23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 16 ŞUBAT 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B Mustafa Sarıgül’ün yerel yöneticilikten ülke yönetimine aday olduğunu ortaya koyduğu andan itibaren gözler onun üzerinde. Geçen hafta bir ekonomik platform toplantısında kendisini izleyenlerin analiz ve eleştirileri, Sarıgül liderliğindeki Türkiye Değişim Hareketi’nin başarı şansını da ortaya koymakta faydalı oldu. Sarıgül’ün çok çalışkan ve enerjik olduğu ve bu yönüyle Başbakan’a benzediği herkesin ortak fikri. “Kapı kapı, durak durak, cami cami dolaşıyor ve üşenmiyor” denerek takdir ediliyor. Ancak bu tespit yanında ülke meselelerinin gece yarısından sabaha kadar taksi duraklarını gezmekle çözülemeyeceği de karşı eleştiri olarak ortaya konuyor. Bu harekete girişmenin gerekçesi olarak değişim ihtiyacını öne çıkaran Sarıgül’ün bu değişimin nasıl gerçekleşeceğini somut projelerle ortaya koyması gerektiği ortak kanı olarak beliriyor. Ekonomik kalkınma, işsizlik, enerji, ulaşım, tarım, ekonomide dışa bağımlılık gibi esaslı ekonomik hususlarla ilgili somut projelerin halkın önüne konulmasının şart olduğu ileri sürülüyor. Bunun için temel politikaların açıklanması, değişimle nelerin yapılacağının ilan edilmesi isteniyor. Hitabeti sempatik ve sıcak bulunmakla birlikte muhteviyatı itibarıyla zenginleşmesinin ve çeşitlenmesinin şart olduğu ayrı bir eleştiri konusu. Siyasi oluşumların maliyetinin yüksekliği, bunun finansman kaynaklarının detaylı olarak ve en saydam biçimde açıklanmasının olmazsa olmaz olduğunu ve Sarıgül’e güven açısından çok önem arz ettiğini bir bölüm insan ısrarla vurguluyor. Bir bölüm insan da herkes nasıl finanse ediyorsa Sarıgül de o şekilde finanse edecek, kim nereden yardım alıyorsa o da alacak; bunun pek önemi yok deniyor. Ancak finansman kaynaklarının Soros ve benzeri belli amaçları olan kesimlerden gelmesi halinde, bu harekete olan güvenin sarsılacağı ve değişimin samimi temellere dayanıp dayanmayacağı hususunda şüpheye düşüleceğini birçok kişi öne sürüyor. Küresel krizin son 2 yıldır dünyayı ve ülkemizi etkilediği bir dönemde ortaya çıkan yeni partiler ve liderlerinin ekonomi söylemleri ve projeleri önceliğe alması, değişen küresel ekonomik dünyada neleri yapacaklarını somut biçimde ortaya koymaları gerektiği büyük çoğunluk tarafından ısrarla savunuluyor. Diğer bir tespit, siyasi parti ve lider değerlendirmelerinin İstanbul’dan sadece yapıldığında yanlış sonuçlara ulaşılacağı oluyor. Bu nedenle yeni liderlerin ve siyasi oluşumların başarı şansını belirleyenin aslında Anadolu’nun olduğu altı çizilerek söyleniyor. Anadolu’ya ses vermek şart, denilerek Sarıgül’ü Şişli dışında Anadolu nasıl tanıyor, diye sorgulama yapılıyor. Türkiye’de siyasette başarılı olmanın Amerika’nın desteğine bağlı olduğu ve bu desteğin kendisine verilip verilmediği, Amerika’ya güvenip güvenmediği, şeklindeki bir soruya “Ben sadece rabbime güvenirim ve sadece halktan destek isterim” şeklinde klasik bir cevap veriyor. Öte yandan bu hareketin solda CHP’ye zarar vereceği ve bundan AKP’nin yararlanacağı hususu ile ilgili soruya da Sarıgül, “Biz her yerden, her partiye oy verenden oy alacağız” diyerek Özal’ın tarzını ve stratejisini bize hatırlatıyor. Birçok kişi bu hareketin tutmayacağını, CHP’den bir oy bile alamayacağını iddia ederken birçok kişi de “Kimler nerelere geldi. Sarıgül niye gelmesin” diye bardağın dolu tarafını gösteriyor. Önemli sayıda bir kesim de siyasi yelpazedeki bu dağınıklığın, bu dağınıklığa katkıda bulunan hiçbir kişiye ve partiye yarar sağlamayacağını belirterek, gelecek ile ilgili endişelerini ifade etmekten de kaçınmıyorlar. Ülkemiz büyük sorunlarla boğuşurken en önemli gündemimizin ekonomi olması gerektiğini söylemek de bize düşüyor. Mustafa Sarıgül’ün Başarı Şansı M A L İ Y E C İ G Ö Z Ü Y L E / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm superonline.com İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Mutlak İktidar [email protected] Demokrasilerde Meclis, oy çoğunluğu, diktatörlükler, padişahlıklardan farklı olarak, siyasi iktidarlara mutlak iktidar gücü vermez. Yasama, yürütme, yargı bağımsızlığı ilkeleri, anayasal hukuk düzeni içinde iktidar gücünün kullanılması, sınırlanmasını öngörür. Anayasal hukuk düzeninin öngördüğü sosyal devlet ilkeleri çerçevesinde de toplumsal dengelere öncelik verecek yönetim, iktidar icraatları esastır. Demokratik düzen ayrıca toplumsal güç odakları, başta iktidarda olmayan siyasi partiler, sendikalar, demokratik kitle, meslek örgütlerinin katkılarının, görüşlerinin, çıkar çatışmalarının dengelerinin göz ardı edilemeyeceği sınırlamaları öngörür. Erdoğan hükümeti icraatlarında padişahlara özgü mutlak iktidar yetkisi varmış gibi davranılmakla yetinilmiyor, giderek dozu artan diktatoryal eğilim, yönetim üslubuna karşı çıkış nereden gelirse gelsin, sindirmeye, susturmaya yönelik her tür baskı gündeme geliyor. Başbakan Erdoğan’ın yanında, iktidar yönetim kadroları, yandaşlarınca da aynı baskıcı üslup, sadece ve sadece oy, Meclis çoğunluğu ile gerekçelendirilerek, demokrasinin kuralı, gerekçesi gibi pazarlanıyor. Dünyanın en zengin ülkelerinde bile devletin tüm ortaöğretim okuyanları üniversiteye alamayacağı gerçeğinden yola çıkılarak, eğitim felsefesi içinde geçerli kılınmış en temel kural, üniversite öğrenimi göremeyeceklerin iş bulabilecek nitelikler kazanmalarıdır. Meslek liselerinde öncelikle ara teknik, meslek elemanı yetiştirmektir. Daha pahalı bir ortaöğretim göze alınmış, kendi alanlarındaki yükseköğrenim için de geçiş kolaylığı sağlanmıştır. Klasik liseler ise yükseköğrenime öğrenci yetiştirmek için vardır. AKP iktidarı, yandaşı YÖK yönetimi teknik okullar yalanı ile aslında dünyada örneği olmayanı, papaz okulu çıkışlı öğretmen, yargıç, doktor.. yetiştirilmesi gibi bir çarpık eğilimle imamdan kitlesel üniversiteliyi öngören katsayı oyunlarına girmişlerdir; dünyanın hiçbir yerinde bütün ortaöğretim kurumlarının diplomalarının üniversiteye girişte eşit geçerliliği yok. Elbette kimseye üniversite giriş kapısı kapanmıyor, öğrenimde geçiş yapmak isteyen öğrenciler için fark dersleri sınavları ile sistem dengeleniyor. Teknik liseli çıkışlılara eşit katsayı sağlandığı yalan, çünkü onlar okumadıkları dersler nedeni ile YÖK’ün bu sisteminden daha zararlı çıkıyorlar. AKP’nin tek derdi, dünyada örneği olmayan, dini eğitimin esas olduğu, sözde imam yetiştirmek üzere açılmış imam hatiplilerin liseliler aleyhine, ağırlıklı olarak üniversitelere yerleştirilmeleri. Mutlak iktidar korosu ise hukuk içinde eşitliği sağlamaya çalışan yargı kararını, kamuoyunun önünde öğrencilerin haklarını ellerinden alan bir kararmış gibi pazarlıyorlar... Tekel işçilerinin direnişine konu olan, Erdoğan hükümetinin işçiler için 4-C, memurlar için 4-B statüsünde, yasaya karşı hile yolu ile işçi-memur yasalarını çiğneyerek, geçici statüde keyfi, kalıcı işçi çalıştırmasına gelince; Başbakan Erdoğan, hükümet sözcüleri hak-hukuka aykırı bu uygulamayı inatla sürdürmeye kararlı olduklarını açıklamakla kalmıyor, işçileri bu koşulları kabul etmezlerse ay sonundan sonra işsiz kalmakla, direniş eylemlerini de polis gücü ile dağıtmakla tehdit ediyorlar. Arkadaşımız Mustafa Sönmez’in kamu çalışanlarının sayılarını veren istatistikleri yayımladığı “Hedef: Daha Çok 4-C” başlıklı yazısıyla uyandım. Ezbere bildiğimi sandığım genel çalışma eğilimlerinde Erdoğan hükümetleri akıl almaz keyfi, mutlak iktidar icraatları ile çok çarpıcı değişiklikler yapmış... Demokrasilerde kamuda çalıştırma böyle iktidarların keyfine bağlı çarpılamaz, çarpıtılamaz. Aslolan iş ve memur yasaları kapsamında çalışmadır. Memurlar kamu erkinin kulanıldığı işlerde çalışırlar, yani dünyanın bütün demokrasilerinde kamu çalışanları istatistiğinde toplam ağırlık işçidedir. Erdoğan hükümetinin keyfi kadrolaşmasında memur çalıştırmada patlama olmuş, 2 milyonun üstünde çalışan memura karşı KİT’ler dahil tüm kamuda çalışan işçi sayısı 563 bine düşmüş. Malum mesleklerde yandaş kadrolaşması memur iş güvencesi ile garantiye alınırken, aslında yasaya karşı hile olan sözleşmeli çalıştırma, en çok iş güvencesi olması gereken alanlara, öğretmenlere örneğin kaydırılmış. Yüz binlerce sözleşmeli, geçici sözleşmeli öğretmen çalıştırması garabeti doğmuş. Erdoğan hükümetinin son iki yılda yasalara aykırı, bizde yaratılmış ucube uygulama, sözleşmeli çalıştırmadaki artışı yüzde 56 ile rekora koşmuş. İşçi olarak çalışanların nüfusa göre artışı beklenirken, iki yıl için yüzde 12 gibi bir büyük düşüş oranı gerçekleştirilmiş. Sendikaların üye kaybetmesi anlamına da gelen bu tablo, toplusözleşme düzeninden kaçışın da belgelenmesi. Yasadışının da yasadışısı olan, demokrasilerde örneği görülemeyecek, hükümet kararı ile gündemimize giren 4-C çalışanları ise, bu keyfi kararları ile 2007’de 69.800, 2007’de 18.489, 2010 için ise 36.200 geçici işçi çalıştırmayı öngörüyor. Hani sürekli iş garantisi vardı? Patronlar Kulübü istihdamsõz büyüme sürecinin yeniden tekrarlanma ihtimaline karşõn işgücü piyasalarõna esneklik sağlanmasõnda õsrarcõ oldu. Ekonomi Servisi - Türk Sanayicileri ve İşadamlarõ Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanõ Ümit Boyner, sadece Tür- kiye değil, tüm dünyada yaygõnlaşan istih- damsõz büyüme sürecinin yeniden tekrar- lanma ihtimaline karşõ işgücü piyasalarõna esneklik sağlamanõn tek çare gibi gözüktü- ğünü söyledi. Boyner, 2010-2011 faaliyet programõna ilişkin basõn toplantõsõnda yaptõğõ konuş- mada, küresel krize değinerek, krizin 2009 son çeyreğinde dip olarak tanõmlanabilecek bölümünün artõk aşõldõğõnõn düşünüldüğü- nü dile getirdi. Krizin nedenlerine işaret eden Boyner, krizde finansal düzenlemelerin, aslõnda “finansal düzenlememelerin” de etkisi olduğunu, bu düzenlemelerin küre- selleşmenin hõzõna ayak uyduramadõğõnõ kay- detti. G-7’nin dünya ekonomisindeki et- kinliğinin hõzla azaldõğõnõ ve bu sürecin kriz- le birlikte daha da yukarõ çõktõğõnõ belirten Boyner, G-20’nin payõnõn ise sürekli arttõ- ğõnõ, hatta bu olgunun artõk dünya ekonomisi ve siyasetinde referans noktasõ haline gel- meye başladõğõnõ vurguladõ. Boyner, Türkiye’de KOBİ’lerin, büyük kõsmõ kayõt dõşõ olmak üzere, istihdamõn yüz- de 65’ini, üretilen katma değerin yüzde 10’unu ürettiğini hatõrlatarak, söz konusu iş- letmelerin sürdürülebilir büyüme mode- linde paylarõnõn artmasõ için birtakõm yön- lendirmeler yapõlmasõ gerektiğini belirtti. BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) ülkelerine de değinen Boyner, bu ül- kelerin çok ciddi büyüme iştahõyla hareket ettiklerini, bunun iklim değişikliği, enerji arz güvenliği ve küresel gelir dağõlõmõ bağla- mõnda iktisadi dengeleri altüst edecek bo- yutta olduğunu söyledi. Ümit Boyner, imam hatip okulla- rõna giden kõz öğrencilerin ve me- zunlarõn çoğunun imam olmadõğõnõ belirterek “İmam hatip okulları, meslek lisesi tanımına giriyor mu? İmam hatip lisesini tercih eden ai- leler için örgün öğretim içinde dü- zenleme yapılabilir mi? Hal böyle iken imam hatip liseleri konusunu, meslek eğitim ve istihdam düzen- lemeleri dışında tartışmak gerek- miyor mu? Bu durumu görmezden gelemeyiz” diye konuştu. Boyner, meslek okullarõna katsayõ uygulamasõnõn Milli Eğitim Bakan- lõğõ ve YÖK’ün ortak çözmesi gere- ken bir konu olduğunu kaydetti. Boy- ner, “Biz istihdam kanalına du- yarlı eğitim ve meslek eğitim modeli ile ilgileniyoruz” diye konuştu. Ergenekon yavaş Boyner, Ergenekon davasõna da dikkati çekerek, davanõn kamuoyunun tüm kesimlerine mal olduğunu kay- detti. Davanõn çok yavaş ilerlediğini, bu tip davalarda yargõ odaklarõnõn hak ihlallerine karşõ olağanüstü dikkatli ol- masõ gerektiğini vurgulayan Boy- ner, “Sürecin süratle yürütülmesi için soruşturmayı yürüten birim- lere kaynak ve kadro desteği sağ- lanmalı. Tüm siyasi kesimler yar- gının bağımsızlığına ve tarafsızlı- ğına gölge düşürebilecek açıkla- malardan kaçınmalı” dedi. TEKEL’e taraf değiller Boyner, TEKEL işçileri konusun- da iki tarafta süren anlaşmazlõğõn ta- raflarõ birbirinden koparttõğõnõ söyledi. Boyner, “Biz özelleştirmelerin ar- kasındayız. Ancak tarafların, sos- yal zararları en az olacak şekilde anlaşmaya varmalarını ümit edi- yoruz. Biz taraf olacağımızı dü- şünmüyoruz” diye değerlendi. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Türkiye İstatistik Kuru- mu’na (TÜİK) göre, Türkiye ge- nelinde işsiz sayõsõ bir önceki yõ- lõn aynõ dönemine göre 233 bin ki- şi artarak 3 milyon 270 bin kişi- ye yükseldi. TÜİK, Kasõm 2008 döneminde yüzde 12.3 olarak açõkladõğõ işsizlik oranõnõ yüzde 12.6’ya revize edince, işsizlik oranõ 0.5 puan arttõ ve yüzde 13.1 seviyesine çõktõ. TÜİK veri- lerine göre her dört gençten biri ve her beş kadõndan biri işsiz, 499 bin kişi bu dönem işten ayrõldõ. TÜ- İK’in işsiz olarak saymadõğõ “iş aramayıp çalışmaya hazır olan” bir milyon 951 bin kişi eklendi- ğinde ise, işsiz sayõsõ 5 milyon 221 bin kişiye, işsizlik oranõ ise yüzde 19.4’e ulaştõ. TÜİK’in Hanehalkõ İşgücü Araştõrmasõ, “Ekim-Kasım- Aralık 2009” dönemini kapsa- yan kasõm sonuçlarõna göre, 2009 kasõmõnda, Türkiye’de kurumsal olmayan nüfus, bir önceki yõlõn aynõ dönemine göre 811 bin ki- şilik bir artõşla 70 milyon 841 bin kişiye, işgücü ise 975 bin kişi ar- tarak 25 milyon 11 kişiye ulaştõ. İşsiz sayõsõ geçen yõlõn aynõ dö- nemine göre 233 bin kişi artarak, 3 milyon 270 bin oldu. Kasõm 2009 döneminde kentsel yerlerde işsizlik oranõ 1 puanlõk ar- tõşla yüzde 15.3, kõrsal yerlerde ise 0.4 puanlõk azalõşla yüzde 8.7 ol- du. Türkiye’de tarõm dõşõ işsizlik oranõ geçen yõlõn aynõ dönemine göre 0.7 puanlõk artõşla yüzde 16.2 seviyesinde gerçekleşti. Genç nü- fusta işsizlik oranõ yüzde 24.4 ola- rak açõklandõ. Kasõm 2008 döneminde söz ko- nusu oran yüzde 24 olmuştu. Yap- tõğõ işten ötürü herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayõtlõ ol- madan çalõşanlarõn oranõ da önce- ki yõlõn aynõ dönemine göre 0.6 pu- anlõk artõşla yüzde 43.9 olarak gerçekleşti. İşsiz sayõsõ 5.2 milyon kişiye çõkarken, umutsuz işsizler de hesaba katõldõğõnda işsizlik yüzde 20’ye dayandõ. Arçelik’ten 388 milyon lira kâr Arçelik geçici vergi beyannamesine göre 2009’da 388.8 milyon lira net kâr elde ettiğini açõkladõ. Şir- ketin KAP’a yaptõğõ açõklamada 2009 yõlõ net sa- tõşlarõnõn da 5.7 milyar lira olduğu belirtildi. Turkcell’den Avrupa indirimi Turkcell, Avrupa’da daha avantajlõ konuşma imkâ- nõ tanõyan yeni bir kampanya başlattõ. Tek seferlik abonelikle tüm Avrupa seyahatlerinde yüzde 75 in- dirim hakkõna sahip olan Turkcell’liler, ilk 3 dakika için de Turkcell Dünya tarifesinden ücretlendiriliyor. Vodafone’dan Tek Amerika Vodafone, ‘Tek Amerika’ seçeneği ile Vodafone abonelerine, ABD’de veya Kanada’daki sabit hat veya cep telefonlarõyla her şey dahil dakikasõ 20 kuruş veya 1 kontörden konuşma imkanõ sunuyor. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin hesaplamasına göre, tarım dışı işgücü Kasım 2009’da Kasım 2008’deki seviyesine göre 551 bin kişi artarak 19 milyon 569 bin kişi oldu. İstihdam olanakları genişledi, iyileşmenin etkisi, işsiz sayısındaki artışı azaltmakla sınırlı kaldı. YENİ ANAYASA ŞART Boyner’in başkanlõğõnda ya- põlan toplantõda gündeme getiri- len noktalar özetle şöyle: Anayasa değişikliği için fõrsat kaçtõ söylemi doğru değil. Geniş katõlõmlõ bir anayasa değişikliği çalõşmasõ yapõlmalõ. Seçim yasasõ değişmeli. Yüz- de 10 seçim barajõ mutlaka indi- rilmeli. Bildiklerimi anlatõrõm tehdidi bize yakõşmõyor. Askeri otorite ve bürokrasi, sivil otorite ve bü- rokrasiye tabi olmalõ. İhracat ve doğrudan yatõrõm- lar açõsõndan büyük beklentiler olmamalõ. Reel sektör daha sağ- lõklõ bir yapõya kavuşmalõ. Daha fazla hak ve özgürlük, bu- nu vatandaşõn istememesi müm- kün mü? Demokratikleşme sü- recine mutlaka geri dönülmeli. IMF konusu içi boşalmõş siya- si bir tartõşma haline geldi. Hü- kümetten tutarlõ bir söylem bek- leniyor. Gündemin karmaşõk ve yoğun olduğu bir dönemde, TÜSİAD’õn sesi esas olarak ikna etmeye, iş- birliğine açõk bir tonda, yüksek çõkmasõ gereken noktada da yük- sek çõkacak. Bir yõl sonra seçim olacak gi- bi görünse öncelik ekonomiye verilmeli. Birinci öncelik istih- dam ve cari açõğõn finansmanõ. Demokrasi açõğõ sorununun temelinde eğitim yatõyor. Öncelik vereceği konularõ açõklayan yönetim, TEKEL’de taraf olmazken, istihdamda esneklik önerdi Veriler, AKP’nin ‘Krizi atlatõyoruz’ tablosunun gerçeği yansõtmadõğõnõ ortaya koydu Lafı bırak, işsize bak TÜSİADesnekçalışmadedi Kızlarimamolmuyorsalisesinenegerekvar? GÜNÜN İÇİNDEN Dernek tarihinde ilk kez yönetim kurulu üyeleri seçimin ardından basının karşısına çıkıp yeni dönem programlarını paylaştı. Yeni dönemde TÜSİAD, iş yaratan büyüme, demokratikleşme ve dış politikaya öncelik verecek. ESNEK ÇALIŞMA MODELİ NEDİR? Ekonomi Servisi - Esnek çalõşmayõ, işin sevk ve yönetiminde kolaylõk, maliyette ucuzluk olarak tanõmlamak mümkün. Selüloz İş başkan danõşmanõ ve Çalõşma-Toplum dergisi yayõn yönetmeni Murat Özveri’nin verdiği bilgiye göre, işin sevk ve yönetiminde işveren dõşõnda tüm otoritelerin kaldõrõlmasõ olarak gündeme gelen bu durumun çalõşanlar açõsõndan yarattõğõ en büyük tehlike sendikasõzlaştõrma. Böylesi bir çalõşma biçiminde tüm kamusal denetimler de etkisizleştiriliyor. İşsizlik korkusu nedeniyle herhangi bir şikâyetin gündeme gelemeyeceği işyerleri olgusuna bir de kamudaki denetim elemanlarõnõn yetersizliğinin eklenmesi denetimi olanaksõz kõlõyor. Esnek çalõşma; maliyeti ucuz parçalanmõş bir işgücü piyasasõ, bu parçalanmaya bağlõ olarak ucuz, istenildiği zaman kullanõlan, istenildiği zaman işyerinden uzaklaştõrõlan bir işgücü olarak ortaya çõkõyor. TİSK’in 1999 tarihli esneklik büroşüründe örnek bir işyeri tarifi şöyle: Çekirdek işgücü fonksiyonel esnekliğe sahip, yani verilen her işi yapacak bir işçi. Etrafõnda birinci derece çevresel işgücü; müteaahhitler, taşeronlarla sayõsal esneklik sağlanacak, istenildiği zaman işçi bulunacak, istenildiği zaman atõlacak ancak tazminat ve benzeri maliyetler olmayacak. İkinci derecede çevresel işgücü; stajyerler, yevmiyeciler gibi...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle