19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 ARALIK 2010 PERŞEMBE HABERLER CUMHURİYET SAYFA 7 Bürokrata çifte koruma kalkanı AKP hükümeti, TBMM gündemine getirdiği yasa önerileriyle görevi kötüye kullanan bürokratları önce affedecek, daha sonra dava açılmasını engelleyerek zırh getirecek AYŞE SAYIN GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ ANKARA AKP hükümeti, Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilen “görevi kötüye kullanma” suçlarında ceza üst sınırını 3 yıldan 2 yıla çekerek kamu görevlileri ve bürokratlarına önce “örtülü af” getirirken hafta başında verilen “torba” yasa önerisiyle de kamu görevlisinin yaptığı iş ve eylemler aleyhine “bireysel dava” yolunu kapatarak bir çeşit “dokunulmazlık zırhı” getiriyor. CHP’li TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Ali İhsan Köktürk, her iki düzenleme birlikte değerlendirildiğinde “mahkeme kararlarını uygulamayan bürokratların desteklendiği, haksız tutuklama ve yanlı karar veren yargıç ve savcıların özel himaye altına alındığının görüleceğini” söyledi. AKP, bürokratlara yönelik “koruma kalkanı”nın ilk ayağını, kamuoyunda Melih Gökçek yasası olarak da nitelendiren Türk Ceza Yasası’nın 257. maddesinde değişiklik yaparak “görevi kötüye kullanma” suçlarına ceza indirimi getiren yasa tasarısı oluşturuyor. Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilen düzenleme ile görevi kötüye kullanma suçunun üst sınırı 3 yıldan 2 yıla indiriliyor. Böylece başta belediye başkanları olmak üzere “görevi kötüye kul lanma” suçu işleyen kamu görevlileri ve bürokratların bu suç nedeniyle cezaevine girmesinin yolu kapatılıyor. AKP’li milletvekillerinin verdiği torba yasa teklifiyle de hem kamu görevlilerine hem de hâkim ve savcılara, mağdurların “dava açması” yolu kapatılarak “dokunulmazlık” sağlanıyor. Torba yasa teklifinde yapılan düzenlemeye göre mağdurlar kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili uğradıkları zararlardan dolayı, ancak ilgili kurum aleyhine dava açabilecekler, “kişisel kusur” iddiasıyla bile olsa, bu görevleri yerine getiren kişiler aleyhine dava açılamayacak. İlk Torba Yasayı Fatih mi Yaptı? İleri demokrasinin nimetlerinden nedense yararlanamayanların başında da gazeteciler ve gençler geliyor. Gazetecileri pazartesi günü yazdığım için sıra gençlere, özellikle de protesto haklarını kullanırken saldırıya uğrayan gençleri anımsatmaya geldi. Bu süreçte torba yasa tasarılarıyla kimilerine kıyak çekileceğine ilişkin haberlerle, Osmanlı İmparatorluğu’nun, hem de bir dönemde güneş batmayan Büyük Britanya İmparatorluğu düzeyinde geri dönmekte olduğu safsatası da medyaya yansıyıverdi. Ben de oturup aklıma düşen Osmanlı döneminde bugüne benzeyen dönemler var mı, sorusuna yanıt aramaya başladım. AKP’nin ‘torba’ yasası çıkarsa öğrenciler polise dava açamayacak. ‘Siyasallaşan bürokratlar korunuyor’ Konuya ilişkin Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan CHP Zonguldak Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Ali İhsan Köktürk, “Özellikle son dönemde getirilen yasa teklifleriyle sistematik olarak yolsuzlukla mücadelenin zafiyete uğratıldığı, mahkeme kararlarının bağlayıcılığının ortadan kaldırıldığı, görevini kötüye kullanan siyasallaşmış kamu görevlilerinin korunması için özel çaba gösterildiği açıkça görülmektedir” dedi. ‘Torba’ yasa mağdur edecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, AKP’lilerin verdiği “Mehmet Haberal yasası” olarak anılan önerinin yasalaşması durumunda Anayasa Mahkemesi’ne götüreceklerini açıkladı. Hamzaçebi, “Başbakan’ı protesto ettiği için polisin şiddet kullandığı gençlerimiz ‘şikâyetçiyim, tazminat davası açıyorum’ diyemeyecek” dedi. Hamzaçebi, “Türkiye’yi totaliter bir yönetime, bir polis devletine dönüştürmek isteyen bir yasa teklifinin de TBMM’ye sunulduğuna” dikkat çekerken bu önerinin “torba yasa” ile birleştirilmesinin içtüzük ihlali olduğunu, ana komisyon olarak Adalet Komisyonu’nda ele alınması gerektiğini söyledi. Öneri içinde vahim düzenlemeler olduğunu kaydeden Hamzaçebi şöyle devam etti: “Eğer bu teklif yasalaşırsa bundan sonra kamu görevlilerinin kötü muamelesi sonucu veya görevini yapmamaları sonucunda zarara uğrayan vatandaşlarımız ilgili kamu görevlileri hakkında kişisel kusurları nedeniyle dava açamayacaktır.” Hamzaçebi, konunun “Mehmet Haberal’ın açtığı dava nedeniyle tazminata mahkum olan hâkimlerle sınırlı olmadığını” vurgularken şunları söyledi: “Önerinin yasalaşması durumunda işkence yapan polisler hakkında dava açılamayacak. Manisa’da 16 lise öğrenci davası. Sonuçta hukuk mücadelesi sonucunda beraat ettiler, bunlara işkence eden polisler 85 yıl hapis cezası aldılar. Bu tip davaları etkileyecek olan düzenlemeler var. İşkenceyle ölen Engin Ceber gibileri ve onun benzerleri bundan sonra işkence yapan polisler aleyhine kişisel kusur nedeniyle dava açamayacak. Başbakan’ı protesto ettiği için şiddete maruz kalan gençler de kişisel kusurları nedeniyle ‘bana şiddet kullandın, görevini iyi yapmadın, şikâyetçiyim, tazminat davası açıyorum’ diyemeyecek. ‘Bana tekme atıldı, ben çocuğumu düşürdüm’ gerekçesiyle o polis hakkında dava açamayacak.” Fatih’in gerçek olup olmadığının tartışıldığı belirtilen bir kanunnamesinde şu bölüm dikkatimi çekti: “Ve her kimseye ki evladından saltanat müyesser ola (zor olmayan bir şekilde eline geçe) karındaşların (kardeşlerin) nizamı âlem (devlet düzeni) için katletmek (öldürmek) münasip (uygun) görülüp, ekseri ulema (bilginlerin çoğunluğu) dahi tecniz etmiştir (izin vermiştir). Onun ile amil olalar (uygulayalar).” Yukarıdaki bölümü “fazilet.com” sitesindeki yazarı belirtilmeyen bir makaleden alıntıladım. Yazarı, (ki yazdıklarından tarihi bilen bir uzman olduğu anlaşılıyor) Fatih’in koyduğu kuralın 1600’lerin başında uygulamadan kaldırıldığını da belirtiyor. Benimki de kuşku işte. İster misin Osmanlı İmparatorluğu’na dönülürken bu kural da akla geliverse. Ya da bugünlerde alıştırmaları yapılıyor olsa... Sanmam ama, biraz önce de andığım gibi kuşku bazen pat diye münasebetsiz bir biçimde oluşuveriyor. Aynı makaledeki şu bölüm de dikkatimi çekti. Yazar, yine kanunnamenin yukarıda andığım bölümüne vurgu yaparak şöyle diyor: “Ulema çocuğunun kaç kuruş cep harçlığı alacağı veya vefat eden şehzadelerin cenazesinde kimlerin bulunacağı gibi teşrifatla (resmi tören kurallarıyla) ilgili bir dolu hususun ne aradığı da çok ciddi bir sorundur.” Uzman olmamanın sağladığı kolaylıklardan biri de, insanın aklına geleni söyleme hakkına sahip olduğuna inanmasıdır. Ben de bu hakkımı kullanarak şu soruyu sorma yetkisini kendimde buluyorum. Acaba ilk torba yasayı Fatih Sultan Mehmet mi yaptı? Ya da bugünlerin can sıkıcı sorunlarından kurtulmanın en gözde aracı olarak başvurulan torba yasa yeğlemesi Osmanlı’ya dönüşün bir başka başlangıç noktası olabilir mi? [email protected] ARINÇ’TAN ‘GÖKÇEK YASASI’ YORUMU: Gökçek müdahil olmuşsa saygısızlık ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, kamuoyunda Melih Gökçek yasası olarak da nitelendiren Türk Ceza Yasası’nın 257. maddesinde değişiklik yapılmasına ilişkin tasarıya yönelik açıklamalar yaptı. Arınç, “Gökçek’in, bu kanunun çıkarılmasında bir dahli olmuşsa çok yanlış bir iş yapıyor, çok saygısız bir iş yapıyor” dedi. TBMM Genel Kurulu’nda dün Türk Ceza Yasası’nın 257. maddesinde değişiklik yapılmasına ilişkin tasarı görüşüldü. MHP’li Alim Işık tasarının Meclis’e sunulmasından bir süre önce Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek’in milletvekillerine poğaça dağıttığını öne sürdü. Arınç, düzenlemeden Gökçek’in yararlanacağına yönelik eleştirilere, “Gökçek’in, bu kanunun çıkarılmasında bir dahli olmuşsa telefon konuşmalarıyla veya Meclis Genel Kurulu’na gönderdiği birtakım hediyelerle bunu desteklemeye çalışıyorsa çok yanlış bir iş yapıyor, çok saygısız bir iş yapıyor” karşılığını verdi. AKP’li milletvekilini kınadı Görüşmeler sırasında söz alan AKP’li Yılmaz Tunç, yolsuzluklar konusunda CHP’ye yüklendi. CHP’liler de tepki gösterince gerginlik yaşandı. Gerginliğin yatışmasından sonra söz alan Arınç, Tunç’un eleştirerek, “Sayın Tunç’un konuşmasını kınıyorum, yanlış, tahrik edici bir konuşmadır. Burada güzel şekilde müzakereleri yürütürken ateşe benzin dökülmemesini, arkadaşlarımızın tahrik edilmemesini, cevaplandırılamayacak konuların tahrik unsuru haline gelmemesini arzu ederdim” dedi. ‘Aşırı güç kullanıldı’ Arınç, katıldığı bir televizyon programında polisin öğrencilere müdahalesini eleştirdi Arınç, “Acı bir olay. Protestocu grup şiddet kullanmamışsa onlara karşı şiddet kullanmak doğru değildir” dedi. Arınç, “19 yaşında gencin bebeği düşürmesi cana kast değil mi” sorusu üzerine, “Yaralama, ölüm ya da sakat kalma gibi durumlarda daha önce de dava açılmıştır. Bir genç kızımız böyle bir olayda evladını kaybetmişse bu suç teşkil eder. ‘Madem çocuk taşıyordun, ne işin var orda denirse’ de olayın masum bir eylem olduğunu da kabul etmeliyiz. Silahsız öğrenciye aşırı güç kullanıldı” diye konuştu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle