13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 28 MAYIS 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Lütfen Sendikacılığı Yozlaştırmayın Faks: 0 216 302 82 08 [email protected] Kimi sendikalarımız, TEKEL İşçilerinin sonuç alınamayan grevinin hemen ardından Zonguldak’taki grizu patlamasında işçi sınıfının 30 evladını yitirmesi de gelince iktidarı ciddi bir uyarı hareketi ile uyarmak için ciddi bir eylem yapılmasını masaya getirdiler. Bunun için seçilen tarih 26 Mayıs’tı ve düşünülen de genel grevdi. DİSK ve KESK’in öncülük ettiği proje Türk-İş ile Hak-İş ve Memur-Sen’in ayak sürçmesi üzerine önce 1 günlük uyarı eylemine, bu düşünceyi öneren emek örgütlerini, eylemin biçim ve süresinden dönmek zorunda bıraktı. TEKEL direnişinin dayanağı olan ünlü 4/C ve 4/B maddeleri ve yine 657 sayılı yasanın 50/D maddelerinin kendilerine uygulanmaması için direnen emek örgütleri arasında birlikteliği sağlamak amacıyla önce genel grevin ertelenmesi, daha sonra da iktidarın hışmını azaltmak amacıyla da 1 günlük eylemden vazgeçilmesi masaya taşınmış oldu. İşçinin güvencesi olan sendikalaşmayı sınırlayan, kimilerini geçici; kimilerini de mevsimlik çalışanlar olarak değerlendiren bu hükümlerin, özelleştirmeyi tam bir peşkeş çekme olarak algılayan siyasi iktidar tarafından emeği adeta yok etmek için kullanıldığını kamuoyu, son TEKEL işçileri direnişi nedeniyle yakından izledi. Erdoğan’ın inadını kırmak, o direnişlerle de başarılamadı. Özellikle 4/C ve 4/D’nin kaderi Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karara bırakıldı. Yargı hızlı davranmalı Binlerce işçi, geleceklerini güvence altına almak amacıyla önceki gün yurdun çeşitli kentlerinde hem yasama ve yürütme organlarına bir kez daha seslerini duyurmak, hem de Yüksek Mahkeme’yi daha hızlı sonuç almaya çağırmak amacıyla alanlarda toplanmak istedi. Toplandı da, ancak bu toplanışlar ve belirli mesafeler içindeki yürüyüşler, başlangıçta tasarlandığı gibi çalışanların oluşturduğu sendika örgütlerinin yöneticileri arasında, emekten doğan güçlerini, grev yolu ile yansıtmakta tereddütlü davranmaları nedeni ile cılız kaldı. Önce Türk-İş Konfederasyonu yönetimince genel grevin yapılması zamansız bulundu. KESK ve DİSK’in o doğrultudaki isteklerden büyük konfederasyonuna son zamanlarda egemen olan anlayış mendireğine çarpınca, bu kez tam gün iş bırakmanın başarılı olamayacağı gibi bir durum ortaya çıkmış oldu. KESK, o aşamada isteklerinde yalnız kaldı. Ötekiler, bir saatlik gösteri ile yetinmek zorunda kaldılar. Eylem değil eylemcik... Dolayısı ile önceki gün sergilenen olaya eylem değil, eylemcik demek, cılız direniş denemesinin hakkını vermek olacaktır. Kendi geleceklerini sosyal devletin yansız güvencesi altına alamayanların sendika yönetimlerinde boy göstermelerinin anlamsızlığı giderek boyutlanıyor. Vitrinlerine, bizim iktidar gibi sosyal devlet gibi bayramlık söylemler koyarak sadece kendi yurttaşlarını değil; uluslararası camiayı, o arada AB’yi ve özellikle ILO’yu kandırmaya, yöntemlerini giderek büyütmek istediği korku imparatorluğu Türk sendikacılığını tek partinin demokrasiye geçiş döneminde kamuoyunu alıştırmak amacıyla kendi içinden vitrine çıkardığı “Müstakil Grup” adındaki kuruluşa döner. O grupta görev verilen milletvekilleri, belirli süre için CHP ile bağlarını askıya alıp, Meclis’te hükümete ılımlı eleştiriler yöneltirler, ama bütçe gibi yaşamsal konular gündemde ise o eleştirilerden sonra kabul oylarını kullanmaktan kaçınmazlardı. Çünkü eylem sınırları oraya kadardı. Eylemi eylemcik haline getirdiniz mi, sendikacılığın da 23 Nisan Çocuk Bayramı’nda bir gün için Başbakanlık masasına oturtulan çocuklara döneceğini özellikle Türk-İş yönetimi öğrenmelidir. TEŞEKKÜR Yaptığı başarılı by-pass ameliyatı ile beni tekrar sağlığıma kavuşturan saygıdeğer hemşehrim Sayın Prof. Dr. ÖMER IŞIK’a, Özel Medicana Hospitals Çamlıca Hastanesi’ndeki ekibine, yoğun bakım ve servis hemşire ve görevlilerine, kan temini için olağanüstü gayrette bulunan, Maltepe Dumlupınar İlköğretim Okulu Müdürü Mustafa Katırcılar, Gülsüm-Mahmut Yücel dostlarımıza, Eğitim-İş Sendikası ile duyarlı asker ve yurttaşlarımıza, ayrıca; bizzat hastaneye ve evime gelerek, çiçek göndererek, telefon ve e-mail mesajları çekerek; bana moral veren çok saygıdeğer DSHP Genel Başkanı Sayın Rahşan Ecevit’e, Aygaz Genel Müdürü Sayın Yağız Eyüboğlu’na, DSP, CHP, TDH, Eğitim-İş, CUMOK ve ADD’li dostlarıma, İstanbul İlköğretim Müfettişleri Başkanı ve yardımcıları ile müfettiş arkadaşlarıma, Maltepe-Dumlupınar İlköğretim Okulu yönetici, öğretmen ve velilerine, ilköğretim okulları yönetici, öğretmen ve memurlarına, Kızılcahamamlı, Çamlıdereli ve İstanbul’da yaşayan Ankaralı hemşehrilerime, eşime, kızlarıma, kardeşlerime, akrabalarıma ve bütün dostlarıma teşekkür ederim. Herkese sağlıklı ve mutlu bir yaşam dilerim. RASİM AKKAYA İlköğretim Müfettişi - İstanbul 9. Cumhurbaşkanõ Demirel, gündemdeki konulara ilişkin C’in sorularõnõ yanõtladõ: Hükümet sabõkalõ hale geldi Başbakan Erdoğan, başkanlık sistemiyle ilgili önerisini ortaya koydu. Siz de geçmişte başkanlık sistemini savunmuştunuz, yine ay- nı görüşte misiniz? Bugünden daha iyi olmaz. Böyle bir sistemle geçilirse daha iyi olmaz. Başkanlõk sistemi devleti daha iyi işletmek içindir. Fakat devleti daha iyi idare etmek için altyapõ ister, başkanlõk sistemi federasyonla mümkündür. Birlik, bütünlük korkusu olan ülkeler için federasyon imkânõ yoktur. Yani birliğini muhafaza etmekte birtakõm sõkõntõlar içinde olan ülkeler fede- rasyona gidemez, federasyona gi- derse dağõlõrlar, o korku vardõr. Onun için Türkiye, federasyon yapamaz, yapamayõnca başkan- lõk sisteminin cazibesi de gidiyor. Zaten ABD’den başkasõ doğru düzgün yürütemiyor. Ama şu önemli, bu sistemi daha iyi işle- tin, siyasi reform yapõn. Yargõ, eği- tim ve sağlõk reformu yapõn. Gelin daha çok yatõrõm yapacak ortamõ ha- zõrlayõn. Evvela yüzde 10 barajõnõ ve dokunulmazlõğõ kaldõrõn. Hükümetin demokratik açı- lım projesi terörün çözümüne bir katkı yapabilir mi? Bir şey yapmadõlar ki. Tür- kiye’de siyaseten ayağa kalkan adama bir şey vermeye kalkar- sanõz o zaman onun dõşõndaki- ler de ayağa kalkar. Kanunlar var. Bunlarõn herkes için aynõ uygulanmasõ lazõm. Eksiklikler herkes için tanõmlanmalõ. Kişiye, ferde ya da gruba ayrõcalõk yapõla- maz. Bir şeyi önleyelim derken onu daha beter hale getirmemenin yolla- rõnõ bulmak lazõm. Laiklik sizce tehdit altında mı? Tehdit eden unsurlar dün de vardõ, bugün de vardõr, yarõn da olabilir. Ama Türkiye seküler olarak var olmaya devam edecektir. Eğer bu vasõf zede- lenmeye kalkõlõrsa suç işlenmiş olur, yargõ işin içine girer. Bu çark böyle iş- liyorsa endişe edecek hiçbir şey yok. Sizce işliyor mu? Evet, hem de öyle işliyor ki, Tür- kiye’de Yargõtay Başsavcõsõ iktidar partisi aleyhinde kapatma davasõ açabilmiştir. BAŞKANLIK SİSTEMİ İYİ OLMAZ ÇARK İŞLİYORSA ENDİŞEYE GEREK YOK ALİ ABALI/EMİNE KAPLAN ANKARA - 9. Cumhurbaşkanõ Süleyman De- mirel, Türkiye’de büyük bir rahatsõzlõk olduğunu, halkõn işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, hukuksuzluk ve keyfilikten şikâyet ettiğini belirterek AKP hü- kümetinin “sabıkalı hale geldiğini” vurguladõ. Demirel, gündemdeki konulara ilişkin Cum- huriyet’in sorularõnõ yanõtladõ. 27 Mayõs’õn 50 yõl sonra hâlâ tartõşõldõğõnõ belirten Demirel, aske- ri müdahalelerden yarar görmüş bir ülkenin bulunmadõğõnõ, Türkiye’nin bundan çok zarar gördüğünü söyledi. En büyük hatanõn Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Po- latkan’õn idamõ olduğunu kaydeden Demirel, “Ben o kütlenin devamı olarak Menderes’ten sonra başbakanlık yaptım. Menderes’i ikti- dara getiren kitle beni de iktidara getirdi. Ben ne yapacaktım, nasıl yapacaktım Başbakan- lığı. Ben başbakan koltuğuna oturduğum zaman benimle beraber Başbakanlık odasında bir de idam sehpası vardı. O endişe hep de- vam edegelmiştir” dedi. Demirel’in sorularõmõza verdiği yanõtlar şöyle: ‘Hürriyetler kâğıt üzerinde’ Bu tür girişimler, 27 Nisan bildirgesi ve ki- mine göre 28 Şubat sürecinin bu iktidarı güç- lendirdiği yönünde değerlendirmeler yapılı- yor. Bunlara katılıyor musunuz? Bu tür hadiselerin hiçbiri diğeriyle kõyasla- namaz. Her devri kendi şartlarõ içinde mütalaa edeceksiniz. Bugünkü devir nedir, seçilmiş Meclis var, hükümet var. Devletin kurumlarõ, hür basõn, hür üniversite, hür yargõ, hür medya, hür sokak var ve Türkiye seküler bir devlet. Bu kâ- ğõt üzerinde. Ama uygulamaya geldiğiniz zaman arõzalar var. Türkiye’de ne basõn, ne yargõ, ne üniversite hiçbirisi hür değil. Çünkü Türkiye kor- ku imparatorluğu haline getirilmiş. Bugün med- ya nasõl bu hale getirilmiş, sen benim tarafõm- da senin tarafõnda diye insanlar ayrõlmõş. Med- yanõn görevi doğru habercilik, aydõnlatma. Bu, bir kenara bõrakõlmõş, yanlõş haber ve karalama, bu medyanõn zehridir. Ve karalama o kadar önemli bir silah haline gelmiş ki karalamanõn te- sirini Türkiye 1 aydõr yaşõyor. Birisi bir kaset ya- põp ortaya koyuyor, bu eğridir doğrudur diye tar- tõşmaya zaman kalmadan ortalõk karmakarõşõk oluyor. Sistem aslõnda çok büyük yara alõyor. Meşru ve makul metotlarõ kullanmazsanõz on- dan sonra nasõl mücadele olacak, eşit şartlarda eşit mücadele nasõl olacak? Bir bakõyorsunuz medya kurumlarõna altõndan kalkõlamayacak vergi cezalarõ getirilebiliyor. Vergi cezasõnõ herhalde vergi idaresi koymuyor, bir yerden direktif alõyor. Yani almasa bile öy- le zannediliyor, farzediliyor. Ondan sonra bakõ- yorsunuz bir gazetede hoşuna gitmeyen yazõlar çõkõyorsa bir süre sonra o ortadan kayboluyor. 147 üniversitesi var Türkiye’nin, bu kadar tartõşma oluyor nerede üniversite. Üniversitede ses yok. Yargõyõ ikiye bölmüşsünüz, yargõyõ siyasal- laştõrmõşsõnõz. Her gün bu yargõnõn siyasallaş- tõrõlmasõ konuşuluyor. Bunun en iyi örneği de Silivri Mahkemesi. Bunu hangi devirle muka- yese edeceksiniz? İktidarın Türkiye’yi otoriter bir rejime doğru götürdüğü yönünde değerlendirmeler yapılıyor. Sivil dikta tartışmaları yaşanıyor. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu rahatsõz edici. Bizatihi otoriter rejim olu- yor kendisi. Bu çeşit şeyler otoriter rejimlerde olu- yor. Yani demokratik rejim adõ altõnda bizatihi otoriter rejimi uyguluyorsunuz. Ama bu gizli ka- paklõ oluyor, ama sureti haktan görünüyorsunuz, her şeyi mecrasõnda götürdüğünüzü söylüyor- sunuz. Her şeyi demokratik usullere göre yaptõ- ğõnõzõ söylüyorsunuz, şeklen de öyle gösteriyo- runuz. İşte diyorsunuz savcõ, hâkim yapõyor di- yorsunuz. Ama öyle değil mesele. Türkiye çok rahatsõz. Eğer Türkiye’de düzen iyi işlese ra- hatsõzlõk olmaz. Bir rahatsõzlõk varsa bir yerde yanlõş var, bu yanlõş Türkiye’nin yönetiminde- dir. Hiç kimse böyle bir şeyi sürdüremez. Tür- kiye halkõn olandan bitenden memnun mu? Halkõn ülkesini korku cumhuriyeti haline geti- rilmesine nasõl memnun olacağõnõ da düşüne- miyorum. Onun içindir ki halkõn hür iradesine ina- nõlmalõdõr, sisteme de inanõlmalõdõr. Eğer ülke iyi idare edilmiyorsa sistem değiştirir onu. ‘Öç alınıyor’ Yargı siyasallaştırıldı dediniz, anayasa pa- ketinde de yüksek yargı organlarının yapısıyla ilgili düzenlemeler yer alıyor. Anayasa değişikliği, bir uzlaşmayla sağlana- rak yapõlõrsa yaşar, yani ömrü olur. Yok, ço- ğunluğun rõzasõ olmadan yapõlõrsa, başkalarõ ge- lir değiştirir onu. Sen nasõl değiştirirsen başka- sõ da gelir değiştirir. Bu defaki değişiklik bir uz- laşma sağlanmadan yapõlmõş bir değişikliktir. 27 maddelik anayasanõn 2 maddesinin dõşõnda bir itiraz yok. O iki maddesinde bir uzlaşma ara- mayõşõnõzõn sebebi Anayasa Mahkemesi’nden öç almak, çünkü siyasi iktidarõn laikliğe aykõrõ fi- illerin odağõ haline geldiği kararõ vermiştir. Sen misin bunu yapan, biz sana gösteririz gibi bir muameleye tabi tutmak. Ve HSYK’de istediği- ni yaptõramadõğõ için dağõtmak için anayasa ya- põlõyor intibasõ vermiştir. Siyasi iktidar, hayõr böy- le değildir diyecektir, ama bu iddiada bulunan- larõn tümüyle haksõz olduğu da söylenemez. ‘Mahkeme kadıya mülk değil’ Eğer paket halkoylamasında kabul edilir- se Türk siyasetinin geleceği ve Türk yargısı açısından nasıl bir tablo bekliyorsunuz? Tartõşma olur. Bugün bunu yapanlar siyasi ik- tidar olduklarõ sürece ona kimse bir şey yapamaz. Ama mahkeme kadõya mülk değil. Daha dünyada oturduğu yere kazõk çakmõş bir idare yok. Bun- lar giderler, yeni gelen idare değiştirir onu. Ya- ni demokratik yol da budur. Ona tahammül ede- bilmek lazõmdõr. Birisi yanlõş bir şey yapõyorsa sõra sana geldiği zaman düzeltirsin, başka da bir yolu yoktur. Sokakları ve halkı nasıl görüyorsunuz? Türkiye, rahatsõz, kaygõlõ kuşkulu. Yani iş- sizlikten yoksulluktan şikâyetçi, hukuksuzluktan şikâyetçi. Keyfilikten, kayõrmacõlõktan şikâyet- çi. Devlet imkânlarõnõn kötü kullanõlmasõndan şi- kâyetçi. Ama Türkiye yaşamaya devam ediyor. Her sabah yine herkes işine gücüne gidiyor. ‘Kılıçdaroğlu havası çarpıyor’ CHP’de yaşanan gelişmeleri nasıl değer- lendiriyorsunuz? Ben siyasi partilerin meselelerine karõşmõyo- rum. Ama Sayõn Baykal’õn gidiş tarzõna fevka- lade üzgünüm. Böyle bir yol açõlmamalõydõ. CHP’nin yeni Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ülke genelinde bir rüzgâr yaratmış, bir umut havası vermiş gözüküyor. Ben de hissediyorum o rahatlõğõ. O hava ba- na da çarpõyor. Aslõnda ülkeyi rahatlatan her şey güzel bir şey. Eğer ülke herhangi bir şeyden ra- hatlõyorsa buna sevinirim ben de. Coşku, ülke- nin hesabõna iyi bir şey. Kaset, komplo tartışmaları sürüyor. Son dö- nemde hükümet sözcüleri ‘Biz özel hayatın gizliliği-yasadışı dinlemeler konusunda gerekli düzenlemeleri yapıyoruz’ diyor. Siz buna katılıyor musunuz? Hayõr katõlmõyorum, bir şey yaptõklarõna inan- mõyorum. Sorumlu bir hükümet ne yapardı? Bunlar sabõkalõ hale gelmişlerdir. Telefonla din- lemede, hukuksuzlukta, gece yarõsõ ev basõp in- sanlarõn evini yurdunu aramada, Türkiye’yi ra- hatsõz eden birtakõm uygulamalarda sabõka te- şekkül etmiştir. Yani ellerinden geleni yapsalar da bu sabõkayõ, bu korkuyu kolay kolay sile- mezler. Endişeyi, korkuyu... Siz başbakan olsaydınız nasıl davranırdınız? İyi ki değilim, iyi ki ben başbakanken böyle bir şey meydana gelmedi. Böyle bir şeyi dü- şünmek dahi istemem. A nayasa paketinin Anayasa Mahkemesi’nden öç alma amacõyla getirildiğini kaydeden Demirel, “Mahkeme kadõya mülk değil. Daha dünyada oturduğu yere kazõk çakmõş bir idare yok. Bunlar giderler, yeni gelen idare değiştirir onu” dedi. CHP’deki değişimi de değerlendiren Demirel, Kemal Kõlõçdaroğlu’nun estirdiği rüzgârõ olumlu bulduğunu belirterek “Bu hava bana da çarptõ” dedi. ‘İşgüvenliğininolmadõğõ’eleştirilerininodağõndayeralanTuzlatersanelerindeyineölüm ‘Kader’ işçiye acımıyor İstanbul Haber Servisi - Tuzla Tersaneler Bölge- si’ndeki Astaş Tersane- si’nde kõzak kaldõrma sõra- sõnda halatõn kopmasõ so- nucu bir işçi öldü, bir işçi de yaralandõ. Tersanelerde ya- şamõnõ yitiren işçi sayõsõ 134’e yükseldi. Kaza, daha önceki ismi Selahattin Arslan olan ancak ismi Astaş olarak değiştiri- len tersanede dün sabah sa- atlerinde seyyar kõzağõn vin- çle kaldõrõlmasõ sõrasõnda meydana geldi. Astaş Ter- sanesi’nin arõzalõ olan vin- cinin yerine, hemen yanõn- daki Gemtiş Tersanesi’nin vinci kullanõlarak kõzağõn kaldõrõldõğõ sõrada halat kop- masõyla vincin bomu işçi- lerden Metin İnanır’õn (23) başõna, Ramazan Kocate- pe’nin de omzuna düştü. İnanõr, olay yerinde yaşa- mõnõ yitirirken omuz böl- gesinde kõrõklar oluşan Ko- catepe de GİSBİR Hasta- nesi’ne kaldõrõldõ. İnanõr’õn evli olduğu ve eşinin 3 ay- lõk hamile olduğu öğrenildi. Limter-İş Başkanõ Kam- ber Saygılı, kullanõlan vin- cin kõzağõn yakõnõna geti- rilmeyerek olduğu yerden kullanõldõğõnõ, bu nedenle de dengesizlik oluştuğunu ve 15-20 işçinin yardõm etmesine rağmen halatõn koparak düşen bomun bir işçinin ölümüne neden ol- duğunu belirtti. ‘Cinayet mahalli’ DİSK İstanbul Merkez Temsilcisi Önder Atay ise yaptõğõ yazõlõ açõkla- mada madenler, tersaneler ve diğer işyerlerinin, işçi- ler için çalõşma yeri ol- maktan çõkõp cinayet ma- halline dönüştüğünü be- lirterek, “Bunların nede- ni kaza ya da kader değil, bizzat kuralsızlık, yasa- dışılık, esnek çalışma, ör- gütsüzlük ve taşeronluk sistemi üzerine kurulu sistemdir” dedi. Madencilerden taşerona protesto ZONGULDAK (Cumhuriyet) - TTK’nin Kozlu Müessese Müdürlüğü ma- den ocağında galeri açma işini yürüten taşeron firmanın işçileri de maaşlarını düzenli alamadıkları için protesto gösterisi yaptı. Eyleme katılan işçiler adı- na konuşan Mustafa Tuna, maden ocağının eksi 630 kotunda galeri aç- ma işini yürüttüklerini, çalışmaya başladıkları 2004’ten itibaren maaşla- rını düzenli alamadıklarını ve her ay kesinti yapıldığını söyledi. Tuna, emek- lerinin karşılığını alamadıkları için eyleme başladıklarını belirtti. Eylem yüzünden işten atıldılar İstanbul Haber Servisi - DİSK, KESK, Türk-İş ve Kamu-Sen’in ortaklaşa kararõ ile önceki gün gerçekleştirilen iş bõrakma eylemi- ne katõlan 4 işçi işlerinden oldu. Kartal Koşu- yolu Kalp Hastanesi’nde gerçekleştirilen ey- lem nedeniyle, taşeronda çalõşan ve DİSK’e bağlõ Dev Sağlõk-İş’te örgütlü 4 işçinin iş akdi dün sabah feshedildi. İşçiler için, hastanede bugün saat 12.30’da DİSK Genel Başkanõ Sü- leyman Çelebi’nin de katõlõmõyla bir basõn açõklamasõ gerçekleştirilecek. Çelebi’ye silahlı saldırı davası İstanbul Haber Servisi - DİSK Genel Başkanõ Süleyman Çelebi’ye silahlõ saldõrõda bulunduğu iddiasõyla Rõza Tunçbilek’in yargõ- landõğõ davada sanõğõn kardeşi Cahit Tunçbi- lek “tanõk” olarak dinlendi. Tanõk Tunçbilek, “Tahminime göre ağabeyim Çelebi’ye para vermiştir, o da ödememiştir” dedi. Çelebi ise “Bu davada 1 liralõk 1 kuruşluk alacak-vere- cek ilişkisi yoktur. Tamamen bir suikasttõr” diye konuştu. Duruşma ertelendi. Diyanet’e açıktan 5 bin atama ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Di- yanet İşleri Başkanlõğõ’nõn kuruluş ve görevle- rini yeniden düzenleyen kanun tasarõsõ, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi. Verilen önergeyle metne açõktan atama yapõla- bilme olanağõ sağlayan yeni bir hüküm eklen- di. Kabul edilen maddeye göre, 2010 yõlõ Mer- kezi Yönetim Bütçe Yasasõ’nda yer alan sõnõr- lamalara tabi olmaksõzõn, yõl içerisinde boş kadrolara açõktan 5 bin atama yapõlabilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle