19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 ARALIK 2010 PERŞEMBE KÜLTÜR CUMHURİYET SAYFA [email protected] 17 Mimarlar Odası Antalya Şubesi’nin etkinliğinde belediye başkanları ‘çok yıldızlı’lardan yakındılar ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Kent kültüründe turizm Kimliğini yitiren turizm beldelerimiz. Coplar ve Bibergazı Arasında... “Dur vurma” diyordu. “Hamileyim” diyordu. Yine de karşısındaki gözü dönmüş adam copu karnına indiriyordu. Bir başkası copu sırtına ve beline indiriyordu. Fazla dayanamadı. Yere yığıldı. Bu kez üçü beşi postallarla giriştiler… Coplar karınlara, sırtlara, belden aşağıya inerken… Ağızlar kapatılırken, saçlardan yakalanıp yerlerde sürüklenirken… Yüzlerine gözlerine sıkılan zehirli gazlar, gençleri boğarken… Gözaltına soruşturma diye alınanlar, yüzleri gözleri morarmış, burunları çeneleri kırılmış salıverilirlerken… Biz milyonlar onları izliyoruz… Kimileri, gözlerini kapatıyor. Televizyonu kapatıyor. Kulaklarını kapatıyor. Yüreğini, aklını, hafızasını, beynini kapatıyor. Vicdanını kapatıyor. Görmemek, duymamak için. Dayanmak zor ne de olsa! (“Midye gibisin kardeşim / midye gibi kapalı, rahat”…) Kimileri, görse duysa bile, bana dokunmayan yılan bin yaşasın misali, dövülen, zulüm gören kendi çocuğu değil ya, susmayı yeğliyor. Neme lazım… (Akrep gibisin kardeşim, / korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.) Kimileri ise sadece korkuyor. Özgürlüğünü kaybetmekten, işini kaybetmekten, çıkarlarını kaybetmekten … (“Koyun gibisin kardeşim, / gocuklu celep kaldırınca sopasını / sürüye katılıverirsin hemen / ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.”) Bütün bunlar olurken … Başbakan’ın, Cemil Çiçek’in, Egemen Bağış’ın, hele hele TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül’ün açıklamaları bana vicdanlarla alay etmek gibi geliyor. “Paraları bol, yumurta almışlar… Polise karşı abartılı güç kullandı gençler... vb.” “İleri demokrasi” iddiasındakilerin, coplu, bibergazlı, işkenceli demokrasisi... Ve hem yargı gücü bir yandan hem de polis gücü öte yandan, tehdit ve baskının artması… Maşallah, bu hükümet 12 Eylül’ün ne de güzel hesabını soruyor! Bunlar karşında “Yetmez ama evet”çileri bir yere yerleştirmeyi siz okurlara havale ediyorum artık… (“Serçe gibisin kardeşim, /serçenin telaşı içindesin.”) Coplar ve bibergazı arasındaki şu günlerde, bu konuda çok şey söylendi, yazıldı, daha da yazılacak, söylenecek… Benim vurgulamak istediğim nokta şu: Şiddet uygulayanı cezalandırmadıkça, daha çok şiddete yol açarsınız! Şiddet uygulayan güvenlik güçleri, bugüne dek hep korundu. Biri bile cezalandırılmadı. Ne işkenceyi bizzat yapan, ne copu indiren, sakat bırakan, öldüren ne de onların amirleri… Zulüm, zulmü yapanın yanına kâr kaldı! Nasılsa kendilerinden asla hesap sorulmayacağı inancı, bilgisi ve alışkanlığı, polisin de amirlerinin de güvencesi oldu. Bu güvence şiddeti tırmandırdı. Bu güvence onları insanlıktan çıkardı. CHP, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın görevden alınmasını istemekte çok haklıdır. 15 yıl öncesinin “Manisalı çocuklar”ı benim yüreğimden, belleğimden çıkmıyor. 16 lise öğrencisi… İşkenceden geçtiler, en korkunç zulme, tacize uğradılar. Hapislerde, mahkemelerde yaşamadıkları travma kalmadı. Yedi buçuk yıl sonra, örgüt üyeliği suçundan beraat ettiler. Önceki gün Can Dündar yazısında anımsatıyordu: O dönem Manisa Emniyet Müdürlüğü’nde Hüseyin Çapkın bulunuyordu. 2007’de İzmir’de polisin kovaladığı Baran Tursun, başının arkasına saplanan kurşunla öldürüldü. Polisler trafik kazası raporu düzenleyip, gencin ailesine hakaret davası açarken, o sırada İzmir Emniyet Müdürü kimdi, onu da hatırlattı Can Dündar: Yine Hüseyin Çapkın! Bu adam bu görevde kaldıkça daha çok öğrenci, işçi, sendikalı zulüm görmeye devam edecek. Dünyanın herhangi bir başka ülkesinde o yaşananlar, emniyet müdürünü koltuğundan ederdi. Ancak bizde hâlâ işkencecilerden hesap sorulamıyorsa… “bu zulüm, demeğe de dilim varmıyor ama senin sayende” canım kardeşim! [email protected] Lennon’ın son röportajı yayımlandı Kültür Servisi Müzik tarihinin efsanevi grubu The Beatles’ın kurucusu, verdiği barış mesajlarıyla milyonlara ilham kaynağı olan John Lennon, ölümünün 30. yılında tüm dünyada anılıyor. 8 Aralık 1980 tarihinde, 40 yaşındayken New York’taki evinin önünde bir hayranı tarafından vurularak öldürülen Lennon’ın, ölümünden 3 gün önce gerçekleştirilen son röportajı, Rolling Stone dergisi tarafından ilk kez yayımlandı. Jonathan Cott tarafından yapılan ve kasetleri yakın zamana kadar tam anlamıyla deşifre edilmeyen 9 saatlik görüşmede Lennon, gelecek hakkındaki planlarından da bahsediyor. arih 7 Kasım 2010... Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Antalya’nın turizm beldelerinden Belek’i ziyaretinde diyor ki: “İlköğretimden itibaren kent kültürü ve turizm dersleri koymalıyız.” Üç hafta sonra Mimarlar Odası Antalya Şubesi’nin düzenlediği ve hazırlıkları bir yıldır süren “3. Turizm ve Mimarlık Sempozyumu”nda da yılın teması “Kent Kültüründe Turizm ve Mimarlık”tı... Egemen turizm anlayışının kent kültürüyle çeliştiği vurgulanan sempozyumun gerekçesinde özetle deniyordu ki: “Özenli yapılaşmış kimlikli kent, turizmi de çekici kılar. Çevreyi ve yaşam değerlerini tahrip eden bencil turizm yapılaşması ise kent kültürünü olumsuz etkiliyor.” Sayın Bakanın Belek’teki “dileği” ile 2527 Kasım’daki sempozyumun “bilimsel saptama”larını buluşturabilecek katılımcı ve demokratik bir ortam bulunabilseydi, “ortak” sonuç şu olmayacak mıydı? “Yürürlükteki politika bencil kazanç hedefleriyle kültürel tahribata da neden oluyor. Bu nedenle toplumsal ve kentsel değerleri kucaklayan, çevreci bir turizm kültürünü eğitimden siyasete geliştirmek gerekiyor.” Peki, bu nasıl olacak? Turistleri “paket”leyerek getirip otel ve tatil köylerine sokan, alışverişlerini bile seçilmiş AVM’lerde yaptırarak yine paketlenmiş halde memleketlerine gönderen “turizm sömürgeciliği”nden nasıl vazgeçilebilecek? Sempozyumdaki “akademik yanıt”larla birlikte özellikle “belediye başkanları”nın serzenişleri şunu kanıtlıyordu: “Çözüm, halkın onurunu ve çıkarlarını koruyan, hizmetkâr değil ev sahibi kılınan politikalardadır.” Yani, insanlarımızın tüm olgunlukları ve kimlikli duruşlarıyla “ev sahibi” olacakları, turistleri kardeşlik duygularıyla “ağırlayacaklar”ı bir turizm... Bunun için de turistlerin AVM’ler yerine geleneksel çarşı ve pazarlarla buluşturulmaları; aile pansiyonculuğunun geliştirilmesi için gerekli özendirme ve destekler; devasa konaklama tesisleri yerine çevreyle ve kentsel dokuyla uyumlu ölçeklerde otel ve pansiyonlar; böylece turizm gelirlerinin de yöre halkına doğrudan yansımasıyla yerel ekonomiye katkısının toplumsal kalkınmaya dönüşmesini sağlamak... T Turizmde ayrıcalığın daniskası. Turizm uğruna kimlik yozlaşması. Öğr. Gör. İkbal Erbaş’ın, Doç. Dr. İclal Dinçer’in ve Doç. Dr. Tülin Görgülü’nün yaptıkları oturumlarda ise akademik sunumlar gerçekleştirilirken Prof. Dr. Zekai Görgülü’nün yönettiği forumda turizm politikamızda “küresel” güçlerin istemleri yerine “yöresel” duyarlılıkların gözetilmesinin “kültürel değeri” anımsatıldı. ONUÇ BİLDİRGESİ Sempozyum Bilim Kurulu’nun hazırladığı ve Mimarlar Odası Antalya Şubesi Başkanı Osman Aydın tarafından ilan edilen “sonuç bildirgesi”nde özetle şu vurgulamalar yer alıyordu: “ Turizmin yerel ekonomiye katkısının sağlanması için, her beldede öngörülen turizm konseylerinin ivedi örgütlenmesi sağlanmalıdır. Doğal sitlerimizin Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma mevzuatından çıkarılarak Çevre ve Orman Bakanlığı’na bağlı bürokrat ağırlıklı kurula aktarılması korumada geriye gidiştir; vazgeçilmelidir... 2B orman alanlarının işgalcilere satışı, yağmanın ödüllendirilmesi ve yasadışı talandan para kazanılmasıdır; devlet adına kabul edilemez. Çevreye özensiz turizmle kimliğini yitiren yerleşmelerimizden ders alınmalıdır. Kentlerde turizmin gelişmesi, yaşam kalitesinin ve kent kültürünün gelişmesine bağlıdır. Halkın turizmle bütünleşerek gelirlerinden pay aldığı, hizmetli değil, ev sahibi olduğu bir kent turizmi geliştirilmelidir. AVM’lerin kent dışına çıkartılması yasasının bir an önce yürürlüğe girmesi; geleneksel çarşıların, pazarların geliştirilmesi, çoğaltılması kimlikli kent yaşamı ve kentsel turizm açısından zorunluluktur.” Bakalım sempozyumdaki değerlendirmeler ve sonuçlar, başta Kültür ve Turizm Bakanlığı olmak üzere tüm yetkili ve ilgililerin “sorumluluk gündemleri”ni etkileyebilecek mi? S HİZMETLİ DEĞİL EV SAHİBİ Berlin’de açılış Coen Kardeşler’in filmiyle Kültür Servisi Berlin Film Festivali’nin direktörü Dieter Kosslick festivalin Coen Kardeşler’in yeni filmi “True Grit” (İz Peşinde) ile açılacağını açıkladı. Babasını öldüren katilin peşine düşen 14 yaşındaki bir çocuğun hikayesini anlatan film, John Wayne’in 1969 tarihli filminin yeni versiyonu. Ayrıca Kosslick, İranlı yönetmen Cafer Panahi’yi de 61. Berlinale’nin jüri üyeliği için davet ettiklerini açıkladı. Panahi geçen yıl da 63. Cannes Film Festivali jüriliğine davet edilmiş, ancak cezaevinde tutulduğu için katılamamıştı. BELEDİYE BAŞKANLARI Böylesi bir turizm anlayışıyla kentlerinin kimlikli gelişebileceğini, hemşerilerinin birer turizm gönüllüsü olabileceğini; kent kültürü ile turizm arasında uyumlu etkileşimlerin sağlanabileceğini ve turistlerle yerel halk arasında dostluğun “sürdürülebilir”liğinin sağlanabileceğini belirten Kaş Belediye Başkanı Abdullah Gültekin’e, Alanya Belediye Başkanı Hasan Sipahi’ye, Side Belediye Başkanı Abdulkadir Uçar’a, Ürgüp’ün geçmiş dönem belediye başkanlarından Bekir Ödemiş’e, Beypazarı’nda kimlikli turizmi başlatan Mansur Yavaş’a ve Türkiye’ye ilk “yavaş şehir”i kazandırma heyecanını yaşayan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’e soruyorum: “Sizler, farklı partilerden yerel yöneticiler olmanıza rağmen turizmin yerel halkla ve yöresel kültürle bütünleşmesi özleminde birleşiyorsunuz; merkezi yönetim, bu ortak düşüncelerinizi önemsiyor mu?” Yanıtları sadece gülümsemeleri oluyor. Artık görevde olmayan Bekir Ödemiş ise manalı gülümsemeyi şöyle tercüme ediyor: “Bu istekler, turizm sömürgeciliğinin beklentileriyle çelişiyor; çünkü ulusal ve yerel çıkarlara dayanıyor. İktidarların umursamazlığı da işte bundandır…” Nitekim tematik sunumlarını Dr. Roberto Panciera’nın, Prof. Dr. Myriam J. Verbeke’nin ve Mimar Ersen Gürsel’in yaptığı sempozyumun 1. oturumunda konuşan Prof. Dr. Ruşen Keleş, Prof. Dr. Cevat Geray, Prof. Dr. Erol Manisalı ve Prof. Dr. Şükrü Yarcan’ın genel değerlendirmeleri de benzer içerikteydi. Başkanlıklarını Mimar Aysel Çetinsoy’un, C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle