22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 19 MAYIS 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Bugünlüğüne, CHP Kurultayı’ndan önce başkentten bütün ülkeye yayılan ve giderek bir can pazarına dönüşen kavgayı boş vererek gözlerimizi Zonguldak’a odaklayalım. Kent merkezine 25 kilometre uzaklıktaki Karadon bölgesindeki Gelik maden ocağında önceki gün öğlen saatlerinde grizu patlaması yüzünden yerin 540 metre altındaki 30 asgari ücretli yurttaşımıza. Gelik Taşkömürü Ocağı da Zonguldak’taki hemen tüm benzerleri gibi, yakın sayılacak bir geçmişe kadar, devletin kurup yönettiği Türkiye Kömür İşletmeleri “TKİ” tarafından işletiliyordu. AKP iktidarının özelleştirme humması, TKİ’yi de içine aldığı için, işletme görünüşe göre yine devletin elinde bırakılmış gibi görünse de, kuşa döndürüldü; küçültüldü. Bu yüzden de taşkömürünü yeraltındaki kayaları kırarak çıkarma deneyimini kazanmış usta kazmacıların madene girmelerinden önceki aşama, taşeron firmaların sorumluluğuna terk edildi. Taşeron, yani işin ikinci yüklenicisi, o ana kömür kayalarına ulaşılmasını sağlayacak dehlizleri açmak, oluşan birikintileri temizlemekten sorumlu. O sorumluluğu yerine getirmek için, geçici olarak yerin altında asgari ücretle çalışmaya razı olan niteliksiz işçiler gerek. Taşeron firmanın adamları, onları amele pazarı denilen yerlerden, işsizler kahvelerinden topluyor ve yeraltına indiriyor. ‘Sürpriz değil’ Bana, patlamadaki güncel bilgileri aktaran dostum, Zonguldak DSP İl Başkanı Nurhan Başoğlu. Başoğlu’nu bir Zonguldak gezisinde tanımış ve kendisinden madenlerin özelleştirmesinin neden olduğu faciaların yenilerinin her an başgöstermesinin kimse için sürpriz olmaması gerektiğini öğrenmiştim. Anlattıkları, tek kelime ile taşeronluk sisteminin işçinin üstünde nasıl bir karabasan olduğuydu. Yüklenilen işin, alınacak paranın yarısına bitirilmesi için, niteliksiz işçilerle ve olabildiğince kısa sürede bitirilmesi gerektiğiydi. Nitekim son faciada da ekibi yeraltındaki çalışmada yöneten iki maden mühendisi dinamit patlatarak kayaların parçalanması yöntemine başvurmuşlar, oluşan çöküntü grizu patlamasını da getirmişti. Bir çarpıklık daha, çöken Gelik ocağının yüklenici firması Yapıtek’i TKİ adına denetlemekle görevli iki maden mühendisi, sözleşme uyarınca maaşlarını devletten değil; taşeron şirketten alıyorlardı. Sadece bu bile mühendislerin nasıl bir burgaç altında olduklarını göstermeye yetmez mi idi? Askıdaki güvenlik yasası Başoğlu, 2001 yılında Ecevit’in Başbakanlığında çıkartılan İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın, hükümet değişikliğinden sonra, yani AKP’nin iktidarı ile askıya alınmış olduğunun altını çiziyor. Dahası, bölgede 1980 öncesindeki Maden İşçileri Sendikası’nın “sarılaştığını” anlatıyor. “Levha halindeki bir sendika oldular. Olaylara adeta izleyici olarak bakıyorlar. İşverenlerle aralarından su sızmıyor” diyor. Üç Bakan, “sistem böyle sürdükçe bu tür faciaların ne ilk ne de son olmadığını söyleyerek” yakınlarının enkaz altından çıkarılmasını bekleyenlerin protestoları arasında Erdoğan’a yönelen beddualara paratoner olma nöbeti tutuyorlar. Onlardan bize, hangisi, o otuz evladımızın nasıl can verdiklerini anlatacak? Çalışma Bakanı mı, Enerji Bakanı mı yoksa Özelleştirmeden Sorumlu Devlet Bakanı mı?.. DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT S.O.S Yeraltında 30 Can Var! ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Genel Başkan Adayõ Kemal Kılıçdaroğlu, kongreden daha güçlü bir CHP’nin çõkacağõnõ belirterek “hançerleme, Brütüs” gibi benzetmeleri doğru bulmadõğõ- nõ belirtirken MYK üyelerine karşõ tavrõnõn ne olacağõ konu- sunda “Hiç kimseyi dışlama- ya, ötekileştirmeye razı deği- lim” diye konuştu. Kõlõçdaroğlu, bir gazetenin Ankara bürosunu ziyaretinde gazetecilerin sorularõnõ yanõtla- dõ. Deniz Baykal ile her zaman görüşebileceğini belirten Kõlõç- daroğlu, Baykal’õn Türk siyase- tinin çok önemli bir simgesi ol- duğunu vurgulayarak “Biriki- miyle, kültürüyle, öngörüle- riyle, olayları yorumlamasıy- la bize ışık tutacak. Buna çok ihtiyacım var” diye konuştu. Kõlõçdaroğlu, Baykal’dan he- nüz bir randevu talebinde bu- lunmadõğõnõ, ancak randevu is- teyeceğini söyledi. Kõlõçdaroğlu, “Genel başkan seçilirseniz şu anda aleyhinize kampanya yürüten MYK üyeleriyle ilişkileriniz nasıl olacak” sorusu üzerine “Yaşa- mımı barış üzerine kurdum. Hiç kimseyi dışlamaya, öteki- leştirmeye razı değilim. Bu doğru da değil. Barış, huzur içinde bir kurultay yapacağı- mıza inanıyorum. Herkesin, bugün karşı olsun olmasın, CHP’ye destek verme ihtiyacı var. Bu ihtiyacı onlar da his- sedeceklerdir” dedi. ‘Daha güçlü bir CHP’ “CHP’de bir bölünmeden bahsediliyor, bunun kongre sonrasında yansıması ne olur” sorusu üzerine Kõlõçda- roğlu, kongre sonrasõnda bö- lünmeyen ama daha güçlü bir CHP çõkacağõnõ söyledi. Kõ- lõçdaroğlu, “Arkadan han- çerleme, komplo nitelemesi- ni nasıl değerlendiriyorsu- nuz” sorusu üzerine, “Siyaset eğer demokratik düzende yapılacaksa, ‘arkadan han- çerleme’, ‘Brütüs’ benzetme- lerinin doğru olduğuna inanmıyorum. İnsanlar dü- şüncelerini açıklayabilirler. Başkan adayı olabilirler. Sonunda gideceğimiz yer kurultay. Kurultayda da sağlıklı bir seçimin yapıla- cağına inanıyorum. Delege- ler halkın nabzını tutarak buraya geldiler. Halkın ta- leplerini göz ardı eden bir siyasi yapının olmayacağını herhalde hepimiz çok iyi bi- liyoruz. O nedenle ben daha tutarlı, sağlıklı, incitmeden, kırmadan, dökmeden bir kurultay yapılmasını diliyo- rum” diye konuştu. ‘Muhattabım Erdoğan’ Kõlõçdaroğlu, bir başka gaze- tenin Ankara bürosunu ziyareti sonrasõnda, gazetecilerin, il başkanlarõ toplantõsõyla ilgili sorusu üzerine, “Son derece mutluyum. Görünen tablo ge- niş bir mutabakatın sağlandı- ğı yönünde. Sayın genel baş- kanımız da bir mutabakat sağlanmasından yanaydı. Öy- le anlaşılıyor ki bu mutaba- katı parti kendi içinde sağla- mış oldu” diye konuştu. Bir gazetecinin “Başbakan Yar- dımcısı Bülent Arõnç’ın ‘Eğer Kõlõçdaroğlu gelirse onun da üstesinden geliriz’ şeklindeki sözünü nasıl değerlendiriyor- sunuz?” sorusuna, Kõlõçdaroğ- lu, “Seçilir genel başkan olur- sam benim muhatabım Tay- yip Bey olur” karşõlõğõnõ verdi. “Deniz Baykal sizi aradı mı?” sorusu üzerine Kõlõçdaroğlu, herhangi bir görüşmenin olma- dõğõnõ, ancak ilerleyen saatlerde olabileceğini kaydetti. CHP’li il başkanlarõnõn yaptõğõ toplantõda kendisine verilen desteğe çok sevindiğini söyleyen Kõlõçdaroğlu, “Görünen tablo geniş bir mutabakatõn sağlandõğõ yönünde. Sayõn genel başkanõmõz da bir mutabakat sağlanmasõndan yanaydõ” diye konuştu. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net HİNDİSTAN, RUSYA VE ÇİN TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİ Kılıçdaroğlu, “ABD ve AB ilişkileri için ne düşünüyor- sunuz?” sorusuna da şu yanıtı verdi: “ABD, dünyanın önemli ülkesi. Dolayısıyla ilişkileri sürdürmek doğal. Sürdürülmesi de gerekiyor. AB süre- cinde Türkiye’ye uygulanan çifte standart konusunda daha kararlı bir tutum izlenmeli. Yani Türkiye, AB strate- jisine kendini kilitlememeli. Rusya, Çin ve Hindistan ekse- ni var. Bu eksenden de olabildiğince yararlanabilmeli. Çünkü Türkiye’nin özellikle ekonomisinin büyümesinde Hindistan, Çin ve Rusya’nın önemli bir faktör olacağını düşü- nüyorum. İşadamlarının önünün mutlaka açılması, sanayicile- rin önümüzdeki süreçte üreten bir Türkiye yaratmak istiyorsak, istihdam yaratan bir Türkiye yaratmak istiyorsak, bu üretimi de ancak sanayiciler yapacaktır. Yenileşme açısından, yeni tek- nolojilerin kullanılması açısından ve buna yönelik araş- tırmaların desteklenmesi açısından bana göre önemli. Bu süreçte, Türkiye’nin teknolo- jideki yeniliği yakalayabilirse Çin, Hindistan ve Rus- ya’nın önemli bir pazarı olacağını düşünüyorum.” ‘Kimseyi dõşlamam’ Yeni sorunlar çıktı Ermenistan’la yapõlan protokolleri doğru bulmadõğõnõ söyleyen Kõlõçdaroğlu, dõş politikanõn tutarlõ olmasõ gerektiğini vurguladõ ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Dõş politikaya ilişkin gö- rüşlerini açõklayan CHP Genel Başkan adayõ Kemal Kılıçdaroğ- lu, “Koşullar olgunlaşmadan ‘ben dõş politikada şu sorunu çö- zeceğim’ diyemezsiniz” dedi. Kõlõçdaroğlu, Cumhuriyet’e dõş politikaya ilişkin görüşlerini açõk- ladõ. Kõlõçdaroğlu, “Siz genel başkan olursanız CHP’nin dış politikaya bakış açısında bir de- ğişiklik olacak mı?” sorusuna karşõlõk verirken “Dış politikada Türkiye’nin yürüttüğü bazı te- mel politikalar var. O politika- ları sağlıklı götürmekten yana- yım, yana olmak durumunda- yız” diye konuştu. Kõlõçdaroğlu, şöyle devam etti: “Ama bu şu anlama gelmeme- li: Ermenistan ile yapılan proto- koller var, bunun doğru olduğu kanısında değilim. Sıfır sorun diye yola çıktık ama Azerbay- can’la küstük, yeni sorun yarat- tık. Bu tür olaylardan kaçın- mak gerekiyor. Dış politikanın da kararlı, tutarlı ve zamana endeksli uzun bir süreci gerek- tiren politikalar olduğunu unut- mamamız gerekiyor. Koşullar olgunlaşmadan ‘ben dõş politika- da şu sorunu çözeceğim’ diye- mezsiniz. Koşulların olgunlaş- ması lazım. Koşullar sadece Türkiye’nin iç dinamikleriyle değil, iç ve dış dinamiklerin or- tak harekete geçtiği dönemlerde siz bu sorunu çözebilirsiniz. Ya- ni Kıbrıs sorunu da böyledir, Ermenistan sorunu da böyledir. Eğer koşullar olgunlaşırsa çö- zülmeyecek sorun yoktur. Ama birilerinin dayatmasıyla şu pro- tokolü imzalayın dedikleri za- man bu sorun çözülmez. Nite- kim yapıldı. Hem Ermenis- tan’da, hem Türkiye’de sorun- lar olmasın dendi. Fakat başka bir tablo çıktı.” Kõlõçdaroğlu, genel başkanlõğa adaylõğõnõ eleştiren MYK üyelerine karşõ tavrõnõ açõkladõ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle