25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 ARALIK 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 BUGÜN SON YOLCULUĞUNA UĞURLANACAK Bilim dünyamızın acı kaybı: Prof. Nutku ORHAN BURSALI kim, kuantum çekim kuramıyla ilgiBilim dünyamız li çok özel katkıları çok değerli bir insave kendi adıyla anınını, Prof. Yavuz lan modelleri ile fiNutku’yu yitirdi. ziğe önemli katkılaTürkiye Bilimler rı oldu. Örneğin Akademisi kurucu “Genel görecelikte üyesi Yavuz Nutku, dinamiğin geometdünyaca ünlü bir Yavuz Nutku risi” de bunlardan teorik fizikçiydi. TÜbiri! Ülkemizin birBİTAK Bilim Ödülü, Phi kaç rölativite teorisi öncüleBeta Kappa Ödülü’ne sahip rinden olan Nutku, “Çarpışan Nutku, Bilkent Üniversitesi gravitasyonel dalga çözüMatematik Bölümü Başkan mü” araştırmasını, en önemlığı, TÜBİTAK Feza Gürsey lisi olarak niteler; bu katkı Enstitüsü kurucu müdürlü bilim literatüründe “Nutkuğünü yaptı. Kendisi, “İnHalil Çözümü” olarak bilinir! sanlığın tarihi matematiksel Nutku, felsefe, resim, sifiziğin tarihidir; ben de bu nema, edebiyat, tarih, arkeona küçük katkılarda bu loji, evrensel politika konuları lundum...” derdi. ile de uğraştı. Yavuz Nutku Alman Lisesi’ni, Robert Ko seçkin bir bilimci ve insandı. leji ve Berkeley Kaliforniya Adı, Yavuz Zırhlısı’ndan Üniversitesi’ni bitirdi, Şikago geliyordu. Çünkü babası Ord. Üniversitesi’nde doktora; Prof. Ata Nutku, CumhuriMaryland ve Princeton’da öğ yet’in gemi sanayisinin kuretim üyeliği yaptı. rucusuydu! Cenazesi 9 AraNutku, fiziğin uç noktala lık’ta (bugün) Levent Carında araştırmacıydı; örneğin mii’nde öğle namazından gravitasyonel dalgalar, topo sonra kaldırılacak ve Edirlojik kütleli gravitasyonel alan nekapı Aile Kabrıstanı’nda lar, tamamıyla entegre edile toprağa verilecek. Ne yazık ki bilen sistemler üzerinde araş burada olamayacağım... Sevtırıyordu... Einstein den gili dostuma, gökyüzünden el klemleri, gravitasyonal çe sallayacağım... Doğruyu haykırmaktan hiçbir zaman korkmadı ne bahaneyle hatırlanacağıdır. Eminim önümüzdeki gün ve haftaÜlkemizin en değerli bilim insanlalarda Yavuz Hoca’nın meslektaşları, arrından biri, fizik profesörü Yavuz kadaşları, öğrencileri artık aramızda olNutku vefat etti. Bu, bilim insanı kıtmayan bu büyük adamın neyle hatırlığı çeken Türkiye için çok büyük bir lanacağını bize anlatacaklardır. Onlar kayıptır. Ancak bu kaybın bugünlerde anlatmasalar bile, dünyada birileri buülkemiz üzerinde yapacağı etki daha da nu yapacaktır. büyük olacaktır, çünkü Yavuz Nutku, Yazık ki Yavuz Hocamız üniversitekaliteli bir bilim insanı olmanın ötesinde lerimizi karanlığın sardığı bir dönemdoğru bildiği her şeyi hiç çede, öğrencilerimiz üniversite kinmeden herkese ve her orsorunlarını tartışalım derken tamda söyleyebilecek kadar politikacı emriyle polisçe döFizik profesörü Yavuz Nutku, kaliteli bir karakter ve cesaret sahibi bir vülürken belki de kahrına arbilim insanı olmanın ötesinde doğru bildiği insandı. Bu kullarla dolu ültık şekerinin tahammül edeher şeyi hiç çekinmeden herkese ve her kemizde hep nadir görülmüş memesindenaramızdan ayolan bir özelliktir: Abdülrıldı gitti. Kendisiyle çok naortamda söyleyebilecek kadar karakter ve hak Hâmit Tarhan’ın dedidiren görüştüğüm halde onu cesaret sahibi bir insandı. ği gibi, Türk milleti söylemez, arayacağım. Onun dürüstlüsöylenir. Yavuz Nutku söyğünü ve korkusuzluğunu araleyenlerdendi. ği zaman neyle hatırlanacak, bir de yacağım. Dövülen öğrencilerimize tavSon birkaç yıldır AKP yönetiminin bunu konuşsak?” O zamana kadar atıf siyem: Yavuz Hoca’yı ve cesaretini yarattığı terör havasıyla zaten söyle endeksine giren dergide yapılan yayın unutmayın. Siz geleceksiniz. Bunu mekten çekinen Türk milleti iyice ko sayısı, o dergilerin ağırlıkları, yayına kimse değiştiremez. Adam olmanın nuşmaz, yazmaz, yayımlamaz oldu. alınan atıf sayısı vs. gibi tamamen sa yolu iyi bilmekten, doğru düşünebilYavuz Hoca öğrencilerimize yapılan yısal kıstaslar üzerinde (sosyal ve fen menin yöntemini iyi kavramaktan ve polis saldırılarını öğrenebildi mi bil bilimciler anlaşamadıkları için) bir hiçbir şiddetten yılmayacak kadar da cemiyorum, ama öğrenseydi ve sağlığı türlü sonuçlanamayan tartışmaları ya sur olabilmekten geçer. Aydınlanmanın izin verseydi, onun gür sesiyle herke pan bizler hatırladık ki hem sosyalbi vecizesini unutmayın: “Aude sapesin duyacağı şekilde bu olayı lanetle limde hem de fen ve mühendislik bi re”, yani “bilmeye cesaret et”. Buna diğini duyardınız. limlerinde önemli olan bilime yapılan ben de şunu ekleyeyim: Bildiğini hayYavuz Hoca’nın açık sözlülüğü hak katkıdır ve bunun ölçüsü de katkıyı ya kırmaya da cesaret et. Onu yapamayan kında küçük bir anekdot (bunu daha ön panın artık bu dünyada olmadığı zaman adam değildir zaten. Öğrenci de olsa, ce de Bilim ve Teknoloji’de yayımla da dünyadaki diğer insanlar tarafından hoca da olsa, rektör de olsa! A. M. CELÂL ŞENGÖR DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ “Televizyonda seyrediyorum: Polis, 96 yıla mahkum olan arkadaşları için gösteri yaptıkları gerekçesiyle tutuklanıp mahkemeye çıkarılan gençlere destek olmak isteyen öğrencilerin üzerine şahin gibi iniyor.. Coplar, tekmeler, yumruklar… Ve tabii köpekler!.. Ama ille de o sahne.. Şöyle: Polis hızla genç kızın üzerine koşuyor, saçından kavrıyor, copu kaldırıyor.. ‘Allah yarattı’ demeyecek, düşmanın, pardon öğrencinin ağzını burnunu düzeltecek.. Ama tıpkı kendisine benzeyen.. Yani aynı giysiler içindeki başka bir polis uyarıyor: Yapma, basın var, yapma!.. Tabii, uyarıyı aklınca çaktırmadan yapıyor.. Copu kızın kafasına indirmek üzere olan polis, arkadaşını duyunca anında mutasyona uğruyor!.. Kolunu kızın boynuna doluyor ve büyük bir sevecenlikle otobüse doğru sürüklemeye başlıyor.. Büyük bir olasılıkla devamı otobüsün içinde… Orada basın yok!..” Yukarıdaki satırlar, neredeyse 13 yıl önce, 29 Ocak 1998’de bu köşede çıktı… İlk bakışta, değişen bir şey yok gibi görünüyor; polis aynı polis, öğrenci aynı öğrenci!.. Döven, sürükleyen, biber gazını veryansın eden belli, dayağı yiyen, ağzı burnu dümdüz edilen, gözaltına alınan belli!.. Sanki zaman donmuş, biz hep aynı kareleri izliyormuşuz gibi!.. Halbuki değişen çok ama çok önemli bir şey var; artık öğrencinin (işçi, memur, emekli, esnaf da olabilir) üzerine şahin gibi inen, copunu akıl almaz bir hınçla indiren polise, “Yapma, basın var, yapma” diyecek bir başka polis yok!.. Çünkü artık polisin, dolayısıyla iktidarın çekinmesi gereken basın yok!.. O zamanlar, televizyon ekranında kare kare seyrettiğimiz vahşeti yok sayıp, toplumun zekâsıyla alay edercesine, “polise karşı kullanılan şiddet gerçekten aşırıydı” diyen, diyebilen bakanlar da yoktu, olamazdı… O zamanlar, “Demokrasi, her isteyenin, istediği zemin ve zamanda, canı ne istiyorsa onu ifade edebileceği bir rejim değildir” diyerek, demokrasiye ne denli uzak olduğunu itiraf eden iktidar partisi sözcüleri de yoktu… O zamanlar, ekranlara çıkıp “Elimde görüntüler var, bazı öğrenciler de polise saldırmış” diyen, sanki biraz önce sorgu odasından çıkıp gelmiş “köşe yazarı” kılıklı yanaşmalar da yoktu, düşünülemezdi bile… Çünkü, o zamanlar henüz “ileri demokrasiyle” tanışmamıştık!.. 13 yıl önce o gün yazımı yazarken, meşhur “Susurluk Raporu” da açıklanmıştı. Ama 11 sayfası sansürlenerek!.. O haliyle bile dehşet vericiydi; uyuşturucu, kara para, yargısız infazlar, faili meçhuller, devletin de içinde yer aldığı bir büyük komplo!.. O yazıyı, sanki bu günleri görmüşçesine, şöyle tamamlamışım: “..Bu pisliğin ortaya dökülmesi aslında bizim için büyük şans. Eğer ayağa kalkabilirsek, eğer ‘Temiz Toplum’ sloganını yükseltebilirsek ne âlâ.. Yoksa? O polis memuru, gencecik kızın üzerine giden arkadaşını ‘Yapma’ diye uyarmaya bile gerek duymayacak!.. Böylesi bir pisliğe müstahak olduğumuz, yani görmezden geldiğimiz ya da korktuğumuz tescil edilmiş olacak.. Düşünün!..” Yaşadığımız günler, tescil edilen günlerdir!.. Tarih Bizi Affedecek mi?!.. dım, ama tekrarında fayda görüyorum): Türkiye Bilimler Akademisi’nin kurucuları arasında olan Yavuz Hoca ilk toplantılarımızın birinde birkaç toplantıdır süregelen akademiye hangi kıstaslara göre üye seçmemiz gerektiği konusundaki sonuç alınamayan konuşmalardan bıktığı için masaya yumruğunu vurup aynen şöyle dediydi: “Yahu seçeceğimiz kişi geberdi Atatürk’ün Öğretmenleri Hep Var Olmalı!.. PERİHAN ERGUN Geçen yazımda zorunlulukla kısaca değinerek bugüne bıraktığım öğretmenler adına borçluluk duyduğum konuya başlamadan önce geçen haftanın gündüzle gecelerinde benliğimizi kapsayan, vicdanımızı sızlatan olaylarına kısaca değineceğim. Çünkü; bizler balık hafızalı bir toplum olduğumuzdan bu demokrasiyi ortadan kaldıran olayları unutup geçiveriyoruz. Aynen 195060 arası iktidarının faşizme yönelişine karşı, üniversite gençliğinin Beyazıt Meydanı veya ilgili oldukları fakültelerin önlerinde toplanarak demokrasi isteyişlerinin polis gücüyle susturulmak istenmesi ve hatta olaylar sırasında Turan Emeksiz’le Taylan Özgür’ün katledilişleri gibi!.. O günlerin iktidarı özür olarak toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasağıyasasını gösteriyordu. Şimdiki iktidar demokrasiyi getirdik diye şişinirken ve bu yasa yürürlükten kalkmışken, gösteri hakkını görmezden gelerek, açıkça sokakta ve gözetimlerde akla ziyan uygulamalar yaptırıyor. İkinci toplantıya bıraktığı bir kısım rektörle Dolmabahçe’deki ofisinde toplantı yaptığı sırada Beşiktaş vapur iskelesine giden yolda ellerindeki karton pankartlarla, öğrencilik haklarını isteyen sesli sloganlarla iktidarı eleştiren gençlerimize gene polise orantısız güç kullandırarak, darbelerle “hamileyim, vurmayın” dediği halde bir öğrenciye bebeğini düşürttüler. Bir kısmını gözetime aldıktan sonra uzun süreli raporlar alınacak şekilde ağızlarını burunlarını kırarak salıverdiler. Bunları üniversite öğrencisi olan üç torunumu da düşünerek kaygıyla izlerken sizin çocuklarınız yok mu, vicdanınız nerelerde demekten kendimi alamıyorum. Zannımca dünyayı sarsan WikiLeaks belgeleriyle AKP iktidarının yolsuzluklarının hem de küçük bir kısmının açıklanmasıyla başta Başbakan olmak üzere, inkâra kalksalar da öfke gözlerini o denli karartmış ki işi mahalle kavgasına dönüştürdüler. Öyle ki, kendisi hakkındaki suçlamalar karşısında “Bu iftirayı atan şu anda Ergenekon davası nedeniyle Silivri’de” diyerek davanın başladığı günlerde “Ben bunun savcısıyım” beyanıyla Cumhuriyet sevdalılarını susturmak amacıyla oluşturduğu özel mahkemelerinin hem de başsavcısı olduğunu tekrar kanıtlamış oldu!.. Muhalefeti konuyu istismarla suçlarken, bunun hesabını yüreklice ABD’den, Davudoğlu’na özür dilemedi dedikleri Dışişleri Bakanı Clinton’dan soramıyorlar. Şu anda Türkiye Partisi lideri olan Abdüllatif Şener AKP iktidarında Maliye Bakanı’yken istifasının nedenlerinin yolsuzluklara bağlanan belgelerde ortaya çıkarıldığını kabullendi. CHP bunların takipçisi olacağını söyledi. Bunu umarak, ülkemizin aydınlığa çıkarılmasını kendilerini izleyerek bekliyorum... Başlıktaki dileğimin oluşabilmesi için iktidarların da M. Kemal gibi öğretmenlerin kıymetini bilmeleri gerekir. Ama nerde?.. Hele AKP iktidarınca gerçek öğretmenler değerlendirilmezken bir de eğitim camiası atama sınavlarını kopyaladıkları saptanan öğretmen adaylarının öncelikli tayinlerini şaşkınlıkla, esefle karşıladı. Bu ülkenin ilim, fen ve kültürde kalkınabilmesi için çocuklarımızın nitelikli öğretmenlerin ellerine teslimi önkoşuldur. Buna önce Köy Enstitüleri’nin sonra da orta ve yüksek öğretmen okullarının kapatılmasıyla darbe vuruldu. Eğitim devrimi baltalandı. Bunu 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde rahatsızlığıma rağmen ısrarla götürüldüğüm Eyüp ilçesinin Yeşilpınar beldesindeki öğretmenler lokalinde gördüm. Üretken emekli öğretmen Bahaettin Güler’in öncülüğünde söylendiğine göre çöplük niteliğinde bir arsadan cennet gibi öğretmenlere özgü bir tesis yaratılmış. Bahaettin Bey 1948 ArtvinŞavşat doğumlu. Orada ilk ve ortaöğrenimini aldıktan sonra Artvin Öğretmen Okulu’nu da bitirip göreve atanmış. Türkiye’de genelde çok başarılı ve çalışkan kamu görevlilerinin bir kısmını her zamanki gibi başarısızların gözleri götürmez. Birçokları gibi o zamanlar hele bir de TÖBDER’in aktif üyesi ve de Sapanca’da öğretmenken bir de kurumun kurucusu olmuşsan, ezilmeler, sürgünler doğallaşır. Hepimizin görüp yaşadığı olaylar onun azmini yok edememiş. Birçok öğretmen kuruluşunda yöneticilik yaptıktan sonra 1995’te emekli olmuş. Bu yapıdaki insanlar hiçbir zaman emekli olamazlar. Örneğin; 2007’de Yeşilpınar ÖğretmenlerEğitimciler Kooperatifi’ne (Lokali) başkan seçildikten sonra kenarında kahvehane olan bir arsayı üç yılda elbirliğiyle öğretmenlere yakışır bir sosyal tesis haline getirmişler. Türkiye’de devletin yaptıkları dışında bir eğitim yöneticisi olarak bu nitelikte bölgesel bir lokali ilk kez gördüm. Girişte Köy Enstitüleri formatında bir bahçeyle karşılaşılıyor. Lokalin dışında bir konferens solonu ki müsamereler, folklor gösterileriyle düğünlere de açık. Arka bahçesinde yetiştirilen kümes hayvanlarının barınakları yanında çocuklar için yapılan oyun parkıyla onlar da hayvan sevgisinin geliştirilmesi de amaçlanmış... Bu başarılı çalışmada önce Bahaettin öğretmenle emeği geçenleri kutluyor, her yerde böyle öğretmenlerin var olmalarını diliyorum... HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Bir Yurtsevere Mektup (91) Sevgili kardeşim Balbay, WikiLeaks, dünyada başka, Türkiye’de başka yankılandı!. Örneğin Tayyip Bey, önce sessizlikle karşıladığı belgelerle ilgili olarak günlerce sonra bir celallendi ki, sorma gitsin!. Hakaretleri bir yana bırakalım; şu sözleri tarihiydi bence: “Olmayan şeyin belgesi mi olur?.. Ben mi suçsuzluğumu ispat edeceğim, olur mu böyle şey!.” Bunları duyunca yıllardır suçunun ne olduğunu bile tam olarak bilemeden içerde tutulan sizler aklıma geldiniz!.. Senin meslekte 30. yılın, yurdun çeşitli yerlerinde seninle ama sensiz kutlanmaya devam ediyor. Son olarak Zonguldak’ta düzenlenen söyleşide duygusal anlar yaşanmış, gidemedim ama dinlediğimde “keşke orada olsaydım” dedim… Seni ve tüm yurtseverleri sevgi ve özlemle kucaklıyorum, kardeşim.. eposta: umitzileli@gmail.com ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Kiremit ve tuğla 1 tozlarının kireç ve suyla karıştırılma 2 sından elde edilen 3 bir çeşit harç. 2/ İyi 4 huylu kimse... Araba üzerine gerile 5 rek içine saman ya 6 da tahıl doldurulan büyük kıl çuval. 3/ 7 Kuran’da bir sure... 8 Pamuk ipliğinden 9 dokunmuş kalınca 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kilim. 4/ Azerbaycan’ın plaka imi... İşitme, duyma. 1 İ S P İ N O Z T 5/ Bisikletin oturulacak 2 S U A R E A H U yeri... Nazi partisinin, 3 K P İ P O A R “Kahverengi Gömlekli 4 E D A A R İ Z A ler” de denilen hücum kı 5 T U V A L U İ N tasını simgeleyen harfler. 6E Z E L K A R E 6/ İzmir’deki Balçova İ R A T Y E R Kaplıcası’na verilen bir 7 O başka ad. 7/ Türk müzi 8 O K İ N A V A 9 F ON T E K E L ğinde bir makam... Ateş. 8/ Eski Mısır’da güneş tanrısı... Askeri havacılıkta “çıkış” anlamında kullanılan sözcük. 9/ Elektrik tellerinin eklem noktalarına konulan porselenden yapılmış yalıtkan araç... Ülke, yurt. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Erzurum’un bir ilçesi. 2/ Sağlam ve gürbüz kimse... Argoda aptal ve bön kimseye verilen ad. 3/ Müslüman ülkelerde oturan Yunan asıllı kimse. Ekvator kuşağındaki geniş çayırlara verilen ad. 4/ Ender, seyrek... Mevlevi dervişlerinin kollarını iki yana açıp dönerek yaptıkları ayin. 5/ Yayvan sepet... Suudi Arabistan’ın plaka imi. 6/ 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi’nin yapıldığı İngiliz zırhlısı. 7/ Ses, ahenk, nağme... Bir meyve. 8/ Radyum elementinin simgesi... Elektrik döşeminde lamba ya da fiş konacak kolların her biri. 9/ Çay, kahve gibi şeyleri içmekte kullanılan küçük kap... İsrail’in plaka imi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle