Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
[email protected]
2 ŞUBAT 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
C M Y B
Bilindiği gibi Vakıflar Genel
Müdürlüğü’nün yönetiminde olan
mazbut vakıflarla, mülga 743 sayılı
Türk Kanunu Medenisi’nin yürürlük
tarihinden önce kurulmuş ve
yönetimi vakfedenlerin soyundan
gelenlere şart edilmiş vakıflar olan
mülhak vakıflar, cemaat vakıfları,
esnaf vakıfları ve yeni kurulacak
vakıflar 5737 sayılı Vakıflar
Kanunu’na tabidir.
Vakıflar vakıf amaç ve
faaliyetlerinin yerine getirilmesi için
gelir getirici şekilde
değerlendirilmesi zorunlu olan
taşınır ve taşınmazlar olarak
tanımlanan her türlü “akara” sahip
olabilirler. Bunların başında
taşınmazlar gelir. Ayrıca haklar,
imtiyazlar, menkul kıymetler ve para
mevcudu da vakıfların varlıklarını
oluşturur.
Ancak vakıfların varlık sahibi
olmaları yetmez; bu varlıkların akar
olması, yani gelir getirmesi ve resmi
senette yazılı faaliyetlerde
kullanılması gerekir. Eğer bir varlık
gelir getirmiyorsa veya getiriyor da
amaçların gerçekleşmesinde
kullanılmıyorsa, bu, kabul edilen bir
durum değildir. Aksi halde vakıflar
varlıklarını vakfa vergisiz ve ihtilafsız
aktaran birimler haline gelir ki bu
vakıfların niteliğine ve amaçlarına
aykırılık oluşturur. Bu nedenle
vakıflar sahip oldukları taşınmazları
rayiç değerinden kiralayarak elde
edecekleri kira bedelini, bankadaki
paralarını en iyi şekilde
değerlendirerek elde edecekleri
nemayı, imtiyaz ve isim haklarını
kiraya vererek veya gelir getirici
değerlendirerek elde edecekleri
gelirleri, amaçlarının
gerçekleşmesine tahsis etmek
zorundadırlar. Yani gelirler
faaliyetler için harcanmalıdır.
Gelir getirici olmayan büyük
varlıklara sahip olan bir vakıf yeterli
gelir yaratmadığından dolayı
amacını gerçekleştiremiyor veya
eksik gerçekleştiriyorsa bu
durumda, varlıkların vakfedilme
amacı ile çelişki doğar. Örneğin 100
birim gayrimenkulü olan bir vakfın
elde edebileceği kira 50 birim olup
da 10 birim elde ediyorsa amacın
gerçekleşmesine 40 birim gelir
eksik aktarılıyor demektir. Bunun
için kira gelirinin 40 birim daha
arttırılması gerekir. Eğer kira bedeli
arttırılamıyor veya kiralanamıyorsa
bu durumda taşınmazların Vakıflar
Kanunu’nun 12. maddesi
kapsamında gelir getirici varlıklarla
değiştirilmesi gerekir. Diğer bir
örnek, vakfın 100 birim parası var
ve bunun faizini amaca tahsis etmiş
de bu yeterli olmuyorsa ya parayı
harcayacak ya da bu parayı daha
fazla gelir getirici bir varlığa
dönüştürecektir.
Vakıf amacı burs vermek ise
gelirini arttırarak bursiyer sayısını
arttıracaktır. Sanatsal ve kültürel
etkinlik amacında olan bir vakıf bu
faaliyetlerini arttıracak veya
çeşitlendirecektir. İmtiyaz veya
haklarına sahip bir vakıf bu haklarını
tehlikeye düşürmeden gelir getirici
olarak değerlendirecektir. Örneğin
bir vakıf isim hakkını ipotek ettirerek
kredi sağlayıp amacını
gerçekleştiremez veya ileride bu
hakları kaybedebilecek bir şekilde
kullanamaz. Parasını borsada
değerlendiremez.
Burada amaç, vakıfların
amaçlarını gerçekleştirmek için para
harcamasının esas olduğudur.
Amacın gerçekleşmesi için gelir
harcanmıyorsa veya varlık gelir
getirici hale getirilmiyorsa bu
durumda vakıf yönetimin basiretli
davranmadığından hareketle
Vakıflar Genel Müdürlüğü
sorumluluk iddiasında bulunabilir ve
Vakıflar Kanunu’nun 27. maddesi
çerçevesinde mahkeme kararı ile
varlık mallarına el konulabilir.
Vakıflara kuruluşunda tahsis
edilen ve daha sonra bağışlanan
taşınır ve taşınmaz mallar veraset
ve intikal vergisinden istisnadır. Bu
nedenle varlıkların vergisiz olarak
vakfa aktarılması amacı taşındığının
ileri sürülmemesi için bu varlıkların
gelir getirici alanlarda
değerlendirilmesi, eldeki gelirlerin
de amacın gerçekleştirmesi yolunda
harcanması sağlanmalıdır.
Bu itibarla vakıfların varlıklarını
akar haline getirmeleri ve gelirlerini
amaçlarına tahsis etmeleri
hususunda basiretli davranmalarını
tavsiye ediyoruz.
Vakıflar Varlıklarını ve Gelirlerini Amaca Tahsis Etmelidirler
M A L İ Y E C İ G Ö Z Ü Y L E / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm superonline.com
İŞÇİNİN EVRENİNDEN
ŞÜKRAN SONER
Emperyalist Yüzsüzlük
Demokrasinin beşiği olarak bilinen İngiltere’de
yeni sol rüzgârlarıyla iktidara gelen İşçi Partisi lideri
Tony Blair en sonunda Irak işgalindeki savaş
suçunun hesabını vermek üzere sorgu masasına
oturdu. Sonuç olarak ifadesinde Irak işgali
gerekçelerinin bugün artık yalan olduğunun
bilinmesine karşın, özetle pişman olmadıkları ana
fikri ile savunmasını yaptı. Meclis soruşturma
komisyonu başkanı Chilcot’un adı ile bilinen
komisyonda verdiği ifadede, daha da ileri bir
söylemle “Iraklılar Saddam rejimi yerine bugünü
tercih edeceklerdir” dedi.
Blair’in, emperyalist dünyanın çifte standardı,
kendileri için insan hakları, demokrasi
yüzsüzlüklerinin belgesi gibi, dün Irak’ta terör ilk
verilere göre en az 40 Iraklının canını daha aldı. En
az 150’yi bulan ağır yaralı sayısı ile kanlı bir gün
daha yaşandı. Irak’ın işgal edildiğinden bu yana
işgal ve işgalin ürünü iç savaşta, terör eylemlerinde
canlarını kaybeden Iraklı sayısı milyonlarla
sayılıyor. Yaralılar katlanmış olarak on milyonlarla.
Savaşın ürünü hastalıklar, kanser, çocuk ölümleri,
açlığa bağlı hastalıklar.. dünya ortalamalarını
utandırıcı oranlarda katlıyor...
Irak’tan gelen kanlı çatışmaların ölü, yaralı, çevre
tahribatını yansıtan fotoğraflarının bir diğer
yüzünde cenazelerde ağıt yakan çarşaflı kadınlar
var. Ağıt yakma görüntülerine, el kol hareketlerine
göre artık hangi tür terör eyleminin kurbanı
olduklarını kestirebiliyorum; “Mezhep, ırklar
çatışması görünümünde, yoksulluğu paylaşmamak
üzere kanlı paylaşım kavgasına, iç savaşa
sürüklenmiş Irak’ta, intihar bombacısının kurbanı
Şiiler, ya da cesetleri çöpte bulunmuş, işkence ile
öldürülmüş Sünnilerin yakınları kadınlar...”
diyebiliyorum.
Irak işgalinin en anlamlı gerekçesi, iyice
kanlanan petrolün en zengin yatakları üzerinde
yaşayan Iraklılar günlük ihtiyaçları için
bulamadıkları petrol için ellerinde bidonlar uzun
kuyruklarda bekliyorlar. Aslında en temel gıda ve
her tür gereksinimlerinde aynı kuyruklar var. Akıl
almaz yoksulluğun simgesi; elinde en pahalı silahı
tutan örgüt üyelerinden ağıt yakan kadınlara,
kuyruklarda bekleyenlere, ayaklardan ayakkabı yok
olarak yerini naylon terlikler almış. Katliam
fotoğraflarında kaçanların bıraktıkları naylon terlik
yığınları açlığın, yoksulluk, yoksunlaşmanın bir
başka simgesi...
Tabii ki gazetecilik ilgi alanımın odağında güncel
sorun olarak TEKEL işçilerinin kaderi üzerinden
yapılan pazarlıklar var. Ancak sorunların kaynağı,
emperyal yüzsüzlüğün hafta sonu yaşanan bu
boyutunu geçmek içime sinmiyordu. Kaldı ki 12
bin TEKEL işçisinin üzerinden yapılan pazarlık
büyük olasılıkla bugün bile sonuçları ile tam
anlaşılmış olmayacak.. Sağlıklı değerlendirmesi
gelecek günlere kalacak...
Dışardan bakıldığında Erdoğan hükümetinin
siyaseten kıramadığı bu büyük direniş karşısında
uzlaşmak zorunda kaldığı ortada. Ancak yenik
düşmemek adına çok ince hesaplarını da
görmezlikten gelemeyiz...
Erdoğan hükümeti baştan işçilerin Ankara’nın
ayazına yenik düşmelerini öngörmüştü. İnsanlık
üstü direniş karşısında uzlaşma noktasına
geldiğinde ise, yenilmek yerine yenmeye dönük
ustalıklı hesaplarını bir bir gündeme soktu. Elbette
Türk-İş’in üst yönetiminde iktidara geldiklerinden
bu yana uzlaşı içinde oldukları liderler arabulucu
olarak devreye gireceklerdi. Aslını ararsak direnen
işçilerle, sendikalarının da, bu arabuluculuğa
sendikacılığın uzlaşı geleneği gereği itirazları
olmayacaktı... Püf noktası zamanlama; Başbakan
Erdoğan görüşmeyi kabul eder, ilgili bakanları
görevlendirir, son görüşme tarihlerini belirlerken 1
Şubat’ın geçmesini özellikle bekledi. TEKEL
işçilerinin TEKEL’e bağlı iş akitlerinin yasal olarak
sona ermesi, iş akitlerinin feshedilmiş, ihbar ve
kıdem tazminatlarının bankaya yatırılmış olması
öngörülmüştü. Hukuken geri dönüşü olmayan bir
süreç tamamlanacaktı ki, işçilerin “Özlük haklarım
korunarak yeni bir iş istiyorum. Neresi olursa olsun,
her koşula razıyım” tezi baştan kırılsın. Sonrasında
4-C’nin iyileştirilmesi üzerinden pazarlıkların daha
kolay yapılabileceği hesaplanmıştı.
Medyanın da sendikalar, işçi yasaları, hele de 4-
C üzerinden cehaleti sayesinde zaten kamuoyuna
yapılan açıklamalarda kafalar iyice karıştırılıyordu.
TEKEL işçisinin derdinin önceden kıdem tazminatı
alma değil, yasal süresi dolana kadar iş bulup
emekli olabilme haklarını istedikleri görmezlikten
geliniyordu. Sorun zaten kolayca çarçur edilecek,
bugüne göre eksik kıdem tazminatı almak değil,
emekli olana kadar özlük hakları saklı iş
bulabilmekti. İşçi, geldiği yaşta asla bir daha
emeklilik hakkını alabileceği sigortalı işi
bulamayacağı gerçeği ile yüz yüze idi. Hükümetin
dünyada örneği olmayan iş güvencesiz geçici işçi
olarak 4-C statüsünde işe aldığı işçileri nasıl
kolayca işten atabildiğini örnekleri ile biliyordu...
Ölümüne direniş işte bu çaresizliğin, bilincin
ürünüydü. Ankara ayazına direnen işçi ile,
tazminata yenik düşecek, teslim olacak yandaş
işçi yaratma, birbirlerine kırdırma hesabı
yapılmıştı.. Hepsi bu...
[email protected]
Ocakta ihracat bir önceki yõlõn aynõ dönemine göre yüzde 12.5 arttõ, 12 ayda ise yüzde 21.6 düştü
İhracatçõlar Çin’i keşfetti
Ekonomi Servisi - Türkiye İhra-
catçõlar Meclisi (TİM) verilerine göre,
ocakta ihracat bir önceki yõlõn aynõ dö-
nemine göre yüzde 12.52 artõşla 7.91
milyar dolar oldu. TİM Başkanõ Meh-
met Büyükekşi’nin Erzurum’da yap-
tõğõ açõklamaya göre, geriye dönük 1
yõllõk ihracat yüzde 21.6 düşüşle 97.95
milyar dolar olarak gerçekleşti.
Dõş ticaretten sorumlu Devlet Bakanõ
Zafer Çağlayan da ocakta 121 ülke-
ye yönelik ihracatta artõş yaşandõğõnõ,
oransal bazda en fazla ihracat artõşõnõn
Çin’e yönelik olduğunu belirterek şun-
larõ kaydetti: “İhracatımızdaki ilk
20 ülke içinde oransal bazda en faz-
la ihracat artışı sağladığımız ülke, 11.
sırada yer alan Çin olmuştur. Bu ar-
tış Çin’in toplam ihracatımızdaki pa-
yını yüzde 0.9’dan yüzde 2.4’e çı-
karmasını sağlamıştır.”
Çağlayan, “2010’da TİM’in 111
milyar dolar hedefini de aşarız” de-
di. TİM’in verilerine göre ocakta en
fazla ihracat yapan sektörler, 1.43 mil-
yar dolar ile otomotiv ve yan sanayi-
si, 1.17 milyar dolar ile hazõr giyim ve
konfeksiyon ve 850 milyon dolar ile
kimyevi maddeler ve mamulleri sek-
törleri oldu. TİM Başkanõ Büyükekşi
“Genel olarak baktığımızda hem
toplamda hem de sektörler bazında
kıpırdanma ve artışın devam ettiği-
ni görmekteyiz” dedi.
Ocakta oransal bazda en fazla
ihracat artõşõ 11. sõrada yer alan
Çin’e yönelik satõşlarda oldu.
Çin’in toplam ihracattaki payõ
yüzde 0.9’dan yüzde 2.4’e çõktõ.
ÖRNEK VAKA OLARAK OKUTULUYOR
Akbank’õn büyümesi
Harvard’da ders oldu
Ekonomi Servisi - Ak-
bank’õn, 2001 krizi sonra-
sõndaki dönüşüm hikâyesi
ve büyüme stratejisinin, Har-
vard Üniversitesi Kennedy
School of Government’ta
(Harvard KSG) örnek vaka
olarak okutulduğu bildirildi.
Akbank’tan yapõlan yazõ-
lõ açõklamada, Akbank’õn
“Yeni Ufuklar Değişim
Programı” ile uygulamaya
koyduğu yönetim, değişim
ve büyüme stratejisinin ban-
kanõn, sadece krizde büyüyen
bir banka haline getirmekle
kalmayõp ekonomik kriz-
den çõkõş ve büyüme ko-
nusunda ders konusu
ve referans kaynak ol-
masõnõ da sağladõğõ
kaydedildi. Harvard
Üniversitesi tarafõn-
dan hazõrlanan
“Akbank Vaka
Çalışması”nõn
ilk kez Ağus-
tos 2009’da
özellikle fi-
nans sektö-
ründe çalõşan
profesyonel-
ler için üni-
versitede ve-
rilen bir yö-
netici eğiti-
minde su-
nulduğu ifade edilen açõkla-
mada, Akbank Vaka Çalõş-
masõ’nõn Ocak 2010’da da
dünyada birçok üniversitede
lisans ve lisansüstü prog-
ramlarda okutulan vaka ça-
lõşmalarõnõ içeren Harvard
KSG’nin “case programı
kataloğu”nda yerini aldõğõ
bildirildi.
Akbank Yönetim Kurulu
Başkanõ Suzan Sabancı
Dinçer, bu çalõşmanõn sade-
ce Akbank için değil, Türk
bankacõlõk sektörü için de gu-
rur verici olduğunu vurgula-
yarak, “Akbank Vaka
Çalışması, her yıl
Harvard Üniversi-
tesi’nde öğrenci-
lerle buluşmaya
ve geleceğin lider-
lerinin eğitimin-
de önemli bir
rol oynama-
ya devam
edecek. Ak-
bank, güçlü
ve iyi yöne-
tilen Türk
bankacılık
sektörünün
dünya için
güzel bir
temsili ol-
muştur”
dedi.
772 MİLYON LİRALIK DAVAYI KAZANDI
Doğan Holding de
güldü, borsa da
Ekonomi Servisi - Kendisine
karşõ açõlan 772 milyon liralõk ilk
vergi ve ceza davasõnda mahkeme
Doğan Yayõn Holding lehine ka-
rar verdi. Doğan Yayõn Holding’in
Kamuyu Aydõnlatma Platfor-
mu’nda (KAP) yayõmlanan yazõ-
sõnda, “Şirketimizin Halkalı Ver-
gi Dairesi aleyhine
açmış olduğu da-
valardan (862.4
milyon TL vergi
aslı ve ceza ihbar-
namesinin terkini-
nin ‘kaldõrõlmasõ’
hakkında) önemli
tutarda olan bir
bölümünün, şirke-
timiz lehine so-
nuçlandığı bilgisi
hukukçularımız
tarafından şirke-
timize iletilmiştir” denildi.
Buna göre şirketin bağlõ ortak-
lõğõ Doğan TV Holding hisseleri-
nin Axel Springer AG’nin bir bağ-
lõ ortaklõğõna satõşõyla ilgili olarak
şirkete tebliğ edilen, 115.3 milyon
lira vergi aslõ ve 657.2 milyon li-
ra vergi cezasõ olmak üzere toplam
772.5 milyon lira vergi aslõ ve ce-
za ihbarnamesinin terkini talebi ile
açmõş olduğu davanõn şirketin le-
hine sonuçlandõğõ duyuruldu.
Diğer taraftan, geriye kalan da-
valardan 4.4 milyon lira vergi as-
lõ ve 7.5 milyon lira vergi cezasõ ih-
tiva edenlerin “kısmen
kabul, kısmen ret”; 8.2
milyon lira vergi aslõ ve
22.9 milyon lira vergi ce-
zasõ ihtiva edenlerin
“bekletme”; 632 bin
240 lira vergi aslõ ve
632 bin 240 lira vergi ce-
zasõ ihtiva edenlerin
“ret”le sonuçlandõğõ ifa-
de edildi.
Diğer davalarda yargõ
süreci devam ediyor.
Doğan Yayõn Holding
hisseleri, günü yüzde 21.05 artõş-
la kapadõ. Doğan Yayõn’õn hisse-
leri dünün en çok yükselen hisse-
si olurken Doğan Holding yüzde
12.73, Hürriyet Gazetecilik yüzde
7.41, Doğan Burda 7.30, Doğan
Gazetecilik yüzde 6.67 yükseldi.
JCR, Türkiye’nin notunu bir kademe arttırdı
Japon kredi derecelendirme
kuruluşu JCR, Türkiye’nin yabancı
ve yerel para cinsinden uzun vadeli
kredi notunu bir basamak
arttırarak “BB”ye yükseltti. JCR,
görünümü ise “durağan”da bıraktı.
Açıklamada, not artırımının temel
olarak Türk ekonomisinin küresel
finansal kriz ortamında dış
şoklara karşı direncini yansıttığı,
Türk ekonomisinin küresel
finansal krizin etkilerinden kendi
başına toparlanmasını
desteklediği belirtildi.
İhaleye katõlõyor
ICF, Priştina
Havaalanı
için yarışıyor
PELİN GEL AĞAN
ANTALYA - Antalya Havali-
manõ işleticisi ICF Airport Koso-
va’daki Priştina Havaalanõ’na
yatõrõm yapmaya hazõrlanõyor.
Nisan ayõnda ihaleye girecek
olan şirket, ihale için ön yeterli-
lik alan 3 gruptan da birisi.
ICF markasõnõ Doğu Avru-
pa’ya taşõmayõ amaçladõklarõnõ
belirten ICF Airports Yönetim
Kurulu Başkan Yardõmcõsõ Ser-
hat Çeçen, “Kosova Cumhuri-
yeti Priştina Havaalanı’na ön
yeterliliğimizi bir ay önce al-
dık. Şu anda çalışmalarımız
devam ediyor. İhale nisan
ayında sonuçlanacak” dedi.
Priştina Havaalanõ’na yõllõk 1.5
milyon yolcu gelip gittiğine dik-
kati çeken Çeçen, havaalanõ yatõ-
rõmõ hakkõnda şu bilgileri
verdi: “Priştina Havaa-
lanı’ndaki yatırım 20
sene sürecek olan yap-
işlet-devret projesi.
Oraya terminal binala-
rı ve ek üniteler ya-
pılacak ve ona
göre de fiyat
teklifi verile-
cek. Orada ön
yeterlilik alan
3 gruptan bir
tanesiyiz” di-
ye konuştu.
Aybar: Otomotiv pazarı
2009’a göre daralacak
Ekonomi Servisi - Renault Mais Genel
Müdürü İbrahim Aybar, otomotiv paza-
rõnõn bu yõl, 2009 yõlõnõn gerisinde kala-
cağõnõ belirtirken Renault’nun satõşlarõnõn
ise pazarõn altõnda daralacağõnõ söyledi.
Renault ve Dacia markalarõnõn 2010 de-
ğerlendirmesine ilişkin toplantõda konuşan
Aybar, “2010, 2009’dan daha az satışla
geçecek. Otomotiv Distribütörleri Der-
neği’nin çalışmalarında pazardaki da-
ralma yüzde 10, 20, 25 arasında öngö-
rüldü. Biz pazardan daha az daralaca-
ğız” diye konuştu.
ODD verilerine göre otomotiv pazarõ,
2009 yõlõnda toplam araç pazarõ yüzde 12.8
artõşla 557.126 adet olarak gerçekleşti. Ay-
bar, bu yõlõn ocak ayõnõn, geçen yõlõn ay-
nõ ayõ gibi durgun geçmediğini, ancak pa-
zara ilişkin net bir yorumda bulunmak için
şubat ayõ rakamlarõnõn görülmesi gerekti-
ğini kaydetti. İbrahim Aybar, 2009 yõlõn-
da binek otomobil pazarõnda 369 bin 819
adet araç satõşõ gerçekleştirildiğini hatõr-
latarak Renault’nun, 59 bin 21 adet binek
otomobil satõşõyla yüzde 16 pazar payõ el-
de ettiğini dile getirdi. Binek ve hafif ticari
araç toplam pazarõnda ise 557 bin 126 adet
araç satõşõ gerçekleştirildiğini belirten Ay-
bar, Renault’nun, gerçekleştirdiği 72 bin
470 adet araç satõşõ sonucunda yüzde 13
oranõnda pazar payõ elde ettiğini bildirdi.
Ticari araç pazarõnda 2010 yõlõnda daha
iddialõ olacaklarõnõ belirten Aybar, “Bi-
nekte de, küçülecek pazardan daha
fazla pay alacağımızı düşünüyoruz”
dedi. Elektrikli araç üretimine teşvik ko-
nusunda hükümetle görüşmelerin sürdü-
ğünü söyleyen Aybar, “Belli yapılan-
manın yerine getirilmesini bekliyoruz.
Türkiye bir şeyler yapılması gerektiği-
nin farkında” şeklinde konuştu.
Renault’nun elektrikli Fluence modeli-
nin 2011 yõlõnda Bursa fabrikasõnda üre-
tilerek dünyaya ihraç edilmesi planlanõyor.
Dacia Marka Yöneticisi Orhan Çetin
de, bu yõl pazar paylarõnõ yüzde 50 arttõrarak
yüzde 3’lere ulaştõrmayõ hedeflediklerini
söylerken haziran ayõndan itibaren fabri-
ka çõkõşlõ LPG’li modelleri satõşa sunma-
yõ planladõklarõnõ sözlerine ekledi.
Mustafa Uysal Türk
Telekom Finans Başkanõ
Ekonomi Servisi - Türk Telekomünikasyon AŞ
Yönetim Kurulu’nun, Mustafa Uysal’õn Türk Te-
lekom Grubu’nun Finans Başkanõ (CFO) olarak
atanmasõna karar verdiği bildirildi.
Türk Telekom’un Kamuyu Aydõnlatma Platfor-
mu’nda yayõmlanan yazõsõnda, şirketin yönetim ku-
rulunun Mustafa Uysal’õn Türk Telekomünikasyon
AŞ ve iştiraklerinin tümünü birlikte ifade eden
“Türk Telekom Grubu”na CFO olarak atanma-
sõna karar verdiği belirtildi. Yazõda, Uysal hakkõnda
şu bilgiler verildi: “İş hayatına 1976 yılında Ma-
liye Bakanlığı’nda hesap uzmanı olarak başla-
yan Mustafa Uysal, Anadolu Grubu’nda sıra-
sıyla, mali işler koordinatörlüğü, mali işler baş-
kanlığı ve iş geliştirme başkanlığı görevlerinde
bulundu. Uysal, Vergi Konseyi’nde başkanlık
görevini de sürdürmektedir.”
Suzan
Sabancı
Dinçer
Serhat
Çeçen
Doğan Yayõn
Holding’in,
açõklamalarõna,
JCR’nin
Türkiye’nin kredi
notunu
yükseltmesi
eklenince borsa
55.237 puanõ
gördü.
Genel Müdür
İbrahim Aybar ve Dacia
Marka Yöneticisi Orhan
Çetin, 2010 hedeflerini
açıkladı. Aybar, yeni
Clio modelininTürkiye’de
üretilip üretilmeyeceği
sorusuna yönelik
değerlendirmede
bulunmadı.