19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 ARALIK 2010 PERŞEMBE 6 HABERLER Anaokulu yaşındaki çocuklara din dersi veren tarikat lideri internet sitesinde kendisini halife ilan etti BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Tarikatın kucağındalar İKİ ÖĞRENCİYE 15 YIL HAPİS İSTENİYOR Demokrasiye Doğru Rap Rap ‘Parasız eğitim istemekten’ 8 aydır tutuklu Türkiye’de parasız eğitim istemek, afiş asmak, bildiri dağıtmak, üniversite içinde stant açmak gibi nedenlerden dolayı yılbaşından bugüne dek yaklaşık 400 öğrenci gözaltına alındı, bunlardan, 50 öğrenci tutuklanarak cezaevine gönderildi. CİHAN ORUÇOĞLU Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’da Roman açılımı toplantısında “Parasız Eğitim İstiyoruz Alacağız” pankartı açtıkları için 8 aydır tutuklu bulunan öğrenciler Ferhat Tüzer ve Berna Yılmaz için imza kampanyası başlatan arkadaşları, “Arkadaşlarımız, en yasal, en demokratik hak olan parasız eğitim istedikleri için 8 aydır cezaevindeler. Bu anlayış, üniversitelerde hak isteyen öğrencilere yönelik bir gözdağıdır. AKP’nin, YÖK’ün ve üniversite yönetimlerinin baskıcı anlayışına boyun eğmeyeceğiz” dediler. Bakırköy Kadın Kapalı cezaevinde kalan Yılmaz ile Tekirdağ 2 No’lu F Tipi cezaevinde kalan Tüzer 15 yıl ceza istemiyle yargılanıyor. Türkiye genelinde “parasız eğitim istemek”, “afiş asmak”, “bildiri dağıtmak”, “üniversite içinde stant açmak” gibi nedenlerden dolayı yılbaşından bugüne dek yaklaşık 400 öğrenci öğrenci çeşitli suçlamalarda gözaltına alındı, bunlardan 50 öğrenci çeşitli illerde tutuklanarak cezaevine gönderildi. Haber Merkezi Sakarya Nakşibendi Dergâhı’nda anaokulu yaşındaki çocuklara din dersi veriliyor. Kendisini “halife” ilan eden Molla Mustafa tarikat üyelerinin buluşmalarını ve verdiği dersleri internette yayımlıyor. Yaklaşık üç ay önce kurulan internet sitesinde tarikatla ilgili yüzlerce video yayımlanıyor. “Yaz talebeleri talim dersi” adlı video açıldığında Molla Mustafa’nın küçük çocuklara din dersi verildiği görülüyor. Sakarya’daki dergâh “Osmanlı Nakşibendi Dergâhı” olarak kullanılıyor. www.sakaryevi.com adlı internet sitesi 9 Eylül 2010 tarihi itibarıyla yayına girdi. Siteyi incelediğinizde ilk gözünüze çarpan kendisini Nakşibendi Sakarya Halifesi ilan eden Mustafa Atmaca oluyor. KKTC ve İngiltere’de etkili olduğu bilinen tarikat lideri şeyh Nazım Kıbrısi “Şeyh Muhammed Nazım Kıbrısi El Hakkani Hazretleri” olarak takdim edilirken sitede hayatı anlatılıyor. Yine internet sitesinde anaokulu yaşındaki çocuklara din dersi verildiği de görülüyor. Yaşları küçük olan bu çocuklara kendisini halife ilan eden Mustafa Atmaca ders veriyor. ÖNCE ŞERİATI BİLECEKSİN İnternet sitesinde Nakşibendi Sakarya Halifesi Mustafa Atmaca’nın hayatının bir bölümü şu sözlerle anlatılıyor: “17 Ağustos 1999 tarihinde medresede tahsil görmekte iken Adapazarı depremi olur. Depremden dolayı bir müddet medreseden ayrılmak zorunda kalır. Sonra uzun tefekkürler başladı. ‘Nereye gidiyorsun, böyle mi ömrünü çürüteceksin sabah işe git akşam gel. Hiçbir ilmi ve manevi terakkiyat yok. Sen bunun için mi yaratıldın. Medreseye dön tahsilini tamamla.’ İşte bu sıralar Allahu Teala’nın inayeti ile tekrar medreseme geri döndüm. ‘Hocam’ hazretleri de beni kabul ettiler. Elhamdülillah. Verilen aralarla birlikte 10 senelik medrese tahsilinden sonra hocası Molla Muhammed hazretlerinin izni ile kendisi de Şeker Mahallesi’nde hizmete başlarlar. Mustafa Efendi bu dönemlerde sohbetler yapmaya insanlara şeri ilim öğretmeye başlar. Kuranıkerim bilmeyenlere Kuranıkerim dersleri, tecvid dersleri, ilmihal fıkıh dersleri öğretir. Yaz dönemi mektepli çocuklara ders verir. Arapça kavrayabilecek kişilere Arapça, kavrayamayacak kişilere de Osmanlıca dersleri verir. Talebelerine Osmanlıca fıkıh, hadis, meviza kitapları okutur. Büyükleri gibi o da ilim olmazsa olmaz der. Derviş de olacaksan önce şeriatını bileceksin. Namazsız zikir ehli olunmaz. Mustafa Efendi iki senedir (2008’den bu yana) kendi ufak ve şirin dergâhında bu âli hizmeti sürdürmektedir. Her hafta perşembeyi cumaya bağlayan akşam ‘hatmei hacekan’ zikri cuma akşamı ve pazar akşamları sohbet vermektedir. İsteyenlere Arapça, Osmanlıca, Kuranıkerim kıraat ve tecvid dersleri de devam etmektedir. Sene de üç dört defa Şeyh Efendi K.S. hazretlerini ziyarete Kıbrıs’a gitmektedir. Daha önceleri ‘Huccetülİslam’ adını verdiği medresesini şimdi ‘Osmanlı Nakşibendi Dergâhı’ olarak da kullanmaktadır.” Bu ülke hapishaneleri, hüküm giymeden 14 yıl tutuklu olarak hapishanede çürüyen insanlarla doluysa... Hapishanelerdeki insanların yarıya yakını tutukluysa... çekiverin adaletin kuyruğunu... Orada sadece zulümden bahsedebiliriz... Balbay, boşuna kitabına Zulümhane adını koymadı! Mehmet Haberal, tahliye isteklerini yeterli, hukuki, vicdani bir neden göstermeden durmadan reddeden yargıçlar hakkında tazminat davası açıyor... Yargıtay da Türkiye’deki hapishaneye tıkma/hapishanede tutma histerisini göz önüne alıyor, çağımızda insan hak ve özgürlüklerinin ulaştığı yüksek duyarlığa uygun davranıyor, 9 yargıcın Haberal’a tazminat ödemesine karar veriyor... Bu karar, adalette karşılıklı hak ve özgürlükleri dengeleyicidir. Yargıçlar tanrı katında kimseler değildir. Yargıcın yargıç, hukuk, adalet vicdanı son derece üst düzeyde olmalıdır; VİCDANI, siyasi ve ideolojik veya başka her türlü etkileyici olguya mümkün olduğunca kapalı olmalıdır! Veya etkilense bile bunun en düşük düzeyde! bir derecesi olmalıdır... Tutukluya, hak ve hukukunu savunma yolunu açmıştır Yargıtay.. Bu karar ileri demokratik bir karardır, yargıcı sadece hukukun, adaletin, vicdanın sesini dinlemeye teşviktir! İktidar, bence hukukun ruhuna aykırı olarak, sık sık bir torba yasa çıkarma yolunu seçmiştir. Birbiriyle ilgisiz bir dizi maddeyi torba yasa olarak Meclis’ten geçiriyor... İşte son torbanın içine, tazminata mahkum olan yargıçları kurtaran bir madde de ekliyor: Yargıçlar, hukuku çiğneyen karar verseler bile haklarında dava açılamayacak! Eğer, örneğin başka bir iktidar döneminde böyle bir karar alınsaydı... AKP yeri göğü yıkardı, iktidarın ne faşistliği kalırdı ne diktatörlüğü, ne yargıçlar hükümeti ne de iktidarın yargıçları... Aynı değerlendirmeleri bu iktidar için haydi haydi ve fazlasıyla yapmalıyız! Hele, bir avuç öğrenciye böylesine bir zulüm uygulayan, elindeki adalet ve emniyet mekanizmasını nasıl komplo kurma mekanizması olarak işlettiğine ilişkin bunca olgusu ortaya saçılan bir siyasi anlayışın, ne yapmak istediği çok açık ve saçıktır. Hem de eğer demokrasi duyarlılığınız yüksekse, utanacağınız bir çıplaklıkta! İktidar, Silivri’ye ve bundan sonraki bütün benzer ve yandaş davalar için emrindeki adalet mekanizmasına emrini, mesajını veriyor: Devam et, gerisini merak etme! Nasıl öğrencilere uygulanan büyük şiddetle ve üstelik bir bebeğin düşürülmesiyle cinayet işlenerek ileri demokrasiye büyük bir adım attıksa.. Bu yasa ile AKP’nin ileri demokratik düzenine doğru büyük bir adım daha atmış oluyoruz... YARSAV güneşi Adalet mekanizmasının nasıl çalıştığı, hukuk ve yasa uygulamaları, siyasi iktidarın yargıç ve mahkemelerle ilişkisi, siyasi ve yandaş yargı yaratılıp yaratılmadığı, siyasetin yargıya yönlendirmesi, siyasetin yargıya müdahalesi, siyasetin rakiplerine karşı yargıyı kullanması... ...Bütün bunlar, bir ülkenin, bir iktidarın ne kadar demokratik olduğuna ilişkin en temel karinelerdir! Bunlara bakacaksınız, iktidarın nereye koştuğunu göreceksiniz! Göremiyorsanız, ya siyasi körsünüz, ya kendinizi kullandırıyor ve kandırıyorsunuz ya da rap rap gidişin destekçisisiniz... Türkiye’nin bugün Rap Rap Demokrasisi içinde, YARSAV çatısı altında toplanmış, gerçekten yargı bağımsızlığına ve tarafsızlığına ve de hukukun üstünlüğüne inanmış yargıçların bulunması, gelecek için umudumuzu ayakta tutuyor. İşte varlar, onlar orada, boyun eğmiyorlar, bütün baskılara karşı direniyorlar.. Her şeye rağmen, bu ülkede adaletin kökü, işte orada, var... Varlıklarına sonsuz teşekkür... ...diye haykırmamız gerekir. Bu gücü, bu direnci büyütmeliyiz... Çünkü bu ülke, rap rap düzenine doğru yol alıyor... Ezberlese daha iyi (!) AKP’nin ‘ezberden kurtardık’ diye pazarladığı toz pembe eğitim tablosunu OECD çökertti: Öğrenci okuduğunu bile anlamıyor KIVANÇ EL ANKARA AKP hükümetinin, eğitime en yüksek bütçenin verildiği, müfredatın ezberden uzak olarak hazırlandığı, eğitimde teknolojinin kullanıldığı gibi açıklamalarına karşın Türkiye eğitim sistemi dünya liginde son sıralarda yer aldı. Ezberden uzak olduğu iddia edilen eğitim müfredatına göre yetişen öğrenciler OECD’nin PISA raporuna göre metin anlama, matematik ve fen konularında son sıralarda kaldı. OECD raporunu değerlendiren Eğitimİş Sendikası, “Lise eğitimini, genel lise, imam hatip lisesi arasına sıkıştıran anlayış PISA sınavında sondan ikinci olur” değerlendirmesinde bulundu. 15 yaşında 470 bin öğrenci ile dünya genelinde yapılan çalışma sonucunda Türkiye’nin eğitimde 2000 yılı ile eş durumda olduğu ortaya çıktı. Eğitimİş Sendikası raporunda “Okullara yönetici atarken yandaş olsun benden olsun diyen anlayış, her şeyi sınava endeksleyen anlayış, ilköğretim okullarına türban girsin mi girmesin mi diyen anlayış, okulları özelleştirelim diyen anlayış, genel liselerde alanları kaldıran anlayış PISA sınavından sondan ikinci olur” ifadelerine yer verildi. Araştırmada OECD üyesi olan ülkelerin sıralandığı listede Türk öğrenciler metin anlama, matematik ve fen bilimlerinde 800 üzerinden sırasıyla 464, 445 ve 454 puan aldı. Böylelikle Türkiye, araştırmaya yeni dahil olan Şili’yi ve her araştırmada son sırayı kimseye bırakmayan Meksika’yı geride bırakarak sondan ikinci oldu. PISA Raporu’unda şu değerlendirmeler yer alıyor: “Türkiye, Meksika ve Şili’nin de içinde bulunduğu 18 ülke 2. düzeyde. 2. düzeye ulaşamayan öğrencilerin okuduklarını anlamadıkları öngörülüyor. Türkiye okuma alanında 464 puanda, 41. sırada. OECD ortalaması 493 puan.” Örgüt üyeliği Trakya Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Makine Bölümü 2. sınıf öğrencisi Ferhat Tüzer ve Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Antropoloji Bölümü 4. sınıf öğrencisi Berna Yılmaz, mart ayında Abdi İpekçi Spor Salonu’nda düzenlenen “Roman açılımı” toplantısında “Parasız eğitim istiyoruz, alacağız” yazılı pankart açtı. Yaka paça gözaltına alınıp, darp edilerek tutuklanan Yılmaz ve Tüzer’e “örgüt üyesi” oldukları iddiasıyla 15 yıla kadar hapis istemiyle İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. İlk kez 30 Eylül’de hâkim karşısına çıkan öğrencilerin davası 14 Aralık Salı günü görülecek. 8 aydır hâkim karşısına çıkmayı bekleyen öğrencilerin arkadaşlarından Gençlik Federasyonu üyesi Gökçe Uluada, Tüzer ve Yılmaz’ın 8 aydır cezaevinde tutuklu bulunduğunu anımsatarak şunları söyledi: “Anayasada eğitimin hak olduğu, devletin bunu karşılamak zorunda bulunduğu maddesi var. Bu en tabii hakkımız hiçe sayılıyor. Kendi yasalarına bile saygı göstermeyen bir hükümetle karşı karşıyayız” dedi. Ferhat Tüzer ve Berna Yılmaz’ın “örgüt üyesi” suçlamasıyla tutuklandığını ifade eden Uluada “Yasalara uygun olarak kurulmuş Gençlik Federasyonu’nu örgütle bağdaştıracak kadar pervasızlaşabiliyorlar” diye konuştu. Çapkın’a biber gibi hediye İstanbul Haber Servisi Hürriyet, Hukuk, Hoşgörü Gençlik Hareketi (3H Gençlik Hareketi) üyesi bir grup, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’a biber gazı gönderdi. Grup adına yapılan açıklamada, Çapkın’ın biber gazının bolca kullanılmasında bir mahsur görmediği savunularak “Kendisine bir adet biber gazı gönderiyor ve yakın çevresinde uygulamasını öneriyoruz. Belki, bu kimyasalları öyle her önüne gelene uygulamaktan vazgeçer” denildi. İKKB Başkanı Nazan Moroğlu da öğrencilere uygulanan şiddetin Türk Ceza Kanunu’nda suç teşkil ettiğini belirtti. CHP İstanbul İl Başkanlığı İl Disiplin Kurulu Üyesi avukat Mahmut Tanal da Başbakan, İçişleri Bakanı, İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü hakkında suç duyurusunda bulundu. http://orhanbursali.blogspot.com [email protected] MUHBİR ÖĞRETMEN TARTIŞMASI Kendi uygulamasına çarpık düşünce dedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanlığı’nın 3 yıl önce İçişleri Bakanlığı ile arasında okulların güvenliğine ilişkin imzaladığı protokol, “muhbir öğretmen” tartışmasına neden oldu. Protokole göre, her okulda bir müdür yardımcısı, emniyetle bilgi paylaşımı kapsamında irtibat görevlisi olarak belirlendi. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, “Okul idarecilerini veya öğretmenleri, koordinasyon görevi yürüten bir idareciyi muhbir olarak nitelendirmek için çarpık düşünmek gerekir” dedi. Bir gazetecinin, “Okullarda müdür yardımcılarının emniyet ile işbirliği yapacağı, okullarda muhbirlik dönemi başladığı” yönündeki haberlerin anımsatması üzerine Çubukçu, 2007’de Milli Eğitim Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında yapılan protokolle “çocukların güvenli okul ortamlarında bulundurulmasının sağlandığını” söyledi. Bu kapsamda “okul güvenliği projesi” başlatıldığını anımsatan Çubukçu, projenin uygulamaya konulmasının ardından okullarda gerçekten güvenli ortamlar oluşturulduğunu söyledi. Okulların çoğunluğuna güvenlik kameraları konulduğunu ve 24 saat izlendiğini anlatan Çubukçu, bu yöndeki haberlerin “son derece çarpıtılmış haberler olduğunu” söyleyen Çubukçu, şunları kaydetti: “Koordinasyonu sağlamak için okuldaki bir idarecinin emniyet ile irtibat kuracak kişi olarak belirlenmiş olması son derece doğal ve normal.” Yanlış anlaşılmaktan korkmayanlar öğrencileri savundu Dayanakları yok Kendilerinin de bugün aynı konu kapsamında çeşitli eylemler yaptıklarını anlatan Uluada şunları söyledi: “Örgüt üyeliği suçlamasını hiçbir şeye dayandırmadan uyguluyorlar. 20’ye yakın Gençlik Federasyonu üyesi arkadaşımız benzer suçlamalarla cezaevinde. Bütün demokratik eylemleri suç delili olarak sayıyorlar.” Rektörler sessiz kaldı KIVANÇ EL ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın rektörlerle toplantısı sırasında protestocu öğrencilere polis şiddetine tepki gösteren rektör sayısı sınırlı kaldı. Bazı rektörler, “Yanlış anlaşırım” gerekçesiyle konuyla ilgili değerlendirme yapmak istemedi. Öğrencilere sahip çıkan Dumlupınar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Güner Önce, “Söylemle demokrasi olmaz. Demokrasiyi hissetmemiz lazım. Öğrencilere karşı aşırı şiddet kullanılmış” dedi. Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bahri Gökçebay da “Onlar bizim çocuklarımız, onlara vurmayı hiçbir mantığa sığdıramıyorum. Başbakan demokratikleşmeden bahsediyor ama ortada fiili bir zorbalık, öğrencilerin polise bir saldırısı yok. Birileri birilerini protesto edince kaybeden kimse olmaz” diye konuştu. Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şevket Büyükhatipoğlu, olaylar sırasında içeride olduğunu ve kendilerine toplantı sırasında bir bilgi gelmediğini ifade etti. Büyükhatipoğlu, “Hoş olmayan bir durum. Olanlar ortada bir şey söyleyemiyorum” dedi. 19 Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Akan da kaba kuvvet kullanmanın kabul edilemeyeceğini vurgulayarak “Güvenlik güçlerinin kaba kuvvet kullanması da çok yanlış ve gereksiz” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle