25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ AHMET TAN 27 Mayıs - 28 Mayıs Dün 27 Mayıs idi; bugün 28 Mayıs. Dün malum ihtilalin 50. yıldönümüydü. Bugün merhum Bülent Ecevit’in 85. doğum günü. CHP’nin 3. lideri Ecevit’i… CHP’nin 7. lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun önceki gün yaptığı “27 Mayıs’ı yapanlar bugün utanıyor!” açıklamasının ışığının altında anmak, yaşadığımız günlerin anlam ve önemine uygun düşecektir… Ecevit, darbelere tavrından ve “halkçı siyasi” kişiliğinden çok nedense “şiiri” ile anılmak isteniyor. Ankara’da, yarınki anma gününe de yine “şair yönü” ele alınacak. Demokratik Sol Halkçı Parti lideri Rahşan Ecevit’in düzenlediği anma gününde, ünlü edebiyatçılar katılacak. Ecevit’i şiirseverlerine bırakarak, onun darbeler ve özellikle de 27 Mayıs üzerindeki görüşlerini anımsamak gerek. Ecevit önce bir kalem adamıydı. Kültürel konulara duyarlılığı onu sanat eleştirmenliğine, daha sonra köşe yazarlığına, oradan da siyasete yöneltti. Siyaset meydanlarını ve gönülleri fethetmesinde kelam ustası olmasının büyük payı vardı. Ama bu yönünü besleyen de hep kalem ustası olmasıydı. Toplumsal Kültürün Türk Siyasal Yaşamına Etkisi adlı altında topladığı konuşmalarında (Tekin Yay. - İst. 1990) “Darbeler ve 27 Mayıs” ile “seçkinci aydın - gerçek aydın” konusundaki görüşlerini ortaya koyar. Ecevit, “Aydın tanımlaması yapmak yerine, nasıl bir aydın gözettiğini” söyle anlatıyor: “Şu da bir gerçek ki, 27 Mayıs 1960 müdahalesi olduğunda genellikle ilerici aydın denen kesim bayram etmiştir. İlk birkaç gün ben de genç yaşımda bayram edenler arasındaydım. Ama kısa bir süre sonra bunun sakıncalarını fark ederek mücadelemi açtım. Aynı kesim 12 Mart’ı da alkışlarla karşıladı. 12 Eylül’ü alkışlamasa bile sessizlikle karşılamıştır. Askeri müdahaleye çağrılar, hep şu veya bu anlamda ‘aydın’ denen kesimden gelmiştir!” Ecevit her askeri darbenin - müdahalenin başlangıçta aydınlar tarafından alkışlansa bile sonradan onları da ezdiğine dikkat çekiyordu. “27 Mayıs’ı yapanlar bugün utanıyor!” diyen Kılıçdaroğlu’nun, Kurultay’da giydiği kasketin ve kravatsız gömleğinin hakkını vereceği anlaşılıyor. Ecevit’i anmak için bir başka neden daha var. Emekli olduktan sonra çıkardığı son şiir bugünlerin hissiyatına yanıt arar gibi: “bir şeyler olacak yarın/ duruşundan belli/ kırdaki atların/ bulutların koşuşundan belli/ kazışından köstebeklerin/ karıncaların telaşından belli/ bir şeyler olacak yarın/ belki bir tomurcuk/ belki bir ağacın düşen yaprağı/ belki de bir çocuk/ pek o kadar göremesek de uzağı/ kuşların uçuşundan belli/ bir şeyler olacak yarın/ öbür günden önemsiz/ bugünden önemli” Ecevit’in bu şiiri ölümünden önce bastırdığı son şiir kitabına kapak yapmasının bir hikmeti olmalıdır. CHP’deki ani değişim-dönüşümün, dahası Rahşan Ecevit’in koşa koşa CHP kurultayına gitmesinin… “Recep Bey” için dahi “hayırlara vesile” bir yanı mutlaka olacaktır. İlk seçimde “Büyük Güçler”in taşeronu olmaktan kurtulacaktır. MERİÇ VELİDEDEOĞLU CHP’nin sonucu belli “Kurultay”ının bu denli “ses” getirmesinde, AKP’nin, daha doğrusu R. T. Erdoğan’ın “pay”ını sanırım göz ardı edemeyiz. Bu “Kurultay”ın bütün ülkeyi “kıpırdatma”sının, yer yer sarsıp ayağa “kaldırma”sının, günler süren bir “gündem” oluşturmasının nedeni Baykal’a kurulan “tuzak” değildi kuşkusuz; baş neden, halkın çoğunluğunun “dayanılmaz” koşullarda yaşamakta “zorlanma”sıydı. Sekiz yıllık “Erdoğan İktidarı”nda, yoksulluğun “açlık” sınırına gelip dayanmasıydı. Halkın önceliğinin, bu sınıra gelip dayanan “yoksul”luğunun olmasıydı. “Kalpazan”ı “Başbakan”; “naylon faturacı”yı “Maliye Bakanı” yapmayacağız diyen; yolsuzluklarla savaşan birinin bu “önceliği” öne çıkaracağına inanan toplum, adeta Kılıçdaroğlu’ndan “medet” umar olmuştur. Kurultay bu sorunu ve “emek”i “temel” konular olarak ele almıştı. Bu tutum kuşkusuz çok “olumlu” yankı bulmuştur. Buna karşılık “laiklik”ten hiç söz edilmemesi haklı olarak eleştirildi. Kılıçdaroğlu bu eleştiriyi; “Bu konuda CHP’nin tavrının çok açık ve net” olduğunu, bunun da bilindiğini söyleyerek yanıtladı. Kuşkusuz “laiklik”, CHP’nin temel direklerinden biridir. Ama şu anda “sorun”, “1923 Devrimi”nin ve çağdaş demokrasinin dayanağı olan bu “ilke”nin AKP iktidarınca sinsi sinsi kemirilmesi ve bu doğrultuda alınan yoldur. Dolayısıyla şu sırada önemli olan, CHP’nin bu duruma karşı çok ciddi, kapsamlı savaşım vermesidir. Bunu şimdiye dek pek göremedik; şimdi bekliyoruz. İzleyeceğiz! Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında yer alan kimi konular, gerek görüntülü, gerek yazılı basında ayrıntılarıyla ele alındı; üzerlerinde çok duruldu. Ama kimi konulardan da söz edilmesi bir yana, bunların başlıkları bile yazılmadı, hiç dillendirilmedi. Bunlardan biri “Türk Dil Kurumu”na, “özerk” yapısının yeniden kazandırılmasıydı. Bunca yaşamsal “sorun” varken “dil” konusu neden öne çıksın ki denebilir. O zaman ülkenin işgal altında olduğu “90” yıl öncesine bir anlığına dönelim derim: “23 Nisan 1920”de BMM açılmış; “2 Mayıs”ta hükümet kurulmuş: “9 Mayıs”ta da hükümet izlencesi (program) okunmuştu Meclis’te. İzlencede “dil” konusuna genişçe yer verilmişti. Şeriatın, dinsel kuralların yaşamı düzenlemesinin ve dinsel özekinin (kültür) getirdiği Arapça, Farsça sözlerle, kavramlarla iyice bir “çorba dil” durumuna gelen Osmanlıca yerine “Türkçe”nin geçmesi için bir “Türk Dili Sözlüğü” hazırlanacaktı. Bunun için bütçede gereken pay ayrılmıştı. Bu kararın verilmesinden altı gün sonra, Yunan ordusu İzmir’i işgal edecek, Ankara’ya doğru ilerleyecektir. Ama sözlük çalışmaları hiç aksamadan sürdürülür. Daha sonra “Türk Dil Kurumu” (TDK) kurulur; özerk bir “dernek” olarak çalışmaları yürütür; kıvanılacak sonuçlar alınır. Ne var ki, 1982’de Evren Paşa tarafından “özerk”liğine son verilip bir “devlet dairesi” konumuna getirilir. Kurum artık siyasetin güdümündedir; iktidarlar “dünya görüşleri”ne göre “dil”le oynarlar. Kılıçdaroğlu’nun TDK ve kardeş kuruluş “Türk Tarih Kurumu”nun yine “özerk” olacağına “söz verme”si önemlidir. Verilen “söz”ün zamanı gelince, yerine getirilmesinin sıkı bir “takip”çisi olmalıyız. Konuşmada açıklanan, ama yine hiç dillendirilmeyen bir konu da “Organize Sanayi Bölgeleri”nde açılacak “yatılı okullar”dır. Bu eğitim düzeni, başka bir bağlamda da olsa, “Köy Enstitüleri”nin yeni bir “sürgün” vermesidir. Bilmem ne dersiniz? Kuşkusuz CHP Genel Başkanı’nın dile getirdiği “yaşamsal” bir konu da “Özel Yetkili Mahkemeler”in kaldırılmasıdır. Basının bir bölümü konuyu, Ergenekon Davası tartışmalarını kullanarak, “Demek CHP’nin avukatlığı son bulacak!” diye “magazinsel” bir bağlamda değerlendirdi. Oysa anımsanacağı gibi bu mahkemeler, “Devlet Güvenlik Mahkemeleri” (DGM) yerine, “2004” yılında, “AB”ye “uyum” görüntüsü altında AKP iktidarınca oluşturulmuştu. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, “DGM”lerin, “Adalet Mahkemeleri” olmadığını, birer “Siyaset Mahkemeleri” olduklarını yıllarca vurgulamıştır. Şimdi de Prof. Dr. Erdener Yurtcan, bu özel mahkemelerin “DGM”nin “devamı” niteliğinde olduğunu ileri sürüyor; “DGM ismen kaldırılmıştır” diyor. Bunun ne denli gerçek olduğunu, Silivri’deki duruşmalarda, yer yer açıkça görüp, “tanık” olabilirsiniz. Önceliği Olmayan Konular... m.velidedeoglu@hotmail.com SAYFA CUMHURİYET 28 MAYIS 2010 CUMA 16 Madenci cenazelerini karıştırdılar. Mezarda bile rahat yok! Pişkin Faruk Yıldız: “Yarattıkları yolsuzluk ve yoksulluk rantından beslenenlerin, yoksulluğa çözüm reçetesi sorması en büyük pişkinliktir!” Teneke Nami Tepe: “Tenekeden altın olmaz ama gidenin arkasından iyi ses verir!” Alınyazısı Soner Önal: “Madenci ölümlerine kader diyen Recep, Yüce Divan’da yargılanmasına alınyazısı mı diyecek!” YağmurDeniz Hacı Beşir halka yutturabilir mi? CİVANIMIN dahiliye nazırı Hacı Beşir, devri saltanatlarında hukuk sisteminin güçlendiğini ve demokrasinin gelişmekle kalmayıp şeffaflaştığını buyurmuş. Necati Cebe, “Anlaşılan Beşir Bey’e göre hukuk çeşitlendikçe güçleniyor” diyor: “Örneğin Silivri hukuku. Hükümetin koruyuculuğunda, ilk görev yerini hizmet cetvelinde gizleme gereksinimi duyan zan altındaki ünlü savcı iddianame hazırlıyor. Soruşturmanın gizliliği ve masumiyet karinesi sizlere ömür. İnsanlar cezalarını hüküm giymeden çekiyorlar. Örneğin Habur hukuku. Uzaktan kumandalı, ayarlı ve mobil Cumhuriyet hukukunu, ara ki bulasın; imamlar cenaze namazı hazırlığında! Konuşmasını okuyan Beşir Bey anlaşılıyor ki yüksek yargıyı ele geçirme, hesap vermekten kurtulma ve ülkeyi paşa gönlünce yönetme peşindeki bu iktidarın bir üyesi değil. Sanırsınız ki güçler ayrılığı ilkesini tu kaka ilan edip diktaya yönelen iktidarla uzaktan yakından ilgisi yok. Çıkış noktası, ‘Halk anlamaz yuttururuz’ varsayımı. Diktaya gidiş anayasası, Anayasa Mahkemesi’nden geçerse kazanırız, geçmezse mağduru oynar gene kazanırız hesabı. Oysa ‘yağma Hasan’ın böreği’ dönemini yaşayan halk artık mağduriyet masalı dinleyecek halde değil. Anlamaz sandıkları halk anladığını kanıtlayacaktır!” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” Gazetenizin 3 Şubat 2010 tarihli nüs- hasõnda (Deniz SOM’un köşesinde) “Üniversitede İslamcı Yasaklar” baş- lõğõ ile verilen haber gerçeğe aykõrõdõr. Tekzibe konu yazõ içeriğinde yer alan ve Üniversitemizde uygulandõğõ iddia edi- len yasaklarõn tümü hayal mahsulüdür. Somut gerçeklikten uzaktõr. Şöyle ki; Üniversitelerde Rektör atamalarõ 2547 sayõlõ yasanõn 13. maddesine göre ger- çekleştirilmektedir. Ondokuz Mayõs Üni- versitesi’nde önceki dönemlerde görev yapmõş Rektörler hangi usul ile atanmõş ise Prof. Dr. Hüseyin AKAN da aynõ yöntemle atanmõştõr. Prof. Dr. Hüseyin AKAN’õn Rektörlük görevi döneminde 10 Kasõm 2009 tari- hinde Atatürk’ün 71. ölüm yõldönümü ne- deniyle Anõtkabir ziyareti için Üniversi- te öğrencilerine iki adet 45 kişilik araç ki- ralanmõş ve Anõtkabir ziyareti gerçek- leştirilmiştir. Çanakkale Zaferinin 94. yõl- dönümü nedeniyle 18 Mart 2009 tari- hinde Çanakkale Şehitlikleri ziyareti için öğrencilerimize 4 adet büyük otobüs tahsis edilmiş ve ziyaret gerçekleştiril- miştir. 26 Ağustos’ta Şuhut’tan Kocate- pe’ye zafer yürüyüşü ve Afyon çevre- sindeki şehitliklerin ziyareti için öğren- cilerimizden talep gelmediğinden Üni- versitemizce böyle bir faaliyet düzen- lenmemiştir. Görüleceği üzere, tekzibe konu yazõ içeriğinde yasaklandõğõ iddia edilen faaliyetler öğrencilerimiz tara- fõndan gerçekleştirilmiştir. Atatürkçü Düşünce Topluluğu’nun kuruluş, amaç ve çalõşmalarõ Üniversi- temizde faaliyet gösteren diğer kulüpler gibi belirli yasa ve yönetmeliklere tabi- dir. Atatürkçü Düşünce Topluluğu’nun akademik danõşmanõ tarafõndan “Üni- versitemiz Atakum Kampusu Eğitim Fakültesi dershanelerinde program- lanmamış ve onayı alınmamış top- lantılar gerçekleştiği” yönünde yapõlan şikâyet üzerine konuyla ilgili Rektörlük Makamõnca inceleme başlatõlmõş olup; süreç devam etmektedir. Amacõ ne olur- sa olsun, Üniversite kampus alanõ içeri- sinde yer alan dershanelerde gerekli izinler alõnmadan toplantõ yapõlmasõ ya da kurs düzenlenmesi hukuka uygun değildir. Üniversitemize yeni kayõt olacak öğ- rencilere Atatürkçü Düşünce Kulübü öğrencilerinin yardõmcõ olmalarõnõn, Ata- türk’ün medeni bilgiler kitabõnõn dağõ- tõlmasõnõn, üniversite öğrencilerinin Sam- sun yetiştirme yurdunu ziyaret ederek yurttaki öğrencileri üniversiteye davet et- melerinin yasaklandõğõ iddialarõ, somut gerçekliği olmayan yazarõn kendi dü- şünsel dünyasõnda ürettiği teorilerdir. Yapõlan açõklamalardan anlaşõlacağõ üzere, Üniversitemizde Atatürkçü Dü- şünce Kulübü’nün faaliyetlerinin ve Ata- türk’ü anma etkinliklerinin yasaklan- masõ söz konusu değildir. Cumhuriyet Gazetesi okurlarõnõn bil- gilerine sunulur. Prof. Dr. Ferşat KOLBAKIR Rektör V. DÜZELTME VE CEVAP METNİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Küçük tane- li fõndõk cinsi... Yiyecek bula- mayan, yoksul kimse. 2/ Bir ilimizin merke- zi olan kent. 3/ Bir sanat ya- põtõnda işlenen ana konu... Pi- rinç ve şeker- kamõşõndan el- de edilen rakõ. 4/ Rad- yum elementinin sim- gesi... Güney Ameri- ka’da yaşayan bir yük hayvanõ. 5/ Başlan- gõçta yer alan... A- levi-Bektaşi ozanla- rõnõn tarikatlarõyla il- gili şiirlerine verilen ad. 6/ II. Abdülha- mit’in sürgüne gön- derildiği Selanik’te ikamet ettiği köşkün adõ. 7/ Üze- rine resim yapõlan bez... Tevfik Fikret’in İstanbul’a lanetler yağdõrdõğõ ünlü şiiri. 8/ Bir kumar aracõ... Romanya’nõn plaka imi. 9/ İçine sõvõ vermek ama- cõyla bir damara sokulan ince boru. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ ABD yapõmõ bir tür füze. 2/ Düşüncenin tasar- layabileceği bütün üstün nitelikleri kendinde top- layan... Sõnõr nişanõ. 3/ Şamanizmin din adamlarõ- na verilen ad... Kavrulmuş ve dövülmüş tahõl unu- na şeker ya da tatlõ yemiş katõlarak yapõlan yiyecek. 4/ İnce ve düzgün dokunmuş pamuklu bir kumaş... Meyve koparmak için ucuna üçlü ya da dörtlü bir çatal geçirilmiş sõrõk. 5/ Bir nota... Hak ve huku- ka uygunluk. 6/ Görkem, heybet... Bir cetvel türü. 7/ “Üç Silahşorlar”dan biri. 8/ Mesafe... Bir tür yabanmersini. 9/ Küçük bohça... Halk dilinde kõr- mõzõ pul bibere verilen ad. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A R A G Ö L T A B A R A A S İ R A A R A L I K A R A B İ S R E G A R İ P T A Ö A S N E S L A L T E R M E S I R A M İ L T İ K E S E L E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle