gov.tr” internet sitesine eri- şimin yaklaşõk yarõm saat süreyle engellendiği- ni ancak daha sonra gerekli tedbirlerin alõndõ- ğõnõ ve durumun normale döndüğünü kaydetti. ‘Siber tehdit göstergesi’ CHP Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu “Ulaştõrma Ba- kanlõğõ’nõn internet sitesine erişimin engellen- mesinin; ülkenin her bireyinin, kurum ve ku- ruluşlarõn siber saldõrõlara karşõ savunmasõz ol- duğunu” gösterdiğini söyledi. Coşkunoğlu, TBMM’deki toplantõda ülkede internet tekno- lojisini geliştirmekle görevli bir kurumun site- sine erişimin engellenebilmesinin “siber teh- didin son göstergesi olduğunu” vurguladõ. SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle