19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İstanbul Haber Servisi - Al- man bilim adamõ ve anatomist Dr. Gunther von Hagens tarafõndan “Plastinasyon” denilen bir yön- temle çürümez hale getirilen 200’den fazla insan bedeni parça- sõnõn sergilendiği “Body Worlds Orijinal Vücut Dünyası Sergisi- Yaşam Döngüsü” dün Kara- köy’deki Antrepo 3’te düzenlenen basõn toplantõsõnõn ardõndan açõl- dõ. İnsan bedenini, kaslarõ, damar- larõ ve organlarõyla bozulmamõş haliyle gösteren sergi, bugüne dek dünyanõn birçok ülkesinde yakla- şõk 30 milyonun üzerinde ziyaret- çi topladõ. ‘Body Worlds’ sergisi, vücut- larõnõ bağõşlayan kişilerin beden- lerinin ve iç organlarõnõn halka su- nulduğu tek insan anatomisi sergi- si niteliğini taşõyor. Dünya çapõn- da büyük tartõşma da yaratan, 2010 Avrupa Kültür Başkenti et- kinlikleri kapsamõnda, Thepart- ners ile serginin tõbbi ve bilimsel danõşmanlõğõnõ yapan İstanbul Üniversitesi (İÜ) işbirliği ile açõ- lan sergi, insan anatomisinin zarif formunu keşfedip, stres altõnda, hastalõk döneminde nasõl kõrõlgan olduğunu ve sağlõklõyken nasõl bir güce ulaştõğõnõ gösteriyor. Basõn toplantõsõnda bu sergiyle kim olduğumuzun, nasõl düşündü- ğümüzün, doğum, yaşam ve ölü- mün öyküsünü anlattõğõnõ söyle- yen Günter von Hagens, son 35 yõlõnõ plastinasyon yaparak geçir- diğini vurgulayarak bu süreçte de insan bedeninin anatomik açõdan mükemmelliğine tanõk olduğunu be- lirtti. Ayrõca sergi- nin 1995 yõlõndan bu yana yapõldõ- ğõnõ, plastinas- yon yöntemi için de 11 bin 500 kişinin bedenini bağõş- ladõğõnõ kaydetti. Hagens’in eşi ve ay- nõ zamanda serginin kreatif tasarõmcõsõ Dr. An- gelina Whalley ise “Sergile- rimizin bu kadar başarılı ol- masının ardında yatan, ziya- retçilerin plastinatları gördük- ten sonra iç dünyalarına doğru yaşadıkları yolculuk” dedi. Whalley, konuşmasõnõ Nâzım Hikmet’in “Yaşamaya dair” şiirinin dizeleriyle tamamladõ. 12 HAZİRAN 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B SELAM OLSUN ÜLKÜ TAMER Okullarda Divan Edebiyatı Lise sıralarında bir edebiyat öğretmenimiz vardı. Dört yıl öğrencisi oldum. Dört yıl, arkadaşlarım gibi, sıkıntıdan patladım. Güldüğünü de bir kere gördüm. Divan şairlerinden dizeler okuyor, bizden bu dizelerin aruz kalıplarını bulmamızı istiyordu. İyi-kötü beceriyorduk. Sonunda bir dize okudu: “Sen attın kalbime ateşten bir ok”. Hadi bakalım, bul kalıbını... Failâtün diyoruz olmuyor, mefâilün diyoruz olmuyor, müstefilün diyoruz, ı-ıhh. Öğretmenimiz belki on dakika uğraştırdı bizi. Sonunda elini gerdanına götürüp kıkır kıkır güldü! “Aruz vezni değil ki bu. Hece vezni. Altı beş... Ben yazdım!” Kitapta “Dedem koynunda yattıkça benimsin ey güzel toprak” diye başlayan şiire mi geldi sıra, öğretmenimizin, daha doğrusu koro şefimizin önderliğinde, vezne uygun olarak bir ağızdan şarkı söyler gibi bağırıyorduk: “De- demmm-koy-nunn-dayat-tık- çaaa-be-nimm-siiiney-gü-zel- top-rakkk...” Okullarda Divan edebiyatının öğretilip öğretilmemesi konusu zaman zaman gündeme geliyor. Divan edebiyatını da, halk edebiyatını da bilmeden günümüz edebiyatını gerektiği gibi değerlendiremeyiz elbette. Ama Divan edebiyatı okutulurken de Divan edebiyatını bilmiyorduk zaten. Edebiyata özel ilgi duyanlar dışında, bu dersten sınıf geçmiş kime isterseniz sorun. En kabadayısı, Fuzulî’nin adını bir yerlerden hatırlayacak, belki bir mucize sonucu, Nedim’in “Gidelim servi revânım yürü Sâdâbâd’a” dizesini mırıldanacaktır. Vazgeçtim “mef’ulü”lerden, “müstefilün”lerden, ezber ettiğimiz “fâilâtün”ün sonunu bile getiremeyecektir. Sorun sadece Divan edebiyatının dilinde yatmıyor ki. Halk şiiri de “altı beş”, “yedi yedi”, “dört dört üç” duraklı hece vezinleri olarak kaldı aklımızda. Derslerde Karacaoğlan’ı kim öğrendi, Pir Sultan Abdal’ı kim sevdi? Öğrettiler mi? Sevdirdiler mi? Ya günümüz edebiyatı? Yakup Kadri’yi, Halide Edip’i, Reşat Nuri’yi okul sıralarından kim hatırlıyor? Mohaç Savaşı’nın, Karlofça Antlaşması’nın tarihlerini ezberleyerek Osmanlı tarihini öğrendiğimiz gibi, vezinleri, kitap adlarını ezberleyerek edebiyatı da öğrendik! Bu düzende Divan edebiyatını kaldırmışlar, kaldırmamışlar, ne önemi var... Divan edebiyatı dilinden günümüz Türkçesine geleyim. Okullarda Türkçe öğretiliyor mu sanki? Dili doğru kullanmak yazarlara özgü bir şey olmamalı. Kim olursa olsun, anadilini anlaşılır biçimde konuşabilmeli. Konuşabilmeli ki, düşüncelerini, görüşlerini, dileklerini de anlaşılabilir biçimde aktarabilsin. Anadilini bilmeyen kimse, düşüncelerini aktarmak bir yana, onları kendi kafasında oluşturmakta bile güçlük çeker. Eskiden okullarda “tahrir” diye bir şey vardı. Belirli konularda yazarken dilimizi geliştirir, bir yandan da düşüncelerimizi belirli bir mantık düzeni içinde oluşturmaya, sonra aktarmaya çalışırdık. Sözgelimi, “Damlaya damlaya göl olur”u yorumlarken, Türkçeyi kullanmayı da öğrenirdik. Şimdi öyle mi? “Test” icat oldu, Türkçe bozuldu. Soru: “Damlaya damlaya göl olur... Nedir?” Yanıtlar: “(a) Coğrafya terimi; (b) Atasözü; (c) Hava tahmini; (d) Doğu Anadolu’da hidroelektrik santralı.” Atıyorsun bir çarpı işareti “b”ye... Hadi, geçmiş olsun. Biz okulda “yazma”yı öğrenirdik. Şimdi “işaretleme” öğretiliyor. Sokaktaki adamın dağarcığında kaç kelime var acaba? 500 mü, 300 mü? Bana sorarsanız, 100 bile abartılı bir sayı. Bu kadar kelimeyle (üstelik onları doğru ve düzgün kullanmayarak) ne düşüneceğiz, ne yaratacağız, ne anlatacağız? Yakında bu durumu bile arayacağız diye korkuyorum. Dil açısından tarih öncesine öylesine hızla yolculuk ediyoruz ki, beş-on yıla kalmaz çarşıda pazarda “Hogurk mırk gurk!” “Hooop! Tagır mugark!” gibisinden konuşmalara tanık olabiliriz. Kültür Servisi - Bu yõl üçün- cüsü gerçekleştirilecek olan “Do- cumentarist - İstan- bul Belgesel Günle- ri”, 22-27 Haziran tarihleri arasõnda ‘dünyanın belgese- li’ni İstanbul’a geti- riyor. 35 ülkeden 120’den fazla filmin gösterileceği etkinli- ğin bu yõlki onur ko- nuğu İsrailli yö- netmen Eyal Si- van. Festivalde bu yõl mercek altõna alõnan bölgeler Balkanlar, Po- lonya ve İsviçre. Pera Müzesi Oditoryumu, Fransõz Kültür Merkezi, Ak- bank Sanat, Dutch Chapel, Tütün Deposu ve Şişmanoğlu Kona- ğõ’nda yapõlacak gösterimler “Ka- pitalizm Çıkmazı”, “Kent ve Sinema”, “Ortadoğu’nun Fay Hattı: Filistin-İsrail”, “Kadın- lık Halleri” gibi başlõklardan oluşuyor. Bu yõlõn onur konuğu, İsrail’in devlet politikasõnõn en sõkõ muhalifle- rinden Eyal Sivan ise 26 Haziran’da festival kapsamõnda bir sinema dersi ve- recek. İsrail’e karşõ uygulanan kültürel ve akademik boy- kot çağrõsõna da des- tek veren Sivan, son filmi “Yafa, Porta- kalın Otomatiği” (Jaffa, The Orange’s Clockwork) de fes- tivalde sunulacak. docİstanbul ve Mithat Alam Film Merkezi işbirliğiy- le bir belgesel proje geliştirme atölyesi ve “İfade ve Basın Özgürlüğü- ne Sıkılan Kurşunlar” konulu bir dokümantasyon sergisi, ayrõ- ca “Belgesel Fotoğrafın Mecra Sorunları” başlõklõ panel de fes- tivalin yan etkinlikleri arasõnda yer alõyor. ‘35. Ulusal İsmet Küntay Tiyatro Ödülleri’ ‘Kerbela’ya üç ödül birden Kültür Servisi - Türkiye sahnelerinde sahnelenen, yerli yazarlarõn oyunlarõna veri- len 35. Ulusal İsmet Küntay Tiyatro Ödülle- ri açõklandõ. Hayati Asılyazıcı, Nilgün Se- rimoğlu, Oya Gökberk, Şerif Köyan ve Na- dide Küntay’dan oluşan seçicin kurulun de- ğerlendirdiği oyunlardan gazetemiz yazarõ Ay- şe Emel Mesci’nin yönettiği, Ali Berktay’õn yazdõğõ “Kerbela”, üç dalda ödül aldõ. Ödül töreni ise 2010-2011 tiyatro döneminin ‘ilk yerli oyun’unun galasõnda İstanbul’da yapõ- lacak. Ödüle değer görülen isimler ise şöyle: “En İyi Oyun Yazarı”: Ali Berktay (An- kara DT - “Kerbela”) “En İyi Yapım ve En İyi Yönetmen”: Ay- şe Emel Mesci (Ankara DT - “Kerbela”) “En İyi Kadın Oyuncu”: Seray Gözler Ye- niay (İstanbul DT - “İki Çarpõ İki”) “En İyi Erkek Oyuncu”: Kazõm Sinan De- mirer (Eskişehir BBŞT - “Dost”) “En İyi Dekor”: Barõş Dinçel (İBBŞT - “Binali ile Temir”) “En İyi Kostüm”: Nilgün Gürkan (İBBŞT - “Düşüş”) “En İyi Müzik”: Tahsin İncirci (Ankara DT - “Kerbela”) “En İyi Işık” : Serhat Akõn (İstanbul DT - “Lozan”) “En İyi Dramaturg”: Devlet Tiyatrolarõ Başdramaturgu Firuzan Tercan. “İsmet Küntay Özendirme Ödülü”: Ti- yatro Öteki Hayatlar (“Düriye Teyze”) “İsmet Küntay Jüri Özel Ödülü”: Mus- tafa Kurt (Bursa BBŞT - “Kamyon”) “İsmet Küntay Tiyatro Özel Ödülü”: Hurmetullah Utyaşev (Başkortostan Majit Ga- furî Devlet Akademik Dram Tiyatrosu “Ah- met Zeki Velidi Togan”) “İsmet Küntay Onur Ödülü”: İBBŞT sa- natçõsõ “Toron Karacaoğlu”. “Plastinasyon” denilen bir yöntemle çürümez hale getirilen 200’den fazla insan bedeni parçasõnõn sergilendiği “Body Worlds Orjinal Vücut Dünyasõ Sergisi-Yaşam Döngüsü” Karaköy’deki Antrepo 3’te açõldõ. Vücutlarõnõ bağõşlayan kişilerin bedenlerinin ve iç organlarõnõn yer aldõğõ sergi, tek insan anatomisi sergisi olma özelliğini de taşõyor. İstanbul Belgesel Günleri 22 Haziran’da başlıyor Dünyanın belgeseli Documentarist’te İsrailli muhalif yönetmen Eyal Sivan. ‘BodyWorldsOrijinalVücutDünyasõSergisi-YaşamDöngüsü’17Aralõk’akadarAntrepo3’te Bedenin derinliğine yolculuk Gunther von Hagens ve Angelina Whalley AltunizadeCAPITOL SPECTRUM 14 216554 77 70 11:00 - 13:30 - 16:10 - 18:45 - 21:15 - 23:45 CaddebostanAFM (BUDAK) 212358 02 02 10:40 - 13:10 - 15:45 - 18:20 - 21:00 C/C.tesi 23:30 KozyatağıCINEBONUS (PALLADIUM) 216663 11 41 11:15 - 13:45 - 16:15 - 18:45 - 21:15 C/C.tesi 23:15 LeventCINEBONUS (KANYON) 212353 08 53 11:00 - 13:45 - 16:30 - 19:15 - 22:00 C/C.tesi 23:45 Kerbela
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle